olduğu - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

olduğu



"olduğu" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
General
olduğu but bağ.

"olduğu" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
olduğu halde while bağ.
General
her yöne birden çok yolun olduğu otoyol superhighway i.
kütüphanelerde bir kitabın üzerindeki ait olduğu rafı gösteren damga call mark i.
trafiğin en sıkışık olduğu saatler peak traffic hours i.
hayatın bağlı olduğu şey lifeline i.
yeryüzünde yaşamın başlangıcı olduğu varsayılan ilk yaşam biçimi eobiont i.
kötü ruhun musallat olduğu kimse energumen i.
bir aracın gitmekte olduğu yön course i.
(abd'de 1920-1933 arasında) alkollü içeceklerin üretiminin ve satışının yasak olduğu dönem prohibition era i.
evli olduğu kişiyi öldürme mariticide i.
bir ürün veya hizmete talebin en düşük olduğu mevsim veya dönem low season i.
savaşa karşı olduğu için askerlik yapmayı reddeden kimse conscientious objector i.
nüfusa kayıtlı olduğu yer place of registry i.
bir kimsenin mezun olduğu okul alma mater i.
içkinin serbest olduğu wet i.
bulunduğu veya olduğu yer (bir kimsenin/bir şeyin) whereabouts i.
nerede olduğu açıklanamayan malzeme material unaccounted for i.
bir kilisenin sorumlu olduğu mahallede oturan sakinlerin tümü parish i.
mükemmel olduğu kabul edilen örnek paragon i.
avlanmanın yasak olduğu mevsim closed season i.
komşu olduğu kıyı bölgesi adjacent coastal zone i.
mezun olduğu üniversite alma mater i.
almanya'da yerin altındaki kıymetli madenleri korumakla görevli olduğu sanılan bir cin kobold i.
kara listedekilerin kayıtlı olduğu defter black book i.
kim olduğu belli olmayan shadowy figure i.
muayenehanenin açık olduğu saatler surgery hours i.
siyasi kargaşaların olduğu bir dönem a period of political unrest i.
talebin çok yoğun olduğu dönemlerde kimi gemi ve feribot seferlerinde kullanılan bir kontrol doküman sailing ticket i.
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak zoetrope i.
vatandaşlarının ortak dil, tarih vb faktörlerce birbirlerine bağlı olduğu egemen devlet nation state i.
rezervasyonlu olduğu halde gitmeme no show i.
seyahatte, talep veya etkinliklerin kesin ve tanımlanabilir düzeyde olduğu yılın belli dönemleri season i.
oksijenin az olduğu şartlar anoxic conditions i.
yerleşimin yoğun olduğu ve trafiğin zorlayıcı olmayan yöntemlerle engellenmeye çalışıldığı sokak veya bölge home zone i.
bir kimsenin etkili olduğu zaman floruit i.
antik fizyolojiye göre aşırı sinir ve asabiyete neden olduğu düşünülen dört etkenden biri yellow bile i.
evli olduğu kişiyi öldüren mariticide i.
doğum oranının yüksek olduğu dönemde doğan kimse baby boomer i.
tüm toplum tarafından aptal olduğu düşünülen kimse celebutard i.
kadınların egemen olduğu yönetim biçimi gynaecocracy i.
hisseler, emlak, mülk, mallar (bir kimsenin veya bir kuruluşun sahip olduğu) holding i.
gebeliğe hazır olduğu dönemlerdeki dişinin üreme organındaki fizyolojik değişiklikler estrum i.
suç anında başka yerde olduğu iddiası alibi i.
iş gününde trafiğin en yoğun olduğu zaman rush hour i.
telefon üzerindeki numaraların olduğu kadran dial i.
devlet dairelerinin ve ticari işletmelerin de çoğunun kapalı olduğu gün public holiday i.
portekiz'de yerel üslupla inşa edilmiş ve devletin sahibi olduğu otel pousada i.
dönem (bir dinin etkili olduğu) dispensation i.
kızılderililer tarafından zehirli olduğu rivayet edilen bir kertenkele galliwasp i.
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti shangri la i.
alçalma ile yükselmenin en az olduğu gelgit neap tide i.
içki satışının serbest olduğu saatler permitted hours i.
nüfusa kayıtlı olduğu il registered province i.
güney amerika'da hazinelerle dolu olduğu söylentisi bulunan efsanevi şehir el dorado i.
bankanın açık olduğu gün bank working day i.
roma'nın üzerine kurulu olduğu yedi tepeden biri aventine i.
normal sayfa boyutundan büyük olduğu için katlanan sayfa gatefold i.
oyuncuların çıplak olduğu film nudie i.
ait olduğu makam the position where one belongs to i.
hastalıkların sınıflandırılmış olduğu liste nosology i.
bir kimsenin kanunen bakmakla yükümlü olduğu kimseye bakmaması nonsupport i.
kim olduğu bilinmeyen incog i.
yenilginin kaçınılmaz olduğu mücadele losing battle i.
insanların birbiriyle yarış içerisinde olduğu mücadele ortamı rat race i.
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı open house i.
sahip olduğu durum çizgisi condition line i.
bir insanın hakkında güçlü duygulara sahip olduğu ve konuşmaya bayıldığı konu hobby-horse i.
hangi seçeneğin daha iyi olduğu hiç belli olmayan bir durum toss-up i.
yetkili olmayanların girmelerinin yasak olduğu alan no-go area i.
trafiğin en yoğun olduğu saatler rush hour i.
rüyada olduğu gibi bir dizi tutarsız hayal phantasmagoria i.
eski ve bakımsız binaların yoğun olduğu semt veya bölge tenement district i.
mezun olduğu tarih date of graduation i.
mezun olduğu tarih graduation date i.
emzirici hayvanların çok yavrusu olduğu durumlarda tüm yavruların emzirilmesini mümkün kılmak üzere yavruları belirli bir sıraya göre meme uçlarına yerleştirme nurse sow i.
japon anime ve mangalarında hikayenin merkezindeki karakterin dişi olduğu ve etrafında birden fazla erkek karakterin bulunduğu tür reverse harem i.
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran ve soğuk havanın egemen olduğu kuzey bölgesi rust belt i.
her şeyin kötü olduğu durum dystopia i.
gerçeklerin bire bir/olduğu gibi /aynen nakledilmesi recitation of facts i.
sıra sıra dükkanların olduğu sokak parade i.
atın dresajda olduğu yerde tırıs adım kararında hareket etmesi piaffe i.
olduğu gibi bare fact i.
fakirliğin yoğun olduğu bölge distressed area i.
(7-10 yaş grubu çocuklar için hazırlanmış) resimlerin az olduğu çocuk kitabı chapter book i.
oturma, çalışma, yemek, misafir odalarının ve mutfağın bir arada olduğu, yüksek tavanlı, büyük salon great room i.
kadınların egemen olduğu yönetim biçimi gynecocracy i.
bir kimsenin kanunen bakmakla yükümlü olduğu kimseye bakmaması non-support i.
sözün yazıya üstün olduğu fikri phonocentrism i.
new york'un manhattan bölgesinin kuzeydoğu bölümünde bulunan zenci nüfusun çoğunlukta olduğu bir bölge harlem i.
(kanada) eğitim kurumunda kolay olduğu düşünülen ders bird course i.
ritmik jimnastik, artistik jimnastik, amigo, dövüş sporları, break dans gibi enerjik ve ritmik tarz tekniklerinin bir arada olduğu sözsüz tiyatro oyunu flying i.
İingilizcenin resmî dil olduğu ülkelerin listesi list of countries where english is an official language i.
ingilizcenin resmi olduğu ülkeler listesi list of countries where english is an official language i.
ingilizcenin resmi olduğu ülkeler countries where English is an official language i.
(bir yerin) açık olduğu saatler opening hours i.
havanın neden olduğu olduğu renk atması/leke weather stain i.
revaçta olduğu dönem heyday i.
revaçta olduğu dönemler heyday i.
üzerinde muhalif tanımların olduğu kavram essentially contested concept i.
kontrolün onda olduğu kişi the man in charge i.
yönetimde kadınların hakim olduğu yapı petticoat government i.
bir müessesenin pişirmekte mahir olduğu yemek house specialty i.
her katmanın diğer katmanlardan bağımsız olduğu organizasyon stratarchy i.
tomrukların neden olduğu tıkanıklık log jam i.
ırklar arasındaki çatışmaların sebep olduğu sosyal ve politik sorun race problem i.
yaşlılığın getirmiş olduğu zayıflık caducity i.
kabile üyesi olduğu hükümetçe resmen tanınan kanada kızılderilileri listesi band list i.
bir yazara ait olduğu kanıtlanmış eserler canon i.
meksikalı çoban kulübelerinin olduğu köy rancheria i.
sıcaklık bakımından ne çok sıcak ne de çok soğuk olan, havanın değişken olduğu iklim kuşağı temperate i.
kumarhane ve otelin bir arada olduğu işletme casino-hotel i.
ait olduğu kişinin adını gösteren rozet rebus i.
(100 tanganın 1 tacikistan rublesine eşit olduğu) tacikistan'ın eski para birimi tanga i.
aniden yapılan geri hareketin neden olduğu darbe backslap i.
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli reel man i.
(eskiden avustralya ve yeni zelanda'da) sahil kurtarma ekibinde cankurtaranın yüzerken bağlı olduğu kemerin makarasını çalıştıran görevli reelman i.
londra'da yerel saatin geçerli olduğu eşgüdümlü evrensel saat dilimi utc (coordinated universal time) i.
yanlış olduğu aşikar olan tutum charade i.
balede hep aynı ayağın önde olduğu süzülme hareketi chassé i.
bir ülke içerisinde genellikle çoğunluğun mensup olduğu dini temsil eden bağımsız kilise national church i.
yay kirişinin takılı olduğu kertiğe bağlanan ucu noose i.
bir kişinin durumunun belirsiz, önemsiz veya tanımsız olduğu hal nether world i.
bir kişinin durumunun belirsiz, önemsiz veya tanımsız olduğu hal netherworld i.
yasak olduğu halde yere çöp atma tipping i.
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymama aliteracy i.
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan kimse aliterate i.
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan kimse aliterate person i.
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı ubiquitism i.
tek tip görüşün hakim olduğu, karşıt görüşlerin desteklenmeyip aşağılandığı kurum veya ortam echo chamber i.
dünya harikaları arasına girebilecek kadar muhteşem olduğu düşünülen şey the eighth wonder of the world i.
gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih fall equinox i.
gündüz ve gece süresinin eşit olduğu tarih september equinox i.
belirli bir grup mensubu kişilerin eşlerinin üye olduğu dernek auxiliary i.
belirli bir grup mensubu kişilerin akrabalarının üye olduğu dernek auxiliary i.
bir şeyin en geniş olduğu kısım beam i.
gereksiz gösterişin olduğu yer vanity fair i.
hareket ettirildiğinde üzerindeki resimlerin göz yanılmasına sebep olduğu bir silindirden oluşan oyuncak zootrope i.
sadece çocuklara uygun olduğu düşünülen şey kid stuff i.
bir kimsenin üstün olduğu alan kingdom i.
öncesindeki bir olayın neden olduğu durum upshot i.
fikrin taze olduğu dönem youth i.
kilise görevlisinin sahip olduğu mevki veya yetki alanı beadlery i.
tüm bireylerin eşit mükellef olduğu vergi chevage i.
zor veya argo sözcüklerin olduğu özel bir jargon jive i.
erişilmesi ve fethi zor olduğu için yasak şehir olarak bilinen, tibet budizmi'nin kutsal kenti lassa i.
başarmak için son çare olduğu düşünülen durum last chance saloon i.
nelson mandela'ya verilmiş, kökeni ait olduğu xhosa klanına dayanan bir saygı unvanı madiba [south africa] i.
mandela'nın çok ırklı güney afrika'nın ilk başkanı olduğu 1994 yılı civarında doğan nesil madiba generation [south africa] i.
abd'de ailelerin etrafında organize olan ve sicilya mafyası ile ilişkili olduğu düşünülen suç örgütü maffia i.
otomatik dolumlu sobada olduğu gibi, ateşi kendi kendini besleyen bir yakıt haznesine sahip ocak magazine stove i.
magdalalı meryem'in memleketi olduğu düşünülen, taberiye gölü'nün batısında bulunan eski bir filistin kenti magdala i.
modern cadılık inancında ve diğer birtakım dinlerde kişisel dönüşüme veya dışsal değişime sebep olduğu düşünülen faaliyet magick i.
(sözcük oyununda olduğu gibi) bir kelimenin anlamının bilerek çarpıtılması verbicide i.
temanın veya konunun geliştirilmekte olduğu katman vesture i.
ahlak dışı olduğu için kanunen yasaklanmış eylem vice crime i.
ikinci dünya savaşı'nda japonya'nın teslim olduğu gün v-j day i.
para babalarının sahip olduğu güç ve etki big bucks i.
içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist black book i.
özel ticari tekliflerin geçersiz olduğu bir süre blackout i.
antrenman maçının tersine rekabetin ön planda olduğu oyun matchplay i.
eski askerlerin bağlı olduğu ulusal askeri kurum legion i.
halkalarla yapılan vücudun yatay pozisyonda olduğu bir hareket lever hang i.
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse whited sepulcher i.
kötü niyetli olduğu halde dıştan erdemli gibi görünen kimse whited sepulchre i.
yeterli olduğu düşünülen düzenleme whiz i.
yeterli olduğu düşünülen düzenleme whizz i.
bir görevlini yetkili olduğu uzmanlık alanı march i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin i.
kadınlara özgü olduğu düşünülen özelliklere sahip kimse woman i.
kadınlara uygun olduğu düşünülen nitelikler womanhood i.
(salon, yol) görmenin veya duymanın zor veya imkansız olduğu yer blind spot i.
uyumsuz gibi görünen başka bir unsurla bağlantılı olduğu düşünülen şey blood brother i.
insan ve diğer memelilerde görülen, kemiklerin birbiriyle kaynaşık olduğu üst çene maxillae i.
doğaüstü dünyanın gerçek olduğu yanılsamasını yaratan büyük güç maya i.
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması maya i.
kişinin alışkın olduğu faaliyet veya alan medium i.
genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı memoir i.
meskit ağaçlarının yoğun olduğu bölge mesquite i.
ingiltere'nin yüksek mahkemelerinin eskiden açık olduğu 2 kasım ile 25 kasım arasındaki dönem michaelmas term i.
mikronezya adalarında yaşayan insanların dahil olduğu koyu bir ırk micronesians i.
evrenin merkezinde olduğu düşünülen dünya middle-earth i.
(deride, kumaşta, kağıtta) parazit mantarların neden olduğu renk değişikliği mildew i.
umutsuz veya anlamsız olduğu için vazgeçilen kimse veya şey write-off i.
suçlu veya şüphelinin önden, profilden ve arkadan görünümünün olduğu fotoğraf headshot i.
güneş ışığının uyaran olduğu fototaksis heliotaxis i.
acı ve kargaşanın olduğu yer hellhole i.
tüm kelimelerinin ilk harflerinin büyük harf olduğu metin proper case i.
eşlerden birinin homoseksüel diğerinin heteroseksüel olduğu evlilik brokeback marriage i.
üst bacak ve kalçaların en geniş olduğu kısım hip i.
ucuz mekanların olduğu semt honkytonk i.
ucuz mekanların olduğu semt honky-tonk i.
adımların diğer hareketlerden daha önemli olduğu dans hoofing i.
insanların dahil olduğu süreç human process i.
daha önce görülmemiş olup var olduğu varsayılan yaratık hypothetical creature i.
olduğu gibi gösteren şey mirror i.
bir kadının evlenmemiş olduğu dönem misshood i.
nerede olduğu bilinmeyen ve aranmakta olan kimse missing person i.
diğerleri üzerinde hakimiyeti olduğu düşünülen ülke veya devlet mistress i.
paspasta bezin bağlı olduğu baş kısmı mophead i.
(kılıç kullanırken olduğu gibi) elin arkası ile gerçekleştirilen vuruş veya temas reverse [obsolete] i.
içinde mağazaların olduğu genellikle cam tavanlı geçit veya kapalı alan galleria i.
tiyatroda en ucuz koltukların olduğu üst platform gallery i.
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç lorraine cross i.
sahip olduğu dikey çubuğun orta noktasının üzerinde ve altında olmak üzere iki adet enine çubuk içeren haç cross of lorraine i.
(eskrimde olduğu gibi) ileri doğru ani hamle lunger i.
misyalıların konuştuğu, frigce'ye yakın olduğu düşünülen dil mysian i.
doğru bir çözümü olduğu söylenen kafa karıştırıcı sorun mystifier i.
yakmanın neden olduğu etki burning i.
yerleşimin az olduğu bölge bush i.
(özellikle yeni zelanda, avustralya, afrika ve kanada'da) yerleşimin az olduğu bölge bush i.
sahip olduğu arazideki hayvanların avlanmasına izin vermeyen arazi sahibi game preserver i.
amacın kaybetmek olduğu oyun giveaway i.
yoğun kamu denetiminin olduğu yer veya durum glasshouse i.
doğaüstü uygulamalarda yetkin olduğu düşünülen kimse occultist i.
(atı dehlerken olduğu gibi) dudakları kullanarak çıkarılan cıvıltı benzeri bir ses chirrup i.
ödülün kızarmış piliç olduğu çekiliş chook raffle i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decolorizer [uk] i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decoloriser [uk] i.
harika olduğu düşünülen kimse deity i.
(birini/bir şeyi) kötü olduğu gerekçesiyle eleştirme denunciation i.
yüksek bir sosyal statüye ve ayrıcalıklara sahip olduğu düşünülen kimse desirable i.
söylemdeki cümlelerin olduğu gibi aktarılması direct quotation i.
yerçekiminin dengeleyici kuvvet olduğu atmosfer gibi bir sıvıda oluşan dalga gravity wave i.
belirli bir alanda engin veya değerli tecrübeleri olduğu düşünülen kimse graybeard i.
sinyal dışındaki bir kaynağın neden olduğu yüksek sesli gürültü ground noise i.
şövalyenin kalkanının asılı olduğu ilave deri kayış guige i.
yalnızca telefonla çağırıldığında müşteri taşıma yetkisi olduğu halde yoldan da müşteri alan taksi gypsy i.
yalnızca telefonla çağırıldığında müşteri taşıma yetkisi olduğu halde yoldan da müşteri alan taksi gypsy cab i.
amerika'da geleneksel değerlerin baskın olduğu merkezi coğrafi bölge heartland i.
bir veya daha fazla oyuncunun diğer oyuncuları öldürmekle görevli olduğu ve karşılığında geri kalan oyuncuların katilleri bulmaya çalıştığı oyun murder mystery i.
faaliyetin düşük olduğu yıl off year i.
üretimin düşük olduğu yıl off year i.
kurumun isteyen herkesin incelemesine açık olduğu etkinlik open day i.
ne olduğu belirsiz yığın veya grup rummage i.
ait olduğu çağın öncüsü avant-garde i.
hristiyanların yoğun olduğu toplum christian-intensive society i.
Müslümanların yoğun olduğu toplum muslim-intensive society i.
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi immanency i.
sadece bir ebeveynin ortak olduğu erkek kardeş half-brother i.
sadece bir ebeveynin ortak olduğu kız kardeş half-sister i.
içerisinde bulunduğumuz evrenin güçlü bir uzaylı bilgisayarının içerisinde bir simülasyon olduğu inancı alientology i.
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu compound i.
erkeğin sosyal ve ekonomik olarak baskın olduğu ilişki concubine i.
evrenin canlı olduğu teorisi cosmozoism i.
kasabadaki soyluların ad ve adreslerinin olduğu rehber court guide i.
kadının üstte olduğu seks pozisyonu cowgirl i.
yakın olduğu biriyle ilişkisini kesen kimse cutter i.
birden fazla kimsenin pay sahibi olduğu mera dole meadow i.
(el ile muayenede olduğu gibi) kitle, sertlik tespit eden bir cihaz palpator i.
papanın yönetici olduğu dönem papacy i.
(roma katolik kilisesinde) papanın mutlak lider olduğu yönetim sistemi papacy i.
çok sayıda şeytanın var olduğu inancı polydiabolism i.
isa'nın bedeni ve kanının komünyondaki ekmek ve şarabın özüyle aynı anda var olduğu öğretisini benimsemiş kimse consubstantialist i.
sözleşme taraflarından birinin, sözleşmenin gereğini belirtilen şekilde yerine getirememesi durumunda diğerine ödemek zorunda olduğu para miktarı contingency i.
(özellikle düşük kaliteli veya değersiz olduğu için) kabul edilmeyen şey cull i.
özellikle ticaret ve seyahat yasaklarının neden olduğu iletişim veya bilgi paylaşımı engeli curtain i.
tüm maddelerde bilinç olduğu inancı panaesthetism [obsolete] i.
fiyatların en yüksek olduğu dönem peak i.
talebin en yoğun olduğu zaman peak i.
pedalın bağlı olduğu tuş pedal i.
bir şeyin kaderinin bağlı olduğu kimse pivot i.
kurumun sahip olduğu fiziksel ekipman plant i.
ait olduğu şeyden kopan büyük parça dawd i.
sahip olduğu kelimelerin her zamanki veya gerçek anlamlarının kullanılmayıp benzetme, metafor veya kişileştirme içeren ifade figure of speech i.
pusulada yönlerin işaretli olduğu kısım fly i.
(lacancı psikanalizde) öznenin bakma arzusu ile birine bakılabileceğine dair sahip olduğu bilinci arasındaki ilişki gaze i.
eski moda veya sıkıcı olduğu düşünülen konularla meşgul olma geekism i.
her bir parçasının hem bir araç hem de amaç olduğu bir varlık organism i.
kendi kilisesi ve cemaati olan bir bölgedeki doğumların, vaftiz törenlerinin, evliliklerin ve ölümlerin kayıtlı olduğu kitap parish register i.
dinin dogmatik inançtan ziyade insan ahlakına dayandığı ve bu nedenle geliştirilebilir olduğu düşüncesi perfectibility i.
odaya verilen havanın atmosfer basıncından daha yüksek basınçlı olduğu iklimlendirme sistemi plenum system i.
hominidlerin atası olduğu düşünülen nesli tükenmiş form prehominid i.
(ses üretiminde) dinleyiciye orijinal ses kaynağı ile aynı odada olduğu yanılsamasını verme presence i.
erişimin kısıtlı olduğu etkinlik preserve i.
toplumun ilgisinin üzerinde olduğu kimse public figure i.
taksonomik adın bağlı olduğu canlıya ilişkin bilgi materyali ile birlikte teknik dergilerde basımı publication i.
kırılma anının yakın olduğu durum scale i.
denizin sebep olduğu değişim sea change i.
bireyin sahip olduğu azim self-mettle i.
oksijen atomunun bir hidrojen ve bir döteryuma bağlı olduğu ağır su türü semiheavy water i.
olağanüstü becerileri olduğu söylenen kimse sensitive i.
peter lombard'ın 12. yüzyılda yazmış olduğu teoloji kitabı üzerine ders notları okuyup yorumda bulunan kimse sententiarist i.
peter lombard'ın 12. yüzyılda yazmış olduğu teoloji kitabı üzerine ders notları okuyup yorumda bulunan kimse sententiary i.
duygunun sebep olduğu tutum, düşünce veya yargı sentiment i.
vatandan uzakta görev yapan askerin bakmakla yükümlü olduğu kişilere düzenli olarak ödenen para separation allowance i.
bir sınırın bağlı olduğu ülke shore i.
bir sınırın bağlı olduğu bölge shore i.
felaket habercisi olduğu düşünülen hayalet tazı shuck [dialect] [uk] i.
nesnelerin üzerine basılan işaretlerin o nesnelerin karakter veya niteliklerinin göstergesi olduğu inancına sahip kimse signaturist i.
sessizliğin hakim olduğu zaman aralığı silent [obsolete] i.
atının ait olduğu ahırı temsil eden renklerde üretilmiş jokey kıyafeti silks i.
taşıyıcının, yer olduğu takdirde yolcuyu taşımayı kabul etmesi subject to load (sublo) i.
ait olduğu zümrenin yüz karası slander [obsolete] i.
havanın açık olduğu aralık slatch i.
içinde zehir olduğu için kırılan kap poison cup i.
jeolojik geçmişin her noktada yaklaşık aynı olduğu bölge province i.
kol ve bacakların kısa olduğu şişmanca vücut yapısı pyknic type i.
eriyen karların sebep olduğu taşkın snow flood i.
terimin uygulanabilir olduğu durumların toplamı sphere i.
(sahibinin aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olduğu araziye ait) mesken squarsonage [uk] i.
tek parametrenin işlemci adresleri olduğu bir alt program türü static routine i.
gelgitin en hızlı olduğu evre strength i.
vassalın kral veya lorduna borçlu olduğu (davette, sarayda) hazır bulunma yükümlülüğü suit i.
(malezya'da) çin menşeli gıdaların ağırlıkta olduğu şarküteri sundry shop i.
güneşin bol olduğu yer sunland i.
(bulanık küme teorisi) elemanların belirli bir bulanık kümeye kısmen dahil olduğu küme support i.
kefilin kefil olduğu mahkumu adalete teslim etmesi durumu surrender i.
olduğu gibi bırakmak leave alone f.
olduğu yerde saymak make no headway f.
uyruğunda olduğu ülkeye geri göndermek repatriate f.
uzakta olduğu için işitememek be out of earshot f.
prensiplerine aykırı olduğu için reddetmek refuse on principle f.
olduğu gibi bırakmak let alone f.
olduğu gibi kalmak remain f.
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak face the issue f.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximize f.
yakın olduğu için işitebilmek be within earshot f.
çalışmamak (tatilde olduğu için) be off f.
uygun bir aday olduğu söylenmek (belirli bir yere) be ticketed for f.
olduğu yerde saymak come to a deadlock f.
biri eskiden sahip olduğu para ve prestijini kaybetmek come down in the world f.
olduğu gibi kabul etmek accept as is f.
ait olduğu yere geri bırakmak replace f.
ait olduğu yere geri bırakmak put something back where it belongs f.
olduğu söylenmek be reputed to be f.
olduğu sanılmak be reputed to be f.
bir kaplama filmi veya tabakayı sıyırarak veya kavlatarak yapışık olduğu yüzeyden ayırmak peel away f.
(işleri) olduğu gibi bırakmak leave things as they are f.
kayıp olduğu bildirilmek be reported missing f.
dünyayı olduğu gibi kabullenmek accept the world the way it is f.
konuyu olduğu gibi değil göründüğü gibi ele almak take matters at face value f.
olduğu ortaya çıkmak turn out to be f.
mümkün olduğu kadar büyütmek maximise f.
olduğu gibi kalmak remain f.
olduğu ortaya çıkmak turn up f.
ait olduğu yüzyıldan çıkarmak uncentury f.
gömülü olduğu yerden çıkarmak ungrave f.
(tırmıkla olduğu gibi) ayırmak harrow f.
olduğu gibi kalmak haunt [rare] f.
ay'da veya kütle çekimin düşük olduğu başka bir yüzeyde yürüyormuşçasına sekerek yürümek moonwalk f.
olduğu gibi sürmek ride f.
olduğu ortaya çıkmak go f.
(zamanı geçmiş bir fikri, kurumu) işlevsiz olduğu halde muhafaza etmek mummify f.
değerlendirme tablosunda olduğu gibi düzenlemek rubricate f.
bir şeyi ait olduğu yere getirmek bring (something) where it belongs f.
olduğu ortaya çıkmak come f.
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması draw f.
mensup olduğu gruptan biriyle evlenmek inmarry f.
(hayvan) bağlı olduğu şeyden kurtulmak slip f.
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak flash f.
(felsefi, sanatsal, bilimsel akımlar) en etkili olduğu dönemi yaşamak flourish f.
olduğu yerde kalmak sit f.
(hayvanın) hareketini bağlı olduğu sabit nokta etrafına dolayarak frenlemek snub f.
eski olduğu için reddetmek superannuate f.
ne olduğu belirsiz nondescript s.
yaranın sebep olduğu traumatic s.
var olduğu bilinmeyen unsuspected s.
gerçek hayatta olduğu gibi true to life s.
ne olduğu belirsiz ambiguous s.
için olduğu gibi as in the case of s.
uydurma olduğu belli flimsy s.
amiplerin neden olduğu amebic s.
amiplerin neden olduğu amoebic s.
ne olduğu saptanamamış unidentified s.
yanlış olduğu ispatlanmış disproven s.
... olduğu derhal anlaşılabilen instantly recognisable as s.
uyuşturucunun yoğun olduğu (bölge) drug-infested s.
bir kilise ve papazının sorumlu olduğu mahalleye veya semte ait parochial s.
kim olduğu belirsiz faceless s.
öyle olduğu sanılan putative s.
kilisede olduğu gibi churchy s.
medyanın dahil olduğu media-involved s.
birçok yılda olduğu gibi as in most years s.
gebeliğin son dönemlerini ve doğumun olduğu zamanı kapsayan (dönem) perinatal s.
savaşta kullanılmak suretiyle güvenilir ve etkili olduğu gösterilmiş battle tested s.
teknolojinin hakim olduğu technology-dominated s.
köleliğin yasak olduğu non-slave s.
köleliğin yasak olduğu nonslaveholding s.
daha önce başka birinin sahip olduğu fakat halen iyi durumda olan ürün nearly-new s.
üçüncü tarafın dahil olduğu third-party s.
alışverişin yoğun olduğu trading s.
imkanı olduğu halde okumayan aliterate s.
okuma yazması olduğu halde okumaya ilgi duymayan aliterate s.
yaptığı şeyin yanlış olduğu söylenmemiş unadmonished s.
az kişinin olduğu underpeopled s.
(suç) ilişiği olduğu gösterilmemiş unimplicate s.
olduğu yer saptanmamış unlocated s.
yanlış olduğu kanıtlanmamış unrefuted s.
(küfürlü veya ahlaksızca olduğu için) tekrar edilemez unrepeatable s.
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu blanket s.
olayları olduğu gibi kabul eden blissful s.
ürünün bitmekte olduğu izlenimi uyandırarak satışını teşvik eden block-busting s.
gökyüzünün bulutsuz olduğu blue-sky s.
gökyüzünün bulutsuz olduğu blue-skied s.
onun bilgisinin olduğu her s.
ne olduğu belirsiz borax s.
(yüzeye boya damlatmada olduğu gibi) çok renkli bir dekoratif etkiye sahip olan broken s.
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin humanitarian s.
birbirine muhalif tarafların ikisinin de zararda olduğu duruma ait veya ilişkin lose-lose s.
genin neden olduğu genal s.
kuruluşun üyelerinin ortak karlarının, faydalarının, masraflarının ve sorumluluklarının olduğu (plan) mutual s.
gösterişçi olduğu için rahatsız eden obnoxious s.
olduğu gibi grounded s.
çarpıp kaçan sürücünün sebep olduğu (kaza) hit-and-run s.
işlerin kesat olduğu zamanla ilgili off-season s.
işlerin kesat olduğu zamanda gerçekleşen off-season s.
piyasanın durgun olduğu zaman kullanılan hizmetlere ait veya ilgili off-peak s.
frekansın az olduğu zamanki off-peak s.
talebin az olduğu zamanki off-peak s.
yoğunluğun az olduğu zamanki off-peak s.
kullanımın az olduğu zamanki off-peak s.
işlerin kesat olduğu zamanki off-peak s.
mümkün olduğu düşünülen on [uk] s.
(suçlayıcı tavır ile) dahil olduğu söylenen implicated s.
komanın neden olduğu comatic s.
eklenmiş olduğu konuyla ilgili açıklama, ilave bilgi ve tavsiye içeren covering s.
trafiğin az olduğu down s.
(kağıt) pürüzsüz olduğu halde parlaklığı düşük dull s.
büyünün neden olduğu fascinous s.
olduğu gibi plain s.
olduğu gibi yansıtan portrait s.
mensural notasyonda belirli uzunluklardaki müzik notalarının bir sonraki nota değerinin iki yerine üçe eşit olduğu tempus veya prolasyona ait ya da ilgili perfect s.
(hayvan) insanların atası olduğu düşünülen prehuman s.
kişinin kendinin sebep olduğu self-originating s.
kişinin kendinin sebep olduğu self-paced s.
ait olduğu yapı ile aynı olan self-similar s.
havanın güzel olduğu sunshine s.
olduğu söylenen rumoured s.
adet olduğu üzere as is the custom zf.
öyle olduğu halde bile ever at that zf.
olduğu gibi warts and all zf.
vakti olduğu zaman at one's leisure zf.
ziyan olduğu takdirde sizin hesabınıza at your risk zf.
olduğu gibi at that zf.
öyle olduğu halde, bile ever at that zf.
olduğu gibi as so zf.
ihtiyaç olduğu kadar as needed zf.
olduğu gibi much the same zf.
öyle olduğu halde even now zf.
her zaman olduğu gibi as usual zf.
mümkün olduğu kadar all the way zf.
mümkün olduğu kadar çok as much as possible zf.
söylenmiş olduğu üzere as already implied zf.
mümkün olduğu kadar yakın as near as possible zf.
olduğu kadar as far as zf.
mümkün olduğu kadar erken as early as possible zf.
özünde olduğu gibi quintessentially zf.
her yıl olduğu gibi like every year zf.
her sene olduğu gibi like every year zf.
her yıl olduğu gibi just like every year zf.
her sene olduğu gibi just like every year zf.
olduğu haliyle as are zf.
olduğu gibi as are zf.
mümkün olduğu kadar fazla as much as possible zf.
mümkün olduğu kadar çabuk as soon as possible zf.
önceden olduğu gibi same as before zf.
eskiden olduğu gibi same as before zf.
geçerli olduğu gibi as applicable zf.
uygulanabilir olduğu üzere as applicable zf.
geçerli olduğu üzere as applicable zf.
uygun olduğu üzere as applicable zf.
uygulanabilir olduğu gibi as applicable zf.
uygun olduğu gibi as applicable zf.
mümkün olduğu yerde where possible zf.
-de olduğu gibi as is the case with zf.
ait olduğu yerde in situ zf.
olduğu yerde in situ zf.
bunlar olduğu sırada in the meantime zf.
halihazırda belirtilmiş olduğu üzere as already implied zf.
her zaman olduğu gibi as things run zf.
mümkün olduğu kadar ever zf.
olduğu halde much as/though zf.
bilerek olduğu halde kazara yapmış gibi göstererek on purpose zf.
… olduğu an soon at zf.
olduğu gibi square zf.
ait olduğu yerde in-situ zf.
-nın olduğu yere over zf.
ait olduğu yerde situ zf.
için olduğu gibi as for ed.
de olduğu gibi such in ed.
olduğu takdirde in case of ed.
olduğu takdirde in the event of ed.
olduğu halde despite ed.
olduğu halde in spite of ed.
olduğu halde notwithstanding ed.
-de olduğu gibi as such in ed.
-de olduğu gibi in common with ed.
-da olduğu gibi as in ed.
...-da olduğu gibi as with ... ed.
olduğu halde malgrado ed.
olduğu halde by [scotland] ed.
olduğu takdirde in case ed.
olduğu halde over ed.
olduğu takdirde in case that bağ.
olduğu zaman everytime bağ.
olduğu gibi as well as bağ.
olduğu anda just as bağ.
(mümkün olduğu) halde when bağ.
mümkün olduğu kadar çabuk as soon as bağ.