İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | own f. | sahip olmak | ||
This ranch is owned by a lovely couple. Bu çiftliğin sahibi sevimli bir çift. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | own i. | öz | ||
Tom is like my own son. Tom benim öz oğlum gibidir. More Sentences |
||||
Genel | own f. | kabul etmek | ||
She eventually owned that I was right. Sonunda haklı olduğumu kabul etti. More Sentences |
||||
Genel | own f. | sahip olmak | ||
They need to own their own land, their home and their farm. Kendi topraklarına, evlerine ve çiftliklerine sahip olmaları gerekir. More Sentences |
||||
Genel | own f. | kolayca yenmek | ||
Chelsea totally owned Fulham in last night's game. Chelsea dün geceki maçta Fulham'ı kolayca yendi. More Sentences |
||||
Genel | own s. | özel | ||
He owns a private jet. Özel bir jeti var. More Sentences |
||||
Genel | own s. | kendine özgü | ||
Each country has its own history. Her ülkenin kendine özgü bir tarihi vardır. More Sentences |
||||
Genel | own s. | kendine ait | ||
He has his own nice little practice where he got the profits. Kâr elde ettiği kendine ait hoş küçük bir muayenehanesi var. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | own f. | sahip olmak | ||
This would undermine the current system whereby the Member States own the Treaties. Bu durum, Üye Devletlerin Antlaşmaların sahibi olduğu mevcut sisteme zarar verecektir. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | own zm. | kendi | ||
General | ||||
Genel | own i. | birine ait olan şey | ||
Genel | own i. | mal | ||
Genel | own i. | mülkiyet | ||
Genel | own f. | itiraf etmek | ||
Genel | own f. | malı olmak | ||
Genel | own f. | tanımak | ||
Genel | own f. | doğrulamak | ||
Genel | own f. | malik olmak | ||
Genel | own f. | kabullenmek | ||
Genel | own f. | teslim etmek | ||
Genel | own f. | elinden tutmak | ||
Genel | own f. | -in sahibi olmak | ||
Genel | own f. | (anne hayvan) yavrusunu sahiplenmek | ||
Genel | own f. | yetkisini kabul etmek | ||
Genel | own f. | itaat etmek | ||
Genel | own f. | boyun eğmek | ||
Genel | own f. | üstünlüğünü kabul etmek | ||
Genel | own f. | güçlü olmak | ||
Genel | own f. | üstün olmak | ||
Genel | own f. | egemen olmak | ||
Genel | own f. | hakim olmak | ||
Genel | own f. | baskın gelmek | ||
Genel | own f. | daha yetenekli olmak | ||
Genel | own f. | önde olmak | ||
Genel | own f. | tahakküm kurmak | ||
Genel | own f. | esir etmek | ||
Genel | own f. | baskı kurmak | ||
Genel | own f. | hizmet ettirmek | ||
Genel | own s. | birine ait olan | ||
Genel | own s. | bir şeye ait olan | ||
Genel | own s. | birinin | ||
Genel | own s. | bir şeyin | ||
Genel | own s. | yakın ilişkili | ||
Genel | own s. | doğrudan ilişkili | ||
Genel | own s. | yakın akrabası olan | ||
Genel | own s. | doğrudan kan bağı bulunan | ||
Genel | own s. | kendi | ||
Genel | own zf. | kendi | ||
Genel | own zm. | kendisinin | ||
Genel | own zm. | kendinin | ||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | own i. | risk kendi rizikosu | ||
Computer | ||||
Bilgisayar | own i. | sahip olunanları | ||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | own f. | hak iddia etmek | ||
Eski Kullanım | own f. | maliki olduğunu iddia etmek | ||
Eski Kullanım | own f. | hak talebinde bulunmak | ||
Eski Kullanım | own f. | talep etmek | ||
Eski Kullanım | own f. | kendisinin olduğunu iddia etmek | ||
Eski Kullanım | own f. | onaylamak | ||
Eski Kullanım | own f. | göz yummak | ||
Eski Kullanım | own f. | desteklemek | ||
Slang | ||||
Argo | own f. | (özellikle video oyunu, yarışma veya maç) yenmek | ||
Argo | own f. | mağlup etmek | ||
Argo | own f. | üstün performans sergilemek | ||
Argo | own f. | (diğerlerinin gözünü korkutacak ölçüde) iyi iş çıkarmak | ||
Argo | own f. | (bilgisayar sistemine) yasa dışı süper kullanıcı erişimi sağlamak | ||
Argo | own f. | (bilgisayar sisteminde) yasa dışı yönetici yetkisi almak |