|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
not know what to do f.
|
ne yapacağını bilmemek |
|
General |
|
2 |
Genel |
to do list i.
|
yapılacakların listesi |
|
3 |
Genel |
agreement on what to do i.
|
ağızbirliği |
|
4 |
Genel |
to do list i.
|
yapılacaklar listesi |
|
5 |
Genel |
things to do i.
|
iş |
|
6 |
Genel |
nothing to do i.
|
yapacak bir şey yok |
|
7 |
Genel |
the right way to do (something) i.
|
yol erkan |
|
8 |
Genel |
how-to-do-it book i.
|
el kitabı |
|
9 |
Genel |
well-to-do family i.
|
varlıklı aile |
|
10 |
Genel |
getting ready to do business i.
|
iş yapmaya hazır hale gelme |
|
11 |
Genel |
well-to-do man i.
|
zengin adam |
|
|
12 |
Genel |
nothing to do i.
|
yapılacak bir şey yok |
|
13 |
Genel |
things to do i.
|
yapılması gerekenler |
|
14 |
Genel |
capability/ability to do work i.
|
iş yapabilme gücü/yeteneği |
|
15 |
Genel |
things to do during an earthquake i.
|
deprem anında yapılması gerekenler |
|
16 |
Genel |
things to do during an earthquake i.
|
deprem anında yapılacaklar |
|
17 |
Genel |
things to do during an earthquake i.
|
deprem anında yapılması gereken şeyler |
|
18 |
Genel |
to-do [dialect] i.
|
resmi kutlama |
|
19 |
Genel |
to-do [dialect] i.
|
şaşaalı parti |
|
20 |
Genel |
to-do [dialect] i.
|
alışılmadık tarzda şov |
|
21 |
Genel |
give (someone) a chance (to do something) f.
|
meydan vermek |
|
22 |
Genel |
start out to do something f.
|
belirli bir amaç güderek yola çıkmak |
|
23 |
Genel |
find time to do something f.
|
eli değmek |
|
24 |
Genel |
be hard put to do something f.
|
akla karayı seçmek |
|
25 |
Genel |
not to fail to do something f.
|
geri kalmamak |
|
26 |
Genel |
presume to do something f.
|
kalkışmak |
|
27 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
ilişkisini kesmek |
|
28 |
Genel |
not to fail to do f.
|
geri kalmamak |
|
29 |
Genel |
be disposed to do something f.
|
istekli olmak |
|
30 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
ile hiçbir ilgisi olmamak |
|
31 |
Genel |
disdain to do something f.
|
bir şey yapmaya tenezzül etmemek |
|
|
32 |
Genel |
position oneself to do something f.
|
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için) |
|
33 |
Genel |
be unable to do something f.
|
acze düşmek |
|
34 |
Genel |
be anxious for someone to do something f.
|
birinin bir şeyi yapmasını çok istemek |
|
35 |
Genel |
be unable to bring oneself (to do something) f.
|
nefsine yedirememek |
|
36 |
Genel |
be loath to do something f.
|
bir şeyi yapmayı hiç istememek |
|
37 |
Genel |
find the right person to do a job f.
|
adamını bulmak |
|
38 |
Genel |
get ready to do business f.
|
iş yapmaya hazır hale gelmek |
|
39 |
Genel |
be unwilling to do f.
|
isteksiz olmak |
|
40 |
Genel |
be disposed to do something f.
|
hevesli olmak |
|
41 |
Genel |
find a way to do something f.
|
bir şeye çare bulmak |
|
42 |
Genel |
be obliged to do f.
|
zorunda kalmak |
|
43 |
Genel |
be able to do f.
|
yapabilmek için |
|
44 |
Genel |
have no business to do something f.
|
hakkı olmamak |
|
45 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
ile hiçbir ilişkisi olmamak |
|
46 |
Genel |
have sudden wish to do something f.
|
aklına esmek |
|
47 |
Genel |
presume to do something f.
|
cüret etmek |
|
48 |
Genel |
have the face to do something f.
|
yüzü tutmak |
|
49 |
Genel |
be unable to do something f.
|
aciz olmak |
|
50 |
Genel |
prevail on somebody to do something f.
|
razı etmek |
|
51 |
Genel |
be obliged to do f.
|
zorunda olmak |
|
52 |
Genel |
agree to do the same thing f.
|
sözbirliği etmek |
|
53 |
Genel |
have to do with f.
|
ile ilgisi olmak |
|
54 |
Genel |
have something to do with f.
|
alakası olmak |
|
55 |
Genel |
vow not to do it again f.
|
tövbe etmek |
|
56 |
Genel |
show someone the way to do something f.
|
birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek |
|
57 |
Genel |
strain every nerve (to do something) f.
|
şartlarını zorlamak |
|
58 |
Genel |
not to be able to do anything f.
|
elinden bir şey gelmemek |
|
59 |
Genel |
be loath to do something f.
|
bir şeyi yapmaktan çekinmek |
|
60 |
Genel |
feel compelled to do f.
|
zorunluluk hissetmek |
|
61 |
Genel |
be pleased to do something f.
|
bir şeyi memnuniyetle yapmak |
|
62 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
alakası olmamak |
|
63 |
Genel |
be obliged to do something f.
|
bir şeyi yapmaya mecbur olmak |
|
64 |
Genel |
be obliged to do something f.
|
mahkum olmak |
|
65 |
Genel |
have something to do with f.
|
ilişkisi olmak |
|
66 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
ilgisi olmamak |
|
67 |
Genel |
look for a way to do something f.
|
bir şeyin çaresine bakmak |
|
68 |
Genel |
take the trouble to do something f.
|
zahmet edip bir şey yapmak |
|
69 |
Genel |
take the liberty to do f.
|
cüret etmek |
|
70 |
Genel |
find a way to (do something) f.
|
çare aramak |
|
71 |
Genel |
attempt to do the impossible f.
|
iğne ile kuyu kazmak |
|
|
72 |
Genel |
make a vow to do something f.
|
bir şey yapmaya ant içmek |
|
73 |
Genel |
stop having anything to do with somebody f.
|
alışverişi kesmek |
|
74 |
Genel |
egg somebody on to do something f.
|
dolduruşa getirmek |
|
75 |
Genel |
force somebody to do something f.
|
gırtlağına basmak |
|
76 |
Genel |
have something to do with f.
|
ilgisi olmak |
|
77 |
Genel |
set oneself to do something f.
|
koyulmak |
|
78 |
Genel |
be unqualified to do something f.
|
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak |
|
79 |
Genel |
look for a way to do f.
|
çaresine bakmak |
|
80 |
Genel |
not feel the need (to do something) f.
|
gerek görmemek |
|
81 |
Genel |
not feel the need (to do something) f.
|
gerek duymamak |
|
82 |
Genel |
consider it necessary (to do sth) f.
|
gerekli görmek |
|
83 |
Genel |
get ready to do something f.
|
kolları sıvamak |
|
84 |
Genel |
determine (to do something) f.
|
azmetmek |
|
85 |
Genel |
not to be reluctant to do f.
|
çekinmemek |
|
86 |
Genel |
find the right thing to do f.
|
doğruyu bulmak |
|
87 |
Genel |
not mean to do so f.
|
böyle olsun istememek |
|
88 |
Genel |
not mean to do so f.
|
böyle olmasını istememek |
|
89 |
Genel |
not mean to do so f.
|
böyle yapmak istememek |
|
90 |
Genel |
learn how to do something f.
|
bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek |
|
91 |
Genel |
fall over oneself to do something f.
|
birşeyi yapmakta çok istekli olmak |
|
92 |
Genel |
get hard (to do) f.
|
güce sarmak |
|
93 |
Genel |
oblige (someone) to (do something) f.
|
mecbur bırakmak |
|
94 |
Genel |
force (someone) to (do something) f.
|
mecbur bırakmak |
|
95 |
Genel |
make it possible (for somebody) to do something f.
|
zemin sunmak |
|
96 |
Genel |
have to do (with) f.
|
dahili olmak |
|
97 |
Genel |
not mean to do so f.
|
öyle olsun istememek |
|
98 |
Genel |
not mean to do so f.
|
öyle yapmak istememek |
|
99 |
Genel |
not mean to do so f.
|
öyle olmasını istememek |
|
100 |
Genel |
find the way to do (something) f.
|
yolunu bulmak |
|
101 |
Genel |
make (someone) straighten up and do as he is supposed to do f.
|
yola getirmek |
|
102 |
Genel |
straighten up and do as one is supposed to do f.
|
yola gelmek |
|
103 |
Genel |
undertake to do f.
|
görev edinmek |
|
104 |
Genel |
take the trouble to do something f.
|
zahmete katlanmak |
|
105 |
Genel |
have nothing else to do f.
|
yapacak bir şeyi kalmamak |
|
106 |
Genel |
have nothing to do f.
|
yapacak bir şeyi kalmamak |
|
107 |
Genel |
have nothing else to do f.
|
yapacak başka bir şeyi kalmamak |
|
108 |
Genel |
have nothing else (left) to do f.
|
yapacak bir şeyi kalmamak |
|
109 |
Genel |
got nothing left to do f.
|
yapacak bir şeyi kalmamak |
|
110 |
Genel |
position oneself to do something f.
|
-e uygun pozisyona girmek |
|
111 |
Genel |
have to do with f.
|
ile bir ilgisi olmak |
|
112 |
Genel |
have nothing to do with f.
|
ile ilgisi olmamak |
|
113 |
Genel |
need to do f.
|
gereği hissetmek |
|
114 |
Genel |
take care not to do f.
|
bir şeyi yapmamaya dikkat etmek |
|
115 |
Genel |
have lots of things to do f.
|
yapacak çok şeyi olmak |
|
116 |
Genel |
have many things to do f.
|
yapacak çok şeyi olmak |
|
117 |
Genel |
have a lot to do f.
|
yapacak çok şeyi olmak |
|
118 |
Genel |
not to have anything to do with something f.
|
uzaktan yakından ilgisi olmamak |
|
119 |
Genel |
have many things to do f.
|
yapacak çok işi olmak |
|
120 |
Genel |
have a lot to do f.
|
yapacak çok işi olmak |
|
121 |
Genel |
have lots of things to do f.
|
yapacak çok işi olmak |
|
122 |
Genel |
manage to do f.
|
yapabilmek |
|
123 |
Genel |
have little to do f.
|
yapacak çok az şeyi olmak |
|
124 |
Genel |
need a heck of a knack to do f.
|
ustalık gerektirmek |
|
125 |
Genel |
have nothing to do f.
|
yapacak bir şeyi olmamak |
|
126 |
Genel |
oblige someone to do (something) f.
|
mecbur kılmak |
|
127 |
Genel |
oblige someone to do (something) f.
|
mecbur bırakmak |
|
128 |
Genel |
ask someone to do something f.
|
birinden ricada bulunmak |
|
129 |
Genel |
request someone to do something f.
|
birinden rica etmek |
|
130 |
Genel |
request someone to do something f.
|
birinden ricada bulunmak |
|
131 |
Genel |
ask someone to do something f.
|
birinden rica etmek |
|
132 |
Genel |
ask for someone to do something f.
|
birinden rica etmek |
|
133 |
Genel |
ask for someone to do something f.
|
birinden ricada bulunmak |
|
134 |
Genel |
live to do something f.
|
bir amaç uğruna yaşamak |
|
135 |
Genel |
have nothing to do with something f.
|
birşeyle ilgisi olmamak |
|
136 |
Genel |
make so bold as to do something f.
|
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak |
|
137 |
Genel |
be so bold as to do something f.
|
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
|
138 |
Genel |
be so bold as to do something f.
|
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak |
|
139 |
Genel |
be the last person (to do something) f.
|
(bir şeyi yapacak) son kişi olmak |
|
140 |
Genel |
make so bold as to do something f.
|
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak |
|
141 |
Genel |
give someone the chance to do the right thing f.
|
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek |
|
142 |
Genel |
drive someone to do something f.
|
birisini bir şey yapmaya itmek |
|
143 |
Genel |
drive someone to do something f.
|
birisini bir şeye yapmaya zorlamak |
|
144 |
Genel |
empower someone to do something f.
|
birine bir şey yapması için yetki vermek |
|
145 |
Genel |
enable someone to do something f.
|
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
|
146 |
Genel |
encourage someone to do something f.
|
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
|
147 |
Genel |
entreat someone to do something f.
|
birine bir şey yapması için yalvarmak |
|
148 |
Genel |
take the first step to do something f.
|
(bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak |
|
149 |
Genel |
have a lot to do f.
|
yapılacak çok şey/şeyi olmak |
|
150 |
Genel |
happen to do f.
|
(bir şeyler) yapacağı tutmak |
|
151 |
Genel |
lead someone to do something f.
|
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak |
|
152 |
Genel |
make ready to do f.
|
yapmaya hazırlanmak |
|
153 |
Genel |
prepare to do f.
|
yapmaya hazırlanmak |
|
154 |
Genel |
be (very) hard to do f.
|
yapması (çok) zor olmak |
|
155 |
Genel |
have other thing to do f.
|
yapacak başka işleri olmak |
|
156 |
Genel |
refuse to do something f.
|
bir şeyi yapmayı reddetmek |
|
157 |
Genel |
ask someone to do something f.
|
birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek |
|
158 |
Genel |
decide to do something f.
|
bir şeyi yapmaya karar vermek |
|
159 |
Genel |
try to do something f.
|
bir şeyler yapmaya çalışmak |
|
160 |
Genel |
convince someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
|
161 |
Genel |
take a moment (for something/to do something) f.
|
(bir şey için) bir dakikasını ayırmak |
|
162 |
Genel |
take a moment (for something/to do something) f.
|
(bir şey için) bir dakika ayırmak |
|
163 |
Genel |
have yet to (do something) f.
|
henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem |
|
164 |
Genel |
prompt someone to do f.
|
birini bir şey yapmaya teşvik etmek/itmek |
|
165 |
Genel |
find enough courage (to do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak |
|
166 |
Genel |
bring oneself to do something f.
|
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak |
|
167 |
Genel |
stop to do something f.
|
bir şeyi yapmak için durmak |
|
168 |
Genel |
stop to do something f.
|
durup bir şeyi yapmak |
|
169 |
Genel |
do what he/she meant to do f.
|
yapmak için doğduğu şeyi yapmak |
|
170 |
Genel |
allow somebody to do something f.
|
birinin bir şey yapmasına izin vermek |
|
171 |
Genel |
encourage someone to do something f.
|
birini bir konuda/alanda cesaretlendirmek |
|
172 |
Genel |
be powerless to do f.
|
bir şeyi yapacak gücü olmamak |
|
173 |
Genel |
be pleased to do a thing f.
|
yapmaktan memnun olmak |
|
174 |
Genel |
be pleased to do a thing f.
|
bir şeyi yapmayı arzulamak |
|
175 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak niyetinde olmak |
|
176 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak amacında olmak |
|
177 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmayı amaçlamak |
|
178 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak gayesinde olmak |
|
179 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmayı planlamak |
|
180 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak istemek |
|
181 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak niyetinde olmak |
|
182 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak amacında olmak |
|
183 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmayı amaçlamak |
|
184 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak gayesinde olmak |
|
185 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmayı planlamak |
|
186 |
Genel |
aim to do f.
|
yapmak istemek |
|
187 |
Genel |
be careful not to (do something) f.
|
(bir şey yapmamaya) dikkat etmek |
|
188 |
Genel |
be careful not to (do something) f.
|
(bir şey yapmamaya) özen göstermek |
|
189 |
Genel |
have to do with f.
|
… ile ilgilenmek |
|
190 |
Genel |
have to do with f.
|
uğraşmak |
|
191 |
Genel |
have to do f.
|
yapmak zorunda olmak |
|
192 |
Genel |
apt to do something s.
|
meyyal |
|
193 |
Genel |
apt to do something s.
|
mütemayil |
|
194 |
Genel |
qualified (to do something) s.
|
uygun nitelikte |
|
195 |
Genel |
with nothing to do s.
|
işsiz güçsüz |
|
196 |
Genel |
scheduled to do something s.
|
programlanmış |
|
197 |
Genel |
scheduled to do something s.
|
(olması/gerçekleşmesi) planlanmış |
|
198 |
Genel |
slated to do something s.
|
(olması/gerçekleşmesi) planlanmış |
|
Phrasals |
|
199 |
Öbek Fiiller |
admire to (do something) f.
|
(bir şeyi) yapmayı çok istemek |
|
200 |
Öbek Fiiller |
admire to (do something) f.
|
(bir şeyi) seve seve yapmak |
|
201 |
Öbek Fiiller |
incumbent upon someone to do something f.
|
bir şeyi yapma/söyleme zorunluluğu duymak |
|
202 |
Öbek Fiiller |
forget to do something f.
|
bir şeyi yapmayı unutmak |
|
203 |
Öbek Fiiller |
tempt someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya ayartmak |
|
204 |
Öbek Fiiller |
force someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya zorlamak |
|
205 |
Öbek Fiiller |
entice someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya ayartmak |
|
206 |
Öbek Fiiller |
entice someone to do something f.
|
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak |
|
207 |
Öbek Fiiller |
be/get ready (to do something) f.
|
bir şey yapmaya hazırlanmak |
|
208 |
Öbek Fiiller |
neglect to do something f.
|
bir şeyi yapmayı unutmak/ihmal etmek |
|
209 |
Öbek Fiiller |
instigate someone to do something f.
|
birini bir şeyi yapması için kışkırtmak |
|
210 |
Öbek Fiiller |
tempt someone to do something f.
|
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak |
|
211 |
Öbek Fiiller |
motion for someone to do something f.
|
birine bir şey yapması için elle işaret etmek |
|
212 |
Öbek Fiiller |
push someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya zorlamak |
|
213 |
Öbek Fiiller |
request someone to do something f.
|
birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek |
|
214 |
Öbek Fiiller |
urge someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya zorlamak |
|
215 |
Öbek Fiiller |
incumbent upon someone to do something f.
|
bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek |
|
216 |
Öbek Fiiller |
slated to do something f.
|
programlanmış |
|
217 |
Öbek Fiiller |
deign to do something f.
|
(bir şeyi yapmaya) tenezzül etmek |
|
218 |
Öbek Fiiller |
be allowed to do something f.
|
(bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak |
|
219 |
Öbek Fiiller |
entitle (one) to (do something) f.
|
birinin bir şeyi yapmasına izin vermek |
|
220 |
Öbek Fiiller |
entitle (one) to (do something) f.
|
birine bir yetki vermek |
|
221 |
Öbek Fiiller |
entitle (one) to (do something) f.
|
birini yetkilendirmek |
|
222 |
Öbek Fiiller |
entitle someone to do something f.
|
birine bir şey yapma hakkını vermek |
|
223 |
Öbek Fiiller |
entitle someone to do something f.
|
birinin bir şeyi yapmasına olanak tanımak |
|
224 |
Öbek Fiiller |
entitle someone to do something f.
|
birine geçiş izni vermek/tanımak |
|
225 |
Öbek Fiiller |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
bir şey yapmaya razı etmek |
|
226 |
Öbek Fiiller |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
bir şey yapmaya zorlamak |
|
227 |
Öbek Fiiller |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
bir şey yapmaya ikna etmek |
|
228 |
Öbek Fiiller |
coax (someone or something) to (do something) f.
|
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey) yapmaya ikna etmek ya da zorlamak |
|
229 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(bir şey yapma) yetkisini (birine) vermek |
|
230 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmada birini) yetkilendirmek |
|
231 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmada birini) yetkili kılmak |
|
232 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(birine) güç vermek |
|
233 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(birine) güç kazandırmak |
|
234 |
Öbek Fiiller |
empower (someone) to (do something) f.
|
(birini) güçlendirmek |
|
235 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya çabalamak |
|
236 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya çaba harcamak |
|
237 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya çaba göstermek |
|
238 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya gayret etmek |
|
239 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya uğraşmak |
|
240 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya uğraş vermek |
|
241 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya çalışmak |
|
242 |
Öbek Fiiller |
endeavor to (do something) f.
|
(bir şey) yapmaya emek vermek |
|
243 |
Öbek Fiiller |
enjoin to (do something) f.
|
(bir şey yapması) hükmünü vermek |
|
244 |
Öbek Fiiller |
enjoin to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) emretmek |
|
245 |
Öbek Fiiller |
enjoin to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) buyurmak |
|
246 |
Öbek Fiiller |
enjoin to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) tembih etmek |
|
247 |
Öbek Fiiller |
enjoin to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) istemek |
|
248 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapması) hükmünü vermek |
|
249 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapmasını) emretmek |
|
250 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapmasını) buyurmak |
|
251 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapmasını) tembih etmek |
|
252 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapmasını) tembihlemek |
|
253 |
Öbek Fiiller |
enjoin someone to do something f.
|
(bir şey yapmasını) istemek |
|
254 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) tembih etmek |
|
255 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) tembihlemek |
|
256 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) öğüt vermek |
|
257 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) öğütlemek |
|
258 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak |
|
259 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek |
|
260 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek |
|
261 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapmasını) tavsiye etmek |
|
262 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek |
|
263 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek |
|
264 |
Öbek Fiiller |
exhort (one) to (do something) f.
|
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek |
|
265 |
Öbek Fiiller |
offer for (one) to (do something) f.
|
(birine bir şey yapmasını) önermek |
|
266 |
Öbek Fiiller |
offer for (one) to (do something) f.
|
(birine) (avantajlı bir şey) önerisinde bulunmak |
|
267 |
Öbek Fiiller |
offer for (one) to (do something) f.
|
(birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek |
|
268 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) değer olmak |
|
269 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) kazançlı olmak |
|
270 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) karlı olmak |
|
271 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) karşılığını vermek/ödemek |
|
272 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) yararlı olmak |
|
273 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak |
|
274 |
Öbek Fiiller |
pay to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) para vermek |
|
275 |
Öbek Fiiller |
strive to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) çabalamak |
|
276 |
Öbek Fiiller |
strive to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek |
|
277 |
Öbek Fiiller |
strive to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek |
|
278 |
Öbek Fiiller |
strive to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek |
|
279 |
Öbek Fiiller |
strive to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak için) didinmek |
|
280 |
Öbek Fiiller |
subpoena (someone or something) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması için) mahkemeye çağırmak |
|
281 |
Öbek Fiiller |
subpoena (someone or something) to (do something) f.
|
(bir şey yapması için birine) mahkeme celbi göndermek |
|
282 |
Öbek Fiiller |
subpoena (someone or something) to (do something) f.
|
(bir şey yapması için birine) çağrı belgesi göndermek |
|
283 |
Öbek Fiiller |
subpoena (someone or something) to (do something) f.
|
(bir şey yapması için birine) çağrı kağıdı göndermek |
|
284 |
Öbek Fiiller |
trust (one) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak |
|
285 |
Öbek Fiiller |
trust (one) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak |
|
286 |
Öbek Fiiller |
trust (one) to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak |
|
287 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i yapmayı çok istemek |
|
288 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i seve seve yapmak |
|
289 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i memnuniyetle yapmak |
|
290 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
|
291 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) amaçlamak |
|
292 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
|
293 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) planlamak |
|
294 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) istemek |
|
295 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i yapmayı çok istemek |
|
296 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i seve seve yapmak |
|
297 |
Öbek Fiiller |
admire to do f.
|
-i memnuniyetle yapmak |
|
298 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) niyetinde olmak |
|
299 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) amaçlamak |
|
300 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) gayesinde olmak |
|
301 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) planlamak |
|
302 |
Öbek Fiiller |
aim to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) istemek |
|
303 |
Öbek Fiiller |
arrange for (someone to do something) f.
|
(bir şey yapması için birini) ayarlamak |
|
304 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak |
|
305 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek |
|
306 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için kendini paralamak |
|
307 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak |
|
308 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak |
|
309 |
Öbek Fiiller |
break (one's) back to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak |
|
310 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(birinin/kendinin bir şey yapmasına) neden olmak |
|
311 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(birini/kendini bir şey yapmaya) yöneltmek |
|
312 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(birini/kendini bir şey yapmaya) teşvik etmek |
|
313 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için cesaretini toplamak |
|
314 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(bir şey yapma) cesaretini bulmak |
|
315 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(bir şey yapma) azmini bulmak |
|
316 |
Öbek Fiiller |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
(bir şey yapma) azmine/cesaretine erişmek |
|
317 |
Öbek Fiiller |
bring someone to do something f.
|
birinin bir şey yapmasına neden olmak |
|
318 |
Öbek Fiiller |
bring someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya yöneltmek |
|
319 |
Öbek Fiiller |
bring someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya teşvik etmek |
|
320 |
Öbek Fiiller |
call upon someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) çağırmak |
|
321 |
Öbek Fiiller |
call upon someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) davet etmek |
|
322 |
Öbek Fiiller |
call upon someone (to do something) f.
|
(birinin bir şey yapmasını) istemek |
|
323 |
Öbek Fiiller |
call upon someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapması için) seçmek |
|
324 |
Öbek Fiiller |
call on someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) çağırmak |
|
325 |
Öbek Fiiller |
call on someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) davet etmek |
|
326 |
Öbek Fiiller |
call on someone (to do something) f.
|
(birinin bir şey yapmasını) istemek |
|
327 |
Öbek Fiiller |
call on someone (to do something) f.
|
(birini bir şey yapması için) seçmek |
|
328 |
Öbek Fiiller |
coax someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
|
329 |
Öbek Fiiller |
coax someone to do something f.
|
birini bir şey yapmaya razı etmek |
|
330 |
Öbek Fiiller |
coax someone to do something f.
|
birini bir şey yapması için kandırmak |
|
331 |
Öbek Fiiller |
coax someone to do something f.
|
birine bir şey yapması için ısrar etmek |
|
332 |
Öbek Fiiller |
compel (someone) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) zorlamak |
|
333 |
Öbek Fiiller |
compel (someone) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) mecbur etmek |
|
334 |
Öbek Fiiller |
compel (someone) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
|
335 |
Öbek Fiiller |
compel to do f.
|
yapmaya zorlamak |
|
336 |
Öbek Fiiller |
compel to do f.
|
yapmaya mecbur etmek |
|
337 |
Öbek Fiiller |
compel to do f.
|
yapmak zorunda bırakmak |
|
338 |
Öbek Fiiller |
condescend to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) tenezzül etmek |
|
339 |
Öbek Fiiller |
condescend to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) lütfetmek |
|
340 |
Öbek Fiiller |
condescend to do f.
|
yapmaya tenezzül etmek |
|
341 |
Öbek Fiiller |
condescend to do f.
|
yapmaya lütfetmek |
|
342 |
Öbek Fiiller |
dare someone (to do something) f.
|
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak |
|
343 |
Öbek Fiiller |
dare someone (to do something) f.
|
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek |
|
344 |
Öbek Fiiller |
deign to do f.
|
yapmaya tenezzül etmek |
|
345 |
Öbek Fiiller |
deign to do f.
|
yapmaya lütfetmek |
|
346 |
Öbek Fiiller |
drain (something) off to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak |
|
347 |
Öbek Fiiller |
drain (something) off to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak |
|
348 |
Öbek Fiiller |
drain (something) off to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek |
|
349 |
Öbek Fiiller |
empower to do f.
|
yapma yetkisini vermek |
|
350 |
Öbek Fiiller |
empower to do f.
|
yapmada yetkilendirmek |
|
351 |
Öbek Fiiller |
empower to do f.
|
yapmada yetkili kılmak |
|
352 |
Öbek Fiiller |
empower to do f.
|
yapma gücü vermek |
|
353 |
Öbek Fiiller |
encourage (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için cesaretlendirmek |
|
354 |
Öbek Fiiller |
encourage (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için desteklemek |
|
355 |
Öbek Fiiller |
encourage (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için teşvik etmek |
|
356 |
Öbek Fiiller |
encourage (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için gayretlendirmek |
|
357 |
Öbek Fiiller |
encourage to do f.
|
yapması için cesaretlendirmek |
|
358 |
Öbek Fiiller |
encourage to do f.
|
yapması için desteklemek |
|
359 |
Öbek Fiiller |
encourage to do f.
|
yapması için teşvik etmek |
|
360 |
Öbek Fiiller |
encourage to do f.
|
yapması için gayretlendirmek |
|
361 |
Öbek Fiiller |
entreat (one) to (do something) f.
|
(birine bir şey yapması) için yalvarmak |
|
362 |
Öbek Fiiller |
entreat (one) to (do something) f.
|
(birinden bir şey yapmasını) rica etmek |
|
363 |
Öbek Fiiller |
go about to (do something) f.
|
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
|
364 |
Öbek Fiiller |
itch to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) heves etmek/duymak |
|
365 |
Öbek Fiiller |
itch to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) istemek |
|
366 |
Öbek Fiiller |
itch to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) arzulamak |
|
367 |
Öbek Fiiller |
itch to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) heveslenmek |
|
368 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) koyulmak |
|
369 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir işi yapmaya) girişmek |
|
370 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
canla başla (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek/odaklanmak |
|
371 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) odaklanmak |
|
372 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
kararlı bir şekilde (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek |
|
373 |
Öbek Fiiller |
neglect to do f.
|
yapmayı unutmak/ihmal etmek |
|
374 |
Öbek Fiiller |
oblige (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) mecbur bırakmak |
|
375 |
Öbek Fiiller |
oblige (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak |
|
376 |
Öbek Fiiller |
oblige (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) mecbur etmek |
|
377 |
Öbek Fiiller |
oblige to do f.
|
yapmaya mecbur bırakmak |
|
378 |
Öbek Fiiller |
oblige to do f.
|
yapmaya mecbur kılmak |
|
379 |
Öbek Fiiller |
oblige to do f.
|
yapmak zorunda bırakmak |
|
380 |
Öbek Fiiller |
persuade (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
381 |
Öbek Fiiller |
persuade (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için kandırmak |
|
382 |
Öbek Fiiller |
prevail upon (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) razı etmek |
|
383 |
Öbek Fiiller |
prevail upon (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
384 |
Öbek Fiiller |
prevail on (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) razı etmek |
|
385 |
Öbek Fiiller |
prevail on (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
386 |
Öbek Fiiller |
require (someone or something) to (do something) f.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) şart koşmak |
|
387 |
Öbek Fiiller |
require (someone or something) to (do something) f.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) gerektirmek |
|
388 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) kalkışmak |
|
389 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) koyulmak |
|
390 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) girişmek |
|
391 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) çalışmak |
|
392 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapma) girişiminde bulunmak |
|
393 |
Öbek Fiiller |
set out to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) niyetlenmek |
|
394 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir işin) başına oturmak |
|
395 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) oturmak |
|
396 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) başlamak |
|
397 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için oturmak |
|
398 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
oturarak (bir şeyi yapmaya) hazırlanmak |
|
399 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapması) muhtemel olmak |
|
400 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapması) olası olmak |
|
401 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapma) olasılığı olmak |
|
402 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) dayanabilmek |
|
403 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) kaldırabilmek |
|
404 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) gücü olmak |
|
405 |
Öbek Fiiller |
stand to (do something) f.
|
(bir şey yapması) yararlı olmak |
|
406 |
Öbek Fiiller |
subpoena to do f.
|
bir şey yapması için mahkemeye çağırmak |
|
407 |
Öbek Fiiller |
subpoena to do f.
|
bir şey yapması için mahkeme celbi göndermek |
|
408 |
Öbek Fiiller |
subpoena to do f.
|
bir şey yapması için çağrı belgesi göndermek |
|
409 |
Öbek Fiiller |
subpoena to do f.
|
bir şey yapması için çağrı kağıdı göndermek |
|
410 |
Öbek Fiiller |
tap (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey yapması) için seçmek/atamak |
|
411 |
Öbek Fiiller |
tempt (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey) yapmaya ayartmak/ikna etmek |
|
412 |
Öbek Fiiller |
tempt (one) to (do something) f.
|
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek |
|
413 |
Öbek Fiiller |
tempt (one) to (do something) f.
|
(birini bir şey) yapmaya cezbetmek |
|
414 |
Öbek Fiiller |
think to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) düşünmek |
|
415 |
Öbek Fiiller |
trouble (one) to do (something) f.
|
(birinden bir şey yapmasını) isteyerek rahatlık vermek |
|
416 |
Öbek Fiiller |
trouble (one) to do (something) f.
|
(birine bir şey yapmasını) isteyerek zahmet vermek |
|
417 |
Öbek Fiiller |
undertake to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) üstlenmek |
|
418 |
Öbek Fiiller |
undertake to (do something) f.
|
(bir şey yapma) sorumluluğunu almak |
|
419 |
Öbek Fiiller |
undertake to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) girişmek |
|
420 |
Öbek Fiiller |
undertake to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) vadetmek |
|
421 |
Öbek Fiiller |
undertake to (do something) f.
|
(bir şey yapmayı) görev edinmek |
|
422 |
Öbek Fiiller |
welcome to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) davet etmek |
|
423 |
Öbek Fiiller |
welcome to (do something) f.
|
(bir şey yapmasına) izin vermek |
|
424 |
Öbek Fiiller |
welcome to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) teşvik etmek |
|
Phrases |
|
425 |
İfadeler |
(a) right to do something i.
|
bir şeyi yapma hakkı |
|
426 |
İfadeler |
(a) right to do something i.
|
bir şeyi yapma özgürlüğü |
|
427 |
İfadeler |
(a) right to do something i.
|
bir şeyi yapma izni |
|
428 |
İfadeler |
(the) right to do something i.
|
bir şeyi yapma hakkı |
|
429 |
İfadeler |
(the) right to do something i.
|
bir şeyi yapma özgürlüğü |
|
430 |
İfadeler |
(the) right to do something i.
|
bir şeyi yapma izni |
|
431 |
İfadeler |
requisition to (do something) i.
|
(bir şeyin yapılması için) talep/istek |
|
432 |
İfadeler |
be as much as (one) could do (not) (to do something) f.
|
kendini zor tutmak |
|
433 |
İfadeler |
be as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
elinden geldiğince dayanmak |
|
434 |
İfadeler |
be as much as (one) could do (not) (to do something) f.
|
elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak |
|
435 |
İfadeler |
be as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
elinden geleni yapmak |
|
436 |
İfadeler |
be as much as somebody can/could do (not) to do something f.
|
bir şeyi zar zor/güç bela yapmak |
|
437 |
İfadeler |
be bousta (about to [do something]) f.
|
yapacak olmak |
|
438 |
İfadeler |
be bousta (about to [do something]) f.
|
yapmak üzere olmak |
|
439 |
İfadeler |
requisition to (do something) f.
|
(bir şeyin yapılmasını) istemek |
|
440 |
İfadeler |
requisition to (do something) f.
|
(bir şeyin yapılmasını) talep etmek |
|
441 |
İfadeler |
what has this got to do with......? expr.
|
bunun .... ile ne ilgisi var? |
|
442 |
İfadeler |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
|
443 |
İfadeler |
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr.
|
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
|
444 |
İfadeler |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil |
|
445 |
İfadeler |
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr.
|
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok |
|
446 |
İfadeler |
to do this expr.
|
bunu gerçekleştirmek için |
|
447 |
İfadeler |
kindly request you to do the needful expr.
|
gereğinin yapılmasını arz ederim |
|
448 |
İfadeler |
kindly request you to do the needful expr.
|
gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim |
|
449 |
İfadeler |
it's never too late to do well expr.
|
iyi yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir |
|
450 |
İfadeler |
if easy to do expr.
|
mümkünse |
|
451 |
İfadeler |
first thing to do expr.
|
yapılacak ilk şey |
|
452 |
İfadeler |
it's no crime to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak) suç değil |
|
453 |
İfadeler |
it's no crime to (do something) expr.
|
suç değil ya |
|
454 |
İfadeler |
what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
|
ne alakası var? |
|
455 |
İfadeler |
what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
|
ne ilgisi var? |
|
456 |
İfadeler |
what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
|
alakasız değil mi? |
|
457 |
İfadeler |
what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
|
ne alaka? |
|
458 |
İfadeler |
what's that got to do with the price of fish? [uk] expr.
|
kel alaka değil mi? |
|
459 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur |
|
460 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır |
|
461 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir |
|
462 |
İfadeler |
it takes two (to do something) expr.
|
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir |
|
463 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz |
|
464 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmanın) zararı yok |
|
465 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok |
|
466 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok |
|
467 |
İfadeler |
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr.
|
(bir şeyi yapmasında) beis yok |
|
468 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) düşmez |
|
469 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) uygun değil |
|
470 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) işi değil |
|
471 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birine) göre değil |
|
472 |
İfadeler |
far be it from (one) to (do something) expr.
|
(bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil |
|
473 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana düşmez, fakat ... |
|
474 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ... |
|
475 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim işim değil, fakat ... |
|
476 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak bana göre değil, fakat ... |
|
477 |
İfadeler |
far be it from me to do something, but... expr.
|
bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat … |
|
478 |
İfadeler |
in order for (someone or something) to (do something) expr.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için |
|
479 |
İfadeler |
in order for (someone or something) to (do something) expr.
|
(biri/bir şey bir şey yapsın) diye |
|
480 |
İfadeler |
in order to (do something) expr.
|
(bir şey yapabilmek/yapmak) için |
|
481 |
İfadeler |
in order to (do something) expr.
|
(bir şey olsun) diye |
|
482 |
İfadeler |
in order to do expr.
|
yapabilmek/yapmak için |
|
483 |
İfadeler |
in order to do expr.
|
olsun diye |
|
484 |
İfadeler |
in order to do something expr.
|
bir şey yapabilmek/yapmak için |
|
485 |
İfadeler |
in order to do something expr.
|
bir şey olsun diye |
|
486 |
İfadeler |
on course to (do something) expr.
|
(bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda |
|
487 |
İfadeler |
on course to (do something) expr.
|
(bir işi başarmaya/yapmaya) doğru giden |
|
488 |
İfadeler |
on course to (do something) expr.
|
(bir şeyi yapmaya/gerçekleştirmeye) doğru planlandığı/beklendiği gibi ilerleyen |
|
489 |
İfadeler |
on course to (do something) expr.
|
(bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda planlandığı gibi ilerleyen |
|
490 |
İfadeler |
to do with expr.
|
ile ilgili |
|
491 |
İfadeler |
to do with expr.
|
ile bağlantılı |
|
492 |
İfadeler |
to do with expr.
|
ile alakalı |
|
493 |
İfadeler |
kindly request you to do the needful expr.
|
gereğinin yapılmasını arz ederim |
|
Proverb |
|
494 |
Atasözü |
devil finds work for idle hands to do
|
boş durana şeytan güler |
|
495 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
harman dövmek keçinin işi değil |
|
496 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
ağaçtan maşa (abdaldan paşa) olmaz |
|
497 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
her ağaçtan kaşık olmaz |
|
498 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider |
|
499 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
çocuğu işe sal, ardınca sen var |
|
500 |
Atasözü |
never send a boy to do a man's job
|
çocuğa iş, ardına sen düş |
|