|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
makale (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract i.
|
|
2 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutma |
abstemiousness i.
|
|
3 |
Genel |
birisini özellikle yasadışı işler yapması konusunda kışkırtan kimse |
abetter i.
|
|
4 |
Genel |
kendini tutma (yeme içme konusunda) |
abstinence from i.
|
|
5 |
Genel |
kitapçık (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract i.
|
|
6 |
Genel |
kendini tutma (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiousness i.
|
|
7 |
Genel |
ticaret konusunda yetenekli |
jack of all trades i.
|
|
8 |
Genel |
konusunda ehil |
crackerjack i.
|
|
9 |
Genel |
konusunda uzman |
crackerjack i.
|
|
10 |
Genel |
disiplin konusunda katılık |
sternness i.
|
|
11 |
Genel |
konusunda uzman kişiler |
experts in one's subject i.
|
|
12 |
Genel |
güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri |
one skilled in the art of marking and protection of security documents i.
|
|
13 |
Genel |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan kişi |
tanorexic i.
|
|
14 |
Genel |
saç ve saç derisi bakımı konusunda uzmanlaşmış kimse |
trichologist i.
|
|
15 |
Genel |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy i.
|
|
16 |
Genel |
kitaplar konusunda çok bilgili kimse |
bibliognost i.
|
|
17 |
Genel |
konusunda uzman kişi |
subject matter expert i.
|
|
18 |
Genel |
manevra yapma konusunda becerikli kimse |
manoeuvrer i.
|
|
|
19 |
Genel |
kehanet konusunda yetenekli kimse |
mantologist i.
|
|
20 |
Genel |
yönlendirme, etkileme ve idare etme konusunda yetenekli kimse |
whisperer i.
|
|
21 |
Genel |
uçma konusunda beceriklilik |
wingmanship i.
|
|
22 |
Genel |
uçma konusunda yetkinlik |
wingmanship i.
|
|
23 |
Genel |
makinelerin teorisi veya yapımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] i.
|
|
24 |
Genel |
makine yapımı, kullanımı ve onarımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] i.
|
|
25 |
Genel |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant i.
|
|
26 |
Genel |
sikkeler konusunda yetkin kimse |
mintman i.
|
|
27 |
Genel |
yeni kelimeler türetme konusunda yetenekli kimse |
mintmaster [obsolete] i.
|
|
28 |
Genel |
biçimin tanımlanması veya tasviri konusunda uzman olan kimse |
morphographer i.
|
|
29 |
Genel |
tutum veya gidişat konusunda ağırlığını koyan kimse |
moulder i.
|
|
30 |
Genel |
karşılıklı espri yapma konusunda becerikli kimse |
reparteeist i.
|
|
31 |
Genel |
içe bakış konusunda iyi olan kimse |
yogi i.
|
|
32 |
Genel |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru i.
|
|
33 |
Genel |
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu |
claims farmer i.
|
|
34 |
Genel |
dante'nin eserleri konusunda uzman olan kimse |
dantean i.
|
|
35 |
Genel |
gregoryen ilahileri konusunda bilgili kimse |
gregorian [obsolete] i.
|
|
36 |
Genel |
bir öğretmen veya profesyonel danışman tarafından öğrencilere ders seçme, mesleğe hazırlanma, ileri eğitim ve kişisel sorunlar konusunda verilen tavsiye |
guidance i.
|
|
37 |
Genel |
rüyaları inceleme ve yorumlama konusunda uzmanlaşan kimse |
oneiroscopist i.
|
|
38 |
Genel |
muhtemel partnerlerini ikna konusunda çok başarılı kimse |
operator i.
|
|
39 |
Genel |
avustralya sömürgesindeki hayat konusunda deneyimli kimse |
old chum [obsolete] i.
|
|
40 |
Genel |
halka bilgi aktarma konusunda becerikli kimse |
communicator i.
|
|
41 |
Genel |
öğretme konusunda yetenekli kimse |
didact i.
|
|
42 |
Genel |
yemek konusunda idareli kimse |
pinchcommons i.
|
|
43 |
Genel |
dürtüye veya arzuya kapılmama konusunda kendini tutma |
continency i.
|
|
44 |
Genel |
(kredi konusunda) risk taşıyan kimse |
fly-by-night i.
|
|
45 |
Genel |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organization man i.
|
|
46 |
Genel |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organization man i.
|
|
47 |
Genel |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organisation man i.
|
|
48 |
Genel |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organisation man i.
|
|
49 |
Genel |
organografi konusunda bilgili kimse |
organographist i.
|
|
50 |
Genel |
organ tanımı konusunda bilgili kimse |
organographist i.
|
|
51 |
Genel |
fosil, mineral ve kayaçların incelenmesi konusunda bilgili kimse |
oryctologist [obsolete] i.
|
|
52 |
Genel |
cinsel kimliği konusunda açık olma |
outness i.
|
|
53 |
Genel |
özellikle ahlaki mükemmelliğe ulaşma konusunda ilerleme kaydetme kapasitesi |
perfectibility i.
|
|
54 |
Genel |
doğa konusunda bilgelik |
physiosophy i.
|
|
55 |
Genel |
akademik tartışma incelikleri konusunda yetkin kimse |
schoolman i.
|
|
56 |
Genel |
hile konusunda becerikli olma |
prestidigitation i.
|
|
57 |
Genel |
sosyalleşme konusunda uzman |
socially adept i.
|
|
58 |
Genel |
tutanak konusunda titiz kimse |
protocolist i.
|
|
|
59 |
Genel |
para konusunda liberal davranmak |
loosen up f.
|
|
60 |
Genel |
konusunda anlaşamamak |
dissent from f.
|
|
61 |
Genel |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell f.
|
|
62 |
Genel |
çiçek yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers f.
|
|
63 |
Genel |
bitki yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers f.
|
|
64 |
Genel |
çiçek yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers f.
|
|
65 |
Genel |
bitki yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers f.
|
|
66 |
Genel |
konusunda danışmanlık hizmeti almak |
receive consultancy service on f.
|
|
67 |
Genel |
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
talk someone out of doing something f.
|
|
68 |
Genel |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something f.
|
|
69 |
Genel |
(para konusunda) tutumlu olmak |
be careful with money f.
|
|
70 |
Genel |
müşterileri konusunda ketum olmak |
discreet about one's clients f.
|
|
71 |
Genel |
birinin karakteri veya yeteneği konusunda yanılmak |
mistake f.
|
|
72 |
Genel |
(zaman konusunda) yanılmak |
mistake f.
|
|
73 |
Genel |
anlaşamadıkları konusunda anlaşmak |
agree to disagree f.
|
|
74 |
Genel |
ödeme konusunda sıkıştırmak |
crave f.
|
|
75 |
Genel |
zevk konusunda seçici davranmak |
discriminate f.
|
|
76 |
Genel |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) f.
|
|
77 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutan |
abstemious s.
|
|
78 |
Genel |
ahlak konusunda çok katı davranan |
straitlaced s.
|
|
79 |
Genel |
seyahat konusunda deneyimli |
traveled s.
|
|
80 |
Genel |
kendini tutan (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemious s.
|
|
81 |
Genel |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
web wise s.
|
|
82 |
Genel |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
webwise s.
|
|
83 |
Genel |
seyahat konusunda deneyimli |
travelled s.
|
|
84 |
Genel |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan |
tanorexic s.
|
|
85 |
Genel |
güvenliği sağlama ve tehlikeyi önleme konusunda bilinçli olan |
safety-conscious s.
|
|
86 |
Genel |
dil veya zevk konusunda incelikli olan |
mandarin s.
|
|
87 |
Genel |
betimleme konusunda yetersiz |
meager s.
|
|
88 |
Genel |
betimleme konusunda yetersiz |
meagre s.
|
|
89 |
Genel |
özellikle yemek yeme ve uyuma gibi alışkanlıkları konusunda rahatı kaçmış |
mistimed [uk] s.
|
|
90 |
Genel |
mit yaratma konusunda verimli olan |
mythopoetic s.
|
|
91 |
Genel |
cinsellik konusunda sansürsüz |
graphic s.
|
|
92 |
Genel |
özellikle alay amaçlı kıyaslama konusunda yetenekli |
comparative [obsolete] s.
|
|
93 |
Genel |
iş konusunda aktif |
circulation s.
|
|
94 |
Genel |
sonuçlar konusunda temkinli |
circumspective s.
|
|
95 |
Genel |
(bilgelik konusunda) kitap gibi olan |
polyhistoric s.
|
|
96 |
Genel |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantic s.
|
|
97 |
Genel |
bir şeyi sergileme konusunda ihtiyatlı olan |
parsimonious s.
|
|
98 |
Genel |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomic s.
|
|
99 |
Genel |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomical s.
|
|
100 |
Genel |
teknoloji konusunda bilgili |
plugged-in s.
|
|
101 |
Genel |
müzik konusunda |
musical s.
|
|
102 |
Genel |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutarak |
abstemiously zf.
|
|
103 |
Genel |
kendini tutarak (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiously zf.
|
|
104 |
Genel |
para konusunda |
moneywise zf.
|
|
105 |
Genel |
politika konusunda |
politically zf.
|
|
Phrasals |
|
106 |
Öbek Fiiller |
(bir şey konusunda) zahmete sokmak |
bother with (someone or something) f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
(bir şey konusunda) zahmet etmek/zahmete girmek |
bother with someone or something f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
birini bir şey yapması konusunda ikna etmek/oyuna getirmek |
fool someone into something f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
bir şey konusunda artış göstermek |
gain in f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
bir şey konusunda/bakımından iyiye gitmek |
gain in f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek |
exhort (one) to (do something) f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
konusunda baskı yapmak |
push toward f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on someone or something (with someone) f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on someone or something (with someone) f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on someone or something) with someone f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on someone or something) with someone f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on something) with (someone) f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on something) with (someone) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on (something) f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on (something) f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey konusunda) birine akıl danışmak |
consult (with) someone (about someone or something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda birine akıl danışmak |
consult (someone) about (something) f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak |
dare someone (to do something) f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek |
dare someone (to do something) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey konusunda utandırmak |
embarrass someone about someone or something f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
birini biri/bir şey konusunda mahcup etmek |
embarrass someone about someone or something f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey) konusunda ikna etmek/kandırmak |
fool (one or oneself) into (something) f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
konusunda kandırmak |
fool into f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda yardım etmek |
help out with f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
konusunda yardım etmek |
help with f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
hakkında/konusunda tereddüt etmek |
hesitate over f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda laf sokmak |
needle about f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda kışkırtmak |
needle about f.
|
|
149 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda iğnelemek |
needle about f.
|
|
150 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek |
needle about f.
|
|
151 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda dokundurmak |
needle about f.
|
|
152 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) f.
|
|
153 |
Öbek Fiiller |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into f.
|
|
154 |
Öbek Fiiller |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on f.
|
|
155 |
Öbek Fiiller |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on f.
|
|
156 |
Öbek Fiiller |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f.
|
|
157 |
Öbek Fiiller |
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
talk out of doing f.
|
|
158 |
Öbek Fiiller |
(birine) ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust (one) for (something) f.
|
|
159 |
Öbek Fiiller |
ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust for f.
|
|
160 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) konusunda bir mektup, e-posta göndermek |
write about (someone or something) f.
|
|
Phrases |
|
161 |
İfadeler |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backward about coming forward s.
|
|
162 |
İfadeler |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backwards about coming forward s.
|
|
163 |
İfadeler |
olup olmadığı konusunda |
as to whether expr.
|
|
164 |
İfadeler |
(biri/bir şey) konusunda |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
|
165 |
İfadeler |
… konusunda |
in the... stakes expr.
|
|
166 |
İfadeler |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
(be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
167 |
İfadeler |
biri/bir şey konusunda |
as regards somebody/something expr.
|
|
168 |
İfadeler |
bir şey konusunda |
as to something expr.
|
|
Colloquial |
|
169 |
Konuşma Dili |
borç tavanı (konusunda) ürkek |
debt ceiling chicken i.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
başkaları için güç elde etme konusunda yetenekli kişi |
hired gun i.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
(politika konusunda) şahin |
hawk i.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda çok iyi olan kimse |
rotorhead i.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda deneyimli kimse |
rotorhead i.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
uçuş veya helikopterler konusunda bilgili kimse |
rotorhead i.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
teknoloji konusunda çok bilgili/yetenekli/hevesli kimse |
tech-nerd i.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
etrafındakileri kontrol etmek konusunda takıntılı kimse |
control freak i.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
hedeflerine kurnazca veya gayriahlaki manevralarla ulaşma konusunda becerikli kimse |
operator i.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
okul hayatında/teorik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
book smart i.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
tahmin konusunda yenilgiyi kabul etmek |
bite f.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something f.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on it f.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on it f.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing f.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
konusunda bilgili |
clued-in s.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
konusunda bilgili |
clued-up s.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
konusunda ciddi |
serious about s.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
...konusunda katedilecek daha çok mesafe var |
a long way down the road expr.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
(biri/bir şey) konusunda |
talking of (someone or something) expr.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda |
talking of somebody/something [uk] expr.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda usta |
at home with someone or something expr.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda uzman |
at home with someone or something expr.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda yeterli |
at home with someone or something expr.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusunda yetenekli |
at home with someone or something expr.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
(bir şey) konusunda |
speaking of (something) expr.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
watch what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
Idioms |
|
197 |
Deyim |
pek gezmeyip seyahat konusunda ahkam kesen kişi |
an armchair traveler i.
|
|
198 |
Deyim |
cinsel ilişki konusunda aşırı istekli olma |
enthusiastic consent i.
|
|
199 |
Deyim |
yatırım konusunda deneyim/bilgi sahibi kimse |
the smart money i.
|
|
200 |
Deyim |
insanları yönetme konusunda başarılı kimse |
a smooth operator i.
|
|
201 |
Deyim |
istediğini yaptırma konusunda başarılı kimse |
a smooth operator i.
|
|
202 |
Deyim |
erken yatma konusunda düzenli olmak |
keep good hours f.
|
|
203 |
Deyim |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about f.
|
|
204 |
Deyim |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something f.
|
|
205 |
Deyim |
bir şey konusunda tekel olmamak |
not have a monopoly on something f.
|
|
206 |
Deyim |
nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmamak |
have no clue how to do f.
|
|
207 |
Deyim |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to one's guns f.
|
|
208 |
Deyim |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a deal f.
|
|
209 |
Deyim |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a deal f.
|
|
210 |
Deyim |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a bargain f.
|
|
211 |
Deyim |
(olaylar konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for f.
|
|
212 |
Deyim |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a bargain f.
|
|
213 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be (dead) set on something/on doing something f.
|
|
214 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) aynı kafada olmak |
be of one/the same mind (about/on somebody/something) f.
|
|
215 |
Deyim |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be set on something/on doing something f.
|
|
216 |
Deyim |
birini (biri/bir şey hakkında/konusunda) güncellemek |
bring someone up-to-date (on someone or something) f.
|
|
217 |
Deyim |
birine (biri/bir şey hakkında/konusunda) son gelişmeleri anlatmak/bildirmek/aktarmak |
bring someone up-to-date (on someone or something) f.
|
|
218 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
219 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
220 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) set çekmek |
draw a line at (doing) (something) f.
|
|
221 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda hesap vermek |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
222 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda açıklama yapmak |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
223 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda bilgi vermek |
give (one) an account of (someone or something) f.
|
|
224 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
225 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
226 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) f.
|
|
227 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give someone an account of someone or something f.
|
|
228 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give someone an account of someone or something f.
|
|
229 |
Deyim |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give someone an account of someone or something f.
|
|
230 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account of (someone or something) f.
|
|
231 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account of (someone or something) f.
|
|
232 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account of (someone or something) f.
|
|
233 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (for somebody/something) f.
|
|
234 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (for somebody/something) f.
|
|
235 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (about somebody/something) f.
|
|
236 |
Deyim |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (about somebody/something) f.
|
|
237 |
Deyim |
bir şey konusunda büyük umutları olmak |
have (high) hopes of something f.
|
|
238 |
Deyim |
bir şey konusunda büyük umutlar beslemek |
have (high) hopes of something f.
|
|
239 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
|
240 |
Deyim |
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak |
have a gift for (doing) something f.
|
|
241 |
Deyim |
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak |
have a gift for (doing) something f.
|
|
242 |
Deyim |
(bir şey) konusunda tekel olmak |
have a monopoly on (something) f.
|
|
243 |
Deyim |
(bir şey konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for something f.
|
|
244 |
Deyim |
(bir şey konusunda) tahminde bulunmak |
have an inkling (of something) f.
|
|
245 |
Deyim |
(bir şey konusunda) varsayımda bulunmak |
have an inkling (of something) f.
|
|
246 |
Deyim |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
have an open mind (on/about something) f.
|
|
247 |
Deyim |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
have an open mind (on/about something) f.
|
|
248 |
Deyim |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
keep an open mind (on/about something) f.
|
|
249 |
Deyim |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
keep an open mind (on/about something) f.
|
|
250 |
Deyim |
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) f.
|
|
251 |
Deyim |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure (one) into (doing something) f.
|
|
252 |
Deyim |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure into f.
|
|
253 |
Deyim |
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak |
make no bones about something/about doing something f.
|
|
254 |
Deyim |
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak |
make no bones about something/about doing something f.
|
|
255 |
Deyim |
bir şeyi yapmak konusunda yeteneksiz/beceriksiz olmak |
not be able to do something for toffee f.
|
|
256 |
Deyim |
başkalarıyla iş birliği yapmak konusunda iyi olmak |
play well with others f.
|
|
257 |
Deyim |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to guns f.
|
|
258 |
Deyim |
bir şey yapmak konusunda bir daha düşünmek |
think better of it/of doing something f.
|
|
259 |
Deyim |
konusunda uzman |
ahead of the curve s.
|
|
260 |
Deyim |
konusunda lider |
ahead of the curve s.
|
|
261 |
Deyim |
konusunda önde gelen |
ahead of the curve s.
|
|
262 |
Deyim |
konusunda yetkin |
ahead of the curve s.
|
|
263 |
Deyim |
konusunda ön sıralarda gelen/etkili |
ahead of the curve s.
|
|
264 |
Deyim |
bir şeyi yapma konusunda katı |
religious about doing something s.
|
|
265 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda bölünmüş |
divided on (someone or something) s.
|
|
266 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda ayrılığa düşmüş |
divided on (someone or something) s.
|
|
267 |
Deyim |
konusunda azimli |
bound and determined to s.
|
|
268 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda azimli |
bound and determined to (do something) s.
|
|
269 |
Deyim |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) s.
|
|
270 |
Deyim |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) s.
|
|
271 |
Deyim |
(bir şey) konusunda yetenekli |
death on (something) s.
|
|
272 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another s.
|
|
273 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış |
long on one thing and short on another s.
|
|
274 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/hakkında katı |
religious about (something) s.
|
|
275 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/hakkında kuralcı |
religious about (something) s.
|
|
276 |
Deyim |
(bir şeyi) yapma konusunda katı |
religious about doing s.
|
|
277 |
Deyim |
(bir şeyi) yapma konusunda/hakkında kuralcı |
religious about doing s.
|
|
278 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda kararsız |
reluctant to (do something) s.
|
|
279 |
Deyim |
(bir şey yapmak) konusunda tereddütlü |
reluctant to (do something) s.
|
|
280 |
Deyim |
yapmak konusunda kararsız |
reluctant to do s.
|
|
281 |
Deyim |
yapmak konusunda tereddütlü |
reluctant to do s.
|
|
282 |
Deyim |
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
283 |
Deyim |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
284 |
Deyim |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
285 |
Deyim |
(bir şey) konusunda avantajlı |
to windward of (something) [obsolete] expr.
|
|
286 |
Deyim |
(dersler/cevaplar konusunda) yardıma ihtiyacım var! |
throw me a bone! exclam.
|
|
Speaking |
|
287 |
Konuşma |
ayakkabı konusunda çok zevklisiniz |
you have great taste in shoes expr.
|
|
288 |
Konuşma |
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok |
I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
|
|
289 |
Konuşma |
bizim kim olduğumuz konusunda hiçbir fikrin yok |
you have no idea who we are expr.
|
|
290 |
Konuşma |
gitme konusunda ciddi misin? |
are you serious about going? expr.
|
|
291 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
292 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
293 |
Konuşma |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
294 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
295 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
296 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
297 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
298 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
299 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
300 |
Konuşma |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
301 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
302 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
is there any progress on the expr.
|
|
303 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
304 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
305 |
Konuşma |
kimse futbol konusunda onunla ölçüşemez |
no one rivals him in soccer expr.
|
|
306 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any progress on the expr.
|
|
307 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
308 |
Konuşma |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrin yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
309 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
310 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
311 |
Konuşma |
oraya gidip gitmeyeceğimiz konusunda konuştuk |
we talked about whether we will go there expr.
|
|
312 |
Konuşma |
onu tanıdığı konusunda yalan söylüyor |
he lies about knowing him expr.
|
|
313 |
Konuşma |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
314 |
Konuşma |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikriniz yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
315 |
Konuşma |
konusunda bir gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
316 |
Konuşma |
yaşım konusunda yalan söylüyorum |
I lie about my age expr.
|
|
317 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful with names expr.
|
|
318 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful with names expr.
|
|
319 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful with names expr.
|
|
320 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful with names expr.
|
|
321 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
322 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
323 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
324 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
325 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
326 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
327 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
328 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
329 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible with names expr.
|
|
330 |
Konuşma |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible with names expr.
|
|
331 |
Konuşma |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible with names expr.
|
|
332 |
Konuşma |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible with names expr.
|
|
Trade/Economic |
|
333 |
Ticaret/Ekonomi |
sahibi tarafından belirli bir tarihten önce hisse senedinin kullanılamayacağı konusunda hüküm içeren senet |
noncallable bond i.
|
|
334 |
Ticaret/Ekonomi |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract i.
|
|
335 |
Ticaret/Ekonomi |
başkalarına onarılmaz zararlara yol açtığı için bir kişi veya kurumun bir eylemi yapmaması konusunda mahkeme tarafından verilen karar |
injunction i.
|
|
336 |
Ticaret/Ekonomi |
bir işin programa göre yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmesi ve yapılması gerekli düzenlemeler konusunda yönetime bilgi verilmesi |
follow-up i.
|
|
337 |
Ticaret/Ekonomi |
daha önceden çocuklar konusunda/çocuklarla ilgili bir alanda çalışma deneyimi |
previous experience of working with children i.
|
|
338 |
Ticaret/Ekonomi |
istekli bir alıcı ile ilgisiz fakat istekli bir satıcının serbest bir biçimde alım satım işlemi konusunda anlaşmaya varabilecekleri fiyat |
arm's-length price i.
|
|
339 |
Ticaret/Ekonomi |
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı |
commodity broker i.
|
|
340 |
Ticaret/Ekonomi |
mali bir kurumun şirket alacaklı hesaplarını devralma ve borçlarını tahsil etme konusunda onlarla olduğu düzenleme |
factoring i.
|
|
341 |
Ticaret/Ekonomi |
menkul değer fiyat değişmeleri konusunda bir teori |
random walk theory i.
|
|
342 |
Ticaret/Ekonomi |
şirket işlerinin sorumluluklarını genişletme ve çalışanları kendilerini iş tanımlarındaki şey ile sınırlandırmamaları konusunda cesaretlendirme |
dejobbing i.
|
|
343 |
Ticaret/Ekonomi |
taviz değişimi konusunda hükümetlerarası pazarlık |
negotiations i.
|
|
344 |
Ticaret/Ekonomi |
özellikle akıl sağlığı çalışmaları konusunda eğitilmiş kalifiye sosyal hizmetler uzmanı |
approved social worker i.
|
|
345 |
Ticaret/Ekonomi |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree on the price f.
|
|
346 |
Ticaret/Ekonomi |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree upon the price f.
|
|
347 |
Ticaret/Ekonomi |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
onboard f.
|
|
348 |
Ticaret/Ekonomi |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
on-board f.
|
|
Law |
|
349 |
Hukuk |
özellikle cinsel ilişkiler konusunda yasaların öngördüğü norm |
nature i.
|
|
350 |
Hukuk |
borçlu ile alacaklılar arasında borçlunun ibrası konusunda yapılan sözleşme |
composition deed i.
|
|
351 |
Hukuk |
bir ilanın dizilmesi fakat ikinci bir emre kadar yayınlanmaması konusunda gazete veya dergi yönetimine verilen talimat |
wait-order i.
|
|
352 |
Hukuk |
bir sözleşmenin yükümlülükleri ile borçlu olan kimse aleyhine sorumluluklarını aynen yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru |
bill for specific performance i.
|
|
353 |
Hukuk |
bir şeyin gerçekleştirilmesi konusunda mahkemece verilen emir |
mandatory injunction i.
|
|
354 |
Hukuk |
bir şey yapmak konusunda açılan dava |
action of mandamus i.
|
|
355 |
Hukuk |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase i.
|
|
356 |
Hukuk |
mirasın varislerinden yaşça en büyük olanına miras hisselerini seçme konusunda tanınan hak |
esnecy i.
|
|
357 |
Hukuk |
değerli evrakı icra konusunda yasal hakka sahip kimse |
holder i.
|
|
358 |
Hukuk |
kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm |
miranda rule [us] i.
|
|
359 |
Hukuk |
başvuranın genellikle duruşma yapılması konusunda yönlendirme talep ettiği, mahkemeye veya yargıca yapılan sözlü veya yazılı başvuru |
motion i.
|
|
360 |
Hukuk |
dava vekilinin özel bir durum için yasaların nasıl uygulanması gerektiği konusunda verdiği resmi ve genellikle yazılı olan değerlendirme |
opinion i.
|
|
361 |
Hukuk |
(tarafı olmayan davaları belirtmek için kullanılır) konusunda |
in re ed.
|
|
Politics |
|
362 |
Siyasal |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi |
regalism i.
|
|
363 |
Siyasal |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse |
regalist i.
|
|
364 |
Siyasal |
suçlu veya terörist ile yetkililer arasında, rehinelerin bırakılması ve teslim olma konusunda yapılan pazarlık |
negotiations i.
|
|
365 |
Siyasal |
ceza yargılarının milletler arası değeri konusunda avrupa sözleşmesi |
european convention on the international validity of criminal judgments i.
|
|
366 |
Siyasal |
iki taraflı gözetim konusunda karar |
decision on bilateral surveillance i.
|
|
367 |
Siyasal |
politikalar konusunda yol gösterme |
policy guidance i.
|
|
368 |
Siyasal |
vasiyetnamelerin tescili konusunda bir usul kurulmasına ilişkin sözleşme |
convention on the establishment of a scheme of registration of wills i.
|
|
369 |
Siyasal |
verilere ilişkin standart ve kodlara uyum konusunda raporlar |
reports on the observance of standards and codes i.
|
|
370 |
Siyasal |
2015 sonrası kalkınma gündemi konusunda seçkin kişiler üst düzeyli panel |
high-level panel of eminent persons on the post-2015 development agenda i.
|
|
371 |
Siyasal |
özellikle balıkçılık ve denizciliğin düzenlenmesi konusunda yargı yetkisi bulunan kurul |
conservancy [uk] i.
|
|
372 |
Siyasal |
bir hakkın varlığı konusunda mutabakata varmak |
agree to a right f.
|
|
373 |
Siyasal |
anlaşamadıkları konusunda uzlaşmak |
agree to disagree f.
|
|
Institutes |
|
374 |
Kurum/Kuruluş |
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi |
centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration i.
|
|
375 |
Kurum/Kuruluş |
özellikle hayvanlar konusunda insani amaç ve uygulamaları destekleyen kuruluş |
humane society i.
|
|
376 |
Kurum/Kuruluş |
(britanya'da) anne babaların çocukları konusunda anonim olarak danışabilecekleri gönüllü bir kuruluş |
parents anonymous [uk] i.
|
|
Industry |
|
377 |
Sanayi |
kariyer konusunda yardımcı olması için tecrübeli birini kıdemsiz çalışana danışman olarak atama |
mentoring i.
|
|
378 |
Sanayi |
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma |
multiskilling i.
|
|
Insurance |
|
379 |
Sigortacılık |
(sigorta vb. konusunda) bölge ayrımcılığı yapmak |
redline f.
|
|
Media |
|
380 |
Medya |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media consultant i.
|
|
381 |
Medya |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media guru i.
|
|
Technical |
|
382 |
Teknik |
oşinografi konusunda uzman |
oceanographer i.
|
|
383 |
Teknik |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşan |
specialized in machining i.
|
|
384 |
Teknik |
ses kaydını metne çevirme konusunda uzmanlaşmış kişi |
audio-typist i.
|
|
385 |
Teknik |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşmış |
specialized in machining s.
|
|
Computer |
|
386 |
Bilgisayar |
bilgisayarlar ve programlama konusunda otorite olan kimse |
computer guru i.
|
|
Informatics |
|
387 |
Bilişim |
takma ad kullanarak internette materyal yayınlama hakkı konusunda var olan fikir ayrılığı |
nym war i.
|
|
Construction |
|
388 |
İnşaat |
(britanya'da) ev inşaatı, tasarımı ve tesisleri konusunda belirlenmiş bir dizi standart |
parker morris standard i.
|
|
Aeronautic |
|
389 |
Havacılık |
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife |
normal fare i.
|
|
390 |
Havacılık |
yeterlilik konusunda kuşku |
doubt of competency i.
|
|
391 |
Havacılık |
pilotlara ve uçuş mürettebatına uçuş araçlarının kullanımı konusunda yer eğitimi veren bir cihaz |
link trainer® i.
|
|
Marine |
|
392 |
Denizcilik |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut i.
|
|
393 |
Denizcilik |
yemek konusunda cimri |
pinchgut s.
|
|
Medical |
|
394 |
Medikal |
duyguları tanımlama ve açıklama konusunda yetersizlik |
alexithymia i.
|
|
395 |
Medikal |
hipnoloji konusunda eğitimli kimse |
hypnologist i.
|
|
396 |
Medikal |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnologist i.
|
|
397 |
Medikal |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnician i.
|
|
Anatomy |
|
398 |
Anatomi |
kaslar konusunda uzman kimse |
myographist [obsolete] i.
|
|
Psychology |
|
399 |
Psikoloji |
posta pulu toplama konusunda tutkulu olan kimse |
timbromaniac i.
|
|
400 |
Psikoloji |
kas konusunda yetersiz olma takıntısı |
muscle dysmorphia i.
|
|
Biology |
|
401 |
Biyoloji |
diyatomlar konusunda uzmanlaşmış kimse |
diatomist i.
|
|
Social Sciences |
|
402 |
Sosyal Bilimler |
amerikan yerlilerinin kültürü, dili veya ilişkileri konusunda uzman kimse |
american indianist i.
|
|
403 |
Sosyal Bilimler |
(kürtaj konusunda) yaşam taraftarı |
pro-life i.
|
|
404 |
Sosyal Bilimler |
ritüeller ve törenler konusunda uzman antropolog |
ritualist i.
|
|
405 |
Sosyal Bilimler |
halk yararına işler konusunda gönüllü olma |
community spirit i.
|
|
406 |
Sosyal Bilimler |
(kürtaj konusunda) tercih taraftarı |
pro-choice s.
|
|
Education |
|
407 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
peer advisor i.
|
|
408 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community advisor i.
|
|
409 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community assistant (ca) i.
|
|
410 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident mentor i.
|
|
411 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident assistant (ra) i.
|
|
412 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident advisor (ra) i.
|
|
413 |
Eğitim |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
senior resident i.
|
|
414 |
Eğitim |
üniversite hocalarının öğrenciler arasında dil, din, ırk ve cinsel yönelim konusunda ayrım yapmayacağına dair yazmaları gereken bir beyanname |
EDI statement (equity, diversity and inclusion statement) i.
|
|
415 |
Eğitim |
burs alma konusunda uzmanlaşan öğrenci |
grantsman i.
|
|
416 |
Eğitim |
hitabet veya ikna konusunda yeterli kimse |
oralist i.
|
|
Literature |
|
417 |
Edebiyat |
genç erkekler ve özel yaşamları konusunda kurgu eserleri içeren edebi tür |
lad lit i.
|
|
418 |
Edebiyat |
jane austen veya yazıları konusunda uzman kimse |
austenite i.
|
|
Linguistics |
|
419 |
Dilbilim |
amerika'nın yerlisi olan halkların dilleri konusunda uzman kimse |
americanist i.
|
|
420 |
Dilbilim |
dil bilgisi standartları ve ilkeleri konusunda aşırı detaycılık |
grammatism i.
|
|
421 |
Dilbilim |
doğal dil işlemede bilgisayar kullanan bilgisayar bilimi ve dilbilim konusunda eğitim almış kimse |
computational linguist i.
|
|
422 |
Dilbilim |
ritim konusunda iniş-çıkış gösteren ölçü |
singsong i.
|
|
Religious |
|
423 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
jujuman i.
|
|
424 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
obeahman i.
|
|
425 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
root doctor i.
|
|
426 |
Dini |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
leaf doctor i.
|
|
427 |
Dini |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
masorete i.
|
|
428 |
Dini |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
massorete i.
|
|
429 |
Dini |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
maulvi i.
|
|
430 |
Dini |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
moulvi i.
|
|
431 |
Dini |
2. yüzyılda frigyalı montanus'un kutsal ruh'un bedeninde barındığını ve insanları yönlendirme konusunda kendisini aracı seçtiğini ileri sürdüğü öğretilerine verilen ad |
montanism i.
|
|
432 |
Dini |
ester'in yahudileri haman'ın yıkımından kurtarma konusunda tavsiyeler veren bir akrabası |
mordecai i.
|
|
433 |
Dini |
geleneksel yahudi dininin temel unsurlarını muhafaza eden ve dini uygulamaların modernleştirilmesi konusunda esneklik barındıran bir hareket |
conservative judaism i.
|
|
434 |
Dini |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretist i.
|
|
435 |
Dini |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretalist i.
|
|
436 |
Dini |
tanrının varlığı veya yokluğu konusunda tarafsız olan kimse |
freethinker i.
|
|
437 |
Dini |
yeme içme konusunda musevilik kurallarına uymak |
keep kosher f.
|
|
438 |
Dini |
incil konusunda vaaz vermek |
gospel f.
|
|
Philosophy |
|
439 |
Felsefe |
bilgi ve insan bilgi işleme konusunda yapılan disiplinler arası çalışmalar |
epistemics i.
|
|
440 |
Felsefe |
nesnel felsefe konusunda yeterli kimse |
objectist i.
|
|
Environment |
|
441 |
Çevre |
yeni binek otomobillerin yakıt ekonomisi ve co2 emisyonu konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi |
availability of consumer information on fuel economy and co2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars i.
|
|
Military |
|
442 |
Askeri |
kıyı, nehir ve deniz ortamlarında harekat düzenleme konusunda bir harp uzmanlığı |
naval special warfare i.
|
|
443 |
Askeri |
mayın faaliyetleri konusunda haberleşmek üzere kurulan sistematik iletişim |
minefield report i.
|
|
444 |
Askeri |
savaş alanının şekillendirilmesi konusunda taktik ve/veya harekat komutanına yardımcı olan mühendislik görevleri |
combat engineering i.
|
|
445 |
Askeri |
(eskiden) talim konusunda uzman olup birliğin başında durmakla görevlendirilen asker |
flugelman i.
|
|
Mythology |
|
446 |
Mitoloji |
(yunan mitolojisinde) halkını truva atı konusunda uyardığı için iki oğluyla beraber iki deniz yılanı tarafından öldürülen truvalı apollo rahibi |
laocoon i.
|
|
Abbreviation |
|
447 |
Kısaltma |
üniversitelere yapılacak mali destekler konusunda hükümete danışmanlık yapan komite |
ugc (university grants committee) i.
|
|
Latin |
|
448 |
Latince |
işlemin konusunda hata |
error in corpore i.
|
|
449 |
Latince |
... konusunda |
in re (in the matter of) ed.
|
|
Archaic |
|
450 |
Eski Kullanım |
(birini borç ödeme konusunda) oyalamak |
delay f.
|
|
451 |
Eski Kullanım |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantical s.
|
|
Entomology |
|
452 |
Böcek Bilimi |
çift kanatlılar takımına mensup sinekler konusunda uzman kimse |
dipterist i.
|
|
Slang |
|
453 |
Argo |
cinsel ilişki konusunda rahat genç kadın |
bed bunny i.
|
|
454 |
Argo |
birçok konuda uzman olan iyi dans eden karşı cinsle konuşma konusunda iyi olan kişi |
brofessional i.
|
|
455 |
Argo |
doğayı koruma konusunda aşırı takıntılı kimse |
econut i.
|
|
456 |
Argo |
yasadışı uyuşturucu polisliği konusunda uzman kolluk kuvvetleri |
junk squad [dated] i.
|
|
457 |
Argo |
patlayıcı ve fişekler konusunda uzmanlaşan/uzman kimse |
powder monkey i.
|
|
458 |
Argo |
dinamit kullanımı konusunda uzman kimse |
powder monkey i.
|
|
459 |
Argo |
dijital bir görüntünün çözünürlüğü, netliği ve kalitesi konusunda çok hassas/dikkatli kimse |
pixel peeper i.
|
|
460 |
Argo |
flört konusunda başarılı erkekleri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata i.
|
|
461 |
Argo |
kadınlarla takılma konusunda başarılı kişileri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata i.
|
|
462 |
Argo |
kalça döndürme konusunda uzmanlaşmış striptizci |
grinder i.
|
|
463 |
Argo |
başkalarıyla kendi çıkarları için ilişki kurmak/kendini pazarlamak konusunda başarılı kimse |
schmoozer i.
|
|
464 |
Argo |
özellikle kahve ve alkol gibi içecekler konusunda kasıntılık yapan/seçici davranan/moda olan şeylere yönelen kimse |
sipster i.
|
|
465 |
Argo |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinctum [old-fashioned] i.
|
|
466 |
Argo |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinktum [old-fashioned] i.
|
|
467 |
Argo |
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
street smarts i.
|
|
468 |
Argo |
sosyal sorumluluklarını yerine getirme konusunda kaypaklık yapan kimse |
flake i.
|
|
469 |
Argo |
cinsellik konusunda seçici olmamak |
quench (one's) thirst at any dirty puddle f.
|
|
470 |
Argo |
(bir şey konusunda) cahil/bilgisiz olmak |
not know shit (about something) f.
|
|
471 |
Argo |
bir şeyi satın alma konusunda baskı yapmak |
hustle f.
|
|
472 |
Argo |
farklı ırktan biriyle ilişki yaşama/flört etme konusunda açık |
down with the swirl s.
|
|
Modern Slang |
|
473 |
Modern Argo |
inanmamak konusunda anlaşmak |
agree to disbelieve f.
|
|