Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
olduğu yerde
"olduğu yerde"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 3 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
olduğu yerde
in situ
zf.
Phrases
2
İfadeler
olduğu yerde
on the very spot
expr.
Medical
3
Medikal
olduğu yerde
in situ
zf.
"olduğu yerde"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 58 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
suç anında başka yerde olduğu iddiası
alibi
i.
2
Genel
tibet'te bir yerde olduğu varsayılan hayali yeryüzü cenneti
shangri la
i.
3
Genel
atın dresajda olduğu yerde tırıs adım kararında hareket etmesi
piaffe
i.
4
Genel
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı
ubiquitism
i.
5
Genel
tanrının her zaman ve her yerde olduğu ilkesi
immanency
i.
6
Genel
olduğu yerde saymak
make no headway
f.
7
Genel
olduğu yerde saymak
come to a deadlock
f.
8
Genel
(sıcak gaz) akımın olduğu bir yerde cereyan oluşması
draw
f.
9
Genel
olduğu yerde kalmak
sit
f.
10
Genel
mümkün olduğu yerde
where possible
zf.
11
Genel
ait olduğu yerde
in situ
zf.
12
Genel
ait olduğu yerde
in-situ
zf.
13
Genel
ait olduğu yerde
situ
zf.
Phrasals
14
Öbek Fiiller
olumsuz hava koşulları olduğu yerde kalmasına neden olmak
weather in
f.
Phrases
15
İfadeler
alakalı olduğu yerde
where relevant
expr.
16
İfadeler
bulunduğu/hazır olduğu yerde
where available
expr.
17
İfadeler
ilgili olduğu yerde
where relevant
expr.
18
İfadeler
müsait olduğu bir zamanda/yerde
at somebody's convenience
expr.
Colloquial
19
Konuşma Dili
olduğu yerde kalmak
freeze
f.
20
Konuşma Dili
herkes olduğu yerde kalsın!
everybody be cool!
expr.
21
Konuşma Dili
görmemenin imkansız olduğu bir yerde
there for everyone to see
expr.
Idioms
22
Deyim
olduğu yerde sayma
holding pattern
i.
23
Deyim
(asker) olduğu yerde ilerlemeksizin uygun adım atmak
mark time
f.
24
Deyim
olduğu yerde saymak
run in place
f.
25
Deyim
olduğu yerde dondurmak
stop/halt/freeze in your tracks
f.
26
Deyim
bulunduğu/olduğu yerde yaşlanmak
age in place
f.
27
Deyim
bulunduğu/olduğu yerde yaşlanmak
be aging in place
f.
28
Deyim
bulunduğu/olduğu yerde yaşlanmak
age in place
f.
29
Deyim
bulunduğu/olduğu yerde yaşlanmak
be aging in place
f.
30
Deyim
(birini) olduğu yerde dondurmak
stop (one) cold
f.
31
Deyim
(bir şeyi) olduğu yerde dondurmak
stop (someone or something) (dead) in its tracks
f.
32
Deyim
(birini) olduğu yerde dondurmak
stop (someone or something) (dead) in one's tracks
f.
33
Deyim
(birini) olduğu yerde dondurmak
stop (someone) dead
f.
34
Deyim
olduğu yerde (çakılıp/donup kalmış)
dead in (someone's or something's) tracks
s.
35
Deyim
olduğu yerde (çakılıp/donup kalmış)
dead in one's tracks
s.
36
Deyim
olduğu yerde donakalmış
riveted to the spot
s.
37
Deyim
kedi gibi olduğu yerde sıçrayarak hızla
like a scalded cat [uk]
zf.
38
Deyim
horozun çok olduğu yerde sabah erken olur
too many cooks spoil the broth
expr.
39
Deyim
aşina olduğu yerde
on one's home ground
expr.
40
Deyim
yerleşik/yerlisi olduğu yerde
on one's home ground
expr.
41
Deyim
asıl işin/hareketin olduğu yerde
on the ground
expr.
42
Deyim
olduğu yerde sayar durumda
in a holding pattern
expr.
43
Deyim
uzman/iyi/yetenekli olduğu yerde/alanda
in (one's) element
expr.
44
Deyim
uzman/iyi/yetenekli olduğu yerde/alanda
in one's element
expr.
45
Deyim
uzman/iyi/yetenekli olduğu yerde/alanda
in your element
expr.
46
Deyim
aşina olduğu yerde
on (your) home ground
expr.
47
Deyim
yerleşik/yerlisi olduğu yerde
on (your) home ground
expr.
Speaking
48
Konuşma
paranın olduğu yerde de rekabet vardır
where there's money there's competition
expr.
Petrol
49
Petrol
verimsiz olduğu düşünülen bir yerde arama yapmak (petrol , altın, maden)
wildcat
f.
Medical
50
Medikal
darbenin olduğu yerde meydana gelen kırık
direct fracture
i.
51
Medikal
olduğu yerde duran
in situ
s.
Botanic
52
Botanik
çiçeklerin bir yerde toplanıp tamamen veya neredeyse uzantısız olduğu çiçeklenme türüne ilişkin
condensed
s.
Religious
53
Dini
isa'nın her an her yerde var olduğu inancı ile ilgili
ubiquitarian
s.
54
Dini
isa'nın her an her yerde var olduğu inancında
ubiquitarian
s.
55
Dini
sunağın olduğu yerde
altarwise
zf.
Environment
56
Çevre
(ücra bir yerde olduğu için) çıkarılması zor doğalgaz
stranded natural gas
i.
57
Çevre
daha önceden var olduğu bilinmeyen bir yerde ortaya çıkan canlı
immigrant
i.
Military
58
Askeri
olduğu yerde saymak
mark time
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of olduğu yerde
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy