|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
(bir şeyin) öncesinde olmak |
forerun f.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
bir şeyin üst kısmı |
surface i.
|
|
3 |
Genel |
bir şeyin yaydığı koku |
aura i.
|
|
4 |
Genel |
bir şeyin işe yaramayan dış kısmı |
husk i.
|
|
5 |
Genel |
bir şeyin meydana gelmesi |
incidence i.
|
|
6 |
Genel |
bir şeyin dayandığı temel |
origin i.
|
|
7 |
Genel |
bir şeyin orta kısmındaki girinti |
waist i.
|
|
8 |
Genel |
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri sürme |
forgery i.
|
|
9 |
Genel |
bildirme (bir şeyin alındığını/farkedildiğini) |
acknowledgment i.
|
|
10 |
Genel |
içi yok olmuş bir şeyin dışı |
shell i.
|
|
11 |
Genel |
leke (yağlı/yapışkan bir şeyin yaptığı) |
smear i.
|
|
12 |
Genel |
bir şeyin asıl şeklini gösteren model |
restoration i.
|
|
13 |
Genel |
bir şeyin en üst bölümü |
hill i.
|
|
14 |
Genel |
en parlak dönem (bir kimsenin/bir şeyin) |
prime i.
|
|
15 |
Genel |
ticaretini yapan kimse (belirli bir şeyin) |
dealer i.
|
|
16 |
Genel |
artma (bir şeyin değeri) |
appreciation i.
|
|
17 |
Genel |
hızla geçen bir şeyin çıkardığı ses |
whiz i.
|
|
18 |
Genel |
anlama (bir şeyin değerini/önemini/gerekliliğini) |
appreciation i.
|
|
19 |
Genel |
bulunduğu veya olduğu yer (bir kimsenin/bir şeyin) |
whereabouts i.
|
|
|
20 |
Genel |
bir şeyin değerlendirilmesinde kabul edilen en yüksek seviye veya fiyat |
cap i.
|
|
21 |
Genel |
bir şeyin en alası |
cream of the crop i.
|
|
22 |
Genel |
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) |
prime i.
|
|
23 |
Genel |
sivri bir şeyin açtığı delik |
prick i.
|
|
24 |
Genel |
bir şeyin terkibine giren madde |
ingredient i.
|
|
25 |
Genel |
bir şeyin etrafında döndüğü merkez |
axis i.
|
|
26 |
Genel |
bir şeyin gelişimindeki ilk dönemler |
incunabula i.
|
|
27 |
Genel |
bir şeyin tamamı |
gamut i.
|
|
28 |
Genel |
özel izin (kuraldışı bir şeyin yapılması için verilen) |
dispensation i.
|
|
29 |
Genel |
bir şeyin sahtesini yapıp orijinal olduğunu ileri süren kimse |
forger i.
|
|
30 |
Genel |
herhangi bir şeyin yok olacağı haberi |
knell i.
|
|
31 |
Genel |
bir şeyin vasfı |
quale i.
|
|
32 |
Genel |
herhangi bir şeyin yerini gösteren işaret |
landmark i.
|
|
33 |
Genel |
bir şeyin yararlı olan kısmı |
goodness i.
|
|
34 |
Genel |
bir şeyin olumlu ve olumsuz tarafları |
the pluses and minuses of something i.
|
|
35 |
Genel |
saklı olan anlam (bir şeyin içinde) |
implication i.
|
|
36 |
Genel |
bir şeyin arka kısmı |
heel i.
|
|
37 |
Genel |
bir şeyin temeli veya kaynağı |
grass root i.
|
|
38 |
Genel |
bir şeyin gelişiminin ilk evreleri |
incunabulum i.
|
|
39 |
Genel |
belirli yükümlülükler gerçekleşene kadar bir şeyin tarafsız bir kişiye emaneti |
escrow i.
|
|
|
40 |
Genel |
bir şeyin doğal yeri |
habitat i.
|
|
41 |
Genel |
bir şeyin iç yüzünü çabuk kavrama yeteneği |
insight i.
|
|
42 |
Genel |
başka bir şeyin yerine kullanılabilen şey |
substitute i.
|
|
43 |
Genel |
başlık (bir şeyin ucuna takılan) |
tip i.
|
|
44 |
Genel |
his (bir şeyin dokununca uyandırdığı) |
feel i.
|
|
45 |
Genel |
bir şeyin belli bir bölümü |
party i.
|
|
46 |
Genel |
bir şeyin kırılan yeri |
fracture i.
|
|
47 |
Genel |
önceden tahmin etme (bir şeyin olabileceğini) |
anticipation i.
|
|
48 |
Genel |
bir şeyin en alt kısmı |
bottom i.
|
|
49 |
Genel |
bir şeyin iç yüzünü kavrama |
insight i.
|
|
50 |
Genel |
bir şeyin satın alınmasında para yerine geçen belge |
token i.
|
|
51 |
Genel |
ahlakça kötü bir şeyin bıraktığı leke |
taint i.
|
|
52 |
Genel |
örtü ile bir şeyin üzerini örtme |
hooding i.
|
|
53 |
Genel |
bir şeyin bulunduğu yer |
location i.
|
|
54 |
Genel |
bir şeyin değişik biçimi |
version i.
|
|
55 |
Genel |
söz konusu edilen şeyin bir örneği |
case in point i.
|
|
56 |
Genel |
söz konusu edilen şeyin bir örneği |
a case in point i.
|
|
57 |
Genel |
bir şeyin dayandığı esas |
cornerstones i.
|
|
58 |
Genel |
herhangi bir şeyin kaynağı |
nidus i.
|
|
59 |
Genel |
bir kimse veya şeyin etrafnı saran parlak şöhret bulutu |
nimbus i.
|
|
60 |
Genel |
bir şeyin alt bölümü |
underneath i.
|
|
61 |
Genel |
bir şeyin göze çarpan tarafı |
feature i.
|
|
62 |
Genel |
bir şeyin en alçak noktası |
low-water mark i.
|
|
63 |
Genel |
yapılacak bir şeyin konfirme edilmesi veya tamamlanması gereken son tarih |
cut-off date i.
|
|
64 |
Genel |
bir şeyin en önemli kısmının dışı |
non-core i.
|
|
65 |
Genel |
bir şeyin en önemlisi |
basics i.
|
|
66 |
Genel |
bir şeyin en basiti |
basics i.
|
|
67 |
Genel |
bir şeyin doğal sonucu |
corollary i.
|
|
68 |
Genel |
bir şeyin somut hali |
embodiment i.
|
|
69 |
Genel |
bir şeyin aşırı derecede yapıldığı süre |
binge i.
|
|
70 |
Genel |
bir şeyin alt kısmı |
underneath i.
|
|
71 |
Genel |
bir şeyin ilk biçimi |
original i.
|
|
72 |
Genel |
bir şeyin yerine başka bir şeyi koyma |
replacement i.
|
|
73 |
Genel |
bir şeyin diğerine karşı avantajları |
advantages over one thing to another i.
|
|
74 |
Genel |
(bir şeyin) alt arka (kısmı) |
lower back i.
|
|
75 |
Genel |
bir şeyin en temel özellikleri |
basic characteristics of something i.
|
|
76 |
Genel |
bir şeyin kesin işareti |
a sure sign of i.
|
|
77 |
Genel |
(bir şeyin) zayıf/korunaksız kısmı/parçası |
underbelly i.
|
|
78 |
Genel |
bir şeyin karanlık yüzü |
the dark face of something i.
|
|
79 |
Genel |
bir şeyin mantığı |
the logic behind i.
|
|
|
80 |
Genel |
bir şeyin alternatifi |
an alternative to i.
|
|
81 |
Genel |
bir şeyin alternatifi |
substitute i.
|
|
82 |
Genel |
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme |
antiquing i.
|
|
83 |
Genel |
(başka bir şeyin) yerine geçen |
placeholder i.
|
|
84 |
Genel |
bir şeyin doğrudan bir parçası |
a direct part i.
|
|
85 |
Genel |
(bir şeyin) kısaltılmışı |
short for something i.
|
|
86 |
Genel |
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme |
archaization i.
|
|
87 |
Genel |
(bir şeyin) en güzel şeyi |
crowning glory i.
|
|
88 |
Genel |
bir şeyin asıl unsurları |
main elements i.
|
|
89 |
Genel |
bir şeyin küçük parçası (özellikle yiyecek) |
niblet i.
|
|
90 |
Genel |
bir şeyin kanıtı/delili |
testament i.
|
|
91 |
Genel |
bir şeyin en aşağıdaki istenmeyen kısmı |
tail i.
|
|
92 |
Genel |
bir şeyin kopyası veya karşılığı |
tally i.
|
|
93 |
Genel |
özellikle bilimsel önemi olan bir şeyin belirli sınırlar dahilinde tutulduğu ve korunduğu tesis |
containment facility i.
|
|
94 |
Genel |
bir şeyin arkasını oluşturan parça |
backpiece i.
|
|
95 |
Genel |
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme |
raising bee i.
|
|
96 |
Genel |
bir şeyin inşasında topluca iş yapıp birbirine yardım etme |
barn raising i.
|
|
97 |
Genel |
bir şeyin orta ve son bölümü |
afternoon i.
|
|
98 |
Genel |
(bir şeyin) yıkıcı etkileri |
ravages i.
|
|
99 |
Genel |
(bir şeyin) belli bir versiyonu |
reading i.
|
|
100 |
Genel |
bir şeyin yeni biçimlendirilmiş hali |
recast i.
|
|
101 |
Genel |
bir şeyin bol bulunduğu yer |
central i.
|
|
102 |
Genel |
(bir şeyin) yeniden bir parçası olma |
reengagement i.
|
|
103 |
Genel |
(bir şeyin) yeniden bir parçası olma |
re-engagement i.
|
|
104 |
Genel |
bir şeyin az değiştirilmiş hali |
rehash i.
|
|
105 |
Genel |
(bir şeyin, mecaz anlamda) yüz binlercesi |
lakh i.
|
|
106 |
Genel |
bir şeyin üzerine kabartılmış ya da oyulmuş harf, karakter veya sembol |
charact [obsolete] i.
|
|
107 |
Genel |
(bir şeyin/kişinin) niteliklerine uygun mevki ya da konum |
niche i.
|
|
108 |
Genel |
bir şeyin en büyük delili/kanıtı |
nine points of the law i.
|
|
109 |
Genel |
(bir şeyin) şeklini değiştiren kimse |
remodeller i.
|
|
110 |
Genel |
(bir şeyin) biçimini değiştiren kimse |
remodeller i.
|
|
111 |
Genel |
(bir şeyin) şeklini değiştiren kimse |
remodeler i.
|
|
112 |
Genel |
(bir şeyin) biçimini değiştiren kimse |
remodeler i.
|
|
113 |
Genel |
bir şeyin kötü kullanım veya zorlanma neticesinde ziyan olması veya veriminin azalması |
natural wastage i.
|
|
114 |
Genel |
bir şeyin merkez veya orta noktası |
navel point i.
|
|
115 |
Genel |
bir şeyin çıkıntılı bölümü veya ucu |
neb i.
|
|
116 |
Genel |
bir şeyin olumsuzu |
negate i.
|
|
117 |
Genel |
(bir şeyin) en şiddetli noktası |
teeth i.
|
|
118 |
Genel |
bir şeyin ruhunu veya özünü barındıran düşünce/inanç |
temple i.
|
|
119 |
Genel |
değerli bir şeyin merkezi/odağı |
temple i.
|
|
120 |
Genel |
bir şeyin son hududu |
tether i.
|
|
121 |
Genel |
(bir şeyin) en başı |
the off i.
|
|
122 |
Genel |
(bir şeyin) tam tersi |
the reverse i.
|
|
123 |
Genel |
(bir şeyin) sebebi |
the thing i.
|
|
124 |
Genel |
bir şeyin iki zıt tarafı |
the yin and yang [usa] i.
|
|
125 |
Genel |
bir şeyin iki zıt parçası |
the yin and yang [usa] i.
|
|
126 |
Genel |
bir şeyin kalın kısmı |
thickness i.
|
|
127 |
Genel |
(bir şeyin) az bir kısmı |
tithe i.
|
|
128 |
Genel |
bir şeyin onuncu kısmı |
tithe i.
|
|
129 |
Genel |
bir şeyin yirmi sekizde biri |
twenty-eighth i.
|
|
130 |
Genel |
bir şeyin yirmi beşte biri |
twenty-fifth i.
|
|
131 |
Genel |
bir şeyin yirmi beşte biri |
twenty-first i.
|
|
132 |
Genel |
bir şeyin durumunu değiştiren şey |
alterant i.
|
|
133 |
Genel |
bir şeyin olumlu veya mantıklı yanı |
acceptable face i.
|
|
134 |
Genel |
bir şeyin ayrılmaz özelliği |
umbra i.
|
|
135 |
Genel |
(bir şeyin) kaynağı olan şey |
ancestor i.
|
|
136 |
Genel |
bir şeyin öncesinde yapılan eylem |
anteact i.
|
|
137 |
Genel |
(bir şeyin) kurucu annesi |
founding mother (of something) i.
|
|
138 |
Genel |
(bir şeyin) kurucusu olan kadın |
founding mother (of something) i.
|
|
139 |
Genel |
(bir şeyin) kuruluşunda emeği geçen kadın |
founding mother (of something) i.
|
|
140 |
Genel |
(bir şeyin) kuruluşunda öncü olan kadın |
founding mother (of something) i.
|
|
141 |
Genel |
bir şeyin cisme bürünmüş hali |
avatar i.
|
|
142 |
Genel |
bir şeyin somutlaşmış hali |
avatar i.
|
|
143 |
Genel |
bir şeyin değerini düşük tahmin etme |
underevaluation i.
|
|
144 |
Genel |
(bir şeyin) altındaki püskül |
underfringe i.
|
|
145 |
Genel |
(bir şeyin) altındaki saçak |
underfringe i.
|
|
146 |
Genel |
(bir şeyin) altında çıkıntı yapmış şey |
underlap i.
|
|
147 |
Genel |
(bir şeyin) altından dışarı çıkmış şey |
underlap i.
|
|
148 |
Genel |
(bir şeyin) altından fışkırmış şey |
underlap i.
|
|
149 |
Genel |
bir şeyin altındaki toprağı kazarak çıkaran kimse |
underminer i.
|
|
150 |
Genel |
bir şeyin alt yüzü |
underneath i.
|
|
151 |
Genel |
bir şeyin alt tarafı |
underneath i.
|
|
152 |
Genel |
bir şeyin görünen yüzünden daha az makbul olan diğer yüzü |
underside i.
|
|
153 |
Genel |
(bir şeyin) ne kadar az harcandığı |
underspend i.
|
|
154 |
Genel |
(bir şeyin) az harcanma miktarı |
underspend i.
|
|
155 |
Genel |
(bir şeyin bağlarını) gevşetme |
unfastening i.
|
|
156 |
Genel |
bir şeyin en geniş olduğu kısım |
beam i.
|
|
157 |
Genel |
bir şeyin ucundaki düz, tabaka halindeki yapı |
endplate i.
|
|
158 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin içine koyma |
envelopment i.
|
|
159 |
Genel |
bir şeyin en önemli noktası |
essence i.
|
|
160 |
Genel |
(sergilenecek bir şeyin) örtüsünü kaldırma |
unveiling i.
|
|
161 |
Genel |
bir şeyin şişkin bölümü |
belly i.
|
|
162 |
Genel |
bir şeyin merkezi |
belly i.
|
|
163 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin dışına yerleştirme |
extraposition i.
|
|
164 |
Genel |
bir şeyin kötü haldeki uç kısmı |
fag end i.
|
|
165 |
Genel |
(bir şeyin) esprisi |
joke i.
|
|
166 |
Genel |
kısmen başka bir şeyin üzerine binmek |
lap i.
|
|
167 |
Genel |
bir şeyin ilk evresi |
maidenhead [obsolete] i.
|
|
168 |
Genel |
bir şeyin en faal, üretken, canlı, işlek olan kısmı |
mainstream i.
|
|
169 |
Genel |
temin edilemeyen bir şeyin ikamesi |
make-do i.
|
|
170 |
Genel |
bir şeyin bileşenlerinin bir araya gelme şekli |
makeup i.
|
|
171 |
Genel |
bir şeyin meraklısı kimse |
videophile i.
|
|
172 |
Genel |
bir şeyin görüldüğünü belirten bağırış |
view halloo i.
|
|
173 |
Genel |
bir şeyin önemli parçaları |
vitals i.
|
|
174 |
Genel |
bir şeyin üstündeki kapak |
lid on something i.
|
|
175 |
Genel |
bir şeyin üstündeki başlık/örtü |
lid on something i.
|
|
176 |
Genel |
bir şeyin dörtte biri |
quadrisection i.
|
|
177 |
Genel |
bir şeyin parçası |
limb i.
|
|
178 |
Genel |
bir şeyin içi |
womb i.
|
|
179 |
Genel |
kararlı bir şekilde (bir şeyin) peşinden koşma |
birddogging i.
|
|
180 |
Genel |
bir şeyin kuruluşunun veya başlangıcının anıldığı gün |
birthday i.
|
|
181 |
Genel |
(bir şeyin) küçük bir bölümü |
bit [scotland] i.
|
|
182 |
Genel |
(bir şeyin) küçük bir noktası |
bit [scotland] i.
|
|
183 |
Genel |
bir şeyin şişirilebilir kısmı |
bladder i.
|
|
184 |
Genel |
bir şeyin olmadığı yer |
blank i.
|
|
185 |
Genel |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
blaze orange i.
|
|
186 |
Genel |
(bir şeyin göze çarpması için kullanılan) çok parlak bir turuncu rengi |
safety orange i.
|
|
187 |
Genel |
bir şeyin müptelası olan kimse |
junkie i.
|
|
188 |
Genel |
bir şeyin üzerinde hak iddia etme |
laying claim i.
|
|
189 |
Genel |
birinin veya bir şeyin şerefine içilen küçük içki |
lechaim i.
|
|
190 |
Genel |
bir şeyin tamamı |
whole hog i.
|
|
191 |
Genel |
bir şeyin hepsi |
whole hog i.
|
|
192 |
Genel |
bir şeyin tamamı |
whole-hog i.
|
|
193 |
Genel |
bir şeyin hepsi |
whole-hog i.
|
|
194 |
Genel |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margent i.
|
|
195 |
Genel |
ötesinde veya altındayken bir şeyin istenen şekilde olmadığı sınır |
margent i.
|
|
196 |
Genel |
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır |
margin i.
|
|
197 |
Genel |
bir şeyin yarısı |
halfendeale i.
|
|
198 |
Genel |
hacim, yoğunluk veya katılık barındırmayan bir şeyin kesintisiz yayılımı |
mass i.
|
|
199 |
Genel |
bir şeyin meydana geldiği öz |
whatness i.
|
|
200 |
Genel |
bir şeyin özü |
whatness i.
|
|
201 |
Genel |
bir kimsenin veya bir şeyin ortaya çıktığı kaynak |
whence i.
|
|
202 |
Genel |
çırpılan bir şeyin hareketi |
whisking i.
|
|
203 |
Genel |
bir şeyin içi |
womb i.
|
|
204 |
Genel |
bir şeyin vücut bulmuş hali |
body i.
|
|
205 |
Genel |
bir şeyin asılma şekli |
hang i.
|
|
206 |
Genel |
bir şeyin altında yatan amaç |
meaning i.
|
|
207 |
Genel |
bir şeyin sembolik değeri |
meaning i.
|
|
208 |
Genel |
makine ile çoğaltılmış bir şeyin kopyalarından her biri |
mechanograph i.
|
|
209 |
Genel |
bir şeyin doğruluğundan şüphe etme |
mental rejection i.
|
|
210 |
Genel |
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı |
middle i.
|
|
211 |
Genel |
bir şeyin düşüş mesafesi |
fall i.
|
|
212 |
Genel |
(bir şeyin) alçakça kullanımı |
harlotry i.
|
|
213 |
Genel |
bir şeyin meraklısı olan kimse |
head i.
|
|
214 |
Genel |
mülkiyet haricindeki bir şeyin bir selefin isteğine uygun olarak veya olmayarak aktarıldığı kimse |
heir i.
|
|
215 |
Genel |
bir şeyin bir milyon eşit parçasından biri |
millionth i.
|
|
216 |
Genel |
doğranmış bir şeyin küçük parçaları |
mince i.
|
|
217 |
Genel |
bir şeyin tutulduğu veya ertelendiğine ilişkin bir emir veya işaret |
hold i.
|
|
218 |
Genel |
bir şeyin geniş kısmı |
broad i.
|
|
219 |
Genel |
bir şeyin artırıldığı miktar |
hike i.
|
|
220 |
Genel |
bir şeyin keşfedildiği yer |
home i.
|
|
221 |
Genel |
bir şeyin kurulduğu yer |
home i.
|
|
222 |
Genel |
bir şeyin geliştirildiği yer |
home i.
|
|
223 |
Genel |
bir şeyin tanıtıldığı yer |
home i.
|
|
224 |
Genel |
bir şeyin değerini takdir edememe |
misprision i.
|
|
225 |
Genel |
bir şeyin kayıp olan bütünleyici parçası |
missing link i.
|
|
226 |
Genel |
bir şeyin kısmen kavranması |
moment i.
|
|
227 |
Genel |
(bir şeyin) sonucunda oluşan şart, durum veya şey |
mony i.
|
|
228 |
Genel |
bir şeyin lekeli veya alacalı görünmesi için çalışan kimse |
mottler i.
|
|
229 |
Genel |
bir şeyin toplam miktarı |
mountenance i.
|
|
230 |
Genel |
bir şeyin toplam kütlesi |
mountenance i.
|
|
231 |
Genel |
bir şeyin toplam miktarı |
mountenaunce i.
|
|
232 |
Genel |
bir şeyin toplam kütlesi |
mountenaunce i.
|
|
233 |
Genel |
bir şeyin yerine eşdeğerini temin etme |
replacing i.
|
|
234 |
Genel |
bir şeyin sunduğu artılar |
rewards i.
|
|
235 |
Genel |
bir şeyin yeniden işlenmesi |
reworking i.
|
|
236 |
Genel |
bir şeyin süresi |
life i.
|
|
237 |
Genel |
bir şeyin belirli açısı veya görünümü |
light i.
|
|
238 |
Genel |
(bir şeyin) çifti |
look-alike i.
|
|
239 |
Genel |
(bir şeyin) gelecekte gerçekleşme ihtimali |
lookout [uk] i.
|
|
240 |
Genel |
(bir şeyin) gelecekte gerçekleşme ihtimali |
look-out [uk] i.
|
|
241 |
Genel |
uzaktaki bir şeyin yükselerek belirmesi |
loom i.
|
|
242 |
Genel |
gerçek bir şeyin abartılmış veya idealleştirilmiş yorumu |
myth i.
|
|
243 |
Genel |
bir şeyin sembolik önemi |
mythology [obsolete] i.
|
|
244 |
Genel |
(bir şeyin) iş gören ucu |
business end i.
|
|
245 |
Genel |
bir şeyin yapılma veya düşünülme şeklini önemli ölçüde değiştiren şey |
game-changer i.
|
|
246 |
Genel |
bir şeyin hareket etmesine yardımcı cihaz |
glider i.
|
|
247 |
Genel |
bir şeyin yüceltilmiş hali |
glorification i.
|
|
248 |
Genel |
bir şeyin görkemli hali |
glorification i.
|
|
249 |
Genel |
kutsal görülen bir şeyin adıyla aynı olan, ondan türetilmiş veya o şeyin adını içeren ifade |
oath i.
|
|
250 |
Genel |
bir şeyin sonuna işaret eden şey |
obituary i.
|
|
251 |
Genel |
(bir şeyin) çevresinde daire oluşturan kimse |
ringer i.
|
|
252 |
Genel |
bir şeyin meydana geldiği belirli zaman |
occasion i.
|
|
253 |
Genel |
(bir şeyin kullanıma hazır halde olduğunu ilan eden) açılış seremonisi |
christening i.
|
|
254 |
Genel |
(bir şeyin gelişmeye başladığı) ilk dönem |
dark age i.
|
|
255 |
Genel |
başka bir şeyin sonucuna dayanan durum |
dependency i.
|
|
256 |
Genel |
bir şeyin değerini düşüren kimse |
depreciator i.
|
|
257 |
Genel |
bir şeyin minyatürü |
diminutive i.
|
|
258 |
Genel |
bir şeyin küçük kopyası |
diminutive i.
|
|
259 |
Genel |
(bir şeyin) pürüzlü tarafı |
grain i.
|
|
260 |
Genel |
bir şeyin ilki |
grandaddy i.
|
|
261 |
Genel |
bir şeyin en eskisi |
grandaddy i.
|
|
262 |
Genel |
bir şeyin en saygı duyulanı |
grandaddy i.
|
|
263 |
Genel |
bir şeyin ilki |
granddaddy i.
|
|
264 |
Genel |
bir şeyin en eskisi |
granddaddy i.
|
|
265 |
Genel |
bir şeyin en saygı duyulanı |
granddaddy i.
|
|
266 |
Genel |
bir şeyin temeli |
grass-roots i.
|
|
267 |
Genel |
bir şeyin kaynağı |
grass-roots i.
|
|
268 |
Genel |
bir şeyin sonunu getiren unsur |
graveyard i.
|
|
269 |
Genel |
bir şeyin sapındaki tutmayı kolaylaştırıcı kılıf |
gripper i.
|
|
270 |
Genel |
bir şeyin sorumluluğunu kabul eden veya güvence veren kimse |
guaranty i.
|
|
271 |
Genel |
bir şeyin hareketini yönlendirmeye yarayan düzenek |
guide i.
|
|
272 |
Genel |
bir şeyin hareketini kontrol için kullanılan halat veya kablo |
guyline i.
|
|
273 |
Genel |
bir şeyin ters gitme ihtimali varsa, bu ihtimalin gerçekleşeceğini ifade eden esprili bir önerme |
murphys law i.
|
|
274 |
Genel |
bir şeyin diğerini geçme miktarı |
odds i.
|
|
275 |
Genel |
bir şeyin diğerini geçme derecesi |
odds i.
|
|
276 |
Genel |
bir şeyin diğerinden az olma miktarı |
odds i.
|
|
277 |
Genel |
bir şeyin diğerinden az olma derecesi |
odds i.
|
|
278 |
Genel |
bir şeyin bedeli olarak para teklif etme |
offering i.
|
|
279 |
Genel |
bir şeyin normal miktarı |
on average i.
|
|
280 |
Genel |
bir şeyin üzerine akma |
onflow i.
|
|
281 |
Genel |
bir şeyin üzerine serilen şey |
onlay i.
|
|
282 |
Genel |
bir şeyin üzerine uygulanan şey |
onlay i.
|
|
283 |
Genel |
(bir şeyin veya kimsenin) muadili |
opposite number i.
|
|
284 |
Genel |
bir şeyin abartılı şekilde talep edilmesi |
overclaim i.
|
|
285 |
Genel |
bir şeyin dozunu kaçıran kimse |
overdoer i.
|
|
286 |
Genel |
(bir şeyin) üzerini boyayan kimse |
overdyer i.
|
|
287 |
Genel |
bir yerin veya şeyin üzerinde büyüyen oluşum |
overgrowth i.
|
|
288 |
Genel |
bir şeyin üzerinde bulunan şey |
overlier i.
|
|
289 |
Genel |
bir şeyin üzerinde uzanan kısım |
overlier i.
|
|
290 |
Genel |
bir şeyin ters yüzü |
overside i.
|
|
291 |
Genel |
bir şeyin harap olmasına veya yıkılmasına yol açarak yapılan tahribat |
ruination i.
|
|
292 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin içinde eritme |
illiquation [rare] i.
|
|
293 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin içinde çözündürme |
illiquation [rare] i.
|
|
294 |
Genel |
bir şeyin görüntüsünü yaratan kimse |
imager i.
|
|
295 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi |
impinging i.
|
|
296 |
Genel |
bir şeyin halk ağzındaki ismi |
common name i.
|
|
297 |
Genel |
bir şeyin bilimsel olmayan ismi |
common name i.
|
|
298 |
Genel |
başka bir şeyin içinde var olma |
inbeing i.
|
|
299 |
Genel |
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum |
incident i.
|
|
300 |
Genel |
daha önemli bir şeyin sonucu olarak meydana gelen durum |
incident i.
|
|
301 |
Genel |
bir şeyin altına yerleştirme |
infraposition i.
|
|
302 |
Genel |
bir şeyin altına koyma |
infraposition i.
|
|
303 |
Genel |
bir şeyin üzerinde durma |
insisture [obsolete] i.
|
|
304 |
Genel |
bir şeyin üzerinde oturma |
insisture [obsolete] i.
|
|
305 |
Genel |
bir şeyin etrafını çeviren şerit |
verge [obsolete] i.
|
|
306 |
Genel |
(bir şeyin) kenarından akmak |
bathe i.
|
|
307 |
Genel |
bir şeyin hakikisi |
goods i.
|
|
308 |
Genel |
belirli bir alana ait her şeyin kopyasını biriktiren koleksiyoncu |
completist i.
|
|
309 |
Genel |
bir şeyin bir kimseye göre tanımı |
conception i.
|
|
310 |
Genel |
bir şeyin en eski örneği |
doyen i.
|
|
311 |
Genel |
bir şeyin alçalma mesafesi |
drop i.
|
|
312 |
Genel |
bir şeyin unutulduğu yer |
dustbin i.
|
|
313 |
Genel |
bir şeyin unutulduğu yer |
dustheap i.
|
|
314 |
Genel |
bir şeyin bir boyutunun başka boyuta oranı |
index i.
|
|
315 |
Genel |
bir şeyin tedarikini yöneten kurulum |
pool i.
|
|
316 |
Genel |
bir şeyin yapısal özelliği |
contexture i.
|
|
317 |
Genel |
bir şeyin devamı |
continuance i.
|
|
318 |
Genel |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü özellikleri |
contour i.
|
|
319 |
Genel |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü düzeni |
contour i.
|
|
320 |
Genel |
bir şeyin üst kısmı |
crownpiece i.
|
|
321 |
Genel |
bir şeyin yansıttığı enerji |
feel i.
|
|
322 |
Genel |
bir şeyin üzerine uzanma |
innixion [obsolete] i.
|
|
323 |
Genel |
bir şeyin içinde veya üzerinde oturan kimse |
insessor i.
|
|
324 |
Genel |
bir şeyin kaderinin bağlı olduğu kimse |
pivot i.
|
|
325 |
Genel |
içinde (bina) bir şeyin bulunduğu alan |
platform [obsolete] i.
|
|
326 |
Genel |
bir şeyin uzandığı sınır |
diapason i.
|
|
327 |
Genel |
bir şeyin tamamına sahip olma |
corner i.
|
|
328 |
Genel |
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali |
fictionization i.
|
|
329 |
Genel |
bir şeyin kurgusallaştırılmış hali |
fictionisation i.
|
|
330 |
Genel |
bir şeyin nedeni |
first cause i.
|
|
331 |
Genel |
öncesinde pasif olan veya hafif seyreden bir şeyin aniden şiddetlenmesi |
flare-up i.
|
|
332 |
Genel |
bir şeyin net olarak anlaşıldığı veya algılandığı durum |
focus i.
|
|
333 |
Genel |
bir şeyin önüne asılan örtü |
forecloth i.
|
|
334 |
Genel |
duyular yoluyla bir şeyin farkına varma |
perception i.
|
|
335 |
Genel |
zemindeki bir şeyin kapladığı küçük alan |
plot i.
|
|
336 |
Genel |
bir şeyin numune olması için çıkarılan çekirdeği |
plug i.
|
|
337 |
Genel |
bir şeyin gerçek bilgisine sahip olmadan önce oluşan fikir veya görüş |
presentiment i.
|
|
338 |
Genel |
bir şeyin içinden geçirilen şey |
pull-through i.
|
|
339 |
Genel |
bir şeyin kabuğunu ayıklamaya yarayan elek gibi gereç |
scalp i.
|
|
340 |
Genel |
bir şeyin diğer şeylere göre durumu |
schesis i.
|
|
341 |
Genel |
bir şeyin taban bölümü |
seat i.
|
|
342 |
Genel |
bir şeyin tabanını oluşturan parça |
seat i.
|
|
343 |
Genel |
bir şeyin üstüne veya içine yerleştirilen eleman |
seating i.
|
|
344 |
Genel |
bir şeyin kaynağı olan yer |
seminary i.
|
|
345 |
Genel |
bir şeyin dibinde yer alan şey |
shadow i.
|
|
346 |
Genel |
bir şeyin arasında saklanan hatıra |
pressing i.
|
|
347 |
Genel |
gülünecek bir şeyin olmadığı durum |
sohf (sense of humour failure) i.
|
|
348 |
Genel |
bir şeyin tamamı |
solidum i.
|
|
349 |
Genel |
(bir şeyin) boyutu |
scope of (something) i.
|
|
350 |
Genel |
(bir şeyin) temel dayanağı |
premise (of something) i.
|
|
351 |
Genel |
(bir şeyin) öncülü |
premise (of something) i.
|
|
352 |
Genel |
(bir şeyin) ana konsepti |
premise (of something) i.
|
|
353 |
Genel |
bir şeyin minyatürü |
pocket edition i.
|
|
354 |
Genel |
bir şeyin bir bölümü |
somedeal i.
|
|
355 |
Genel |
(bir şeyin) meraklısı |
sucker i.
|
|
356 |
Genel |
bir şeyin sonuna eklenen şey |
suffix i.
|
|
357 |
Genel |
bir şeyin sonu |
suicide i.
|
|
358 |
Genel |
bir şeyin üzerine yatma |
superincumbence i.
|
|
359 |
Genel |
bir şeyin üzerine dayanma |
superincumbence i.
|
|
360 |
Genel |
bir şeyin yerine getirilen şey |
supplanter i.
|
|
361 |
Genel |
bir şeyin devamlılığı |
survival i.
|
|
362 |
Genel |
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama |
synchronising i.
|
|
363 |
Genel |
bir şeyin aynı anda meydana gelmesini sağlayan uyarlama |
synchronizing i.
|
|
364 |
Genel |
ta kendisi olmak (somut bir şeyin) |
personify f.
|
|
365 |
Genel |
bir şeyin aleyhinde olmak |
be opposed to something f.
|
|
366 |
Genel |
benzeri olmak (başka birinin/başka bir şeyin) |
correspond to f.
|
|
367 |
Genel |
bir şeyin miktarını ölçmek |
quantitate f.
|
|
368 |
Genel |
anlamak (bir şeyin değerini/önemini/gerekliliğini) |
appreciate f.
|
|
369 |
Genel |
bir şeyin anlamını bulmak |
puzzle something out f.
|
|
370 |
Genel |
belirli bir şeyin damgasını vurmak |
stigmatize f.
|
|
371 |
Genel |
bir şeyin ardındaki iyi niyeti kavrayarak kızmamak |
take something in the right spirit f.
|
|
372 |
Genel |
bir şey başka bir şeyin sonucunu etkilemek |
tilt the balance f.
|
|
373 |
Genel |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supersede f.
|
|
374 |
Genel |
zarar vermek (bir şeyin yüzeyine) |
deface f.
|
|
375 |
Genel |
bir şeyin yolunu kesmek |
head something off f.
|
|
376 |
Genel |
eleştirerek bir şeyin çekiciliğini azaltmak |
throw cold water on f.
|
|
377 |
Genel |
bir şeyin fişini prize sokmak |
plug something in f.
|
|
378 |
Genel |
bir şeyin fermuarını açmak |
zipper something open f.
|
|
379 |
Genel |
bir şeyin asıl sebebini bulmak |
get to the bottom of f.
|
|
380 |
Genel |
bir şeyin önemli bir öğesi olmak |
be a part and parcel of f.
|
|
381 |
Genel |
kokusu olmak (belirli bir şeyin) |
smell of f.
|
|
382 |
Genel |
bir şeyin delili olmak |
be a witness to f.
|
|
383 |
Genel |
bir şeyin içinde imal etmek |
build into f.
|
|
384 |
Genel |
bir şeyin lehinde karar vermek |
decide for something f.
|
|
385 |
Genel |
bir şeyin tellerini lif lif ayırmak |
tease something apart f.
|
|
386 |
Genel |
üstüne sürmek (bir şeyin) |
top f.
|
|
387 |
Genel |
bir tarafına destek koymak (bir şeyin çökmesini önlemek için) |
shore up f.
|
|
388 |
Genel |
bir şeyin niteliğini tayin etmek |
assess f.
|
|
389 |
Genel |
bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek |
spring over f.
|
|
390 |
Genel |
bir şeyin tamamını okumak |
read something through f.
|
|
391 |
Genel |
son vermek için bir şeyin üstüne gitmek |
crack down on f.
|
|
392 |
Genel |
bildirmek (bir şeyin alındığını/farkedildiğini) |
acknowledge f.
|
|
393 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin üzerine bindirmek |
superimpose on f.
|
|
394 |
Genel |
bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek |
spring across f.
|
|
395 |
Genel |
bir şeyin meraklısı olmak |
go in for f.
|
|
396 |
Genel |
bir şeyin etrafına dolanmak |
entwine itself around f.
|
|
397 |
Genel |
vücuduna belirli bir şeyin dövmesini yapmak |
tattoo on f.
|
|
398 |
Genel |
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade something in f.
|
|
399 |
Genel |
bir şeyin çizgileri belli olmaya başlamak |
take shape f.
|
|
400 |
Genel |
bir şeyin suçlusu olmak |
have oneself to thank for f.
|
|
401 |
Genel |
artmak (bir şeyin değeri) |
appreciate f.
|
|
402 |
Genel |
bir şeyin zararını telafi etmek |
make amends to someone for something f.
|
|
403 |
Genel |
bir şeyin satışından kar etmek |
sell something at a profit f.
|
|
404 |
Genel |
gerekmek (bir şeyin çalıştırılması veya tamamlanması için belirli bir şey) |
take f.
|
|
405 |
Genel |
yerini almak (yeni bir şey eski bir şeyin) |
supplant f.
|
|
406 |
Genel |
beklemek (bir şeyin yapılmasını) |
expect f.
|
|
407 |
Genel |
bir şeyin lehinde karar vermek |
decide in favor of something f.
|
|
408 |
Genel |
bir şeyi başka bir şeyin kisvesine büründürmek |
cloak something in a guise of f.
|
|
409 |
Genel |
bir şeyin ilerlemesini engellemek |
head something off f.
|
|
410 |
Genel |
sadece gereken yerlere boya vurarak bir şeyin görünümünü düzeltmek |
touch something up f.
|
|
411 |
Genel |
bir şeyin yok edilmesini hoş karşılamak |
regard something as good riddance f.
|
|
412 |
Genel |
bir şeyin sonunu getirmek |
see something through f.
|
|
413 |
Genel |
birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek |
show someone the way to do something f.
|
|
414 |
Genel |
hafif bir tadı olmak (belirli bir şeyin bir yiyecekte veya içecekte) |
smack of f.
|
|
415 |
Genel |
bir şeyin üzerinde durmamak |
take something in stride f.
|
|
416 |
Genel |
çarpıtmak (bir şeyin anlamını) |
skew f.
|
|
417 |
Genel |
bir şeyi verip onun değerini başka bir şeyin bedelinden düşürerek o şeyi satın almak |
trade something in for f.
|
|
418 |
Genel |
belirli bir şeyin damgasını vurmak |
stigmatize as f.
|
|
419 |
Genel |
iade edilmesini istemek (bir şeyin) |
call in f.
|
|
420 |
Genel |
adamı olmak (bir şeyin) |
suit f.
|
|
421 |
Genel |
bir şeyin anlamını bulmaya çalışmak |
puzzle something out f.
|
|
422 |
Genel |
doğru olduğunu kabul etmek (hakim bir şeyin) |
sustain f.
|
|
423 |
Genel |
bırakılmasını vasiyet etmek (bir şeyin birine) |
will to f.
|
|
424 |
Genel |
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
set someone right about f.
|
|
425 |
Genel |
dört köşeli hale getirmek (bir şeyin kenarlarını) |
square off f.
|
|
426 |
Genel |
bir şeyin verdiği heyecanla dolu olmak |
be flushed with f.
|
|
427 |
Genel |
verilmesi planlanmak (bir şeyin belirli bir şeye/yere) |
be ticketed for f.
|
|
428 |
Genel |
şahadet etmek (belgeyi imzalayarak bir şeyin doğruluğuna veya gerçekliğine) |
attest f.
|
|
429 |
Genel |
birinde belirli bir şeyin belirtileri gözükmek |
show signs of f.
|
|
430 |
Genel |
bir şeyin fiyatı düşmek |
come down in price f.
|
|
431 |
Genel |
kabul etmek (bir şeyin doğru olduğunu) |
yield f.
|
|
432 |
Genel |
yerine geçmek (başkasının/başka bir şeyin) |
take over f.
|
|
433 |
Genel |
bir şeyin işe yaramaz olduğuna karar vermek |
write something off f.
|
|
434 |
Genel |
tahmin etmek (bir şeyin olacağını) |
suspect f.
|
|
435 |
Genel |
klapeyle bir şeyin akışını kısmak |
throttle f.
|
|
436 |
Genel |
bir şeyin zamanını beklemek |
bide one's time f.
|
|
437 |
Genel |
bir şeyin aslında var olmak |
be inherent in something f.
|
|
438 |
Genel |
bir şeyin içinde çok saygın bir yeri olmak |
be enshrined in f.
|
|
439 |
Genel |
bir şeyin çaresine bakmak |
look for a way to do something f.
|
|
440 |
Genel |
bir şeyin doğruluğunu ortaya koymak |
verify f.
|
|
441 |
Genel |
gitgide pençesine düşmek (kötü bir şeyin) |
sink into f.
|
|
442 |
Genel |
işleme yapmak (bir şeyin üzerine) |
work f.
|
|
443 |
Genel |
ticaretini yapmak (yasalara aykırı bir şekilde bir şeyin) |
traffic in f.
|
|
444 |
Genel |
bir şeyin aleyhinde karar vermek |
decide against something f.
|
|
445 |
Genel |
bir şeyin yerini işgal etmek |
take something's place f.
|
|
446 |
Genel |
birini bir şeyin aleyhine çevirmek |
set someone against something f.
|
|
447 |
Genel |
bir şeyin kanıtı olmak |
be a witness to f.
|
|
448 |
Genel |
bir şeyin güzelliğini belirtmek |
serve as an offset to something f.
|
|
449 |
Genel |
bir şeyin parçalarını bir araya getirmek |
piece something together f.
|
|
450 |
Genel |
yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek |
put someone right about f.
|
|
451 |
Genel |
bir şeyin üstüne tıklamak |
click on something f.
|
|
452 |
Genel |
daha başlangıçta bir şeyin önünü almak |
nip something in the bud f.
|
|
453 |
Genel |
daha başlangıçta bir şeyin önünü almak |
nip in the bud f.
|
|
454 |
Genel |
bir şeyin tükenmesi |
run out of f.
|
|
455 |
Genel |
bir şeyin bitmesi |
run out of f.
|
|
456 |
Genel |
gözü (bir şeyin) üzerinde olmak |
have one's eyes on f.
|
|
457 |
Genel |
birine bir şeyin bedelini ödemek |
compensate someone for f.
|
|
458 |
Genel |
bir şeyin ağırlığını kaldırmak |
support f.
|
|
459 |
Genel |
gözü (bir şeyin) üstünde olmak |
keep an eye on f.
|
|
460 |
Genel |
parasını ödemek (bir şeyin) |
stand f.
|
|
461 |
Genel |
bir şeyin çok zararını görmek |
be hard hit by f.
|
|
462 |
Genel |
bir şeyin dedikodusunu yapmak |
gossip about f.
|
|
463 |
Genel |
boyunda olmak (bir şeyin) |
stand f.
|
|
464 |
Genel |
bir şeyin delisi olmak |
be nuts about f.
|
|
465 |
Genel |
bir şeyin sahipliğini satmak |
sell out f.
|
|
466 |
Genel |
(bir şeyin) yanından geçmek |
walk along f.
|
|
467 |
Genel |
bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek |
learn how to do something f.
|
|
468 |
Genel |
bir şeyin tonunda söylemek |
sing to the tune of something f.
|
|
469 |
Genel |
bir şeyin nakaratında söylemek |
sing to the tune of something f.
|
|
470 |
Genel |
(bir şeyin) önemli bir öğesi olmak |
feature in f.
|
|
471 |
Genel |
bir şeyin yerine başka bir şey koymak |
replace f.
|
|
472 |
Genel |
bir şeyin mantıklı olmadığını düşünerek -den vazgeçmek |
think better of f.
|
|
473 |
Genel |
hakimiyetine sokmak (bir başka şeyin) |
subordinate to f.
|
|
474 |
Genel |
üstüne bindirmek (bir başka şeyin) |
superimpose over f.
|
|
475 |
Genel |
sokmak (bir başka şeyin içine) |
thrust into f.
|
|
476 |
Genel |
bir şeyin güzelliğini ortaya çıkarmak |
set off f.
|
|
477 |
Genel |
bir şeyin yüzeyine zarar vermek |
deface f.
|
|
478 |
Genel |
sürmek (bir başka şeyin üstüne) |
spread f.
|
|
479 |
Genel |
üstüne koymak (bir başka şeyin) |
superimpose over f.
|
|
480 |
Genel |
bir şeyin üzerinden atlamak |
jump over f.
|
|
481 |
Genel |
bir şeyin altındaki toprağı kazarak çıkarmak |
undermine f.
|
|
482 |
Genel |
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek |
call dibs on something f.
|
|
483 |
Genel |
bir şeyin üzerinde hak iddia etmek |
claim possession on something f.
|
|
484 |
Genel |
bir şeyin içine kilitlemek |
lock into f.
|
|
485 |
Genel |
bir şeyin nedenini kestirmek |
figure out f.
|
|
486 |
Genel |
bir şeyin varlığını hissetmek |
feel the presence of something f.
|
|
487 |
Genel |
bir şeyin eksikliğini gidermek |
fill the deficiency of f.
|
|
488 |
Genel |
bir şeyin üzerine bastırmak |
bear down on something f.
|
|
489 |
Genel |
bir şeyin üzerine sertçe bastırmak |
bear down too hard f.
|
|
490 |
Genel |
ağırlığını bir şeyin üzerine vermek |
put one’s weight into something f.
|
|
491 |
Genel |
bir şeyin/kişinin yanından (tek sıra) geçmek |
file past someone or something f.
|
|
492 |
Genel |
bir şeyin fermuarını açmak |
unzip f.
|
|
493 |
Genel |
bir şeyin grafiğini çıkarmak |
graph something out f.
|
|
494 |
Genel |
bir şeyin durdurulmasını istemek |
call a halt to something f.
|
|
495 |
Genel |
bir şeyin rotasını bir yere doğru yöneltmek |
head something at something f.
|
|
496 |
Genel |
bir şeyin özünü kavramak |
grok f.
|
|
497 |
Genel |
bir şeyin üzerinde ısrarla durmak |
lay great stress on something f.
|
|
498 |
Genel |
(bir şeyin) üstünde kötü yan etkisi olmak |
have adverse side effects of (something) f.
|
|
499 |
Genel |
(bir şeyin) hesabını kitabını yapmak |
do the math f.
|
|
500 |
Genel |
bir şeyin solunda kalmak/olmak |
keep on the left side of something f.
|
|