giden - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

giden



"giden" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 11 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
giden outgoing s.
General
giden goer i.
giden departer i.
giden leaver i.
giden going s.
giden outbound s.
giden sent s.
giden bound snk.
Computer
giden sent s.
giden sending s.
Aeronautic
giden outbound s.

"giden" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
hoşa giden likable s.
geriye doğru giden retrograde s.
General
döne döne giden top twister i.
tatil veya başka bir düzenlemenin potansiyel müşterilerin hoşuna giden özelliği veya yanı selling point i.
çok ileri giden exceeder i.
tırıs giden at trotter i.
bir yolculuğun nihai varış noktasına giden kısmı outbound i.
topluma kazandırmada hedefe giden yollar resettlement pathways i.
rahvan giden at pacer i.
tabutun yanında giden pallbearer i.
uzayıp giden şeylerin kesiştikleri veya birleştikleri yer (akarsu, yol gibi) crossroad i.
giden evrak tepsisi out tray i.
hızlı giden şey clipper i.
yüzmeye giden kimse bather i.
gelen giden visitors i.
ziyarete giden kimse visitor i.
havaalanı/otobüs garı gibi yerlerde gelen ve giden yolcuların ilgili işlemlerinin yapıldığı bina terminal i.
yerden giden top ground ball i.
tiyatro ve gece kulübüne sıkça giden adam man about town i.
hoşa giden iş picnic i.
hızlı giden gemi flyboat i.
gönüllü olarak askere giden enlister i.
kiliseye giden kimse churchgoer i.
hamama giden kimse bather i.
sinemaya giden kişi moviegoer i.
önde giden frontrunner i.
yerden giden top grounder i.
gelen giden passers by i.
kiliseye devamlı olarak giden kimse churchgoer i.
sesten daha hızlı giden her türlü taşıt supersonic transport i.
kara veya denizden giden posta surface mail i.
deniz yüzündeki akıntıya ters giden dip akıntısı undertow i.
üniversite birinci sınıfa giden öğrenci freshman i.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of steps i.
bir kattan merdiven sahanlığına kadar giden merdiven bölümü flight of stairs i.
bir kattan başka bir kata giden merdiven flight of steps i.
bir kattan başka bir kata giden merdiven flight of stairs i.
boşa giden zaman idle time i.
giden evrak outgoing papers i.
hızlı giden okyanus gemisi ocean greyhound i.
yukarıya doğru giden eğri upward sloping curve i.
randevuya giden tryster i.
bir yerden başka bir yere giden transmigrator i.
son sürat giden blue streak i.
garaja doğru giden araba yolu garage drive i.
garaja doğru giden araba yolu driveway i.
gelen ve giden postaların düzenlendiği oda mailroom i.
yolun ortasından giden sürücü road hog i.
yolun ortasından giden şoför road hog i.
-e giden bound for i.
giden evrak tablası out-tray i.
ölmeye giden askerler cannon fodder i.
savaşa giden askerler (ölme ihtimali ile) fresh fish i.
savaşa giden askerler (ölme ihtimali ile) cannon fodder i.
savaşta ölüme giden ve önemsiz sayılan askerler cannon fodder i.
sık sık giden frequenter i.
başarıya giden yol road to success i.
başarıya giden yol path to success i.
ırmak boyunca giden yol river road i.
kapıyı çarpıp giden door-slammer i.
giden arama outgoing call i.
sinemaya giden moviegoer i.
filme giden filmgoer i.
filme giden moviegoer i.
sinemaya giden filmgoer i.
hoşa giden tavır ve hareketler engaging manners i.
patlamış halde bile giden lastikler run-flat tyres i.
mükemmelliğe giden yol the path to perfection i.
karadan giden overlander i.
partiye giden kişi partygoer i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması rideshare i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpool i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması lift-sharing i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması car-sharing i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması carpooling i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması covoiturage i.
aynı yere giden kişilerin her ay birinin aracını ortaklaşa kullanarak hem trafik sıkışıklığını hem de yakıt vb gibi masrafları azaltması ride-sharing i.
uzaya giden ilk insan the first person to go to space i.
uzaya giden ilk kişi the first person to go to space i.
sıkılıkla sinemaya giden kimse picturegoer i.
uzayıp giden liste ever-lengthening list i.
aynı hızla giden bir sürücünün bir süre sonra hızlı gittiğini algılıyamaması velocitization i.
at yarışlarına giden kimse racegoer i.
müşterisinin evine giden escort kız outcall escort i.
kiliseye giden kadınlar church-going women i.
tavernaya sürekli giden kimse tavern-goer i.
tatile giden kimse holiday-goer i.
(işe giden/işten gelen) yolcu commuter i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic route i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist road i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist route i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol tourist drive i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol holiday route i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol theme route i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic byway i.
(turistik bir yere giden) muhteşem manzaralı yol scenic drive i.
kazanç elde etmek, altın ve maden keşfetmek amacıyla güney amerika'ya giden, köleleştirmek için yerli halkı avlayan portekiz kaşif bandeirante i.
geri dönüşüme giden teneke kutuların depolandığı konteyner canbank i.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carpooler i.
araç paylaşarak bir yere giden kimse(ler) carshare i.
darağacına giden basamaklar ladder [obsolete] i.
bir kıza erkek ile evlenebilmesi için verilen ve erkeğe giden mal/para dowry i.
hızlı giden şey traveler i.
hızlı giden şey traveller [australia] i.
hoşa giden şey attracter i.
başarıya giden her yol mübahtır düşüncesiyle hareket eden kimse barry i.
yukarıya doğru giden eğri upcurve i.
(güneybatı abd veya latin amerika'da) avluya giden çatılı giriş zaguan i.
yükselmeye giden yol making i.
dini veya turistik bir yere giden ziyaretçi visitant i.
idama giden kimse wag-halter i.
ebeveyninin gittiği okula başvuran veya giden öğrenci legacy i.
yoga meditasyonunda bilgiye giden yoldaki ikinci adım mañana i.
ters giden şey mess-up i.
orta yoldan giden kimse middleman i.
geneleve sık giden kimse brotheler i.
hedefe giden doğrudan yol highway i.
bir yerden benzer başka yere giden kimse hopper i.
sekerek giden kimse loper i.
sekerek giden şey loper i.
ağır giden şey lug i.
kağnı gibi giden şey lug i.
hoşa giden şey luxury i.
süzülerek giden şey glider i.
süzülerek giden kimse glider i.
geriye giden şey degenerate i.
giden yolcu bölümü departure area i.
ters yönde giden sürücü ghost-driver i.
ikametgahının veya işyerinin bulunduğu yerleşimin dışındaki bölgeye giden kimse guest i.
legal olarak yabancı bir ülkeye giden kimse guest i.
bir sona, sonuca veya duruma giden yol road i.
hedefe giden yol route i.
akıp giden şey run i.
bir zıtlığın üzerine giden kimse confrontationist i.
gidişatı devamlı kötüye giden özellikler disimprovement i.
kötüye giden durum distemperance [obsolete] i.
kötüye giden durum distemperature i.
kötüye giden durum distemperment [obsolete] i.
aynı rota üzerinde giden iki ardışık eleman arasındaki boşluk column gap i.
bir şeye giden yol door i.
bir şeye giden yol doorway i.
yokuş aşağı giden kimse downhiller i.
dağ geçidine giden yol duar [india] i.
bir arada giden araç grubu pack i.
düşüncelere dalıp giden kimse contemplatist i.
düşüncelere dalıp giden kimse contemplative i.
festivallere giden kimse festivalgoer i.
başarıya giden temel yol core asset i.
diskoya giden kimse discoer [uk] i.
akıp giden şey fluxion i.
boru gibi sürüp giden ses foghorn i.
önden giden kimse foregoer i.
önden giden adam foreman [obsolete] i.
önde giden koşucu forerunner i.
felakete giden yol primrose path i.
hoşa giden belirti plus sign i.
kreşe giden çocuk pre-schooler i.
sendeleyerek giden kimse scambler i.
dünyanın dört bir yanına giden kimse scourer i.
amaca giden yolda her şeyi yapan kimse sharpshooter i.
bir ileri bir geri giden şey shittlecock i.
pinpon topu gibi karşılıklı gelip giden şey shittlecock i.
vites boştayken giden motorlu taşıt freewheeler i.
güç kullanmadan yokuş aşağı giden motorlu taşıt freewheeler i.
başarısızlığa giden dönem skids i.
felakete giden dönem skids i.
dönerek giden şey skirl i.
kestirmeden giden avcı/av köpeği skirter i.
sürünün ardından giden köpek skirter i.
hedefe giden yolda benimsenen motto slughorn [obsolete] i.
yılan gibi uzayıp giden havai fişek snake i.
kışın daha sıcak bölgeye giden kimse snowbird i.
adım adım iyiye giden şey stairstep i.
adım adım iyiye giden şey stair-step i.
hoşa giden şey sugar candy i.
hoşa giden şey sugarplum i.
(amaca giden) yolculuk path i.
sık giden kimse goer i.
giden yol direction i.
(bir amaca vb.) giden yol journey i.
(hedefe giden) basamaklar ladder i.
amaca giden yol avenue i.
-e giden yolun yarısında olmak be halfway to f.
dört nala giden yarış atını durdurarak kazanmasını engellemek pull f.
hedefe giden yolu belirlemek satisfise [us] f.
hedefe giden yolu izlemek satisfice [uk] f.
istenilen hedefe giden yolda araç olarak kullanmak parlay f.
(kayıp giden halatı, zinciri) aniden yakalayıp gerdirmek snub f.
hep kafasının dikine giden wayward s.
uçup giden fleeting s.
yavaş giden slow s.
yokuş yukarı giden uphill s.
intihara doğru giden suicidal s.
yukarı giden up s.
hoşa giden pleasing s.
yavaş giden tardy s.
geriye doğru giden back s.
sağdan sola doğru giden dextrosinistral s.
geriye doğru giden regressive s.
eve doğru giden homebound s.
hoşa giden pleasurable s.
kafasının dikine giden unwilling s.
direkt giden nonstop s.
kötüye giden retrogressive s.
kafasının dikine giden headstrong s.
denize doğru giden seaward s.
yavaş giden sluggish s.
yukarıya giden uphill s.
hoşa giden liked s.
dışarı giden outgoing s.
kafasının dikine giden contrary s.
batıya doğru giden westbound s.
ileriye doğru giden onward s.
geriye doğru giden retral s.
acele giden precipitant s.
akıp giden outgoing s.
dışarıya giden outward s.
rüzgarın estiği yöne doğru giden windward s.
tersine giden retrograde s.
yolunda giden well bound s.
yukarıya doğru giden upward s.
temyize giden appellant s.
şehir merkezine giden down s.
önden giden outridden s.
unutulup giden evanescent s.
yaya giden pedestrian s.
hoşa giden welcome s.
hoşa giden favorable s.
hoşa giden palatable s.
yan yana ve birbirini kesmeden uzayıp giden parallel s.
geri giden regressing s.
doğuya giden eastbound s.
çapraz giden crisscrossed s.
kafasının dikine giden bull s.
hoşa giden likeable s.
ileriye giden forward moving s.
taksi ile giden taxied s.
kötüye giden retrograde s.
fazla ileriye giden forward s.
dolaşarak giden (yol) circuitous s.
sürüp giden persistent s.
altmış altmış giden sexagesimal s.
hoşa giden agreeable s.
geriye giden retrogressive s.
şehir merkezine doğru giden (otobüs vb) inbound s.
doğuya giden east bound s.
geriye giden moving backward s.
geriye giden reverting to a previous condition s.
geriye giden retreating s.
geriye giden regressive s.
dışarı giden outbound s.
akıp giden elapsing s.
güneye giden southbound s.
kuzeye giden northbound s.
bir ülkeden diğerine giden transmigratory s.
geri giden retrogressive s.
bir yerden bir yere giden deambulatory s.
büyük hızla giden high-speed s.
yokuş aşağı giden downhill s.
doğuya giden eastward s.
ileri giden progressive s.
filme giden moviegoing s.
sinemaya giden moviegoing s.
filme giden cinemagoing s.
sinemaya giden cinemagoing s.
hoşa giden heart-warming s.
batıya doğru giden/hareket eden westering s.
hoşa giden favourable s.
direkt giden non-stop s.
uzayıp giden (liste) ever-lengthening s.
sürekli tiyatroya giden theatregoing s.
yarışlara giden racegoing s.
yeniden kötüye giden recrudescent s.
genelden özele doğru giden top-down s.
azar azar gelen/giden trickly s.
tırıs giden (at) trotty s.
döne döne giden aswirl s.
doğu kerte güneydoğuya doğru giden east-southeast s.
ileri giden encroaching s.
sinsice araya giden encroaching s.
dalgalanarak giden undulary s.
hafızadan yitip giden evanescent s.
aşağıya giden katabatic s.
ters giden unstitched s.
yanlış giden unstitched s.
yukarıya doğru giden upbound s.
yokuş yukarı giden yönde uphillward s.
yukarıya giden yönde uphillward s.
sarsak giden waggly s.
istikrarsız giden waggly s.
tekerlekler üzerinde giden wheeled s.
tam hız giden hellbent s.
yıkıma doğru tam gaz giden hellbent s.
tam hız giden hell-bent s.
yıkıma doğru tam gaz giden hell-bent s.
bir yerden başka yere giden hopping s.
geriye giden retrogressional s.
iyiye giden revalescent s.
uçup giden light-winged s.
gürleyerek giden lumbering s.
gürleyerek giden lumberly s.
oldukça hoşa giden luscious s.
oldukça hoşa giden lush s.
yavaş giden mushy s.
hoşa giden o.k. s.
dalgalanarak giden rippled s.
araba ile giden depulsory s.
hoşa giden desiderable [obsolete] s.
ölüme giden graveward s.
sık sık koruluğa giden grovy s.
hoşa giden heartwarming s.
alevler arasında giden ignifluous [obsolete] s.
uzun yol giden long-haul s.
hoşa giden ok s.
iyiye giden improving s.
üzerine giden confrontationist s.
uzağa giden distant s.
hoşa giden ingratiating s.
hoşa giden ingratiatory s.
hedefin üzerinden geçip giden (ok) gone s.
şehir merkezine giden doon [scotland] s.
şehir merkezine giden doun [scotland] s.
dikey giden down s.
aşağı doğru giden downbound s.
yokuş aşağı giden downgrade s.
süzülerek giden drifty s.
seri giden fast-flying s.
süratli giden fast-paced s.
evlere çalışmaya giden in-home s.
yavaş yavaş giden pedetentous [obsolete] s.
ileri geri giden pendular s.
kayıp giden saponaceous s.
kayıp giden saponary s.
hoşa giden convivial s.
hava akımında süzülüp giden flaring s.
sakin akan su kanalının üzerinde giden flat-water s.
iyiye giden flourishing s.
akıp giden flowing s.
serbestçe akıp giden fluxible [obsolete] s.
akıp giden fluxive [obsolete] s.
önde giden foregoing s.
dümdüz giden foreright [dialect] [uk] s.
dosdoğru giden foreright [dialect] [uk] s.
önce giden foreright s.
giden (posta) outgoing s.
önceye giden predecessive s.
devlet okuluna giden public s.
farklı yönlere giden scattering s.
okula doğru giden schoolward s.
hızlı giden scudding s.
denize giden seabound s.
ileri geri giden seesaw s.
kendi düşüncelerine dalıp giden self-preoccupied s.
kıyıya doğru giden shoreward s.
sahile doğru giden shoreward s.
kısa mesafeye giden short-haul s.
hoşa giden silken s.
sola doğru giden sinistrodextral s.
soldan sağa giden sinistrodextral s.
zikzak çizerek giden slashy s.
kayarak giden slipping s.
kaygan yüzeydeymiş gibi giden slithering s.
kayarak giden slithery s.
kaygan yüzeydeymiş gibi giden slithery s.
akıp giden smooth s.
kayıp giden smooth s.
akıp giden smooth-running s.
hoşa giden snazzy s.
bir yöne giden polary s.
uzaya giden spaceward s.
hoşa giden square s.
kıvranarak giden squirmy s.
kıvrılarak giden squirmy s.
adım adım giden staged s.
geriye doğru giden sternward s.
geriye doğru giden sternwards s.
atlayarak giden subsultive s.
atlayarak giden subsultory s.
altından giden subterfluent s.
peş peşe giden successional s.
yüzeyde giden superfluitant [obsolete] s.
erozyon ile birlikte akıp giden (nehir) superimposed s.
hoşa giden sympathetic s.
e giden bound s.
ters giden wrong s.
giden gelen back-and-forth zf.
oraya buraya giden on tour zf.
… giden -goer snk.
batıya doğru giden wb (westbound) kısalt.
batıya doğru giden wb (westbound) kısalt.
Phrasals
(beysbolda) giden topun önünü kesmek cut off f.
gole giden topu vücuduyla durdurmak/kesmek charge down f.
gole giden topu vücuduyla durdurma/kesme charge down f.
(birini bir şeye/yere) giden yolu göstermek show (one) to (something or some place) f.
(hedefe giden) tüm yolları kapamak close out f.
Phrases
ava giden avlanır the hunter becomes the hunted expr.
(bir işi) başarmaya/yapmaya doğru giden on course for (something) expr.
(bir işi başarmaya/yapmaya) doğru giden on course to (do something) expr.
Proverb
acele giden ecele gider haste makes waste
erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer the way to a man's heart is through his stomach
kızın kalbine giden yol annesinden geçer he that would the daughter win, must with the mother first begin
cennete giden yol imandan geçer crosses are ladders that lead to heaven
göle giden yol gölden daha güzeldir It is better to travel hopefully than to arrive
hedefe giden her yol mubahtır the ends justify the means
cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir the road to hell is paved with good intentions
acele giden ecele gider soft fire makes sweet malt
amaca giden her yol mubahtır the end justifies the means
cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir good intentions pave the road to hell
Colloquial
başarıya giden yolun yarısı halfway house i.
daha güzel yarınlara giden yol pathway leading to better tomorrows i.
istanbul’a giden uçak plane to istanbul i.
şöhrete giden yol road to fame i.
şöhrete giden yol rise to fame i.
belli bir içkiyle iyi giden alkolsüz içecek a good mixer i.
tabutun yanında giden kimse underbearer [us] i.
(bir şeye) giden yol key to (something) i.
bir ileri bir geri giden şey shuttlecock i.
pinpon topu gibi karşılıklı gelip giden şeyler shuttlecock i.
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın widow i.
tıbbi tedaviye ihtiyacı olmayıp güven duymak için veya duygusal sorunlar nedeniyle doktora giden kimseler worried well i.
çok üstüne giden kimse ball-breaker i.
çok üstüne giden kimse ball-buster i.
eve giden yol drive home i.
gelen giden passers i.
başarıya giden anahtar door opener i.
kısaltılmış yeterlilik kursuna giden stajyer öğrenci pressure cooker [new zealand] i.
apar topar giden kimse skedaddler i.
spor salonuna giden kimse gym-goer i.
spora giden kişi gym-goer i.
beyzbolda yerden giden topu eldivenle yakalamak/durdurmak field a grounder f.
beyzbolda yerden giden topu eldivenle tutmak/kurtarmak field a grounder f.
bir şeye giden yolu kapatmak shut down f.
ters giden şey olmak be the matter f.
(biriyle/bir şeyle) ilgili ters giden şey olmak be the matter (with someone or something) f.
dışarı giden/kaçan topları toplamak fag out [dated] [uk] f.
kumarda şansı yaver giden hot s.
kumarda şansı iyi giden hot s.
üstüne giden all over s.
üstüne giden all over s.
birinin üstüne giden tough on someone s.
iyi giden going strong s.
'-in üstüne giden off on s.
uçup giden up, up, and away s.
davet üzerine maça giden (futbol seyircisi) prawn-sandwich s.
eskilere giden from far in the past expr.
sanki ters giden bir şeyler var gibi something doesn't feel right expr.
birinin üstüne giden in someone's face expr.
biri/bir şeyle ilgili ters giden ne? what's with someone/something? expr.
ters giden bir şeylerin kokusu is rotten in denmark expr.
(kararında) bir gelip bir giden on again expr.
ile ilgili ters giden ne? what's with expr.
(uyumaya vb. giden çocuklara söylenen) baş baş bye-byes expr.
Idioms
boşa giden dead loss i.
kapış kapış giden/satılan şey a run on (something) i.
başarıya giden yol yellow brick road i.
aksak giden iş/müessese problem child i.
dur durak bilmeden akıp giden/geçen zaman the marching time i.
partilere giden kimse a party animal i.
zafere giden yol pathway to victory i.
geçip giden günler bygone days i.
geçip giden günler days gone by i.
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam stage-door johnny i.
giden bir şeyden düşme involuntary dismount i.
kafasının dikine giden kimse a hard head i.
(birinin) kalbine giden yol the way to (one's) heart i.
bir erkeğin kalbine giden yol the way to a man's heart i.
geçip giden günler past history i.
sürüp giden şaka/espri standing joke i.
cennete giden yol the keys to the kingdom i.
farklı yönlere dallanıp budaklanan/uzayıp giden hikaye kudzu plot i.
rüzgar nereye eserse oraya giden kimse vicar of bray i.
yükselmeye giden meşakkatli/zor yol the greasy pole [uk/australia] i.
başarıya giden zorlu yol the greasy pole [uk/australia] i.
başarıya giden zorlu yol the greasy pole i.
uzayıp giden/sonu olmayan hikaye banbury story of a cock and a bull i.
(birinin bir şeye) giden yolu (one's) passport to (something) i.
ters/yanlış giden bir şey a dead cat on the line i.
iyi giden iş/girişim a going concern i.
bir amaca giden yol a means to an end i.
hedefe giden yolda bir basamak/geçit a stepping stone i.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam a man about town i.
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam the man about town i.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı beginning of the end i.
sona doğru giden/yaklaşan yolun başı the beginning of the end i.
şansı yaver giden kimse lucky duckling i.
dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilme/durabilme one's sea legs i.
'-e giden yol passport to i.
(bir şeye) doğru giden/uzanan zor dönem rocky road (to something) i.
(bir şeye) doğru giden/uzanan zorlu süreç rocky road (to something) i.
(bir şeye) giden taşlı yol rocky road (to something) i.
(bir şeye) giden en rahat/kolay/sorunsuz yol royal road (to something) i.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in the wound i.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in the wounds i.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in one's wound i.
zaten kötü olan/giden bir şeyin üstüne tuz biber ekme/olma salt in one's wounds i.
kaykayla giden kimse sidewalk surfer i.
elinden kayıp giden the one who got away i.
elinden kayıp giden the one that got away i.
-e doğru giden/uzanan zor dönem the rocky road to i.
-e doğru giden/uzanan zorlu süreç the rocky road to i.