|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
yoğun yaylım ateşi |
barrage i.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
herhangi bir şeyden yoğun yığın |
cloud i.
|
|
3 |
Genel |
yoğun sis |
scotch mist i.
|
|
4 |
Genel |
yoğun sis |
thick fog i.
|
|
5 |
Genel |
yoğun sis |
misty thickness i.
|
|
6 |
Genel |
yoğun sis |
pea soup i.
|
|
7 |
Genel |
kısmen suyu alınmış yoğun süt |
evaporated milk i.
|
|
8 |
Genel |
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman |
sailing ticket i.
|
|
9 |
Genel |
yerleşimin yoğun olduğu ve trafiğin zorlayıcı olmayan yöntemlerle engellenmeye çalışıldığı sokak veya bölge |
home zone i.
|
|
10 |
Genel |
yoğun programlar |
intensive programs i.
|
|
11 |
Genel |
yoğun sis |
soup i.
|
|
12 |
Genel |
iş gününde trafiğin en yoğun olduğu zaman |
rush hour i.
|
|
13 |
Genel |
alçak, yoğun, koyu gri renkli ve sıklıkla yağış bırakan bulut türü |
nimbostratus i.
|
|
14 |
Genel |
sınav öncesi yoğun çalışma |
cram i.
|
|
15 |
Genel |
yoğun duman |
smother i.
|
|
16 |
Genel |
en yoğun zaman |
peak time i.
|
|
17 |
Genel |
yoğun sezon |
peak season i.
|
|
18 |
Genel |
yoğun hareketlilik |
intense mobility i.
|
|
19 |
Genel |
yoğun iş temposu |
intense work pressure i.
|
|
20 |
Genel |
yoğun iş baskısı |
intense work pressure i.
|
|
21 |
Genel |
yoğun yağış |
heavy rain i.
|
|
22 |
Genel |
yoğun ilgi |
deep interest i.
|
|
23 |
Genel |
yoğun ilgi |
great interest i.
|
|
24 |
Genel |
yoğun kar yağışı |
heavy snow i.
|
|
25 |
Genel |
yoğun bir sıcaklık |
an intense heat i.
|
|
26 |
Genel |
yoğun ilgi |
intense interest i.
|
|
27 |
Genel |
yoğun çalışma ortamı |
intense work environment i.
|
|
28 |
Genel |
yoğun trafik |
heavy traffic i.
|
|
29 |
Genel |
yoğun trafik |
intense traffic i.
|
|
30 |
Genel |
yoğun talep |
huge demand i.
|
|
31 |
Genel |
yoğun talep |
heavy demand i.
|
|
32 |
Genel |
yoğun eğitim |
intensive training i.
|
|
33 |
Genel |
yoğun olan saatler |
peak hours i.
|
|
34 |
Genel |
yoğun biçimde reklam yapan kimse |
touter i.
|
|
35 |
Genel |
yoğun üzüntü |
intense sorrow i.
|
|
36 |
Genel |
yoğun zevk |
intense pleasure i.
|
|
37 |
Genel |
yoğun yapılaşma |
dense housing i.
|
|
38 |
Genel |
yoğun program |
heavy schedule i.
|
|
39 |
Genel |
yoğun mesai |
heavy schedule i.
|
|
40 |
Genel |
yoğun takvim |
heavy schedule i.
|
|
41 |
Genel |
yoğun mesai |
busy shift i.
|
|
42 |
Genel |
yoğun mesai |
hectic shift i.
|
|
43 |
Genel |
yoğun katılım |
keen participation i.
|
|
44 |
Genel |
yoğun katılım |
active participation i.
|
|
45 |
Genel |
yoğun katılım |
large turnout i.
|
|
46 |
Genel |
yoğun katılım |
broad participation i.
|
|
47 |
Genel |
yoğun tempo |
intensive tempo i.
|
|
48 |
Genel |
yoğun çalışma ortamı |
intensive working environment i.
|
|
49 |
Genel |
yoğun çalışma ortamı |
hectic working environment i.
|
|
50 |
Genel |
yoğun çalışma ortamı |
busy working environment i.
|
|
51 |
Genel |
şehir dışındaki yoğun yapılaşma |
edge city i.
|
|
52 |
Genel |
yoğun sanayileşme |
intense industrialization i.
|
|
53 |
Genel |
yoğun olmayan saatler |
off-peak hours i.
|
|
54 |
Genel |
yoğun sis |
pea-souper i.
|
|
55 |
Genel |
yoğun olmayan zamanlar |
off-peak i.
|
|
56 |
Genel |
yoğun hesap |
number crunching i.
|
|
57 |
Genel |
trafiğin en yoğun olduğu saatler |
rush hour i.
|
|
58 |
Genel |
yoğun gündem |
busy agenda i.
|
|
59 |
Genel |
eski ve bakımsız binaların yoğun olduğu semt veya bölge |
tenement district i.
|
|
60 |
Genel |
toplumun yoğun ilgisi |
intense interest of the public i.
|
|
61 |
Genel |
kamuoyunun yoğun ilgisi |
intense interest of the public i.
|
|
62 |
Genel |
yoğun telefon trafiği |
heavy telephone traffic i.
|
|
63 |
Genel |
yoğun ağırlaştırılmış metal patlayıcı |
dense inert metal explosive i.
|
|
64 |
Genel |
yoğun dil eğitimi |
intensive language training i.
|
|
65 |
Genel |
yoğun olmayan zaman |
off-peak time i.
|
|
66 |
Genel |
yoğun çalışma programı |
intensive work program i.
|
|
67 |
Genel |
yoğun program |
tight schedule i.
|
|
68 |
Genel |
yoğun çaba |
hard effort i.
|
|
69 |
Genel |
yoğun çaba |
vigorous efforts i.
|
|
70 |
Genel |
yoğun iş günü/mesai |
busy working day i.
|
|
71 |
Genel |
yoğun tren istasyonu |
busy train station i.
|
|
72 |
Genel |
yoğun bitki örtüsü |
heavy vegetation i.
|
|
73 |
Genel |
yoğun arama |
intense hunt i.
|
|
74 |
Genel |
yoğun program |
busy schedule i.
|
|
75 |
Genel |
yoğun kurs |
crash i.
|
|
76 |
Genel |
hızlandırılmış/yoğun ders programı |
crash program i.
|
|
77 |
Genel |
hızlandırılmış/yoğun ders programı |
crash programme i.
|
|
78 |
Genel |
fakirliğin yoğun olduğu bölge |
distressed area i.
|
|
79 |
Genel |
yoğun sis |
drizzling i.
|
|
80 |
Genel |
yoğun kurs |
intense course i.
|
|
81 |
Genel |
yoğun/derin istek |
profound desire i.
|
|
82 |
Genel |
yoğun sis |
heavy fog i.
|
|
83 |
Genel |
nüfusu yoğun bölgeler |
densely populated areas i.
|
|
84 |
Genel |
yoğun kar yağışı |
heavy fall of snow i.
|
|
85 |
Genel |
yoğun nemlendiricili vücut losyonu |
moisture rich body lotion i.
|
|
86 |
Genel |
yoğun duman (kalın duman bulutu) |
pall of smoke i.
|
|
87 |
Genel |
yoğun tempo |
busy pace i.
|
|
88 |
Genel |
yoğun duygu |
strong emotion i.
|
|
89 |
Genel |
yoğun dönem |
busy period i.
|
|
90 |
Genel |
yoğun dönem |
peak period i.
|
|
91 |
Genel |
yoğun bakımda yatan hastalar |
patients in the intensive care unit i.
|
|
92 |
Genel |
yoğun bakımdaki hastalar |
patients in the intensive care unit i.
|
|
93 |
Genel |
yoğun krema |
heavy cream i.
|
|
94 |
Genel |
yoğun oranda ekrana maruz kalma |
heavy screen time i.
|
|
95 |
Genel |
yoğun zamanlar |
peak times i.
|
|
96 |
Genel |
sporcuların sezon/yarışma öncesi yoğun antrenman yaptıkları yer |
camp i.
|
|
97 |
Genel |
(renk) yoğun |
aggressive i.
|
|
98 |
Genel |
yoğun olma |
teemingness i.
|
|
99 |
Genel |
yoğun aktivite yapılan yer |
central i.
|
|
100 |
Genel |
metropol bölgesinin en kalabalık ve yoğun kısmı |
central city i.
|
|
101 |
Genel |
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum |
nail biter i.
|
|
102 |
Genel |
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum |
nailbiter i.
|
|
103 |
Genel |
yoğun endişe veya heyecan yaratan sıkıntılı durum |
nail-biter i.
|
|
104 |
Genel |
işlerin çok yoğun olması |
negotiousness i.
|
|
105 |
Genel |
yoğun olma |
terribleness i.
|
|
106 |
Genel |
yoğun sosyal yaşam |
the social whirl i.
|
|
107 |
Genel |
en yoğun kısım |
thick i.
|
|
108 |
Genel |
yoğun enerji |
thunder i.
|
|
109 |
Genel |
yoğun faaliyet |
top gear i.
|
|
110 |
Genel |
yoğun olma |
turbidness i.
|
|
111 |
Genel |
yoğun çaba gerektirme |
effortfullness i.
|
|
112 |
Genel |
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışma |
elucubration [obsolete] i.
|
|
113 |
Genel |
gece saatlerinde çok yoğun çalışarak üretilen edebi eser |
elucubration i.
|
|
114 |
Genel |
yoğun merak |
awe i.
|
|
115 |
Genel |
yoğun duygu |
extacy i.
|
|
116 |
Genel |
yoğun duyguyu ifade eden sözcük |
man i.
|
|
117 |
Genel |
yoğun duygu |
white heat i.
|
|
118 |
Genel |
yoğun çaba |
blitz i.
|
|
119 |
Genel |
meskit ağaçlarının yoğun olduğu bölge |
mesquite i.
|
|
120 |
Genel |
birden fazla şehirden ve yoğun nüfuslu komşu alanlardan oluşan büyük metropol bölgesi |
metroplex i.
|
|
121 |
Genel |
granülasyon işlemine tabi tutulmaya hazır yoğun kütle formundaki barut malzemeleri |
millcake i.
|
|
122 |
Genel |
yoğun aroma |
hautgout i.
|
|
123 |
Genel |
çok yoğun ve baskılı şey |
mindblower i.
|
|
124 |
Genel |
yoğun egzersiz programı |
boot camp i.
|
|
125 |
Genel |
ani ve yoğun heyecan |
bound i.
|
|
126 |
Genel |
yoğun aktivite |
brash [dialect] [uk] i.
|
|
127 |
Genel |
yoğun ışık |
brights i.
|
|
128 |
Genel |
yoğun aktivite |
hornets nest i.
|
|
129 |
Genel |
yoğun aktivite |
hornet's nest i.
|
|
130 |
Genel |
yoğun nefret |
horrors i.
|
|
131 |
Genel |
yoğun tiksinme |
horrors i.
|
|
132 |
Genel |
yoğun faaliyet |
hum i.
|
|
133 |
Genel |
yoğun faaliyet |
hums i.
|
|
134 |
Genel |
yoğun ve boğucu hava |
mirk i.
|
|
135 |
Genel |
geçmiş ile ilişkili şeylere beslenen yoğun sevgi |
retrophilia i.
|
|
136 |
Genel |
geçmiş ile ilişkili şeylere yoğun sevgi besleyen kimse |
retrophiliac i.
|
|
137 |
Genel |
üzerine yoğun emek harcanan eser |
lucubration i.
|
|
138 |
Genel |
yoğun kamu denetiminin olduğu yer veya durum |
glasshouse i.
|
|
139 |
Genel |
en yoğun kısım |
depth i.
|
|
140 |
Genel |
yoğun ve yorucu çalışma |
grind i.
|
|
141 |
Genel |
yoğun faaliyetin merkezi |
ground zero i.
|
|
142 |
Genel |
yoğun ve yapışkan sıvı |
grume i.
|
|
143 |
Genel |
yoğun çaba |
heat i.
|
|
144 |
Genel |
en yoğun etkinlik dönemi |
height i.
|
|
145 |
Genel |
yoğun ve ağır hava |
murk i.
|
|
146 |
Genel |
çok yoğun ve baskılı olma |
overbearingness i.
|
|
147 |
Genel |
tek kaynaktan gelen yoğun sıvı akışı |
river i.
|
|
148 |
Genel |
yoğun münakaşa |
rumpus i.
|
|
149 |
Genel |
yoğun arz |
rush i.
|
|
150 |
Genel |
hristiyan yoğun toplum |
christian-intensive society i.
|
|
151 |
Genel |
hristiyanların yoğun olduğu toplum |
christian-intensive society i.
|
|
152 |
Genel |
müslüman yoğun toplum |
muslim-intensive society i.
|
|
153 |
Genel |
Müslümanların yoğun olduğu toplum |
muslim-intensive society i.
|
|
154 |
Genel |
yoğun tesir oluşturma |
impressiveness i.
|
|
155 |
Genel |
yapışkan yoğun çamur |
gombo i.
|
|
156 |
Genel |
yoğun sağanak |
downpour i.
|
|
157 |
Genel |
yoğun yaylım ateşi |
drumfire i.
|
|
158 |
Genel |
bir alana yoğun ilgi duyan kimse |
fancy i.
|
|
159 |
Genel |
sıkı ve yoğun talkımlı çiçeklenme |
fascicle i.
|
|
160 |
Genel |
(köpek balıkları için) yoğun ve hunharca beslenme dönemi |
feeding frenzy i.
|
|
161 |
Genel |
yoğun tüketimin yapıldığı açık hava etkinliği |
fete i.
|
|
162 |
Genel |
mürekkebe benzer yoğun bir preparat |
ink i.
|
|
163 |
Genel |
yoğun keder |
pang i.
|
|
164 |
Genel |
günün en yoğun zamanı |
peak i.
|
|
165 |
Genel |
yılın en yoğun zamanı |
peak i.
|
|
166 |
Genel |
talebin en yoğun olduğu zaman |
peak i.
|
|
167 |
Genel |
yoğun kıvamlı çorba |
porridge [obsolete] i.
|
|
168 |
Genel |
yoğun kıvamlı yahni |
porridge [obsolete] i.
|
|
169 |
Genel |
yoğun sevgi |
fire i.
|
|
170 |
Genel |
yoğun nefret |
fire i.
|
|
171 |
Genel |
ağır ve yoğun killi toprak |
gault i.
|
|
172 |
Genel |
ağır ve yoğun killi toprağı kazan kimse |
gaulter [dialect] i.
|
|
173 |
Genel |
yoğun kurşun beyazı ve su bulamacı |
pulp i.
|
|
174 |
Genel |
(sınav öncesi) yoğun çalışma |
scram [dialect] [uk] i.
|
|
175 |
Genel |
yoğun etki |
screw i.
|
|
176 |
Genel |
bilişim teknolojisi ile ilişkili şirketlerin new york kentinde yoğun bulunduğu bölge |
silicon alley i.
|
|
177 |
Genel |
bilişim teknolojisi ile ilişkili şirketlerin cambridgeshire'da yoğun bulunduğu alan |
silicon fen i.
|
|
178 |
Genel |
yoğun çaba |
frenzy i.
|
|
179 |
Genel |
yoğun duman |
smeech [dialect] [uk] i.
|
|
180 |
Genel |
sevgisini yoğun şekilde gösteren kimse |
smoocher i.
|
|
181 |
Genel |
yoğun sis bulutu |
smother i.
|
|
182 |
Genel |
yoğun duman bulutu |
smother i.
|
|
183 |
Genel |
bir şehir veya yoğun nüfuslu mahallede yer alan oldukça küçük park |
pocket park i.
|
|
184 |
Genel |
yoğun keder |
poignance i.
|
|
185 |
Genel |
ani gelişen yoğun duygu |
stab i.
|
|
186 |
Genel |
birden etkisi altına alan yoğun duygu |
stab i.
|
|
187 |
Genel |
yoğun kıvamlılık |
stodginess i.
|
|
188 |
Genel |
yoğun cinsel isteklilik |
supersexuality i.
|
|
189 |
Genel |
yoğun tesir |
superstrength i.
|
|
190 |
Genel |
yoğun bulut (duman vb.) |
pall i.
|
|
191 |
Genel |
daha yoğun hale getirmek |
make denser f.
|
|
192 |
Genel |
yoğun olmak (iş vb) |
be busy f.
|
|
193 |
Genel |
yoğun ilgi görmek |
attract intensive attention f.
|
|
194 |
Genel |
yoğun ilgi görmek |
draw heavy attention f.
|
|
195 |
Genel |
yoğun ilgi görmek |
draw intense interest f.
|
|
196 |
Genel |
yoğun bakıma alınmak |
be put into intensive care f.
|
|
197 |
Genel |
yoğun bakımda yatmak |
be in intensive care unit f.
|
|
198 |
Genel |
yoğun ilgi görmek |
attract a great deal of attention f.
|
|
199 |
Genel |
yoğun çalışmak |
study intensively f.
|
|
200 |
Genel |
yoğun çalışmak |
work intensively f.
|
|
201 |
Genel |
yoğun çalışmak |
work hard f.
|
|
202 |
Genel |
çok yoğun çalışmak |
study intensively f.
|
|
203 |
Genel |
çok yoğun çalışmak |
work intensively f.
|
|
204 |
Genel |
çok yoğun çalışmak |
work hard f.
|
|
205 |
Genel |
çok yoğun çalışmak |
study hard f.
|
|
206 |
Genel |
yoğun programından belirli bir süre ayırmak |
take time out of one's busy schedule f.
|
|
207 |
Genel |
yoğun yapılaşmak |
overbuild f.
|
|
208 |
Genel |
yoğun bir çalışma günü yaşamak |
do a hard day's work f.
|
|
209 |
Genel |
belirli bir amaca yönelik yoğun çaba göstermek |
aim for f.
|
|
210 |
Genel |
(bir şeye) yoğun biçimde yatırım yapmak |
invest heavily in f.
|
|
211 |
Genel |
birine tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak |
tease someone into doing something f.
|
|
212 |
Genel |
(sis) evi yoğun bir duman ile sarmak |
envelop the house in dense vapor f.
|
|
213 |
Genel |
yoğun bir tanıtım kampanyası başlatmak |
go on a media blitz f.
|
|
214 |
Genel |
büyük/yoğun bir katılım/ilgi beklemek |
expect a huge turnout f.
|
|
215 |
Genel |
yoğun çaba sarf etmek |
scrabble f.
|
|
216 |
Genel |
yoğun çaba sarf etmek |
scrabble f.
|
|
217 |
Genel |
yoğun çaba göstererek ikna etmek |
badger f.
|
|
218 |
Genel |
(bir edebi eser için) gece saatlerinde çok yoğun çalışmak |
elucubrate [obsolete] f.
|
|
219 |
Genel |
yoğun biçimde eleştirmek |
maul f.
|
|
220 |
Genel |
(halüsinojen, mistik deneyim etkisiyle) yoğun haz yaşamak |
bliss f.
|
|
221 |
Genel |
yoğun egzersiz yaparak nefessiz kalmak |
breathe f.
|
|
222 |
Genel |
yoğun ve kuvvetle uygulamak |
buckle f.
|
|
223 |
Genel |
daha yoğun ve etkili hale getirmek |
hone f.
|
|
224 |
Genel |
(bir şey için) yoğun çaba sarf etmek |
hustle f.
|
|
225 |
Genel |
(işi için) yoğun emek sarf etmek |
hustle f.
|
|
226 |
Genel |
yoğun cinsel arzu beslemek |
lust f.
|
|
227 |
Genel |
çok yoğun olmak |
move f.
|
|
228 |
Genel |
çok parlak ve yoğun olmak (ışık, renk) |
glare f.
|
|
229 |
Genel |
yoğun ısı uygulamak |
ignite f.
|
|
230 |
Genel |
aşırı yoğun şekilde inşa etmek |
overconstruct f.
|
|
231 |
Genel |
yoğun bir şekilde üşüşmek |
overcrowd f.
|
|
232 |
Genel |
(fotoğrafik plaka veya filmi) fazla yoğun bir solüsyonda işlemek |
overdevelop f.
|
|
233 |
Genel |
yoğun duygular hissettirmek |
overexcite f.
|
|
234 |
Genel |
yoğun bir şekilde teşvik etmek |
overurge f.
|
|
235 |
Genel |
yoğun tesir yaratmak |
impress f.
|
|
236 |
Genel |
yoğun nüfuslu hale gelmek |
populate f.
|
|
237 |
Genel |
yoğun duygular beslemek |
cling (to) f.
|
|
238 |
Genel |
yoğun çabayla ortaya çıkarmak |
fetch f.
|
|
239 |
Genel |
yoğun bedensel ağrı hissetmek |
pang f.
|
|
240 |
Genel |
yoğun çaba sonucu elde etmek |
penetrate f.
|
|
241 |
Genel |
yoğun çaba sonucu ulaşmak |
penetrate f.
|
|
242 |
Genel |
yoğun çalışmaya dalmak |
pore f.
|
|
243 |
Genel |
yoğun sıcaklığa tabi tutmak |
plot f.
|
|
244 |
Genel |
yoğun sıcaklığa tabi tutmak |
plote f.
|
|
245 |
Genel |
yoğun şekilde aranmak |
scrimmage f.
|
|
246 |
Genel |
yoğun olarak süslemek |
fresco f.
|
|
247 |
Genel |
yoğun duygular hissetmek |
slobber f.
|
|
248 |
Genel |
yoğun çaba ile gerçekleştirmek |
squeeze f.
|
|
249 |
Genel |
bilgi yoğun |
knowledge intensive s.
|
|
250 |
Genel |
yoğun nüfuslu |
thickly populated s.
|
|
251 |
Genel |
yoğun nüfuslu |
populous s.
|
|
252 |
Genel |
çok yoğun ve baskılı |
overwhelming s.
|
|
253 |
Genel |
yoğun olmayan (hava/gaz) |
rare s.
|
|
254 |
Genel |
en yoğun olanı |
densest s.
|
|
255 |
Genel |
yoğun (trafik) |
heavy s.
|
|
256 |
Genel |
uyuşturucunun yoğun olduğu (bölge) |
drug-infested s.
|
|
257 |
Genel |
yoğun işgücü gerektiren |
labor-intensive s.
|
|
258 |
Genel |
yoğun olmayan dönem |
off-peak s.
|
|
259 |
Genel |
yoğun dönemler dışındaki zaman |
off-peak s.
|
|
260 |
Genel |
yoğun saatlerin dışında |
off-peak s.
|
|
261 |
Genel |
çok yoğun |
tightly packed s.
|
|
262 |
Genel |
aşırı/son derece meşgul veya yoğun |
extremely busy s.
|
|
263 |
Genel |
daha yoğun |
intenser s.
|
|
264 |
Genel |
daha yoğun |
denser s.
|
|
265 |
Genel |
yoğun ve insan dolu |
teeming s.
|
|
266 |
Genel |
yoğun işgücü gerektiren |
labour-intensive s.
|
|
267 |
Genel |
yoğun biçimde paketlenmiş |
densely packed s.
|
|
268 |
Genel |
yoğun biçimde sıkıştırılmış |
densely packed s.
|
|
269 |
Genel |
yoğun dizilmiş |
densely packed s.
|
|
270 |
Genel |
derin ve yoğun |
deep and dense s.
|
|
271 |
Genel |
aşırı yoğun veya kalabalık |
rammed s.
|
|
272 |
Genel |
insan yoğun |
people-intensive s.
|
|
273 |
Genel |
çok yoğun |
capsule s.
|
|
274 |
Genel |
daha az yoğun hale getirilmiş |
tempered s.
|
|
275 |
Genel |
yoğun olmayan |
tenuous s.
|
|
276 |
Genel |
yoğun çaba gerektiren |
testing s.
|
|
277 |
Genel |
yoğun ıstırap duyan |
tortured s.
|
|
278 |
Genel |
alışverişin yoğun olduğu |
trading s.
|
|
279 |
Genel |
yoğun çalışmaktan yıpranmış |
trauchled s.
|
|
280 |
Genel |
yoğun sıkıntı çektiren |
atrocious s.
|
|
281 |
Genel |
aşırı yoğun |
ultradense s.
|
|
282 |
Genel |
yoğun enerji gerektiren |
energy-intensive s.
|
|
283 |
Genel |
yoğun bir şekilde meşgul |
knee-deep s.
|
|
284 |
Genel |
son derece yoğun |
weapons-grade s.
|
|
285 |
Genel |
son derece yoğun |
industrial-strength s.
|
|
286 |
Genel |
yoğun ağaçlandırılmış |
queachy [obsolete] s.
|
|
287 |
Genel |
çok yoğun |
big s.
|
|
288 |
Genel |
yoğun bir kitle oluşturan |
massy s.
|
|
289 |
Genel |
yoğun bir şekilde veya geniş alanlara yayılan |
massy s.
|
|
290 |
Genel |
yoğun kokulu |
quick-scented s.
|
|
291 |
Genel |
yoğun bir dokuya sahip |
woofy s.
|
|
292 |
Genel |
bir şehri ve onu çevreleyen yoğun nüfuslu alanları içeren (bölge) |
metropolitan s.
|
|
293 |
Genel |
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) |
born-again s.
|
|
294 |
Genel |
yoğun bir dinsel deneyim sonucu inancı artmış (hristiyan) |
born-again s.
|
|
295 |
Genel |
yoğun duygulu |
high-pitched s.
|
|
296 |
Genel |
yoğun (tartışma, üslup) |
high-pitched s.
|
|
297 |
Genel |
aşırı yoğun |
hyperintense s.
|
|
298 |
Genel |
yoğun duygular sergileyen |
hysteric s.
|
|
299 |
Genel |
yoğun duygular gösteren |
hysteric s.
|
|
300 |
Genel |
yoğun bir karanlık veya kasvetle nitelenen |
mirky s.
|
|
301 |
Genel |
yoğun ve ağır bir hava ile nitelenen |
mirky s.
|
|
302 |
Genel |
aşırı yoğun olan |
mortal s.
|
|
303 |
Genel |
çok yoğun |
mortal s.
|
|
304 |
Genel |
yoğun olmayan |
low-level s.
|
|
305 |
Genel |
yoğun olmayan |
low-pressure s.
|
|
306 |
Genel |
yoğun düşünülen |
lucubratory [obsolete] s.
|
|
307 |
Genel |
yoğun çaba ürünü olan |
lucubratory [obsolete] s.
|
|
308 |
Genel |
(ağrı, açlık) yoğun |
gnawing s.
|
|
309 |
Genel |
(yoğun bir duygudan ötürü) nefesi kesilen |
chokey s.
|
|
310 |
Genel |
(içerik) yoğun |
dense s.
|
|
311 |
Genel |
çok yoğun ve baskılı |
overbearing s.
|
|
312 |
Genel |
aşırı yoğun |
overintense s.
|
|
313 |
Genel |
aşırı yoğun |
overofficious s.
|
|
314 |
Genel |
çok yoğun |
overrich s.
|
|
315 |
Genel |
yoğun etkileyen |
immersive s.
|
|
316 |
Genel |
yoğun nüfuslu |
impacted s.
|
|
317 |
Genel |
sözcüklere dökülemeyecek kadar yoğun veya karmaşık |
inarticulate s.
|
|
318 |
Genel |
yoğun kıvamlı |
inspissate s.
|
|
319 |
Genel |
yoğun kıvamlı |
inspissated s.
|
|
320 |
Genel |
yoğun şekilde renklendirilmiş |
double-dyed s.
|
|
321 |
Genel |
az yoğun ulaşıma ait |
down s.
|
|
322 |
Genel |
az yoğun ulaşımla ilgili |
down s.
|
|
323 |
Genel |
az yoğun ulaşımda kullanılan |
down s.
|
|
324 |
Genel |
yoğun nüfuslu |
popular [obsolete] s.
|
|
325 |
Genel |
yoğun nüfuslu |
populate [obsolete] s.
|
|
326 |
Genel |
yoğun kümeler halinde çiçeklenen |
fascicular s.
|
|
327 |
Genel |
(hareket, duygu) yoğun |
ferocious s.
|
|
328 |
Genel |
çok yoğun |
fervent s.
|
|
329 |
Genel |
(trafik, gaz ihtiyacı) en yoğun zamana denk gelen |
peak-hour s.
|
|
330 |
Genel |
(televizyon programı) en yoğun saatte yayınlanan |
peak-time s.
|
|
331 |
Genel |
yoğun tedirginlik yaşayabilen |
convulsible s.
|
|
332 |
Genel |
jelatin gibi yoğun |
gelatinlike s.
|
|
333 |
Genel |
yüzeyi yoğun ısı ile hızlıca yanmış olan |
seared s.
|
|
334 |
Genel |
çok yoğun |
seething s.
|
|
335 |
Genel |
yarı yoğun |
semicompact s.
|
|
336 |
Genel |
(tat) yoğun |
sprightly s.
|
|
337 |
Genel |
(yiyecek) yoğun dokulu |
stodgy s.
|
|
338 |
Genel |
(yiyecek) yoğun kıvamlı |
stodgy s.
|
|
339 |
Genel |
süper yoğun |
superdense s.
|
|
340 |
Genel |
süper yoğun (kodlama) |
superdense s.
|
|
341 |
Genel |
(madde) normalden fazla yoğun |
superdense s.
|
|
342 |
Genel |
yoğun kimyasal konsantrasyon içeren |
superelevated s.
|
|
343 |
Genel |
yoğun kimyasal içeren |
superelevated s.
|
|
344 |
Genel |
aşırı yoğun |
superheated s.
|
|
345 |
Genel |
yoğun destek gören |
supportful [obsolete] s.
|
|
346 |
Genel |
çok yoğun |
overwhelming s.
|
|
347 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
intensionally zf.
|
|
348 |
Genel |
yoğun bir biçimde |
intensively zf.
|
|
349 |
Genel |
yoğun olarak |
intensively zf.
|
|
350 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
potently zf.
|
|
351 |
Genel |
yoğun olarak |
densely zf.
|
|
352 |
Genel |
yoğun bir biçimde |
hecticly zf.
|
|
353 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
concentratedly zf.
|
|
354 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
intensely zf.
|
|
355 |
Genel |
yoğun şekilde |
intensively zf.
|
|
356 |
Genel |
yoğun şekilde |
intensely zf.
|
|
357 |
Genel |
yoğun olarak |
extremely zf.
|
|
358 |
Genel |
yoğun olarak |
intensely zf.
|
|
359 |
Genel |
yoğun ölçüde |
extremely zf.
|
|
360 |
Genel |
yoğun ölçüde |
densely zf.
|
|
361 |
Genel |
yoğun ölçüde |
to a high degree zf.
|
|
362 |
Genel |
yoğun olarak |
to a high degree zf.
|
|
363 |
Genel |
yoğun ölçüde |
intensely zf.
|
|
364 |
Genel |
-e karşı yoğun engellere rağmen |
despite overwhelming odds against zf.
|
|
365 |
Genel |
daha yoğun şekilde/biçimde |
more intensely zf.
|
|
366 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
acutely zf.
|
|
367 |
Genel |
yoğun biçimde |
populously zf.
|
|
368 |
Genel |
yoğun biçimde |
toweringly zf.
|
|
369 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
up zf.
|
|
370 |
Genel |
daha yoğun |
up zf.
|
|
371 |
Genel |
oldukça yoğun |
vividly zf.
|
|
372 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
overpoweringly zf.
|
|
373 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
grossly zf.
|
|
374 |
Genel |
yoğun olarak |
compactedly zf.
|
|
375 |
Genel |
yoğun istek üzerine |
by popular demand zf.
|
|
376 |
Genel |
seyrekten yoğun kıvama |
down zf.
|
|
377 |
Genel |
yoğun kümeler oluşturarak |
fascicularly zf.
|
|
378 |
Genel |
yoğun duygularla |
feelingly zf.
|
|
379 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
ferociously zf.
|
|
380 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
shrewdly zf.
|
|
381 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
snapping zf.
|
|
382 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
snappingly zf.
|
|
383 |
Genel |
yoğun ölçüde |
soaking zf.
|
|
384 |
Genel |
yoğun olarak |
soaking zf.
|
|
385 |
Genel |
yoğun ölçüde |
sobbing [dialect] zf.
|
|
386 |
Genel |
yoğun olarak |
sobbing [dialect] zf.
|
|
387 |
Genel |
yoğun ölçüde |
something zf.
|
|
388 |
Genel |
yoğun olarak |
something zf.
|
|
389 |
Genel |
yoğun bir şekilde |
stiff zf.
|
|
390 |
Genel |
yoğun ölçüde |
super zf.
|
|
391 |
Genel |
yoğun anlamı veren ön ek |
pycn- ök.
|
|
392 |
Genel |
yoğun anlamı veren ön ek |
pycno- ök.
|
|
Phrasals |
|
393 |
Öbek Fiiller |
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak |
bore into (someone or something) f.
|
|
394 |
Öbek Fiiller |
(birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak |
bore into f.
|
|
395 |
Öbek Fiiller |
yoğun biçimde direnmek |
stand up to f.
|
|
396 |
Öbek Fiiller |
yoğun biçimde çalışmak |
plug away at f.
|
|
397 |
Öbek Fiiller |
yoğun çalışmak |
labour over f.
|
|
398 |
Öbek Fiiller |
yoğun emek harcamak |
labour over f.
|
|
399 |
Öbek Fiiller |
yoğun güneş veya ışığın altında kalmak |
blaze down on (someone or something) f.
|
|
400 |
Öbek Fiiller |
yoğun güneş veya ışığa maruz kalmak |
blaze down on (someone or something) f.
|
|
401 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde bir yerden aşağı akmak/yağmak |
sluice down f.
|
|
402 |
Öbek Fiiller |
yoğun tarım yapmak suretiyle bir arazinin/tarlanın verimliliğini düşürmek |
farm something out f.
|
|
403 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir duygudan dolayı ağlamak |
weep for (someone or something) f.
|
|
404 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir duygudan dolayı göz yaşı dökmek |
weep for (someone or something) f.
|
|
405 |
Öbek Fiiller |
(çok yoğun bir duygudan dolayı) ağlamak |
weep with (something) f.
|
|
406 |
Öbek Fiiller |
yoğun çalışmaya başlamak |
dig in f.
|
|
407 |
Öbek Fiiller |
yoğun çalışmaya başlamak |
dig in f.
|
|
408 |
Öbek Fiiller |
yoğun yağış bir şeyin iptal olmasına neden olmak |
wash out f.
|
|
409 |
Öbek Fiiller |
yoğun yağıştan dolayı iptal edilmesine neden olmak |
wash something out f.
|
|
410 |
Öbek Fiiller |
yoğun yağış bir şeyin iptal edilmesine neden olmak |
wash out f.
|
|
411 |
Öbek Fiiller |
yağmurdan/yoğun yağıştan dolayı ertelenmek |
wash out f.
|
|
412 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde içine koymak |
stuff in f.
|
|
413 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde (bir şeyin) içine (bir şey) koymak |
stuff into (something) f.
|
|
414 |
Öbek Fiiller |
yoğun sis yüzünden işleyişi durdurmak |
sock in f.
|
|
415 |
Öbek Fiiller |
yoğun sis yüzünden görünmemek |
sock in f.
|
|
416 |
Öbek Fiiller |
yoğun sis altında bırakmak |
sock in f.
|
|
417 |
Öbek Fiiller |
yoğun görüşmeler sonucu bir şey geliştirmek |
thresh out f.
|
|
418 |
Öbek Fiiller |
kısıtlı/yoğun bir zamanda bir şeyi araya sıkıştırmak |
work into f.
|
|
419 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde (bir şeye) ulaşmaya çalışmak |
work toward (something) f.
|
|
420 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) için yoğun çaba sarf etmek |
work toward (something) f.
|
|
421 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde yayılmak |
lance through f.
|
|
422 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde bir şey kokmak |
reek of something f.
|
|
423 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde bir şey kokusu yaymak |
reek of something f.
|
|
424 |
Öbek Fiiller |
güçlü/yoğun bir şekilde bir şey izlenimi vermek |
reek of something f.
|
|
425 |
Öbek Fiiller |
yoğun kokmak |
reek of f.
|
|
426 |
Öbek Fiiller |
yoğun koku yaymak |
reek of f.
|
|
427 |
Öbek Fiiller |
kalbi (yoğun bir duyguyla) küt küt atmak |
race with (something) f.
|
|
428 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yoğun çaba göstermek |
aim for something f.
|
|
429 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yoğun çaba göstermek |
aim at something f.
|
|
430 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yoğun çaba göstermek |
aim for something f.
|
|
431 |
Öbek Fiiller |
bir şey için yoğun çaba göstermek |
aim at something f.
|
|
432 |
Öbek Fiiller |
yoğun/şiddetli mücadele vermek |
battle out f.
|
|
433 |
Öbek Fiiller |
yoğun/şiddetli bir savaş vermek |
battle out f.
|
|
434 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde uğraşmak |
battle out f.
|
|
435 |
Öbek Fiiller |
(birine) yoğun haz/mutluluk yaşatmak |
bliss (one) out f.
|
|
436 |
Öbek Fiiller |
(bir duyguyu) yoğun bir şekilde hissetmek |
burn with (something) f.
|
|
437 |
Öbek Fiiller |
yoğun emek harcamak/çalışmak |
labor over f.
|
|
438 |
Öbek Fiiller |
-e yoğun bir şekilde yayılmak |
rage through f.
|
|
439 |
Öbek Fiiller |
(bir yere) yoğun bir şekilde yayılmak |
rage through (something) f.
|
|
440 |
Öbek Fiiller |
yoğun bir şekilde (bir şeye) başlamak |
swing into (something) f.
|
|
441 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) yoğun çalışmak |
swot up (on something) f.
|
|
442 |
Öbek Fiiller |
tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak |
tease into doing f.
|
|
443 |
Öbek Fiiller |
(yoğun egzersiz yaptıktan sonra) soğumak/vücudu soğutmak |
warm down f.
|
|
444 |
Öbek Fiiller |
(atı) yoğun antrenmandan sonra teri soğuyup dinlenene kadar yavaşça sürmek |
cool out f.
|
|
Phrases |
|
445 |
İfadeler |
yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmek |
work to tight deadlines f.
|
|
446 |
İfadeler |
yoğun kar yağışından dolayı |
because of heavy snow expr.
|
|
447 |
İfadeler |
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse |
and a half expr.
|
|
Proverb |
|
448 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
little work never killed anyone
|
|
449 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
little hard work never hurt anyone
|
|
450 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
little work never hurt anyone
|
|
451 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
little hard work never killed anyone
|
|
452 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
little (hard) work never hurt anyone
|
|
453 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
a little (hard) work never hurt anybody
|
|
454 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
a little (hard) work never hurt anybody
|
|
455 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
a little (hard) work never hurt anyone
|
|
456 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
a little (hard) work never hurt anyone
|
|
457 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
a little (hard) work never killed anybody
|
|
458 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
a little (hard) work never killed anybody
|
|
459 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
a little (hard) work never killed anyone
|
|
460 |
Atasözü |
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
a little (hard) work never killed anyone
|
|
Colloquial |
|
461 |
Konuşma Dili |
san jose (silikon vadisi) ve seattle gibi yüksek teknoloji şirketlerinin yoğun olduğu abd şehirleri arasında düzenli doğrudan uçuş yapan yolcu uçağı |
nerd bird i.
|
|
462 |
Konuşma Dili |
yoğun bir program sırasında dinlenmek veya kendine çeki düzen vermek için duraklamak |
touchdown i.
|
|
463 |
Konuşma Dili |
yoğun keyif/zevk (özellikle uyuşturucu vs gibi uyarıcı maddelerin yarattığı etki sonucunda) |
rush i.
|
|
464 |
Konuşma Dili |
yoğun fikir tartışması |
slugfest i.
|
|
465 |
Konuşma Dili |
yapışkan yoğun madde |
jollop i.
|
|
466 |
Konuşma Dili |
uyuşturucuya bağlı yoğun mutluluk/coşku |
joyride i.
|
|
467 |
Konuşma Dili |
kuvvetli/yoğun bir uyuşturucu kafası |
joyride i.
|
|
468 |
Konuşma Dili |
uyuşturucuya bağlı yoğun mutluluk/coşku |
joy ride i.
|
|
469 |
Konuşma Dili |
kuvvetli/yoğun bir uyuşturucu kafası |
joy ride i.
|
|
470 |
Konuşma Dili |
siyahilerin yoğun yaşadığı bölge |
black belt i.
|
|
471 |
Konuşma Dili |
(bir şeye) büyük/yoğun talep |
a rush on (something) i.
|
|
472 |
Konuşma Dili |
yoğun duygusallık |
cheese i.
|
|
473 |
Konuşma Dili |
en yoğun durum |
high gear i.
|
|
474 |
Konuşma Dili |
yoğun depresyon |
horror i.
|
|
475 |
Konuşma Dili |
birbirlerine yoğun sevgi besleyen çift |
lovebirds i.
|
|
476 |
Konuşma Dili |
-e yoğun talep |
rush on i.
|
|
477 |
Konuşma Dili |
abd'de kum tepelerinin yoğun olduğu iki bölgeden birinde yaşayan kimse |
sandhiller i.
|
|
478 |
Konuşma Dili |
yoğun biçimde eleştirmek |
be all over f.
|
|
479 |
Konuşma Dili |
yoğun bir şekilde bastırmak/mücadele etmek |
pour it on f.
|
|
480 |
Konuşma Dili |
en yoğun şekilde yapmak |
pour it on f.
|
|
481 |
Konuşma Dili |
çok yoğun olmak |
be all go f.
|
|
482 |
Konuşma Dili |
göze yoğun/rahatsız edici gelmek |
bedazzle f.
|
|
483 |
Konuşma Dili |
çok yoğun olmak |
hop f.
|
|
484 |
Konuşma Dili |
yoğun şekilde çalışmaya başlamak |
hop [us] [canada] f.
|
|
485 |
Konuşma Dili |
yoğun şekilde ilgilenmek |
drown f.
|
|
486 |
Konuşma Dili |
yoğun enerji ve heyecanla dolu |
amped-up s.
|
|
487 |
Konuşma Dili |
ateşli ve yoğun |
hot and heavy s.
|
|
488 |
Konuşma Dili |
yoğun duygulu |
white-hot s.
|
|
489 |
Konuşma Dili |
yoğun ilgi uyandıran |
hot s.
|
|
490 |
Konuşma Dili |
aşırı yoğun |
crazy s.
|
|
491 |
Konuşma Dili |
yoğun yaz sezonu gelmek üzere |
the busy summer season is almost upon us again expr.
|
|
492 |
Konuşma Dili |
(garson) aşırı yoğun |
in the weeds expr.
|
|
493 |
Konuşma Dili |
yoğun olarak |
something fierce expr.
|
|
494 |
Konuşma Dili |
tüm gücüyle, çok yoğun bir şekilde |
(one's) heart out expr.
|
|
495 |
Konuşma Dili |
-in en yoğun/sert dönemi |
dead of expr.
|
|
496 |
Konuşma Dili |
aşırı yoğun |
as busy as it gets expr.
|
|
Idioms |
|
497 |
Deyim |
yoğun kurs |
crash course i.
|
|
498 |
Deyim |
hızlandırılmış/yoğun ders programı |
crash course i.
|
|
499 |
Deyim |
bir şeye büyük/yoğun talep/rağbet olması |
a run on (something) i.
|
|
500 |
Deyim |
bir şeyin büyük/yoğun rağbet görmesi |
a run on (something) i.
|
|