|
- As a child, my father was quite fond of talking to himself.
- Çocukken babam kendi kendine konuşmayı çok severdi.
- I am not going to talk to you about the huge numbers that you deal with.
- Sizinle uğraştığınız devasa rakamlar hakkında konuşmayacağım.
- In Bonn in July last year, we talked to American businesses for two and a half hours.
- Geçen yıl Temmuz ayında Bonn'da Amerikalı işletmelerle iki buçuk saat boyunca konuştuk.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme kabiliyetimizde yatıyor.
- I would very briefly like to talk to you about two issues.
- Sizinle çok kısaca iki konu hakkında konuşmak istiyorum.
- The fact that the system cannot talk to itself is also a very great weakness.
- Sistemin kendi kendine konuşamıyor olması da çok büyük bir zayıflıktır.
- You must talk to the Poles.
- Polonyalılarla konuşmalısınız.
- For example, they are now forbidden to talk to the press and to make statements.
- Örneğin, artık basınla konuşmaları ve açıklama yapmaları yasaklanmıştır.
- In Bonn in July last year, we talked to American businesses for two and a half hours.
- Geçen yıl Temmuz ayında Bonn'da Amerikalı işadamlarıyla iki buçuk saat boyunca konuştuk.
- Europe means talking to each other.
- Avrupa demek birbirimizle konuşmak demektir.
- We must all be aware that cooperation means that all are ready to talk to each other.
- Hepimiz, işbirliğinin herkesin birbiriyle konuşmaya hazır olması anlamına geldiğinin farkında olmalıyız.
- True friends and allies must talk to each other and, more importantly, listen to each other.
- Gerçek dostlar ve müttefikler birbirleriyle konuşmalı ve daha da önemlisi birbirlerini dinlemelidir.
- For if we stop talking to each other, it is only the weapons that will be left to speak.
- Çünkü eğer birbirimizle konuşmayı bırakırsak, konuşacak sadece silahlar kalacaktır.
- It is not clear whether it is possible to talk to Kim in a reasonable way.
- Kim ile makul bir şekilde konuşmanın mümkün olup olmadığı net değildir.
- We have publicly criticised their participation in this government, but we want to continue talking to them.
- Bu hükümette yer almalarını kamuoyu önünde eleştirdik, ancak onlarla konuşmaya devam etmek istiyoruz.
- I would be interested to talk to this woman in person.
- Bu kadınla şahsen konuşmak isterim.
- The EU could lend a hand there, by talking to European companies.
- AB, Avrupalı şirketlerle konuşarak bu konuda yardımcı olabilir.
- We may as well be talking to Siberia.
- Sibirya ile de konuşuyor olabiliriz.
- You must talk to my grandmother and to my grandfather and to anyone else.
- Büyükannemle, büyükbabamla ve diğer herkesle konuşmalısınız.
- We must keep talking to the Americans at international level.
- Amerikalılarla uluslararası düzeyde konuşmaya devam etmeliyiz.
- You might talk to Colin Powell tomorrow about threatening suspension of USD 3 billion of aid annually to Israel.
- Yarın Colin Powell ile İsrail'e yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımın askıya alınması tehdidini konuşabilirsiniz.
- I am not yet well enough to stand while I talk to you, but please do not think I am being rude.
- Sizinle konuşurken ayakta durabilecek kadar iyi değilim, ama lütfen kabalık ettiğimi düşünmeyin.
- Having done so, please talk to your Prime Minister.
- Bunu yaptıktan sonra lütfen Başbakanınızla konuşun.
- We are more or less alone and talking to each other.
- Aşağı yukarı yalnızız ve birbirimizle konuşuyoruz.
- Our strength lies precisely in our ability to talk to everybody.
- Bizim gücümüz tam da herkesle konuşabilme yeteneğimizde yatıyor.
- Perhaps we need to talk to them again about this.
- Belki de bu konuda onlarla tekrar konuşmamız gerekiyor.
- Evidently we also need to talk to each other.
- Açıkçası birbirimizle de konuşmamız gerekiyor.
- It is not clear whether it is possible to talk to Kim in a reasonable way.
- Kim ile makul bir şekilde konuşmanın mümkün olup olmadığı açık değil.
- The sectors I have talked to have, in fact, interpreted the programme in this way and have appreciated the gesture.
- Konuştuğum sektörler aslında programı bu şekilde yorumladılar ve bu jesti takdir ettiler.
- You must talk to the Spanish.
- İspanyollarla konuşmalısınız.
- It is difficult to talk to the Russians.
- Ruslarla konuşmak zor.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu sana onlarla konuşmak için bir şans daha verecektir.
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha asla benimle bu gece yaptığın gibi konuşma.
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha benimle asla bu geceki gibi konuşma.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu sana onlarla konuşmak için başka bir fırsat verecektir.
- There's actually someone you need to talk to first.
- Aslında önce konuşmanız gereken biri var.
- Couldn't you come down just once and talk to her?
- Bir kerecik aşağıya inip onunla konuşamaz mısın?
- Talk to a human being who knows this stuff.
- Bu işleri bilen bir insanla konuşun.
- That would give you another opportunity to talk to them.
- Bu size onlarla konuşmak için bir fırsat daha verir.
- Come down with me and talk to Mr. Williams.
- Benimle aşağı gel ve Bay Williams'la konuş.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Onun evinde telefonlara bakan şu çocukla konuşmayı deneyin.
- There's actually someone you need to talk to first.
- Aslında önce konuşman gereken biri var.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Evinde telefona cevap veren o çocukla konuşmayı dene.
- Couldn't you come down just once and talk to her?
- Bir kez olsun aşağı inip onunla konuşamaz mısın?
- Never talk to me again the way you did tonight.
- Bir daha benimle bu geceki gibi konuşma.
- Tom wanted to talk to me.
- Tom benimle konuşmak istedi.
- You talked to her, right?
- Onunla konuştun, değil mi?
- I talked to Tom's neighbors and co-workers.
- Tom'un komşuları ve iş arkadaşlarıyla konuştum.
- Tom was talking to Mary about his experiences.
- Tom, Mary ile yaşadıkları hakkında konuşuyordu.
- Tom wasn't easy to talk to.
- Tom'la konuşmak kolay değildi.
- I'm not supposed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmamam gerekiyor.
- I didn't talk to Tom.
- Tom'la konuşmadım.
- Please let me talk to her.
- Lütfen onunla konuşmama izin ver.
- Dan was sitting in the kitchen, talking to himself.
- Dan kendi kendine konuşurken, mutfakta oturuyordu.
- Tom claims he's never even talked to Mary.
- Tom, Mary ile hiç konuşmadığını iddia ediyor.
- Stop talking to me.
- Benimle konuşmayı kes.
- I've talked to him.
- Onunla konuştum.
- That's no way to talk to your teacher.
- Öğretmeninle konuşmanın bir yolu yok.
- I enjoyed talking to Tom.
- Tom'la konuşmaktan hoşlandım.
- I'll talk to him.
- Ben onunla konuşurum.
- You should just talk to her.
- Sadece onunla konuşmalısın.
- Tom and Mary don't talk to each other.
- Tom ve Mary birbiriyle konuşmaz.
- You must go talk to Tom.
- Gidip Tom ile konuşmalısın.
- We need to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmamız gerek.
- I enjoyed talking to him.
- Ben onunla konuşmaktan zevk aldım.
- You hardly ever talk to me.
- Benimle neredeyse hiç konuşmuyorsun.
- I'd like to talk to him again.
- Onunla tekrar konuşmak istiyorum.
- Why wouldn't you let Tom talk to Mary?
- Neden Tom'un Mary ile konuşmasına izin vermedin?
- I'd like to talk to you for a minute.
- Sizinle bir dakika konuşmak istiyorum.
- Tom said that he was talking to Mary when the lights went out.
- Tom, ışıklar söndüğünde Mary ile konuştuğunu söyledi.
- You should be talking to us.
- Bizimle konuşuyor olmalısın.
- I'm going to talk to Tom.
- Tom'la konuşacağım.
- Have you already talked to Tom about this?
- Tom'la bu konuyu konuştun mu?
- We'll go talk to her.
- Onunla konuşmaya gideceğiz.
- You'll have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorunda kalacaksın.
- I shouldn't be talking to you.
- Seninle konuşmamalıydım.
- Tom may not want to be seen talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşurken görülmek istemeyebilir.
- I need a little time to talk to you now.
- Seninle konuşmak için biraz zamana ihtiyacım var.
- Sami wanted to talk to Layla.
- Sami Layla ile konuşmak istedi.
- Are you going to go talk to Tom or not?
- Tom'la konuşacak mısın, konuşmayacak mısın?
- I was hoping you could talk to Tom.
- Tom'la konuşabileceğini umuyordum.
- A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was.
- Sokakta bir adam Tom'a yaklaştı ve onunla konuşmaya başladı, ancak Tom'un onun kim olduğu konusunda bir fikri yoktu.
- There's something I need to talk to you about.
- Seninle konuşmam gereken bir şey var.
- Mary talks to her psychiatrist.
- Mary psikiyatristiyle konuşur.
- Maybe you ought to talk to her.
- Belki de onunla konuşmalısın.
- Tom had no one to talk to.
- Tom'un konuşacak kimsesi yoktu.
- I have to go talk to him.
- Gidip onunla konuşmalıyım.
- Let me try to talk to him.
- Onunla konuşmaya çalışayım.
- I really need to talk to you about Tom.
- Seninle Tom hakkında konuşmaya gerçekten ihtiyacım var.
- All Tom had to do was talk to me.
- Tom'un tek yapması gereken benimle konuşmaktı.
- I talked to him after class.
- Dersten sonra onunla konuştum.
- That's why I wanted to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istememin sebebi budur.
- You must talk to her.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- Tom likes talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmayı seviyor.
- Go there and talk to her.
- Oraya git ve onunla konuş.
- Let me talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmama izin ver.
- I'll tell him the next time I talk to him.
- Bir dahaki sefere onunla konuşurken ona söylerim.
- I talked to them again.
- Onlarla tekrar konuştum.
- Tom didn't talk to Mary, did he?
- Tom Mary ile konuşmadı, değil mi?
- I talked to the owners.
- Ev sahipleriyle konuştum.
- I wish Mary's father would let me talk to her.
- Keşke Mary'nin babası onunla konuşmama izin verse.
- I'll only talk to him.
- Sadece onunla konuşacağım.
- We need to talk to you about something.
- Seninle konuşmamız gereken bir şey var.
- Why are you afraid to talk to the police?
- Neden polisle konuşmaktan korkuyorsun?
- Who did you talk to?
- Kimle konuştun?
- Did you try talking to Tom?
- Tom ile konuşmayı denedin mi?
- Do you want me to try talking to her?
- Onunla konuşmayı denememi ister misin?
- Talk to her again.
- Onunla tekrar konuş.
- I'll let you talk to Tom.
- Tom'la konuşmana izin vereceğim.
- I'll talk to her later.
- Onunla sonra konuşurum.
- Who's been talking to Tom?
- Tom'la kim konuşuyor?
- I don't find Tom particularly interesting to talk to.
- Tom'la konuşmayı pek ilginç bulmuyorum.
- Tom says he's never even talked to Mary.
- Tom, Mary ile hiç konuşmadığını söylüyor.
- Almost all of Tom's ex-wives still talk to him.
- Tom'un eski eşlerinin neredeyse hepsi hala onunla konuşuyor.
- I really need to talk to her.
- Gerçekten onunla konuşmalıyım.
- I'm talking to him right now.
- Şu anda onunla konuşuyorum.
- I wish I had more time to talk to her.
- Keşke onunla konuşmak için daha fazla zamanım olsa.
- I need to talk to you in private.
- Sizinle özel olarak konuşmam gerekiyor.
- When did you talk to her?
- Ne zaman onunla konuştun?
- I saw Tom talking to Mary.
- Tom'u Mary ile konuşurken gördüm.
- Who's been talking to him?
- Onunla kim konuşuyor?
- Sami liked to talk to people.
- Sami insanlarla konuşmaktan keyif alıyordu.
- Layla was nice and easy to talk to.
- Layla hoş ve konuşması kolay biriydi.
- Tom went there to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için oraya gitti.
- Tom said he'd only talk to you.
- Tom sadece seninle konuşacağını söyledi.
- I suggest you talk to her.
- Onunla konuşmanı öneririm.
- I really need to talk to him.
- Gerçekten onunla konuşmalıyım.
- I don't like the way you're talking to me.
- Benimle konuşma tarzını sevmiyorum.
- I want you to talk to them.
- Onlarla konuşmanı istiyorum.
- I thought Tom was going to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşacağını sanıyordum.
- Tom needed someone to talk to.
- Tom'un konuşacak birine ihtiyacı vardı.
- I take it you talked to them.
- Onlarla konuştuğunu varsayıyorum.
- I haven't talked to her since.
- O zamandan beri onunla konuşmadım.
- Tom told you I wanted to talk to you, right?
- Tom sana benimle konuşmak istediğini söyledi, değil mi?
- I'll talk to you later.
- Seninle daha sonra konuşacağım.
- Tom didn't even want to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak bile istemedi.
- You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.
- Bir otobüs şoförü araç kullanırken onunla konuşmamalısın.
- When do you think that I can talk to Tom?
- Sence Tom'la ne zaman konuşabilirim?
- I tried to talk to her.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- We should talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyız.
- Tom and Mary have decided not to talk to their children in French anymore.
- Tom ve Mary artık çocuklarıyla Fransızca konuşmamaya karar verdiler.
- Tom knows how to talk to women.
- Tom kadınlarla nasıl konuşacağını biliyor.
- I may be antisocial, but it doesn't mean I don't talk to people.
- Asosyal olabilirim , ama bu insanlarla konuşmadığım anlamına gelmez.
- I wanted somebody to talk to.
- Biriyle konuşmak istedim.
- Mary doesn't want to see me, but I have to find an excuse for talking to her.
- Mary beni görmek istemiyor ama onunla konuşmak için bir bahane bulmalıyım.
- I talk to her more than you do.
- Onunla senin konuştuğundan daha fazla konuşurum.
- Sami talked to the manager of the department store.
- Sami mağaza müdürüyle konuştu.
- I don't talk to him anymore.
- Artık onunla konuşmuyorum.
- They're talking to him.
- Onunla konuşuyorlar.
- I like to talk to people in their native languages.
- İnsanlarla kendi ana dillerinde konuşmaktan hoşlanırım.
- I talked to Tom a couple times.
- Tom'la birkaç kez konuştum.
- I talked to Tom yesterday.
- Dün Tom'la konuştum.
- I've been trying to talk to you for over a month.
- Ben bir aydan daha fazla bir süredir seninle konuşmaya çalışıyorum.
- I'll certainly talk to her.
- Kesinlikle onunla konuşacağım.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
- Tom tek başına oturan bir kız gördü ve onunla konuşmak için yanına gitti.
- Maybe we can talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabiliriz.
- I guess you talked to him.
- Sanırım onunla konuştun.
- Let me talk to Tom.
- Tom'la konuşayım.
- Tom talks to Mary every night on the phone.
- Tom her gece Mary ile telefonda konuşuyor.
- I haven't talked to Tom in almost a year.
- Neredeyse bir yıldır Tom'la konuşmadım.
- I take it you talked to Tom.
- Tom'la konuştuğunu varsayıyorum.
- I'd like to talk to you this morning if possible.
- Ben mümkünse bu sabah seninle konuşmak istiyorum.
- You talked to them, right?
- Onlarla konuştun, değil mi?
- I didn't see Tom talking to Mary.
- Tom'un Mary ile konuştuğunu görmedim.
- We already talked to police.
- Polisle zaten konuştuk.
- I talked to Tom about our plans.
- Planlarımız hakkında Tom'la konuştum.
- I'll only talk to her.
- Sadece onunla konuşacağım.
- I never got to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşamadım.
- Let me talk to her alone, OK?
- Onunla yalnız konuşayım, tamam mı?
- Tom said you wanted to talk to me.
- Tom benimle konuşmak istediğini söyledi.
- Maybe you should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalısın.
- Would you like me to talk to Tom?
- Tom'la konuşmamı ister misin?
- Tom says he's never even talked to Mary.
- Tom, Mary ile hiç konuşmadığını söyledi.
- We talked to Tom.
- Tom ile konuştuk.
- I knew I could talk to Tom about Mary.
- Tom'la Mary hakkında konuşabileceğimi biliyordum.
- Tom was going to talk to you first.
- Tom önce seninle konuşacaktı.
- Tom was very easy to talk to.
- Tom'la konuşmak çok kolaydı.
- I was talking to Tom when it happened.
- Olay olduğunda Tom'la konuşuyordum.
- Sami is talking to that chick.
- Sami şu hatunla konuşuyor.
- I'd better go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitsem iyi olur.
- I just talked to him.
- Onunla daha yeni konuştum.
- Don't let him talk to anyone.
- Onun biriyle konuşmasına izin verme.
- When did you talk to her?
- Onunla ne zaman konuştun?
- I think you'd better go and talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşsan daha iyi olur.
- I asked Tom if I could talk to him in private.
- Tom'a onunla özel olarak konuşup konuşamayacağımı sordum.
- Tom will talk to us on Monday.
- Tom bizimle pazartesi konuşacak.
- Tom wanted to talk to you about something.
- Tom seninle bir şey hakkında konuşmak istedi.
- Tom is used to talking to foreigners.
- Tom yabancılarla konuşmaya alışkındır.
- Tom wasn't the only one Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom değildi.
- I really need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gerçekten ihtiyacım var.
- He was talking to a girl.
- O bir kızla konuşuyordu.
- Should I be talking to them?
- Onlarla konuşuyor olmalı mıyım?
- He's talking to himself.
- Kendi kendine konuşuyor.
- Do me a favor and talk to them?
- Bana bir iyilik yap ve onlarla konuş.
- I haven't talked to him.
- Onunla konuşmadım.
- You know you can talk to me.
- Benimle konuşabileceğini biliyorsun.
- Tom said he had to talk to me.
- Tom benimle konuşması gerektiğini söyledi.
- We should go talk to them.
- Gidip onlarla konuşmalıyız.
- He was really pissed off and didn't talk to me again.
- Gerçekten kafası çok bozulmuştu ve bir daha da benimle konuşmadı.
- Mike had a good time talking to Yumi.
- Mike Yumi ile konuşarak eğlendi.
- I can't talk to Tom about anything.
- Tom'la hiçbir şey konuşamam.
- Have you talked to her recently?
- Son zamanlarda onunla konuştun mu?
- Let's go and talk to them.
- Gidip onlarla konuşalım.
- We should be talking to her.
- Onunla konuşmalıyız.
- You can't talk to me that way.
- Benimle bu şekilde konuşamazsın.
- Tom doesn't really listen when Mary is talking to him.
- Tom, Mary onunla konuşurken onu pek dinlemiyor.
- Tom hasn't talked to Mary about that.
- Tom bu konuda Mary ile konuşmadı.
- Can I talk to you in private for a second?
- Seninle bir saniye özel olarak konuşabilir miyim?
- Should I try to talk to Tom?
- Tom'la konuşmaya çalışmam gerekiyor mu?
- I was talking to my family.
- Ailemle konuşuyordum.
- I still need to talk to him.
- Hala onunla konuşmam gerekiyor.
- Could you please tell Tom I need to talk to him?
- Tom'a onunla konuşmam gerektiğini söyler misin lütfen?
- I enjoyed talking to her.
- Onunla konuşmaktan zevk aldım.
- I need you to talk to them.
- Onlarla konuşmana ihtiyacım var.
- I should've let Tom talk to you first.
- Tom'un önce seninle konuşmasına izin vermeliydim.
- Look at me when I'm talking to you.
- Ben seninle konuşurken bana bak.
- Let's go talk to him.
- Onunla konuşmaya gidelim.
- Tom tried to talk to us in French.
- Tom bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Tom says he needs to talk to Mary about something.
- Tom, Mary ile bir şey hakkında konuşması gerektiğini söylüyor.
- The woman talking to Tom is my mother.
- Tom'la konuşan kadın annemdir.
- I don't like talking to people I don't know.
- Tanımadığım insanlarla konuşmayı sevmem.
- We really need to talk to Tom.
- Tom'la gerçekten konuşmamız gerek.
- Can I talk to you guys for a second?
- Sizinle bir saniye konuşabilir miyim beyler?
- You could talk to them.
- Onlarla konuşabilirsin.
- Tom told Mary he had to talk to John.
- Tom Mary'ye John'la konuşması gerektiğini söyledi.
- I talked to them.
- Onlarla konuştum.
- I'd like to talk to Tom for a few minutes.
- Tom'la birkaç dakika konuşmak istiyorum.
- One of us should talk to them.
- Bizden biri onlarla konuşmalı.
- Don't forget to go talk to Tom this afternoon.
- Bu öğleden sonra Tom'la konuşmayı unutma.
- You need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- Tom hardly ever talks to Mary.
- Tom Mary ile neredeyse hiç konuşmaz.
- They know that I talked to you.
- Seninle konuştuğumu biliyorlar.
- Tell me who I have to talk to.
- Kiminle konuşmam gerektiğini söyle.
- I know Tom wants to talk to Mary.
- Tom'un Mary'yle konuşmak istediğini biliyorum.
- Tom likes talking to strangers, but I don't.
- Tom yabancılarla konuşmayı seviyor ama ben sevmiyorum.
- We've talked to them.
- Onlarla konuştuk.
- Let's stop by Tom's and talk to him.
- Tom'a uğrayıp onunla konuşalım.
- Tom hardly ever talks to Mary.
- Tom, Mary ile neredeyse hiç konuşmuyor.
- We should go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitmeliyiz.
- If you have a problem with that, talk to the boss.
- Eğer bununla ilgili bir sorununuz varsa, patronla konuşun.
- What Tom really wanted was a good friend he could talk to.
- Tom'un gerçekten istediği şey konuşabileceği iyi bir arkadaştı.
- Did you try to talk to them?
- Onlarla konuşmaya çalıştın mı?
- Sami is talking to you.
- Sami seninle konuşuyor.
- It seems like Tom wants to talk to you.
- Görünüşe göre Tom seninle konuşmak istiyor.
- It was really nice talking to you, Tom.
- Seninle konuşmak gerçekten güzeldi, Tom.
- You should just talk to him.
- Sadece onunla konuşmalısın.
- Stop talking to Tom and do your homework.
- Tom'la konuşmayı kes ve ödevini yap.
- Tom wasn't talking to us.
- Tom bizimle konuşmuyordu.
- Tom is scared to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan korkuyor.
- Did you talk to him?
- Onunla konuştun mu?
- Tom will talk to Mary about that.
- Tom bu konuda Mary ile konuşacak.
- We need to talk to you.
- Seninle konuşmamız gerek.
- You really should talk to him.
- Gerçekten onunla konuşmalısın.
- Tom said that I talked to much.
- Tom çok konuştuğumu söyledi.
- I'll go talk to her.
- Gidip onunla konuşacağım.
- Somebody was talking to him.
- Biri onunla konuşuyordu.
- I really need to talk to you.
- Seninle gerçekten konuşmam lâzım.
- I'd think that the last thing you'd want to do right now is talk to Tom.
- Şu anda yapmak isteyeceğin son şeyin Tom'la konuşmak olduğunu düşünüyorum.
- Tom was afraid to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmaktan korkuyordu.
- Tell Tom I need to talk to him now.
- Tom'a onunla şimdi konuşmam gerektiğini söyle.
- I hope Tom talks to Mary about that.
- Umarım Tom bu konuyu Mary ile konuşur.
- Did you talk to them today?
- Bugün onlarla konuştun mu?
- I talked to everybody.
- Ben herkesle konuştum.
- You've got to talk to us.
- Bizimle konuşmalısın.
- I want to go talk to him.
- Gidip onunla konuşmak istiyorum.
- I wonder if I should talk to her about the problem.
- Acaba sorun hakkında onunla konuşmalı mıyım?
- Tom says he needs to talk to us about something important.
- Tom bizimle önemli bir şey hakkında konuşması gerektiğini söylüyor.
- Tom is waiting to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için bekliyor.
- I'm not supposed to talk to you.
- Seninle konuşmam gerekmiyor.
- Maybe you should talk to Tom again.
- Belki Tom'la tekrar konuşmalısın.
- Tom often talks to his parents on Skype.
- Tom sık sık ailesiyle Skype üzerinden konuşuyor.
- You should've come and talked to me.
- Gelmeliydin ve benimle konuşmalıydın.
- Hey Tom, can I talk to you?
- Hey Tom, seninle konuşabilir miyim?
- I talked to her.
- Onunla konuştum.
- I can't talk to her.
- Onunla konuşamam.
- Does Tom talk to you in French?
- Tom seninle Fransızca mı konuşuyor?
- I need you to talk to him.
- Onunla konuşmana ihtiyacım var.
- What did Tom talk to you about?
- Tom seninle ne hakkında konuştu?
- Can I talk to you alone for a second?
- Sizinle bir saniye yalnız konuşabilir miyim?
- Tell me who Tom was talking to.
- Bana Tom'un kimle konuştuğunu söyle.
- Somebody was talking to them.
- Biri onlarla konuşuyordu.
- Last night you were talking to someone at the party.
- Dün gece partide biriyle konuşuyordun.
- Let me talk to Tom alone, OK?
- Tom'la yalnız konuşmama izin ver, tamam mı?
- Tom is too shy to talk to girls.
- Tom kızlarla konuşmak için çok utangaç.
- I was talking to you.
- Sizinle konuşuyordum.
- We'll need to talk to her.
- Onunla konuşmamız gerekecek.
- I'm not talking to you anymore.
- Artık seninle konuşmuyorum.
- Will you please talk to Tom and try to convince him to help?
- Lütfen Tom'la konuşur musun ve onu yardım etmeye ikna etmeye çalışır mısın?
- In order to help him, talk to him a lot.
- Ona yardım etmek için, onunla çok konuş.
- I went to talk to them.
- Onlarla konuşmak için gittim.
- Why didn't Tom let Mary talk to John?
- Tom neden Mary'nin John'la konuşmasına izin vermedi?
- May I talk to you for a moment?
- Seninle biraz konuşabilir miyim?
- You have to talk to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- I'm not sure he wants to talk to me.
- Onun da benimle konuşmak istediğinden emin değilim.
- Please talk to Tom.
- Lütfen Tom'la konuşun.
- I'll let you talk to them.
- Onlarla konuşmana izin vereceğim.
- Would you talk to them?
- Onlarla konuşur muydun?
- Tom will talk to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşacak.
- I really need to talk to someone.
- Gerçekten biriyle konuşmam gerek.
- I wanted to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmak istedim.
- Don't let Tom talk to anyone.
- Tom'un kimseyle konuşmasına izin verme.
- I'd like to talk to the coordinator of this project.
- Bu projenin koordinatörüyle konuşmak istiyorum.
- We need to talk to her.
- Onunla konuşmamız lazım.
- I've already talked to Tom about that matter.
- Tom'la bu konu hakkında konuştum.
- I can't talk to them now.
- Şimdi onlarla konuşamam.
- I recommend that you don't talk to Tom today.
- Bugün Tom ile konuşmamanızı tavsiye ederim.
- I should talk to Tom before I decide what to do.
- Ne yapacağıma karar vermeden önce Tom'la konuşmalıyım.
- You should watch your language when you talk to her.
- Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin.
- I'll let you talk to him.
- Onunla konuşmana izin vereceğim.
- That was me talking to you on the phone yesterday.
- Dün telefonda seninle konuşan bendim.
- Should I go talk to them?
- Onlarla konuşmaya gitmeli miyim?
- Tom talks to Mary a lot.
- Tom Mary ile çok konuşur.
- Tom said he'd talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- All I want is to talk to Tom.
- Tüm istediğim Tom'la konuşmak.
- Let me talk to him alone.
- Onunla yalnız konuşayım.
- Can I please talk to Tom?
- Lütfen Tom'la konuşabilir miyim?
- I have to talk to her now.
- Onunla şimdi konuşmalıyım.
- I came here to talk to Tom.
- Buraya Tom'la konuşmak için geldim.
- I'm going to try to talk to Tom about this.
- Tom'la bu konuda konuşmaya çalışacağım.
- I saw you talking to Tom earlier.
- Daha önce senin Tom'la konuştuğunu gördüm.
- Should I be talking to Tom?
- Tom'la konuşuyor olmam gerekiyor mu?
- Tom won't talk to anyone.
- Tom kimseyle konuşmaz.
- I need to talk to you alone.
- Seninle yalnız konuşmalıyım.
- I'll talk to him later.
- Onunla daha sonra konuşacağım.
- Did you really talk to him?
- Onunla gerçekten konuştun mu?
- Tom wants me to talk to Mary about what needs to be done.
- Tom yapılması gereken hakkında Tom'la konuşmamı istiyor.
- I'd like to talk to her myself.
- Onunla kendim konuşmak istiyorum.
- Maybe I could talk to them.
- Belki onlarla konuşabilirim.
- That's no way to talk to your teacher.
- Öğretmeninle böyle konuşamazsın.
- They wouldn't let anyone talk to me.
- Onlar kimsenin benimle konuşmasına izin vermezlerdi.
- Tom hardly ever talks to anyone.
- Tom neredeyse hiç kimseyle konuşmaz.
- Perhaps you could talk to Tom about that.
- Belki o konuda Tom'la konuşabilirsin.
- We haven't talked to Tom yet.
- Tom ile henüz konuşmadık.
- We've never talked to Tom.
- Tom ile hiç konuşmadık.
- You must talk to her in person.
- Onunla bizzat konuşmalısın.
- I started talking to them.
- Onlarla konuşmaya başladım.
- Tom never even talked to Mary.
- Tom, Mary ile hiç konuşmadı bile.
- When should we talk to Tom?
- Tom'la ne zaman konuşalım?
- I've already talked to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuştum bile.
- I can't talk to Tom.
- Tom'la konuşamam.
- I'd like to talk to them myself.
- Onlarla ben konuşmak istiyorum.
- I'd hoped to talk to Tom.
- Tom ile konuşmayı ummuştum.
- Tom, I'm talking to you.
- Tom, seninle konuşuyorum.
- There is no use talking to her.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- Tom is used to talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmaya alışkındır.
- Why didn't you let Tom talk to Mary?
- Neden Tom'un Mary ile konuşmasına izin vermedin?
- Do you think we should've talked to Tom about this?
- Sence Tom'la bu konuda konuşmalı mıydık?
- Sami talked to a few Muslim students.
- Sami birkaç Müslüman öğrenciyle konuştu.
- You asked me to talk to Tom, remember?
- Tom'la konuşmamı istedin, hatırlıyor musun?
- Did they talk to each other?
- Birbirleriyle konuştular mı?
- It's useless talking to them.
- Onlarla konuşmak faydasız.
- I didn't talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuda konuşmadım.
- I'll only talk to them.
- Sadece onlarla konuşacağım.
- Who was that you were talking to?
- Konuştuğun kimdi?
- I need to talk to you about that.
- Seninle bunun hakkında konuşmalıyım.
- Tom had a good time talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşurken iyi vakit geçirdi.
- You shouldn't have talked to Tom.
- Tom'la konuşmamalıydın.
- I really need to talk to you.
- Seninle gerçekten konuşmam lazım.
- I'll go talk to him.
- Gidip onunla konuşacağım.
- We can still talk to them.
- Onlarla hala konuşabiliriz.
- Did you really talk to Tom about this?
- Bu konuda gerçekten Tom'la konuştun mu?
- Tom wasn't the only person that Mary talked to.
- Mary'nin konuştuğu tek kişi Tom değildi.
- Look at me when I talk to you, you coward!
- Seninle konuşurken bana bak, seni korkak!
- I don't intend to ever talk to Tom again.
- Tom'la bir daha konuşmaya niyetim yok.
- Have you already talked to him?
- Onunla zaten konuştun mu?
- Are you going to go talk to Tom?
- Tom'la konuşmaya gitmeyecek misin?
- Can't you talk to her for me?
- Benim için onunla konuşamaz mısın?
- Why are you even talking to me?
- Neden benimle konuşuyorsun ki?
- Why don't you just talk to Tom?
- Niçin sadece Tom'la konuşmuyorsun?
- I wanted to talk to Tom about that.
- Bunun hakkında Tom'la konuşmak istedim.
- Would you like to talk to me about that?
- Bu konuda benimle konuşmak ister misin?
- I was going to talk to you about it.
- Seninle bu konuda konuşacaktım.
- Tom was talking to Mary about that.
- Tom, Mary ile bu konu hakkında konuşuyordu.
- Tom never talked to anyone about that.
- Tom bu konuda kimseyle konuşmadı.
- You need to talk to us.
- Bizimle konuşmalısın.
- Has anyone talked to her?
- Onunla konuşan oldu mu?
- Tom is the one who talked to Mary about that.
- Bunun hakkında Mary ile konuşan kişi Tom'dur.
- Tom wouldn't even talk to Mary after she had apologized to him.
- Mary ondan özür diledikten sonra Tom onunla konuşmadı bile.
- Both Tom and Mary talked to John about that.
- Hem Tom hem de Mary bu konuyu John'la konuştular.
- Why don't you go over there and talk to Tom?
- Neden oraya gitmiyorsun ve Tom'la konuşmuyorsun?
- I talk to you.
- Seninle konuşuyorum.
- We'd like to talk to her.
- Onunla konuşmak istiyoruz.
- Sami should talk to Layla's brother.
- Sami'nin Leyla'nın erkek kardeşiyle konuşması gerek.
- I've made a list of people I need to talk to.
- Konuşmam gereken kişilerin bir listesini yaptım.
- I'm still not talking to you.
- Hala seninle konuşmuyorum.
- We wanted to talk to her.
- Onunla konuşmak istedik.
- Tom wanted to talk to them.
- Tom onlarla konuşmak istedi.
- Which teachers were you talking to?
- Hangi öğretmenlerle konuşuyordun?
- Oh my God, Tom talked to me today!
- Tanrım, Tom bugün benimle konuştu!
- Maybe I should go talk to them.
- Belki de gidip onlarla konuşmalıyım.
- Tom is talking to a customer right now.
- Tom şu anda bir müşteriyle konuşuyor.
- I want you to talk to me.
- Benimle konuşmanızı istiyorum.
- I think you'd better talk to him.
- Bence onunla konuşsan iyi olur.
- Don't even talk to me.
- Benimle konuşma bile.
- Tom told Mary not to talk to John.
- Tom Mary'ye John ile konuşmamasını söyledi.
- Is that why Tom wanted to talk to you?
- Tom'un seninle konuşmak istemesinin nedeni bu mu?
- I certainly don't mind Tom talking to you.
- Tom'un seninle konuşmasını kesinlikle umursamıyorum.
- When did you talk to Tom?
- Sen Tom'la ne zaman konuştun?
- Can I talk to you about your son?
- Seninle oğlun hakkında konuşabilir miyim?
- You must talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- Tom says he wants to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istediğini söylüyor.
- I don't talk to people of your kind.
- Senin gibilerle konuşmam ben.
- Tom is scared to talk to me, isn't he?
- Tom benimle konuşmaya korkuyor, değil mi?
- Let me go in and talk to them.
- İçeri gireyim ve onlarla konuşayım.
- Did Tom ask you to come talk to me?
- Tom senden, bana konuşmaya gelmeni istedi mi?
- Can I talk to them alone?
- Onlarla yalnız konuşabilir miyim?
- A police officer is talking to her.
- Bir polis memuru onunla konuşuyor.
- You have to go talk to Tom.
- Sen Tom'la konuşmaya gitmek zorundasın.
- All you had to do was talk to Tom.
- Tüm yapmak zorunda olduğun Tom'la konuşmaktı.
- Who should I talk to?
- Kiminle konuşmalıyım?
- Tom may talk to Mary if he wants to.
- Tom isterse Mary ile konuşabilir.
- We can always still talk to each other on the phone.
- Telefonda hâlâ her zaman birbirimizle konuşabiliriz.
- Sami would be happy to talk to you.
- Sami seninle konuşmaktan memnun olur.
- Let me just go talk to them.
- Gidip onlarla bir konuşayım.
- Tom talked to a lot of people.
- Tom bir sürü insanla konuştu.
- Don't even talk to her.
- Sakın onunla konuşma.
- I need to talk to her now.
- Şimdi onunla konuşmalıyım.
- I'll talk to them about it.
- Onlarla bu konuda konuşacağım.
- The only time you talk to me is when you need some money.
- Benimle sadece paraya ihtiyacın olduğunda konuşacaksın.
- I'll talk to Tom later.
- Tom'la daha sonra konuşacağım.
- Tom was talking to himself.
- Tom kendi kendine konuşuyordu.
- When do you think I can talk to Tom?
- Sence Tom'la ne zaman konuşabilirim?
- Tom knows how to talk to young women.
- Tom genç kadınlarla nasıl konuşacağını biliyor.
- I should talk to him.
- Onunla konuşmalıyım.
- Tom wanted to talk to Mary, but she walked away.
- Tom, Mary'yle konuşmak istedi ama o uzaklaştı.
- Has anybody talked to you?
- Seninle konuşan oldu mu?
- I've got to talk to her.
- Onunla konuşmalıyım.
- Tom never got a chance to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşma şansı hiç olmadı.
- I don't know who Tom will talk to.
- Tom kiminle konuşacak bilmiyorum.
- I'm going to go talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşacağım.
- I have to talk to you.
- Seninle konuşmak zorundayım.
- Tom is talking to us.
- Tom bizimle konuşuyor.
- I heard you talked to him.
- Onunla konuştuğunu duydum.
- Tom didn't talk to Mary about that.
- Tom bu konuda Mary ile konuşmadı.
- I haven't talked to anyone but Tom today.
- Bugün Tom'dan başka kimseyle konuşmadım.
- Tom said that he wanted to talk to you about something important.
- Tom seninle önemli bir şey hakkında konuşmak istediğini söyledi.
- You should talk to us now.
- Bizimle şimdi konuşmalısın.
- Tom used to say that I talked to much.
- Tom eskiden çok konuştuğumu söylerdi.
- Tom didn't see Mary talking to John.
- Tom Mary'nin John'la konuştuğunu görmedi.
- You could talk to her.
- Onunla konuşabilirsin.
- Should I talk to her?
- Onunla konuşmalı mıyım?
- Can I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I need to talk to you about this.
- Sizinle bunun hakkında konuşmam gerekiyor.
- I wonder if Tom will talk to Mary.
- Acaba Tom Mary ile konuşacak mı?
- Has anyone talked to you?
- Seninle kimse konuştu mu?
- I didn't talk to anybody.
- Kimseyle konuşmadım.
- Tom would like to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istiyor.
- Could I possibly talk to you for a moment?
- Sizinle biraz konuşabilir miyim acaba?
- You didn't talk to Tom, did you?
- Tom'la konuşmadın, değil mi?
- Tom is now talking to one of his teachers.
- Tom şu an öğretmenlerinden biriyle konuşuyor.
- If you have a problem, talk to Tom.
- Bir sorunun olursa Tom'la konuş.
- Should I be talking to Tom?
- Tom'la mı konuşuyor olmalıyım?
- You could've just talked to me.
- Benimle konuşabilirdin.
- Why don't you just go back and talk to Tom?
- Neden geri dönüp Tom'la konuşmuyorsun?
- Tom probably won't even try talking to Mary.
- Tom muhtemelen Mary ile konuşmayı denemeyecektir bile.
- I wish I had more time to talk to you.
- Keşke seninle konuşmak için daha fazla zamanım olsaydı.
- I saw Tom and Mary talking to each other this morning.
- Bu sabah Tom ve Mary'yi birbiriyle konuşurken gördüm.
- Tom is talking to Mary now.
- Tom şimdi Mary ile konuşuyor.
- You should be more careful how you talk to people.
- İnsanlarla nasıl konuştuğun konusunda daha dikkatli olmalısın.
- Tom wanted to talk to me again.
- Tom yine benimle konuşmak istedi.
- I came here because I wanted to talk to Tom.
- Buraya geldim çünkü Tom'la konuşmak istiyordum.
- You're the one who wanted to talk to Tom, not me.
- Tom'la konuşmak isteyen kişi sensin, ben değil.
- Can I talk to Ryoko again before you hang up?
- Kapatmadan önce Ryoko'yla tekrar konuşabilir miyim?
- Tom hadn't talked to them in years.
- Tom yıllardır onlarla konuşmadı.
- I think I need to talk to him.
- Sanırım onunla konuşmalıyım.
- I have people I need to talk to.
- Konuşmam gereken insanlar var.
- Maybe I can persuade Tom to talk to Mary.
- Belki Tom'u Mary ile konuşmaya ikna edebilirim.
- I'm waiting to talk to him.
- Onunla konuşmayı bekliyorum.
- I talked to Tom's parents.
- Tom'un ailesiyle konuştum.
- She wants to talk to you.
- O seninle konuşmak istiyor.
- Do you think Tom will talk to me?
- Sence Tom benimle konuşur mu?
- I'm never going to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmayacağım.
- Why were you talking to Tom?
- Tom'la neden konuşuyordun?
- Tom wouldn't talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmuyor.
- The only time my son talks to me is when he needs some money.
- Oğlum benimle sadece paraya ihtiyacı olduğu zaman konuşur.
- Don't talk to the bus driver while he's driving.
- Otobüs şoförü araba kullanırken onunla konuşmayın.
- You should've come and talked to me.
- Gelip benimle konuşmalıydın.
- Tom didn't talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmadı.
- I'm going to talk to Tom when he arrives at home.
- Tom eve geldiğinde onunla konuşacağım.
- She used to sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehrin kenarında oturup ördeklerle konuşurdu.
- I'll have to talk to my daughter about things heart-to-heart.
- Kızımla bu konuyu kalpten konuşmam gerekecek.
- I know Tom wants to talk to you.
- Tom'un seninle konuşmak istediğini biliyorum.
- Tom wanted to know who Mary was talking to.
- Tom, Mary'nin kiminle konuştuğunu bilmek istedi.
- I need to talk to you about your grades.
- Seninle notların hakkında konuşmam gerekiyor.
- Who is talking to you about me?
- Benim hakkımda kim seninle konuşuyor?
- I have to talk to somebody about what I should do.
- Ne yapmam gerektiği konusunda biriyle konuşmak zorundayım.
- I used to get jealous when Tom talked to other women, but not anymore.
- Tom diğer kadınlarla konuşurken kıskanırdım ama artık kıskanmıyorum.
- Were you able to talk to them?
- Onlarla konuşabildin mi?
- I thought you might've talked to Tom.
- Tom'la konuşmuş olabileceğinizi düşündüm.
- I've been meaning to talk to you about that.
- Seninle bu konuda konuşmak istiyordum.
- Tom got jealous when he saw Mary talking to a handsome guy.
- Tom, Mary'nin yakışıklı bir adamla konuştuğunu görünce kıskandı.
- Do you still talk to Tom?
- Hâlâ Tom'la konuşuyor musun?
- I need to talk to Tom privately.
- Tom'la özel olarak konuşmam lâzım.
- I saw Tom and Mary talking to each other this morning.
- Bu sabah Tom ve Mary'nin birbirleriyle konuştuğunu gördüm.
- How dare you talk to my son like that!
- Oğlumla öyle konuşmaya nasıl cüret edersin!
- I need to talk to you in person.
- Seninle şahsen konuşmalıyım.
- Thank you for talking to me.
- Benimle konuştuğun için teşekkür ederim.
- I know the girl who's talking to Tom.
- Tom'la konuşan kızı tanıyorum.
- I had a good time talking to Tom.
- Tom'la konuşurken iyi vakit geçirdim.
- He began to enjoy talking to them.
- Onlarla konuşmaktan zevk almaya başladı.
- I'll go talk to them now.
- Şimdi gidip onlarla konuşacağım.
- I had to stay after class and talk to the teacher.
- Dersten sonra kalmak ve öğretmenle konuşmak zorundaydım.
- Can I talk to Tom for a minute?
- Ben bir dakika Tom'la konuşabilir miyim?
- Tom wanted to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istedi.
- I should go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gitmeliyim.
- Tom wouldn't even talk to me today.
- Tom bugün benimle konuşmadı bile.
- Have you even talked to Tom?
- Tom'la hiç konuştun mu?
- Would you talk to them?
- Onlarla konuşur musun?
- I came to talk to them.
- Onlarla konuşmak için geldim.
- I think Tom needs to talk to Mary personally.
- Bence Tom'un Mary ile bizzat konuşması gerek.
- What are you talking to me for?
- Ne için benimle konuşuyorsun?
- Why are you afraid to talk to the police?
- Polisle konuşmaktan neden korkuyorsun?
- I believed God was constantly talking to me.
- Tanrı'nın sürekli benimle konuştuğuna inandım.
- Now you're talking to birds.
- Artık kuşlarla konuşuyorsun.
- I'd like to talk to you away from the press.
- Sizinle basından uzakta konuşmak istiyorum.
- I need to talk to Tom about what's going to happen.
- Tom'la neler olacağı hakkında konuşmalıyım.
- Who do you think you're talking to?
- Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?
- I'll talk to Tom about that later.
- Tom'la bu konuyu sonra konuşacağım.
- Just make sure you talk to him.
- Onunla konuştuğunuzdan emin olun yeter.
- I'll talk to Tom on Monday.
- Pazartesi Tom'la konuşacağım.
- I had no one to talk to.
- Konuşacak hiç kimsem yoktu.
- It is difficult to talk to him.
- Onunla konuşmak zor.
- Layla went on a charm offensive to talk to Sami.
- Layla, Sami ile konuşmak için cazibe saldırısına geçti.
- Should I be talking to her?
- Onunla konuşmalı mıyım?
- I enjoyed talking to him.
- Onunla konuşmaktan zevk aldım.
- Sami is going to talk to you about his conversion to Islam.
- Sami sizinle Müslüman oluşu hakkında konuşacak.
- I talked to Tom.
- Tom'la konuştum.
- When do you think you're going to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuyu ne zaman konuşmayı düşünüyorsun?
- I'm tired of talking to you about this.
- Bu konuda sizinle konuşmaktan usandım.
- Did you ever talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda hiç konuştun mu?
- Tom has trouble talking to beautiful women.
- Tom güzel kadınlarla konuşmakta zorlanıyor.
- That's the woman I talked to.
- Konuştuğum kadın bu.
- Tom told me I didn't have to talk to you.
- Tom seninle konuşmak zorunda olmadığımı söyledi.
- Please talk to Tom.
- Lütfen Tom'la konuş.
- I talk to him all the time.
- Onunla her zaman konuşurum.
- I need to talk to Tom now.
- Tom'la şimdi konuşmam lâzım.
- I'll talk to Tom in the morning.
- Sabah Tom'la konuşurum.
- I don't really like talking to strangers.
- Yabancılarla konuşmayı gerçekten sevmiyorum.
- I talked to Tom about it.
- Ben bu konuda Tom'la konuştum.
- Tom will have to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşması gerekecek.
- Tom can't talk to you right now.
- Tom şu anda seninle konuşamaz.
- Why don't you just go talk to Tom?
- Neden gidip Tom'la konuşmuyorsun?
- Does Tom think that I should go talk to Mary?
- Tom Mary ile konuşmaya gitmem gerektiğini düşünüyor mu?
- Tom has no one to talk to.
- Tom'un konuşacak kimsesi yok.
- Do you know who you’re talking to?
- Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?
- Tom hadn't planned to talk to you.
- Tom seninle konuşmayı planlamamıştı.
- Tom wanted Mary to talk to John about the problem she was having with his children.
- Tom Mary'nin çocuklarıyla ilgili yaşadığı problem hakkında John'la konuşmasını istedi.
- Do you want me to talk to them?
- Onlarla konuşmamı istiyor musun?
- It seems to me we need to talk to Tom.
- Bana Tom'la konuşmamız gerekiyor gibi geliyor.
- Did you get a chance to talk to Tom?
- Tom'la konuşma fırsatın oldu mu?
- I used to talk to Tom a lot.
- Tom'la çok konuşurdum.
- If I were you, I wouldn't talk to him.
- Yerinde olsam onunla konuşmazdım.
- Do you want me to go talk to Tom myself?
- Tom'la kendim konuşmamı ister misin?
- Can I talk to you for a second, please?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim, lütfen?
- I need to talk to you about Tom.
- Seninle Tom hakkında konuşmalıyım.
- Talk to them again.
- Onlarla tekrar konuş.
- Talk to him and tell him to come back.
- Onunla konuş ve geri dönmesini söyle.
- Do you ever talk to her?
- Hiç onunla konuşur musun?
- Will you talk to her?
- Onunla konuşacak mısın?
- Tom was on his way to work when I talked to him this morning.
- Bu sabah onunla konuştuğumda Tom işe gidiyordu.
- I talked to Tom and he's OK.
- Tom'la konuştum ve o iyi.
- That child of yours needs a good talking to.
- O çocuğunun iyi bir konuşmaya ihtiyacı var.
- Thank you for taking the time to talk to us.
- Bizimle konuşmaya zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
- Tom says he has to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak zorunda olduğunu söylüyor.
- You can talk to Tom.
- Tom'la konuşabilirsin.
- Maybe I should talk to her.
- Belki de onunla konuşmalıyım.
- I guess I just needed someone to talk to.
- Sanırım konuşacak birine ihtiyacım vardı.
- Tom forgot the name of the person he was talking to.
- Tom konuştuğu kişinin adını unuttu.
- Tom is still talking to Mary.
- Tom hala Mary ile konuşuyor.
- We're waiting to talk to her.
- Onunla konuşmak için bekliyoruz.
- Tom refused to even talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmayı bile reddetti.
- I can't talk to him now.
- Şimdi onunla konuşamam.
- We really need to talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşmamız gerekiyor.
- I'm waiting to talk to them.
- Onlarla konuşmak için bekliyorum.
- I need to talk to one of you.
- Birinizle konuşmalıyım.
- I need you to talk to Tom.
- Senin Tom'la konuşmana ihtiyacım var.
- I was hoping to talk to you about what needs to be done.
- Yapılması gerekenler hakkında seninle konuşmayı umuyordum.
- The girl talked to trees.
- Kız ağaçlarla konuşuyordu.
- Tom won't even talk to me.
- Tom benimle konuşmayacak bile.
- I'm the last one who talked to Tom.
- Tom'la konuşan son kişi benim.
- You shouldn't talk to Tom that way.
- Tom'la o biçimde konuşmaman gerekir.
- We don't need to talk to you.
- Seninle konuşmamıza gerek yok.
- Maybe Tom should talk to Mary.
- Tom'un belki de Mary ile konuşması gerekir.
- Tom made it quite clear who we weren't supposed to talk to.
- Tom kiminle konuşmamamız gerektiğini açıkça belirtti.
- Tom will have to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak zorunda kalacak.
- I heard you wanted to talk to me.
- Benimle konuşmak istediğini duydum.
- Let me go talk to them.
- Gidip onlarla konuşayım.
- Did you actually talk to them?
- Onlarla gerçekten konuştun mu?
- Can I talk to the manager?
- Müdürle konuşabilir miyim?
- Tom is the one you need to talk to.
- Konuşmanız gereken kişi Tom.
- You can talk to Tom, right?
- Tom'la konuşabilirsin, değil mi?
- I still don't know who I'm supposed to talk to.
- Hala kiminle konuşmam gerektiğini bilmiyorum.
- I'm talking to them right now.
- Şu anda onlarla konuşuyorum.
- Tom wanted to talk to Mary again.
- Tom, Mary ile tekrar konuşmak istiyordu.
- When did you last talk to her?
- En son ne zaman onunla konuştun?
- Tom was talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşuyordu.
- I've no friend to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşabileceğim bir arkadaşım yok.
- He was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Patronuyla bu şekilde konuşarak işini kaybetme riskini göze alıyordu.
- I need to talk to Tom right now.
- Şu an Tom ile konuşmam gerekiyor.
- Did you talk to them about this?
- Onlarla bu konuyu konuştun mu?
- I heard Tom talking to Mary.
- Tom'un Mary ile konuştuğunu duydum.
- It was so great to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak çok harikaydı.
- Can I please talk to her?
- Lütfen onunla konuşabilir miyim?
- I can't believe I'm talking to you about this.
- Bunun hakkında seninle konuştuğuma inanamıyorum.
- I think we'd better talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşsak iyi olur.
- Do you talk to him a lot?
- Onunla çok konuşur musun?
- Did you ever talk to them?
- Hiç onlarla konuştun mu?
- I frequently talk to them.
- Onlarla sık sık konuşuyorum.
- Should I try to talk to her?
- Onunla konuşmaya çabalamam gerekir mi?
- I'm not talking to Tom.
- Ben Tom'la konuşmuyorum.
- I would like to talk to your manager.
- Senin yöneticinle konuşmak istiyorum.
- I'm going to be talking to them.
- Onlarla konuşuyor olacağım.
- I talked to Tom today about what he plans to do.
- Bugün Tom'la ne yapmayı planladığını konuştum.
- Tom wanted to talk to me again.
- Tom benimle tekrar konuşmak istiyordu.
- I must talk to Fadil.
- Fadıl ile konuşmalıyım.
- You said you'd talk to her.
- Onunla konuşacağını söylemiştin.
- We just need to talk to her.
- Onunla konuşmamız lazım.
- Tell Tom I need to talk to him now.
- Tom'a şimdi onunla konuşmam gerektiğini söyle.
- I have something to talk to you about.
- Seninle konuşacak bir şeyim var.
- Tom decided never to talk to Mary anymore.
- Tom, Mary ile bir daha konuşmamaya karar verdi.
- Tom saw some guy he didn't know talking to Mary.
- Tom tanımadığı bir adamın Mary ile konuştuğunu gördü.
- I can't talk to you now.
- Şu anda seninle konuşamam.
- I'll talk to you about it after lunch.
- Öğle yemeğinden sonra seninle o konuda konuşacağım.
- You have to let me talk to him.
- Onunla konuşmama izin vermek zorundasın.
- Look at me when I talk to you!
- Seninle konuşurken bana bak!
- A nice boy talked to Kate.
- Güzel bir çocuk Kate'le konuştu.
- Tom said that he'll talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşacağını söyledi.
- I have to go talk to the manager.
- Müdürle konuşmam lazım.
- Have you been talking to Tom?
- Tom'la konuşuyor muydun?
- Tom wasn't very easy to talk to.
- Tom'la konuşmak pek kolay değildi.
- I talked to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuştum.
- Tom claims he's never even talked to Mary.
- Tom, Mary ile daha önce hiç konuşmadığını iddia ediyor.
- I need to talk to you.
- Seninle konuşmam gerek.
- Stop talking to Tom and do your homework.
- Tom'la konuşmayı bırak ve ödevini yap.
- Who are you talking to?
- Kiminle konuşuyorsun?
- Tom talked to Mary before class.
- Tom dersten önce Mary ile konuştu.
- He stopped to talk to them.
- Onlarla konuşmak için durdu.
- Tom talked to Mary about that.
- Tom bu konuyu Mary ile konuştu.
- Tom told Mary he needed to talk to her.
- Tom Mary'ye onunla konuşması gerektiğini söyledi.
- Tom isn't supposed to even talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmaması bile gerekiyordu.
- You should talk to me now.
- Benimle şimdi konuşmalısın.
- I want to go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gitmek istiyorum.
- I haven't yet talked to the manager.
- Henüz müdürle konuşmadım.
- Did you ever talk to her?
- Hiç onunla konuştun mu?
- Can I talk to you for a moment?
- Seninle biraz konuşabilir miyim?
- You said you'd talk to him.
- Sen onunla konuşacağını söyledin.
- Don't tell me that Dan is talking to that crow.
- Dan'in o kargayla konuştuğunu söyleme bana.
- Why don't you just go talk to her?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- Why didn't you talk to Tom?
- Tom ile neden konuşmadın?
- Tom is easy to talk to.
- Tom'la konuşmak kolaydır.
- Tom can't wait to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için sabırsızlanıyor.
- Didn't you talk to Tom?
- Tom'la konuşmadın mı?
- Is it OK to talk to him first?
- Önce onunla konuşsam olur mu?
- Let's go and talk to her.
- Onunla konuşmaya gidelim.
- Talking to Tom won't help.
- Tom'la konuşmak işe yaramaz.
- I'll go talk to her right now.
- Hemen gidip onunla konuşacağım.
- I need someone to talk to.
- Konuşacak birine ihtiyacım var.
- I haven't talked to Tom recently.
- Son zamanlarda Tom ile konuşmadım.
- Tom needs to talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmaya ihtiyacı var.
- We can still talk to him.
- Onunla konuşabiliriz.
- I hardly ever talk to my neighbors.
- Komşularımla neredeyse hiç konuşmam.
- You'll have to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak zorunda kalacaksın.
- You should talk to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- Has anyone talked to them?
- Onlarla konuşan oldu mu?
- May I talk to Tom?
- Tom'la konuşabilir miyim?
- I'll go and talk to him.
- Gidip onunla konuşacağım.
- I have things to talk to you about.
- Seninle konuşacaklarım var.
- I assume you've talked to Tom.
- Sanırım Tom'la konuştun.
- You should be more careful how you talk to people.
- İnsanlarla konuşurken daha dikkatli olmalısın.
- Make sure you talk to Tom before you leave.
- Gitmeden önce Tom'la konuştuğundan emin ol.
- Are you going to go talk to Tom or not?
- Tom'la konuşacak mısın yoksa konuşmayacak mısın?
- I'm not supposed to talk to anyone about this.
- Bunu hiç kimseyle konuşmamam lazım.
- It's been a long time since I've talked to Tom.
- Tom'la konuştuğumdan beri uzun zaman oldu.
- You talked to us, right?
- Bizimle konuştun, doğru mu?
- You have to go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmek zorundasın.
- Thanks for talking to me.
- Benimle konuştuğun için teşekkürler.
- I'd like to talk to one of your guests.
- Misafirlerinizden biri ile konuşmak istiyorum.
- Somebody was talking to him.
- Birisi onunla konuşuyordu.
- I've talked to you about this before.
- Seninle bu konuyu daha önce konuşmuştum.
- Sami is talking to that chick.
- Sami şu piliçle konuşuyor.
- Tell Tom I'll talk to him later.
- Tom'a söyle, onunla sonra konuşacağım.
- Tom didn't see Mary talking to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuştuğunu görmedi.
- Don't forget to go talk to Tom this afternoon.
- Bu öğleden sonra gidip Tom'la konuşmayı unutma.
- Tom told me I didn't have to talk to you.
- Tom bana seninle konuşmak zorunda olmadığımı söyledi.
- Did you really talk to them?
- Gerçekten onlarla konuştun mu?
- Now you're talking to birds.
- Şimdi kuşlarla konuşuyorsun.
- Did you really talk to her?
- Gerçekten onunla konuştun mu?
- I talked to Tom this morning just before the meeting.
- Bu sabah toplantıdan hemen önce Tom'la konuştum.
- I'll go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşacağım.
- I'm supposed to talk to them.
- Onlarla konuşmam gerekiyor.
- Could you talk to them?
- Onlarla konuşabilir misin?
- Tom needs to talk to an attorney.
- Tom'un bir avukatla konuşması gerek.
- Tom talked to the bartender.
- Tom barmenle konuştu.
- Could I possibly talk to you for a moment?
- Mümkünse seninle biraz konuşabilir miyim?
- I talked to him.
- Onunla konuştum.
- Do you still talk to him?
- Hala onunla konuşuyor musun?
- You should go talk to her.
- Gidip onunla konuşmalısın.
- When will I be able to talk to Tom?
- Ne zaman Tom'la konuşabileceğim?
- Has Tom talked to you about Mary?
- Tom seninle Mary hakkında konuştu mu?
- Let me talk to you a second.
- Seninle bir saniye konuşayım.
- Tom knows how to talk to women.
- Tom kadınlarla nasıl konuşulacağını biliyor.
- Sami is going to talk to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşacak.
- You won't be able to talk to Tom.
- Tom'la konuşamayacaksın.
- Neither Tom nor Mary talked to me about that.
- Ne Tom ne de Mary benimle bu konuda konuşmadı.
- We're waiting to talk to him.
- Onunla konuşmayı bekliyoruz.
- He himself refused to talk to her.
- Kendisi onunla konuşmayı reddetti.
- Tom hardly ever talks to anyone.
- Tom neredeyse kimseyle konuşmaz.
- I told you not to talk to Tom.
- Tom'la konuşmamanı söyledim.
- I saw you guys talking to them.
- Sizi onlarla konuşurken gördüm.
- You should be talking to him.
- Onunla konuşmalısın.
- I have to talk to them now.
- Onlarla şimdi konuşmalıyım.
- Can I talk to Tom, please?
- Tom'la konuşabilir miyim, lütfen?
- Tom told me to not talk to Mary again.
- Tom bana Mary ile bir daha konuşmamamı söyledi.
- Tom talked to Mary, didn't he?
- Tom Mary ile konuştu, değil mi?
- Have you talked to Tom about it?
- Tom'la bu konuda konuştun mu?
- Nobody talks to me anymore.
- Artık hiç kimse benimle konuşmuyor.
- You could've talked to me.
- Benimle konuşabilirdin.
- I don't feel like talking to Tom tonight.
- Bu gece Tom'la konuşmak istemiyorum.
- Do you talk to your dog?
- Köpeğinle konuşur musun?
- I didn't like the way she talked to people.
- İnsanlarla konuşma şeklini sevmiyordum.
- We talked to them yesterday.
- Dün onlarla konuştuk.
- We really need to talk to them.
- Gerçekten onlarla konuşmaya ihtiyacımız var.
- Esperanto is a good language because people from different countries can use it to talk to each other.
- Esperanto iyi bir dildir çünkü farklı ülkelerden gelen insanlar onun aracılığıyla birbirleriyle konuşabilirler.
- One of us should talk to them.
- Birimiz onlarla konuşmalı.
- I'd like to talk to you this morning if possible.
- Mümkünse bu sabah sizinle konuşmak istiyorum.
- Why don't you talk to me about it?
- Neden bu konuda benimle konuşmuyorsun?
- Could you talk to Tom?
- Tom'la konuşabilir misin?
- I have no one to talk to.
- Konuşmak için hiç kimsem yok.
- Tom never talked to anybody about that.
- Tom asla o konuda kimseyle konuşmadı.
- I'll go talk to her.
- Onunla konuşmaya gideceğim.
- Tom talked to a lot of people.
- Tom birçok insanla konuştu.
- Why do I have to talk to her?
- Neden onunla konuşmak zorundayım?
- Tom is still talking to Mary.
- Tom hala Mary'yle konuşuyor.
- You don't need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmana gerek yok.
- Hey, I need to talk to you.
- Hey, seninle konuşmam lazım.
- Tell me why I'm talking to you.
- Neden seninle konuştuğumu bana söyle.
- One of us should talk to him.
- Birimiz onunla konuşmalı.
- Please talk to me, Tom.
- Lütfen benimle konuş, Tom.
- I'm still going to talk to him.
- Yine de onunla konuşacağım.
- I need somebody to talk to.
- Konuşmak için birine ihtiyacım var.
- We'll go talk to him.
- Gidip onunla konuşacağız.
- We don't need to talk to you.
- Seninle konuşmamız gerekmiyor.
- I've talked to them.
- Ben onlarla konuştum.
- Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Tom patronuyla bu şekilde konuşarak işini kaybetme riskini alıyordu.
- Tom hadn't talked to them in years.
- Tom yıllardır onlarla konuşmamıştı.
- I went there to talk to him.
- Onunla konuşmak için oraya gittim.
- I'm not used to talking to people I don't know.
- Tanımadığım insanlarla konuşmaya alışkın değilim.
- Tom said he needed to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşması gerektiğini söyledi.
- All I want is to talk to Tom.
- Tek istediğim Tom'la konuşmak.
- I came here to talk to him.
- Onunla konuşmak için buraya geldim.
- Sami was just talking to his dog.
- Sami sadece köpeğiyle konuşuyordu.
- He mustered up his courage to talk to a foreigner.
- Bir yabancıyla konuşmak için cesaretini topladı.
- I was talking to Tom.
- Tom'la konuşuyordum.
- Tom said he would talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- I don't have to talk to you.
- Seninle konuşmak zorunda değilim.
- You should talk to a specialist.
- Bir uzmanla konuşmalısın.
- I wanted to talk to you because I need your help.
- Seninle konuşmak istedim çünkü yardımına ihtiyacım var.
- Would you ask Tom to talk to Mary?
- Tom'dan Mary ile konuşmasını ister misin?
- I need to talk to you privately.
- Seninle özel olarak konuşmam gerekiyor.
- Are you talking to yourself again?
- Yine kendi kendine mi konuşuyorsun?
- If you need to talk to someone, call me any time you want.
- Eğer biriyle konuşmak istersen, beni istediğin zaman arayabilirsin.
- We'll talk to Tom later.
- Tom'la sonra konuşacağız.
- Mary was lonely because the other students didn't talk to her.
- Diğer öğrenciler onunla konuşmadığından dolayı Mary yalnızdı.
- Have you talked to the doctors yet?
- Henüz doktorlarla konuşmadın mı?
- I need to talk to you about this.
- Seninle bu konuda konuşmam gerek.
- I'll go talk to them now.
- Şimdi onlarla konuşmaya gideceğim.
- The old man sometimes talks to himself.
- Yaşlı adam bazen kendi kendine konuşur.
- I would've talked to Tom instead of just ignoring him.
- Tom'u görmezden gelmek yerine onunla konuşurdum.
- Who were you hoping to talk to?
- Kimle konuşmayı umuyordun?
- I should've let Tom talk to you first.
- Önce Tom'un seninle konuşmasına izin vermeliydim.
- She would sit by the river every day, talking to ducks.
- Her gün nehrin kenarında oturup ördeklerle konuşurdu.
- Let's go and talk to them.
- Onlarla konuşmaya gidelim.
- I've talked to you before.
- Seninle daha önce konuşmuştum.
- I barely ever talk to Tom.
- Tom'la neredeyse hiç konuşmuyorum.
- Tom doesn't know the boy talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşan çocuğu tanımıyor.
- Tom and Mary want you to talk to John.
- Tom ve Mary, John'la konuşmanı istiyor.
- Tom shouldn't talk to Mary like that.
- Tom, Mary ile böyle konuşmamalı.
- I have to talk to you now.
- Şimdi seninle konuşmak zorundayım.
- The problem is that everyone is too scared to talk to Tom.
- Sorun şu ki herkes Tom ile konuşmaktan çok korkuyor.
- Nobody ever talks to me.
- Kimse benimle konuşmuyor.
- Maybe you should talk to her.
- Belki sen de onunla konuşmalısın.
- I talked to them on the phone.
- Telefonda onlarla konuştum.
- I need someone who I can talk to.
- Konuşabileceğim birine ihtiyacım var.
- I didn't even have a chance to talk to Tom.
- Benim bile Tom'la konuşma şansım yoktu.
- I don't like talking to people I don't know.
- Tanımadığım insanlarla konuşmayı sevmiyorum.
- We'll be talking to him today.
- Bugün onunla konuşacağız.
- I'm still going to talk to her.
- Yine de onunla konuşacağım.
- I never had a chance to talk to Tom.
- Tom ile hiç konuşma şansım olmadı.
- You can talk to Tom now if you want to.
- İstersen Tom'la şimdi konuşabilirsin.
- I'd better go talk to him.
- Gidip onunla konuşsam iyi olur.
- Tom says he needs to talk to you.
- Tom seninle konuşması gerektiğini söylüyor.
- You've got no right to talk to Tom that way.
- Tom'la o şekilde konuşmaya hakkın yok.
- Tom will talk to someone about that.
- Tom o konuda biriyle konuşacak.
- I need to talk to you later.
- Seninle sonra konuşmalıyım.
- We've talked to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuştuk.
- Tom talks to Mary every day.
- Tom her gün Mary ile konuşuyor.
- I tried talking to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmayı denedim.
- Tom talks to plants.
- Tom çiçeklerle konuşur.
- We never got a chance to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşma fırsatımız olmadı.
- I need to talk to you in person.
- Seninle yüz yüze konuşmalıyım.
- I can't talk to Tom right now.
- Tom'la şu anda konuşamam.
- May I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom continued to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmaya devam etti.
- I should go talk to them.
- Onlarla konuşmaya gitmeliyim.
- I have to talk to Tom first.
- Önce Tom'la konuşmalıyım.
- Some students in this university don't even know how to talk to teachers.
- Bu üniversitedeki bazı öğrenciler, öğretmenlerle nasıl konuşacaklarını bile bilmiyorlar.
- That was Tom you were just talking to, wasn't it?
- Az önce konuştuğun Tom'du, değil mi?
- Talking to Tom isn't going to help.
- Tom'la konuşmanın yararı olmayacak.
- I like to talk to people in their native languages.
- İnsanlarla kendi ana dillerinde konuşmayı severim.
- I'd like to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmak istiyorum.
- We saw Tom talking to Mary.
- Tom'u Mary ile konuşurken gördük.
- Why do I have to talk to them?
- Neden onlarla konuşmak zorundayım?
- I've already talked to them.
- Ben zaten onlarla konuştum.
- Do you think I could talk to Tom?
- Sence Tom'la konuşabilir miyim?
- I might talk to him.
- Onunla konuşabilirim.
- I want you to talk to me.
- Benimle konuşmanı istiyorum.
- When did you last talk to her?
- Onunla en son ne zaman konuştun?
- Who's the guy talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- Tom and I usually talked to each other in French when we were college students.
- Tom ve ben üniversite öğrencisiyken birbirimizle genellikle Fransızca konuşurduk.
- Tom was talking to a group of men gathered around the conference table.
- Tom konferans masasının etrafında toplanmış bir grup erkekle konuşuyordu.
- Tom talked to Mary about the robbery.
- Tom Mary ile soygun hakkında konuştu.
- Tom told Mary he had to talk to John.
- Tom Mary'ye John'la konuşmak zorunda olduğunu söyledi.
- Are you scared to talk to girls?
- Kızlarla konuşmaktan korkar mısın?
- A man came up to Tom in the street and started talking to him, but Tom had no idea who he was.
- Sokakta bir adam Tom'un yanına geldi ve onunla konuşmaya başladı ama Tom'un kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
- I'll talk to them later.
- Onlarla sonra konuşurum.
- Tom said he talked to Mary this morning.
- Tom bu sabah Mary ile konuştuğunu söyledi.
- I need someone to talk to her.
- Onunla konuşacak birine ihtiyacım var.
- Let us talk to him.
- Onunla konuşalım.
- That's what I wanted to talk to you about.
- Ben de seninle bunu konuşmak istiyordum.
- Let's go talk to them.
- Gidip onlarla konuşalım.
- Let me try to talk to her.
- Onunla konuşmaya çalışayım.
- Talk to her again.
- Kızla tekrar konuş.
- Is Tom talking to you yet?
- Tom seninle hala konuşmuyor mu?
- Call me after you talk to her.
- Onunla bu konuyu konuştun mu?
- Tom stayed after class to talk to the teacher.
- Tom, öğretmenle konuşmak için dersten sonra sınıfta kaldı.
- Tom was too shy to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşamayacak kadar utangaçtı.
- What did you really come here to talk to me about?
- Gerçekten benimle ne hakkında konuşmak için buraya geldin?
- We don't need to talk to them.
- Onlarla konuşmamıza gerek yok.
- I often have to talk to people I don't like.
- Sık sık sevmediğim insanlarla konuşmak zorunda kalıyorum.
- Mary hasn't talked to me since her sister's accident.
- Mary, kız kardeşinin kazasından beri benimle konuşmadı.
- He talked to the chairperson.
- Başkanla konuştu.
- Don't be afraid to talk to her.
- Onunla konuşmaktan korkma.
- One of the disadvantages of living alone is that you have no one to talk to.
- Yalnız yaşamanın dezavantajlarından biri de konuşacak kimsenin olmamasıdır.
- We should be talking to Tom.
- Tom'la konuşmalıyız.
- Let me talk to him alone.
- Bırak onunla yalnız konuşayım.
- Sami knew how to talk to women.
- Sami kadınlarla nasıl konuşulacağını biliyordu.
- Have you talked to Tom today?
- Tom ile bugün konuştun mu?
- Can I talk to Tom?
- Tom'la konuşabilir miyim?
- Tom said he had to talk to me.
- Tom benimle konuşmak zorunda olduğunu söyledi.
- I want to go talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorum.
- Tom tried to talk to Mary, but she ignored him.
- Tom, Mary ile konuşmaya çalıştı ama Mary onu görmezden geldi.
- I can't believe those kids talk to their mom that way.
- Bu çocukların anneleri ile bu şekilde konuştuklarına inanamıyorum.
- I get jealous when he talks to other girls.
- O diğer kızlarla konuşursa kıskanırım.
- I appreciate you talking to me.
- Benimle konuştuğunuz için teşekkürler.
- Tom couldn't talk to Mary and there was nothing he could do about it.
- Tom, Mary ile konuşamıyordu ve bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu.
- I talk to you about this.
- Bu konuda seninle konuşuyorum.
- We'll need to talk to them.
- Onlarla konuşmamız gerekecek.
- We're talking to you, Tom.
- Seninle konuşuyoruz, Tom.
- We'd like to talk to them.
- Onlarla konuşmak istiyoruz.
- I really need to talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşmam lazım.
- The problem is that everyone is too scared to talk to Tom.
- Sorun şu ki, herkes Tom'la konuşmaktan çok korkuyor.
- Tom knows how to talk to children.
- Tom çocuklarla nasıl konuşacağını bilir.
- Let me at least talk to him.
- En azından onunla konuşayım.
- I need to talk to you about Tom.
- Seninle Tom hakkında konuşmam lâzım.
- Can I talk to you outside?
- Seninle dışarıda konuşabilir miyim?
- I'm talking to my friend.
- Ben arkadaşımla konuşuyorum.
- Tom said he wants to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istediğini söyledi.
- I'm talking to you as a friend.
- Seninle bir arkadaş olarak konuşuyorum.
- Tom says that he's already talked to you about that matter.
- Tom seninle bu konu hakkında konuştuğunu söylüyor.
- Why are you talking to him?
- Neden onunla konuşuyorsun?
- Stand up when I'm talking to you!
- Ben sizinle konuşurken ayağa kalkın!
- Tom said he was going to talk to me later.
- Tom benimle sonra konuşacağını söyledi.
- I tried to talk to Tom in French.
- Tom'la Fransızca konuşmaya çalıştım.
- Dan didn't even agree to talk to Linda on the phone.
- Dan, Linda'yla telefonda konuşmayı bile kabul etmedi.
- Tom was too shy to talk to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşmak için fazla utangaçtı.
- Maybe it's best not to talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmamak en iyisidir.
- I'd better talk to Tom.
- Tom'la konuşsam iyi olur.
- He can talk to spirits.
- Ruhlarla konuşabilir.
- I'll tell Mary the next time I talk to her.
- Bir dahaki sefere onunla konuşurken Mary'ye söyleyeceğim.
- I've talked to Tom.
- Tom'la konuştum.
- It's nice to have someone to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşacak birine sahip olmak güzel.
- Tom wouldn't even talk to me.
- Tom benimle konuşmadı bile.
- We saw Tom talking to Mary in the park this morning.
- Bu sabah parkta Tom'u Mary'yle konuşurken gördük.
- Let me talk to your manager.
- Müdürünle konuşayım.
- Could I talk to you in private?
- Seninle özel olarak konuşabilir miyim?
- Let us talk to them.
- Onlarla konuşmamıza izin verin.
- You have to talk to the press.
- Basına konuşmak zorundasın.
- We can still talk to Tom.
- Biz hâlâ Tom'la konuşabiliriz.
- We've been meaning to talk to you about that.
- Seninle bunun hakkında konuşmak istiyoruz.
- I'll go talk to him right now.
- Hemen gidip onunla konuşacağım.
- Mary talks to her psychiatrist.
- Mary psikiyatristiyle konuşuyor.
- Hey, can I talk to you for a second?
- Hey, seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Let me talk to them alone.
- Onlarla yalnız konuşayım.
- Sami had to talk to Layla.
- Sami'nin Layla ile konuşması gerekiyordu.
- Sami liked to talk to people.
- Sami insanlarla konuşmayı severdi.
- Sami didn't talk to me.
- Sami benimle konuşmadı.
- I have to talk to them.
- Onlarla konuşmalıyım.
- I suppose I should go talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmaya gitmem gerekiyor.
- I think we should talk to him.
- Bence onunla konuşmalıyız.
- Tom told me he's never talked to Mary.
- Tom bana Mary ile hiç konuşmadığını söyledi.
- Tom and Mary sat on the beach and talked to each other.
- Tom ve Mary sahilde oturdular ve birbirleriyle konuştular.
- Can I talk to you about Tom?
- Seninle Tom hakkında konuşabilir miyim?
- You should be talking to me.
- Benimle konuşmalısın.
- You should just talk to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- Tom wanted to talk to Mary in private.
- Tom Mary ile özel olarak konuşmak istiyordu.
- As long as you're talking to me, it's fine, but as soon as you stop, I get hungry.
- Benimle konuştuğun sürece sorun yok, ama durduğun anda acıkıyorum.
- Who the hell do you think you're talking to?
- Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?
- Tom shouldn't talk to Mary like that.
- Tom'un Mary ile o şekilde konuşmaması gerekir.
- I really need to talk to Tom sometime today.
- Bugün bir ara Tom'la konuşmam lazım.
- Sami talked to another person.
- Sami başka biriyle konuştu.
- I need to talk to you for a minute.
- Seninle bir dakika konuşmam lazım.
- I'll talk to her tomorrow.
- Onunla yarın konuşurum.
- I wish to talk to your daughter.
- Kızınızla konuşmak istiyorum.
- Can I talk to Mike?
- Mike'la konuşabilir miyim?
- I can't talk to her now.
- Şimdi onunla konuşamam.
- Tom is on the balcony, talking to Mary.
- Tom balkonda Mary ile konuşuyor.
- I've already talked to Tom.
- Tom'la zaten konuştum.
- I'd like to talk to him.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- Is that the way you talk to me?
- Benimle bu şekilde mi konuşuyorsun?
- I need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam lâzım.
- Can I talk to Tom alone?
- Tom'la yalnız konuşabilir miyim?
- Women use talking to maintain personal relationships.
- Kadınlar kişisel ilişkilerini sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.
- Tom told me not to talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamam gerektiğini söyledi.
- This is the first time I've ever talked to Marika in Finnish.
- Marika ile ilk kez Fince konuşuyorum.
- I haven't talked to Tom in years.
- Tom'la yıllardır konuşmadım.
- I often have to repeat things when I talk to Tom.
- Tom'la konuşurken sık sık bazı şeyleri tekrarlamak zorunda kalıyorum.
- I can't talk to you here.
- Seninle burada konuşamam.
- Tom will have to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak zorunda kalacak.
- He is talking to her.
- Onunla konuşuyor.
- Do you remember talking to her?
- Onunla konuştuğunu hatırlıyor musun?
- How many times have I told you not to talk to Tom?
- Sana kaç kere Tom'la konuşmamanı söyledim?
- Can I talk to him alone?
- Onunla yalnız konuşabilir miyim?
- I told Tom that I never wanted to talk to him again.
- Tom'a onunla bir daha konuşmak istemediğimi söyledim.
- I went to talk to him.
- Onunla konuşmaya gittim.
- I need to talk to Tom again.
- Tom'la yine konuşmam gerek.
- Tom said I was supposed to talk to you.
- Tom seninle konuşmam gerektiğini söyledi.
- I'm supposed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekir.
- I'm going to go talk to him.
- Gidip onunla konuşacağım.
- Do you think I should go talk to Tom?
- Tom'la konuşmaya gitmem gerektiğini düşünüyor musun?
- Tom is out on the porch, talking to Mary.
- Tom verandada Mary ile konuşuyor.
- I'd like to talk to the foreman.
- Ben ustabaşı ile konuşmak istiyorum.
- I talk to Tom more than I talk to Mary.
- Tom ile Mary ile konuştuğumdan daha çok konuşuyorum.
- I'd like to talk to them.
- Onlarla konuşmak istiyorum.
- I have to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- My cousin, who was a drunk, said that Jesus talked to him every night.
- Sarhoş olan kuzenim, İsa'nın her gece onunla konuştuğunu söyledi.
- Give me a chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bana bir şans ver.
- I won't talk to you.
- Seninle konuşmayacağım.
- After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra Fransızcasının çok iyi olmadığı anlaşıldı, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
- I need to talk to Tom now.
- Tom'la şimdi konuşmalıyım.
- Sami is talking to that chick.
- Sami o hatunla konuşuyor.
- Tom didn't stop talking to Mary all night.
- Tom bütün gece Mary ile konuşmayı bırakmadı.
- We'll talk to Tom on Monday.
- Pazartesi günü Tom'la konuşacağız.
- Tom is hard to talk to, isn't he?
- Tom ile konuşmak zor, değil mi?
- I had to talk to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmak zorundaydım.
- You have to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- She refused to talk to me.
- O benimle konuşmayı reddetti.
- I need to talk to you about an urgent matter.
- Seninle acil bir konu hakkında konuşmam gerek.
- Tom didn't talk to Mary at the party.
- Tom partide Mary ile konuşmadı.
- I can't talk to Tom until he gets back.
- O dönünceye kadar Tom'la konuşamam.
- It's hard to talk to Tom.
- Tom ile konuşmak zor.
- Do you talk to them a lot?
- Onlarla çok konuşuyor musun?
- You should talk to a specialist.
- Bir uzman doktorla konuşmalısın.
- I'm used to talking to foreigners.
- Yabancılarla konuşmaya alışkınım.
- I suppose I'd better go and talk to Tom about that.
- Sanırım gidip Tom'la bu konuyu konuşsam iyi olacak.
- I hardly ever talk to my neighbors.
- Neredeyse komşularımla hiç konuşmuyorum.
- Tom doesn't want to be seen talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşurken görülmek istemiyor.
- It was nice talking to you.
- Seninle konuşmak güzeldi.
- Will you talk to them?
- Onlarla konuşacak mısın?
- I just wanted to talk to him.
- Ben sadece onunla konuşmak istedim.
- Tom used to say that I talked to much.
- Tom benim çok konuştuğumu söylerdi.
- I wonder who the woman talking to Tom is.
- Tom ile konuşan kadının kim olduğunu merak ediyorum.
- I asked him if I could talk to him in private.
- Onunla özel olarak konuşabilir miyim diye sordum.
- You said I could talk to them.
- Sen onlarla konuşabileceğimi söyledin.
- The man Tom is talking to is a lawyer.
- Tom'un konuştuğu adam da bir avukat.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
- Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Can I talk to you a moment?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- I'm still not sure who I should talk to.
- Hâlâ kiminle konuşmam gerektiğinden emin değilim.
- I have to talk to him.
- Onunla konuşmalıyım.
- Dan, an FBI negotiator, tried to talk to Linda.
- Dan, FBI'lı bir müzakereci, Linda ile konuşmaya çalıştı.
- Tom may talk to whoever he wants to.
- Tom istediği kişiyle konuşabilir.
- I'll talk to her later.
- Onunla daha sonra konuşacağım.
- I heard you talking to her.
- Onunla konuştuğunu duydum.
- You should talk to her.
- Onunla konuşmalısın.
- I want somebody to talk to.
- Konuşacak birini istiyorum.
- I'd like to talk to them myself.
- Onlarla kendim konuşmak istiyorum.
- I still need to talk to her.
- Hâlâ onunla konuşmam gerekiyor.
- My friend wants to talk to you.
- Arkadaşım seninle konuşmak istiyor.
- There is no use talking to her.
- Onunla konuşmanın bir faydası yok.
- You're going to talk to Tom, aren't you?
- Tom'la konuşacaksın, değil mi?
- May I talk to her?
- Onunla konuşabilir miyim?
- This may be our only chance to talk to Tom.
- Bu Tom'la konuşmak için son şansımız olabilir.
- I'd like to talk to Tom about his brother John.
- Tom'la kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- Why are you talking to her?
- Neden onunla konuşuyorsun?
- Tom talked to Mary last night.
- Tom dün gece Mary'yle konuştu.
- Why is Tom trying to talk to Mary?
- Tom neden Mary'yle konuşmaya çalışıyor?
- Sami started talking to me.
- Sami benimle konuşmaya başladı.
- Let me talk to Tom.
- Tom'la konuşmama izin ver.
- The policeman talked to the children in as friendly a manner as he could.
- Polis memuru çocuklarla olabildiğince dostane konuştu.
- Mary is lonely and has no one to talk to.
- Mary yalnız ve konuşacak kimsesi yok.
- I wanted to talk to you about something important.
- Seninle önemli bir şey hakkında konuşmak istiyordum.
- Tom talked to Mary every day.
- Tom her gün Mary'yle konuştu.
- I just need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam lazım.
- Tom wants me to talk to Mary about that matter.
- Tom bu konuyu Mary ile konuşmamı istiyor.
- Would you like to talk to a lawyer?
- Bir avukatla konuşmak ister misin?
- Mike had fun talking to Yumi.
- Mike Yumi ile konuşurken çok eğlendi.
- It's useless talking to Tom.
- Tom'la konuşmanın yararı yok.
- The only person Tom says he'll talk to is Mary.
- Tom'un konuşacağını söylediği tek kişi Mary.
- Don't let him talk to her.
- Onunla konuşmasına izin verme.
- Tom says he talked to Mary.
- Tom Mary ile konuştuğunu söylüyor.
- Have you ever talked to anyone about these things?
- Bu işler hakkında hiç kimseyle konuştunuz mu?
- We need to talk to someone about it.
- O konuda birisiyle konuşmamız gerek.
- I think I'll go talk to her.
- Sanırım onunla konuşmaya gideceğim.
- Did you get a chance to talk to Tom?
- Tom'la konuşmak için bir şans yakaladın mı?
- Let us talk to Tom.
- Tom'la konuşalım.
- Maybe you should go talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşmaya gitmelisin.
- I heard you wanted to talk to me.
- Senin benimle konuşmak istediğini duydum.
- He mustered up his courage to talk to a foreigner.
- O bir yabancı ile konuşmak için cesaretini topladı.
- Tom has a list of people to he wants to talk to.
- Tom'un konuşmak istediği kişilerin bir listesi var.
- If you need someone to talk to, call me.
- Konuşacak birine ihtiyacın olursa beni ara.
- Tom said that Mary wanted to talk to you.
- Tom Mary'nin seninle konuşmak istediğini söyledi.
- Tom talks to me every day.
- Tom benimle her gün konuşuyor.
- Tom needs to talk to Mary himself.
- Tom'un Mary ile kendisi konuşması gerekiyor.
- You were the only person who talked to Tom.
- Tom ile konuşan tek kişi sendin.
- I think it's time for me to talk to the boss about this problem.
- Sanırım patronla bu sorun hakkında konuşmamın zamanı geldi.
- I wanted to talk to you before you left.
- Sen gitmeden önce seninle konuşmak istiyordum.
- I find her very easy to talk to.
- Onunla konuşmayı çok kolay buluyorum.
- Would you like me to go in and talk to Tom for you?
- İçeri girip Tom'la senin için konuşmamı ister misin?
- I should go talk to them.
- Gidip onlarla konuşmalıyım.
- I'm going to be talking to them.
- Onlarla konuşacağım.
- Did you ever see Tom talk to any of those women?
- Hiç Tom'un o kadınlardan biriyle konuştuğunu gördün mü?
- Who are you talking to?
- Kimle konuşuyorsun?
- I still have to talk to Tom about that.
- Bu konuda Tom'la konuşmam gerek.
- I find it difficult to talk to you about anything serious.
- Seninle ciddi bir şey konuşmakta zorlanıyorum.
- Sami noticed that Layla was talking to another guy.
- Sami, Leyla'nın başka bir adamla konuşuyor olduğunu fark etti.
- One of the biggest problems guys have talking to girls is running out of things to say.
- Erkeklerin kızlarla konuşurken yaşadığı en büyük sorunlardan biri söyleyecek bir şey bulamamaktır.
- There's something that I need to talk to you about.
- Seninle konuşmam gereken bir şey var.
- Tom doesn't talk to us anymore.
- Tom artık bizimle konuşmuyor.
- Has Tom talked to you recently?
- Tom son zamanlarda seninle konuştu mu?
- Sami never talked to Layla.
- Sami, Leyla ile hiç konuşmadı.
- He is used to talking to foreigners.
- O yabancılarla konuşmaya alışkındır.
- All I really want to do is talk to Tom.
- Tek yapmak istediğim Tom'la konuşmak.
- Did Tom talk to you?
- Tom seninle konuştu mu?
- Tom heard Mary talking to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuştuğunu duydu.
- She hasn't talked to me since.
- O zamandan beri benimle konuşmadı.
- I'd like to talk to you about what happened at school yesterday.
- Dün okulda olanlar hakkında konuşmak istiyorum.
- Tom talked to Mary.
- Tom Mary ile konuştu.
- I don't really like talking to strangers.
- Yabancılarla konuşmayı pek sevmem.
- Tom and Mary were alone in the hall, talking to each other.
- Tom ve Mary koridorda yalnızdılar ve birbirleriyle konuşuyorlardı.
- I thought I told you I didn't want you to talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuda konuşmanı istemediğimi söylediğimi sanıyordum.
- I wasn't talking to you.
- Seninle konuşmuyordum.
- Why not go talk to her?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- Why should I talk to them?
- Neden onlarla konuşmalıyım?
- You should talk to him, too.
- Onunla da konuşmalısın.
- I didn't talk to anyone.
- Ben kimseyle konuşmadım.
- Why should I talk to her?
- Neden onunla konuşmalıyım?
- Were you talking to me?
- Benimle konuşuyor muydun?
- Tom wanted Mary to talk to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuşmasını istedi.
- I have to talk to you.
- Seninle konuşmalıyım.
- I talk to him more than you do.
- Onunla senin konuştuğundan daha fazla konuşurum.
- Can I talk to you outside for a second?
- Seninle bir saniyeliğine dışarıda konuşabilir miyim?
- Don't forget to talk to him tomorrow.
- Yarın onunla konuşmayı unutma.
- I can't talk to him now.
- Şu anda onunla konuşamam.
- I need to talk to you about something personal.
- Seninle kişisel bir şey hakkında konuşmam gerek.
- I think you should talk to him.
- Sanırım onunla konuşmalısın.
- I'll tell Tom about that the next time I talk to him.
- Bir dahaki konuşmamızda Tom'a bundan bahsedeceğim.
- I'd just like to find Tom and talk to him.
- Tom'u bulup onunla konuşmak istiyorum.
- Tom has been talking to Mary about what he plans to do.
- Tom, Mary ile ne yapmayı planladığı hakkında konuşuyordu.
- We'll be talking to her today.
- Bugün onunla konuşuyor olacağız.
- You really should talk to us.
- Gerçekten bizimle konuşmalısın.
- I'd like you to talk to him.
- Onunla konuşmanı istiyorum.
- I talk to them more than you do.
- Onlarla senden daha çok konuşuyorum.
- I'm scared to talk to him.
- Onunla konuşmaktan korkuyorum.
- I told Tom that I was way too busy to talk to him.
- Tom'a onunla konuşamayacak kadar meşgul olduğumu söyledim.
- I'm just here to talk to Tom.
- Sadece Tom'la konuşmak için buradayım.
- You should talk to Tom.
- Tom'la konuşman gerek.
- The man I was talking to is my English teacher.
- Konuştuğum adam İngilizce öğretmenim.
- I'm talking to her on Facebook.
- Facebook'ta onunla konuşuyorum.
- I'd like to talk to you about the schedule for the next semester.
- Yeni dönemin ders programıyla ilgili konuşmak istiyorum seninle.
- Tom came to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için geldi.
- We can't talk to you now and you know what that means.
- Şu anda seninle konuşamayız ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsun.
- Who have you been talking to?
- Kimle konuşuyorsun?
- He talked to me every day.
- O, her gün benimle konuştu.
- Let's not talk to Tom.
- Tom'la konuşmayalım.
- I'm going to try to talk to Tom about this.
- Tom'la bunun hakkında konuşmaya çalışacağım.
- Let's go and talk to him.
- Gidip onunla konuşalım.
- Tom could hear Mary talking to John.
- Tom, Mary'nin John'la konuştuğunu duyabiliyordu.
- Could we talk to you for a sec?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyiz?
- There's someone I want you to talk to.
- Konuşmak istediğim biri var.
- Tom isn't good at talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmakta iyi değil.
- You must talk to him.
- Onunla konuşmalısın.
- I've already talked to the manager.
- Ben zaten yöneticiyle konuştum.
- Did you ever talk to Tom about this?
- Tom'la bu konuda hiç konuştun mu?
- I wanted to talk to them face to face.
- Onlarla yüz yüze konuşmak istedim.
- He refused to talk to me.
- Benimle konuşmayı reddetti.
- Did you talk to Tom about this?
- Tom'la bu konuda konuştun mu?
- Let me go in and talk to them.
- Bırakın içeri girip onlarla konuşayım.
- Tom talked to Mary late into the night.
- Tom gece geç saatlere kadar Mary ile konuştu.
- Tom is out on the porch, talking to Mary.
- Tom dışarıda sundurmada Mary ile konuşuyor.
- Tom always seems to have trouble talking to women.
- Tom her zaman kadınlarla konuşmakta zorlanır.
- Tom is very easy to talk to.
- Tom'la konuşmak çok kolay.
- I'd like to talk to you away from the press.
- Seninle basından uzak konuşmak istiyorum.
- I talk to you.
- Seninle konuşurum.
- I talked to Tom on Monday.
- Tom'la pazartesi günü konuştum.
- Tom said that he'd talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- He needs someone to talk to.
- Konuşacak birine ihtiyacı var.
- She began to talk to the dog.
- Köpekle konuşmaya başladı.
- Let me talk to him alone, OK?
- Onunla yalnız konuşayım, tamam mı?
- Isn't there someone else you can talk to?
- Konuşabileceğin başka biri yok mu?
- Let's stop by Tom's house and talk to him.
- Tom'un evine uğrayıp onunla konuşalım.
- I'll never talk to Tom again.
- Tom'la bir daha asla konuşmayacağım.
- We wanted to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorduk.
- You need to talk to us.
- Bizimle konuşman gerekiyor.
- We like to sit around the campfire singing songs and talking to each other.
- Kamp ateşinin etrafında oturup şarkılar söylemeyi ve birbirimizle konuşmayı severiz.
- Tom just started talking to me.
- Tom demin benimle konuşmaya başladı.
- I haven't talked to them yet.
- Onlarla henüz konuşmadım.
- Tom told me to not talk to Mary anymore.
- Tom bana Mary ile bir daha konuşmamamı söyledi.
- Can I talk to you a second?
- Bir saniye seninle konuşabilir miyim?
- I'd like to talk to you about something.
- Seninle bir şey konuşmak istiyorum.
- Tom likes talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmaktan hoşlanır.
- Tom wanted to talk to Mary face to face.
- Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi.
- I talk to them more than you do.
- Onlarla senin konuştuğundan daha fazla konuşurum.
- I was talking to Tom about something else.
- Tom'la başka bir şey hakkında konuşuyordum.
- I wish you'd talk to me.
- Keşke benimle konuşsaydın.
- Tom needs to talk to Mary about that.
- Tom'un Mary ile bunun hakkında konuşması gerekiyor.
- Is that why Tom wanted to talk to you?
- Tom bu yüzden mi seninle konuşmak istedi?
- Maybe you could talk to him.
- Belki onunla konuşabilirsin.
- I saw you out here by yourself and thought you might like someone to talk to.
- Seni burada tek başına gördüm ve biriyle konuşmak isteyebileceğini düşündüm.
- Tom talked to Mary's neighbors and asked them if they knew where she'd gone.
- Tom Mary'nin komşularıyla konuştu ve onlara Mary'nin nereye gittiğini bilip bilmediklerini sordu.
- He knows how to talk to customers.
- O, müşterilerle nasıl konuşacağını biliyor.
- I'm going to talk to him when he returns home.
- Eve döndüğünde onunla konuşacağım.
- Who's that talking to Tom?
- Tom'la konuşan kim?
- Sami wanted to talk to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşmak istedi.
- You talked to him, right?
- Onunla konuştun, değil mi?
- I'd hoped to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı umuyordum.
- I'm going to go talk to them.
- Gidip onlarla konuşacağım.
- Tom says he needs to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşması gerektiğini söylüyor.
- I wonder if Tom will talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşup konuşmayacağını merak ediyorum.
- It's no use talking to her.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Leyla, Sami ile konuşmayı bırakmadı.
- Do you remember talking to him?
- Onunla konuştuğunu hatırlıyor musun?
- I need to talk to them first.
- Önce onlarla konuşmalıyım.
- I talked to Tom about it.
- Tom'la bu konuyu konuştum.
- Tom talked to Mary on the phone.
- Tom, Mary ile telefonda konuştu.
- Talk to us, Tom.
- Bizimle konuş, Tom.
- I'm glad you got a chance to talk to Tom before he left.
- Gitmeden önce Tom'la konuşma fırsatı bulduğuna sevindim.
- She needs someone to talk to.
- Konuşacak birine ihtiyacı var.
- I talk to Tom on the phone every day.
- Ben her gün telefonda Tom'la konuşurum.
- Tom only talks to Mary.
- Tom sadece Mary ile konuşur.
- Have you ever talked to anyone about these matters?
- Bu meseleler hakkında hiç kimseyle konuştunuz mu?
- You must go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmalısınız.
- Did you talk to her?
- Onunla konuştun mu?
- I asked Tom to talk to his parents.
- Tom'dan ailesiyle konuşmasını istedim.
- I think Tom should talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşması gerektiğini düşünüyorum.
- I think I'll go talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmaya gideceğim.
- Who were you just talking to?
- Az önce kiminle konuşuyordun?
- Why are you talking to them?
- Neden onlarla konuşuyorsun?
- I think you'd better talk to him.
- Sanırım onunla konuşsan iyi olur.
- Did Tom ask you to come talk to me?
- Tom gelip benimle konuşmanı istedi mi?
- Has anybody talked to him?
- Onunla konuşan oldu mu?
- I'd like to talk to Tom about his brother John.
- Tom'la erkek kardeşi John hakkında konuşmak istiyorum.
- I won't make any decision without talking to you first.
- Önce seninle konuşmadan hiçbir karar vermeyeceğim.
- Tom is scared to talk to me.
- Tom benimle konuşmaktan korkuyor.
- What did you talk to him about?
- Onunla ne hakkında konuştun?
- Tom is the only one I'll talk to.
- Konuşacağım tek kişi Tom.
- I need to talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmalıyım.
- I want to go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmak istiyorum.
- We'll go talk to him.
- Onunla konuşmaya gideceğiz.
- That guy I was just talking to wouldn't tell me his name.
- Az önce konuştuğum adam bana adını söylemedi.
- Only one student stayed after class to talk to the teacher.
- Sadece bir öğrenci dersten sonra öğretmenle konuşmak için kaldı.
- I think I'll talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşacağım.
- You can't talk to me like that.
- Benimle böyle konuşamazsın.
- We're not going to talk to Tom.
- Biz Tom'la konuşmayacağız.
- I'm scared to talk to her.
- Onunla konuşmaktan korkarım.
- Tom never got a chance to talk to Mary.
- Tom'un hiç Mary ile konuşma şansı olmadı.
- You said I could talk to him.
- Onunla konuşabileceğimi söyledin.
- You must not talk to him.
- Onunla konuşmamalısın.
- I'm not the one who talked to Tom about that.
- Tom'la bununla ilgili konuşan ben değilim.
- Tom is interesting to talk to.
- Tom'la konuşmak ilginç.
- Go talk to them.
- Git konuş onlarla.
- We need to talk to Tom.
- Bizim Tom'la konuşmamız gerek.
- I can't promise Tom will talk to you.
- Tom'un seninle konuşacağına söz veremem.
- My idea is that we should talk to Mr Brown.
- Benim fikrim, Bay Brown ile konuşmamız gerektiği yönünde.
- Has anyone talked to him?
- Onunla konuşan oldu mu?
- Tom and Mary couldn't talk to each other then because they didn't speak a common language.
- Ortak dil konuşmadıkları için Tom ve Mary o zaman birbirleriyle konuşamadılar.
- I want you to talk to us.
- Bizimle konuşmanı istiyorum.
- Can I just talk to Tom for a minute?
- Tom'la bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom said you were too busy to talk to us.
- Tom bizimle konuşamayacak kadar meşgul olduğunu söyledi.
- We'll go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gideceğiz.
- Do you still talk to Tom?
- Hala Tom'la konuşuyor musun?
- You can't talk to me like this.
- Benimle böyle konuşamazsın.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey hakkında konuşabilir miyim?
- I think you should talk to me.
- Bence benimle konuşmalısın.
- We'll talk to her.
- Onunla konuşacağız.
- I'm not sure that Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmak için istekli olacağından emin değilim.
- Just go talk to them.
- Git onlarla bir konuş.
- Tom told me he was going to talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşacağını söyledi.
- I told Tom I'd like to talk to him.
- Tom'a onunla konuşmak istediğimi söyledim.
- I certainly don't mind Tom talking to you.
- Tom'un seninle konuşması kesinlikle umurumda değil.
- I've got to talk to Tom and Mary.
- Tom ve Mary ile konuşmalıyım.
- I refuse to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı reddediyorum.
- Tom doesn't talk to anyone.
- Tom kimseyle konuşmuyor.
- I wanted to talk to you about your test results.
- Test sonuçların hakkında seninle konuşmak istiyordum.
- Let me talk to her.
- Bırakın onunla konuşayım.
- How long has it been since you talked to Tom?
- Tom'la konuştuğundan beri ne kadar zaman oldu?
- I'd like to talk to them again.
- Onlarla tekrar konuşmak istiyorum.
- I saw you guys talking to him.
- Onunla konuştuğunuzu gördüm.
- I talked to him on the phone.
- Onunla telefonda konuştum.
- Today we'll be talking to Tom.
- Bugün Tom'la konuşuyor olacağız.
- Tom, I especially wanted to talk to you.
- Tom, ben özellikle seninle konuşmak istedim.
- Dan talked to Linda on the phone repeatedly.
- Dan defalarca telefonda Linda'yla konuştu.
- You're very easy to talk to.
- Seninle konuşmak çok kolay.
- Has Tom talked to you recently?
- Tom yakınlarda seninle konuştu mu?
- Do you talk to Tom in French?
- Tom ile Fransızca konuşuyor musun?
- I heard you talked to them.
- Onlarla konuştuğunu duydum.
- I have to talk to Tom about what happened.
- Ne olduğu hakkında Tom'la konuşmalıyım.
- We might have a chance to talk to Tom later.
- Daha sonra Tom'la konuşmak için bir şansımız olabilir.
- You've got to talk to me.
- Benimle konuşmalısın.
- I wish I could talk to him.
- Keşke onunla konuşabilseydim.
- I had to talk to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmak zorunda kaldım.
- Tom, you've got to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak zorundasın.
- It's nice to have someone to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşabileceğim birinin olması güzel.
- Do you talk to your plants?
- Bitkilerinle konuşuyor musun?
- Just talk to Tom.
- Sadece Tom'la konuş.
- Tom may not want to be seen talking to Mary.
- Tom, Mary'yle konuşurken görülmek istemiyor olabilir.
- If you have a minute, I'd like to talk to you about some problems.
- Bir dakikanız varsa, sizinle bazı sorunlar hakkında konuşmak istiyorum.
- I can't talk to you here.
- Burada seninle konuşamam.
- I haven't yet talked to my lawyer about this.
- Henüz bu konuda avukatımla konuşmadım.
- Tom says he wants to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak istediğini söyledi.
- I know the girl you were talking to yesterday.
- Senin dün konuştuğun kızı tanıyorum.
- The person I was just talking to is Tom.
- Az önce konuştuğum kişi Tom'du.
- I talked to him on the phone.
- Telefonda onunla konuştum.
- She's talking to herself.
- O kendi kendine konuşuyor.
- Tom finished what he was doing and then came over to talk to us.
- Tom yaptığını bitirdi ve sonra bizimle konuşmak için uğradı.
- May I talk to you about something serious?
- Sizinle ciddi bir konu hakkında konuşabilir miyim?
- Tom's talking to himself.
- Tom kendi kendine konuşuyor.
- Who're you talking to, fool?
- Kiminle konuşuyorsun, aptal?
- Tom wants me to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmamı istiyor.
- I'd like to talk to the manager.
- Müdürle konuşmak istiyorum.
- Tom is now talking to one of his teachers.
- Tom şimdi öğretmenlerinden biriyle konuşuyor.
- I'm going to be talking to her.
- Onunla konuşacağım.
- Why shouldn't Tom talk to you?
- Tom neden seninle konuşmamalı?
- I should've talked to Tom.
- Tom ile konuşmalıydım.
- Tom told me to not talk to Mary anymore.
- Tom bana Mary ile artık konuşmamamı söyledi.
- Tom came over to talk to me.
- Tom benimle konuşmak için uğradı.
- I am fed up with talking to her.
- Ben onunla konuşmaktan bıktım.
- Mary wants me to stop talking to Tom.
- Mary, Tom'la konuşmayı kesmemi istiyor.
- When did you talk to Tom?
- Tom'la ne zaman konuştun?
- Tom needs to talk to you immediately.
- Tom'un sizinle hemen konuşması gerekiyor.
- I'd like to talk to you some more.
- Seninle biraz daha konuşmak istiyorum.
- Who is it that Tom wants to talk to?
- Tom'un konuşmak istediği kim?
- I'm talking to them.
- Onlarla konuşuyorum.
- Did you talk to anyone else?
- Başkasıyla konuştun mu?
- She was jealous when he talked to another girl.
- Başka bir kızla konuştuğunda, o kıskanmıştı.
- We can't talk to you now and you know what that means.
- Artık seninle konuşamayız ve bunun ne demek olduğunu biliyorsun.
- I'd like to talk to the hotel manager.
- Otel müdürü ile konuşmak istiyorum.
- Why were you talking to him?
- Neden onunla konuşuyordun?
- I guess you talked to Tom.
- Sanırım Tom'la konuştun.
- I think you should talk to Tom about this.
- Bence bunu Tom'la konuşmalısın.
- Don't talk to me about respect after all what you did to my sister.
- Kız kardeşime bütün yaptıklarınızdan sonra saygı hakkında konuşmayın.
- Could I talk to the two of you alone?
- Siz ikinizle yalnız konuşabilir miyim?
- Layla felt too shy to talk to Sami.
- Layla Sami ile konuşamayacak kadar utangaç hissediyordu.
- I don't need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekmiyor.
- Tom wanted to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak istedi.
- What did you really come here to talk to me about?
- Buraya gerçekten benimle ne konuşmaya geldin?
- Talk to me later.
- Benimle daha sonra konuş.
- Talk to me later.
- Benimle sonra konuş.
- I have to talk to her now.
- Şimdi onunla konuşmalıyım.
- Tom said he would talk to Mary about what needed to be done.
- Tom ne yapılması gerektiği konusunda Mary ile konuşacağını söyledi.
- You should talk to Tom.
- Senin Tom ile konuşman gerekir.
- I might talk to her.
- Onunla konuşabilirim.
- I'm going to go talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmaya gideceğim.
- Have you talked to Tom about this?
- Tom'la bu konuyu konuştun mu?
- He is a frank person and easy to talk to.
- Dürüst bir insandır ve konuşması kolaydır.
- I told Tom not to talk to Mary.
- Tom'a Mary ile konuşmamasını söyledim.
- Let's stop by Tom's house and talk to him.
- Tom'un evine uğrayalım ve onunla konuşalım.
- Tom says that he needs to talk to you.
- Tom seninle konuşması gerektiğini söyledi.
- I don't know how to talk to kids.
- Çocuklarla nasıl konuşulur bilmiyorum.
- I'll talk to Tom later about this.
- Bu konuda Tom'la daha sonra konuşacağım.
- I like talking to people.
- İnsanlarla konuşmayı seviyorum.
- Will you talk to Tom?
- Tom'la konuşacak mısın?
- You'll have to talk to Tom.
- Tom'la konuşman gerekecek.
- We're waiting to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bekliyoruz.
- Tom stood on the sidewalk talking to Mary.
- Tom kaldırımda durmuş Mary ile konuşuyordu.
- We should give Tom his space until he's ready to talk to us.
- Bizimle konuşmaya hazır olana kadar Tom'u rahat bırakmalıyız.
- I'll talk to you in the morning.
- Seninle sabah konuşuruz.
- Did Tom talk to you about his plans for next weekend?
- Tom seninle gelecek hafta sonu için planları hakkında konuştu mu?
- Somebody might've overheard you talking to Tom.
- Birisi Tom'la konuşmanıza kulak misafiri olmuş olabilir.
- I came back to talk to you.
- Seninle konuşmak için geri geldim.
- I can't talk to him.
- Onunla konuşamam.
- Have you ever talked to anyone about these things?
- Hiç bu şeyler hakkında birisiyle konuştunuz mu?
- I'll certainly talk to him.
- Onunla kesinlikle konuşacağım.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Leyla, Sami ile konuşmaya son vermedi.
- Why not talk to her about it directly?
- Neden onunla konu hakkında doğrudan konuşmuyorsun?
- May I talk to Tom, please?
- Tom ile konuşabilir miyim, lütfen?
- I won't answer any more questions until I talk to my lawyer.
- Avukatımla konuşana kadar başka soruya cevap vermeyeceğim.
- I never talked to Tom.
- Ben Tom'la hiç konuşmadım.
- Why don't you go talk to her?
- Neden onunla konuşmak için gitmiyorsun?
- Do you talk to your cats?
- Kedilerinle konuşur musun?
- They talked to each other.
- Onlar birbirleriyle konuştular.
- Why don't I just talk to her?
- Neden sadece onunla konuşmuyorum?
- You had never talked to me like that before!
- Benimle daha önce hiç böyle konuşmamıştın!
- Thank you for taking the time to talk to us.
- Bizimle konuşmaya zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
- We talked to Tom.
- Tom'la konuştuk.
- It's useless talking to her.
- Onunla konuşmanın faydası yok.
- Tom needs to talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmalı.
- Let me go talk to her.
- Gidip onunla konuşayım.
- Tom is still not talking to Mary.
- Tom hâlâ Mary ile konuşmuyor.
- I'm never going to have to talk to Tom again.
- Bir daha asla Tom'la konuşmak zorunda kalmayacağım.
- Tom is talking to the French teacher right now.
- Tom şu anda Fransızca öğretmeniyle konuşuyor.
- If you ask me, talking to Tom will be a waste of time.
- Bana sorarsan, Tom'la konuşmak bir zaman kaybı olacaktır.
- Tom says he'll only talk to you.
- Tom sadece seninle konuşacağını söylüyor.
- I talked to Tom on Monday.
- Ben pazartesi günü Tom'la konuştum.
- I'd like to talk to Tom alone.
- Tom'la yalnız konuşmak isterim.
- You've got to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- I haven't talked to Tom at all.
- Ben Tom'la hiç konuşmadım.
- You should talk to me, too.
- Benimle de konuşmalısın.
- I talk to Tom quite often.
- Tom'la pek sık konuşuyorum.
- You really should talk to him.
- Onunla gerçekten konuşmalısın.
- Tom wants me to talk to them.
- Tom onlarla konuşmamı istiyor.
- I talked to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuştum.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- O, telefonda bir seferde saatlerce kız kardeşiyle konuşur.
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom'la bir dakika konuşmam gerek.
- Why don't you talk to her?
- Neden onunla konuşmuyorsun?
- You should talk to me.
- Benimle konuşmalısın.
- What makes you think Tom was talking to you?
- Tom'un seninle konuştuğunu sana düşündüren şey nedir?
- Tom noticed that that man talking to Mary had a finger missing.
- Tom, Mary ile konuşan adamın bir parmağının eksik olduğunu fark etti.
- Never talk to me again!
- Bir daha asla benimle konuşma!
- Should I try to talk to him?
- Onunla konuşmayı deneyeyim mi?
- I thought you'd already talked to Tom.
- Tom'la çoktan konuştun sanıyordum.
- I wish I could talk to them.
- Keşke onlarla konuşabilsem.
- Layla talked to Sami everyday.
- Layla her gün Sami ile konuşuyordu.
- Tom wanted to talk to his lawyer.
- Tom avukatı ile konuşmak istedi.
- I really need to talk to you about Tom.
- Gerçekten seninle Tom ile ilgili konuşmam gerekiyor.
- He talked to the chairman.
- O, başkanla konuştu.
- Tom wanted to talk to Mary's mother.
- Tom, Mary'nin annesiyle konuşmak istedi.
- I haven't talked to her yet.
- Onunla henüz konuşmadım.
- Why don't you talk to Tom?
- Neden Tom'la konuşmuyorsun?
- If you'd like, I could talk to Tom.
- İstersen Tom'la konuşabilirim.
- Tom wants to talk to all of us.
- Tom hepimizle konuşmak istiyor.
- I gave Tom my word that I wouldn't talk to Mary about that.
- Tom'a Mary ile bu konuda konuşmayacağıma dair söz verdim.
- Nobody wants to talk to me anymore.
- Artık hiç kimse benimle konuşmak istemiyor.
- Did you talk to Tom about this?
- Bu konuda Tom ile konuştun mu?
- I'm going to talk to Tom myself.
- Tom'la kendim konuşacağım.
- The only person Tom says he'll talk to is Mary.
- Tom'un konuşacağını söylediği tek kişi Mary'dir.
- We have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundayız.
- Did you talk to Tom on Monday?
- Pazartesi günü Tom'la konuştun mu?
- I didn't talk to Tom about this.
- Bunun hakkında Tom'la konuşmadım.
- I'm not sure Tom's going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- I went back to bed after I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştuktan sonra geri yattım.
- Tom doesn't talk to us anymore.
- Tom artık bizimle konuşmaz.
- I enjoy talking to the ladies.
- Hanımlarla konuşmaktan hoşlanıyorum.
- We need to talk to them.
- Onlarla konuşmamız lazım.
- Tom wants to talk to Mary right now.
- Tom hemen şimdi Mary ile konuşmak istiyor.
- Tom was talking to Mary while John talked to everybody else.
- John diğer herkesle konuşurken Tom da Mary ile konuşuyordu.
- We need to talk to him.
- Onunla konuşmalıyız.
- I'm going to talk to Tom when he arrives at home.
- Eve geldiği zaman Tom'la konuşacağım.
- I have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- He said I was supposed to talk to you.
- Seninle konuşmam gerektiğini söyledi.
- Do you still talk to Tom in French?
- Tom'la hala Fransızca olarak mı konuşuyorsun?
- We wanted to talk to you.
- Sizinle konuşmak istedik.
- I tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmayı denedim.
- I have something I have to talk to you about.
- Seninle konuşmam gereken bir şeyim var.
- I went back to bed after I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştuktan sonra yatağa geri döndüm.
- You should go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmelisin.
- I need someone who I can talk to.
- Konuşabileceğim birisine ihtiyacım var.
- Can I talk to you about something personal?
- Seninle kişisel bir şey konuşabilir miyim?
- Did you talk to her today?
- Bugün onunla konuştun mu?
- Last night you were talking to someone at the party.
- Dün gece partide birisiyle konuşuyordun.
- I've enjoyed talking to you.
- Sizinle konuşmaktan zevk aldım.
- I couldn't talk to Tom.
- Tom'la konuşamadım.
- I'd like to talk to her again.
- Onunla tekrar konuşmak istiyorum.
- When did you last talk to them?
- Onlarla en son ne zaman konuştun?
- Tell Tom I'll talk to him later.
- Tom'a onunla daha sonra konuşacağımı söyle.
- I need to talk to you about what's going to happen tomorrow.
- Yarın ne olacağı hakkında seninle konuşmam gerekiyor.
- Somebody's got to talk to them.
- Birinin onlarla konuşması lazım.
- Could I talk to you?
- Seninle konuşabilir miyim?
- Nobody talks to Tom except you and me.
- Sen ve ben hariç hiç kimse Tom'la konuşmuyor.
- You can't tell me who I can or can't talk to.
- Kiminle konuşup konuşamayacağımı söyleyemezsin.
- Tom should talk to his lawyer.
- Tom avukatıyla konuşmalı.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- Kız kardeşiyle saatlerce telefonda konuşuyor.
- I haven't talked to Tom about this yet.
- Henüz bu konuda Tom'la konuşmadım.
- Mary doesn't want to see me, but I have to find an excuse for talking to her.
- Mary beni görmek istemiyor, fakat onunla konuşmak için bir bahane bulmak zorundayım.
- I get lonely when there's no one to talk to.
- Konuşacak kimse olmayınca yalnızlık çekiyorum.
- We need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyız.
- I think that Tom should talk to me.
- Bence Tom benimle konuşmalı.
- When a woman is talking to you, listen to what she says with her eyes.
- Bir kadın seninle konuşurken, gözleriyle ne dediğini dinle.
- We wanted to talk to Tom.
- Tom ile konuşmak istedik.
- I think I should talk to Tom myself.
- Sanırım Tom'la kendim konuşmam gerek.
- My mother has never talked to your father before.
- Annem senin babanla daha önce hiç konuşmadı.
- Tom said he'll talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşacağını söyledi.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuştun?
- Tom told me I shouldn't talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamam gerektiğini söyledi.
- Go and talk to them.
- Git ve konuş onlarla.
- We'd like to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyoruz.
- Could I talk to you in private?
- Sizinle özel olarak konuşabilir miyim?
- Tom made sure nobody talked to Mary.
- Tom kimsenin Mary ile konuşmadığından emin oldu.
- We went to Tom's house to talk to him, but he wasn't at home.
- Onunla konuşmak için Tom'un evine gittik, fakat evde değildi.
- Who's that woman talking to Tom?
- Tom'la konuşan o kadın kim?
- I hardly ever talk to anyone at work.
- İş yerinde neredeyse hiç kimseyle konuşmam.
- Let me go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşayım.
- You have to go talk to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- When did you last talk to Tom?
- Tom'la en son ne zaman konuştun?
- I'd like to talk to someone about what I saw.
- Gördüklerim hakkında biriyle konuşmak istiyorum.
- I'll talk to him about it.
- Onunla bu konuda konuşacağım.
- Tom probably doesn't want to be seen talking to Mary.
- Tom muhtemelen Mary'yle konuşurken görülmek istemiyor.
- I need to talk to both of you.
- İkinizle de konuşmam lazım.
- You must talk to Tom.
- Tom ile konuşman gerek.
- I think she's too shy to talk to you.
- Sanırım seninle konuşamayacak kadar utangaç.
- I need to talk to Tom right now.
- Tom'la hemen konuşmam lazım.
- Tom talks to Mary a lot.
- Tom, Mary ile çok konuşurdu.
- Let me talk to you.
- Seninle konuşmama izin ver.
- Sami was talking to another girl.
- Sami başka bir kızla konuşuyordu.
- I talked to the owners.
- Sahipleriyle konuştum.
- Why don't they talk to me?
- Neden benimle konuşmuyorlar?
- Do me a favor and talk to Tom.
- Bana bir iyilik yap ve Tom'la konuş.
- I'm going to have to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekecek.
- If you ever need someone to talk to, I'm here.
- Konuşacak birine ihtiyacın olursa, ben buradayım.
- I went there to talk to them.
- Oraya onlarla konuşmaya gittim.
- Who did Tom talk to?
- Tom kimle konuştu?
- My lawyer's talking to the prosecutor.
- Avukatım savcı ile konuşuyor.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan keyif alıyor gibi görünüyorlar.
- I might be able to talk to Tom tomorrow, but I'm not sure.
- Yarın Tom'la konuşabilirim ama emin değilim.
- I'll tell Mary the next time I talk to her.
- Mary'ye onunla bir dahaki konuşmamda söylerim.
- I think you should talk to us.
- Bence bizimle konuşmalısın.
- I saw you talking to them.
- Onlarla konuştuğunu gördüm.
- I have a few things I need to talk to Tom about.
- Tom'la konuşmam gereken birkaç şeyim var.
- I frequently talk to her.
- Onunla sık sık konuşurum.
- Tom was talking to me.
- Tom benimle konuşuyordu.
- Why is Tom trying to talk to Mary?
- Tom neden Mary ile konuşmaya çalışıyor?
- I don't like the way you're talking to me.
- Benimle konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.
- The policeman talked to the children in as friendly a manner as he could.
- Polis, çocuklarla elinden geldiğince samimi bir şekilde konuştu.
- I was wondering if you would talk to Tom.
- Tom'la konuşup konuşmayacağını merak ediyordum.
- I don't know how to talk to emotionally distraught people.
- Duygusal olarak perişan insanlarla nasıl konuşulur bilmiyorum.
- The only girl that will even talk to Tom is Mary.
- Tom'la konuşacak tek kız Mary'dir.
- We'll talk to Tom then make a decision.
- Tom'la konuşup bir karar vereceğiz.
- Who're you talking to, clown?
- Kiminle konuşuyorsun, palyaço?
- Tom should've talked to Mary.
- Tom Mary ile konuşmalıydı.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birine sahip olmak güzel.
- Tom needs someone to talk to.
- Tom'un konuşacak birine ihtiyacı var.
- Do you still talk to her?
- Hala onunla konuşuyor musun?
- You talked to them, didn't you?
- Onlarla konuştun, değil mi?
- Have you already talked to Tom about this?
- Bu konuda zaten Tom'la konuştun mu?
- You need to talk to Tom.
- Senin Tom'la konuşman gerek.
- You could talk to him.
- Onunla konuşabilirsin.
- Even though Tom and Mary went to the same high school, they never talked to each other until they were both in their thirties.
- Tom ve Mary aynı liseye gitmelerine rağmen, her ikisi de otuzlu yaşlarına gelene kadar birbirleriyle hiç konuşmadılar.
- I heard you talking to him.
- Onunla konuştuğunu duydum.
- I take it you talked to her.
- Onunla konuştuğunu farz ediyorum.
- Tom told me the boy talking to Mary was John.
- Tom, bana Mary'le konuşan delikanlının John olduğunu söyledi.
- Nobody can stop me from talking to Tom.
- Kimse beni Tom'la konuşmaktan alıkoyamaz.
- Talk to somebody.
- Birisiyle konuş.
- Tom said he wanted to talk to you.
- Tom seninle konuşmak istediğini söyledi.
- Why were you talking to Tom?
- Neden Tom'la konuşuyordun?
- Why don't I just go talk to Tom?
- Neden gidip Tom'la konuşmuyorum ki?
- You should be talking to them.
- Onlarla konuşmalısın.
- Don't let Tom talk to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmasına izin verme.
- It was nice talking to you.
- Sizinle konuşmak güzeldi.
- Tom and Mary always talk to each other in French.
- Tom ve Mary birbirleriyle her zaman Fransızca konuşurlar.
- Give me a chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam için bana bir şans ver.
- Tom wanted to talk to Mary about it.
- Tom, Mary ile bu konu hakkında konuşmak istedi.
- He refused to talk to me.
- O benimle konuşmayı reddetti.
- She needs someone to talk to.
- Onun konuşmak için birine ihtiyacı var.
- We've talked to Tom.
- Tom'la konuştuk.
- Perhaps I should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyım.
- Did you have a chance to talk to Tom?
- Tom'la konuşmak için bir şansın var mıydı?
- Tom found Mary fun to talk to.
- Tom, Mary ile konuşmayı eğlenceli buldu.
- I'm not finished talking to you.
- Seninle konuşmam bitmedi.
- Tom probably doesn't want to be seen talking to Mary.
- Tom muhtemelen Mary ile konuşurken görülmek istemiyordur.
- Look at me when I talk to you.
- Ben seninle konuştuğum zaman bana bak.
- I didn't talk to the press.
- Basınla konuşmadım.
- Did you really talk to Tom?
- Tom'la gerçekten konuştun mu?
- I saw you guys talking to her.
- Sizin onunla konuşurken gördüm arkadaşlar.
- I'd like to go to Tom's apartment and talk to him.
- Tom'un dairesine gitmek ve onunla konuşmak istiyorum.
- She doesn't talk to us anymore.
- Artık bizimle konuşmuyor.
- I came to talk to him.
- Onunla konuşmak için geldim.
- I talk to young people all day long.
- Bütün gün gençlerle konuşuyorum.
- We just need to talk to Tom.
- Tom'la konuşmamız gerek.
- Tom can't talk to us yet.
- Tom henüz bizimle konuşamaz.
- Could you talk to him for me?
- Benim için onunla konuşabilir misin?
- I just talked to him.
- Az önce onunla konuştum.
- I'm not sure Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- Do you ever talk to her?
- Onunla hiç konuştun mu?
- Let's go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşalım.
- I apologize for talking to you like that.
- Seninle böyle konuştuğum için özür dilerim.
- Somebody's got to talk to her.
- Biri onunla konuşmak zorunda.
- You should talk to your mother more often.
- Annenle daha sık konuşmalısın.
- I wonder why Tom didn't talk to Mary.
- Tom'un neden Mary ile konuşmadığını merak ediyorum.
- Which woman was talking to you?
- Hangi kadın seninle konuşuyordu?
- I urgently need to talk to Tom.
- Acilen Tom ile konuşmam gerek.
- He started talking to his mother in Berber.
- Annesiyle Berberice konuşmaya başladı.
- I need to talk to you later.
- Daha sonra seninle konuşmam gerekiyor.
- How dare you talk to my son like that!
- Oğlumla böyle konuşmaya nasıl cüret edersin!
- I'll tell him the next time I talk to him.
- Onunla bir daha konuştuğumda anlatırım.
- Did you talk to them on Monday?
- Pazartesi günü onlarla konuştun mu?
- I need to talk to Tom for a minute.
- Tom ile bir dakika konuşmam gerek.
- He gets jealous when I talk to other guys.
- Ben başka erkeklerle konuşunca o kıskanıyor.
- Tom, I especially wanted to talk to you.
- Tom, özellikle seninle konuşmak istedim.
- How do you talk to women?
- Kadınlarla nasıl konuşuyorsun?
- Tom needs to talk to us.
- Tom'un bizimle konuşmaya ihtiyacı var.
- Sami is happy to talk to any person about Islam.
- Sami, İslam hakkında herhangi biriyle konuşmaktan mutluluk duyar.
- It's obvious that Tom isn't talking to Mary.
- Tom'un Mary'yle konuşmuyor olduğu açıktır.
- Tom wanted Mary to talk to John about the problem she was having with his children.
- Tom, Mary'nin John ile çocuklarıyla yaşadığı sorun hakkında konuşmasını istedi.
- It's been a while since I've talked to Tom.
- Tom'la konuşmayalı uzun zaman oldu.
- We'll be talking to them today.
- Bugün onlarla konuşuyor olacağız.
- How long has it been since you talked to Tom?
- Tom'la konuşmayalı ne kadar oldu?
- All old people need someone to talk to.
- Tüm yaşlı insanların konuşacak birine ihtiyacı vardır.
- Let me just go talk to Tom.
- Tom'la konuşmama izin ver.
- Maybe we can talk to her.
- Belki onunla konuşabiliriz.
- Tom is here and he'd like to talk to you.
- Tom burada ve o sizinle konuşmak istiyor.
- I told you not to talk to her.
- Onunla konuşmamanı söyledim.
- I think you should talk to her.
- Sanırım onunla konuşmalısın.
- Tom has already talked to Mary about that.
- Tom, Mary ile bu konuyu zaten konuştu.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.
- Tom, Mary ile bu konu hakkında konuşurken kendini huzursuz hissetti.
- I thought I'd have another chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için bir şans daha bulacağımı düşünmüştüm.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne hakkında konuştunuz?
- You should talk to me now.
- Şimdi benimle konuşmalısın.
- I'm talking to her right now.
- Şu anda onunla konuşuyorum.
- Tom is going to talk to us on Monday.
- Tom pazartesi günü bizimle konuşacak.
- Don't be afraid to talk to her.
- Onunla konuşmaktan korkmayın.
- Do you still talk to them?
- Hala onlarla konuşuyor musun?
- Can I talk to someone who speaks Japanese?
- Japonca konuşan biriyle konuşabilir miyim?
- I never got to talk to them.
- Onlarla hiç konuşamadım.
- Can I talk to you for a sec?
- Ben seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- I saw you talking to Tom.
- Tom'la konuştuğunu gördüm.
- I talked to him after class.
- Ben, dersten sonra onunla konuştum.
- Can you talk to Tom?
- Tom'la konuşabilir misin?
- Maybe I should go talk to her.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- I think it's time for me to talk to the boss about this problem.
- Sanırım bu sorun hakkında patronla konuşmamın zamanıdır.
- Tom, I've got to talk to you.
- Tom, seninle konuşmak zorundayım.
- Tom said he didn't feel like talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak istemediğini söyledi.
- I haven't talked to Tom in a while.
- Bir süredir Tom'la konuşmadım.
- I haven't yet talked to the manager.
- Henüz yönetici ile konuşmadım.
- We should be talking to Tom.
- Tom'la konuşuyor olmalıyız.
- I think we should talk to him.
- Sanırım onunla konuşmalıyız.
- I guess you didn't talk to her.
- Onunla konuşmadığını tahmin ediyorum.
- They talked to each other.
- Birbirleriyle konuştular.
- Go talk to him.
- Git onunla konuş.
- Tom and Mary seem to enjoy talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmaktan hoşlanıyor gibiler.
- Sami was talking to Layla.
- Sami, Leyla ile konuşuyordu.
- You're fun to talk to.
- Konuşması eğlenceli birisin.
- Tell Tom I need to talk to him as soon as possible.
- Tom'a en kısa sürede onunla konuşmam gerektiğini söyle.
- Nobody can stop me from talking to Marika.
- Kimse beni Marika ile konuşmaktan alıkoyamaz.
- Who's been talking to you?
- Seninle kim konuşuyordu?
- Tom says he needs to talk to us about something important.
- Tom önemli bir şey hakkında bizimle konuşması gerektiğini söylüyor.
- Tom told me he'd talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşacağını söyledi.
- Let me talk to her first.
- Önce onunla konuşayım.
- Let me talk to them first.
- Önce onlarla konuşayım.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birinin olması güzel.
- Tell Tom not to talk to Mary.
- Tom'a Mary ile konuşmamasını söyle.
- I still need to talk to him.
- Hâlâ onunla konuşmalıyım.
- I never had a chance to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşma fırsatım olmadı.
- I'm not sure that Tom is going to be willing to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmaya istekli olacağından emin değilim.
- Can I talk to her for a minute?
- Onunla bir dakika konuşabilir miyim?
- Oh my God, Tom talked to me today!
- Aman Tanrım, Tom bugün benimle konuştu!
- When are you going to talk to Tom about that?
- Tom'la ne zaman o konuda konuşacaksın?
- Talk to my lawyer.
- Avukatımla konuş.
- She needed to talk to her mother about it.
- O konuda annesiyle konuşması gerekiyordu.
- She has no one to talk to.
- Konuşacak kimsesi yok.
- I'll talk to Tom about this.
- Ben bunun hakkında Tom ile konuşacağım.
- Can I talk to for just a minute?
- Sadece bir dakika konuşabilir miyim?
- May I talk to you now?
- Seninle şimdi konuşabilir miyim?
- Who are they talking to?
- Kiminle konuşuyorlar?
- Do you know who you’re talking to?
- Kiminle konuştuğunu biliyor musun?
- You have to let me talk to him.
- Onunla konuşmama izin vermelisin.
- Tom said he had to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşması gerektiğini söyledi.
- I don't talk to Tom anymore.
- Artık Tom'la konuşmuyorum.
- Who told you to talk to me?
- Kim benimle konuşmanı söyledi?
- Tom didn't plan on talking to anyone.
- Tom kimseyle konuşmayı planlamıyordu.
- Could I talk to you a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Tom was easy to talk to.
- Tom'la konuşması kolaydı.
- Are you going to talk to them?
- Onlarla konuşacak mısın?
- You should talk to him.
- Onunla konuşmalısın.
- I'll go talk to Tom right now.
- Şimdi Tom'la konuşmaya gideceğim.
- Tom wished that he had somebody to talk to.
- Tom konuşacak birinin olmasını dilerdi.
- I wish I could get Tom to talk to me.
- Keşke Tom'u benimle konuşturabilsem.
- You should be talking to Tom.
- Tom'la konuşmalısın.
- I have to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundayım.
- You can talk to us.
- Bizimle konuşabilirsin.
- Could we talk to you a second, Tom?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyiz, Tom?
- I just talked to her.
- Az önce onunla konuştum.
- I'd like to talk to Tom again.
- Tom'la tekrar konuşmak istiyorum.
- Call me after you talk to her.
- Onunla konuştuktan sonra beni ara.
- We've never talked to Tom.
- Tom'la hiç konuşmadık.
- Can I talk to you about them?
- Seninle onlar hakkında konuşabilir miyim?
- I'm not supposed to talk to anyone about this.
- Bu konuda kimseyle konuşmamam gerekiyor.
- I have to go talk to the manager.
- Yönetici ile konuşmak zorundayım.
- Tom told me not to talk to Mary.
- Tom bana Mary ile konuşmamamı söyledi.
- Let's go talk to him.
- Gidip onunla konuşalım.
- Can you talk to him?
- Onunla konuşabilir misin?
- Don't you think we should've talked to Tom about this?
- Bu konuda Tom'la konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun?
- Tom knows how to talk to customers.
- Tom müşterilerle nasıl konuşulacağını bilir.
- You should just talk to me.
- Benimle bir konuşmalısın.
- Talk to him and tell him to come back.
- Onunla konuş ve geri gelmesini söyle.
- I get angry when my boyfriend talks to other girls.
- Erkek arkadaşım başka kızlarla konuştuğu zaman sinirleniyorum.
- You need to talk to Tom personally.
- Tom'la şahsen konuşmalısın.
- Maybe I should go talk to Tom.
- Belki de Tom'la ben konuşmalıyım.
- That was me talking to you on the phone yesterday.
- Dün seninle telefonda konuşan bendim.
- It's hard for me to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam zor.
- Have you been talking to Tom?
- Tom'la konuştun mu?
- I think you should talk to Tom now.
- Şimdi Tom'la konuşman gerektiğini düşünüyorum.
- I was just talking to your mother.
- Annenle konuşuyordum.
- I'll certainly talk to them.
- Kesinlikle onlarla konuşacağım.
- Tom loves talking to people.
- Tom insanlarla konuşmayı sever.
- It's good talking to you.
- Seninle konuşmak iyidir.
- Has anyone actually talked to Tom?
- Biri gerçekten Tom'la konuştu mu?
- You shouldn't talk to your parents like that.
- Annen ve babanla öyle konuşmaman gerekir.
- Somebody wants to talk to you.
- Biri seninle konuşmak istiyor.
- Tom was talking to Mary with a smile on his face.
- Tom yüzünde bir gülümsemeyle Mary ile konuşuyordu.
- I never talk to Tom.
- Ben asla Tom'la konuşmam.
- Will you please talk to him and try to convince him?
- Lütfen onunla konuşup ikna etmeye çalışır mısın?
- I was talking to them.
- Ben onlarla konuşuyordum.
- Sami agreed to talk to Layla one more time.
- Sami, Layla ile bir kez daha konuşmayı kabul etti.
- He kept talking to people.
- İnsanlarla konuşmaya devam etti.
- Tom is good at talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmada iyidir.
- Tom was fun to talk to.
- Tom'la konuşması eğlenceliydi.
- I want to go talk to her.
- Gidip onunla konuşmak istiyorum.
- I suppose you didn't even talk to Tom.
- Sanırım Tom'la konuşmadın bile.
- Perhaps I should talk to them.
- Belki de onlarla konuşmalıyım.
- Could I talk to you for a minute?
- Seninle bir dakika konuşabilir miyim?
- Tom wants to talk to you before you leave.
- Tom gitmeden önce seninle konuşmak istiyor.
- You don't have to talk to me if you don't want to.
- İstemiyorsan benimle konuşmayabilirsin.
- I don't know who Tom talked to.
- Tom'un kimle konuştuğunu bilmiyorum.
- I talk to them all the time.
- Onlarla her zaman konuşurum.
- Why don't you just talk to him?
- Neden sadece onunla konuşmuyorsun?
- You told me not to talk to Tom, remember?
- Tom'la konuşmamamı söyledin, hatırlıyor musun?
- You'll talk to me.
- Benimle konuşacaksın.
- If I'd been there yesterday, I would've talked to Tom about that.
- Eğer dün ben orada olsaydım, Tom'la bu mevzuyu konuşurdum.
- I'll go talk to them right now.
- Hemen şimdi onlarla konuşmaya gideceğim.
- Who's been talking to him?
- Onunla kim konuşuyordu?
- I need someone to talk to Tom.
- Tom'la konuşacak birine ihtiyacım var.
- We're asking you to talk to us.
- Bizimle konuşmanızı istiyoruz.
- Someone should talk to him and tell him what's what.
- Biri onunla konuşmalı ve ona durumu anlatmalı.
- You promised me you'd talk to Tom.
- Tom'la konuşacağına söz vermiştin.
- May I talk to you for a minute?
- Sizinle bir dakika konuşabilir miyim?
- Just let me talk to him.
- Bırak onunla konuşayım.
- I'll go talk to Tom now.
- Şimdi gidip Tom'la konuşacağım.
- I talked to the owners.
- Maliklerle konuştum.
- We'll go talk to Tom this afternoon.
- Öğleden sonra Tom'la konuşmaya gideriz.
- I really have to talk to Tom.
- Tom'la gerçekten konuşmak zorundayım.
- You don't have to talk to me if you don't want to.
- İstemiyorsan benimle konuşmak zorunda değilsin.
- I'd like to talk to her.
- Onunla konuşmak istiyorum.
- When did you last talk to them?
- En son ne zaman onlarla konuştun?
- I need to talk to you a sec.
- Seninle bir saniye konuşmam gerekiyor.
- I need to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmam gerek.
- You have to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- You must talk to Tom.
- Tom ile konuşmalısın.
- Why doesn't she talk to me anymore?
- Neden artık benimle konuşmuyor?
- I'll talk to her.
- Onunla konuşacağım.
- Why is Tom afraid to talk to Mary?
- Tom neden Mary ile konuşmaktan korkuyor?
- Do you even know who you're talking to?
- Kiminle konuştuğunu biliyor musun ki?
- I never talked to her again.
- Onunla bir daha hiç konuşmadım.
- I knew who Tom had talked to.
- Tom'un kiminle konuştuğunu biliyordum.
- I need you to talk to her.
- Onunla konuşmana ihtiyacım var.
- That's the woman I talked to.
- Bu konuştuğum kadın.
- Tom doesn't have time right now to talk to anyone.
- Tom'un şu anda kimseyle konuşacak vakti yok.
- Do you remember talking to me?
- Benimle konuştuğunu hatırlıyor musun?
- Why did you talk to Tom?
- Tom'la neden konuştun?
- Tom doesn't like talking to strangers.
- Tom yabancılarla konuşmayı sevmiyor.
- Have you been talking to her?
- Onunla konuştun mu?
- I really liked talking to them.
- Onlarla konuşmak gerçekten hoşuma gitti.
- I didn't talk to Tom at the party.
- Partide Tom'la konuşmadım.
- I needed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmam gerekiyordu.
- The man I was talking to earlier never told me his name.
- Daha önce konuştuğum adam bana adını söylemedi.
- I'd like to talk to you a little.
- Seninle biraz konuşmak istiyorum.
- I need someone to talk to her.
- Onunla konuşmak için birine ihtiyacım var.
- I already talked to the cops.
- Polislerle konuştum bile.
- It's useless to talk to Tom.
- Tom'la konuşmanın faydası yok.
- I think I should've talked to Tom about that.
- Sanırım bu konuyu Tom'la konuşmalıydım.
- You should talk to me, too.
- Sen de benimle konuşmalısın.
- I'm not finished talking to you yet.
- Seninle konuşmam henüz bitmedi.
- I saw you guys talking to him.
- Sizin onunla konuşurken gördüm arkadaşlar.
- Did you talk to them about this?
- Bunun hakkında onlarla konuştun mu?
- My idea is that we should talk to Mr Brown.
- Benim fikrim, Bay Brown'la konuşmamız gerektiğidir.
- I can't talk to her now.
- Şu anda onunla konuşamam.
- He is easy to talk to.
- Onunla konuşmak kolaydır.
- You really should talk to her.
- Gerçekten onunla konuşmalısın.
- I talked to Tom on the phone.
- Tom'la telefonda konuştum.
- Have you talked to them lately?
- Son zamanlarda onlarla konuştun mu?
- I'd better go talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya gitsem iyi olur.
- I wanted to talk to you.
- Seninle konuşmak istedim.
- I know your mom doesn't want you to talk to me.
- Annenin benimle konuşmanı istemediğini biliyorum.
- I talked to Mary about my feelings.
- Mary ile duygularım hakkında konuştum.
- I have to talk to him now.
- Onunla şimdi konuşmalıyım.
- I wanted to talk to you because I need your help.
- Yardımına ihtiyacım olduğu için seninle konuşmak istedim.
- I'm used to talking to strangers.
- Yabancılarla konuşmaya alışkınım.
- If it'll help, I'll go talk to Tom.
- Yardımı olacaksa, Tom'la konuşmaya giderim.
- If I were you, I'd go talk to Tom.
- Yerinde olsam gidip Tom'la konuşurdum.
- Tom is on the phone talking to Mary.
- Tom telefonda Mary ile konuşuyor.
- Can I talk to you for a second?
- Seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- Why don't you go talk to Tom?
- Niçin Tom'la konuşmaya gitmiyorsun?
- I gave Tom my word that I wouldn't talk to Mary about that.
- Tom'a onun hakkında Mary ile konuşmayacağıma söz verdim.
- You should talk to Tom about it.
- Bu konuyu Tom'la konuşmalısın.
- Why don't you talk to me now?
- Neden benimle şimdi konuşmuyorsun?
- You have to talk to us.
- Bizimle konuşman gerek.
- Tom asked me to talk to you.
- Tom seninle konuşmamı istedi.
- Tom didn't have to talk to me if he didn't want to.
- Tom istemezse benimle konuşmak zorunda değildi.
- Tom was the only one Mary talked to.
- Tom, Mary'nin konuştuğu tek kişiydi.
- I needed to talk to them.
- Onlarla konuşmaya ihtiyacım vardı.
- You should be talking to me.
- Benimle konuşuyor olmalısın.
- Tom is really jealous and he gets mad when other guys talk to me.
- Tom çok kıskanç ve diğer erkekler benimle konuştuğunda çok kızıyor.
- I just need to talk to them.
- Sadece onlarla konuşmam gerek.
- I don't go to the movies alone because I like to talk to someone about the movie afterwards.
- Sinemalara yalnız başıma gitmem çünkü daha sonra film hakkında birisiyle konuşmayı seviyorum.
- Maybe Tom should talk to Mary.
- Belki de Tom, Mary ile konuşmalı.
- Tom wants me to talk to Mary about that matter.
- Tom, o konu hakkında Mary'yle konuşmamı istiyor.
- Tom talked to someone in the park.
- Tom parkta biriyle konuştu.
- Tom isn't easy to talk to.
- Tom'la konuşmak kolay değil.
- I've made a list of people I need to talk to.
- Konuşmam gereken insanların bir listesini yaptım.
- I didn't talk to anyone about it.
- Bu konuda kimseyle konuşmadım.
- I've tried to talk to her.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- He knows how to talk to customers.
- Müşterilerle nasıl konuşulacağını biliyor.
- Tom isn't the only person Mary should talk to.
- Mary'nin konuşması gereken tek kişi Tom değil.
- You should be talking to Tom.
- Sen Tom'la konuşuyor olmalısın.
- We wanted to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyorduk.
- Tom and Mary sat at the counter talking to each other.
- Tom ve Mary tezgahın başına oturmuş birbirleriyle konuşuyorlardı.
- I wanted to talk to you about something important.
- Sizinle önemli bir şey hakkında konuşmak istedim.
- We should be talking to him.
- Onunla konuşmalıyız.
- Do you want me to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşmamı ister misin?
- You talked to her, didn't you?
- Onunla konuştun, değil mi?
- I just saw you talking to Tom less than five minutes ago.
- Beş dakikadan daha kısa bir süre önce seni Tom'la konuşurken gördüm.
- I had no one to talk to.
- Konuşacak kimsem yoktu.
- Did you try talking to Tom?
- Tom'la konuşmayı denedin mi?
- Tom and Mary agreed not to talk to their children in French.
- Tom ve Mary çocuklarıyla Fransızca konuşmama konusunda anlaştılar.
- I just wish you'd talk to me.
- Keşke benimle konuşsaydın.
- I'm not used to being talked to in such a rude manner.
- Bu kadar kaba bir şekilde konuşulmaya alışkın değilim.
- Tom stopped to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşmak için durdu.
- Dan agreed to talk to Detective Matt Brown at the station.
- Dan, istasyonda Dedektif Matt Brown'la konuşmayı kabul etti.
- I went there to talk to her.
- Onunla konuşmaya gittim.
- I know the girl you were talking to yesterday.
- Dün konuştuğun kızı tanıyorum.
- I need to talk to you about that.
- Seninle bunu konuşmalıyım.
- Let me try to talk to them.
- Onlarla konuşmaya çalışayım.
- Sami is happy to talk to any person about Islam.
- Sami herhangi bir kişiyle İslam hakkında konuşmaktan mutluluk duyar.
- Maybe we should talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşmalıyız.
- You'll have to talk to Tom about what you expect him to do.
- Tom'dan ne yapmasını beklediğini onunla konuşman gerekecek.
- Neither Tom nor Mary talked to John about that.
- Ne Tom ne de Mary John'la onun hakkında konuştular.
- Now you're talking to birds.
- Şimdi kuşlarla konuşuyorsunuz.
- She has no one to talk to.
- Onun konuşacak hiç kimsesi yok.
- Let's not talk to her.
- Onunla konuşmayalım.
- I came to talk to you about what needs to be done.
- Seninle yapılması gerekenler hakkında konuşmaya geldim.
- You must go talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşmalısın.
- I often talk to him on the bus.
- Sık sık onunla otobüste konuşurum.
- I need to talk to you immediately.
- Seninle derhal konuşmam lâzım.
- You've got to talk to her.
- Onunla konuşmak zorundasın.
- Mary likes to talk to strangers online.
- Mary internette yabancılarla konuşmayı seviyor.
- Tom and Mary are talking to John.
- Tom ve Mary, John ile konuşuyorlar.
- She doesn't talk to me about anything anymore.
- Artık benimle hiçbir şeyi konuşmuyor.
- Nobody wants to talk to me anymore.
- Artık kimse benimle konuşmak istemiyor.
- I haven't talked to them yet.
- Henüz onlarla konuşmadım.
- He is too shy to talk to girls.
- Kızlarla konuşmak için çok utangaç.
- Mary has no one to talk to.
- Mary'nin konuşacak kimsesi yok.
- Did you talk to the principal?
- Müdürle konuştun mu?
- Why were you talking to them?
- Neden onlarla konuşuyordun?
- What did Tom talk to you about?
- Tom seninle ne konuştu?
- You do not have to talk to me.
- Benimle konuşmak zorunda değilsin.
- Sami talked to the police about it.
- Sami bu konuda polisle konuştu.
- Tom and Mary used to talk to each other all the time.
- Tom ve Mary her zaman birbirleriyle konuşurdu.
- Tom and I aren't talking to each other right now.
- Tom ve ben şu anda birbirlerimizle konuşmuyoruz.
- I haven't talked to Tom since he and Mary got divorced.
- Mary ile boşandığından beri Tom ile konuşmadım.
- Tom, you've got to talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmalısın.
- I was waiting for Sami to talk to me.
- Sami'nin benimle konuşmasını bekliyordum.
- You should just talk to Tom.
- Tom'la bir konuşmalısın.
- I've already talked to the manager.
- Müdürle konuştum zaten.
- I thought you'd already talked to Tom.
- Zaten Tom'la konuştuğunu düşündüm.
- I need to talk to you right now.
- Seninle hemen konuşmam lazım.
- You should've talked to me first.
- Önce benimle konuşmalıydın.
- I want to go talk to him.
- Onunla konuşmaya gitmek istiyorum.
- What did you talk to Tom about?
- Tom'la ne konuştun?
- Can I talk to you outside?
- Ben seninle dışarıda konuşabilir miyim?
- I never talked to him again.
- Onunla bir daha hiç konuşmadım.
- Tom will never let Mary talk to you.
- Tom Mary'nin seninle konuşmasına asla izin vermeyecek.
- We went to Tom's house to talk to him, but he wasn't at home.
- Tom'la konuşmak için evine gittik ama evde değildi.
- I think I should've talked to Tom about that.
- Sanırım Tom ile o konuda konuşmalıydım.
- I think that Tom should talk to me.
- Tom'un benimle konuşması gerektiğini düşünüyorum.
- I'd like to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak istiyorum.
- We wanted to talk to them.
- Onlarla konuşmak istedik.
- She talked to the chairperson.
- O, başkanla konuştu.
- I was waiting for Tom to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmasını bekliyordum.
- I kept talking to Tom.
- Tom'la konuşmaya devam ettim.
- I'm not going to talk to you.
- Seninle konuşmam.
- I think I need to talk to them.
- Sanırım onlarla konuşmalıyım.
- Tom didn't have a job the last time I talked to him.
- Onunla son konuştuğumda Tom'un bir işi yoktu.
- I have to talk to somebody.
- Biriyle konuşmalıyım.
- Layla started to talk to him.
- Leyla onunla konuşmaya başladı.
- I don't think Tom ever talked to Mary.
- Tom'un Mary ile hiç konuştuğunu sanmıyorum.
- I talked to him last night.
- Dün gece onunla konuştum.
- I wish I could've talked to Tom.
- Keşke Tom'la konuşabilseydim.
- Do you want me to talk to him?
- Onunla konuşmamı ister misin?
- You should talk to them now.
- Şimdi onlarla konuşmalısın.
- I've got to talk to him.
- Onunla konuşmak zorundayım.
- I've been wanting to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyordum.
- I needed to talk to him.
- Onunla konuşmam gerekiyordu.
- I've tried to talk to him.
- Onunla konuşmaya çalıştım.
- Have you tried talking to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşmayı denedin mi?
- I need you to talk to us.
- Bizimle konuşmana ihtiyacım var.
- Have you really talked to him?
- Gerçekten onunla konuştun mu?
- We've been meaning to talk to you about that.
- Biz de seninle bu konuda konuşmak istiyorduk.
- I'm too busy to talk to you now.
- Şu an seninle konuşamayacak kadar meşgulüm.
- I love talking to Tom.
- Tom'la konuşmayı severim.
- I advised Tom to talk to a lawyer.
- Tom'a bir avukatla konuşmasını tavsiye ettim.
- I talk to you about this.
- Seninle bunun hakkında konuşuyorum.
- Has anybody talked to her?
- Herhangi biri onunla konuştu mu?
- We never got a chance to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak için asla bir şansımız olmadı.
- I talked to Tom this morning.
- Bu sabah Tom'la konuştum.
- I'd like you to talk to me.
- Benimle konuşmanı istiyorum.
- Your mother's doctor wants to talk to you.
- Annenin doktoru seninle konuşmak istiyor.
- Are you sure they won't talk to each other any more?
- Artık birbirleriyle konuşmayacaklarına emin misin?
- Never talk to me again!
- Benimle bir daha asla konuşma!
- I need to talk to you immediately.
- Seninle hemen konuşmalıyım.
- Tom is going to talk to Mary.
- Tom Mary ile konuşacak.
- He can talk to spirits.
- O ruhlarla konuşabilir.
- I never talked to Tom.
- Tom'la hiç konuşmadım.
- I've talked to Tom a couple of times.
- Tom ile birkaç kez konuştum.
- Tom couldn't find anyone to talk to.
- Tom konuşacak birini bulamadı.
- We'll go talk to Tom this afternoon.
- Bu öğleden sonra Tom'la konuşmaya gideceğiz.
- I suggest that you talk to Tom.
- Tom'la konuşmanı öneririm.
- Did you really talk to Tom?
- Sen gerçekten Tom'a konuştun mu?
- Tom didn't have to talk to me.
- Tom benimle konuşmak zorunda değildi.
- I can't make that decision without talking to Tom first.
- Önce Tom'la konuşmadan o kararı veremem.
- I need to talk to you about something.
- Seninle bir şey hakkında konuşmalıyım.
- I'll go and talk to Tom.
- Gidip Tom'la konuşacağım.
- I'd better talk to him.
- Onunla konuşsam iyi olur.
- Why don't you ever talk to Tom anymore?
- Neden artık Tom ile hiç konuşmuyorsun?
- Do you think that I should go talk to Tom?
- Sence gidip Tom'la konuşmalı mıyım?
- Tom didn't want anybody to talk to him.
- Tom kimsenin onunla konuşmasını istemedi.
- I have no one to talk to.
- Konuşacak kimsem yok.
- She was jealous when he talked to another girl.
- Başka bir kızla konuştuğunda kıskanırdı.
- Just let me talk to Tom.
- Bırak Tom'la konuşayım.
- I've got to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundayım.
- I tried talking to Tom last night.
- Dün gece Tom'la konuşmaya çalıştım.
- Maybe it would help if I talked to Tom.
- Belki Tom'la konuşursam yardımı olur.
- Did you ever talk to Tom?
- Tom'la hiç konuştun mu?
- Tom warned me not to talk to Mary again.
- Tom beni tekrar Mary ile konuşmamam için uyardı.
- Somebody ought to talk to her.
- Biri onunla konuşmalı.
- Tom isn't good at talking to children.
- Tom çocuklarla konuşmada iyi değil.
- Talking to Tom won't help.
- Tom'la konuşmanın faydası olmaz.
- They're talking to Tom.
- Onlar Tom'la konuşuyor.
- You should go talk to her.
- Onunla konuşmaya gitmen gerekir.
- You're the first Canadian I've ever talked to.
- Sen şimdiye kadar konuştuğum ilk Kanadalı'sın.
- There's one person in particular I'd like to talk to.
- Özellikle konuşmak istediğim bir kişi var.
- Perhaps you could talk to Tom.
- Belki Tom'la konuşabilirsin.
- Did you actually talk to Tom?
- Gerçekten Tom'la konuştun mu?
- Can I talk to you for a second, please?
- Lütfen seninle bir saniye konuşabilir miyim?
- I told Tom I'd talk to Mary.
- Mary'yle konuşmak istediğimi Tom'a söyledim.
- Well, I'm just going to talk to Tom.
- Pekala, ben sadece Tom'la konuşacağım.
- Who's the man who was talking to Tom?
- Tom'la konuşan adam kim?
- I've never been able to talk to Tom.
- Tom'la hiç konuşamadım.
- You can't talk to us that way.
- Bizimle bu şekilde konuşamazsın.
- I guess you talked to her.
- Sanırım onunla konuştun.
- You can always talk to me.
- Her zaman benimle konuşabilirsin.
- Tom wants to talk to you about what happened in Boston last week.
- Tom geçen hafta Boston'da olanlar hakkında seninle konuşmak istiyor.
- I talked to her on the phone.
- Onunla telefonda konuştum.
- It's obvious that Tom isn't talking to Mary.
- Tom'un Mary ile konuşmadığı çok açık.
- You really should talk to Tom.
- Gerçekten Tom'la konuşmalısın.
- I get lonely when there's nobody to talk to.
- Konuşacak kimse olmayınca yalnız kalıyorum.
- Have you sat down and talked to him?
- Onunla oturdun ve konuştun mu?
- I'm not supposed to talk to you.
- Seninle konuşmamam gerekiyor.
- Layla told Sami that they should never see or talk to each other again.
- Layla Sami'ye birbirlerini bir daha asla görmemeleri ya da konuşmamaları gerektiğini söyledi.
- I've got to talk to you about something.
- Bir şey hakkında seninle konuşmak zorundayım.
- Let me talk to somebody.
- Bırak da biriyle konuşayım.
- Tom is waiting to talk to you.
- Tom seninle konuşmak için bekliyor.
- I'm assuming you haven't talked to Tom yet.
- Tom'la henüz konuşmadığınızı varsayıyorum.
- Tom used to talk to Mary a lot.
- Tom eskiden Mary ile çok konuşurdu.
- You should talk to Tom and tell him how you feel.
- Tom'la konuşmalısın ve nasıl hissettiğini ona söylemelisin.
- I'm still going to talk to her.
- Hâlâ onunla konuşacağım.
- You asked me to talk to Tom, remember?
- Benden Tom'la konuşmamı istemiştin, hatırladın mı?
- Did you talk to him on Monday?
- Pazartesi günü onunla konuştun mu?
- Tom and Mary have stopped talking to each other.
- Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.
- We'll talk to Tom then make up our minds.
- Tom'la konuşup kararımızı vereceğiz.
- Sami wouldn't talk to Layla like that.
- Sami, Layla ile bu şekilde konuşamazdı.
- I haven't talked to her.
- Onunla konuşmadım.
- You did talk to Tom, right?
- Tom'la konuştun, doğru mu?
- I didn't talk to the media.
- Medya ile konuşmadım.
- Sami came because he wanted to talk to you.
- Sami geldi çünkü seninle konuşmak istiyordu.
- I went to talk to him.
- Onunla konuşmak için gittim.
- Talk to you later.
- Sonra konuşuruz.
- Will you talk to him?
- Onunla konuşacak mısın?
- Are you going to talk to Tom about that?
- Tom'la bu konuda konuşacak mısın?
- Tom has a list of people to he wants to talk to.
- Tom konuşmak istediği kişilerin bir listesine sahip.
- I tried to talk to Tom.
- Tom'la konuşmaya çalıştım.
- I hope Tom talks to Mary about that.
- Umarım Tom bunun hakkında Mary ile konuşur.
- Tom is easy to talk to, isn't he?
- Tom ile konuşmak kolay, değil mi?
- I wish I could talk to her.
- Keşke onunla konuşabilseydim.
- I need to talk to you in private.
- Seninle özel olarak konuşmam lâzım.
- Don't even talk to him.
- Sakın onunla konuşma.
- Tom wanted to talk to all of us.
- Tom hepimizle konuşmak istedi.
- They want me to talk to her.
- Onunla konuşmamı istiyorlar.
- Tom is still not talking to Mary.
- Tom hala Mary ile konuşmuyor.
- Did you talk to him about it?
- Onunla bu konuyu konuştun mu?
- I came here to talk to you.
- Buraya seninle konuşmaya geldim.
- I'll never talk to her again.
- Onunla bir daha asla konuşmayacağım.
- I'm supposed to talk to Tom.
- Tom'la konuşmalıyım.
- Sami wanted to talk to the imam.
- Sami imamla konuşmak istedi.
- Layla started to talk to him.
- Layla onunla konuşmaya başladı.
- We can still talk to her.
- Hala onunla konuşabiliriz.
- I tried to talk to Tom in French.
- Tom ile Fransızca konuşmaya çalıştım.
- Tom likes talking to strangers, but I don't.
- Tom yabancılarla konuşmayı sever ama ben sevmem.
- Can I talk to you for a moment?
- Bir dakika konuşabilir miyiz?
- Let me talk to them alone.
- Bırak onlarla yalnız konuşayım.
- Tom needs to talk to you immediately.
- Tom'un seninle hemen konuşması gerekiyor.
- You had never talked to me like that before!
- Daha önce benimle o şekilde hiç konuşmamıştın!
- I have to talk to Tom now.
- Şimdi Tom'la konuşmalıyım.
- Tom didn't give me a chance to talk to him.
- Tom bana onunla konuşma şansı vermedi.
- I wanted to talk to you about that.
- Seninle bu konuda konuşmak istedim.
- I have to go talk to them.
- Gidip onlarla konuşmalıyım.
- I'd like to talk to Jean.
- Jean'le konuşmak istiyorum.
- Go talk to them.
- Onlarla konuşmaya git.
- I'd like to talk to her alone.
- Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
- I thought it was a mistake to go talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuyu konuşmanın bir hata olduğunu düşündüm.
- He talks to me a lot.
- Benimle çok konuşuyor.
- Tom talked to me today.
- Bugün Tom benimle konuştu.
- Tom thinks you should talk to Mary.
- Tom, Mary ile konuşman gerektiğini düşünüyor.
- Did you talk to Tom about me yet?
- Tom'la benim hakkımda hiç konuştun mu?
- Why don't they talk to me?
- Onlar niçin benimle konuşmuyorlar?
- Talk to him.
- Konuş onunla.
- We'll need to talk to him.
- Onunla konuşmamız gerekecek.
- I'm not sure Tom wants to talk to me.
- Tom'un benimle konuşmak istediğinden emin değilim.
- Tom wanted to see who Mary was talking to.
- Tom, Mary'nin kiminle konuştuğunu görmek istiyordu.
- Layla didn't stop talking to Sami.
- Layla Sami'yle konuşmayı kesmedi.
- We need to talk to you.
- Bizim seninle konuşmamız gerek.
- You need to go talk to Tom.
- Tom ile konuşmaya gitmelisin.
- You must talk to Tom.
- Tom'la konuşman gerek.
- Tom wanted to talk to a lawyer.
- Tom bir avukatla konuşmak istedi.
- I saw Tom talking to Mary this morning.
- Tom'u bu sabah Mary ile konuşurken gördüm.
- Do you talk to your plants?
- Bitkilerinle konuşur musun?
- I wanted to talk to you anyway.
- Yine de seninle konuşmak istedim.
- Tom says he talked to Mary.
- Tom, Mary ile konuştuğunu söyledi.
- I talked to her again.
- Onunla tekrar konuştum.
- Maybe we can talk to Tom.
- Belki de Tom'la konuşabiliriz.
- Let me talk to him.
- Onunla konuşayım.
- I tried to talk to Tom about my feelings.
- Tom'la duygularım hakkında konuşmaya çalıştım.
- Why don't I just talk to him?
- Neden sadece onunla konuşmuyorum?
- Tom and I usually talked to each other in French.
- Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşurduk.
- Tom talked to Mary about that.
- Tom bunun hakkında Mary ile konuştu.
- I might talk to them.
- Onlarla konuşabilirim.
- I haven't talked to them.
- Onlarla konuşmadım.
- Do you want me to talk to her?
- Onunla konuşmamı istiyor musun?
- I haven't talked to Tom in a long time.
- Tom'la uzun zamandır konuşmadım.
- Do you ever talk to Tom?
- Tom'la hiç konuştun mu?
- Why are you talking to yourself?
- Neden kendi kendine konuşuyorsun?
- Do you ever talk to them?
- Onlarla hiç konuşur musun?
- Don't talk to me because I'm no longer talking to you.
- Benimle konuşmayın çünkü artık sizinle konuşmuyorum.
- Tom talks to Mary every night on the phone.
- Tom her gece telefonda Mary ile konuşuyor.
- Tom told Mary he had to talk to her.
- Tom, Mary'ye onunla konuşması gerektiğini söyledi.
- I'd like to talk to you about the schedule for the next semester.
- Sizinle gelecek dönemin programı hakkında konuşmak istiyorum.
- Will you please talk to Tom and try to convince him to help?
- Lütfen Tom'la konuşup yardımcı olması için ikna etmeye uğraşır mısınız?
- Tom talked to me about Mary.
- Tom benimle Mary hakkında konuştu.
- I've enjoyed talking to you.
- Seninle konuşmaktan hoşlandım.
- Are you planning to talk to Tom?
- Tom'la konuşmayı planlıyor musun?
- Maybe I should go talk to him.
- Belki de gidip onunla konuşmalıyım.
- I wanted to talk to you first.
- Önce seninle konuşmak istedim.
- We need to talk to someone about it.
- Bu konuda biriyle konuşmamız lazım.
- Find out who Tom has been talking to.
- Tom'un kimle konuştuğunu öğren.
- I had to stay after class and talk to the teacher.
- Dersten sonra kalıp öğretmenle konuşmak zorunda kaldım.
- I wanted to talk to Tom about that.
- Tom'la bu konuda konuşmak istedim.
- All the teachers and students we talked to said that Tom is easy to get along with.
- Konuştuğumuz tüm öğretmenler ve öğrenciler Tom'la geçinmenin kolay olduğunu söyledi.
- I wanted to talk to you about your grades.
- Seninle notların hakkında konuşmak istedim.
- I would like to talk to your manager.
- Müdürünüzle konuşmak istiyorum.
- I was talking to Tom about what happened last night.
- Tom'la dün gece ne olduğu hakkında konuşuyordum.
- Tom never had the chance to talk to Mary at the party.
- Tom'un partide Mary ile konuşma fırsatı hiç olmadı.
- I'm not going to talk to you about this right now.
- Şimdi seninle bunun hakkında konuşmayacağım.
- I talked to Tom yesterday.
- Ben dün Tom'la konuştum.
- The two students will be talking to each other.
- İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.
- You can talk to me about anything you want.
- İstediğin herhangi bir şey hakkında benimle konuşabilirsin.
- We don't need to talk to him.
- Onunla konuşmamıza gerek yok.
- Tom said that he wanted to talk to me after school.
- Tom okuldan sonra benimle konuşmak istediğini söyledi.
- It's difficult to talk to Tom.
- Tom'la konuşmak zordur.
- You should talk to us now.
- Şimdi bizimle konuşmalısın?
- Tom is now talking to the office staff.
- Tom şimdi ofis personeliyle konuşuyor.
- He tried to talk to us in French.
- Bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı.
- Why don't you go talk to them?
- Neden gidip onlarla konuşmuyorsun?
- I constantly talk to myself.
- Sürekli kendimle konuşuyorum.
- Can I talk to him?
- Onunla konuşabilir miyim?
- Tom and his teacher were talking to each other.
- Tom ve öğretmeni birbirleriyle konuşuyorlardı.
- Sami was talking to his friend.
- Sami arkadaşıyla konuşuyordu.
- I need to talk to someone.
- Biriyle konuşmam lazım.
- You'll have to talk to them.
- Onlarla konuşmak zorundasın.
- You need to talk to somebody.
- Birileriyle konuşman gerek.
- I need to talk to you about an urgent matter.
- Acil bir konu hakkında seninle konuşmam gerek.
- Tom had a good time talking to Mary.
- Tom Mary ile konuşurken iyi vakit geçirdi.
- Can you tell me who I need to talk to?
- Kiminle konuşmam gerektiğini bana söyleyebilir misin?
- I think you'd better talk to Tom.
- Bence Tom'la konuşsan iyi olur.
- We have to talk to her.
- Onunla konuşmalıyız.
- Who do you talk to?
- Kiminle konuşuyorsun?
- Tom talked to Mary in French.
- Tom Mary ile Fransızca konuştu.
- I'm waiting to talk to her.
- Onunla konuşmak için bekliyorum.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuştuğunuzda, bunu kollarınızı kavuşturarak yapıyorsunuz.
- I appreciate you talking to me.
- Benimle konuştuğun için minnettarım.
- Why not go talk to him?
- Neden gidip onunla konuşmuyorsun?
- She doesn't talk to me about anything anymore.
- O artık benimle hiçbir şey hakkında konuşmuyor.
- I talk to Tom on the phone every day.
- Tom ile her gün telefonda konuşuyorum.
- Tom and Mary don't talk to each other anymore.
- Tom ve Mary artık birbirleriyle konuşmuyorlar.
- I need to talk to you tonight.
- Bu gece seninle konuşmalıyım.
- I think you'd better talk to her.
- Sanırım onunla konuşsan iyi olur.
- Tom said he would only talk to Mary.
- Tom sadece Mary ile konuşacağını söyledi.
- Let me just go talk to her.
- Gidip onunla bir konuşayım.
- I told Tom it'd be no use talking to you.
- Tom'a seninle konuşmanın faydası olmayacağını söyledim.
- Let me go in and talk to him.
- İçeri gireyim ve onunla konuşayım.
- I'll talk to Tom when he gets home.
- O eve geldiğinde Tom'la konuşacağım.
- I think you'd better go and talk to Tom.
- Bence gidip Tom'la konuşsan iyi olur.
- How many times have I told you not to talk to Tom?
- Sana kaç kere Tom'la konuşma dedim?
- Are you scared to talk to girls?
- Kızlarla konuşmaktan korkuyor musun?
- I think we should talk to them.
- Bence onlarla konuşmalıyız.
Show More (1997)
|