|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
right to govern i.
|
yönetme hakkı |
|
They wanted the right to govern themselves.
Kendilerini yönetme hakkı istediler.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
talk to f.
|
konuşmak |
|
You must talk to the Poles.
Polonyalılarla konuşmalısınız.
More Sentences
|
| 3 |
Yaygın Kullanım |
reply to f.
|
yanıt vermek |
|
It is not possible for me to reply to your question.
Sorunuza yanıt vermem mümkün değil.
More Sentences
|
| 4 |
Yaygın Kullanım |
speak to f.
|
konuşmak |
|
When they saw us, people of all ages came out to speak to us, to plead with us to intervene urgently.
Bizi gördüklerinde her yaştan insan bizimle konuşmak, acilen müdahale etmemiz için yalvarmak için dışarı çıktı.
More Sentences
|
| 5 |
Yaygın Kullanım |
come to terms f.
|
uzlaşmak |
|
We really must get the IMO to come to terms with these standards.
Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün bu standartlarla uzlaşmasını gerçekten sağlamalıyız.
More Sentences
|
| 6 |
Yaygın Kullanım |
listen to f.
|
dinlemek |
|
He spoke about his directive, he said that he wanted clean waters, and everyone was listening to him.
Direktifinden bahsetti, temiz sular istediğini söyledi ve herkes onu dinledi.
More Sentences
|
| 7 |
Yaygın Kullanım |
object to f.
|
itiraz etmek |
|
Needless to say, it was to be expected that some states would object to this Court.
Söylemeye gerek yok ki bazı eyaletlerin bu Mahkemeye itiraz etmesi bekleniyordu.
More Sentences
|
| 8 |
Yaygın Kullanım |
go to sleep f.
|
uyumaya gitmek |
|
Everyone went to sleep.
Herkes uyumaya gitti.
More Sentences
|
| 9 |
Yaygın Kullanım |
go to sleep f.
|
yatmaya gitmek |
|
We have to go to sleep now.
Şimdi yatmaya gitmeliyiz.
More Sentences
|
| 10 |
Yaygın Kullanım |
be exposed to f.
|
maruz kalmak |
|
He was exposed to danger.
O, tehlikeye maruz kaldı.
More Sentences
|
| 11 |
Yaygın Kullanım |
to ed.
|
karşı |
|
I'm nice to Tom.
Tom'a karşı kibarım.
More Sentences
|
| 12 |
Yaygın Kullanım |
due to ed.
|
nedeniyle |
|
In total, 1.4 million people faced these problems due to bankruptcy sustained by their employers.
Toplamda 1.4 milyon kişi işverenlerinin iflası nedeniyle bu sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
More Sentences
|
| 13 |
Yaygın Kullanım |
due to ed.
|
yüzünden |
|
Two hundred Members walked out when he was due to speak.
Konuşma yapacağı sırada iki yüz üye salonu terk etti.
More Sentences
|
| 14 |
Yaygın Kullanım |
subject to ed.
|
tabi |
|
Producers, other than producers of seed and propagating material, are not subject to compulsory registration.
Tohum ve çoğaltma malzemesi üreticileri hariç, üreticiler zorunlu tescile tabi değildirler.
More Sentences
|
| General |
|
| 15 |
Genel |
ability to pay i.
|
ödeme gücü |
|
The Commission must improve its ability to pay considerably.
Komisyon ödeme gücünü önemli ölçüde artırmalıdır.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
approach to i.
|
yönelik yaklaşım |
|
The Commission must urgently review its approach to the aviation industry.
Komisyon, havacılık sektörüne yönelik yaklaşımını acilen gözden geçirmelidir.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
right to education i.
|
eğitim hakkı |
|
If we say we are going to defend human rights, we must also defend the right to education at all costs.
Eğer insan haklarını savunacağımızı söylüyorsak ne pahasına olursa olsun eğitim hakkını da savunmalıyız.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
sensitivity to i.
|
hassasiyet |
|
Portugal is a country which has clearly demonstrated its sensitivity to issues relating to the sea.
Portekiz, denizle ilgili konulardaki hassasiyetini açıkça ortaya koymuş bir ülkedir.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
road to success i.
|
başarıya giden yol |
|
The road to success is always under construction.
Başarıya giden yol her zaman yapım aşamasındadır.
More Sentences
|
|
|
| 20 |
Genel |
right to exist i.
|
var olma hakkı |
|
Israel has no right to exist.
İsrail'in var olma hakkı yok.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
interest to learn i.
|
öğrenmeye ilgi |
|
It's interesting to learn a foreign language.
Yabancı bir dil öğrenmek ilgi çekicidir.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
have to f.
|
zorunda olmak |
|
In future, food producers and processors will have to document all steps in the production and processing chain.
Gelecekte gıda üreticileri ve işleyicileri, üretim ve işleme zincirindeki tüm adımları belgelemek zorunda olacak.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
be appointed to f.
|
atanmak |
|
If you want a lawyer and can't afford one, one will be appointed to you.
Eğer bir avukat istiyorsanız ve paranız yetmiyorsa, size bir avukat atanacaktır.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
come to light f.
|
gün ışığına çıkmak |
|
Several snags, however, quickly came to light.
Bununla birlikte, bazı pürüzler hızla gün ışığına çıktı.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
be itching to f.
|
can atmak |
|
Tom is itching to do that.
Tom bunu yapmak için can atıyor.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
allocate to f.
|
ayırmak |
|
What proportion of overall wealth do we want to allocate to pensioners?
Toplam servetin ne kadarını emeklilere ayırmak istiyoruz?
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
get to work f.
|
çalışmaya başlamak |
|
The Council should now get to work and think about how and in which contexts this matter can be taken further.
Konsey şimdi çalışmaya başlamalı ve bu konunun nasıl ve hangi bağlamlarda daha ileri götürülebileceğini düşünmelidir.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
be wise to f.
|
mantıklı olmak |
|
I don't think it would be wise to do that.
Onu yapmanın mantıklı olacağını sanmıyorum.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
look up to f.
|
saygı duymak |
|
Everybody looks up to him.
Herkes ona saygı duyar.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
take exception to f.
|
itiraz etmek |
|
He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him.
O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
start to work f.
|
işe başlamak |
|
His wife has started to work out of necessity.
Karısı zorunluluktan dolayı işe başlamıştır.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
be up to f.
|
iş çevirmek |
|
I think I'm going to go see what Tom is up to.
Sanırım Tom'un ne iş çevirdiğini görmeye gideceğim.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
come to f.
|
ayılmak |
|
He'll soon come to.
Ayılır birazdan.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
urge to f.
|
teşvik etmek |
|
I trust that all governments will be urged to accept that necessity.
Tüm hükümetlerin bu gerekliliği kabul etmeye teşvik edileceğine inanıyorum.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
not to forget f.
|
unutmamak |
|
Tom will probably tell Mary not to forget to water the flowers.
Tom muhtemelen Mary'ye çiçekleri sulamayı unutmamasını söyleyecektir.
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
reply to f.
|
cevap vermek |
|
Instead of a written reply to this question, could it perhaps be answered verbally next time?
Bu soruya yazılı cevap vermek yerine, bir dahaki sefere sözlü olarak cevap verilebilir mi?
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
have to f.
|
zorunda kalmak |
|
Every year since then we have had to use the flexibility instrument.
O zamandan beri her yıl esneklik aracını kullanmak zorunda kaldık.
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
not to believe f.
|
inanmamak |
|
Tom advised Mary not to believe everything John says.
Tom, Mary'ye John'un söylediği her şeye inanmamasını tavsiye etti.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
assign to f.
|
görevlendirmek |
|
I've been assigned to work with you.
Seninle çalışmak için görevlendirildim.
More Sentences
|
|
|
| 40 |
Genel |
come to f.
|
ulaşmak |
|
The total debt burden of all developing countries comes to 350 billion.
Tüm gelişmekte olan ülkelerin toplam borç yükü 350 milyara ulaşmaktadır.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
speak to f.
|
seslenmek |
|
The President spoke to the nation on TV.
Başkan TV'de ulusa seslendi.
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
be close to f.
|
yakını olmak |
|
I know you were close to her.
Ona yakın olduğunuzu biliyorum.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
listen to f.
|
dinlemek |
|
I have listened to the users carefully, and I have consulted widely.
Kullanıcıları dikkatle dinledim ve geniş çaplı istişarelerde bulundum.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
pay regard to f.
|
dikkate almak |
|
She seldom pays regard to my advice.
O, tavsiyemi nadiren dikkate alır.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
turn to f.
|
yardımını istemek |
|
Tom had no one to turn to for advice.
Tom'un tavsiye için yardım isteyecek kimsesi yoktu.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
revert to f.
|
dönmek (eski bir duruma) |
|
Do we revert to the Copenhagen arrangements, which only make provision for the integration of the Republic of Cyprus?
Sadece Kıbrıs Cumhuriyeti'nin entegrasyonunu öngören Kopenhag düzenlemelerine geri mi döneceğiz?
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
come to f.
|
gelmek |
|
We have come to the end of the Commission statement on the reopening of the Mont Blanc tunnel earlier than expected.
Mont Blanc tünelinin beklenenden erken açılmasına ilişkin Komisyon açıklamasının sonuna gelmiş bulunuyoruz.
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
look forward to f.
|
can atmak |
|
I've been looking forward to hearing from you for weeks.
Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
pertain to f.
|
ilgili olmak |
|
I'll answer any question, as long as it pertains to Rampart.
Rampart'la ilgili olduğu sürece her soruya cevap veririm.
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
apply to f.
|
kapsamak |
|
The water framework directive applies to river basins, whereas the bathing water directive has a very local scope.
Su çerçeve direktifi nehir havzaları için geçerliyken yüzme suyu direktifi çok yerel bir kapsama sahiptir.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
have resort to f.
|
başvurmak |
|
Had the laboratory refused to do this, the United States authorities would have resorted to a compulsory licence.
Eğer laboratuar bunu yapmayı reddetseydi, Birleşik Devletler yetkilileri zorunlu ruhsata başvuracaktı.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
respond to f.
|
tepki göstermek |
|
That is an area that European citizens will respond to and will be happy about.
Bu, Avrupa vatandaşlarının tepki göstereceği ve mutlu olacağı bir alandır.
More Sentences
|
| 53 |
Genel |
come to terms f.
|
anlaşmak |
|
The union and the company have come to terms on a new contract.
Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
More Sentences
|
| 54 |
Genel |
go to school f.
|
okula gitmek |
|
Poverty prevents both children and adults from going to school.
Yoksulluk hem çocukların hem de yetişkinlerin okula gitmesini engelliyor.
More Sentences
|
| Common Usage |
|
| 55 |
Yaygın Kullanım |
go to sleep f.
|
yatağa yatmak |
|
| 56 |
Yaygın Kullanım |
go to sleep f.
|
uyumak üzere uzanmak |
|
| 57 |
Yaygın Kullanım |
go to bed f.
|
yatağa yatmak |
|
| 58 |
Yaygın Kullanım |
be obliged to f.
|
mecbur olmak |
|
| 59 |
Yaygın Kullanım |
come to oneself f.
|
ayılmak |
|
| 60 |
Yaygın Kullanım |
due to ed.
|
-den dolayı |
|
| 61 |
Yaygın Kullanım |
in direct proportion to ed.
|
ile doğru orantılı olarak |
|
| 62 |
Yaygın Kullanım |
due to ed.
|
-den ötürü |
|
| General |
|
| 63 |
Genel |
the part to come i.
|
ileri |
|
| 64 |
Genel |
money owed to one i.
|
alacak |
|
| 65 |
Genel |
campaign to raise funds i.
|
para toplama kampanyası |
|
| 66 |
Genel |
propensity to i.
|
meyil |
|
| 67 |
Genel |
accessibility to i.
|
etkilenebilir olma |
|
| 68 |
Genel |
technical barriers to trade i.
|
ticarette teknik engeller anlaşması |
|
| 69 |
Genel |
damage to a building i.
|
bina hasarı |
|
| 70 |
Genel |
causing to fall i.
|
düşürme |
|
| 71 |
Genel |
fungus harmful to citrus plants i.
|
uçkurutan |
|
| 72 |
Genel |
taking (to) i.
|
götürme |
|
| 73 |
Genel |
access to i.
|
faydalanma hakkı (bir şeyden) |
|
| 74 |
Genel |
causing to swell i.
|
kabartma |
|
| 75 |
Genel |
station to station call i.
|
normal konuşma |
|
| 76 |
Genel |
assistant to a professor in an islamic university i.
|
muid |
|
| 77 |
Genel |
bitter pill to swallow i.
|
kötü haber |
|
| 78 |
Genel |
mean time to repair i.
|
ortalama onarım zamanı |
|
| 79 |
Genel |
failure to fulfilment i.
|
eksiklik |
|
|
|
| 80 |
Genel |
station to station call i.
|
santral aracılığıyla konuşma |
|
| 81 |
Genel |
promotion to i.
|
daha üst bir sınıfa vb geçme |
|
| 82 |
Genel |
resistance to government i.
|
devlete karşı koyma |
|
| 83 |
Genel |
flat to be let i.
|
kiralık kat |
|
| 84 |
Genel |
obliged to i.
|
mahkum |
|
| 85 |
Genel |
prolog to i.
|
başka bir olayın provası |
|
| 86 |
Genel |
the first thing to be done i.
|
yapılması gereken ilk şey |
|
| 87 |
Genel |
peer to peer communication i.
|
birebir iletişim |
|
| 88 |
Genel |
a challenge to single combat i.
|
mübareze |
|
| 89 |
Genel |
advisor to treasury i.
|
hazine müsteşarı |
|
| 90 |
Genel |
license to use i.
|
kullanma ruhsatı |
|
| 91 |
Genel |
trace to i.
|
bırakılan izlerin birini belirli bir yere kadar götürmesi |
|
| 92 |
Genel |
pretense to i.
|
iddiası |
|
| 93 |
Genel |
will to knowledge i.
|
bilme istemi |
|
| 94 |
Genel |
licence to use i.
|
kullanma ruhsatı |
|
| 95 |
Genel |
predisposition to i.
|
meyil |
|
| 96 |
Genel |
quack who claims to cure by breathing i.
|
üfürükçü |
|
| 97 |
Genel |
right to speak i.
|
söz hakkı |
|
| 98 |
Genel |
right to preference i.
|
rüçhan hakkı |
|
| 99 |
Genel |
propensity to i.
|
eğilim |
|
| 100 |
Genel |
contracts to make wills i.
|
miras sözleşmeleri |
|
| 101 |
Genel |
sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices i.
|
tanzim satışı |
|
| 102 |
Genel |
the urge to i.
|
bir şey yapmayı çok isteme |
|
| 103 |
Genel |
access to i.
|
görüşme imkanı (biriyle) |
|
| 104 |
Genel |
pension against incapacity to work i.
|
iş göremezlik ödeneği |
|
| 105 |
Genel |
common to all i.
|
orta malı |
|
| 106 |
Genel |
a familiar address to an older man i.
|
amca |
|
| 107 |
Genel |
designated authority to apply i.
|
başvuru mercii |
|
| 108 |
Genel |
ability to survive and operate i.
|
hayatta kalma ve faaliyete devam etme kabiliyeti |
|
| 109 |
Genel |
assistant to a professor i.
|
asistan |
|
| 110 |
Genel |
a hard nut to crack i.
|
çetin ceviz |
|
| 111 |
Genel |
back to africa movement i.
|
afrika geri dönüş hareketleri |
|
| 112 |
Genel |
failure to perceive i.
|
algılayamama |
|
| 113 |
Genel |
to do list i.
|
yapılacaklar listesi |
|
| 114 |
Genel |
missions to muslims i.
|
müslümanların misyonları |
|
| 115 |
Genel |
accruing to i.
|
-e gelen |
|
| 116 |
Genel |
department of credits to fishery and aquaculture i.
|
balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği kredileri bölümü |
|
| 117 |
Genel |
word to word translation i.
|
motamot tercüme |
|
| 118 |
Genel |
living up to i.
|
birinin beklentilerini karşılama |
|
| 119 |
Genel |
a long way to hoe i.
|
zahmetli iş |
|
| 120 |
Genel |
canvass door to door i.
|
kapı kapı dolaşarak sipariş toplama |
|
| 121 |
Genel |
passing from hand to hand i.
|
alavere |
|
| 122 |
Genel |
failure to act i.
|
işlemden kaçınma |
|
| 123 |
Genel |
the average daily earning taken as basic to premium i.
|
ortalama günlük kazanç |
|
| 124 |
Genel |
an immortal person believed to come in time of need i.
|
hızır |
|
| 125 |
Genel |
check to bearer i.
|
hamiline çek |
|
| 126 |
Genel |
made to measure i.
|
ısmarlama yapılmış elbise |
|
| 127 |
Genel |
subject to load i.
|
yüklemeye tabi |
|
| 128 |
Genel |
canvass door to door i.
|
kapı kapı dolaşarak oy toplama |
|
| 129 |
Genel |
licence to operate a motor vehicle i.
|
araba ruhsatı |
|
| 130 |
Genel |
any of three radiations of heat falling in succession from the sun to the air i.
|
cemre |
|
| 131 |
Genel |
a bone to pick i.
|
kafasını meşgul eden şey |
|
| 132 |
Genel |
a bone to pick i.
|
çözülmesi gereken sorun |
|
| 133 |
Genel |
a bone to pick i.
|
kafasını kurcalayan |
|
| 134 |
Genel |
come to fruition i.
|
muradına erme |
|
| 135 |
Genel |
ways to increase production i.
|
üretimi artırma yolları |
|
| 136 |
Genel |
duty to disclose i.
|
bildirme görevi |
|
| 137 |
Genel |
conversion to one's own use i.
|
kendi malı gibi kullanma |
|
| 138 |
Genel |
propensity to consume i.
|
tüketme eğilimi |
|
| 139 |
Genel |
sensitivity to i.
|
bir şeye karşı hassaslık |
|
| 140 |
Genel |
propensity to i.
|
bir şeye eğilim |
|
| 141 |
Genel |
face to face meeting i.
|
yüzyüze görüşme |
|
| 142 |
Genel |
right to quote i.
|
alıntı hakkı |
|
| 143 |
Genel |
farewell to celibacy i.
|
bekarlığa veda |
|
| 144 |
Genel |
farewell to bachelorhood i.
|
bekarlığa veda |
|
| 145 |
Genel |
aid to the memory i.
|
hatırlatıcı not |
|
| 146 |
Genel |
lack of a devotion to one´s country or family i.
|
hamiyetsizlik |
|
| 147 |
Genel |
order arranged a to z i.
|
alfabetik sıra |
|
| 148 |
Genel |
one's attitude to life i.
|
hayata bakışı |
|
| 149 |
Genel |
attitude to life i.
|
hayata bakış (açısı) |
|
| 150 |
Genel |
harbour to shelter i.
|
sığınacak liman |
|
| 151 |
Genel |
text of amendment to the main contract i.
|
ana sözleşme tadil metni |
|
| 152 |
Genel |
signatories to the contract i.
|
sözleşmeyi imzalayan taraflar |
|
| 153 |
Genel |
this world and the world to come i.
|
iki dünya |
|
| 154 |
Genel |
an agreement that has yet to be notarized i.
|
noterden geçmemiş sözleşme |
|
| 155 |
Genel |
amount to be paid i.
|
ödenecek tutar |
|
| 156 |
Genel |
amount to be paid i.
|
ödenecek miktar |
|
| 157 |
Genel |
adaptability to environment i.
|
çevreye uyum |
|
| 158 |
Genel |
call to prayer sounds i.
|
ezan sesleri |
|
| 159 |
Genel |
useful to society i.
|
topluma faydalı |
|
| 160 |
Genel |
tough row to hoe i.
|
çetin ceviz |
|
| 161 |
Genel |
hard row to hoe i.
|
çetin ceviz |
|
| 162 |
Genel |
points to take into consideration i.
|
dikkat edilmesi gereken hususlar |
|
| 163 |
Genel |
points to take into account i.
|
dikkat edilmesi gereken hususlar |
|
| 164 |
Genel |
bride-to-be i.
|
gelin adayı |
|
| 165 |
Genel |
adhesion to i.
|
-e bağlı kalma |
|
| 166 |
Genel |
digital to analog converters i.
|
sayısal-analog dönüştürücüler |
|
| 167 |
Genel |
how-to-do-it book i.
|
el kitabı |
|
| 168 |
Genel |
contradiction to law i.
|
hukuka aykırılık |
|
| 169 |
Genel |
gotta (have got to) i.
|
-meli |
|
| 170 |
Genel |
opposition to law i.
|
hukuka aykırılık |
|
| 171 |
Genel |
face-to-face talk i.
|
yüzyüze konuşma |
|
| 172 |
Genel |
day-to-day site supervision i.
|
sürekli şantiye kontrolü |
|
| 173 |
Genel |
door-to-door delivery i.
|
kapıdan teslim |
|
| 174 |
Genel |
up-to-dateness i.
|
güncellik |
|
| 175 |
Genel |
set-to i.
|
dövüşme |
|
| 176 |
Genel |
to-do i.
|
patırtı |
|
| 177 |
Genel |
set-to i.
|
çarpışma |
|
| 178 |
Genel |
propensity (for/to) i.
|
-e eğilim |
|
| 179 |
Genel |
to-do i.
|
hayhuy |
|
| 180 |
Genel |
to-do i.
|
çıngar |
|
| 181 |
Genel |
up-to-date program i.
|
güncel program |
|
| 182 |
Genel |
putting on a belt during a master ceremony according to an ahi-order i.
|
şed kuşanma |
|
| 183 |
Genel |
to-do i.
|
gürültü |
|
| 184 |
Genel |
point-to-point air fare i.
|
yol üzerinde bir ara noktada konaklamaya ve başka tarifelerle birleştirilmeye imkan tanımayan tarife |
|
| 185 |
Genel |
will-to-power i.
|
güç istemi |
|
| 186 |
Genel |
invitation to tender i.
|
teklif isteme |
|
| 187 |
Genel |
invitation to tender i.
|
teklife davet |
|
| 188 |
Genel |
made-to-measure i.
|
(giysi) ısmarlama |
|
| 189 |
Genel |
aptness to i.
|
-e eğilimli olma |
|
| 190 |
Genel |
applicability to i.
|
-e uygulanabilme |
|
| 191 |
Genel |
adhesion to i.
|
-e sadık kalma |
|
| 192 |
Genel |
nothing to do i.
|
yapılacak bir şey yok |
|
| 193 |
Genel |
shoulder to cry on i.
|
ağlanacak omuz |
|
| 194 |
Genel |
shoulder to cry on i.
|
dert ortağı |
|
| 195 |
Genel |
the succession to the throne i.
|
tahtın varisi |
|
| 196 |
Genel |
one's accession to the throne i.
|
birinin tahta çıkması |
|
| 197 |
Genel |
twin back-to-back seats i.
|
ikili duvar oturma yeri |
|
| 198 |
Genel |
husband-to-wife violence i.
|
koca dayağı |
|
| 199 |
Genel |
love to nowhere i.
|
imkansız aşk |
|
| 200 |
Genel |
means to an end i.
|
sonuca götüren adım |
|
| 201 |
Genel |
means to an end i.
|
hedefe yönelik davranış |
|
| 202 |
Genel |
deliberate injury to one's own body i.
|
kendi kendini sakatlama |
|
| 203 |
Genel |
war to the death i.
|
ölümüne savaş |
|
| 204 |
Genel |
war to the death i.
|
ölesiye savaş |
|
| 205 |
Genel |
mandatory precautions (to be taken) i.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
| 206 |
Genel |
mandatory measures (to be taken) i.
|
(alınması) zorunlu önlemler |
|
| 207 |
Genel |
click to call i.
|
tek tuşla arama |
|
| 208 |
Genel |
ability to imitate i.
|
taklit becerisi |
|
| 209 |
Genel |
ability to imitate i.
|
taklit kabiliyeti |
|
| 210 |
Genel |
ability to imitate i.
|
taklit yeteneği |
|
| 211 |
Genel |
ability to act i.
|
rol kabiliyeti |
|
| 212 |
Genel |
path to success i.
|
başarıya giden yol |
|
| 213 |
Genel |
license to kill i.
|
öldürme yetkisi |
|
| 214 |
Genel |
low point (to be in something) i.
|
(bir işin) gelebileceği en berbat nokta |
|
| 215 |
Genel |
warning to stop i.
|
polisin dur ihtarı |
|
| 216 |
Genel |
next to kin i.
|
en yakın mirasçı |
|
| 217 |
Genel |
journey to hope i.
|
umuda yolculuk |
|
| 218 |
Genel |
visit to region i.
|
bölgeye ziyaret |
|
| 219 |
Genel |
legal procedures to follow i.
|
izlenecek yasal yollar |
|
| 220 |
Genel |
stone to death i.
|
recm |
|
| 221 |
Genel |
an affront to humanity i.
|
insanlık ayıbı |
|
| 222 |
Genel |
back to basics i.
|
köklere dönüş |
|
| 223 |
Genel |
place to see i.
|
görülecek yer |
|
| 224 |
Genel |
the point to be emphasized i.
|
üzerinde durulması gereken (nokta/husus vb.) |
|
| 225 |
Genel |
people waiting to be rescued i.
|
kurtarılmayı bekleyen vatandaşlar |
|
| 226 |
Genel |
a night to remember i.
|
hatırlanacak bir gece |
|
| 227 |
Genel |
ability to estimate i.
|
tahmin yeteneği/becerisi |
|
| 228 |
Genel |
returning back to school i.
|
okula dönme |
|
| 229 |
Genel |
claimant to the throne i.
|
tahta talip olan |
|
| 230 |
Genel |
experiences up to now i.
|
şu ana kadarki tecrübeler |
|
| 231 |
Genel |
contribution to education i.
|
eğitime destek |
|
| 232 |
Genel |
support to education i.
|
eğitime destek |
|
| 233 |
Genel |
ambition to make money i.
|
para kazanma hırsı |
|
| 234 |
Genel |
eagerness to work i.
|
çalışma azmi |
|
| 235 |
Genel |
determination to work i.
|
çalışma azmi |
|
| 236 |
Genel |
ride to conquer cancer i.
|
kanseri yenme yolculuğu |
|
| 237 |
Genel |
want to be a teacher i.
|
öğretmen olmak istemek |
|
| 238 |
Genel |
combination to the safe i.
|
kasanın şifresi |
|
| 239 |
Genel |
an alternative to i.
|
bir şeyin alternatifi |
|
| 240 |
Genel |
advise to use i.
|
kullanım tavsiyesi |
|
| 241 |
Genel |
advise to use i.
|
kullanma talimatı |
|
| 242 |
Genel |
right to interrogate i.
|
sorgulama/sorguya çekme hakkı |
|
| 243 |
Genel |
to the matter in hand i.
|
eldeki konu |
|
| 244 |
Genel |
determination of corrosion to a copper substrate i.
|
bakır taban malzemesinde korozyon tayini |
|
| 245 |
Genel |
workers exposed to heat i.
|
ısıya maruz kalan işçiler |
|
| 246 |
Genel |
suitability to the requirements i.
|
istenen özelliklere uygunluk |
|
| 247 |
Genel |
husband to be i.
|
müstakbel koca |
|
| 248 |
Genel |
to-go cup i.
|
(içeceğini alıp götürebilmen için kullanılan) plastik bardak |
|
| 249 |
Genel |
capability/ability to do work i.
|
iş yapabilme gücü/yeteneği |
|
| 250 |
Genel |
substances that are hazardous to nature i.
|
doğaya zarar veren maddeler |
|
| 251 |
Genel |
substances that are harmful to nature i.
|
doğaya zarar veren maddeler |
|
| 252 |
Genel |
the path to perfection i.
|
mükemmelliğe giden yol |
|
| 253 |
Genel |
the transition to higher education examination i.
|
ygs |
|
| 254 |
Genel |
the transition to higher education examination i.
|
yükseköğretime geçis sınavı |
|
| 255 |
Genel |
a student eager to learn i.
|
öğrenmeye meraklı öğrenci |
|
| 256 |
Genel |
one who loves to show off i.
|
gösteriş düşkünü |
|
| 257 |
Genel |
one who loves to show off i.
|
kovalak |
|
| 258 |
Genel |
the best way to learn language i.
|
dil öğrenmenin en iyi yolu |
|
| 259 |
Genel |
seat next to a female passenger i.
|
bayan yanına bilet |
|
| 260 |
Genel |
relaxation back to the ground state i.
|
elektronun temel enerji düzeyine geri dönmesi |
|
| 261 |
Genel |
accession to power i.
|
iktidara gelme |
|
| 262 |
Genel |
ability to progress i.
|
ilerleme kabiliyeti/yeteneği |
|
| 263 |
Genel |
resistance to change i.
|
değişime direnç |
|
| 264 |
Genel |
resistance to change i.
|
değişim direnci |
|
| 265 |
Genel |
matters of interest to someone i.
|
birinin ilgisini çekecek/onu ilgilendiren konular |
|
| 266 |
Genel |
reason to live i.
|
yaşamak için amaç |
|
| 267 |
Genel |
cultural places to visit i.
|
ziyaret edilecek kültürel yerler |
|
| 268 |
Genel |
the first person to go to space i.
|
uzaya giden ilk insan |
|
| 269 |
Genel |
first person to set foot on the moon i.
|
aya ilk ayak basan kişi |
|
| 270 |
Genel |
first person to step on the moon i.
|
aya ilk ayak basan kişi |
|
| 271 |
Genel |
human vulnerability to global environmental change i.
|
küresel çevre değişikliğine karşı insan hassasiyeti/savunmasızlığı |
|
| 272 |
Genel |
submission to god i.
|
huşu |
|
| 273 |
Genel |
failure to stop drill i.
|
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
|
| 274 |
Genel |
failure to stop drill i.
|
gövdeye iki kafaya tek atış |
|
| 275 |
Genel |
who wants to be a millionaire i.
|
kim milyoner olmak ister |
|
| 276 |
Genel |
seat next to a lady i.
|
bayan yanı koltuk |
|
| 277 |
Genel |
tendency to violence i.
|
şiddet eğilimi |
|
| 278 |
Genel |
peer-to-peer mentoring i.
|
akran danışmanlığı |
|
| 279 |
Genel |
assistant to the head i.
|
başyardımcı |
|
| 280 |
Genel |
heir to throne i.
|
tahtın varisi |
|
| 281 |
Genel |
heir to the throne i.
|
veliaht |
|
| 282 |
Genel |
ability to predict i.
|
tahmin yeteneği/becerisi |
|
| 283 |
Genel |
commute to work i.
|
işe gidiş |
|
| 284 |
Genel |
slave to the system i.
|
sistemin kölesi |
|
| 285 |
Genel |
lesson to be drawn i.
|
çıkarılacak ders |
|
| 286 |
Genel |
confinement to bed i.
|
yatalaklık |
|
| 287 |
Genel |
subject to load (sublo) i.
|
taşıyıcının, yer olduğu takdirde yolcuyu taşımayı kabul etmesi |
|
| 288 |
Genel |
coming to an end i.
|
tükenme |
|
| 289 |
Genel |
put to the sack f.
|
yağma etmek |
|
| 290 |
Genel |
be ranging to the f.
|
uzanmak |
|
| 291 |
Genel |
shut one's eyes to f.
|
görmezlikten gelmek |
|
| 292 |
Genel |
have nothing to say f.
|
diyeceği olmamak |
|
| 293 |
Genel |
be wise to f.
|
bilmek |
|
| 294 |
Genel |
pipe to f.
|
hoparlörlerle vermek |
|
| 295 |
Genel |
cause to go back f.
|
geriletmek |
|
| 296 |
Genel |
impart to f.
|
söylemek |
|
| 297 |
Genel |
be familiar to f.
|
aşina olmak |
|
| 298 |
Genel |
go to somebody's head f.
|
başını döndürmek |
|
| 299 |
Genel |
reduce to f.
|
sokmak |
|
| 300 |
Genel |
not to care f.
|
aldırmazlıktan gelmek |
|
| 301 |
Genel |
throw to the dogs f.
|
boşa harcamak |
|
| 302 |
Genel |
get up the nerve to f.
|
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
|
| 303 |
Genel |
give rise to thought f.
|
düşündürmek |
|
| 304 |
Genel |
be tantamount to f.
|
ile aynı olmak |
|
| 305 |
Genel |
pound somebody to a jelly f.
|
pestilini çıkarmak |
|
| 306 |
Genel |
be able to cope with f.
|
baş edebilmek |
|
| 307 |
Genel |
cause to be late f.
|
geç kalmasına neden olmak |
|
| 308 |
Genel |
do obeisance to f.
|
saygı göstermek |
|
| 309 |
Genel |
take to f.
|
hoşlanmaya başlamak |
|
| 310 |
Genel |
floor goes to f.
|
sözü vermek |
|
| 311 |
Genel |
convert to f.
|
çevirmek |
|
| 312 |
Genel |
have to do with f.
|
ile ilgisi olmak |
|
| 313 |
Genel |
be nailed to the spot f.
|
mıhlanmak |
|
| 314 |
Genel |
be enough to make a saint swear f.
|
dinden imandan çıkarmak |
|
| 315 |
Genel |
not to take any notice of f.
|
dikkate almamak |
|
| 316 |
Genel |
give one's kind regards to f.
|
selam söylemek |
|
| 317 |
Genel |
serve as an offset to something f.
|
bir şeyin güzelliğini belirtmek |
|
| 318 |
Genel |
come home to f.
|
kafasına dank etmek |
|
| 319 |
Genel |
resign oneself to f.
|
teslim olmak |
|
| 320 |
Genel |
do obeisance to f.
|
hürmet etmek |
|
| 321 |
Genel |
go to polls f.
|
oy kullanmak |
|
| 322 |
Genel |
cause to be brought f.
|
getirtmek |
|
| 323 |
Genel |
apologize to f.
|
itizar etmek |
|
| 324 |
Genel |
come to naught f.
|
suya düşmek |
|
| 325 |
Genel |
get around to f.
|
vakit ayırıp bir şeyi yapmak |
|
| 326 |
Genel |
bore someone to tears f.
|
birinin canını çok sıkmak |
|
| 327 |
Genel |
come up to f.
|
tutturmak (belirli bir seviyeyi) |
|
| 328 |
Genel |
make bold to f.
|
cüret etmek |
|
| 329 |
Genel |
hold a candle to f.
|
karşılaştırmak |
|
| 330 |
Genel |
(a bugle) to blow f.
|
boru çalmak |
|
| 331 |
Genel |
come to the fore f.
|
öne geçmek |
|
| 332 |
Genel |
pay one's court to f.
|
kur yapmak |
|
| 333 |
Genel |
tie in to f.
|
ile bağlantı kurmak |
|
| 334 |
Genel |
not to be enough f.
|
eksik gelmek |
|
| 335 |
Genel |
cause to mate f.
|
çiftleştirmek |
|
| 336 |
Genel |
not to care f.
|
umursamamak |
|
| 337 |
Genel |
remember somebody to somebody f.
|
selamını söylemek |
|
| 338 |
Genel |
agree to do the same thing f.
|
sözbirliği etmek |
|
| 339 |
Genel |
hitch the horses to a carriage f.
|
arabaya koşmak |
|
| 340 |
Genel |
attribute to f.
|
kondurmak |
|
| 341 |
Genel |
sink to the bottom f.
|
dibine çökmek |
|
| 342 |
Genel |
cause to break f.
|
kırılmasına neden olmak |
|
| 343 |
Genel |
be wedded to f.
|
bağlanmak |
|
| 344 |
Genel |
to be sufficient f.
|
idare etmek |
|
| 345 |
Genel |
remain true to one's word f.
|
sözüne sadık kalmak |
|
| 346 |
Genel |
be unable to settle a matter f.
|
işin içinden çıkamamak |
|
| 347 |
Genel |
go to earth f.
|
araziye uymak |
|
| 348 |
Genel |
hold on to f.
|
bırakmamak |
|
| 349 |
Genel |
give a reward to somebody f.
|
mükafatlandırmak |
|
| 350 |
Genel |
be up to f.
|
üstesinden gelebilmek |
|
| 351 |
Genel |
to be snubbed f.
|
ağzının payını almak |
|
| 352 |
Genel |
come to pass f.
|
meydana gelmek |
|
| 353 |
Genel |
redound to f.
|
artırmak |
|
| 354 |
Genel |
bring to life f.
|
canlandırmak |
|
| 355 |
Genel |
bring to light f.
|
meydana çıkarmak |
|
| 356 |
Genel |
drink to excess f.
|
içkiyi fazla kaçırmak |
|
| 357 |
Genel |
admit to bail f.
|
kefaletle serbest bırakmak |
|
| 358 |
Genel |
attach great importance to f.
|
büyük önem vermek |
|
| 359 |
Genel |
be unable to think f.
|
kafa kalmamak |
|
| 360 |
Genel |
go to town f.
|
çok başarılı olmak |
|
| 361 |
Genel |
cause to migrate f.
|
göçürmek |
|
| 362 |
Genel |
go down on one's knees to f.
|
diz çökmek |
|
| 363 |
Genel |
call someone to account f.
|
birinden hesap sormak |
|
| 364 |
Genel |
come to an end f.
|
tükenmek |
|
| 365 |
Genel |
leave something to rest f.
|
dinlenmeye bırakmak |
|
| 366 |
Genel |
go to great expense f.
|
büyük masrafa girmek |
|
| 367 |
Genel |
cut someone to the quick f.
|
birisini çok fazla eleştirerek üzmek |
|
| 368 |
Genel |
rally to f.
|
yardımına koşmak |
|
| 369 |
Genel |
be a witness to f.
|
tanık olmak |
|
| 370 |
Genel |
bring someone to his knees f.
|
birini yola getirmek |
|
| 371 |
Genel |
bring to life f.
|
diriltmek |
|
| 372 |
Genel |
succeed to f.
|
varis olarak sahip olmak |
|
| 373 |
Genel |
talk somebody to death f.
|
kafese almak |
|
| 374 |
Genel |
not to call f.
|
aramamak |
|
| 375 |
Genel |
go to jail f.
|
deliğe girmek |
|
| 376 |
Genel |
call somebody to account for f.
|
hesap sormak |
|
| 377 |
Genel |
resign to f.
|
vermek |
|
| 378 |
Genel |
add up to f.
|
demek olmak |
|
| 379 |
Genel |
lend help to f.
|
yardım etmek |
|
| 380 |
Genel |
appeal to f.
|
sarmak |
|
| 381 |
Genel |
impart to f.
|
vermek |
|
| 382 |
Genel |
make an objection to f.
|
itiraz etmek |
|
| 383 |
Genel |
go to one's head f.
|
başını döndürmek |
|
| 384 |
Genel |
take to heart f.
|
içerlemek |
|
| 385 |
Genel |
stick to f.
|
terketmemek |
|
| 386 |
Genel |
attribute a meaning to f.
|
anlam yüklemek |
|
| 387 |
Genel |
go to see f.
|
ziyaretine gitmek |
|
| 388 |
Genel |
stick up to f.
|
karşı koymak |
|
| 389 |
Genel |
bring to an end f.
|
bitirmek |
|
| 390 |
Genel |
put an animal to sleep f.
|
hayvanı iğneyle verilen ilaçla öldürmek |
|
| 391 |
Genel |
set fire to f.
|
tutuşturmak |
|
| 392 |
Genel |
be of help to f.
|
faydası dokunmak |
|
| 393 |
Genel |
open to traffic f.
|
trafiğe açmak |
|
| 394 |
Genel |
come to a decision f.
|
karara varmak |
|
| 395 |
Genel |
put a stop to f.
|
nokta koymak |
|
| 396 |
Genel |
bring to an end f.
|
nokta koymak |
|
| 397 |
Genel |
(for one) to be worthwhile f.
|
adamdan saymak |
|
| 398 |
Genel |
force somebody to pay money f.
|
haraca bağlamak |
|
| 399 |
Genel |
pull something to f.
|
bir şeyi çekerek kapamak |
|
| 400 |
Genel |
play to the crowd f.
|
tribünlere oynamak |
|
| 401 |
Genel |
burn to ground f.
|
yanıp kül olmak |
|
| 402 |
Genel |
put something forward to f.
|
toplantı tarihini ileri almak |
|
| 403 |
Genel |
put an end to f.
|
bitirmek |
|
| 404 |
Genel |
be so pleased to f.
|
çok memnun olmak |
|
| 405 |
Genel |
reconcile oneself to f.
|
ısınmak |
|
| 406 |
Genel |
walk up to f.
|
yaklaşmak |
|
| 407 |
Genel |
be pertinent to f.
|
ilgisi olmak |
|
| 408 |
Genel |
signal to stop f.
|
durma sinyali vermek |
|
| 409 |
Genel |
pull to shreds f.
|
didiklemek |
|
| 410 |
Genel |
make no pretensions to f.
|
iddiasında olmamak |
|
| 411 |
Genel |
switch to f.
|
çevirmek |
|
| 412 |
Genel |
cause to change shape f.
|
şeklinin değişmesine neden olmak |
|
| 413 |
Genel |
find a place to live f.
|
başını sokmak |
|
| 414 |
Genel |
begin to flag f.
|
yorulmaya başlamak |
|
| 415 |
Genel |
take to one's heels f.
|
kirişi kırmak |
|
| 416 |
Genel |
stand back to back f.
|
sırt sırta vermek |
|
| 417 |
Genel |
forward to f.
|
göndermek |
|
| 418 |
Genel |
not to attach f.
|
takmamak |
|
| 419 |
Genel |
not to turn a hair f.
|
tınmamak |
|
| 420 |
Genel |
turn a deaf ear to f.
|
kulak asmamak |
|
| 421 |
Genel |
pertain to f.
|
ile ilgisi olmak |
|
| 422 |
Genel |
throw open to f.
|
açmak (bir yeri birine) |
|
| 423 |
Genel |
be unable to slow down f.
|
hızını alamamak |
|
| 424 |
Genel |
make a brief visit to f.
|
uğramak |
|
| 425 |
Genel |
turn a deaf ear to f.
|
kulaklarını tıkamak |
|
| 426 |
Genel |
not to turn a hair f.
|
kılını kıpırdatmamak |
|
| 427 |
Genel |
stand up to f.
|
dayanmak (bir şeye) |
|
| 428 |
Genel |
not to have a good word to say for f.
|
hep tenkit etmek |
|
| 429 |
Genel |
resign oneself to f.
|
boyun eğmek |
|
| 430 |
Genel |
make advances to somebody f.
|
asılmak |
|
| 431 |
Genel |
ascribe to f.
|
yakıştırmak |
|
| 432 |
Genel |
call somebody to account f.
|
hesap sormak |
|
| 433 |
Genel |
feel compelled to do f.
|
zorunluluk hissetmek |
|
| 434 |
Genel |
pretend to be a poet f.
|
şairlik taslamak |
|
| 435 |
Genel |
go to all lengths f.
|
her çareyi kullanmak |
|
| 436 |
Genel |
be liable to f.
|
maruz kalmak |
|
| 437 |
Genel |
threaten somebody to get f.
|
kapıya dayanmak |
|
| 438 |
Genel |
be very pleased to f.
|
çok memnun olmak |
|
| 439 |
Genel |
endear somebody to somebody f.
|
sevdirmek |
|
| 440 |
Genel |
bring to mind f.
|
hatırlatmak |
|
| 441 |
Genel |
not to wish f.
|
arzu etmemek |
|
| 442 |
Genel |
be supposed to f.
|
zannedilmek |
|
| 443 |
Genel |
go to extremes f.
|
ifrata kaçmak |
|
| 444 |
Genel |
run over to f.
|
gidivermek |
|
| 445 |
Genel |
call back to mind f.
|
aklına getirmek |
|
| 446 |
Genel |
take to one's heel f.
|
tabanları yağlamak |
|
| 447 |
Genel |
stand up to f.
|
dayanıklı olmak (bir şeye karşı) |
|
| 448 |
Genel |
come back to somebody f.
|
aklına gelmek |
|
| 449 |
Genel |
ask somebody to leave a deposit f.
|
kapora istemek |
|
| 450 |
Genel |
give countenance to f.
|
desteklemek |
|
| 451 |
Genel |
retract to f.
|
geri çekmek |
|
| 452 |
Genel |
put someone to shame f.
|
utandırmak (birini) |
|
| 453 |
Genel |
adhere to f.
|
sıkıca yapışmak |
|
| 454 |
Genel |
apply oneself to f.
|
bütün dikkatini bir işe çevirmek |
|
| 455 |
Genel |
call to mind f.
|
hatırlatmak |
|
| 456 |
Genel |
put somebody to confusion f.
|
mahcup etmek |
|
| 457 |
Genel |
be insensitive to f.
|
hassas olmamak |
|
| 458 |
Genel |
be a witness to f.
|
bir şeyin kanıtı olmak |
|
| 459 |
Genel |
come to one's senses f.
|
uslanmak |
|
| 460 |
Genel |
subscribe to f.
|
bağışta bulunmak |
|
| 461 |
Genel |
have nothing to show for it f.
|
elinde ne yaptığını gösterecek hiçbir şey olmamak |
|
| 462 |
Genel |
cause harm to f.
|
zarara yol açmak |
|
| 463 |
Genel |
come to naught f.
|
ziyan olmak |
|
| 464 |
Genel |
add up to f.
|
tutmak (bir yekun) |
|
| 465 |
Genel |
be a burden to f.
|
ağırlık olmak |
|
| 466 |
Genel |
agree to give in marriage f.
|
söz kesmek |
|
| 467 |
Genel |
come to a pinch f.
|
dara gelmek |
|
| 468 |
Genel |
occur to one f.
|
aklına gelmek |
|
| 469 |
Genel |
be out to lunch f.
|
öğle yemeği yemeye çıkmış olmak |
|
| 470 |
Genel |
go counter to f.
|
zıt gitmek |
|
| 471 |
Genel |
give weight to f.
|
önem vermek |
|
| 472 |
Genel |
(something) to be clearly explained f.
|
açıkça anlatılmak |
|
| 473 |
Genel |
come to close quarters f.
|
cenkleşmek |
|
| 474 |
Genel |
cotton to f.
|
anlamak |
|
| 475 |
Genel |
be privy to someone's secrets f.
|
birinin sırdaşı olmak |
|
| 476 |
Genel |
swarm to a place f.
|
üşüşmek |
|
| 477 |
Genel |
preach to f.
|
vazetmek |
|
| 478 |
Genel |
escheat an estate to somebody f.
|
bir mülkü birine bırakmak |
|
| 479 |
Genel |
cut off one's nose to spite one's face f.
|
papaza kızıp oruç bozmak |
|
| 480 |
Genel |
be so kind as to f.
|
lütfetmek |
|
| 481 |
Genel |
put to flight f.
|
kaçırmak |
|
| 482 |
Genel |
put somebody to inconvenience f.
|
sıkıntı vermek |
|
| 483 |
Genel |
decide to take the plunge f.
|
bir şeyi yapmaya karar vermek |
|
| 484 |
Genel |
be unable to cope with f.
|
baş edememek |
|
| 485 |
Genel |
turn to sugar f.
|
bal vb şekerlenmek |
|
| 486 |
Genel |
set someone to work f.
|
birini işe koşmak |
|
| 487 |
Genel |
be broken to smithereens f.
|
paramparça olmak |
|
| 488 |
Genel |
make reference to f.
|
bahsetmek |
|
| 489 |
Genel |
put something to rest f.
|
nahoş bir olayı unutmak ve sanki olmamış gibi davranmak |
|
| 490 |
Genel |
have money to burn f.
|
aşırı para harcamak |
|
| 491 |
Genel |
be equal to f.
|
bir olmak |
|
| 492 |
Genel |
turn something to one's purpose f.
|
bir şeyden yararlanmak |
|
| 493 |
Genel |
go back to work f.
|
işbaşı yapmak |
|
| 494 |
Genel |
be appointed to f.
|
tayini çıkmak |
|
| 495 |
Genel |
address oneself to f.
|
koyulmak |
|
| 496 |
Genel |
be doomed to f.
|
kötü bir şeye mahkum olmak |
|
| 497 |
Genel |
put to the blush f.
|
utandırmak |
|
| 498 |
Genel |
conduce to f.
|
yardım etmek |
|
| 499 |
Genel |
commit to prison f.
|
hapse mahkum etmek |
|
| 500 |
Genel |
drink to f.
|
ıslatmak |
|
