|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
kendinin gözetimi |
self supervision i.
|
|
2 |
Genel |
kendi kendinin reklamını yapma |
self-advertisement i.
|
|
3 |
Genel |
kendinin farkında olma |
self-consciousness i.
|
|
4 |
Genel |
kendinin farkında olma |
self-awareness i.
|
|
5 |
Genel |
evrenin büyüklüğü içinde kendinin ne kadar küçük ve önemsiz bir varlık olduğunu hissetme duygusu |
occhiolism i.
|
|
6 |
Genel |
kendinin tam olarak nerede bulunduğunu saptamak |
orient oneself f.
|
|
7 |
Genel |
kendinin şanslı olduğunu düşünmek |
consider oneself lucky f.
|
|
8 |
Genel |
kendi kendinin efendisi olmak |
be master of one's self f.
|
|
9 |
Genel |
kendinin yapmak |
possess f.
|
|
10 |
Genel |
kendinin farkında olan |
self-aware s.
|
|
11 |
Genel |
kendi kendinin promosyonunu yapan |
self-promoting s.
|
|
12 |
Genel |
kendinin olan |
sel [scotland] s.
|
|
13 |
Genel |
kişinin kendinin sebep olduğu |
self-originating s.
|
|
14 |
Genel |
kişinin kendinin sebep olduğu |
self-paced s.
|
|
Phrasals |
|
15 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) yükünü hafifletmek/almak |
relieve (someone or oneself) of (something) f.
|
|
16 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) canını (biriyle/bir şeyle) sıkmak |
trouble (someone or oneself) with (someone or something) f.
|
|
17 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) sinirini (biriyle/bir şeyle) bozmak |
trouble (someone or oneself) with (someone or something) f.
|
|
|
18 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) kafasını (biriyle/bir şeyle) kurcalamak |
trouble (someone or oneself) with (someone or something) f.
|
|
19 |
Öbek Fiiller |
(kendinin/bir şeyin bir şeye) dahil olmasını kabul etmek |
commit (oneself or something) for (something) f.
|
|
20 |
Öbek Fiiller |
(kendinin/bir şeyin bir şeye) katılacağını taahhüt etmek |
commit (oneself or something) for (something) f.
|
|
21 |
Öbek Fiiller |
(kendinin/bir şeyin bir şeye) katılacağına dair söz vermek |
commit (oneself or something) for (something) f.
|
|
22 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin/kendinin) ihtiyacını (bir şeyle) karşılamak |
satisfy (someone, something, or oneself) with (something) f.
|
|
23 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin/kendinin) gereksinimlerini (bir şeyle) yerine getirmek |
satisfy (someone, something, or oneself) with (something) f.
|
|
24 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin/kendinin) isteklerini (bir şeyle) yerine getirmek |
satisfy (someone, something, or oneself) with (something) f.
|
|
25 |
Öbek Fiiller |
(birinin/bir şeyin/kendinin) ihtiyaçlarını (bir şeyle) gidermek |
satisfy (someone, something, or oneself) with (something) f.
|
|
26 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) fikirlerini, ideallerini (başka birine/başka birinin hayatına) yerleştirmeye çalışmak |
superimpose (someone or oneself) on (someone or something) f.
|
|
27 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin) fikirlerini, ideallerini (başka birine/başka birinin hayatına) yerleştirmeye çalışmak |
superimpose (someone or oneself) onto (someone or something) f.
|
|
28 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu kanıtlamak |
vindicate (someone or oneself) of (something) f.
|
|
29 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şeyde) suçsuz olduğunu ispat etmek |
vindicate (someone or oneself) of (something) f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şey yapmasına) neden olmak |
bring (someone or oneself) to (do something) f.
|
|
31 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu bildirmek/söylemek |
claim (something) for (oneself or something) f.
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyin birinin/kendinin) olduğunu iddia/ilan etmek |
claim (something) for (oneself or something) f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir konuda) gözünü açmak |
disabuse (someone or oneself) of (something) f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şeyi) görmesini sağlamak |
disabuse (someone or oneself) of (something) f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle birinin/kendinin) canını sıkmak |
disappoint (someone or oneself) with (something) f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
(birinin/kendinin bir şey) hakkında bilgi edinmesini/bilgi sahibi olmasını sağlamak |
familiarize (someone or oneself) with (something) f.
|
|
Proverb |
|
37 |
Atasözü |
kendinin farkında olmayan biri özgür değildir |
no person is free who is not master of himself
|
|
|
Colloquial |
|
38 |
Konuşma Dili |
kendi kendinin efendisi |
master of oneself i.
|
|
39 |
Konuşma Dili |
kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak |
sign one's own death warrant f.
|
|
40 |
Konuşma Dili |
kendinin (bir şey) olduğunu söylemek |
call (oneself) a (something) f.
|
|
Idioms |
|
41 |
Deyim |
kendi kendinin efendisi |
(one's) own man i.
|
|
42 |
Deyim |
kendi kendinin efendisi |
(one's) own woman i.
|
|
43 |
Deyim |
kendi kendinin efendisi |
(one's) own person i.
|
|
44 |
Deyim |
kendi kendinin efendisi |
(one's) own person i.
|
|
45 |
Deyim |
kendi kendinin en büyük düşmanı |
(one's) own worst enemy i.
|
|
46 |
Deyim |
kendinin efendisi |
own man i.
|
|
47 |
Deyim |
kendinin efendisi |
own woman/man i.
|
|
48 |
Deyim |
kendi kendinin en büyük/kötü düşmanı |
your own worst enemy i.
|
|
49 |
Deyim |
kendi kendinin patronu/efendisi olmak |
be (one's) own mistress f.
|
|
50 |
Deyim |
kendi kendinin patronu/efendisi olmak |
be your own master/mistress f.
|
|
51 |
Deyim |
kendi kendinin canını sıkmak |
agonize (oneself) over f.
|
|
52 |
Deyim |
kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak |
be one's own worst enemy f.
|
|
53 |
Deyim |
kendinin üstünlüğünü kanıtlamak |
come out on top f.
|
|
54 |
Deyim |
kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak |
become one's own worst enemy f.
|
|
55 |
Deyim |
bir seçmeye katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
put (one's) name in the hat f.
|
|
56 |
Deyim |
seçmelere (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
put (one's) name in the hat f.
|
|
57 |
Deyim |
yarışmaya, başvuru havuzuna, seçimlere katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
put (one's) name in the hat f.
|
|
58 |
Deyim |
bir seçmeye katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
throw (one's) name in the hat f.
|
|
59 |
Deyim |
seçmelere (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
throw (one's) name in the hat f.
|
|
60 |
Deyim |
yarışmaya, başvuru havuzuna, seçimlere katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
throw (one's) name in the hat f.
|
|
61 |
Deyim |
bir seçmeye katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
toss (one's) name in the hat f.
|
|
62 |
Deyim |
seçmelere (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
toss (one's) name in the hat f.
|
|
63 |
Deyim |
yarışmaya, başvuru havuzuna, seçimlere katılmak için (kendinin/birinin) ismini yazdırmak |
toss (one's) name in the hat f.
|
|
64 |
Deyim |
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
save somebody’s (own) neck f.
|
|
65 |
Deyim |
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
save somebody’s (own) neck f.
|
|
66 |
Deyim |
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
save somebody’s (own) skin f.
|
|
67 |
Deyim |
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
save somebody’s (own) skin f.
|
|
68 |
Deyim |
birinin/kendinin paçasını kurtarmak |
save somebody’s (own) hide f.
|
|
69 |
Deyim |
birinin/kendinin götünü kurtarmak |
save somebody’s (own) hide f.
|
|
70 |
Deyim |
(kendi) kendinin ayak bağı olmak |
stand in (one's) own light f.
|
|
71 |
Deyim |
(birinin/kendinin) elini kolunu bağlamak |
tie (someone or oneself) (up) in(to) a knot f.
|
|
72 |
Deyim |
kendinin olmayan bir şeyle hava atmak |
adorn (oneself) with borrowed plumes f.
|
|
73 |
Deyim |
kendi kendinin en büyük/kötü düşmanı olmak |
be your own worst enemy f.
|
|
74 |
Deyim |
dikkatleri/dikkati (kendinin/birinin/bir şeyin) üstüne yöneltmek |
draw attention to (oneself, someone, or something) f.
|
|
75 |
Deyim |
dikkatleri/dikkati (kendinin/birinin/bir şeyin) üstüne çekmek |
draw attention to (oneself, someone, or something) f.
|
|
76 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin/kendinin) mesafesini korumak |
keep (someone or something, or oneself) at a distance f.
|
|
77 |
Deyim |
kendinin cebini doldurmak |
line one's own pocket f.
|
|
|
78 |
Deyim |
kendinin ceplerini doldurmak |
line one's own pockets f.
|
|
79 |
Deyim |
(kendinin veya birinin) masraflarını ödemek/karşılamak |
pay (one's) way f.
|
|
80 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin/kendinin bir şey olduğunu) ispatlamak |
prove (to be) (something) f.
|
|
81 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin/kendinin bir şey olduğunu) göstermek |
prove (to be) (something) f.
|
|
82 |
Deyim |
kendi kendinin başarısızlığına/mahvolmasına vb neden olmak |
sign your own death warrant f.
|
|
83 |
Deyim |
(kendinin/birinin bir şeye karşı) tavrını yumuşatmak |
soften (one's or someone's) stance (on something) f.
|
|
84 |
Deyim |
(kendinin/birinin) hayatını riske atacak (bir şeye) kalkışmak |
take (one's or someone's) life in(to) (one's) (own) hands f.
|
|
Trade/Economic |
|
85 |
Ticaret/Ekonomi |
kendi geleceğini kendinin belirlemesi |
self-determination i.
|
|
Law |
|
86 |
Hukuk |
kendinin olduğu ispat olunamayan eşyayı taşımak |
having a property whose ownership cannot be proved in one's possession f.
|
|
Social Sciences |
|
87 |
Sosyal Bilimler |
çocuğunun her şeyine müdahale etmeyip kendinin yapmasına izin veren ebeveynlik |
free-range parenting i.
|
|
Religious |
|
88 |
Dini |
kendinin tanrı olduğuna inanma |
autotheism i.
|
|
Philosophy |
|
89 |
Felsefe |
bireyin davranışlarını kendinin belirlediğini öne süren bir öğreti |
self-determinism i.
|
|
Slang |
|
90 |
Argo |
sade, kendinin farkında ve kendinden emin olma |
aw–shucks i.
|
|
Modern Slang |
|
91 |
Modern Argo |
başkalarının kendinin seks yaptığını bilmesinden/anlamasından duyulan cinsel haz |
agrexophilia i.
|
|