bound - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bound

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bound" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 92 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
bound f. zıplaya zıplaya gitmek
bound f. zıplamak
bound f. sıçramak
bound s. bağlı
General
bound i. hoplama
bound i. sekme
bound i. sıçrama
bound i. sıçrayış
bound i. geri tepme
bound i. zıplama
bound i. fırlama
bound i. atlayış
bound i. had
bound i. sınır
bound i. hudut
bound i. çit
bound i. istikametinde/yönlü
bound i. ani ve yoğun heyecan
bound i. ötesine geçilemeyen sınır
bound i. geçiş sınırı
bound i. giriş sınırı
bound i. bir ayaktan diğer ayağa sekme
bound i. ayak değiştirme
bound i. hamle
bound f. zıplaya zıplaya gitmek
bound f. zıplamak
bound f. zıplatmak
bound f. sekip geri gelmek
bound f. hoplamak
bound f. sıçratmak
bound f. sekmek
bound f. kısıtlamak
bound f. sınırlarını çizmek
bound f. fırlamak
bound f. sektirmek
bound f. kuşatmak
bound f. kalgımak
bound f. sınırlamak
bound f. sıçramak
bound f. sınır koymak
bound f. bağımlı olmak
bound f. seke seke gitmek
bound f. çevrilmek
bound s. kayıtlı
bound s. düşkün
bound s. ciltlenmiş
bound s. ciltli
bound s. bağlı
bound s. mecbur
bound s. kesin
bound s. engellenemeyen
bound s. gitmek üzere
bound s. zorunlu
bound s. kararlı
bound s. sargıyla kaplı
bound s. sargıyla sarılı
bound s. bağırsakları tıkalı
bound s. birine (teşekkür) borçlu
bound s. yakından bağlantılı
bound s. yakından ilgili
bound s. sarmak
bound s. e giden
bound s. istikametinde
bound snk. (belli bir yerde) hapis olan
bound snk. (belli bir yerden) çıkamayan
bound snk. (kitap) ciltli
bound snk. gelen
bound snk. giden
bound snk. istikametinde/yönünde
Trade/Economic
bound s. sözleşmeli
Law
bound s. ciltli
bound s. sözleşmeli
Technical
bound i. limit
bound i. sınır
Computer
bound s. bağımlı
Medical
bound s. kabız
Math
bound i. sınır
bound i. bağımlı değişken
bound i. üst sınır
bound i. alt sınır
bound i. medyan
bound i. bir kümenin büyüklüğüne yönelik tahmin
bound f. bir şeyin sınırı olmak
Physics
bound s. (vektör) bağlı
Chemistry
bound i. bağlı madde
Linguistics
bound s. bağımlı
Military
bound i. (kara harekatında) genellikle düşman ateşi altındaki ordunun yaptığı tek hamle
bound i. bir birimin tek hamleyle kat ettiği mesafe
Sport
bound f. sıçramak
Bookbindery
bound s. (kitap) ciltli
Archaic
bound s. hazır
bound s. hazırlıklı

"bound" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 383 sonuç

İngilizce Türkçe
General
branch bound technique i. dal sınır yöntemi
lower bound i. alt sınır
state bound by market and price mechanism i. piyasa ve fiyat mekanizmasına dayalı devlet
least upper bound i. en küçük üst sınır
bound set i. sınır ayrımı
bound book i. ciltli defter
bound for i. -e giden
bed-bound resident i. yaşlılar evinde yaşayan yatalak durumdaki kişiler
time-bound i. zaman kısıtlaması
weather-bound i. kötü hava şartlarından dolayı limanda mahsur kalmış (gemi)
bound for i. gitmek üzere
leather bound book i. deri ciltli kitap
soft-bound i. ciltsiz kitap
bound to be i. mahkum
custom-bound carpet i. özel sipariş halı
be bound up with f. bağlı olmak
be bound up with f. ilgili olmak
be deeply bound up with f. derinden bağlı olmak
duty-bound f. manen kendini borçlu hissetmek
be bound at the limit f. limite bağlı olmak
be bound up f. ilgili olmak
be bound up f. ilişkisi olmak
be bound up f. ait olmak
be bound up f. bağlı olmak
bound one’s wrists f. bileklerini bağlamak
be bound f. doğal/kaçınılmaz/mahkum olmak
be bound to start f. başlayacağı kesin olmak
bound [obsolete] f. sektirmek
bound [obsolete] f. zıplatmak
homeward bound s. memleket yolunda
well bound s. yolunda giden
homeward bound s. evine dönen
bound by an oath s. antlı
east bound s. doğuya giden
homeward bound s. yurda geri gelmekte olan
bound by contract s. sözleşmeye bağlanmış
duty-bound s. vazifesine müdrik
duty-bound s. görevine bağlı
not-bound s. bağlı değil
muscle-bound s. kaslı
bound for s. yönelmiş
rule-bound s. kurallara bağlı
root-bound s. kök-salmış
root-bound s. kökleri düğümlenmiş
context-bound s. bağlam bağımlı
context-bound s. içerik bağımlı
space-bound s. uzaya doğru/uzaya
culture-bound s. kültüre bağlı
wheelchair-bound s. tekerlekli sandalyeye bağlı
bound up (with) s. -e bağlı
bound up (with) s. (ile) ilişkili
bound up (with) s. (ile) ilgili
bound to be s. kesin
bound to be s. muhakkak
tradition-bound s. geleneğe bağlı
tradition-bound s. geleneklere bağlı
word-bound s. kelimelerle sınırlandırılmış
word-bound s. kelimelerle kısıtlı
word-bound s. akıcı olmayan
word-bound s. akıcı konuşamayan
bound (by) s. …. ile yükümlü
bound (on) [us] s. kararlı
homeward-bound s. eve yönelik
homeward-bound s. eve yönelmiş
honour-bound s. ahlaklı
honour-bound s. şeref sözü vermiş
muscle-bound s. (aşırı egzersiz yapma sonucunda) elastik olmayan aşırı gelişmiş kasları olan
muscle-bound s. aşırı gelişmiş kaslarla engellenen
muscle-bound s. esnek olmama ile karakterize olan
muscle-bound s. katı
muscle-bound s. katılık ile karakterize olan
gold-bound s. altınla çevrili
rock-bound s. kayalarla çevrili
rock-bound s. ulaşılmaz
rock-bound s. erişilmez
rock-bound s. sert
rock-bound s. boyun eğmez
outward-bound s. dışa bağlı
outward-bound s. dışa doğru olacak şekilde bağlı
outward-bound s. yabancı parçalara bağlı
outward-bound s. (açık denizde) yola koyulmuş
outward-bound s. (açık denize) yola çıkmış
bound by s. ile bir arada tutulan
bound by s. ile bir araya getirilen
bound by s. ile birleştirilen
at a bound zf. bir hamlede
homeward-bound zf. eve doğru
bound to ed. zorunlu
bound to ed. kesinlikle
bound to ed. mutlaka
-bound snk. ilerlemesi engellenmiş anlamı veren son ek
-bound snk. bağlı anlamı veren son ek
Phrasals
bound off f. bir noktadan diğerine bağlamak
Proverb
talk of the devil and he is bound to appear iti an çomağı hazırla
talk of the devil and he is bound to appear iyi insan lafının üstüne gelirmiş
Colloquial
chair-bound paper-pusher i. sandalyesinden kalkmadan sıkıcı evrak işleriyle uğraşan memur
in honour bound expr. namus borcu görerek
in honour bound expr. onur meselesi yaparak
in honour bound expr. kendi sorumluluğunda görerek
in honour bound expr. namus borcu olarak
I dare be bound [obsolete] expr. eminim
Idioms
all oak and iron bound i. sapasağlam
be bound up in (something) f. derinlemesine uğraşmak
be bound up in (something) f. (bir işe) dalmak
be bound up in (something) f. (kendini bir şeye) kaptırmak
take the ball before the bound f. dereyi görmeden paçaları sıvamak
take the ball before the bound f. sekmeden önce topu almaya/topa vurmaya çalışmak
take the ball before the bound f. çalıştığı yerden çıkmamak
take the ball before the bound f. bir beklentiyle acele/tedbirsiz/dikkatsiz davranmak
take the ball before the bound f. aceleci davranıp batırmak
be duty bound to do f. bir şeyi yapmaya zorunlu olmak/hissetmek
be bound and determined f. çok kararlı olmak
be bound and determined f. çok azimli olmak
be duty bound to do f. görev icabı/gereği yapmak
be bound hand and foot f. hiçbir şey yapamaz durumda olmak
be bound hand and foot f. eli kolu bağlı olmak
be honour-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honour-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honor-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be honour bound to do something f. (birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honor bound to do something f. (birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be honor-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi kendine görev edinmek
feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi kendine görev edinmek
take the ball before the bound f. aceleci davranmak
take the ball before the bound f. topa erken çıkmak
feel duty bound to (do something) [us] f. (bir şeyi yapmaya) zorunlu hissetmek
feel duty bound to (do something) [us] f. (bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek
be bound to (be or do something) f. kesin (bir şey olacak/yapacak) olmak
be bound to (be or do something) f. muhakkak (bir şey olacak/yapacak) olmak
be bound to (be or do something) f. (bir şey olmaya/yapmaya) eğilimli olmak
be bound to (be or do something) f. (bir şey olacağı/yapacağı) muhtemel olmak
be bound to (be or do something) f. muhtemelen (bir şey olacak/yapacak) olmak
be duty bound f. zorunda olmak
be duty bound f. zorunlu olmak
be duty bound f. görevi olmak
be duty bound f. mesul olmak
be honor-bound f. onur meselesi olmak
be honor-bound f. şeref meselesi olmak
be honor-bound f. namus meselesi olmak
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
bound for (somewhere or something) f. (bir yere/şeye) giden
bound for (somewhere or something) f. (bir yere/şeye) yönelmiş
bound to do something f. bir şey yapacağı kesin olmak
bound to do something f. bir şey yapmaya mahkum olmak
bound to do something f. bir şey yapmak zorunda olmak
be bound to do f. yapacağı kesin olmak
be bound to do f. yapmaya mahkum olmak
be bound to do f. yapmak zorunda olmak
be bound to f. kesin olmak
be bound to f. zorunda olmak
be bound to f. kararlı olmak
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek zorunda olan
be duty bound to (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) mesul olan
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi görev bilen
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi kendine görev edinen
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen
bound and determined to s. -e azmetmiş
bound and determined to s. konusunda azimli
bound and determined to s. -de çok kararlı
bound and determined to s. -de çok azimli ve kararlı
bound and determined to s. -i kafaya koymuş
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmaya) azmetmiş
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmak) konusunda azimli
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmakta) çok kararlı
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmayı) kafaya koymuş
bound up in s. derinlemesine içinde
bound up in s. içinden çıkılmaz biçimde karışmış
bound up in s. -e gömülmüş
bound up in s. -in içinde kaybolmuş
bound up in s. -in içine derinlemesine dalmış
bound up in s. -in içine batmış/gömülmüş
bound up in (something) s. derinlemesine (bir şeyin) içinde
bound up in (something) s. (bir şeye) gömülmüş
bound up in (something) s. (bir şeyin) içinde kaybolmuş
bound up in (something) s. (bir şeyin) içine derinlemesine dalmış
bound up in (something) s. (bir şeyin) içine batmış/gömülmüş
bound up with (someone or something) s. tamamen (biriyle/bir şeyle) meşgul
bound up with (someone or something) s. (birine/bir şeye) gömülmüş
bound up with (someone or something) s. (birine/bir şeye) dalmış
bound up with (someone or something) s. (birine/bir şeye) bağlı
bound up with (someone or something) s. (biriyle/bir şeyle) ilişkili
duty bound s. mesul olan
duty bound s. yapmak görevi olan
duty bound s. yapmak zorunda olan
duty bound s. bakmayı görev bilen
duty bound s. yapmayı kendine görev edinen
duty bound s. yapma görevi üstüne düşen
honor bound s. şeref/onur/namus meselesi yapmış
honor bound s. kendine görev edinmiş
honor bound s. kendi görevi bilmiş
honor bound s. kendini mecbur hissetmiş
honour bound s. şeref/onur/namus meselesi yapmış
honour bound s. kendine görev edinmiş
honour bound s. kendi görevi bilmiş
honour bound s. kendini mecbur hisseden
bound and determined expr. çok azimli ve kararlı
bound hand and foot expr. çaresiz
bound and determined expr. çok azimli
bound and determined expr. çok kararlı
bound hand and foot expr. eli kolu bağlı
I'll be bound! expr. kesin!
I'll be bound expr. kafamı keserim ki
as all oak and iron bound expr. turp gibi sapsağlam
all oak and iron bound expr. turp gibi
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) onur meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) şeref meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) namus meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) onur/namus meselesi olarak zorunlu hale gelmiş
all oak and iron bound expr. turp gibi
all oak and iron bound expr. sapasağlam
all oak and iron bound expr. turp gibi
all oak and iron bound expr. sapasağlam
Speaking
I'll be bound expr. bahse girerim
I'll be bound expr. eminim
I'll be bound expr. var mısın bahse
Trade/Economic
outward bound vessel i. dışarı giden gemi
east bound vessel i. doğu yönüne doğru seyreden gemi
bound rates i. gümrük tarife anlaşmalarında gösterilen oranlar
desk-bound i. masa başı
bound rate i. mümkün olan en üst düzey
bound rate i. tavan oranı
be bound f. bağlı olmak
range-bound s. belirli bir aralıkta seyreden (hisse senedi vb)
desk-bound s. ofis işi
product-bound s. ürüne bağlı
Law
bound bailiff i. mahkeme emrini davalıya okuyan ve suçluyu tutuklayan şerif memuru
be bound to a limit f. bir sınırlamaya/kurala/şarta bağlı kalmak
bound in honour s. namus borcu saymakta
Politics
bound tariff rates i. zorunlu tarife oranları
Technical
adsorbable organically bound halogens i. adsorplanabilir organik bağlı halojenler
bound vector i. bağlı vektör
bound electron i. bağlı elektron
bound styrene content i. bağlı stiren muhtevası
bound variable i. bağlı değişken
bound styrene i. bağlı stiren
unbound and bound applications i. bağlayıcısız ve bağlayıcılı uygulamalar
slag bound mixtures i. cüruf bağlacılı karışımlar
compute bound i. hesap sınırlaması
hydraulically bound mixture i. hidrolik bağlayıcılı karışım
hydraulically bound mixtures i. hidrolik bağlayıcılı karışımlar
modulus of elasticity of hydraulically bound mixtures i. hidrolik bağlayıcılı karışımların elastiklik modülü
indirect tensile strength of hydraulically bound mixtures i. hidrolik bağlayıcılı karışımların dolaylı çekme dayanımı
compute bound i. hesaplama sınırlaması
direct tensile strength of hydraulically bound mixtures i. hidrolik bağlayıcılı karışımların doğrudan çekme dayanımı
compute bound i. hesaplama darboğazı
covalently bound bromine i. kovalent olarak bağlı brom
nominal bound monomer percentage i. nominal bağlı monomer yüzdesi
organically bound oxygen content i. organik olarak bağlı oksijen muhtevası
bound testing i. sınır testi
free and metal bound forms of the chelating agents i. şelatlaştırıcıların serbest ve metale bağlı formları
water bound macadam i. sulanarak sıkıştırılmış makadam
water-bound macadam i. sulanarak sıkıştırılmış makadam
fly ash bound mixtures i. uçucu kül bağlayıcılı karışımlar
tip-bound antigen i. uca bağlı antijen
upper bound i. üst sınır
tip-bound antigen i. uca bağlı bağıştıran
tip-bound biomolecule i. uca bağlı canlı molekülü
loosely bound electron i. (atom çekirdeğinden) kolayca ayrılabilen elektron
in-bound f. istasyona yaklaşmak
out bound f. istasyondan uzaklaşmak
cement-bound s. çimento ile bağlanmış
peripheral bound s. çevresel donatı sınırlamalı
processor-bound s. işlemci sınırlamalı
weather-bound s. kötü hava nedeniyle rötar yapmış (gemi veya uçak)
emulsion-bound s. sıvı bağlayıcılı
powder bound s. toz bağlayıcılı
Computer
lower bound envelope i. alt sınır zarfı
bound span i. bağımlı yayılma
bound electron i. bağlı elektron
bound to unknown type i. bilinmeyen türe bağlama
compute bound i. hesaplama darboğazı
bound html i. html ilişkisini kur
compute bound i. hesap sınırlaması
bound column i. ilişkili sütun
bound object frame i. ilişkili nesne çerçevesi
bound envelope i. sınır zarfı
upper bound envelope i. üst sınır zarfı
peripheral bound s. çevresel donatı sınırlamalı
processor bound s. işlemci sınırlamalı
bound hyperlink expr. köprü ilişkisini kur
Informatics
lower bound i. alt sınır
least upper bound i. en küçük üst sınır
greatest lower bound i. en büyük alt sınır
upper bound i. üst sınır
Textile
gathered self-bound seam i. büzgülü self-bound dikiş
self-bound seam i. self-bound dikiş
Construction
bound water i. bağlı su
cement bound macadam i. çimento makadam
cement-bound macadam i. çimentolu makadam
cement-bound macadam i. çimento makadam
unreinforced cement bound concrete blocks i. donatısız çimento bağlayıcılı beton kaplama blokları
hydraulically bound materials i. hidrolik bağlayıcılı malzemeler
Automotive
bound electrons i. atom çekirdeğinin iç yörüngesindeki elektronlar
Traffic
traffic-bound macadam i. araç trafiği ile sıkıştırılmış makadam
Aeronautic
bound vortex i. birleşik girdap
bound sulphur i. bileşik kükürt
bound rubber i. lastik durucusu
in bound f. istasyona yaklaşmak
Marine
outward bound i. dış sınır
bound waves i. dalga grubu
wind bound i. rüzgarın uygun olmamasından dolayı limandan çıkamama
bound long wave i. uzun periyotlu dalga grubu
bound long waves i. uzun periyotlu dalga grubu
storm-bound s. fırtına sebebiyle bir yerde durmuş
Petrol
organically bound oxygen i. organik olarak bağlı oksijen
Medical
membrane-bound proteins i. membrana bağlı proteinler
free-to-bound s. bağlanmaya uygun
membrane-bound s. membrana bağlı
nonprotein-bound s. proteine bağlı olmayan
Veterinary
egg-bound i. yumurtlayamama
egg-bound s. yumurtlayamayan (kuş)
Food Engineering
bound moisture i. bağlı nem
bound-water i. bağlı su
Math
lower bound i. alt sınır
lower bound i. altsınır
bound variable i. bağımlı değişken
bound vector i. bağımlı vektör
greatest lower bound i. en büyük alt sınır
least upper bound i. en küçük üst sınır
smallest upper bound i. en küçük üst sınır
sphere packing bound i. küre paketi sınırı
linear programming bound i. lineer programlama sınırı
upper bound i. üstsınır
lub (least upper bound) kısalt. en küçük üst sınır
glb (greatest lower bound.) kısalt. en büyük alt sınır
Statistics
breakdown bound i. bozulma sınırı
branch and bound methods i. dal ve sınır yöntemleri
Chemistry
determination of bound nitrogen after combustion and oxidation to nitrogen dioxide using chemiluminescence detector i. bağlı azotun yakıldıktan ve azot dioksite yükseltgendikten sonra kemilüminesans dedektör kullanılarak belirlenmesi
bound nitrogen i. bağlı azot
bound styrene i. bağlı stiren
inorganically bound total fluoride i. inorganik bağlı toplam florür
organically bound manganese i. organik bağlı mangan
organically bound chlorine i. organik olarak bağlı klor
Biochemistry
protein-bound iodine (pbi) i. proteine bağlı iyot
protein bound iodine i. proteine bağlı iyot
Marine Biology
triple bound i. üçlü bağ
Astronomy
gravitationally bound s. kütleçekimsel olarak bağlı
Botanic
pot-bound s. (saksıdaki bitki) saksıdan taşan
pot-bound s. (saksıdaki bitki) saksıya sığmayan
Breeding
crop-bound i. kümes hayvanlarında aşırı yemekten kursağın şişip felç olması
crop-bound s. (kümes hayvanı) aşırı yemekten kursağı şişip felç olmuş
Forestry
wood-bound s. uzun ve odunsu çitlerle çevrili
wood-bound s. ormanlık alanla çevrili
wood-bound s. ağaçlık alanla çevrili
Education
university-bound students i. üniversiteye gidecek öğrenciler
college-bound students i. üniversiteye gidecek öğrenciler
outward bound® i. (birleşik krallık'ta) gençlere macera eğitimi vermek için tasarlanmış bir programın markası
Linguistics
bound form i. bağımlı biçim
bound morpheme i. bağımlı biçimbirim
rank bound s. düzey bağımlı
Environment
adsorbable organically bound halogens i. adsorplanabilen organik bağlı halojenler
bound/friable asbestos i. bağlı/gevşek asbest
wood-bound s. tarıma engel ağaçlara veya çitlere sahip
Geography
bound brook i. new jersey eyaletinde yerleşim yeri
south bound brook i. new jersey eyaletinde yerleşim yeri
Meteorology
frost bound line i. don sınırı
Geology
strata-bound type i. strata-bound tipte
Military
alternate bound i. aşarak sıçrama
bound barrel i. eğrilmiş namlu
Wagering
bound [dialect] f. bahiste bulunmak
bound [dialect] f. bahse girmek
Bookbindery
half-bound i. yarım ciltli
quarter-bound s. iki farklı malzemeyle ciltlenmiş (kitap)
leather-bound s. deri ciltli
cloth-bound s. (kitap) kumaş ciltli
soft-bound s. (kitap) ince kapaklı
soft-bound s. (kitap) karton kapaklı
soft-bound s. (kitap) kağıt kapaklı
soft-bound s. (kitap) plastik kapaklı
hf bd (half-bound) kısalt. yarım ciltli
Printery
perfect bound i. amerikan cilt
bound copy i. ciltli/kaplı nüsha
bds. (bound in boards) kısalt. (kitap) sert kapaklı
Archaic
bound (with) f. ortak sınır oluşturmak
Star Wars
outward bound i. dışsal seyahat