|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
enforced save i.
|
çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi |
|
2 |
Genel |
save-all i.
|
atık-önleyici |
|
3 |
Genel |
save the date i.
|
düğüne davet etmek amacıyla gönderilen ön davetiye |
|
4 |
Genel |
power save mode i.
|
enerji tasarrufu modu |
|
5 |
Genel |
power save mode i.
|
güç tasarrufu modu |
|
6 |
Genel |
save-all i.
|
bir tür mumluk |
|
7 |
Genel |
save-all i.
|
şamdan |
|
8 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
paragöz kimse |
|
9 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
cimri kimse |
|
10 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
kumbara |
|
11 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
iş tulumu |
|
|
12 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
tulum |
|
13 |
Genel |
save-all [dialect] i.
|
önlük |
|
14 |
Genel |
save one's face f.
|
yiğitliğe leke sürmemek |
|
15 |
Genel |
save life f.
|
hayat kurtarmak |
|
16 |
Genel |
save one's life f.
|
canını kurtarmak |
|
17 |
Genel |
save one's skin f.
|
paçayı kurtarmak |
|
18 |
Genel |
save for f.
|
para biriktirmek |
|
19 |
Genel |
save up f.
|
biriktirmek |
|
20 |
Genel |
save one's face f.
|
itibarını zedeleyebilecek bir durumdan yüzünün akıyla çıkmak |
|
21 |
Genel |
save money f.
|
para biriktirmek |
|
22 |
Genel |
save on f.
|
idareli kullanmak |
|
23 |
Genel |
save on f.
|
tasarruf etmek |
|
24 |
Genel |
save face f.
|
başını dik tutmak |
|
25 |
Genel |
save face f.
|
görünüşü kurtarmak |
|
26 |
Genel |
save time f.
|
zaman kazanmak |
|
27 |
Genel |
save one's skin f.
|
başını kurtarmak |
|
28 |
Genel |
save oneself f.
|
başının çaresine bakmak |
|
29 |
Genel |
save one's skin f.
|
sağ kurtulmak |
|
30 |
Genel |
save money f.
|
para tutmak |
|
31 |
Genel |
save up f.
|
para biriktirmek |
|
32 |
Genel |
save one's skin f.
|
postu kurtarmak |
|
33 |
Genel |
save time f.
|
zamandan tasarruf etmek |
|
34 |
Genel |
save time f.
|
zamandan kazanmak |
|
35 |
Genel |
save the changes f.
|
değişiklikleri kaydetmek |
|
36 |
Genel |
save the world f.
|
dünyayı kurtarmak |
|
37 |
Genel |
save somebody from death f.
|
ölümden kurtarmak |
|
38 |
Genel |
save somebody from death f.
|
ölmekten kurtarmak |
|
39 |
Genel |
save the house from demolition f.
|
evi yıkımdan kurtarmak |
|
40 |
Genel |
save the building from demolition f.
|
binayı yıkımdan kurtarmak |
|
41 |
Genel |
save one's place f.
|
yerini tutmak |
|
42 |
Genel |
save the day f.
|
günü kurtarmak |
|
43 |
Genel |
save someone from the wreckage f.
|
göçükten kurtarmak |
|
44 |
Genel |
save someone from the wreckage f.
|
enkazdan kurtarmak |
|
45 |
Genel |
save someone from the wreckage f.
|
enkaz altından kurtarmak |
|
46 |
Genel |
save someone from the wreckage f.
|
göçük altından kurtarmak |
|
47 |
Genel |
save someone's life f.
|
hayatını kurtarmak |
|
48 |
Genel |
save time f.
|
zaman kazandırmak |
|
49 |
Genel |
save the situation f.
|
hızır gibi yetişmek |
|
50 |
Genel |
save money f.
|
tasarruf etmek |
|
51 |
Genel |
save one’s honour f.
|
namusunu korumak |
|
52 |
Genel |
save one’s honor f.
|
namusunu korumak |
|
53 |
Genel |
save on f.
|
israfından kaçınmak |
|
54 |
Genel |
save as f.
|
yeni adla saklamak |
|
55 |
Genel |
save one's breath f.
|
boşuna soluk tüketmemek |
|
56 |
Genel |
save one's breath f.
|
nefesini boşuna tüketmemek |
|
57 |
Genel |
save up f.
|
tasarruf sağlamak |
|
58 |
Genel |
save one's life f.
|
hayatını kurtarmak |
|
59 |
Genel |
save on energy f.
|
enerjiden tasarruf etmek |
|
60 |
Genel |
save one’s life f.
|
hayatını kurtarmak |
|
61 |
Genel |
save something for the right occasion f.
|
bir şeyi uygun bir zamana saklamak |
|
62 |
Genel |
save someone the trouble f.
|
birini zahmetten kurtarmak |
|
63 |
Genel |
save the cost f.
|
maliyeti kurtarmak |
|
64 |
Genel |
save the lives of two men f.
|
iki adamın hayatını kurtarmak |
|
65 |
Genel |
save money up f.
|
para biriktirmek |
|
66 |
Genel |
save everybody's lives f.
|
herkesin hayatını kurtarmak |
|
67 |
Genel |
save the marriage f.
|
evliliği kurtarmak |
|
68 |
Genel |
save oneself f.
|
kendini kurtarmak |
|
69 |
Genel |
save money for something f.
|
bir şey için para biriktirmek |
|
70 |
Genel |
save a seat on the bus f.
|
birine otobüste yer ayırmak |
|
71 |
Genel |
save the photographs from the fire f.
|
fotoğrafları yanmaktan kurtarmak |
|
72 |
Genel |
save someone from the attacker f.
|
birini saldırgandan kurtarmak |
|
73 |
Genel |
save space f.
|
(telefonda vb) yer kazanmak |
|
74 |
Genel |
save the hostages f.
|
rehineleri kurtarmak |
|
75 |
Genel |
save a seat f.
|
yer tutmak |
|
76 |
Genel |
save appearances f.
|
görüntüyü kurtarmak |
|
77 |
Genel |
save someone from drowning f.
|
birini boğulmaktan kurtarmak |
|
78 |
Genel |
save appearances f.
|
nezih bir görüntü oluşturmak |
|
79 |
Genel |
save [obsolete] f.
|
yaşamasına izin vermek |
|
80 |
Genel |
save [obsolete] f.
|
öldürmemek |
|
81 |
Genel |
save [obsolete] f.
|
(hayatını) bağışlamak |
|
82 |
Genel |
save-all s.
|
pinti |
|
83 |
Genel |
save-all s.
|
cimri |
|
84 |
Genel |
save-all s.
|
cebinde akrep olan |
|
85 |
Genel |
save-all s.
|
eli sıkı |
|
86 |
Genel |
save that zf.
|
ancak |
|
87 |
Genel |
save for ed.
|
hariç |
|
88 |
Genel |
save that bağ.
|
yalnız |
|
89 |
Genel |
god save us ünl.
|
tanrı bizi korusun |
|
90 |
Genel |
god save the king ünl.
|
tanrı kralı korusun |
|
Phrasals |
|
91 |
Öbek Fiiller |
save up for something f.
|
bir şey için para biriktirmek |
|
92 |
Öbek Fiiller |
save money toward something f.
|
(bir şey almak/belli bir amaç/hedef için) para biriktirmek |
|
93 |
Öbek Fiiller |
save (an amount of) (money) on (something) f.
|
(bir şeyden belli bir miktar) tasarruf etmek |
|
94 |
Öbek Fiiller |
save (an amount of) (money) on (something) f.
|
(bir şey) için (belli bir miktar daha az para) harcamak |
|
95 |
Öbek Fiiller |
save (money) on something f.
|
bir şeyden (belli bir miktar) tasarruf etmek |
|
96 |
Öbek Fiiller |
save (money) on something f.
|
bir şey için (belli bir miktar daha az para) harcamak |
|
97 |
Öbek Fiiller |
save (something) as (something else) f.
|
(bir bilgisayar dosyasını bir isimle) kaydetmek |
|
98 |
Öbek Fiiller |
save (something) as (something else) f.
|
(bir bilgisayar dosyasını bir şey) olarak kaydetmek |
|
99 |
Öbek Fiiller |
save (something) as (something else) f.
|
(bir bilgisayar dosyasını bir formatta) kaydetmek |
|
100 |
Öbek Fiiller |
save down f.
|
(bir bilgisayar dosyasını) kaydetmek/yedeklemek |
|
101 |
Öbek Fiiller |
save for (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için ayırmak |
|
102 |
Öbek Fiiller |
save for (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) için tutmak |
|
103 |
Öbek Fiiller |
save for (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) haricinde |
|
104 |
Öbek Fiiller |
save for (someone or something) f.
|
(biri/bir şey) dışında |
|
105 |
Öbek Fiiller |
save for (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) başka |
|
106 |
Öbek Fiiller |
save for (something) f.
|
(bir şey) için para biriktirmek |
|
107 |
Öbek Fiiller |
save for (something) f.
|
(bir şey) için kenara para koymak |
|
108 |
Öbek Fiiller |
save for (something) f.
|
(bir şey) almak için para biriktirmek |
|
109 |
Öbek Fiiller |
save from f.
|
-den kurtarmak |
|
110 |
Öbek Fiiller |
save from f.
|
-den korumak |
|
111 |
Öbek Fiiller |
save from (someone or something) f.
|
(birinden/bir şeyden) kurtarmak/korumak |
|
112 |
Öbek Fiiller |
save from (someone or something) f.
|
(tehlikeli birinden/bir durumdan) kurtarmak |
|
113 |
Öbek Fiiller |
save from (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) elinden almak/kurtarmak |
|
114 |
Öbek Fiiller |
save from (something) f.
|
(başarısızlıktan) kurtarmak |
|
115 |
Öbek Fiiller |
save from (something) f.
|
(iflastan) kurtarmak/döndürmek |
|
116 |
Öbek Fiiller |
save toward (something) f.
|
(bir şey) için para biriktirmek |
|
117 |
Öbek Fiiller |
save toward (something) f.
|
(bir şey) için kenara para koymak |
|
118 |
Öbek Fiiller |
save toward (something) f.
|
(bir şey) almak için para biriktirmek |
|
Phrases |
|
119 |
İfadeler |
save ground f.
|
(yarış atı) hipodrom içinde koşmak |
|
120 |
İfadeler |
save ground f.
|
(yarış atı) hipodrom içinde koşturmak |
|
121 |
İfadeler |
save my earth expr.
|
dünyamı kurtar |
|
122 |
İfadeler |
save your energy save your money expr.
|
enerjini boşa harcama paran cebinde kalsın |
|
123 |
İfadeler |
save our souls expr.
|
ruhlarımızı kurtarın |
|
124 |
İfadeler |
god save britain expr.
|
tanrı britanya'yı korusun |
|
125 |
İfadeler |
god save the queen expr.
|
tanrı kraliçeyi korusun |
|
126 |
İfadeler |
save your reverence expr.
|
bağışlayın |
|
127 |
İfadeler |
save your reverence expr.
|
affınıza sığınırım |
|
Proverb |
|
128 |
Atasözü |
save up something for a rainy day
|
ak akçe kara gün içindir |
|
129 |
Atasözü |
save for a rainy day
|
ak akçe kara gün içindir |
|
130 |
Atasözü |
beauty will save the world
|
dünyayı güzellik kurtaracak |
|
131 |
Atasözü |
a prophet is not without honor save in his own country
|
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
|
132 |
Atasözü |
prophet is not without honor save in his own country
|
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
|
133 |
Atasözü |
a prophet is not without honor save in his own country
|
insana ne gelirse yakınından gelir |
|
134 |
Atasözü |
prophet is not without honor save in his own country
|
insana ne gelirse yakınından gelir |
|
135 |
Atasözü |
a prophet is not without honor save in his own country
|
bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez |
|
136 |
Atasözü |
a prophet is not without honor save in his own country
|
sakalım yok ki sözüm dinlensin |
|
137 |
Atasözü |
a prophet is not without honor save in his own country
|
kimse kendi memleketinde peygamber olamaz |
|
Colloquial |
|
138 |
Konuşma Dili |
save someone's skin f.
|
birinin kıçını kurtarmak |
|
139 |
Konuşma Dili |
save someone's bacon f.
|
birinin kıçını kurtarmak |
|
140 |
Konuşma Dili |
save someone's neck f.
|
birinin kıçını kurtarmak |
|
141 |
Konuşma Dili |
save one's bacon f.
|
canını kurtarmak |
|
142 |
Konuşma Dili |
save one's bacon f.
|
durumunu kurtarmak |
|
143 |
Konuşma Dili |
save the best for the last f.
|
en iyisini en sona saklamak |
|
144 |
Konuşma Dili |
can't do something to save your life f.
|
hayatta/ölse yapamamak |
|
145 |
Konuşma Dili |
save the best for the last f.
|
en iyisini sona saklamak |
|
146 |
Konuşma Dili |
save someone's bacon f.
|
imdadına yetişmek |
|
147 |
Konuşma Dili |
save someone's neck f.
|
imdadına yetişmek |
|
148 |
Konuşma Dili |
save someone's skin f.
|
imdadına yetişmek |
|
149 |
Konuşma Dili |
save someone's skin f.
|
yardım etmek |
|
150 |
Konuşma Dili |
save someone's bacon f.
|
yardımına koşmak |
|
151 |
Konuşma Dili |
save someone's skin f.
|
yardımına yetişmek |
|
152 |
Konuşma Dili |
save someone's bacon f.
|
yardımına yetişmek |
|
153 |
Konuşma Dili |
save someone's skin f.
|
yardımına koşmak |
|
154 |
Konuşma Dili |
save someone's neck f.
|
yardım etmek |
|
155 |
Konuşma Dili |
save someone's neck f.
|
yardımına yetişmek |
|
156 |
Konuşma Dili |
save someone's bacon f.
|
yardım etmek |
|
157 |
Konuşma Dili |
save someone's neck f.
|
yardımına koşmak |
|
158 |
Konuşma Dili |
save (something) for another time f.
|
(bir şeyi) bir başka zamana saklamak |
|
159 |
Konuşma Dili |
save somebody's bacon f.
|
birinin kıçını kurtarmak |
|
160 |
Konuşma Dili |
save somebody's bacon f.
|
birinin imdadına yetişmek |
|
161 |
Konuşma Dili |
save somebody's bacon f.
|
birinin yardımına yetişmek |
|
162 |
Konuşma Dili |
save somebody's bacon f.
|
birinin yardımına koşmak |
|
163 |
Konuşma Dili |
save somebody's bacon f.
|
birine yardım etmek |
|
164 |
Konuşma Dili |
save me ünl.
|
kurtar beni |
|
165 |
Konuşma Dili |
god save the mark! expr.
|
aman tanrım! |
|
166 |
Konuşma Dili |
save me some expr.
|
birazını bana bırak |
|
167 |
Konuşma Dili |
save that bullshit expr.
|
bırak saçmalamayı |
|
168 |
Konuşma Dili |
save that bullshit expr.
|
bırak maval okumayı |
|
169 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
kapa çeneni! |
|
170 |
Konuşma Dili |
god save the mark! expr.
|
ne diyeceğimi bilemiyorum! |
|
171 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
sus! |
|
172 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
(öğütleri vb) kendine sakla! |
|
173 |
Konuşma Dili |
save it expr.
|
konuşmayı kes |
|
174 |
Konuşma Dili |
save it expr.
|
sus |
|
175 |
Konuşma Dili |
save it expr.
|
söyleyeceklerini kendine sakla |
|
176 |
Konuşma Dili |
save it expr.
|
söyleyeceklerinin bir önemi yok |
|
177 |
Konuşma Dili |
save it expr.
|
söyleyeceklerini duymak istemiyorum |
|
178 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
konuşmayı kes! |
|
179 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
sus! |
|
180 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
kes sesini! |
|
181 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
söyleyeceklerini kendine sakla! |
|
182 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
söyleyeceklerinin bir önemi yok! |
|
183 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
söyleyeceklerini duymak istemiyorum! |
|
184 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
sonra söylersin! |
|
185 |
Konuşma Dili |
save it! expr.
|
sessiz ol! |
|
186 |
Konuşma Dili |
gstk (god save the king) expr.
|
tanrı kralı korusun |
|
187 |
Konuşma Dili |
gstq (god save the queen) expr.
|
tanrı kraliçeyi korusun |
|
Idioms |
|
188 |
Deyim |
save a bundle on something f.
|
bir yığın para ödemekten kurtulmak |
|
189 |
Deyim |
save someone's blushes f.
|
birisini utandırmaktan kaçınmak |
|
190 |
Deyim |
save somebody's skin f.
|
birinin kıçını kurtarmak |
|
191 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
çok cimri olmak |
|
192 |
Deyim |
pinch and save f.
|
dişinden tırnağından artırmak |
|
193 |
Deyim |
save one's breath f.
|
çenesini yormamak |
|
194 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
cebinde akrep olmak |
|
195 |
Deyim |
save the day f.
|
durumu/vaziyeti kurtarmak |
|
196 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
çok tutumlu olmak |
|
197 |
Deyim |
save a bundle on something f.
|
epeyce bir miktar tasarruf etmek |
|
198 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
kıt kıtına harcamak |
|
199 |
Deyim |
save your own skin f.
|
kendi kıçını kurtarmak |
|
200 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
kemerleri sıkmak |
|
201 |
Deyim |
save one's own skin f.
|
kendi postunu kurtarmak |
|
202 |
Deyim |
save someone's bacon f.
|
kıçını kurtarmak |
|
203 |
Deyim |
save one's neck f.
|
postu kurtarmak |
|
204 |
Deyim |
save one's skin f.
|
postu kurtarmak |
|
205 |
Deyim |
save oneself (for marriage) f.
|
(evlenene kadar) bekaretini korumak |
|
206 |
Deyim |
save something for a rainy day f.
|
zor günler için saklamak |
|
207 |
Deyim |
save someone's blushes f.
|
utandırmamaya çalışmak |
|
208 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
ucu ucuna geçinmek |
|
209 |
Deyim |
save face f.
|
zevahiri kurtarmak |
|
210 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
üçün beşin hesabını yapmak |
|
211 |
Deyim |
save appearances f.
|
zevahiri kurtarmak |
|
212 |
Deyim |
save one's bacon f.
|
yakayı kurtarmak |
|
213 |
Deyim |
save something for a rainy day f.
|
(zor günler için) bir kenara koymak |
|
214 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birini) başarısızlıktan kurtarmak |
|
215 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birini) tehlikeden kurtarmak |
|
216 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birini) felaketten kurtarmak |
|
217 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birine) kötü bir şey olmasını engellemek |
|
218 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birini) kötü bir durumdan kurtarmak |
|
219 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birini) kurtarmak |
|
220 |
Deyim |
save (one's) hide f.
|
(birinin) paçasını kurtarmak |
|
221 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birini/kendini tehlikeden kurtarmak |
|
222 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birini/kendini felaketten kurtarmak |
|
223 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
|
224 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak |
|
225 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birini/kendini kurtarmak |
|
226 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
|
227 |
Deyim |
save somebody’s (own) neck f.
|
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
|
228 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birini/kendini tehlikeden kurtarmak |
|
229 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birini/kendini felaketten kurtarmak |
|
230 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
|
231 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak |
|
232 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birini/kendini kurtarmak |
|
233 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
|
234 |
Deyim |
save somebody’s (own) skin f.
|
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
|
235 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birini/kendini tehlikeden kurtarmak |
|
236 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birini/kendini felaketten kurtarmak |
|
237 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek |
|
238 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak |
|
239 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birini/kendini kurtarmak |
|
240 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
|
241 |
Deyim |
save somebody’s (own) hide f.
|
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
|
242 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
kendini tehlikeden kurtarmak |
|
243 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
kendini felaketten kurtarmak |
|
244 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
kendini beladan kurtarmak |
|
245 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
kendini kötü bir durumdan kurtarmak |
|
246 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
kendini kurtarmak |
|
247 |
Deyim |
save (one's) own hide f.
|
paçasını kurtarmak/sıyırmak |
|
248 |
Deyim |
save (one's) own neck f.
|
postu kurtarmak |
|
249 |
Deyim |
save (one's) own neck f.
|
kendi postunu kurtarmak |
|
250 |
Deyim |
save (one's) own neck f.
|
kendi götünü/kıçını kurtarmak |
|
251 |
Deyim |
save (one's) own neck f.
|
kendini kurtarmak |
|
252 |
Deyim |
save (one's) own neck f.
|
kendini tehlikeden, beladan, zorluktan kurtarmak/sıyırmak |
|
253 |
Deyim |
save the furniture [australia] f.
|
kötü bir durumdan en iyi şekilde sıyrılmak |
|
254 |
Deyim |
save the furniture [australia] f.
|
günü kurtarmak |
|
255 |
Deyim |
save the furniture [australia] f.
|
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak |
|
256 |
Deyim |
save the furniture [australia] f.
|
kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak |
|
257 |
Deyim |
save the furniture [australia] f.
|
kötü/talihsiz bir durumda elindekinden de olmamak |
|
258 |
Deyim |
save a bundle f.
|
bir yığın para ödemekten kurtulmak |
|
259 |
Deyim |
save a bundle f.
|
epeyce bir miktar tasarruf etmek |
|
260 |
Deyim |
save a bundle f.
|
bir yığın para ödemekten kurtarmak |
|
261 |
Deyim |
save a bundle f.
|
epeyce bir miktar tasarruf ettirmek |
|
262 |
Deyim |
save breath f.
|
boşuna soluk tüketmemek |
|
263 |
Deyim |
save breath f.
|
nefesini boşuna tüketmemek |
|
264 |
Deyim |
save breath f.
|
çenesini yormamak |
|
265 |
Deyim |
save money up (for something) f.
|
(bir şey) için para biriktirmek |
|
266 |
Deyim |
save money up (for something) f.
|
(bir şey) için kenara para koymak |
|
267 |
Deyim |
save money up (for something) f.
|
(bir şey) almak için para biriktirmek |
|
268 |
Deyim |
save room (for something) f.
|
(bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak |
|
269 |
Deyim |
save room (for something) f.
|
(bir yiyeceğe de) yer bırakmak |
|
270 |
Deyim |
save room (for something) f.
|
çok yemeyip (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak |
|
271 |
Deyim |
save room (for something) f.
|
(bir şeye) yer ayırmak/bırakmak için çok yememek |
|
272 |
Deyim |
save room (for something) f.
|
(bir şey) için karnını tam/tıka basa doyurmamak |
|
273 |
Deyim |
save skin f.
|
postu kurtarmak |
|
274 |
Deyim |
save skin f.
|
başını kurtarmak |
|
275 |
Deyim |
save skin f.
|
paçayı kurtarmak |
|
276 |
Deyim |
save skin f.
|
sağ kurtulmak/kurtarmak |
|
277 |
Deyim |
save skin f.
|
kıçını kurtarmak |
|
278 |
Deyim |
save skin f.
|
yardım etmek |
|
279 |
Deyim |
save skin f.
|
tehlikeden/felaketten kurtulmak/kurtarmak |
|
280 |
Deyim |
save someone's face f.
|
birini gülünç/komik duruma düşmekten kurtarmak |
|
281 |
Deyim |
save someone's face f.
|
(birini) küçük düşmekten kurtarmak |
|
282 |
Deyim |
save someone's face f.
|
(birini) rezil olmaktan kurtarmak |
|
283 |
Deyim |
save versus (something) f.
|
(masaüstü oyunlarında) (bir şeye) karşı koruma sağlamak |
|
284 |
Deyim |
save versus (something) f.
|
(bir şeye) karşı direnmek |
|
285 |
Deyim |
save versus (something) f.
|
(bir şeyden) kaçmak/kaçınmak |
|
286 |
Deyim |
save versus (something) f.
|
(bir şeye) karşı gardını almak |
|
287 |
Deyim |
save, keep, it for a rainy day f.
|
zor günler için saklamak |
|
288 |
Deyim |
save, keep, it for a rainy day f.
|
kenara koymak |
|
289 |
Deyim |
save, keep, it for a rainy day f.
|
ilerisi için saklamak |
|
290 |
Deyim |
save, keep, it for a rainy day f.
|
kenara koymak |
|
291 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
cebinde akrep olmak |
|
292 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
çok cimri olmak |
|
293 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
çok tutumlu olmak |
|
294 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
kıt kıtına harcamak |
|
295 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
kemerleri sıkmak |
|
296 |
Deyim |
scrimp and save f.
|
üçün beşin hesabını yapmak |
|
297 |
Deyim |
save shoe leather f.
|
ayakkabıları yıpratmaktan kaçınmak |
|
298 |
Deyim |
to save someone's life zf.
|
en azından |
|
299 |
Deyim |
to save someone's life zf.
|
asgari olarak |
|
300 |
Deyim |
to save someone's life zf.
|
bunu dahi yapamadan |
|
301 |
Deyim |
save your breath! expr.
|
çeneni yorma! |
|
302 |
Deyim |
save it for the judge [cliché] expr.
|
bunları hakime anlatırsın |
|
303 |
Deyim |
save it for the judge [cliché] expr.
|
derdini hakime anlatırsın |
|
304 |
Deyim |
save it for the judge [cliché] expr.
|
bunları mahkemede anlatırsın |
|
305 |
Deyim |
save it for the judge [cliché] expr.
|
derdini mahkemede anlatırsın |
|
306 |
Deyim |
save it for the judge [cliché] expr.
|
derdini hakime/mahkemede anlat |
|
307 |
Deyim |
save it for a rainy day expr.
|
zor günler için sakla |
|
308 |
Deyim |
save it for a rainy day expr.
|
zor günler için kenara koy |
|
309 |
Deyim |
save it for a rainy day expr.
|
ilerisi için sakla |
|
310 |
Deyim |
save it for a rainy day expr.
|
ilerisi için kenara koy |
|
311 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
ne kadar çabalarsa çabalasın |
|
312 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
ne yaparsa yapsın |
|
313 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
dünyada |
|
314 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
hayatta |
|
315 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
ölse |
|
316 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
ne kadar isterse istesin |
|
317 |
Deyim |
to save (one's) life expr.
|
ne kadar uğraşırsa uğraşsın |
|
318 |
Deyim |
to save life expr.
|
ne kadar çabalarsa çabalasın |
|
319 |
Deyim |
to save life expr.
|
ne yaparsa yapsın |
|
320 |
Deyim |
to save life expr.
|
dünyada |
|
321 |
Deyim |
to save life expr.
|
hayatta |
|
322 |
Deyim |
to save life expr.
|
ne kadar isterse istesin |
|
323 |
Deyim |
to save life expr.
|
ne kadar uğraşırsa uğraşsın |
|
324 |
Deyim |
to save your life expr.
|
ne kadar çabalarsa çabalasın |
|
325 |
Deyim |
to save your life expr.
|
ne yaparsa yapsın |
|
326 |
Deyim |
to save your life expr.
|
dünyada |
|
327 |
Deyim |
to save your life expr.
|
hayatta |
|
328 |
Deyim |
to save your life expr.
|
ölse |
|
329 |
Deyim |
to save your life expr.
|
ne kadar isterse istesin |
|
330 |
Deyim |
to save your life expr.
|
ne kadar uğraşırsa uğraşsın |
|
Speaking |
|
331 |
Konuşma |
save me expr.
|
beni kurtar |
|
332 |
Konuşma |
save it! expr.
|
düşüncelerini kendine sakla! |
|
333 |
Konuşma |
turn on the lights to save your eyes expr.
|
gözlerinizi yormamak için ışığı açın |
|
334 |
Konuşma |
you had a chance to save yourself expr.
|
kendini kurtarma şansın vardı |
|
335 |
Konuşma |
save your breath expr.
|
nefesini tüketme |
|
336 |
Konuşma |
save your breath expr.
|
ne desen boş |
|
337 |
Konuşma |
save your breath expr.
|
ne desen nafile |
|
338 |
Konuşma |
save the last bullet for yourself expr.
|
son kurşunu kendin için sakla |
|
339 |
Konuşma |
I came to save you expr.
|
seni kurtarmaya geldim |
|
340 |
Konuşma |
I'll save you the trouble expr.
|
sizi zahmetten kurtarayım |
|
341 |
Konuşma |
he walks home to save carfare expr.
|
yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider |
|
Trade/Economic |
|
342 |
Ticaret/Ekonomi |
propensity to save i.
|
artırım eğilimi |
|
343 |
Ticaret/Ekonomi |
marginal propensity to save i.
|
marjinal tasarruf eğilimi |
|
344 |
Ticaret/Ekonomi |
marginal propensity to save i.
|
marjinal tasarruf eğilimi |
|
345 |
Ticaret/Ekonomi |
marginal propensity to save i.
|
marjinal tasarruf meyli |
|
346 |
Ticaret/Ekonomi |
average propensity to save i.
|
ortalama tasarruf eğilimi |
|
347 |
Ticaret/Ekonomi |
propensity to save i.
|
tasarruf temayülü |
|
348 |
Ticaret/Ekonomi |
propensity to save i.
|
tasarruf eğilimi |
|
349 |
Ticaret/Ekonomi |
save as you earn i.
|
(britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı |
|
350 |
Ticaret/Ekonomi |
saye (save as you earn) i.
|
(britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı |
|
351 |
Ticaret/Ekonomi |
save and go away expr.
|
kurtar ve kaç |
|
Law |
|
352 |
Hukuk |
save the statute f.
|
davanın zamanaşımını kesmek |
|
353 |
Hukuk |
save for the exceptions or derogations provided for expr.
|
-de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla |
|
Politics |
|
354 |
Siyasal |
save as otherwise provided i.
|
aksi öngörülmedikçe |
|
355 |
Siyasal |
save as otherwise provided expr.
|
aksine rapor olmadıkça |
|
356 |
Siyasal |
save for the exceptions or derogations provided for expr.
|
de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla |
|
357 |
Siyasal |
even in such circumstances it is your duty to save the turkish independence and republic expr.
|
işte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır |
|
Technical |
|
358 |
Teknik |
auto-save on submit i.
|
gönderme sırasında otomatik kaydetme |
|
359 |
Teknik |
recovery save set i.
|
kurtarma kaydetme kümesi |
|
360 |
Teknik |
save-all i.
|
altın arama savağı |
|
361 |
Teknik |
save-all i.
|
lif ve dolgunun büyük bir bölümünü kurtaran bir kağıt makinesi |
|
362 |
Teknik |
save as f.
|
yeni adla kaydetmek |
|
363 |
Teknik |
save as f.
|
yeni adla saklamak |
|
Computer |
|
364 |
Bilgisayar |
background save i.
|
arka planda kayıt |
|
365 |
Bilgisayar |
save file as type i.
|
dosya kayıt türü |
|
366 |
Bilgisayar |
save file as type i.
|
dosyanın kayıt türü |
|
367 |
Bilgisayar |
power save mode i.
|
enerji kazanç modu |
|
368 |
Bilgisayar |
power save mode i.
|
enerji koruma modu |
|
369 |
Bilgisayar |
energy save i.
|
enerji tasarrufu |
|
370 |
Bilgisayar |
power save i.
|
güç koruması |
|
371 |
Bilgisayar |
power save mode i.
|
güç tutumu modu |
|
372 |
Bilgisayar |
power save i.
|
güç tutumu |
|
373 |
Bilgisayar |
energy save i.
|
güç tutumu |
|
374 |
Bilgisayar |
power save i.
|
güç tasarrufu |
|
375 |
Bilgisayar |
fast save i.
|
hızlı kaydetme |
|
376 |
Bilgisayar |
save messages i.
|
iletileri kaydetme |
|
377 |
Bilgisayar |
save in folder i.
|
kaydedileceği klasör |
|
378 |
Bilgisayar |
save date i.
|
kayıt tarihi |
|
379 |
Bilgisayar |
save new object i.
|
kaydet yeni nesne |
|
380 |
Bilgisayar |
save options i.
|
kaydetme seçenekleri |
|
381 |
Bilgisayar |
save function i.
|
kaydetme fonksiyonu |
|
382 |
Bilgisayar |
don't save i.
|
kaydetme |
|
383 |
Bilgisayar |
save error i.
|
kaydetme hatası |
|
384 |
Bilgisayar |
save file as type i.
|
kaydedilecek dosya türü |
|
385 |
Bilgisayar |
save in folder i.
|
kaydedilecek klasör |
|
386 |
Bilgisayar |
save toolbar i.
|
kaydet araç çubuğu |
|
387 |
Bilgisayar |
save dialog i.
|
kaydet diyalog |
|
388 |
Bilgisayar |
save as type i.
|
kayıt türü |
|
389 |
Bilgisayar |
save copy as i.
|
kopya kayıt türü |
|
390 |
Bilgisayar |
automatic save every i.
|
otomatik kaydetme aralığı |
|
391 |
Bilgisayar |
save file i.
|
saklama kütüğü |
|
392 |
Bilgisayar |
save system authority i.
|
sistem saklama yetkisi |
|
393 |
Bilgisayar |
save toner i.
|
toner tutumu |
|
394 |
Bilgisayar |
toner save i.
|
toner tutumu |
|
395 |
Bilgisayar |
full save i.
|
tamamını sakla |
|
396 |
Bilgisayar |
save a file f.
|
dosya kaydetmek |
|
397 |
Bilgisayar |
save it to disk f.
|
dosyayı diske kaydetmek |
|
398 |
Bilgisayar |
save settings expr.
|
ayarları kaydet |
|
399 |
Bilgisayar |
save key expr.
|
anahtarı kaydet |
|
400 |
Bilgisayar |
save avi file expr.
|
avı dosyası kaydet |
|
401 |
Bilgisayar |
save search as expr.
|
aramayı kaydet |
|
402 |
Bilgisayar |
save as expr.
|
adıyla kaydet |
|
403 |
Bilgisayar |
save search expr.
|
aramayı kaydet |
|
404 |
Bilgisayar |
save search as expr.
|
arama kaydet |
|
405 |
Bilgisayar |
save ade as expr.
|
ade'yi farklı kaydet |
|
406 |
Bilgisayar |
save address expr.
|
adresi kaydet |
|
407 |
Bilgisayar |
save search expr.
|
arama kaydet |
|
408 |
Bilgisayar |
save this image expr.
|
bu resmi kaydet |
|
409 |
Bilgisayar |
save format expr.
|
biçim kaydet |
|
410 |
Bilgisayar |
save formatted expr.
|
biçimli kaydet |
|
411 |
Bilgisayar |
save formatted values expr.
|
biçimleriyle birlikte |
|
412 |
Bilgisayar |
save with document expr.
|
belge ile kaydet |
|
413 |
Bilgisayar |
save file dsn expr.
|
dosya dsn'i kaydet |
|
414 |
Bilgisayar |
would you like to save your changes? expr.
|
değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz? |
|
415 |
Bilgisayar |
save scheme expr.
|
düzeni kaydet |
|
416 |
Bilgisayar |
save playlist expr.
|
çalma listesini kaydet |
|
417 |
Bilgisayar |
save changes expr.
|
değişiklikleri kaydet |
|
418 |
Bilgisayar |
save workspace expr.
|
çalışma alanını kaydet |
|
419 |
Bilgisayar |
save file expr.
|
dosya kaydet |
|
420 |
Bilgisayar |
save on exit expr.
|
çıkışta kaydet |
|
421 |
Bilgisayar |
save workbook as expr.
|
çalışma kitabını farklı kaydet |
|
422 |
Bilgisayar |
save settings on exit expr.
|
çıkışta ayarları kaydet |
|
423 |
Bilgisayar |
save file as expr.
|
dosyayı farklı kaydet |
|
424 |
Bilgisayar |
save as expr.
|
dosyasını farklı kaydet |
|
425 |
Bilgisayar |
save as file expr.
|
dosya olarak kaydet |
|
426 |
Bilgisayar |
save to disk expr.
|
diske kaydet |
|
427 |
Bilgisayar |
file save expr.
|
dosya kaydet |
|
428 |
Bilgisayar |
save external link values expr.
|
dış bağlantı değerlerini kaydet |
|
429 |
Bilgisayar |
save scheme as expr.
|
düzeni farklı kaydet |
|
430 |
Bilgisayar |
can save files expr.
|
dosyaları kaydedebilir |
|
431 |
Bilgisayar |
save changes in expr.
|
değişiklikleri kaydet |
|
432 |
Bilgisayar |
save binder as expr.
|
cildi farklı kaydet |
|
433 |
Bilgisayar |
disk full-unable to complete save operation expr.
|
disk dolu-kayıt işlemi tamamlanamıyor |
|
434 |
Bilgisayar |
save file as? expr.
|
dosya olarak kaydedilsin mi? |
|
435 |
Bilgisayar |
save it to disk expr.
|
diske kaydet |
|
436 |
Bilgisayar |
save worksheet as expr.
|
çalışma sayfasını farklı kaydet |
|
437 |
Bilgisayar |
file save as expr.
|
dosyayı farklı kaydet |
|
438 |
Bilgisayar |
save files expr.
|
dosyaları kaydet |
|
439 |
Bilgisayar |
save binder expr.
|
cilt kaydet |
|
440 |
Bilgisayar |
save as file expr.
|
dosyayı farklı kaydet |
|
441 |
Bilgisayar |
save to file expr.
|
dosyaya kaydet |
|
442 |
Bilgisayar |
save as/export expr.
|
farklı kaydet/ver |
|
443 |
Bilgisayar |
save as expr.
|
farklı kaydet |
|
444 |
Bilgisayar |
save in inbox expr.
|
gelen kutusu'na kaydet |
|
445 |
Bilgisayar |
power save on expr.
|
güç koruması açık |
|
446 |
Bilgisayar |
save as/save copy as expr.
|
farklı kaydet |
|
447 |
Bilgisayar |
don't save log expr.
|
günlüğü kaydetme |
|
448 |
Bilgisayar |
save target as expr.
|
hedefi farklı kaydet |
|
449 |
Bilgisayar |
save photo expr.
|
fotoğrafı kaydet |
|
450 |
Bilgisayar |
save html expr.
|
html'yi kaydet |
|
451 |
Bilgisayar |
save chart as expr.
|
grafiği farklı kaydet |
|
452 |
Bilgisayar |
automatically save view expr.
|
görünümü otomatik olarak kaydet |
|
453 |
Bilgisayar |
save form as report expr.
|
formu rapor olarak kaydet |
|
454 |
Bilgisayar |
save briefcase expr.
|
evrak çantası'nı kaydet |
|
455 |
Bilgisayar |
save form to expr.
|
formu kaydet |
|
456 |
Bilgisayar |
save chart expr.
|
grafik kaydet |
|
457 |
Bilgisayar |
save movie expr.
|
filmi kaydet |
|
458 |
Bilgisayar |
save task order expr.
|
görev sırasını kaydet |
|
459 |
Bilgisayar |
save history expr.
|
geçmişi kaydet |
|
460 |
Bilgisayar |
save current document expr.
|
geçerli belgeyi kaydet |
|
461 |
Bilgisayar |
save to html expr.
|
html'ye kaydet |
|
462 |
Bilgisayar |
save history as expr.
|
geçmişi farklı kaydet |
|
463 |
Bilgisayar |
save form as expr.
|
formu farklı kaydet |
|
464 |
Bilgisayar |
save form expr.
|
formu kaydet |
|
465 |
Bilgisayar |
save log expr.
|
günlüğü kaydet |
|
466 |
Bilgisayar |
save logging file expr.
|
günlük dosyasını kaydedin |
|
467 |
Bilgisayar |
save map template expr.
|
harita şablonu kaydet |
|
468 |
Bilgisayar |
save as html expr.
|
html olarak kaydet |
|
469 |
Bilgisayar |
save form expr.
|
form kaydet |
|
470 |
Bilgisayar |
save attachment expr.
|
eki kaydet |
|
471 |
Bilgisayar |
save data only for forms expr.
|
formlar için veriyi kaydet |
|
472 |
Bilgisayar |
save contents expr.
|
içerik kaydet |
|
473 |
Bilgisayar |
save contents expr.
|
içeriği kaydet |
|
474 |
Bilgisayar |
save in expr.
|
içine kaydet |
|
475 |
Bilgisayar |
save message as expr.
|
iletiyi farklı kaydet |
|
476 |
Bilgisayar |
save to idc/htx expr.
|
idc/htx'e kaydet |
|
477 |
Bilgisayar |
save as text expr.
|
metin olarak kaydet |
|
478 |
Bilgisayar |
save previous scheme expr.
|
önceki düzeni kaydet |
|
479 |
Bilgisayar |
save as copy expr.
|
kopya olarak kaydet |
|
480 |
Bilgisayar |
save in expr.
|
konum |
|
481 |
Bilgisayar |
save file in expr.
|
kayıt yeri |
|
482 |
Bilgisayar |
save the folder expr.
|
klasörü kaydet |
|
483 |
Bilgisayar |
failed to save expr.
|
kaydedemedi |
|
484 |
Bilgisayar |
save/update expr.
|
kaydet/güncelleştir |
|
485 |
Bilgisayar |
save qualifier expr.
|
niteleyiciyi kaydet |
|
486 |
Bilgisayar |
save record expr.
|
kaydı kaydet |
|
487 |
Bilgisayar |
save copy as expr.
|
kopyayı farklı kaydet |
|
488 |
Bilgisayar |
save as expr.
|
olarak kaydet |
|
489 |
Bilgisayar |
save and close expr.
|
kaydet ve kapat |
|
490 |
Bilgisayar |
save copy as expr.
|
kopya olarak kaydet |
|
491 |
Bilgisayar |
save property expr.
|
özellik kaydet |
|
492 |
Bilgisayar |
save in expr.
|
kayıt yeri |
|
493 |
Bilgisayar |
save macro sheet as expr.
|
makro sayfasını farklı kaydet |
|
494 |
Bilgisayar |
save and update all expr.
|
kaydet ve tümünü güncelleştir |
|
495 |
Bilgisayar |
save to expr.
|
kaydetme yeri |
|
496 |
Bilgisayar |
cannot save expr.
|
kaydedilemiyor |
|
497 |
Bilgisayar |
save and exit expr.
|
kaydet ve çık |
|
498 |
Bilgisayar |
save preview picture expr.
|
önizleme resmini kaydet |
|
499 |
Bilgisayar |
save and dial expr.
|
kaydet ve çevir |
|
500 |
Bilgisayar |
save list expr.
|
liste kaydet |
|