hard - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

hard

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"hard" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 162 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
hard s. çetin
hard s. sert
hard s. zahmetli
hard s. katı
hard zf. zor
General
hard i. cırtlak ve kalitesiz görünüm veren renklendirici
hard s. ters
hard s. çok soğuk (mevsim/hava)
hard s. şiddetli
hard s. ağır
hard s. kuvvetli
hard s. sert (içki)
hard s. kireçli
hard s. şefkatsiz
hard s. nasırlı
hard s. kalpsiz
hard s. acı (su)
hard s. anlaşılmaz
hard s. faal
hard s. acımasız
hard s. zahmetli
hard s. kötü
hard s. ekşi
hard s. sert (söz)
hard s. çalışkan
hard s. merhametsiz
hard s. çirkin
hard s. cimri
hard s. ekşimiş
hard s. acı
hard s. eziyetli
hard s. sağlam
hard s. tıkız
hard s. berk
hard s. müşkül
hard s. pinti
hard s. zalim
hard s. inatçı
hard s. yakın
hard s. sıkı
hard s. hasis
hard s. dayanıklı
hard s. kazık
hard s. tehlikeli ve bağımlılık yapan (madde)
hard s. çok
hard s. katı
hard s. sert
hard s. zor
hard s. güç
hard s. özenli
hard s. enerjik
hard s. haşin
hard s. gerçekçi
hard s. tartışma götürmez
hard s. uzlaşılmaz
hard s. hasara yol açan
hard s. saldırıya açık
hard s. kararlı
hard s. gerçeğe uygun
hard s. doğrulanmış verilere dayalı
hard s. niceliksel verileri kullanan
hard s. sağlam
hard s. mayalı
hard s. kalıcı
hard s. bozulmayan
hard s. basılı
hard s. matbu
hard s. becerikli
hard s. kullanışlı
hard s. dikkatli
hard s. damıtılmış (içki)
hard s. fanatik
hard s. partizan
hard s. en ince detayına kadar araştıran
hard s. alkolik
hard s. alkol düşkünü
hard s. kurutulmuş
hard s. sert ağaçtan yapılmış
hard s. sert odunlu
hard s. tek renkli (tüyler)
hard s. normal sıcaklıklarda dökülemeyecek kadar katı olan (yağ)
hard s. doğa bilimlerinin metodu olan
hard s. doğa bilimlerinde öğretilen
hard s. sert kaslara sahip
hard s. dinç ve kuvvetli
hard zf. güçlükle
hard zf. pek
hard zf. şiddetle
hard zf. aşırı ölçüde
hard zf. fena halde
hard zf. zorlu
hard zf. büyük bir gayretle
hard zf. aşırı
hard zf. hızla
hard zf. kuvvetle
hard zf. ancak
hard zf. sıkıca
hard zf. zorla
hard zf. büyük gayretle
hard zf. zorluk çıkaracak şekilde
hard zf. büyük hasar verecek şekilde
hard zf. yakın
hard zf. titizlikle
hard zf. sertçe
hard zf. ciddiyetle
hard zf. ağır ve isteksiz bir şekilde
hard zf. sert bir şekilde
hard zf. ısrarlı bir şekilde
hard zf. alçak gönüllü bir şekilde
hard zf. sade bir şekilde
hard zf. büsbütün
hard zf. tamamıyla
hard zf. aşırı kullanıma dayanacak şekilde
Trade/Economic
hard s. metal (para)
hard s. yüksek ve sabit (fiyatlar)
hard s. elde etmesi güç
hard s. çok rağbet gören
hard s. kendi değeri olan (değerli şey)
hard s. sınırlı ve yüksek faiz oranlı (kredi)
hard s. ekonomik buhranlı
Politics
hard s. siyasi olarak aşırı
Media
hard s. ciddi haberlere odaklanmış
Technical
hard s. güç
hard s. katı
hard s. kolayca kırılmayan
hard s. sert
hard s. zor
hard s. sağlam takviye edilmiş
hard s. aşırı kuvvetlendirilmiş yeraltı sığınaklarında yer alan (nükleer füzeler)
hard s. yavaşlatıcısız yapılan (uzay aracının inişi)
hard s. sivri uçlu bir ışık kaynağından iletilen (ışık)
hard s. demanyetize etmesi zor
hard s. manyetize etmesi zor
Textile
hard s. pürüzsüz (kumaş)
Marine
hard i. son hadde kadar
hard i. gemi rampası
hard i. gemiyi sudan çekmeye uygun taş döşeli plaj
hard zf. alabanda
Gastronomy
hard s. (ekmek ) bayat
hard s. tanen tadı yoğun olan (şarap)
hard s. sert kabuklu (ekmek, pide)
Physics
hard s. çok yüksek enerjili
hard s. tesirli
hard s. neredeyse tam (vakum)
Chemistry
hard s. biyolojik bozunmaya dayanıklı
Linguistics
hard s. sert
hard s. kalın sesli
hard s. damaksıllaşmayan
hard s. ses tellerini titretmeden üretilen
Art
hard s. ciddi
hard s. geleneksel
Photography
hard s. kontrast oluşturan
hard s. çok kontrastlı
Bookbindery
hard s. ciltli
Slang
hard i. krek kokain
hard i. penisin sertleşmesi
hard i. ağır iş
hard i. zorlu iş
hard s. açık seçik
hard s. müstehcen
hard s. cinsel olarak uyarılmış
hard s. tahrik olmuş

"hard" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
hard disk i. sabit disk
work hard f. didinmek
become hard f. sertleşmek
General
hard labour i. kürek cezası
hard core i. çekirdek kadro
hard water i. acı su
hard coal i. antrasit
hard money i. peşin para
hard cider i. elma suyu
hard glass i. sert cam
hard drive i. hard sürücü
hard cash i. nakit
hard labour i. ağır ceza
hard luck i. şanssızlık
hard money i. nakit
hard hat i. miğfer
hard labor i. ağır ceza
hard hat i. kask
hard case i. çetin ceviz
hard cyder i. elma suyu
hard line i. talihsizlik
hard hat i. geri kafalı kimse
hard currency i. tedavüldeki para
hard drink i. sert içki
hard look i. sert bir bakış
hard roe i. balık yumurtası
hard work i. sıkı çalışma
hard cash i. peşin para
hard tack i. galeta
hard coal i. madenkömürü
hard money i. demir para
a hard nut to crack i. çetin ceviz
hard line i. şanssızlık
hard work i. ağır iş
hard cash i. nakit para
hard sledding i. zorlanma
hard cash i. trinko para
hard shoulder i. otoyol kenarlarındaki acil durak yerleri
hard boiled egg i. çok kaynamış yumurta
die hard i. kandırılmaz
hard core i. çekirdek
hard liner i. ödün vermeyen
hard biscuit i. galeta
hard nut to crack i. çetin ceviz
hard cider i. elma şarabı
a hard nut to crack i. demir leblebi
hard wheat i. durum buğdayı
hard times i. müşkül zamanlar
hard copy i. basılı kopya
hard materials i. sert malzemeler
hard disk management i. hard disk yönetimi
hard times i. zor günler
hard times i. kötü günler
hard knocks i. zor zamanlar
hard worker i. köle gibi çalışan kimse
hard worker i. çok çalışan kimse
hard life i. zor hayat
hard hat i. inşaat kaskı
hard conditions i. ağır şartlar
hard tail chopper i. arka süspansiyonu olmayan
hard hyphen i. istenen kısa çizgi
hard evidence i. sağlam delil
hard evidence i. kesin delil
hard row to hoe i. çetin ceviz
hard-fought battle i. sıkı kavga
die-hard i. gerici
hard-liner i. taviz vermeyen
hard-boiled egg i. katı yumurta
hard-line i. şanssızlık
die-hard i. tutucu kimse
hard-liner i. ödün vermeyen
hard-up family i. düşük gelirli aile
hard-line i. katı tutum
hard-boiled egg i. lop yumurta
hard-line i. ödünsüz davranış
hard-line i. talihsizlik
hard-hit i. ağır hasar görmüş
die-hard i. eski kafalı kimse
hard-on i. ereksiyon
hard cash i. madeni para
hard soap i. sert sabun
hard crash i. örseleyen çöküm
hard water i. acısu
hard currency i. sağlam para
hard water i. kireçli su
hard water i. sert su
hard core i. blokaj
hard core i. çakıl dolgusu
hard core i. dolgu
hard drug i. sert uyuşturucu
hard drug i. ağır uyuşturucu
hard copy i. saklanabilir kopya
hard-packed snow i. sertleşmiş kar kitlesi
hard worker i. köle gibi çalışan
a hard object i. sert bir cisim
a hard object i. sert bir obje
hard liquor i. sert içki
hard candy i. akide şekeri
hard work i. zor iş
hard times i. zor zamanlar
a hard woman i. zor kadın
hard surfaces i. sert yüzeyler
cleaning of hard surfaces i. sert yüzeylerin temizlenmesi
hard-earned trust i. zor kazanılmış güven
hard-won trust i. zor kazanılmış güven
a hard period i. zorlu bir dönem
a hard period i. zorlu bir süreç
a hard language i. zor bir dil
a hard task i. zor görev
a hard mission i. zor görev
hard question i. zor soru
hard effort i. yoğun çaba
hard fact i. aksi kanıtlanamaz gerçek
hard fact i. inkar edilemez gerçek
hard hat i. baret
hard science i. müspet ilim
hard truths i. acı gerçekler
hard job i. zor iş
ask a really hard question i. ahiret sorusu sormak
ask a really hard question i. ahiret suali sormak
hard bread i. kraker
hard-working accountant i. çalışkan muhasebeci
hard condition i. zor şart
hard condition i. zor koşul
hard bargain i. sıkı pazarlık
a hard slap i. okkalı bir tokat
hard data i. somut veri/bilgi
hard data i. rakamlara/somut delillere dayalı bilgi
hard-hat suit i. sert dalış giysisi
hard wheat i. sert buğday
hard science i. pozitif bilim
hard reality i. acı gerçek
hard-line approach i. radikal yaklaşım
hard-line approach i. sert yaklaşım
hard person i. zor insan
the hard way i. zor yoldan
blow-hard i. böbürlenen ve palavracı kimse
hard [scotland] [uk] i. adi
hard [scotland] [uk] i. nekes
hard [scotland] [uk] i. alçak
hard [uk] i. suların çekildiği kıyı
hard [uk] i. sert plaj
hard case i. pişkin suçlu
hard case i. ısrarla suç işleyen kimse
hard case i. zor durumda olan kimse
hard case i. çaresiz kimse
hard case i. kötü alışkanlıklarıyla bilinen kimse
hard case [new zealand] i. sıkı kimse
hard copy i. baskıya hazır nüsha
hard core i. nüve
hard core i. bir grupta değişime karşı çıkanlar
hard core i. kurumsal bakıma ihtiyaç duyan mültecilerin oluşturduğu grup
hard core i. çaresiz kimseler
hard feeling i. husumet
hard feeling i. küskünlük
hard hat i. melon şapka
hard launch i. resmi açılış
hard launch i. resmi lansman
hard line i. sert politika
hard line i. katı duruş
hard lines [uk] i. kötü şans
hard lines [uk] i. şanssızlık
hard of hearing i. kulağı ağır işiten kimseler
hard pan i. sert toprak tabakası
hard pan i. killi toprak tabakası
hard paste i. sert macundan yapılmış porselen
hard polytomy i. sert politomi
hard put i. çok zorluk çekme
hard rock i. kuvvetli kimse
hard sell i. zor satan şey
hard sell i. rağbet görmeyen şey
hard sell i. bir şeyi almaya direnen kimse
hard sell i. onaylamamakta ısrar eden kimse
hard sell i. ısrarlı reklamcılık
hard water soap i. sert su sabunu
hard-ass i. kurallara körü körüne bağlı kimse
hard-cooked egg i. katı yumurta
hard-cooked egg i. tam pişmiş yumurta
hard-core i. tuğla çöpü, cüruf, moloz gibi malzemelerle oluşturulan taban
hard-core i. nüve
hard-core i. çekirdek
hard-core i. öz
hard-core i. çaresiz kimseler
hard-favoredness i. kabalık
hard-favoredness i. hoyratlık
hard-labored i. ağır işçilikle yapılmış
hard-labored i. özenle hazırlanmış
hard-labored i. üzerinde çalışılmış
hard-line i. sert politika
hard-line i. kesin durum
hard-liner i. ödün vermeyen kimse
hard-on i. nadir bir soyisim
hard-top i. sert yüzeyli alan
hard-top i. sert yüzeyli yol
hard-shelled fruit i. sert kabuklu meyve
have hard times f. gün görmemek
try hard f. asılmak
try hard f. özenmek
bear hard on f. yük olmak
be hard up f. sıkıntıya düşmek
try hard f. gayret sarf etmek
turn the wheel hard f. direksiyonu kırmak
blow hard f. övünmek
put the helm hard over f. alabanda etmek
pay in hard cash f. peşin ödemek
work hard f. emek çekmek
try hard f. didinmek
work very hard f. çok çalışmak
be hard of hearing f. kulağı ağır işitmek
drive a hard bargain f. sıkı bir pazarlık sonucu birçok şey elde etmek
use hard words f. ağır söylemek
become hard f. pekişmek
study hard f. dirsek çürütmek
be hard up for money f. para sıkıntısı çekmek
do something the hard way f. daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
try hard f. gayret etmek
say some hard things f. ağır konuşmak
breathe hard f. solumak
be hard done by f. haksızlığa uğramak
be hard at hand f. kapıya dayanmış olmak
be hard at hand f. kapıda olmak
take something hard f. bir şeye pek çok üzülmek
work hard f. sıkı çalışmak
try hard f. uğraşmak
work hard f. uğraşmak
work hard f. harıl harıl çalışmak
breathe hard f. zor nefes almak
make hard to see f. görülmesi zor hale getirmek
be hard of hearing f. ağır işitmek
get hard f. zorlaşmak
make hard f. sertleştirmek
take a hard line with f. sert davranmak
hit hard f. sertçe vurmak
breathe hard on f. uhlamak
breathe hard f. sık ve kesik soluklar alıp vermek
be hard by f. çok yakın olmak
run hard f. hızlı koşmak
hard up f. zor durumda kalmak
be hard put to do something f. akla karayı seçmek
give somebody a hard time f. kök söktürmek
be frozen hard f. donup kaskatı olmak
be a hard worker f. çok çalışkan olmak
be hard by f. çok yakınında olmak
drive a hard bargain f. sıkı bir pazarlık yaparak fiyatı çok indirmek
try hard f. çok çalışmak
think hard f. kafa yormak
be hard hit by f. bir şeyin çok zararını görmek
work hard f. yoğun çalışmak
study hard f. çok ders çalışmak
make a living the hard way f. ekmeğini taştan çıkarmak
try hard remembering something f. zihnini kurcalamak
think hard f. zihnini kurcalamak
study hard f. çok yoğun çalışmak
work hard f. çok yoğun çalışmak
be hard to believe f. inanması güç olmak
be hard to believe f. inanması zor olmak
drive a hard bargain f. sıkı pazarlık yapmak
drive a hard bargain f. sıkı bir pazarlığa girişmek
get hard (to do) f. güce sarmak
become hard up for money f. sıkıntıya düşmek
live in hard conditions f. zor şartlar altında yaşamak
think hard f. fikir yormak
be between a rock and a hard place f. iki arada kalmak
be between a rock and a hard place f. iki arada bir derede kalmak
hard put f. maddi sıkıntılarla yüzyüze olmak
hard put f. maddi sıkıntı içinde olmak
have a hard time making ends meet f. geçim sıkıntısı çekmek
strive hard f. fazla uğraşmak
strive hard f. çok çabalamak
play hard to get f. kendini ağırdan satmak
play hard to get f. ağırdan satmak
be hard on someone's heels f. birinin peşini bırakmamak
be hard on somebody's trail f. ensesinde olmak
be hard up f. eli darda olmak
be hard on the heels of f. -in hemen ardından gelmek
become hard-boiled f. kaşarlanmak
hard-solder f. lehimlemek
do a hard day's work f. yoğun bir çalışma günü yaşamak
do a hard day's work f. (işte) çok yorulmak
do a hard day's work f. (işte) çok çalışmak
do a hard day's work f. yorucu bir çalışma günü geçirmek
do a hard day's work f. zor bir çalışma günü geçirmek
work under hard conditions f. zor şartlar altında çalışmak
work under hard conditions f. zor şartlar altında görev yapmak
seem hard f. zor görünmek
try hard to forget f. unutmak için çaba harcamak
try hard to forget f. unutmak için mücadele vermek
make things hard for someone f. işini zorlaştırmak
try so hard f. çok uğraşmak
bear down too hard f. bir şeyin üzerine sertçe bastırmak
hard at something f. bir şey üzerinde çalışmak
work hard at something f. bir şey üzerinde çok çalışmak
be (very) hard to do f. yapması (çok) zor olmak
have hard times ahead f. zor günler beklemek
ask a hard question f. zor bir soru sormak
ask a hard question f. zor bir sual sormak
rain come down hard f. yağmur şiddetli yağmak
(for a teacher) give a student hard time in school f. bir öğrenciye takmak
be hard on yourself f. kendine haksızlık etmek
have hard days f. kötü günler geçirmek
have hard days f. zor günler geçirmek
have hard times f. zor günler geçirmek
have hard times f. kötü günler geçirmek
try hard f. çalışıp çabalamak
work hard f. çalışıp çabalamak
play hard f. naz yapmak
have hard measure f. baskıyla üstesinden gelmek
hard put f. müşkül durumda olmak
hard put f. çözmesi zor bir durumda olmak
hard-top f. (yola, kaldırıma) döşemek
hard-top f. kaplamak
hard of hearing s. duyma engelli
hard to find s. ele geçmez
fallen on hard times s. düşkün
hard shell s. bağnaz
as hard as nails s. sağlam
very hard s. kaskatı
as hard as a bone s. kemik gibi
having hard time s. sıkışma
hard to control s. kontrolü zor
hard hearted s. acımasız
hard of hearing s. ağır işiten
hard arduous s. müşkül
hard hearted s. taş kalpli
hard and fast s. çok sıkı
as hard as s. kadar sert
very hard s. abanoz gibi
hard surfaced s. sert yüzeyli
as hard as nails s. sıhhatli
as hard as nails s. sıhhatli acımasız
very hard s. katır kutur
hard enough s. yeterince sıkı
hard bitted s. inatçı
hard to please s. güç beğenen
hard as stone s. taş gibi
very hard s. kerpiç gibi
as hard as nails s. acımasız
hard to swallow s. kabullenmesi güç
hard to swallow s. inanması güç
hard to swallow s. inanılmaz
hard to swallow s. kabul etmesi zor
hard earned s. güç kazanılmış
extremely hard s. aşırı sert
hard-hearted s. duyarsız
hard-set s. bozuk
hard-set s. acıkmış
hard-bitten s. arsız
hard-and-fast s. değişmez
hard-shell s. bağnaz
hard-boiled s. hilekar
hard-nosed s. inatçı
hard-edge s. keskin hatlı
hard-core s. çetin ceviz
hard-line s. ödünsüz
hard-up s. zararına
hard-boiled s. kurnaz
hard-core s. etkin
hard-earned s. zor kazanılmış
hard-core s. boyun eğmez
hard-headed s. dik başlı
hard-hitting s. can alıcı
hard-bitten s. yüzsüz
hard-hitting s. saldırgan
die-hard s. inatçı
hard-fisted s. eli sıkı
hard-hearted s. duygusuz
hard-up s. muhtaç
hard-core s. kararlı
hard-boiled s. lop
hard-up s. eli dar
hard-headed s. inatçı
hard-hearted s. taş yürekli
hard-bitten s. inatçı
hard-working s. hamarat
hard-mouthed s. dizginlenemez
hard-fought s. sıkı dövüşmüş
hard-hearted s. taş kalpli
hard-bitten s. sert
hard-hitting s. etkili
hard-up s. sıkıntıda
hard-boiled s. katı
hard-earned s. zor kazanılan
hard-line s. inatçı
hard-set s. kokuşmuş
hard-bitten s. belalı
hard-line s. uzlaşmaz
hard-and-fast s. katı
hard-boiled s. kaşarlanmış
hard-shell s. kabuklu
hard-working s. çalışkan
hard-wired s. sert telli
hard-mouthed s. inatçı
hard-core s. müstehcen
hard-hitting s. sert
hard-core s. yolundan şaşmaz
hard-core s. açık saçık
hard-nosed s. kendi çıkarını düşünen
hard-bitten s. pişkin
hard-hearted s. katı yürekli
hard-headed s. gerçekçi
hard-up s. darda
hard-spun s. sıkı örülmüş
hard-to-understand s. anlaşılması zor
hard-fisted s. cimri
hard-hearted s. acımasız
hard-set s. sert
hard-boiled s. pişkin
hard-nosed s. çıkarcı
hard-line s. katı
hard-nosed s. pişkin
hard-line s. sert
hard-and-fast s. sert
hard-boiled s. yüzsüz
hard-hitting s. kaba
hard-hitting s. güçlü
hard-fisted s. hasis
rock-hard s. kaya gibi
hard-boiled s. (yumurta) çok pişmiş
hard-wearing s. sağlam
hard-burned s. çok pişmiş
hard-burned s. pişkin
hard-wearing s. dayanıklı
hard-nosed s. kendi çıkarlarını düşünen
hard-bitten s. kül yutmaz
as hard as a nail s. çok sert
hard working s. çok çalışkan
hard to digest s. hazmı zor
hard to digest s. hazmedilmesi zor
hard to get s. elde edilmesi zor
hard to come by s. bulunması zor
hard to get s. bulunması zor
hard to come by s. elde edilmesi zor
hard-stamped s. baskı mühürlü
hard-won s. zor kazanılmış
hard-to-discern s. ayırt etmesi zor
hard to recover s. telafisi zor
hard-to-cook s. pişirmesi zor
hard-to-cook s. pişmesi zor
hard-to-cook s. pişirimi zor
extra hard s. çok sert
hard-nosed s. ödün vermez
hard going s. zor
hard-indicating s. sert-vurgulu
hard-baked s. sert/iyi pişmiş
hard-baked s. sertleşinceye kadar pişmiş
hard-baked s. sertleşinceye kadar pişirilmiş
hard-working s. gayretkeş
hard-to-reach s. ulaşılması zor
hard-headed s. aklı başında
hard-driving s. aşırı hırslı
hard-driving s. hevesli
hard-driving s. istekli
hard-driving s. tutkulu
hard-driving s. ihtiraslı
hard-line s. sertlik yanlısı
hard-line s. katı tutumlu
hard-bitten s. görmüş geçirmiş
hard-wired s. istemsiz düşünen/davranan
hard-core s. sabit fikirli
hard-edged s. keskin hatlı
hard to resist s. karşı konulmaz
hard-wired s. doğuştan olan
hard-fought s. büyük çaba gerektiren
hard-fought s. büyük çabalarla elde edilmiş
hard [uk] [new zealand] s. uslanmaz
hard [uk] [new zealand] s. namussuz
hard and fast s. kati
hard and fast s. mutlaka uyulması gereken
hard-put s. zorluk çeken
hard-put s. müşkül durumda olan
hard-put s. ne yapacağını bilemeyen
hard up s. yoksun
hard up s. muhtaç
hard up s. çaresiz
hard up s. umutsuz
hard-and-fast s. kati
hard-and-fast s. mutlaka uyulması gereken
hard-bitten s. sert ısıran
hard-bitten s. çetin ceviz
hard-bitten s. çetin
hard-bitten s. zorluklarla dolu
hard-bitten s. müzmin
hard-bitten s. yerleşmiş
hard-bitten s. kökleşmiş
hard-bitten s. güçlendirilmiş
hard-bitten s. dayanıklılığı artırılmış
hard-bitten s. gaddar
hard-bitten s. merhametsiz
hard-boiled s. nasırlanmış
hard-boiled s. katı yürekli
hard-boiled s. aşırı kolalanmış
hard-boiled s. gerçekçi
hard-boiled s. pratik
hard-boiled s. realist
hard-core s. çaresiz
hard-core s. umutsuz
hard-core s. bağlı
hard-core s. değişmez
hard-drinking s. ayyaş
hard-drinking s. çok içki içen