fast - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

fast

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"fast" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 122 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
fast s. süratli
fast zf. çabuk
fast zf. hızlı
General
fast i. oruç
fast i. perhiz
fast i. oruç süresi
fast i. perhiz süresi
fast i. bir günlük oruç
fast i. kilit
fast i. sürgü
fast i. zincir
fast i. halat
fast i. çekme halatı
fast i. iskele babası
fast f. oruç tutmak
fast f. dayanmak
fast f. yapışmak
fast f. perhiz yapmak
fast s. tez canlı
fast s. çıkmaz
fast s. sımsıkı
fast s. su gibi
fast s. yel gibi
fast s. muhkem
fast s. dayanıklı
fast s. sadık
fast s. sıkı
fast s. rengi atmaz
fast s. sabit (renk)
fast s. değişmez
fast s. hızlı yaşayan
fast s. sağlam
fast s. ileri (saat)
fast s. hafifmeşrep
fast s. eli çabuk
fast s. uçarı
fast s. fişek gibi
fast s. ileri
fast s. tamamen
fast s. seri
fast s. hızlı
fast s. solmaz
fast s. sabit
fast s. bağlı
fast s. yerinden oynamaz
fast s. sıkı bağlanmış
fast s. kilitli
fast s. sımsıkı kapanıp kilitlenmiş
fast s. ayrılmaz
fast s. sıkışmış
fast s. ayrılamaz
fast s. yapışık
fast s. meşgul
fast s. kullanımda
fast s. bağlantılı
fast s. birbirine geçmiş
fast s. metin
fast s. birbirine bağlı
fast s. yakın
fast s. sıkı fıkı
fast s. aralıksız
fast s. sürekli
fast s. mütemadi
fast s. donuk
fast s. tez elden
fast s. basitçe
fast s. çabasızca
fast s. hızlı anlayan
fast s. hızlı öğrenen
fast s. hızlı kapan
fast s. ileride
fast s. hovarda
fast s. hoyrat
fast s. vahşi
fast s. ahlaksız
fast s. sefih
fast s. hoppa
fast s. kalıcı
fast s. derin
fast zf. defalarca
fast zf. çabucak
fast zf. hızlıca
fast zf. hızla
fast zf. tez
fast zf. sık sık
fast zf. sıkıca
fast zf. hoppaca
fast zf. süratle
fast zf. çabuk
fast zf. daha hızlı
fast zf. hızlı şekilde
fast zf. derinden
fast zf. derin bir şekilde
fast zf. önceden
fast zf. dengesizce
fast zf. ölçüsüzce
fast zf. sadakatle
fast zf. sadık olarak
fast zf. tereddütsüz bir şekilde
fast zf. azimle
fast zf. kararlılıkla
fast zf. kıvraklıkla
fast zf. zekice
fast ünl. ok atış hattından hızlı geç uyarısı yapan ünlem
Colloquial
fast s. aldatmacalı
fast s. oyuna getiren
fast s. dalavereli
Technical
fast i. çabuk
fast s. solmaz
fast s. sabit
fast s. süratli
Medical
fast i. diyet
fast s.
Religious
fast s. oruç tutulan
Sport
fast s. (kriket) topu hızlıca gönderen atıcı
fast s. kupkuru (at yarışı pisti)
fast s. sert (at yarışı pisti yüzeyi)
Photography
fast s. yoğun ışık gönderen (mercek)
fast s. poz süresi kısa (film)
Archaic
fast zf. yakında
fast zf. yanıbaşında
Slang
fast s. hovarda

"fast" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
the beginning of the day's fast in ramadan i. imsak
General
fast food i. hazır yemek
driving fast i. sürek
fast food i. pizza gibi hazır yiyecekler
breaking of fast i. oruç açma
fast color i. solmaz renk
fast lane i. otoyolda sürat şeridi
fast watch i. ileri saat
fast breaking i. oruç açma
fast day i. oruç günü
the breaking of the ramadan fast i. iftar
fast boat i. hızlı gemi
moving fast i. hızlı hareket etme
fast delivery i. hızlı teslim
fast motion i. hızlı hareket
fast colour i. solmaz renk
fast wind i. (bant) hızlı sarma
fast friends i. yakın arkadaşlar
fast friends i. sıkı dostlar
fast dye i. has boya
fast ice i. karaya bağlı buz
fast oil i. hızlı yağ
fast dye i. solmaz boya
fast-breaking i. oruç açma
fast-breaking meal i. iftar yemeği
fast-food restaurant i. ayaküstü lokanta
fast-food restaurant i. hazır yiyecek satan lokanta
fast-food restaurant i. ayaküstü restoran
fast ferry i. hızlı vapur
fast dial i. hızlı arama
fast food service i. çabuk yemek servisi
fast food i. ayak üstü yemek
ability to move fast i. hızlı hareket edebilme kabiliyeti
fast car i. hızlı araba
fast cars i. hızlı arabalar
fast learner i. hızlı öğrenen
fast learner i. çabuk öğrenen
fast-flowing stream i. hızlı akan akarsu
fast ferry i. deniz otobüsü
fast ferry i. hızlı feribot
fast heartbeat i. hızlı kalp atışı
go-fast boat i. sürat teknesi
fast heart beating i. hızlı kalp atması
fast bike i. yarış motoru
fast mover i. hızlı hareket eden kimse veya şey
fast food i. hızlı yiyecek
fast fashion i. hızlı moda
hold fast i. sabitleyen şey
hold fast i. yerinde tutan şey
hold fast i. destekleyen şey
hold fast i. başka şeyin sıkıca sabitlendiği şey
the beginning of the day's fast in Ramadan i. imsak
fast and loose i. bir tür üçkağıt oyunu
fast buck i. uğraşmadan kazanılmış para
fast buck i. kolay para
fast day i. ibadet ve oruç tutma günü
fast day i. bazı yeni ingiltere koloni ve eyaletlerinde devlet adamlarının ibadet ve oruç tatili ilan ettiği gün
fast day i. iskoçya'da yazın ibadet ve oruç için devlet adamlarınca ilan edilen yasal tatil
fast liver i. hızlı yaşayan
fast track i. hızlı ilerlemeye veya değişime sebep olan süreç
fast track i. erken değerlendirme gerektiren süreç
fast track i. erken inceleme süreci
fast-forward i. elektronik cihazda kaydı normalden hızlı oynatma işlevi
fast-forward i. hızlı ilerleme durumu
fast-tracker i. terfii hızlandırılan kimse
fast-tracking i. ilerleyişi hızlandırma
fast-tracking i. hedefe ulaşabilmek için çalışmaya hız verme
fast travel i. ışınlanma
fast travel i. birden gitme
make fast f. sağlamlaştırmak
fall fast asleep f. derin uykuya dalmak
break one's fast f. iftar etmek
pull a fast one f. oyuna getirmek
stand fast f. pes etmemek
make fast f. kilitlemek
sink fast f. günleri sayılı olmak
play fast and loose with f. çarpıtmak
pull a fast one on somebody f. kazık atmak
break the fast f. oruç bozmak
break fast f. iftar açmak
break fast f. oruç açmak
drive fast f. aracı hızlı sürmek
hold fast f. sıkı durmak
sink fast f. günlerini saymak
break fast f. orucunu açmak
break fast f. iftarını açmak
stand fast f. teslim olmamak
pull a fast one f. kazık atmak
hold fast f. aganta etmek
hold fast f. dayanmak
sink fast f. ağır hasta son günlerini yaşamak
go very fast f. uçmak
go fast enough to join f. arayı kapatmak
play fast and loose with f. aldatmak
go fast f. ileri gitmek
become fast f. hızlanmak
live fast f. hızlı yaşamak
stand fast f. geri çekilmemek
make fast f. hızlandırmak
stand fast f. fikrinden vazgeçmemek
play fast and loose with f. oynamak
make fast f. sıkmak
stand fast f. kararından caymamak
lead a fast life f. hızlı yaşamak
play fast and loose with f. hafife almak
pull a fast deal f. hileli iş yapmak
recover fast f. çabuk toparlanmak
recover fast f. çabuk iyileşmek
make a fast buck f. hızlı para kazanmak
host a fast-breaking meal f. iftar vermek
fast-talk f. ikna etmek
fast-talk f. kandırmak
fast asleep f. derin uykuda olmak
live life in the fast lane f. uçlarda yaşamak
live life in the fast lane f. hızlı yaşamak
live life in the fast lane f. hayatı uçlarda yaşamak
break a fast f. oruç bozmak
run fast f. hızlı koşmak
stand up too fast f. hızla ayağa kalkmak
drive a bit fast f. biraz hızlı sürmek/kullanmak
drive the car too fast f. arabayı çok hızlı sürmek
move very fast f. çok hızlı hareket etmek
add up fast f. sağlama bir yekun tutmak
go ahead fast f. hızlı ilerlemek
move fast f. hızlı ilerlemek
get well fast f. çabuk iyileşmek
not eat fast food f. fast food yiyecekler tüketmemek
make fast f. sabitlemek
stand fast f. sarsılmamak
stand fast f. hareket etmemek
stand fast f. geçit vermemek
hold fast f. sıkıca yapışmak
fast [obsolete] f. bağlamak
fast dye f. solmaz boyayla renklendirmek
fast talk f. hızlı hızlı konuşarak ikna etmek
fast talk f. laf cambazlığıyla kandırmak
fast talk f. gargaraya getirmek
fast talk f. oldu bittiye getirmek
fast-track f. (imalatı, inşaatı, süreci) hedefe zamanında ulaşabilmek için hızlandırmak
light fast s. ışığa dayanıklı
not fast s. dayanıksız
fast lock s. hızlı kitlemeli
fast working s. eli çabuk
very fast s. yıldırım gibi
nonacid fast s. aside dirençsiz
fast asleep s. derin uykuya dalmış
very fast s. mantar gibi
hand and fast s. çok kesin
not fast s. ağır
fast growing s. hızla büyüyen
hard and fast s. çok sıkı
fast asleep s. derin uykuda
too fast s. çok hızlı
very fast s. çok hızlı
very fast s. dolu dizgin
fast to light s. solmaz
fast-growing s. hızla gelişen
hard-and-fast s. sert
hard-and-fast s. katı
hard-and-fast s. değişmez
fast-paced s. hızlı
fast-paced s. hızla yapılan (iletişim vb)
fast-track s. hızlı
colour-fast s. renk vermez
colour-fast s. solmaz
colour-fast s. rengi atmaz
hard and fast s. kati
hard and fast s. mutlaka uyulması gereken
hard-and-fast s. kati
hard-and-fast s. mutlaka uyulması gereken
crag-fast s. inip çıkamayacak şekilde kayalık üzerinde asılı kalmış
crag-fast s. kayalıkta asılı kalmış gibi duran
fast [obsolete] s. sert
fast [obsolete] s. direngen
fast [obsolete] s. saldırıya karşı güvenli
fast [obsolete] s. yoğun
fast [obsolete] s. sıkışık
fast [obsolete] s. kalın
fast [obsolete] s. birleşik
fast [obsolete] s. yekpare
fast [obsolete] s. tek parça
fast asleep s. ölü gibi uyuyan
fast asleep s. derin uyuyan
fast by s. yanında
fast by s. yanıbaşında
fast by s. yakınında
fast by s. elinin altında
fast-action s. hızlı etki gösteren
fast-action s. çabuk etkili olan
fast-breaking s. hızlı gelişen
fast-flowing s. hızlı akan
fast-flying s. hızlı hareket eden
fast-flying s. süratli uçan
fast-flying s. seri giden
fast-food s. hızlı servis edilen yiyeceklere yönelik
fast-food s. hazır yiyeceklere yönelik
fast-food s. ayaküstü yiyeceklere ait veya ilgili
fast-food s. kolay ulaşılabilen ve çalakalem yapılmış
fast-footed s. ayakları hızlı hareket eden
fast-growing s. hızlı büyüyen (bitki, ağaç)
fast-handed s. eli sıkı
fast-handed s. cimri
fast-handed s. açgözlü
fast-handed s. haris
fast-handed s. paragöz
fast-paced s. hızlı hareket eden
fast-paced s. hızlı değişen
fast-paced s. süratli giden
fast-selling s. hızlı satılan
fast-selling s. sürümden kazandıran
fast-track s. hızlı ilerleyen
fast-track s. hızlı ilerlemeye müsait
fast-track s. tasarımı tamamlanmadan inşasına başlanan
fast enough zf. yeterince hızlı
fast beside zf. yanı başında
as fast as possible zf. olabildiğince hızlı
at a fast pace zf. hızla
fast beside zf. yan yana
fast and noisily zf. haldır haldır
(pass) fast zf. olanca hızıyla
fast [obsolete] zf. derhal
at a fast rate zf. hızlı bir şekilde
Phrasals
make fast f. sıkıştırmak
make fast f. sıkıca bağlamak
Phrases
word travels fast expr. söz çabuk yayılır
Proverb
bad news travels fast kara haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez yayılır
bad news travels fast kötü haber çabuk yayılır
Colloquial
fast crowd i. alemci tayfa
fast crowd i. hızlı tayfa
fast footwork i. artistik manevra
fast footwork i. kıvrak düşünme
fast footwork i. kıvrak zeka
fast footwork i. artistik dönüş
fast footwork i. hızlı ve akıllıca düşünme
a fast one i. kazık
a fast one i. oyun
a fast one i. düzenbazlık
a fast one i. dolap
a fast one i. hile
a fast one i. numara
a fast one i. kandırmaca
a fast one i. dalavere
a fast one i. dümen
a fast one i. muziplik
a fast one i. el çabukluğu
a fast one i. hızlı seks
a fast one i. kısa süren seks
a fast one i. hızlıca yapılan şey
a fast worker i. gözü açık
a fast worker i. dikkatli
a fast worker i. kurnaz
a fast worker i. hızlı çıkan
fast buck i. kolay kazanılmış para
fast buck i. çabuk kazanılan para
fast one i. çabuk yapılan şey
fast one i. çabucak yapılan şey
fast one i. iki tek atma/ayaküstü yemek yeme
fast one i. hızlıca içki içme, yemek yeme
fast one i. hızlı bir tane (yeme, içme)
fast one i. kandırmaca
fast one i. düzenbazlık
fast one i. kazık
fast one i. el çabukluğu
fast one i. dalavere
fast one i. dümen
fast one i. dolap
fast one i. numara
fast one i. hile
fast talk i. hararetli/akıcı konuşma
fast talk i. ikna edici konuşma
fast talk i. manipüle edici konuşma
fast talk i. dilbazlık
fast talker i. ağzı laf yapan kimse
fast talker i. dilbaz
fast talker i. ikna edici kimse
fast talker i. manipülatör
fast lane i. olağanüstü hızda ilerleyen durum
fast lane i. kolay ve hızlı faaliyet
fast food i. hazır yiyim
pull a fast one f. düzenbazlık etmek
pull a fast one f. dolap çevirmek
pull a fast one f. hile yapmak
pull a fast one f. oyun oynamak
fast asleep f. ölü gibi uyumak
pull a fast one f. kazık atmak
pull a fast one f. kazıklamak
pull a fast one f. numara çekmek
fast talk f. hararetli/akıcı konuşmak
fast talk f. ikna edici konuşmak
fast talk f. manipüle edici konuşmak
fast talk f. dilbaz olmak
fast-track f. hızlandırmak
fast talk f. tatlı dille ikna etmek
fast talk f. oldubittiye getirmek
fast talk f. laf cambazlığıyla iş görmek
hard and fast s. sabit
hard and fast s. sıkı
fast-buck s. kolay/hızlı para peşinde koşan
fast-buck s. ahlaksızca para kazanmaya çalışan
fast-track s. hızlandırılmış
not so fast zf. yavaş
not that fast! expr. ağır ol bakalım!
not so fast expr. bekle
not so fast expr. bu ne hız
a tad fast expr. biraz hızlı
not so fast expr. dur bir dakika
make it fast expr. çabuk ol
hard and fast expr. değişmez
not so fast expr. dur bakalım
live fast die young expr. hızlı yaşa genç öl
not so fast expr. hop
hard and fast expr. kesin
not that fast expr. o kadar çabuk değil
not so fast expr. yavaş gel
get your tail here fast! exclam. hemen/derhal buraya gel!
get your tail here fast! exclam. derhal kıçını kaldırıp buraya gel!
get your tail here fast! exclam. çabuk/hızlıca buraya gel!
Idioms
a fast worker i. atak
a fast worker i. hızlı çıkan kişi (hızlı çıktı)
a fast worker i. yaman
a fast worker i. yaman çıkan kişi (yaman çıktı)
a fast worker i. hızlı
a fast worker i. cingöz
a fast worker i. seri
a fast worker i. uyanık
a fast worker i. açıkgöz
a fast talker i. ağzı laf yapan
thick and fast i. ardı sıra
fast and furious i. gümbür gümbür
fast man i. hızlı yaşayan adam
fast man i. har vurup harman savuran adam
thick and fast i. hızla ve bol bol
fast living i. hızlı yaşama
fast man i. hovardaca para harcayan adam
fast living i. kendini eğlenceye verme
fast living i. lüks bir hayat sürme
fast living i. sefahat
fast friends i. sıkı/yakın dostlar
a fast buck i. kolay para
fast lane i. hızlı yaşam
fast lane i. uçlarda yaşam
fast lane i. vurdumduymaz yaşam
fast lane i. zevk-ü safa
life in the fast lane i. uçlarda yaşam
life in the fast lane i. hızlı yaşam
the fast track i. hızlandırılmış süreç/yol
the fast track i. başarıya/amacına hızla ulaşacağı bir yol
the fast track i. (bir şeye) ulaşmanın en hızlı yolu
break fast f. kahvaltı yapmak
break one's fast f. oruç açmak
break one's fast f. kahvaltı yapmak
be fast on the draw f. silahını hızlı çekmek
be fast on the draw f. fişek/şimşek gibi olmak
be fast/quick on the draw f. fişek/şimşek gibi olmak
be fast/quick on the draw f. silahını hızlı çekmek
be fast on the draw f. silahına hızla davranmak
be fast on the draw f. çok hızlı olmak
be fast/quick on the draw f. çok hızlı olmak
be fast/quick on the draw f. silahına hızla davranmak
come thick and fast f. hepsi birden hızla gelmek
come thick and fast f. hepsi birden saldırmak/hücum etmek
get nowhere fast f. aşama kaydetmemek
fast-talk someone into something f. birini konuşarak bir şey yapmaya ikna etmek
fast-talk someone out of something f. birini konuşarak bir şey yapmaktan vazgeçirmek
fast-talk someone into something f. birini laf kalabalığı ile bir şeyi yapmaktan vazgeçirmek
make fast work of f. bir çırpıda yapmak
go nowhere fast f. bir arpa boyu yol gidememek
play fast and loose f. düşünmeden hareket etmek
be put on the fast track f. hızlandırılmak
get nowhere fast f. gelişme kaydetmemek
be put on the fast track f. hız verilmek
go nowhere fast f. gelişme göstermemek
go at a fast clip f. hızla gitmek
get nowhere fast f. gelişme göstermemek
pull a fast one f. fırıldak çevirmek
pull a fast one on f. madik atmak
make a fast buck f. kısa yoldan (özellikle yasa dışı biçimde) zengin olmak
be as (fast) as all get out f. son derece hızlı olmak
play fast and loose f. sorumsuz davranmak
play fast and loose with f. yeterli özeni/dikkati göstermemek
put something on the fast track f. (bir süreci vb.) hızlandırmak
get nowhere fast f. yerinde saymak
fade fast f. hızlıca ölüme yaklaşmak
fade fast f. hastalıktan/yaralanmadan dolayı ölümü hızlıca yaklaşmak
fade fast f. hızlıca ölüme doğru gitmek
fade fast f. ayık kalmakta giderek zorlanmak
fade fast f. bilincini açık tutmakta giderek zorlanmak
fade fast f. hızlıca gözen kaybolmak
fade fast f. hızlıca eriyip gitmek
fade fast f. hızlıca çözünmek
fade fast f. hızlıca dağılmak
fade fast f. hızlıca yok olmak/etmek
fade fast f. hızlıca ortadan kaybolmak
fade fast f. hızlıca unutulup gitmek
come thick and fast f. sürü halinde hücum etmek
come thick and fast f. topluca saldırmak
come thick and fast f. hepsi birden sökün etmek
move at a fast clip f. hızlı hareket etmek
move at a fast clip f. hızlı gitmek
run at a fast clip f. hızlı koşmak
stick fast f. iyice saplanmak
stick fast f. iyice batmak
stick fast f. iyice yapışmak
stick fast f. tamamen çakılıp kalmak
stick fast f. takılıp kalmak
stick fast f. sağlam bir şekilde yapışmak/yapıştırmak
travel at a fast clip f. hızlı ilerlemek
travel at a fast clip f. hızlı gitmek
be fast on the draw f. batının en hızlı silah çeken adamı olmak
be fast on the draw f. hazırcevap olmak
be fast on the draw f. hızlı tepki verebilmek
be fast on the draw f. hızla cevap vermek
be fast/quick on the draw f. hızlı anlamak/kavramak
be fast/quick on the draw f. hemen anlamak/kavramak
fast-talk into f. laf kalabalığı ile yapmaktan vazgeçirmek
fast-talk into f. konuşarak yapmaya ikna etmek
fast-talk out of f. konuşarak/laf kalabalığı ile yapmaktan vazgeçirmek
hold fast to something f. bir şeye tutunmak/sarılmak
hold fast to something f. bir teoriye, prensibe, dine bağlı kalmak
hold fast to something f. bir şeye sıkı sıkı bağlı olmak
make fast money f. hızlı para kazanmak
make fast money f. hızlı para yapmak
make fast work of (someone or something) f. (birini/bir şeyi) hızlıca/hemen halletmek
make fast work of (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) hızlıca/hemen kurtulmak
make fast work of (something) f. (bir şeyin) hemen/hızlıca tüketmek
make fast work of (something) f. (bir şeyi) hemen/hızlıca bitirmek
play fast and loose (with someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı sorumsuzca/düşüncesizce davranmak
play fast and loose (with someone or something) f. (birine/bir şeye) umursamazca davranmak
play fast and loose (with someone or something) f. (birini/bir şeyi) hafife almak
play fast and loose (with someone or something) f. (birine/bir şeye) yeterli özeni/dikkati göstermemek
run as fast as (one's) legs can carry (one) f. koşabildiği kadar hızlı koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) f. olabildiğince hızlı koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) f. son sürat koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) f. var gücüyle koşmak
run as fast as (one's) legs can carry (one) f. olanca hızıyla koşmak
fast as lightning s. ok gibi hızlı
fast as lightning s. şimşek gibi hızlı
(as) fast as greased lightning s. çok hızlı
(as) fast as greased lightning s. fırtına gibi
(as) fast as greased lightning s. yıldırım gibi
(as) fast as greased lightning s. ışık hızında
(as) fast as greased lightning s. ok gibi
(as) fast as greased lightning s. şimşek gibi
sinking fast s. durumu hızla kötüye giden
sinking fast s. durumu hızla bozulan
sinking fast s. hızla dejenere olan
sinking fast s. hızla çöken
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacaklarının seni taşıyacağı yere kadar
as fast as your legs can carry you zf. olanca/var gücüyle hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacakların kesilene/kopana kadar
as fast as your legs can carry you zf. rüzgar gibi
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacakların tutmaz olana kadar
as fast as your legs can carry you zf. çabucak
at a fast clip [us] zf. çabucak
at a fast clip [us] zf. hemen
at a fast clip [us] zf. hemencecik
at a fast clip [us] zf. anında
at a fast clip [us] zf. birden bire
at a fast clip [us] zf. ikiletmeden
at a fast clip [us] zf. hızla
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. var gücüyle
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. var hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. olabildiğince hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. olanca hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacakları kopana/kesilene dek
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacaklarına kuvvet
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. var gücüyle
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. var hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. olabildiğince hızlı
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. olanca hızıyla
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacakları kopana/kesilene dek
as fast as (one's) legs can carry (one) zf. bacaklarına kuvvet
as fast as your legs can carry you zf. var gücünle
as fast as your legs can carry you zf. var hızınla
as fast as your legs can carry you zf. olabildiğince hızlı
as fast as your legs can carry you zf. olanca hızınla
as fast as your legs can carry you zf. bacakların kopana/kesilene dek
as fast as your legs can carry you zf. bacaklarına kuvvet
(as) fast as greased lightning zf. bir çırpıda
(as) fast as greased lightning zf. çabucak
(as) fast as greased lightning zf. fırtına gibi
(as) fast as greased lightning zf. hızla
(as) fast as greased lightning zf. ışık hızıyla
fast and loose zf. düşünmeden
fast and loose zf. sorumsuzca
fast and loose zf. özensizce
fast and loose zf. dikkatsizce
fast and loose zf. umursamazca
at a fast clip expr. bir çırpıda
at a fast clip expr. çabucak
fast as lightning expr. çok hızlı
as fast as lightning expr. çok hızlı
at a fast clip expr. hızla
thick and fast expr. gürül gürül
fast and furious expr. güruh halinde
fast and furious expr. hızlı biçimde
no hard and fast rules expr. kati bir kural yok
as fast as lightning expr. ok gibi hızlı