ön - Türkçe İngilizce Sözlük

ön

"ön" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 155 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
on ed. üzerinde
That is why we must maintain pressure on this Iraqi dictator.
Bu nedenle Iraklı diktatör üzerindeki baskıyı sürdürmeliyiz.

More Sentences
General
on s. giyilmiş
Your T-shirt's on backwards.
Tişörtün ters giyilmiş.

More Sentences
on s. hazır
Lunch is on.
Öğle yemeği hazır.

More Sentences
on s. giymiş
He had his socks on inside out.
Çoraplarından birini ters giymiş.

More Sentences
on s. açık
Dietz's phone hasn't been turned on since Friday.
Dietz'in telefonu Cuma gününden beri açık değil.

More Sentences
on zf. ileride
Farther on, we came upon a house.
İleride bir eve rastladık.

More Sentences
on zf. amacıyla
I'm in Boston on business.
Ticaret amacıyla Boston'dayım.

More Sentences
on zf. kıyısında
My house is on the south bank of the Thames.
Evim Thames Nehri'nin güney kıyısında.

More Sentences
on zf. halinde
It is a vision of an industry on the offensive.
Bu, saldırı halindeki bir sektörün vizyonudur.

More Sentences
on zf. hususunda
I will, of course, delay going into greater detail on this aspect because it was raised only yesterday.
Elbette bu hususta daha fazla ayrıntıya girmeyi erteleyeceğim çünkü bu konu daha dün gündeme geldi.

More Sentences
on zf. hakkında
That concludes the comments that I wanted to make on this proposal on behalf of my group.
Grubum adına bu teklif hakkında yapmak istediğim yorumlar bu şekilde sona ermiştir.

More Sentences
on zf. kenarında
The medicine man lived alone, even without a mate, on the edge of the village.
Büyücü doktor, köyün kenarında eşi olmadan bile tek başına yaşardı.

More Sentences
on zf. konusunda
When Europe, or Member States, take the wrong decisions on energy, we must say so.
Avrupa ya da Üye Devletler enerji konusunda yanlış kararlar aldıklarında bunu dile getirmeliyiz.

More Sentences
on zf. ile ilgili
The first is Amendment No 19 on transitory contamination.
Bunlardan ilki geçici kirlenme ile ilgili 19 No'lu Değişikliktir.

More Sentences
on ed. üzerine
Mr De Rossa has asked for the floor on a point of order.
Sayın De Rossa bir emir üzerine söz istemiştir.

More Sentences
on ed. içinde
Then you are on excellent terms with President Putin.
O halde Başkan Putin ile mükemmel ilişkiler içindesiniz.

More Sentences
on ed. için
I congratulate you on the honesty of your statement.
İfadenizin dürüstlüğü için sizi tebrik ederim.

More Sentences
on ed. üstüne
It seems a bit pointless simply to tag along to Johannesburg as a kind of icing on the cake.
Herşeyin üstüne bir de Johannesburg'a gitmek biraz anlamsız görünüyor.

More Sentences
on ed. yanında
Don't forget to stop by the supermarket on your way home.
Eve giderken süpermarketin yanında durmayı unutma.

More Sentences
on ed. de
Both of the tires on my bicycle are flat.
Bisikletimdeki her iki lastik de patlak.

More Sentences
on ed. ile
Tom cut his finger on a piece of glass.
Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.

More Sentences
on ed. üzerindeki
It will also undoubtedly become clear then what impact the more expensive euro has had on agricultural policy.
Daha pahalı olan Euro'nun tarım politikası üzerindeki etkisi de şüphesiz o zaman ortaya çıkacaktır.

More Sentences
on ed. göre
I can consent to this being evaluated as well and that we look at what must happen on the basis of the outcome.
Bunun da değerlendirilmesini ve sonuca göre ne olması gerektiğine bakılmasını kabul edebilirim.

More Sentences
on ed. tarzında
Tom and Mary were on the same wavelength.
Tom ve Mary aynı tarzdalar.

More Sentences
on ed. eşiğinde
The EU is on the threshold of enlargement, with ten new Member States acceding in the coming year.
AB genişlemenin eşiğindedir ve önümüzdeki yıl on yeni Üye Devlet katılacaktır.

More Sentences
on ed. ile çalışan/çalışmak
I want a car that runs on solar power.
Ben güneş enerjisi ile çalışan bir araba istiyorum.

More Sentences
Computer
on açtı
His overwork brought on an illness.
Fazla çalışması bir hastalığa yol açtı.

More Sentences
on tarihinde
This resolution was adopted on 20 April this year.
Bu karar bu yıl 20 Nisan tarihinde kabul edilmiştir.

More Sentences
on açık
Dietz's phone hasn't been turned on since Friday.
Dietz'in telefonu Cuma gününden beri açık değil.

More Sentences
on üzerinde
That is why we must maintain pressure on this Iraqi dictator.
Bu nedenle Iraklı diktatör üzerindeki baskıyı sürdürmeliyiz.

More Sentences
Common Usage
on ed. üstünde
General
on f. yanmak
on s. makbul
on s. olmakta olan
on s. devam etmekte olan
on s. çalışmakta
on s. yanık
on s. sahnede
on s. yanmakta
on s. devrede
on s. çakırkeyif
on s. çalışır
on s. gözlem altında
on s. planlı
on s. planlanmış
on s. kasıtlı
on s. bir şeyi yapmaya istekli (kimse)
on s. gösteri yapan
on s. yayın yapan
on s. aşırı canlı hareket eden
on s. teatral davranan
on s. açık kapaktan akmasına izin verilen
on s. kapalı anahtardan akmasına izin verilen
on s. akan
on zf. giymiş olarak
on zf. durmadan
on zf. ileriye
on zf. boyuna
on zf. sürekli
on zf. aralıksız
on zf. ileriye doğru
on zf. üstünde (giysi için)
on zf. ileri
on zf. ilerde
on zf. sürekli olarak
on zf. durumunda
on zf. uyarınca
on zf. -e doğru
on zf. -e
on zf. desteklenme durumunda
on zf. temas durumunda
on zf. ileriki zamanda
on zf. farklı bir duruma doğru
on zf. faal durumda
on zf. işlem aşamasında
on zf. eylem aşamasında
on zf. faaliyet durumunda
on zf. şimdiki durumda
on zf. mevcut şartta
on zf. programlanma veya karara bağlanma durumunda
on zf. dayalı vaziyette
on zf. peş peşe
on zf. birinden diğerine
on zf. sıra ile
on zf. süreklilik içerisinde
on zf. bir şeyin farkında
on zf. farkındalık durumunda
on zf. haberdar vaziyette
on zf. bilgisi dahilinde
on zf. katılma arzusunda
on zf. sonradan
on zf. daha sonra
on ed. yönünde
on ed. beri
on ed. zarfında
on ed. civarında
on ed. -ince
on ed. -de
on ed. -da
on ed. olmaya yaklaşarak
on ed. başlayarak
on ed. bağ kurarak
on ed. kullanarak
on ed. meşgul olarak
on ed. yakınında
on ed. o zamanda
on ed. imtiyazıyla
on ed. kısıtlamasıyla
on ed. yoluyla
on ed. referans olarak
on ed. sebebiyle
on ed. yüzünden
on ed. sonucu olarak
on ed. akabinde
on ed. etkisinde
on ök. üzerinde anlamını veren bir ön ek
on ök. karşı anlamını veren bir ön ek
on ök. tarafına doğru anlamını veren bir ön ek
on ök. üzerine anlamını veren bir ön ek
Colloquial
on s. yüksek kabiliyetle çalışan
on s. yüksek enerji ile işleyen
on s. dayanılabilir
on s. uygulanabilir
on s. kabul edilebilir
on ed. mülkiyetinde
on ed. eşliğinde
on ed. ile beraber
on ed. alışkanlıkla kullanan
on ed. müptela
on ed. sürekli dırdır eden
on ed. devamlı kusur bulan
on ed. kötü etkileyerek
Technical
on s. çalışır durumda
Computer
on expr. bilgisayar açık
on expr. çalışır
on tarih
on etkin
on eşittir
Math
on ed. özdeş tanım ve değer kümeleri bulunan
on ed. tarafından üretilen
Archaeology
on i. modern kahire'nin kuzeyinde yer alan antik bir kent
Military
on tamam! komutu
Sport
on s. (krikette) topu atan
on s. kriket sahasının bacak tarafı ile ilişkili
on s. kriket sahasının bacak tarafına dair
on s. saha tarafında olan (krikette)
on zf. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısında
on zf. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısına doğru
on zf. (krikette) bacak tarafında
Baseball
on s. kaleye güvenle ulaşmış
on s. kalede
on zf. kaleye ulaşmış
on zf. kalede
Music
on ed. (caz, pop müzik) çalan
Printery
on zf. -e kadar

"ön" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 45 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
ön preliminary s.
Before telling you about the results of the Council, allow me to make a preliminary comment.
Konsey'in sonuçlarını açıklamadan önce bir ön yorum yapmama izin verin.

More Sentences
General
ön primary i.
Texas holds its primary election next week.
Teksas'ta gelecek hafta ön seçimler yapılacak.

More Sentences
ön fore s.
It is the economic pillar which is brought to the fore.
Ön plana çıkarılan ekonomik ayaktır.

More Sentences
ön primary s.
Texas holds its primary election next week.
Teksas'ta gelecek hafta ön seçimler yapılacak.

More Sentences
ön advance s.
Otherwise, we cannot carry out any advance planning.
Aksi takdirde herhangi bir ön planlama yapamayız.

More Sentences
Technical
ön preliminary s.
Before telling you about the results of the Council, allow me to make a preliminary comment.
Konsey'in sonuçlarını açıklamadan önce bir ön yorum yapmama izin verin.

More Sentences
ön first s.
You would have put health first.
Sen sağlığını ön planda tutardın.

More Sentences
ön primary s.
Texas holds its primary election next week.
Teksas'ta gelecek hafta ön seçimler yapılacak.

More Sentences
Computer
ön initial s.
At the end of the day, everyone has to do this sort of initial check.
Günün sonunda herkes bu tür bir ön kontrol yapmak zorundadır.

More Sentences
Linguistics
ön initial s.
At the end of the day, everyone has to do this sort of initial check.
Günün sonunda herkes bu tür bir ön kontrol yapmak zorundadır.

More Sentences
Common Usage
ön front i.
ön face i.
ön anterior s.
General
ön face i.
ön precursor i.
ön presence i.
ön ante i.
ön foreground i.
ön obverse i.
ön foreside i.
ön initiative s.
ön ventral s.
ön frontal s.
ön precursory s.
ön pro s.
ön front s.
ön prelusive s.
ön precedential s.
ön prelim (preliminary) s.
ön prelim. (preliminary) s.
ön prescientific s.
ön pre- ök.
Technical
ön front s.
ön forward s.
ön pre- ök.
Construction
ön frontal s.
Aeronautic
ön pre- ök.
Anatomy
ön anterior s.
Psychology
ön anterior s.
Physiology
ön protopathic s.
Linguistics
ön front i.
ön proto s.
ön anterior s.
Sport
ön front i.
Slang
ön prelim (preliminary) s.