|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
sık |
frequent s.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
sık sık olma |
frequency i.
|
|
3 |
Genel |
çok sık kullanılan laf |
tag i.
|
|
4 |
Genel |
karışık ve sık bir sürü |
huddle i.
|
|
5 |
Genel |
sık söylenen söz |
commonplace i.
|
|
6 |
Genel |
sık dokunmuş bez |
percale i.
|
|
7 |
Genel |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hedge i.
|
|
8 |
Genel |
sık çalılık |
brushwood i.
|
|
9 |
Genel |
sık sık olan |
scope i.
|
|
|
10 |
Genel |
sık saç |
dense hair i.
|
|
11 |
Genel |
sık sık tekrarlanma |
frequency i.
|
|
12 |
Genel |
av kuşlarının saklandığı sık örtü |
covert i.
|
|
13 |
Genel |
sık sık olma |
frequentness i.
|
|
14 |
Genel |
sık tekrarlanırlık |
frequentness i.
|
|
15 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
beaten track i.
|
|
16 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
haunt i.
|
|
17 |
Genel |
sık sık arızalanan yer |
trouble spot i.
|
|
18 |
Genel |
sık orman |
dense forest i.
|
|
19 |
Genel |
sık aralıklarla az miktarda gıda alma |
nibbling i.
|
|
20 |
Genel |
sık çalılık |
thicket i.
|
|
21 |
Genel |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff i.
|
|
22 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutiny i.
|
|
23 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
resort i.
|
|
24 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
stamping ground i.
|
|
25 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan kimse |
refiner i.
|
|
26 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinising i.
|
|
27 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutinizer i.
|
|
28 |
Genel |
sık sık numara yapan kişi |
seemer i.
|
|
29 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scrutiniser i.
|
|
30 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
scrutinizing i.
|
|
31 |
Genel |
intihara eğilimli tutukluların gardiyanlarca sık sık kontrol edilmesi |
suicide watch i.
|
|
32 |
Genel |
sık yazılmış sayfalar |
closely written pages i.
|
|
33 |
Genel |
sık orman |
jungle i.
|
|
34 |
Genel |
geniş ve sık ormanlık |
weald i.
|
|
35 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
subtlety i.
|
|
36 |
Genel |
sık aralıklar |
frequent intervals i.
|
|
37 |
Genel |
sık sık dünyayı dolaşan kimse |
globe-trotter i.
|
|
38 |
Genel |
artık eskisi gibi etki uyandırmayan bir sanat eseri (sık sık/fazlasıyla icra edildiği için) |
war-horse i.
|
|
39 |
Genel |
sık sık uğrama |
frequenting i.
|
|
40 |
Genel |
sık sık giden |
frequenter i.
|
|
41 |
Genel |
sık dokunmuş yünlü paltoluk kumaş |
chinchilla i.
|
|
42 |
Genel |
sık aralarla ancak az miktarda besin alma |
nibbling i.
|
|
43 |
Genel |
sık kullanılan yol |
well-trodden path/track/route i.
|
|
44 |
Genel |
sık karşılaşılan sorunlar |
common problems i.
|
|
45 |
Genel |
az ve sık yiyen kimse |
grazer i.
|
|
46 |
Genel |
sık orman |
thick forest i.
|
|
47 |
Genel |
şehrin kültürel hayatında sık sık boy gösteren kimse |
scenester i.
|
|
48 |
Genel |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
café society i.
|
|
49 |
Genel |
kafe ve kulüplere sık sık gidenler |
cafésociety i.
|
|
|
50 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
refinedness i.
|
|
51 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
refinement i.
|
|
52 |
Genel |
en sık rastlanan problem |
the most frequent problem i.
|
|
53 |
Genel |
görüşleri sık sık değişen kimse |
changer i.
|
|
54 |
Genel |
sık sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flier i.
|
|
55 |
Genel |
sık kullanma |
attrectation [obsolete] i.
|
|
56 |
Genel |
sık dokunma |
attrectation [obsolete] i.
|
|
57 |
Genel |
çok ve sık gelen şey |
avalanche i.
|
|
58 |
Genel |
sık sık yapılmama |
unpractisedness i.
|
|
59 |
Genel |
sık çalılık |
mallee i.
|
|
60 |
Genel |
sık sık gidilen yer |
hant [dialect] i.
|
|
61 |
Genel |
sık sık seyahat eden kimse |
world traveler i.
|
|
62 |
Genel |
sık gidilen uğrak yerler |
haunts i.
|
|
63 |
Genel |
geneleve sık giden kimse |
brotheler i.
|
|
64 |
Genel |
sık bir orman ve çalılık arazi |
brush [australia] i.
|
|
65 |
Genel |
sık sık bir şeyleri düşüren kimse |
butter-fingered i.
|
|
66 |
Genel |
en sık kullanılan söz |
byword i.
|
|
67 |
Genel |
sık gidilen yer |
den i.
|
|
68 |
Genel |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendant i.
|
|
69 |
Genel |
edebi, sanatsal branşlarda kendisinden önceki bir ustanın ilke ve yöntemlerine sık sıkıya bağlı kimse |
descendent i.
|
|
70 |
Genel |
sık ağaçlardan veya çalılardan oluşan çit |
hegge [obsolete] i.
|
|
71 |
Genel |
sık meydana gelme |
community [obsolete] i.
|
|
72 |
Genel |
sık sık iş değiştiren kimse |
drifter i.
|
|
73 |
Genel |
gizli dini toplantılara sık katılan kimse |
conventicler i.
|
|
74 |
Genel |
sık dişli tarak |
fine-toothed comb i.
|
|
75 |
Genel |
ince eleyip sık dokuma |
fine-toothed comb i.
|
|
76 |
Genel |
sık sık yer değiştiren kimse |
rolling stone i.
|
|
77 |
Genel |
sık sık iş değiştiren kimse |
rolling stone i.
|
|
78 |
Genel |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
silvan i.
|
|
79 |
Genel |
koru veya ağaçlıklarda sık görülen tanrısal varlık veya ruh |
sylvan i.
|
|
80 |
Genel |
sık sık yudumlama |
sippling i.
|
|
81 |
Genel |
sık kullanım |
frequence [obsolete] i.
|
|
82 |
Genel |
sık uygulama |
frequence [obsolete] i.
|
|
83 |
Genel |
sık kullanım |
frequency [obsolete] i.
|
|
84 |
Genel |
sık uygulama |
frequency [obsolete] i.
|
|
85 |
Genel |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentage i.
|
|
86 |
Genel |
sık uğrama alışkanlığı |
frequentation i.
|
|
87 |
Genel |
sık ziyaret etme |
frequentation i.
|
|
88 |
Genel |
sık sık gitme |
frequentness i.
|
|
89 |
Genel |
sık bulunma |
prevalency i.
|
|
90 |
Genel |
sık meydana gelme |
prevalency i.
|
|
91 |
Genel |
sık orman |
lush forest i.
|
|
92 |
Genel |
sık başvurulan yer |
beat [obsolete] i.
|
|
93 |
Genel |
sık giden kimse |
goer i.
|
|
94 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine tooth comb f.
|
|
95 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
be too fussy f.
|
|
96 |
Genel |
sık sık gitmek |
haunt f.
|
|
97 |
Genel |
sık sık nefes almak |
puff f.
|
|
98 |
Genel |
sık uğramak |
haunt f.
|
|
99 |
Genel |
sık sık gitmek |
visit f.
|
|
100 |
Genel |
sık sık gitmek (bir yere) |
frequent f.
|
|
101 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
sift f.
|
|
102 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs f.
|
|
103 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
refine f.
|
|
104 |
Genel |
sık sık uğramak (hortlaklar/ruhlar) |
haunt f.
|
|
105 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine comb f.
|
|
106 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinize f.
|
|
107 |
Genel |
sık ve kesik soluklar alıp vermek |
breathe hard f.
|
|
108 |
Genel |
sık nefes almak |
breathe excessively f.
|
|
109 |
Genel |
sık sık gitmek |
frequent f.
|
|
110 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
fuss f.
|
|
111 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go through f.
|
|
112 |
Genel |
sık sık gitmek |
habituate f.
|
|
113 |
Genel |
sık sık uğramak |
haunt f.
|
|
114 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
split f.
|
|
115 |
Genel |
ince eleyip sık dokumamak |
not to mince matters f.
|
|
116 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
be too particular f.
|
|
117 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
niggle f.
|
|
118 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over f.
|
|
119 |
Genel |
sık sık sallanmak |
bob f.
|
|
120 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
pick over f.
|
|
121 |
Genel |
sık sık alçalıp yükselmek |
bob f.
|
|
122 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes in f.
|
|
123 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
scrutinise f.
|
|
124 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
make tiny distinctions f.
|
|
125 |
Genel |
sık sık nefes almak |
pant f.
|
|
126 |
Genel |
sık sık uğramak |
resort f.
|
|
127 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
go over the matter with a fine-toothed comb f.
|
|
128 |
Genel |
en sık -e rastlanmak |
prevail in f.
|
|
129 |
Genel |
en sık -e rastlanmak |
prevail among f.
|
|
130 |
Genel |
-den sık aralıklarla çıkmak (duman vb) |
puff from f.
|
|
131 |
Genel |
sık sık ziyaret etmek |
visit frequently f.
|
|
132 |
Genel |
sık sık uğramak/ziyaret etmek |
visit frequently f.
|
|
133 |
Genel |
sık enfeksiyon geçirmek |
have frequent infections f.
|
|
134 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
canvass f.
|
|
135 |
Genel |
çok ve sık şekilde düşmek |
avalanche f.
|
|
136 |
Genel |
sık sık gitmeyi bırakmak |
unfrequent f.
|
|
137 |
Genel |
sık ve ani değişmek |
yo-yo f.
|
|
138 |
Genel |
çok sık alıntı yapmak |
bequote f.
|
|
139 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
wiredraw f.
|
|
140 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
winnow f.
|
|
141 |
Genel |
(ruh, hayalet) sık sık belirmek |
hant [dialect] f.
|
|
142 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
look [dialect] f.
|
|
143 |
Genel |
çok sık aralıklarla hesaplamak |
overassess f.
|
|
144 |
Genel |
aşırı sık değer biçmek |
overassess f.
|
|
145 |
Genel |
çok sık uçmak (doğan |
overfly f.
|
|
146 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
overorganize f.
|
|
147 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
overorganise f.
|
|
148 |
Genel |
çok sık gönderim yapmak |
overpost f.
|
|
149 |
Genel |
çok sık postalamak |
overpost f.
|
|
150 |
Genel |
sık sık bildirmek |
overreport f.
|
|
151 |
Genel |
sık sık raporlamak |
overreport f.
|
|
152 |
Genel |
çok sık yıkamak |
overwash f.
|
|
153 |
Genel |
sık sık uğraşmak |
run f.
|
|
154 |
Genel |
sık uğramayı bırakmak |
dishaunt f.
|
|
155 |
Genel |
sık sık meydana gelmek |
interlard f.
|
|
156 |
Genel |
fikri sık sık yineleyerek ezberletmek |
drill f.
|
|
157 |
Genel |
(düzenli veya sık sık) ilaç almak |
pop f.
|
|
158 |
Genel |
bir şeyi sık sık eklemek |
pepper f.
|
|
159 |
Genel |
sık sık gizli dini toplantıya katılmak |
conventicle f.
|
|
160 |
Genel |
sık sık gitmek |
practice [obsolete] f.
|
|
161 |
Genel |
ince eleyip sık dokumak |
script f.
|
|
162 |
Genel |
sık yapmak |
frequent [obsolete] f.
|
|
163 |
Genel |
sık dikilmiş (bitki) |
thickset s.
|
|
164 |
Genel |
sık olan |
thick s.
|
|
165 |
Genel |
sık sık olan |
frequent s.
|
|
166 |
Genel |
sık |
close s.
|
|
167 |
Genel |
sık |
dense s.
|
|
168 |
Genel |
sık görülen |
endemic s.
|
|
169 |
Genel |
sık (saflar) |
tight s.
|
|
170 |
Genel |
sık |
thick s.
|
|
171 |
Genel |
sık görülen |
frequent s.
|
|
172 |
Genel |
çizgileri sık |
close grained s.
|
|
173 |
Genel |
daha sık |
more frequent s.
|
|
174 |
Genel |
sık (orman) |
thick s.
|
|
175 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
flyspecked s.
|
|
176 |
Genel |
sık sık vuku bulan |
eterne s.
|
|
177 |
Genel |
sık |
compact s.
|
|
178 |
Genel |
sık sık tekrarlanan |
frequent s.
|
|
179 |
Genel |
sık dikilmiş |
thickset s.
|
|
180 |
Genel |
sık taneli |
close grained s.
|
|
181 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinised s.
|
|
182 |
Genel |
ince eleyip sık dokunmuş |
scrutinized s.
|
|
183 |
Genel |
sık ilmekli |
fine-meshed s.
|
|
184 |
Genel |
sık |
close-timbered s.
|
|
185 |
Genel |
sık taneli |
close-grained s.
|
|
186 |
Genel |
sık damarlı |
close-grained s.
|
|
187 |
Genel |
sık |
continual s.
|
|
188 |
Genel |
başında yukarı dikilmiş sık ve kalın saçlara sahip olan |
shockheaded s.
|
|
189 |
Genel |
(bitki) sık ve yaygın |
rank s.
|
|
190 |
Genel |
sık sık duyulan |
oft-heard s.
|
|
191 |
Genel |
sık duyulan |
oft-heard s.
|
|
192 |
Genel |
sık sık duyulan |
often-heard s.
|
|
193 |
Genel |
sık duyulan |
often-heard s.
|
|
194 |
Genel |
en sık kullanılan |
most frequently used s.
|
|
195 |
Genel |
en sık başvurulan |
most frequently used s.
|
|
196 |
Genel |
en sık başvurulan |
most frequently referred s.
|
|
197 |
Genel |
sık sık meydana gelen |
frequentative s.
|
|
198 |
Genel |
en sık (olmak vb) |
oftenest s.
|
|
199 |
Genel |
sık alıntılanan |
oft-quoted s.
|
|
200 |
Genel |
sık oranda |
high incidence of s.
|
|
201 |
Genel |
sık/küçük/minik tırtıklı/çentikli |
minutely-toothed s.
|
|
202 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
captious s.
|
|
203 |
Genel |
sık ifade edilen |
commonly referred s.
|
|
204 |
Genel |
sık kullanılan |
oft used s.
|
|
205 |
Genel |
sık kullanılan |
oft-used s.
|
|
206 |
Genel |
sık kullanılan |
frequently used s.
|
|
207 |
Genel |
sık kullanılan |
oftused s.
|
|
208 |
Genel |
sık konumlu |
tightly packed s.
|
|
209 |
Genel |
sık sık değişen |
multihued s.
|
|
210 |
Genel |
sık sık ihmal edilen |
oft-neglected s.
|
|
211 |
Genel |
sık rastlanan |
common s.
|
|
212 |
Genel |
sık kıllı |
capillose s.
|
|
213 |
Genel |
sık tüylü |
thick-haired s.
|
|
214 |
Genel |
sık kıllı |
thick-haired s.
|
|
215 |
Genel |
sık aralıklarla yerleştirilmiş |
thick-sown s.
|
|
216 |
Genel |
sık kullanım sonucu aşınmış veya kirlenmiş (sayfalar) |
thumbed s.
|
|
217 |
Genel |
tüccarlar ve müşterilerin sık gelip gittiği |
trading s.
|
|
218 |
Genel |
sık seyahat edilen |
traveled s.
|
|
219 |
Genel |
sık sık yapılmayan |
unpractised s.
|
|
220 |
Genel |
sık sık gidilmeyen |
untraveled s.
|
|
221 |
Genel |
sık seyahat edilmeyen |
untraveled s.
|
|
222 |
Genel |
sık ağaçlı |
queachy [obsolete] s.
|
|
223 |
Genel |
sık |
bristling s.
|
|
224 |
Genel |
sık dallarla kaplı |
matted s.
|
|
225 |
Genel |
sık seyahat edilmeyen |
less-traveled s.
|
|
226 |
Genel |
sık sık gidilmeyen |
less-traveled s.
|
|
227 |
Genel |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
woolly s.
|
|
228 |
Genel |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
woolly-haired s.
|
|
229 |
Genel |
sık bir şekilde keçeleşmiş veya kıvırcık kıllarla kaplı |
wooly-haired s.
|
|
230 |
Genel |
sık ve uzun saçlarla/tüylerle kaplı |
wooly s.
|
|
231 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
word-splitting s.
|
|
232 |
Genel |
sık yağmurlu |
brashy [scotland] s.
|
|
233 |
Genel |
çok sık olan |
high-frequency s.
|
|
234 |
Genel |
sık |
horal s.
|
|
235 |
Genel |
sık veya sürekli hareketle karakterize olan |
mobile s.
|
|
236 |
Genel |
sık çalı ile örtülü |
bushy s.
|
|
237 |
Genel |
sık funda ile örtülü |
bushy s.
|
|
238 |
Genel |
sık sık seyahat eden |
locomotive s.
|
|
239 |
Genel |
sık sık gezen |
locomotive s.
|
|
240 |
Genel |
çok sık rastlanan |
rife s.
|
|
241 |
Genel |
sık |
depectible [obsolete] s.
|
|
242 |
Genel |
sık sık koruluğa giden |
grovy s.
|
|
243 |
Genel |
sık ve yaygın sürgünler veren |
overbattle s.
|
|
244 |
Genel |
aşırı sık tekrarlayan |
overfrequent s.
|
|
245 |
Genel |
fazlasıyla sık görülen |
overfrequent s.
|
|
246 |
Genel |
çok sık rastlanan |
overrife s.
|
|
247 |
Genel |
çok sık duyulan |
overrife s.
|
|
248 |
Genel |
çok sık kullanılan |
overrife s.
|
|
249 |
Genel |
sık sık tekrarlanmış |
old-hat s.
|
|
250 |
Genel |
sık sık yinelenmiş |
old-hat s.
|
|
251 |
Genel |
sık sık alıştırma yaparak öğrenmiş olan |
drilled s.
|
|
252 |
Genel |
sık |
context [obsolete] s.
|
|
253 |
Genel |
sık kümeler halinde büyüyen |
fascicled s.
|
|
254 |
Genel |
sık kümeler halinde olan |
fasciculate s.
|
|
255 |
Genel |
moda tutkunlarının sık ziyaret ettiği |
fashionable s.
|
|
256 |
Genel |
gizli dini toplantılara sık katılan |
conventicling s.
|
|
257 |
Genel |
ince ve sık dişli |
fine-tooth s.
|
|
258 |
Genel |
ince ve sık dişli |
fine-toothed s.
|
|
259 |
Genel |
sık kullanılan |
ploughed [rare] s.
|
|
260 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scanning s.
|
|
261 |
Genel |
ince eleyip sık dokuyan |
scholastic s.
|
|
262 |
Genel |
sık görülmeyen |
seldom s.
|
|
263 |
Genel |
yukarı dikilmiş sık ve kalın saçları olan |
shock-headed s.
|
|
264 |
Genel |
daha sık |
frequenter [rare] s.
|
|
265 |
Genel |
sık görülen |
common s.
|
|
266 |
Genel |
sık kullanılan |
overworked s.
|
|
267 |
Genel |
sık görülmeyen |
occasionally zf.
|
|
268 |
Genel |
sık |
often zf.
|
|
269 |
Genel |
sık boğaz ederek |
importunely zf.
|
|
270 |
Genel |
sık |
closely zf.
|
|
271 |
Genel |
sık |
thickly zf.
|
|
272 |
Genel |
sık sık arada sırada |
every so often zf.
|
|
273 |
Genel |
çok sık |
very often zf.
|
|
274 |
Genel |
aşırı sık |
too often zf.
|
|
275 |
Genel |
çok sık |
too often zf.
|
|
276 |
Genel |
fazla sık |
too often zf.
|
|
277 |
Genel |
daha sık |
ofter zf.
|
|
278 |
Genel |
seyrek hacimden sık hacme |
down zf.
|
|
279 |
Genel |
en sık |
prevailingly zf.
|
|
280 |
Genel |
dişini sık |
hang in there! ünl.
|
|
281 |
Genel |
sık |
freq (frequent) kısalt.
|
|
282 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq (frequent) kısalt.
|
|
283 |
Genel |
sık |
freq (frequentative) kısalt.
|
|
284 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq (frequentative) kısalt.
|
|
285 |
Genel |
sık |
freq. (frequent) kısalt.
|
|
286 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq. (frequent) kısalt.
|
|
287 |
Genel |
sık |
freq. (frequentative) kısalt.
|
|
288 |
Genel |
sık meydana gelen |
freq. (frequentative) kısalt.
|
|
Phrasals |
|
289 |
Öbek Fiiller |
sık ve gürültülü şekilde tekrar ederek birini darlamak |
din into f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
ince eleyip sık dokumak |
pick over f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
sık sık küçük yudumlar almak |
nip on f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
bir ismi, kelimeyi, fikri sık sık/rastgele zikretmek |
bandy about f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
(bir yere) sık sık gitmek |
repair to (some place) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
çevresinde/çevrede sık sık/düzenli olarak görmek |
see around f.
|
|
Phrases |
|
295 |
İfadeler |
sık sık (bir şey) yapmak |
be given to (something) f.
|
|
296 |
İfadeler |
sık sık (bir şekilde) davranmak |
be given to (something) f.
|
|
297 |
İfadeler |
sık sık bir şey yapmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
298 |
İfadeler |
sık sık bir şekilde davranmak |
be given to something/to doing something f.
|
|
299 |
İfadeler |
biraz daha sık dişini, henüz/daha bitmedi |
bend over, here it comes again expr.
|
|
Colloquial |
|
300 |
Konuşma Dili |
bir grup insanın telefonla sık sık plan değişikliği yaparak ayarladığı esnek buluşma |
approximeeting i.
|
|
301 |
Konuşma Dili |
kocası sık sık golf oynamaya gidip kendisini yalnız bırakan kadın |
golf widow i.
|
|
302 |
Konuşma Dili |
sık sık kaya tırmanışı yapan kimse |
rock jock i.
|
|
303 |
Konuşma Dili |
eşi spor ya da hobi nedeniyle sık sık bir yere giden kadın |
widow i.
|
|
304 |
Konuşma Dili |
sık ziyaret edilen yer |
hangout i.
|
|
305 |
Konuşma Dili |
sık kadro değişikliği |
revolving door i.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
gitarda sık tekrarlanan müzikal bağlar |
riffage i.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
sık tekrarlanan baskın müzikal geçişlerin kullanımı |
riffola i.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
sık sık yer değiştirmek |
kick around f.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
birini çok sık görmek |
see a lot of somebody f.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
sık sık iş değiştirmek |
job-hop f.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be to be expected f.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
(eskiden) sık sık gidilen yer |
groovy s.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
sık sık dokunarak veya öperek abartılı sevgi gösteren |
kissy s.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
ince elenmiş sık dökünmüş (fikir, plan, eylem) |
watertight s.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
sık kullanılan |
plowed [rare] s.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
sık dişini |
hang on expr.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
buraya sık gelir misin? (cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru) |
(do) (you) come here often? [cliché] expr.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
dişini sık |
hang on in there expr.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
lefty loosey, righty tighty expr.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
sağa çevir sık, sola çevir gevşet |
righty tighty, lefty loosey expr.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
sık dişini |
hang tight exclam.
|
|
Idioms |
|
322 |
Deyim |
sık rastlanmayan bir isim |
name to conjure with [uk] i.
|
|
323 |
Deyim |
sık rastlanmayan bir isim |
a name to conjure with [uk] i.
|
|
324 |
Deyim |
çok sık gidilen yer |
somebody's stamping/stomping ground i.
|
|
325 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
splitting hairs i.
|
|
326 |
Deyim |
inişli çıkışlı/çok sık değişen durum |
a roller coaster i.
|
|
327 |
Deyim |
bir kadın oyuncuyla flört edebilmek için sık sık tiyatroya veya canlı performanslara giden adam |
stage-door johnny i.
|
|
328 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
the old stamping ground i.
|
|
329 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping ground i.
|
|
330 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
theold stamping grounds i.
|
|
331 |
Deyim |
eskiden sık sık gidilen yer |
one's old stamping grounds i.
|
|
332 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
a fine-tooth comb i.
|
|
333 |
Deyim |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
a man about town i.
|
|
334 |
Deyim |
şık gece kulüplerine, partilere, tiyatroya sık sık giden adam |
the man about town i.
|
|
335 |
Deyim |
sık sık gidilen yer |
the beaten track i.
|
|
336 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
fine-tooth comb i.
|
|
337 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuma |
kitchen-sink approach i.
|
|
338 |
Deyim |
sık görülen/normal bir şey olmak |
be (only) to be expected f.
|
|
339 |
Deyim |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out one's welcome f.
|
|
340 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
split hairs f.
|
|
341 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick something f.
|
|
342 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
cherry-pick f.
|
|
343 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go over with a fine-tooth comb f.
|
|
344 |
Deyim |
birini çok sık görmek |
see a lot of (one) f.
|
|
345 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb f.
|
|
346 |
Deyim |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyden şikayet etmek |
ride (one's) hobby-horse f.
|
|
347 |
Deyim |
sık sık/aralıksız olarak bir şeyle ilgili konuşmak |
ride (one's) hobby-horse f.
|
|
348 |
Deyim |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) as if it's going out of style f.
|
|
349 |
Deyim |
(bir şeyi) çok sık yapmak |
(do something) like it's going out of style f.
|
|
350 |
Deyim |
(telefon) çok sık çalmak |
be ringing off the hook f.
|
|
351 |
Deyim |
sık sık fikir değiştirmek |
blow hot and cold f.
|
|
352 |
Deyim |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go over something with a fine-tooth comb f.
|
|
353 |
Deyim |
bir şeyi ince eleyip sık dokumak |
go through something with a fine-tooth comb f.
|
|
354 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
pick holes f.
|
|
355 |
Deyim |
birisini çok sık ziyaret ederek kabak tadı vermek |
wear out welcome f.
|
|
356 |
Deyim |
ince eleyip sık dokumak |
go through with a fine-toothed comb f.
|
|
357 |
Deyim |
ince eleyip sık dokuyan |
fussy as a hen with one chick s.
|
|
358 |
Deyim |
biraz dişini sık! |
grin and bear it! expr.
|
|
359 |
Deyim |
dişini sık |
grit your teeth expr.
|
|
360 |
Deyim |
sık dişini! |
be patient! expr.
|
|
361 |
Deyim |
sık dişini! |
hang on there! expr.
|
|
362 |
Deyim |
sık sık fikir değiştiren |
blow hot and cold expr.
|
|
363 |
Deyim |
sık dişini! |
grin and bear it! expr.
|
|
364 |
Deyim |
sık dişini! |
hang in there! expr.
|
|
365 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
Speaking |
|
366 |
Konuşma |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of her lately expr.
|
|
367 |
Konuşma |
anladığım kadarıyla son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsunuz |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
368 |
Konuşma |
buraya sık gelir misin? |
do you come here a lot? expr.
|
|
369 |
Konuşma |
dışarıya daha sık çıkmalısın |
you need to go out more often expr.
|
|
370 |
Konuşma |
eskiden buraya daha sık gelirdik |
we used to come here a lot more expr.
|
|
371 |
Konuşma |
işi gereği sık seyahat eder |
she travels a lot for work expr.
|
|
372 |
Konuşma |
oldukça sık aslında |
quite often actually expr.
|
|
373 |
Konuşma |
son zamanlarda onunla çok sık görüşüyorsun |
you've been seeing a lot of him lately expr.
|
|
374 |
Konuşma |
sık sık gelip gider |
he comes and goes a lot expr.
|
|
375 |
Konuşma |
sen ve arkadaşların çok (sık) bir araya gelir misiniz? |
do you and your friends get together a lot? expr.
|
|
376 |
Konuşma |
sık seyahat ederim |
I travel a lot expr.
|
|
377 |
Konuşma |
sık rüya görür müsün? |
do you often dream? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
378 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık satın alınan tüketim maddeleri |
convenience goods i.
|
|
379 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık ödünç verilen şey |
loaner i.
|
|
380 |
Ticaret/Ekonomi |
sürekli ve sık alım yapan müşteri |
customer i.
|
|
381 |
Ticaret/Ekonomi |
sık sık iş değiştirme |
job hopping i.
|
|
382 |
Ticaret/Ekonomi |
(mülkü) çok sık kiraya vermek |
overlet f.
|
|
Law |
|
383 |
Hukuk |
sık işlenen suçlar |
volume crimes i.
|
|
384 |
Hukuk |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barratry i.
|
|
385 |
Hukuk |
sık sık kargaşa ve huzursuzluğa sebebiyet verme |
barretry i.
|
|
Politics |
|
386 |
Siyasal |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embraceor i.
|
|
387 |
Siyasal |
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi |
embracer i.
|
|
Tourism |
|
388 |
Turizm |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flier i.
|
|
389 |
Turizm |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent flyer i.
|
|
390 |
Turizm |
hava yolu şirketinin sık uçan yolcu programına katılan kimse |
frequent flyer i.
|
|
391 |
Turizm |
sık uçak seyahati yapan kimse |
frequent-flyer i.
|
|
Technical |
|
392 |
Teknik |
en sık esen rüzgar |
prevailing wind i.
|
|
393 |
Teknik |
ortak dizin sık kullanılanları |
public folder favorites i.
|
|
394 |
Teknik |
sık istifli altıgen örütler |
hexagonal close-packed crystals i.
|
|
395 |
Teknik |
sık kullanılanlar dizini |
favorites folder i.
|
|
396 |
Teknik |
sık istifli altıgen kristaller |
hexagonal close-packed crystals i.
|
|
397 |
Teknik |
sık palplanş |
close piling i.
|
|
398 |
Teknik |
sık istifli altıgen metaller |
hexagonal close-packed metals i.
|
|
399 |
Teknik |
pişirme kabı içerisinde sık kullanımdan kaynaklanan ve yüzeyi yapışmaz hale getiren yanmış is tabakası |
seasoning i.
|
|
400 |
Teknik |
ince sık taneciklere sahip olan |
close-grained s.
|
|
401 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
frequent s.
|
|
402 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
recurring frequently s.
|
|
403 |
Teknik |
sık tekrarlayan |
frequently recurrent s.
|
|
404 |
Teknik |
üst düzey sık kullanılan |
top-level favorite s.
|
|
405 |
Teknik |
çok sık olan |
high-frequency s.
|
|
Computer |
|
406 |
Bilgisayar |
boş sık kullanılanlar |
empty favorites i.
|
|
407 |
Bilgisayar |
en sık aranan yerler |
favorite places i.
|
|
408 |
Bilgisayar |
internet explorer'da ve sık kullanılanlardaki ikonlar |
favicon i.
|
|
409 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar |
favorites i.
|
|
410 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar çubuğu |
bookmark bar i.
|
|
411 |
Bilgisayar |
sık sorulan sorular s s s |
frequently asked questions i.
|
|
412 |
Bilgisayar |
sık orman hata |
jungle error i.
|
|
413 |
Bilgisayar |
sık kullanılan öğe |
favorite item i.
|
|
414 |
Bilgisayar |
sık aranan yerler |
favorite places i.
|
|
415 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar url'si |
favorite url i.
|
|
416 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar menüsü |
favorites menu i.
|
|
417 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar adı |
favorite name i.
|
|
418 |
Bilgisayar |
sık orman geri dönüşüm |
jungle recycle i.
|
|
419 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar simgesi |
favorite icon i.
|
|
420 |
Bilgisayar |
sık orman soru |
jungle question i.
|
|
421 |
Bilgisayar |
sık kullanılanın adı |
favorite name i.
|
|
422 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar |
favourites i.
|
|
423 |
Bilgisayar |
sık orman yıldız imi |
jungle asterisk i.
|
|
424 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlarım |
my favorites i.
|
|
425 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar listesi |
favorites list i.
|
|
426 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar bandı |
favorites band i.
|
|
427 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlarınız |
your favorites i.
|
|
428 |
Bilgisayar |
yeni sık kullanılan |
new favorite i.
|
|
429 |
Bilgisayar |
belirli bir kelimenin belirli bir bağlamda normalden daha sık kullanılması |
word burst i.
|
|
430 |
Bilgisayar |
bir internet sitesini sık kullanılanlara eklemek |
bookmark f.
|
|
431 |
Bilgisayar |
(internet sitesini) sık kullanılanlara eklemek |
dog-ear f.
|
|
432 |
Bilgisayar |
sık kullanılan |
favourite s.
|
|
433 |
Bilgisayar |
sık kullanılan |
favorite s.
|
|
434 |
Bilgisayar |
sık |
frequently zf.
|
|
435 |
Bilgisayar |
sık orman ekranı kapla |
jungle maximize expr.
|
|
436 |
Bilgisayar |
sık kullanılanları kaldır |
remove favorite expr.
|
|
437 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar'a bak |
look in favorites expr.
|
|
438 |
Bilgisayar |
sık orman kapat |
jungle close expr.
|
|
439 |
Bilgisayar |
sık orman aç |
jungle open expr.
|
|
440 |
Bilgisayar |
sık kullanılan ekle |
add favorite expr.
|
|
441 |
Bilgisayar |
sık kullanılır |
used often expr.
|
|
442 |
Bilgisayar |
sık orman varsayılan |
jungle default expr.
|
|
443 |
Bilgisayar |
sık kullanılanları düzenle |
edit favorite expr.
|
|
444 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlara ekle |
add favorites expr.
|
|
445 |
Bilgisayar |
sık aranan yerlere ekle |
add to favorite places expr.
|
|
446 |
Bilgisayar |
sık kullanılanlar'a ekle |
add to favorites expr.
|
|
447 |
Bilgisayar |
sık orman simge durumuna küçült |
jungle minimize expr.
|
|
Informatics |
|
448 |
Bilişim |
sık sorulan sorular |
frequently asked questions i.
|
|
Mechanic |
|
449 |
Mekanik |
çok sık yerleştirmeli |
extra close pitch i.
|
|
450 |
Mekanik |
sık yerleştirmeli |
close pitch i.
|
|
Television |
|
451 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etme |
channel-hopping i.
|
|
452 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelme |
channel-hopping i.
|
|
453 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık seyahat etmek |
channel-hop f.
|
|
454 |
Televizyon |
İngiliz Kanalı üzerinden İngiltere'ye sık sık gidip gelmek |
channel-hop f.
|
|
Textile |
|
455 |
Tekstil |
kaba kumaşların kenar katlama işlemlerinde sık kullanılan zikzak dikiş |
catstitch i.
|
|
456 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş t-shirt |
heavyweight t-shirt i.
|
|
457 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight t-shirt i.
|
|
458 |
Tekstil |
dolgun sık dokunmuş tişört |
heavy weight tee shirt i.
|
|
459 |
Tekstil |
sık kumaş |
close fabric i.
|
|
460 |
Tekstil |
sık iğne |
single crochet i.
|
|
461 |
Tekstil |
yüzü parlak sık dokunmuş ipekli kumaş |
atlas i.
|
|
462 |
Tekstil |
sık dokunmuş yumuşak kumaş |
barathea i.
|
|
463 |
Tekstil |
keçe yapımında kullanılan sık pamuk veya yün lifi tabakası |
bat i.
|
|
464 |
Tekstil |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudsons bay blanket® i.
|
|
465 |
Tekstil |
geniş şeritleri olan sık dokunmuş bir yün battaniye markası |
hudson's bay blanket® i.
|
|
466 |
Tekstil |
sık dokunmuş ince kumaş |
longcloth i.
|
|
467 |
Tekstil |
genellikle pamuktan yapılan dayanıklı ve sık dokunmuş bir kumaş |
duck i.
|
|
468 |
Tekstil |
sık dokunmuş bir kumaş çeşidi |
pinpoint oxford i.
|
|
469 |
Tekstil |
sık dokunmamış buruşuk bir ipek |
gazar i.
|
|
470 |
Tekstil |
tığa ip dolamadan yapılan sık iğne |
slip stitch i.
|
|
471 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip f.
|
|
472 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip f.
|
|
473 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch f.
|
|
474 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yaparak dikmek |
slip-stitch f.
|
|
475 |
Tekstil |
(tığa ip dolamadan) sık iğne yapmak |
slip-stitch f.
|
|
476 |
Tekstil |
sık dokunmuş (kumaş) |
high-count s.
|
|
Architecture |
|
477 |
Mimarlık |
sık kolonlu bina stili |
pycnostyle i.
|
|
478 |
Mimarlık |
sık kolonlu inşa edilmiş (bina) |
pycnostyle s.
|
|
Construction |
|
479 |
İnşaat |
sık düzen |
close packing i.
|
|
Woodworking |
|
480 |
Ağaç İşleri |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
turkish boxwood i.
|
|
481 |
Ağaç İşleri |
çok sert sert ve sık damarlı açık sarı renkli bir ahşap |
boxwood i.
|
|
482 |
Ağaç İşleri |
sık elyaflı kereste |
closely ringed timber i.
|
|
483 |
Ağaç İşleri |
sık yaşhalkalı kereste |
closely ringed timber i.
|
|
484 |
Ağaç İşleri |
şeker akçaağacının parke, mobilya ve küçük eşya yapımında kullanılan sert, açık renkli ve sık taneli ahşabı |
maple i.
|
|
485 |
Ağaç İşleri |
brazilya'dan getirilip tornalamada kullanılan sık taneli, kahverengi ve ağır bir ahşap |
mostahiba i.
|
|
486 |
Ağaç İşleri |
brezilya'ya özgü kahverengi, sık damarlı ve sert bir odun çeşidi |
mustaiba i.
|
|
487 |
Ağaç İşleri |
sert, sık taneli ve kahverengimsi kara huş ağacı odunu |
river birch i.
|
|
Furniture |
|
488 |
Mobilya |
sık kullanılan küçük elektrikli aletlerin konduğu mutfak bölmesi veya dolabı |
applicance garage i.
|
|
Traffic |
|
489 |
Trafik |
sık sık kaza olan yer |
accident blackspot i.
|
|
Railway |
|
490 |
Demiryolu |
şehir içi seferlerinde kullanılan ve halk otobüsü kadar sık sefere çıkan tren |
railbus i.
|
|
Aeronautic |
|
491 |
Havacılık |
havayolu şirketleri tarafından işletilen ve genellikle sık uçuşlarla kısa mesafeleri kapsayan bir servis |
air shuttle i.
|
|
492 |
Havacılık |
sık uçuş yapanlar için sadakat programı |
frequent-flyer program (ffp) i.
|
|
493 |
Havacılık |
sık uçan yolcu programı |
frequent-flyer program i.
|
|
494 |
Havacılık |
sık uçan yolcu mil puanı |
frequent-flyer points i.
|
|
495 |
Havacılık |
uçakla sık sık seyahat eden kişilere (havayolu şirketi tarafından) sunulan ödül/puan/mil biriktirme/avantaj programı |
frequent-flyer program i.
|
|
496 |
Havacılık |
birçok havayolu şirketinin sık uçan yolcularına yönelik geliştirdiği ve bedava uçuş veya başka ödüller kazanmaya yönelik uçulan mil miktarı veya bilet fiyatına göre bir puan toplama sistemi |
airline-mile i.
|
|
Marine |
|
497 |
Denizcilik |
(rüzgar) kısa sürede sık sık değişmek |
fly about f.
|
|
498 |
Denizcilik |
sık sık orsa etmek |
make short boards f.
|
|
Mining |
|
499 |
Maden |
sık iksa |
close timbering i.
|
|
Medical |
|
500 |
Medikal |
başlangıç tanısında en sık görülen semptom |
most frequent symptom at initial diagnosis i.
|
|