|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
stick-to-itiveness i.
|
devamlılık |
|
2 |
Genel |
stick-to-itiveness i.
|
istikrar |
|
3 |
Genel |
stick-to-itiveness i.
|
süreklilik |
|
4 |
Genel |
stick to the pan and burn f.
|
dibi tutmak |
|
5 |
Genel |
stick to it f.
|
ısrar etmek |
|
6 |
Genel |
stick up to f.
|
göğüs germek |
|
7 |
Genel |
stick to it f.
|
diretmek |
|
8 |
Genel |
stick up to f.
|
karşı koymak |
|
9 |
Genel |
stick to the agreement f.
|
anlaşmaya uymak |
|
10 |
Genel |
stick to the schedule f.
|
programa uymak |
|
11 |
Genel |
stick to the agreement f.
|
anlaşmaya bağlı kalmak |
|
|
12 |
Genel |
stick to the schedule f.
|
programa sadık kalmak |
|
13 |
Genel |
stick to the agreement f.
|
sözleşmeye uymak |
|
14 |
Genel |
(one's stomach) to stick out f.
|
karnı şişmek |
|
15 |
Genel |
stick to the rules f.
|
kurallara bağlı kalmak |
|
16 |
Genel |
stick to one's decision f.
|
kararına bağlı kalmak |
|
17 |
Genel |
stick to a budget f.
|
bütçeye bağlı kalmak |
|
18 |
Genel |
stick to the plan f.
|
plana uymak |
|
19 |
Genel |
stick to the point f.
|
konuya odaklanmak |
|
20 |
Genel |
stick to the plan till the end f.
|
sonuna kadar plana bağlı kalmak |
|
21 |
Genel |
stick to the plan f.
|
plana bağlı kalmak |
|
22 |
Genel |
stick to the timetable f.
|
zaman çizelgesine uymak |
|
Phrasals |
|
23 |
Öbek Fiiller |
stick out to (someone or something) f.
|
(birine/bir şeye) doğru uzatmak |
|
24 |
Öbek Fiiller |
stick out to (something) f.
|
(bir yöne) doğru çıkıntı yapmak |
|
25 |
Öbek Fiiller |
stick out to (something) f.
|
(bir yöne) doğru uzamak |
|
26 |
Öbek Fiiller |
stick out to (something) f.
|
(bir şeye) dayanmak |
|
27 |
Öbek Fiiller |
stick out to (something) f.
|
(bir şeyi) sürdürmek |
|
28 |
Öbek Fiiller |
stick out to (something) f.
|
(bir şeye) tahammül etmek |
|
29 |
Öbek Fiiller |
stick out to (someone) f.
|
(biri) için dikkat çekici olmak |
|
30 |
Öbek Fiiller |
stick out to (someone) f.
|
(birinin) gözüne çarpmak |
|
31 |
Öbek Fiiller |
stick out to (someone) f.
|
(biri) için uygunsuz olmak |
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeye) bağlı kalmak |
|
33 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeyden) vazgeçmemek |
|
34 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeyin) arkasında durmak |
|
35 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeyle/bir şeye) devam etmek |
|
36 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeyi) bırakmamak |
|
37 |
Öbek Fiiller |
stick to (something) f.
|
(bir şeyi) sürdürmek |
|
Phrases |
|
38 |
İfadeler |
stick to the script expr.
|
plana sadık kal |
|
39 |
İfadeler |
stick to the script expr.
|
plana sadık kal |
|
40 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
savunmasız birine/bir şeye saldırmak kolay |
|
41 |
İfadeler |
it is easy to find a stick to beat a dog expr.
|
sahipsiz/korumasız kişileri ezmek kolay |
|
Proverb |
|
42 |
Atasözü |
let the cobbler stick to his last
|
kendi alanında olmayan bir olaya müdahale etme |
|
43 |
Atasözü |
let the cobbler stick to his last
|
çizmeden yukarı çıkma |
|
44 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçak eşek binmeye kolay, öksüz çocuk dövmeye kolay |
|
45 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
alçacık eşeğe herkes biner |
|
46 |
Atasözü |
the cobbler should stick to his last
|
çizmeden yukarı çıkma |
|
47 |
Atasözü |
the cobbler should stick to his last
|
kendi alanında olmayan bir olaya müdahale etme |
|
48 |
Atasözü |
the cobbler should stick to his last
|
üzerine vazife olmayan işlere burnunu sokma |
|
49 |
Atasözü |
the cobbler should stick to his last
|
bilmediğin bir konu atıp tutma |
|
50 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
sert bir eylemi haklı çıkarmak için bahane bulmak kolaydır |
|
51 |
Atasözü |
it is easy to find a stick to beat a dog
|
köpeğini dövmek isteyene sopa bulmak kolay |
|
52 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
kendi alanına odaklan |
|
53 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bildiğin şeye odaklan |
|
54 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bildiğin yolda yürü |
|
55 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
kendi alanından/yolundan şaşma |
|
56 |
Atasözü |
cobbler, stick to your trade
|
bilmediğin işlere kalkışma |
|
57 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanına odaklan |
|
58 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin şeye odaklan |
|
59 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bildiğin yolda yürü |
|
60 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
kendi alanından/yolundan şaşma |
|
61 |
Atasözü |
cobbler, stick to your last
|
bilmediğin işlere kalkışma |
|
Colloquial |
|
62 |
Konuşma Dili |
stick to the roof of one’s mouth f.
|
damağına yapışmak |
|
63 |
Konuşma Dili |
stick it to the man f.
|
kurulu düzene karşı çıkmak |
|
64 |
Konuşma Dili |
stick it to the man f.
|
kurulu düzen karşısında direnmek |
|
65 |
Konuşma Dili |
stick it to the man f.
|
kurulu düzene karşı koymak |
|
66 |
Konuşma Dili |
stick it to the man f.
|
otoriteye karşı çıkmak |
|
67 |
Konuşma Dili |
stick it to the man f.
|
otoriteye direnmek |
|
68 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
azimli |
|
69 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
iradeli |
|
70 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
dayanıklı |
|
71 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
metanetli |
|
|
72 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
direşken |
|
73 |
Konuşma Dili |
stick-to-it-ive s.
|
dirayetli |
|
Idioms |
|
74 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
kızmak/söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
75 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
kızmak/söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
76 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
77 |
Deyim |
a stick to beat someone or something with i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
78 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
79 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık |
|
80 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık |
|
81 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık |
|
82 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık |
|
83 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
84 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
85 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
86 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
87 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
(birini) azarlamak/paylamak için bahane |
|
88 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
bahanesi/sebebi olma |
|
89 |
Deyim |
stick to beat (someone or something) with i.
|
bahane ederek azarlama/paylama |
|
90 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
(birini) azarlamak/paylamak için bahane |
|
91 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
bahanesi/sebebi olma |
|
92 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
bahane ederek azarlama/paylama |
|
93 |
Deyim |
a stick to beat someone with [uk] i.
|
(birini) azarlamak/paylamak için bahane |
|
94 |
Deyim |
a stick to beat someone with [uk] i.
|
bahanesi/sebebi olma |
|
95 |
Deyim |
a stick to beat someone with [uk] i.
|
bahane ederek azarlama/paylama |
|
96 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [uk] i.
|
(birini) azarlamak/paylamak için bahane |
|
97 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [uk] i.
|
bahanesi/sebebi olma |
|
98 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [uk] i.
|
bahane ederek azarlama/paylama |
|
99 |
Deyim |
a stick to beat someone or something with i.
|
aba altından sopa gösterme |
|
100 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
birine kızmak/söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
101 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
birinin üstüne gitmek/birini cezalandırmak için bulunan açık |
|
102 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
karşıdakine silah olarak kullanılan olay |
|
103 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
birini azarlamak/paylamak için bahane |
|
104 |
Deyim |
a stick to beat somebody with i.
|
bahane ederek azarlama/paylama |
|
105 |
Deyim |
stick-to-it-iveness i.
|
istikrar |
|
106 |
Deyim |
stick-to-it-iveness i.
|
süreklilik |
|
107 |
Deyim |
stick-to-it-iveness i.
|
devamlılık |
|
108 |
Deyim |
stick-to-it-iveness i.
|
azimlilik |
|
109 |
Deyim |
stick to someone's fingers f.
|
aşırmak |
|
110 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
ayak diremek |
|
111 |
Deyim |
stick to someone's fingers f.
|
cebine indirmek |
|
112 |
Deyim |
stick to someone's fingers f.
|
cebe indirmek |
|
113 |
Deyim |
stick to someone's fingers f.
|
çalmak |
|
114 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
direnmek |
|
115 |
Deyim |
stick it to someone f.
|
gününü göstermek |
|
116 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
eleştirilere kulak asmamak |
|
117 |
Deyim |
stick to the facts f.
|
gerçeklere bağlı kalmak |
|
118 |
Deyim |
not hold a stick to someone f.
|
eline su dökememek |
|
119 |
Deyim |
stick to the facts f.
|
gerçeklerden ayrılmamak |
|
120 |
Deyim |
stick to one's principles f.
|
ilkelerine bağlı olmak |
|
121 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
ne olursa olsun düşüncelerinden/ ilkelerinden vazgeçmemek |
|
122 |
Deyim |
stick it to someone f.
|
kötü davranmak |
|
123 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
kendi bildiğini okumak |
|
124 |
Deyim |
stick to somebody like glue f.
|
kene gibi yapışmak |
|
125 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
ödün vermemek |
|
126 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
savundukları konusunda inatçı olmak |
|
127 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
savunduklarından vazgeçmemek |
|
128 |
Deyim |
stick to somebody like glue f.
|
sülük gibi yapışmak |
|
129 |
Deyim |
stick to one's principles f.
|
prensiplerine bağlı olmak |
|
130 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
savunduklarını sürdürmek |
|
131 |
Deyim |
stick to one's guns f.
|
tüm olumsuzluklara karşın görüşlerini ya da inançlarını savunmayı sürdürmek |
|
132 |
Deyim |
stick to one's ribs f.
|
tıka basa doyurmak (yiyecekler için) |
|
133 |
Deyim |
stick one's nose in to something f.
|
(başkasının işine) burnunu sokmak |
|
134 |
Deyim |
stick it to the end f.
|
sonuna kadar dayanmak |
|
135 |
Deyim |
stick it to the end f.
|
sonuna kadar devam etmek |
|
136 |
Deyim |
stick it to the end f.
|
sonuna kadar bırakmamak |
|
137 |
Deyim |
stick it to the end f.
|
sonuna kadar gitmek/götürmek |
|
138 |
Deyim |
stick to (one's) knitting f.
|
(kendi) işine bakmak |
|
139 |
Deyim |
stick to (one's) knitting f.
|
başkalarının işine karışmamak |
|
140 |
Deyim |
stick to (one's) knitting f.
|
sadece bildiği/aşina olduğu şeyleri yapmak |
|
141 |
Deyim |
stick to (one's) knitting f.
|
sadece bildiği yolda yürümek |
|
142 |
Deyim |
stick to (one's) knitting f.
|
bildiği yoldan şaşmamak |
|
143 |
Deyim |
stick to the knitting f.
|
kendi işine bakmak |
|
144 |
Deyim |
stick to the knitting f.
|
başkalarının işine karışmamak |
|
145 |
Deyim |
stick to the knitting f.
|
sadece bildiği/aşina olduğu şeyleri yapmak |
|
146 |
Deyim |
stick to the knitting f.
|
sadece bildiği yolda yürümek |
|
147 |
Deyim |
stick to the knitting f.
|
bildiği yoldan şaşmamak |
|
148 |
Deyim |
not hold a stick to f.
|
-in eline su dökememek |
|
149 |
Deyim |
not hold a stick to f.
|
'-in tırnağı bile olamamak |
|
150 |
Deyim |
not hold a stick to f.
|
'-in yanından bile geçememek |
|
151 |
Deyim |
not hold a stick to (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) eline su dökememek |
|
152 |
Deyim |
not hold a stick to (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) tırnağı bile olamamak |
|
153 |
Deyim |
not hold a stick to (someone or something) f.
|
(birinin/bir şeyin) yanından bile geçememek |
|
154 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
kendi alanında çalışmak/iş üretmek |
|
155 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
kendi alanına odaklanmak |
|
156 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
bildiği işi yapmak |
|
157 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
tecrübeli olduğu işi yapmak |
|
158 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
aşina olduğu işi yapmak |
|
159 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
bildiğin şeye odaklanmak |
|
160 |
Deyim |
stick to (one's) last f.
|
kendi alanından/yolundan şaşmamak |
|
161 |
Deyim |
stick to fingers f.
|
aşırmak |
|
162 |
Deyim |
stick to fingers f.
|
cebe indirmek |
|
163 |
Deyim |
stick to fingers f.
|
çalmak |
|
164 |
Deyim |
stick to guns f.
|
ayak diremek |
|
165 |
Deyim |
stick to guns f.
|
direnmek |
|
166 |
Deyim |
stick to guns f.
|
eleştirilere kulak asmamak |
|
167 |
Deyim |
stick to guns f.
|
bildiğini okumak |
|
168 |
Deyim |
stick to guns f.
|
ne olursa olsun düşüncelerinden/ ilkelerinden vazgeçmemek |
|
169 |
Deyim |
stick to guns f.
|
ödün vermemek |
|
170 |
Deyim |
stick to guns f.
|
savunduklarından vazgeçmemek |
|
171 |
Deyim |
stick to guns f.
|
savunduklarını sürdürmek |
|
172 |
Deyim |
stick to guns f.
|
savundukları konusunda inatçı olmak |
|
173 |
Deyim |
stick to guns f.
|
tüm olumsuzluklara karşın görüşlerini ya da inançlarını savunmayı sürdürmek |
|
174 |
Deyim |
stick to ribs f.
|
tıka basa doyurmak (yiyecekler için) |
|
175 |
Deyim |
stick to ribs f.
|
doyurucu olmak |
|
176 |
Deyim |
stick to the ribs f.
|
tıka basa doyurmak (yiyecekler için) |
|
177 |
Deyim |
stick to the ribs f.
|
doyurucu olmak |
|
178 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
ayak diremek |
|
179 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
direnmek |
|
180 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
eleştirilere kulak asmamak |
|
181 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
bildiğini okumak |
|
182 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
ne olursa olsun düşüncelerinden/ ilkelerinden vazgeçmemek |
|
183 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
ödün vermemek |
|
184 |
Deyim |
stick to your guns f.
|
savunduklarından vazgeçmemek |
|
185 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
kendi alanında çalışmak/iş üretmek |
|
186 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
kendi alanına odaklanmak |
|
187 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
bildiği işi yapmak |
|
188 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
tecrübeli olduğu işi yapmak |
|
189 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
aşina olduğu işi yapmak |
|
190 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
bildiğin şeye odaklanmak |
|
191 |
Deyim |
stick to your last [old-fashioned] [uk] f.
|
kendi alanından/yolundan şaşmamak |
|
192 |
Deyim |
stick to your ribs f.
|
tıka basa doyurmak (yiyecekler için) |
|
193 |
Deyim |
stick to your ribs f.
|
doyurucu olmak |
|
194 |
Deyim |
to stick in the craw f.
|
(biri için) kabul edilemez olmak |
|
195 |
Deyim |
to stick in the craw f.
|
nahoş olmak |
|
196 |
Deyim |
hold a stick to f.
|
eşit şartlarda mücadele etmek |
|
197 |
Deyim |
hold a stick to f.
|
eşit koşullarda yarışmak |
|
198 |
Deyim |
hold a stick to f.
|
…'ya kıyasla dayanmak |
|
199 |
Deyim |
stick to your knitting expr.
|
bildiğin yolda yürü |
|
200 |
Deyim |
stick to your knitting expr.
|
yolundan şaşma |
|
Speaking |
|
201 |
Konuşma |
stick to the facts expr.
|
hayallere kapılma |
|
202 |
Konuşma |
I had to poke him with a stick to wake him expr.
|
onu uyandırmak için bir sopayla dürtmem gerekti |
|
203 |
Konuşma |
stick to the point expr.
|
konuya odaklan |
|
204 |
Konuşma |
we stick to the plan expr.
|
plana sadık kalıyoruz |
|
Slang |
|
205 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
çok sıkı bir biçimde yapışmak |
|
206 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
kene gibi yapışmak |
|
207 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
sıkıca yapışmak |
|
208 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
sıkıca tutunmak |
|
209 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
sülük gibi yapışmak |
|
210 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
birine bağımlı olarak yaşamak |
|
211 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
sülük gibi yapışmak |
|
212 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
birine bağımlı olarak yaşamak |
|
213 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
kene gibi yapışmak |
|
214 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) çok sıkı bir biçimde yapışmak |
|
215 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) kene gibi yapışmak |
|
216 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) sıkıca yapışmak |
|
217 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) sıkıca tutunmak |
|
218 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) sülük gibi yapışmak |
|
219 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) bağımlı olarak yaşamak |
|
220 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
asalak gibi yaşamak |
|
221 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birinin/bir şeyin) peşinden düşmemek |
|
222 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne yapışmak |
|
223 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne yapışıp kalmak |
|
224 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(biriyle/bir şeyle) birlikte anılmak |
|
225 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(biriyle/bir şeyle) ilişkilendirilmek |
|
226 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birine/bir şeye) kara bir leke gibi yapışmak |
|
227 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birinin/bir şeyin) üstüne kara bir leke gibi yapışıp kalmak |
|
228 |
Argo |
stick (to someone or something) like shit to a shovel f.
|
(birinin/bir şeyin) üstünde kara bir leke gibi kalmak |
|
229 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
üstüne yapışmak |
|
230 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
üstüne yapışıp kalmak |
|
231 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
kara bir leke gibi yapışmak |
|
232 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
üstüne kara bir leke gibi yapışıp kalmak |
|
233 |
Argo |
stick like shit to a shovel f.
|
üstünde kara bir leke gibi kalmak |
|
234 |
Argo |
tell (one) where to stick it f.
|
(birine) alıp bir tarafına sokmasını söylemek |
|
235 |
Argo |
tell (one) where to stick it f.
|
(birine) al bir tarafına sok demek |
|
236 |
Argo |
tell (one) where to stick it f.
|
(birine) münasip bir yerine sok demek |
|
237 |
Argo |
tell (one) where to stick it f.
|
(birine) münasip/uygun bir yerine sokmasını söylemek |
|
238 |
Argo |
stick it to f.
|
sert davranmak |
|
239 |
Argo |
stick it to f.
|
acımasızca davranmak |
|
240 |
Argo |
stick it to f.
|
haksız muamele etmek |
|
241 |
Argo |
stick it to f.
|
canına okumak |
|
242 |
Argo |
stick it to f.
|
cezalandırmak |
|
243 |
Argo |
stick it to f.
|
gününü göstermek |
|
244 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birine) sert davranmak |
|
245 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birine) acımasızca davranmak |
|
246 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birine) haksız muamele etmek |
|
247 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birinin) canına okumak |
|
248 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birini) cezalandırmak |
|
249 |
Argo |
stick it to (one) f.
|
(birine) gününü göstermek |
|
250 |
Argo |
tell somebody where to stick something f.
|
birine bir şeyi alıp bir tarafına sok demek |
|
251 |
Argo |
tell somebody where to stick something f.
|
birine bir şeyi bir tarafına monte etmesini söylemek |
|
252 |
Argo |
tell somebody where to stick something f.
|
birine bir şeyi al bir tarafına sok demek |
|
253 |
Argo |
tell somebody where to stick something f.
|
birine bir şeyi münasip bir yerine sok demek |
|