act - Türkçe İngilizce Sözlük

act

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

"act" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 114 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
act i. eylem
That seems sensible and would make our acts much more comprehensible to the public.
Bu mantıklı görünüyor ve eylemlerimizi kamuoyu için çok daha anlaşılır hale getirecektir.

More Sentences
act i. yasa
The UK Government, for example, recently introduced a human rights act.
Örneğin Birleşik Krallık Hükümeti kısa bir süre önce bir insan hakları yasası çıkarmıştır.

More Sentences
act f. davranmak
He acted disloyally in supporting a unilateral, immoral and illegal attack.
Tek taraflı, ahlaksız ve yasadışı bir saldırıyı destekleyerek sadakatsiz davrandı.

More Sentences
act f. hareket etmek
It is important to act speedily.
Hızlı hareket etmek önemlidir.

More Sentences
General
act i. rol
Stop putting on an act.
Rol kesmeyi bırak.

More Sentences
act i. hareket
Her acts of kindness made her popular among the elderly.
İyiliksever hareketleri onu yaşlılar arasında çok sevilen biri yapıyordu.

More Sentences
act i. rol yapma
It's time to act now.
Şimdi rol yapma zamanı.

More Sentences
act i. davranış
Would that not be an act of good faith with the ACP?
Bu ACP'ye karşı iyi niyetli bir davranış olmaz mı?

More Sentences
act i. numara
Dan didn't even act sick.
Dan hasta numarası bile yapmadı.

More Sentences
act i. kanun
Only 15 Foreign Nationals have so far been detained under this Act.
Şu ana kadar sadece 15 Yabancı Uyruklu bu Kanun kapsamında gözaltına alınmıştır.

More Sentences
act i.
I caught her in the act.
Onu üstünde yakaladım.

More Sentences
act i. faaliyet
The Court of Justice is to monitor the legality of the legislative acts.
Adalet Divanı ise yasama faaliyetlerinin hukuka uygunluğunu denetlemekle görevlidir.

More Sentences
act f. oynamak
She acted in a play for the first time.
O, ilk kez bir oyunda oynadı.

More Sentences
act f. görevini yapmak
With regard to human resources management in the EU the Members of the Commission act as both prosecutors and judges.
AB'de insan kaynakları yönetimi ile ilgili olarak Komisyon Üyeleri hem savcı hem de yargıç olarak görev yapmaktadır.

More Sentences
act f. etki etmek
Does the medicine act quickly?
İlaç çabuk mu etki ediyor?

More Sentences
act f. yapmak
The Ombudsman is there, as we all know, to act as the arbiter in a fair and objective way.
Ombudsman, hepimizin bildiği gibi, adil ve tarafsız bir şekilde hakemlik yapmak için vardır.

More Sentences
act f. numarası yapmak
Stop putting on an act.
Numara yapmayı bırakın.

More Sentences
act f. davranışta bulunmak
He does a kind act once a day.
Günde bir kez iyi bir davranışta bulunur.

More Sentences
act f. harekete geçmek
This, too, is a matter for the individual countries to act on.
Bu da tek tek ülkelerin harekete geçmesi gereken bir konudur.

More Sentences
act f. rolünü oynamak
Through the system of frontloading, businesses have acted as an incentive for the rapid take-up of the single currency.
Ön yükleme sistemi sayesinde işletmeler, ortak para biriminin hızla benimsenmesi için teşvik edici bir rol oynamıştır.

More Sentences
act f. rol oynamak
We know that it is a very small one, but it acts big.
Çok küçük olduğunu biliyoruz ama büyük bir rol oynuyor.

More Sentences
act f. rol almak
She acted in the play.
Oyunda rol aldı.

More Sentences
act f. davranmak
In this respect, we must make an effort to act as responsibly as possible.
Bu açıdan, mümkün olduğunca sorumlu davranmak için çaba sarf etmeliyiz.

More Sentences
act f. faaliyet göstermek
At the moment, dealers can only act for one manufacturer.
Şu anda, bayiler yalnızca bir üretici için faaliyet gösterebilmektedir.

More Sentences
act f. (kafa/idrak vb) çalışmak
Tom appointed Mary to act as his assistant.
Tom Mary'yi onun asistanı olarak çalışması için atadı.

More Sentences
act f. görevini yerine getirmek
Meeting in public when the Council acts in its legislative capacity is one of them.
Konseyin yasama görevini yerine getirirken halka açık olarak toplanması da bunlardan biridir.

More Sentences
Trade/Economic
act i. kanun
That is why it is time to establish a legislative act in accordance with our objective of building the internal market.
Bu nedenle iç pazar oluşturma hedefimiz doğrultusunda bir yasama kanunu oluşturmanın zamanı gelmiştir.

More Sentences
Law
act i. eylem
Enlargement is, then, not a charitable act or a work of mercy.
O halde genişleme hayırsever bir eylem ya da bir merhamet işi değildir.

More Sentences
act i. hareket
President Cox has rightly insisted on the need to act effectively with due haste.
Başkan Cox haklı olarak, gereken süratle ve etkili bir şekilde harekete geçilmesi gerektiği konusunda ısrar etmiştir.

More Sentences
act i. kanun
Under the CBT Act, most policy decisions on monetary matters are taken by the government or jointly with the government.
TCMB kanunu çerçevesinde, parasal konularda politik kararların çoğu hükümet tarafından veya hükümetle birlikte alınır.

More Sentences
act i. yasa
We are looking into the request to review the Works Councils Act.
İşçi Konseyleri Yasasının gözden geçirilmesi talebini inceliyoruz.

More Sentences
act f. hareket etmek
When the refugees began streaming in, the EU acted slowly and was completely powerless to act.
Mülteciler akın etmeye başladığında AB yavaş hareket etti ve harekete geçmek için tamamen güçsüzdü.

More Sentences
Politics
act i. eylem
Can someone tell me what these acts have to do with the fight against terrorism?
Birisi bana bu eylemlerin terörle mücadele ile ne ilgisi olduğunu söyleyebilir mi?

More Sentences
act i. hareket
There is a causal link and there is a need to act.
Nedensel bir bağlantı vardır ve harekete geçilmesi gerekmektedir.

More Sentences
act i. kanun
The necessary acts must be applied uniformly at both national and Agency level.
Gerekli kanunlar hem ulusal hem de Ajans düzeyinde aynı şekilde uygulanmalıdır.

More Sentences
act i. senet (devletlerarası ilişkilerde imzalanan bir antlaşma hükmü)
Declaration 35 annexed to the Final Act of the Treaty of Amsterdam serves a similar purpose.
Amsterdam Antlaşması Nihai Senedine ekli 35 sayılı Bildiri de benzer bir amaca hizmet etmektedir.

More Sentences
act i. yasa
We in this House often debate acts that are of fundamental importance to European integration.
Bu Mecliste sık sık Avrupa entegrasyonu için temel öneme sahip yasalar tartışılmaktadır.

More Sentences
Art
act i. perde
The play is in three acts.
Oyun üç perdeden oluşuyor.

More Sentences
Theatre
act i. oyun
The next act is worth sticking around for.
Bir sonraki oyun kalmaya değer.

More Sentences
act i. perde
The play is in three acts.
Oyun üç perdeliktir.

More Sentences
act f. rol yapmak
You need to act.
Rol yapmalısın.

More Sentences
act f. rol oynamak
He is acting like Nelson tonight.
O, bu gece Nelson rolü oynayacak.

More Sentences
General
act i. yapılmış bir şey
act i. fiil
act i. akt
act i. ameliye
act i. resmi yazı
act i. amel
act i. bir şeyi yapma işi
act i. sahne
act i. etkileme
act i. edim
act i. etki
act i. muamele
act i. gösteri grubu
act i. (oyunda) perde
act i.
act i. kayıt
act i. gösteri yapan grup
act i. gösteri grubu
act i. kısa gösteri
act i. ufak gösteri
act i. (tiyatro oyununda) bölüm
act i. tez/bitirme projesi savunmak
act i. yapmacık davranış
act i. yapmacık hareket
act i. gerçekleşme
act i. olma
act i. (oyun) perde
act i. gösteri
act i. sanatçı
act i. rol icabı hareket
act f. oynamak (rol)
act f. numara yapmak
act f. işlemek
act f. etkilemek
act f. yalandan yapmak
act f. tesir etmek
act f. (rol) oynamak
act f. davranış sergilemek
act f. etkimek
act f. -e etkimek
act f. etkisini göstermek
act f. temsil etmek
act f. sahnelenmeye uygun olmak
act f. sahnelenebilir olmak
act f. sahnelenmeye elverişli olmak
act f. karar verip harekete geçmek
act f. (davranmak) hareket etmek
act f. iş yapmak
act f. etkin olmak
act f. sonuç almak
act f. başarmak
act f. elde etmek
act f. yalancıktan yapmak
act f. gösteriş yapmak
act f. (öyleymiş gibi) davranmak
act f. mış gibi davranmak
act f. oyunculuk yapmak
Trade/Economic
act i. akit
act i.
act i. yasama kararı
Law
act i. fiil
act i. olay
act i. yasal eylem
Politics
act i. belge
act i. fiil
act i. işlem
Computer
act i. edim
Chemistry
act f. etkimek
Theatre
act i. bölüm
act i. fasıl
Slang
act i. ayak
act i. cinsel ilişki

"act" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
act up f. yaramazlık yapmak
Our teacher got mad at Tom because he was acting up in class.
Sınıfta yaramazlık yaptığı için öğretmenimiz Tom'a kızdı.

More Sentences
act up f. teklemek
The car is acting up again.
Araba yine tekliyor.

More Sentences
General
terrorist act i. terörist eylem
These terrorists acts were not carried out in the name of Islam.
Bu terörist eylemler İslam adına gerçekleştirilmemiştir.

More Sentences
act of violence i. şiddet eylemi
Many arbitrary acts of violence committed by the police against the indigenous communities go unpunished.
Polis tarafından yerli topluluklara karşı işlenen pek çok keyfi şiddet eylemi cezasız kalmaktadır.

More Sentences
act of terrorism i. terör eylemi
Thankfully, it was not an act of terrorism, although it was a truly horrific incident.
Neyse ki gerçekten korkunç bir olay olmasına rağmen bu bir terör eylemi değildi.

More Sentences
violent act i. şiddet eylemi
We condemn the attempt to find solutions by means of violent acts against the civilian population.
Sivil halka karşı şiddet eylemleri yoluyla çözüm bulma girişimlerini kınıyoruz.

More Sentences
act as f. gibi davranmak
We cannot allow him to act as judge and jury here.
Onun burada yargıç ve jüri gibi davranmasına izin veremeyiz.

More Sentences
act well f. iyi rol yapmak
Jane saw the students acting well on the stage.
Jane, öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.

More Sentences
act on f. etkilemek
Acids act on metals.
Asidler metalleri etkiler.

More Sentences
act as interpreter f. tercümanlık yapmak
I acted as interpreter at the meeting.
Toplantıda tercümanlık yaptım.

More Sentences
act in unison f. birlikte hareket etmek
We need to know what the basis for this legislation is so that we can act in unison here.
Burada birlikte hareket edebilmemiz için bu mevzuatın temelinin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor.

More Sentences
act weird f. tuhaf davranmak
You've been acting weird today.
Sen bugün tuhaf davranıyordun.

More Sentences
act quickly f. hızlı hareket etmek
The Commission has nonetheless said that it is prepared to act quickly.
Komisyon yine de hızlı hareket etmeye hazır olduğunu söyledi.

More Sentences
act as a f. görevi görmek
In addition, the agreements with the EU will act as an anchor.
Ayrıca AB ile yapılan anlaşmalar da bir çıpa görevi görecektir.

More Sentences
act independently f. bağımsız hareket etmek
External control should be exercised by a body acting independently of the Government.
Dışsal kontrol, hükümetten bağımsız hareket eden bir organ tarafından uygulanmalıdır.

More Sentences
act alone f. yalnız hareket etmek
Detectives believe Tom acted alone.
Dedektifler Tom'un yalnız hareket ettiğine inanıyorlardı.

More Sentences
act in concert f. birlikte hareket etmek
It will act in concert with the United States within NATO.
NATO içerisinde ABD ile birlikte hareket edecektir.

More Sentences
act strange f. garip davranmak
Sami started acting strange.
Sami garip davranmaya başladı.

More Sentences
act strange f. tuhaf davranmak
Tom is acting strange, isn't he?
Tom tuhaf davranıyor, değil mi?

More Sentences
act as f. sıfatıyla hareket etmek
Mike acted as chairperson of the meeting.
Mike toplantı başkanı sıfatıyla hareket etti.

More Sentences
act as if f. gibi davranmak
Can we seriously say that in this event the European Union must act as if nothing had happened?
Bu olayda Avrupa Birliği'nin hiçbir şey olmamış gibi davranması gerektiğini ciddi olarak söyleyebilir miyiz?

More Sentences
act as f. işlevi görmek
Secondly, they very often act as a perverse incentive.
İkinci olarak çoğu zaman ters bir teşvik işlevi görürler.

More Sentences
act immediately f. derhal harekete geçmek
With enlargement on our doorstep we must act immediately.
Genişleme kapımızdayken derhal harekete geçmeliyiz.

More Sentences
in the act zf. suçüstü
The police arrested the pickpocket in the act.
Polis yankesiciyi suçüstü yakaladı.

More Sentences
act irrationally zf. mantıksız davranmak
Mary was acting irrationally.
Mary mantıksız davranıyordu.

More Sentences
Phrasals
act on f. doğrultusunda hareket etmek
It allows us to defend true principles and act on them.
Doğru ilkeleri savunmamızı ve bu ilkeler doğrultusunda hareket etmemizi sağlar.

More Sentences
act upon f. doğrultusunda hareket etmek
We therefore demand that the procedure be speeded up and that Parliament's resolutions be acted upon.
Bu nedenle prosedürün hızlandırılmasını ve Parlamento'nun kararları doğrultusunda hareket edilmesini talep ediyoruz.

More Sentences
Colloquial
act on instinct f. içgüdüleriyle hareket etmek
Animals act on instinct.
Hayvanlar içgüdüleriyle hareket ederler.

More Sentences
act your age expr. yaşına göre davran
Act your age.
Yaşına göre davran.

More Sentences
General
failure to act i. hareketsizlik
one act plays i. tek perdelik oyunlar
act of god i. ortaya çıkması önceden kestirilemeyen olay
criminal act i. cezai suç
act of god i. zorlayıcı neden
act of state i. devlet kanunu
reflex act i. refleks hareket
the necessity to act in conformity of the instructions of the chief responsible for the protection of the building i. bina korunma amirinin talimatlarına uyma zorunluluğu
chivalrous act i. cesur davranış
sexual act i. cinsel birleşme
act of adaptation i. uyum senedi
ratification act i. onay kanunu
performative act i. edimsel eylem
act of filling i. dolduruş
volitional act i. istemli hareket
sexual act i. cinsel ilişki
act of grace i. bağışlama
illocutionary act i. edimsel eylem
act of grace i. af
act of god i. doğal afet
improper act i. halt
failure to act i. işlemden kaçınma
act of congress i. yasa
act of oblivion i. genel af
procedural act i. adli işlem
act of god i. Allahın işi
final act i. son senet
children act i. çocuk davranışı
last act i. son perde
traffic act i. trafik nizamnamesi
citizenship act i. vatandaşlık kanunu
act of war i. savaşın çıkmasına neden olan olay
act of violence i. şiddet olayı
act of war i. savaş nedeni
act of writing i. yazım
class act i. çok kaliteli/etkileyici kimse
clean air act i. havanın temiz tutulması kanunu
act of god i. takdir-i ilahi
one-act plays i. tek perdelik oyunlar
speech-act i. konuşma edimi
speech-act i. söz eylem
speech-act theory i. söz eylem kuramı
speech-act i. söz edimi
constitutional act i. anayasal kanun
act number i. kanun sayısı
hostile act i. hasmane hareket
hostile act i. düşmanca davranış
act of charging with crime i. suçlama
ability to act i. rol becerisi
ability to act i. rol yeteneği
ability to act i. rol kabiliyeti
final act i. kapanış dosyası
circus act i. sirk gösteresi
circus act i. sirk numarası
the act of writing i. yazma edimi
volstead act i. volstead yasası
a deliberate act of terrorism i. kasıtlı bir terör saldırısı
double act i. iki kişilik gösteri
warm-up act (us) i. ön grup
warm-up act (us) i. konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup
opening act (us) i. ön grup
opening act (us) i. konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup
part of the act i. rol icabı
act of god i. tabii afet
act of contrition i. tövbe etme
act of contrition i. pişmanlık duyma
act of terrorism i. terörizm
balancing act i. (sirk) denge gösterisi
balancing act i. (sirk) denge hareketi
balancing act i. karşıt grup, fikir veya faaliyetlerin dikkatle dengelenmesini gerektiren durum
riot act i. şiddetli kınama
second act i. ikinci perde
supporting act [uk] i. konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup
supporting act [uk] i. ön grup
immoral act i. ahlaksız davranış
immoral act i. ahlaksız eylem
support act i. açılış sanatçısı
support act i. esas gösteriden önce performans sergileyen sanatçı
put on an act f. rol yapmak
act in accordance with the instructions f. talimatlara uyarak hareket etmek
act childish f. bebeklik etmek
act as a witness f. tanıklık etmek
act up f. gösteriş yapmak
act as interpreter f. tercümanlık etmek
act crazily f. delilenmek
act out f. dışa vurmak
act a part f. rol almak
act on a suggestion f. yapılan teklife göre davranmak
act with justice f. insaf etmek
act improperly f. aykırı davranmak
act a fool f. aptal gibi davranmaya başlamak
act without thinking f. aklına eseni yapmak
put on an act f. caka satmak
put on an act f. ayak yapmak
act a part f. rol oynamak
act on impulse f. aklına eseni yapmak
act obstinate f. aksilik etmek
act avuncular f. amcalık etmek
act rudely f. kabalaşmak
act on behalf of f. yerine hareket etmek
put on an act f. hava atmak
act greedily f. açgözlülük etmek
act justly f. adalet göstermek
act on principle f. prensip olarak yapmak
act by rote f. ezbere yapmak
act the fool f. salağa yatmak
act insolently f. küstahlık etmek
act upon instructions f. talimatlara uymak
catch someone in the act f. birini suçüstü yakalamak
act foolishly f. cahillik etmek
act stubbornly f. inatçılık etmek
act on someone's advice f. birinin sözüne uymak
act as a brake f. fren görevi görmek
act slowly f. ağırdan almak
act rude f. kabalık etmek
fail to act f. savsaklamak
act the fool f. salağı oynamak
act intelligently f. akıllılık etmek
commit an illegal act f. suç işlemek
act against f. aksine hareket etmek
act silly f. budalalık etmek
put on an act f. poz yapmak
act according to one's whims f. aklına eseni yapmak
act rough f. hoyratlık etmek
act modestly f. tevazu göstermek
act tactless f. densizlik etmek
act stupidly f. akılsızlık etmek
act foolishly f. düşüncesizlik etmek
read the riot act to f. çıkışmak
act peevishly f. aksilenmek
act foolishly f. delilik etmek
act as a witness f. şahitlik etmek
begin to act crazily f. çılgınlaşmak
act against one's principles f. prensiplerinin dışına çıkmak
act wisely f. akıllı davranmak
act in a particular manner f. davranış sergilemek
act up f. sorun çıkarmak
act childishly f. çocukluk etmek
act on behalf of f. adına hareket etmek
act with solidarity f. dayanışmak
act in accordance with the instructions f. talimatlar dahilinde hareket etmek
act incongruously f. aykırı davranmak
act up f. arıza çıkarmak
act as f. başkasının vazifesini yapmak
act stupidly f. enayilik etmek
act selfishly f. bencillik etmek
be caught in the act f. iş üstünde yakalanmak
act as a prostitute f. fuhuş yapmak
act up f. yaramazlık etmek
act thoughtfully f. hesaplı hareket etmek
act upon f. etkilemek
act stingily f. hasislik etmek
be caught in the act of burglary f. hırsızlık yaparken yakalanmak
act by rote f. ezbere hareket etmek
act like a fool f. aptallık etmek
act contrary to the faith and practice of the community f. akideyi bozmak
act respectfully f. saygılı davranmak
act for somebody f. yerine bakmak
act for somebody f. vekalet etmek
act in a warm way f. yakın davranmak
act on impulse f. ezbere hareket etmek
act aggressively f. kavgacı davranmak
act in a hostile manner f. kavgacı davranmak
act as a brake f. fren vazifesi görmek
act flirtatiously f. havalanmak
make (someone) a personal visit (as an act of deference) f. ayağına gelmek
act childishly f. çocukluk yapmak
act carelessly f. dikkatsizce davranmak
act quickly f. hızlı davranmak
act frivolously f. hafiflik etmek
act on behalf of someone f. adına hareket etmek
act under the auspices of f. himayesi altında hareket etmek
act honestly f. dürüst davranmak
act with deliberation f. temkinli yaklaşmak
act arbitrarily f. keyfi davranmak
act greedily f. açgözlülük yapmak
act as a brake on f. fren vazifesi görmek
act in place of f. yerine hareket etmek
act as referee f. hakem görevi görmek
act sneaky f. sinsilik yapmak
allow to act without restraints f. engel olmamak
act in a certain manner f. yönünde hareket etmek
act in (a certain) manner f. tavır sergilemek
act in (a certain) manner f. tutum sergilemek
act warmly f. sıcak davranmak
act neutral f. tarafsız davranmak
act impartial f. tarafsız davranmak
act unbiased f. tarafsız davranmak
act early f. erken davranmak
act in one's own name f. birinin adına hareket etmek
act with suspicion towards f. şüpheyle yaklaşmak
act with suspicion towards f. şüphe ile yaklaşmak
act slowly f. yavaş davranmak
act collectively f. müşterek hareket etmek
act cheekily f. yüzsüzlük yapmak
act in a shameless manner f. yüzsüzlük yapmak
act the giddy goat f. abuk subuk şeyler yapmak
act as a vote-hunter f. oy avcılığı yapmak
act upon f. -e göre hareket etmek
act as a go-between f. köprü olmak
act upon f. -e göre davranmak
play-act f. rol yapmak
play-act f. numara yapmak
get into the act f. eyleme geçmek
get into the act f. faaliyet göstermek
get into the act f. harekete geçmek
act carefully f. itina göstermek
act together f. beraber hareket etmek
act jointly f. beraber hareket etmek
get your act together f. işleri daha etkili çözebilmek için faaliyetlerini daha iyi düzenlemek
act on a tip-off f. bir ihbarı değerlendirmek
act one's age f. yaşına göre davranmak
act one's age f. yaşının adamı olmak
act in a commercial film f. reklam filminde oynamak
act improperly f. uygunsuz davranmak
act maturely f. olgun davranmak
act in accordance with the plan f. plana uymak
act in a commercial film f. reklamda oynamak
act mature f. olgun davranmak
act one's age f. yaşına göre hareket etmek
act impulsively f. fevri hareket etmek
act impulsively f. fevri davranmak
act according to the instructions f. talimata uygun olarak hareket etmek
act for somebody f. birine vekalet etmek
act for somebody f. biri adına hareket etmek
act for somebody f. biri adına yapmak
act in good faith f. iyi niyetli davranmak
act in a tv show f. dizide oynamak
act sensitively f. duyarlı davranmak
act without prior planning f. aklına eseni yapmak
act charitably with no thought of personal gain f. karşılık beklemeden hareket etmek
act biased f. yanlı davranmak
act fairly f. adaletli davranmak
act responsibly f. duyarlı davranmak
act responsibly f. hassas davranmak
act responsibly towards f. bir konuda hassas davranmak
act bravely f. cesur davranmak
act bravely f. cesaretli davranmak
act courageously f. cesur davranmak
act courageously f. cesaretli davranmak
give an impression that it is an act of terror/terrorism f. terör süsü vermek
make it look like an act of terror/terrorism f. terör süsü vermek
act jealous f. kıskanç davranmak
act within one's rights f. hakları dahilinde hareket etmek
act within one's rights f. kendi hakları dahilinde hareket etmek
get one’s act together f. kendine çeki düzen vermek
get one’s act together f. toparlanmak
act together/jointly f. müşterek hareket etmek
act reasonably f. mantıklı davranmak
act stupidly f. saçma sapan davranmak
act stupidly f. aptalca davranmak
act a little strange lately f. son zamanlarda biraz garip davranmak
act like a mother f. anne gibi davranmak
act weird lately f. son günlerde garip davranmak
act weird lately f. son günlerde bir garip davranmak
act paranoid f. paranoyakça davranmak
act for someone f. vekalet etmek
act as f. olarak bulunmak
act as f. görevi görmek
act as if he/she was smart f. akıllı/zeki geçinmek
act on someone's advice f. bir kimsenin tavsiyesi doğrultusunda hareket etmek
act on someone's advice f. bir kimsenin tavsiyesine uymak
act on someone's advice f. bir kimsenin tavsiyesine göre davranmak
do an act f. eylemde bulunmak
act as a broker f. brokerlik yapmak
act as a broker f. komisyonculuk yapmak
act nobly f. büyüklük göstermek
act up f. (hastalık vs.) nüksetmek
act slowly f. acele etmemek
act up f. arızalanmak
act up f. bozulmak
act involuntarily f. kontrolsüz hareket etmek
act out f. sahnelemek
act reflexively f. kontrolsüz hareket etmek
act superior f. küçük görmek
act out f. ifade etmek
act involuntarily f. istemsiz davranmak
act reflexively f. istemsiz davranmak
act superior f. patronluk taslamak
act involuntarily f. refleks olarak gerçekleştirmek
act reflexively f. refleks olarak gerçekleştirmek
re-act f. yeniden eyleme geçmek
re-act f. yeniden rolünü oynamak
re-act f. yeniden sahnelemek
read the riot act f. serseri grubuna dağılmalarını emretmek
act the part of f. görevlerini yerine getirmek
play-act f. rol yapmak
play-act f. yapmacık davranmak
caught in the act s. suçüstü yakalanmış
caught in the act s. cürmü meşhut halinde yakalanmış
act despotically zf. asıp kesmek
(caught) in the act zf. cürm-i meşhut halinde
act normally zf. normal davranmak
in the act of ed. halde
in the act of ed. halinde
ssa (social security act) kısalt. sosyal güvenlik kanunu
Phrasals
act on f. ileriye taşımak
act upon f. ileriye taşımak
act on f. devam ettirmek
act upon f. devam ettirmek
act on f. e göre davranmak
act upon f. e göre davranmak
act out f. haylazlık/yaramazlık yapmak
act out f. arıza çıkarmak
act out f. sorun çıkarmak
act out f. rol yapmak/canlandırmak
act out f. oynamak (rol)
act out f. numara yapmak
act out f. taklit yapmak
act out f. dışa vurmak (olumsuz hisleri)
act out f. davranışlarıyla göstermek
act out f. mimiklerle ortaya koymak
act something out f. bir rolü canlandırmak
act something out f. dışa vurmak/eyleme dökmek (olumsuz hisleri)
act something out f. davranışlarıyla göstermek/mimiklerle ortaya koymak
act up f. aktifleşmek
act counter f. aleyhine çalışmak
act for f. başkasını temsil etmek
act for f. başkasının hesabına çalışmak
act for f. başkasının adına hareket etmek
act it out f. canlandırmak
act up f. can sıkmak
act up f. faal hale gelmek
act a part f. gerçek amacını saklamak
act counter f. engellemek
act a part f. gerçek düşüncelerini gizlemek
act through f. ile yönetmek
act a part f. oynamak
act a part f. rol kesmek
act up f. rahatsız edici şekilde davranmak
act out f. (rol) canlandırmak
act counter f. zararına çalışmak
act up f. üzmek
act through f. yoluyla yönetmek
act upon (something) f. (bir şeyle) ilgili harekete geçmek
act upon (something) f. (bir şeyle) ilgili aksiyon almak
act upon (something) f. (bir konuda) harekete geçmek/aksiyon almak
act upon (something) f. (bir konuda) bir şey yapmak
act on (something) f. (bir şeyle) ilgili harekete geçmek
act on (something) f. (bir şeyle) ilgili aksiyon almak
act on (something) f. (bir konuda) harekete geçmek/aksiyon almak
act on (something) f. (bir konuda) bir şey yapmak
act upon (something) f. (bir şeye) göre davranmak
act upon (something) f. (bir şeye) göre hareket etmek
act upon (something) f. (bir şey) doğrultusunda hareket etmek
act on (something) f. (bir şeye) göre davranmak
act on (something) f. (bir şeye) göre hareket etmek
act on (something) f. (bir şey) doğrultusunda hareket etmek
act upon (someone or something) f. (birini/bir şeyi) bir şekilde etkilemek
act on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) bir şekilde etkilemek
act up to (something) f. (bir şey) seviyesinde hareket etmek
act up to (something) f. söz verilen seviyede/şekilde hareket etmek
act up to (something) f. (bir şeye) uygun hareket etmek
act up to (something) f. söz verilenleri yerine getirecek/karşılayacak şekilde hareket etmek
act up to (something) f. beklenen şekilde hareket etmek
act up to (something) f. (bir şeye) uygun hareket etmek
Phrases
act as if expr. gerçekten öyle olana kadar...mış gibi (öyleymiş/olmuş/başarmış) gibi yap
in a time of universal deceit, telling the truth is a revolutionary act expr. sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde, gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir
telling the truth is a revolutionary act expr. düzenbazlığın düzen haline geldiği dönemde hakikati konuşmak devrim yapmaktır
in the act of (doing something) expr. (bir şey) yaparken
in the act of (doing something) expr. (bir şey yaparken) suçüstü
in the act of (doing something) expr. (bir eylemin) ortasında
Colloquial
an act of nature i. doğanın bir işi
the dutch act i. kederine son vermek için intihar etme
the dutch act i. intihar
get in on the act f. avanta kollamak
get in on the act f. avanta ummak
get in on the act f. avantaya yatmak
act like a professional f. bir profesyonel gibi davranmak
stop halfway through an act f. oyunu yarıda kesmek
act paranoid f. paranoyağa bağlamak
stop halfway through an act f. sahneyi yarıda kesmek
act a fool f. salağa yatmak
act one's age f. yaşına göre davranmak
act one's age f. yaşının adamı olmak
act on instinct f. içgüdüsel hareket etmek
cod-act [ireland] f. dümen çevirmek
cod-act [ireland] f. kandırmak
cod-act [ireland] f. aptal yerine koymak
act normally expr. normal davranın
try and act surprised expr. şaşırmış gibi davran
act like you've been there before expr. aşırı sevinç gösterisinde bulunma
act like you've been there before expr. görmemiş gibi sevinme
act like you've been there before expr. ilk kez başına geliyormuş gibi davranma
act like you've been there before expr. daha önce böyle bir başarı yaşamamış gibi davranma
act like you've been there before expr. sanki ilk defa başarıyormuş gibi davranma
act like you've been there before expr. sanki ilk kez başına geliyor/başarıyor
act your age expr. yaşının adamı ol
act your age expr. yaşının insanı ol
act your age expr. ciddi ol
act your age expr. çocuk olma
act your age expr. daha olgun davran
Idioms
act of faith i. iman gücünü gösteren eylem
act of faith i. birinin ilgisini veya itimadını gösteren eylem
act of faith i. kişinin ahlakını veya inançlarını sınayan bir eylem
the old pals act i. araya adam sokma eğilimi
a balancing act i. aynı anda birden fazla şey yapmak zorunda kalınan durum
a juggling act i. aynı anda birden fazla şey yapmak zorunda kalınan durum
it would take an act of congress to do something i. bir şeyin imkansız olması
it would take an act of congress to do something i. bir şeyin mümkünatının olmaması
act of god i. doğal afet
an act of kindness i. iyi niyet gösterisi
an act of faith i. kişinin inancını/güvenini gösteren bir davranış
the old pals act i. nüfuzunu kullanma eğilimi
act of god i. tanrının yolladığı bela
final act i. son perde
high-wire act i. çok tehlikeli iş, plan ya da işlem
high-wire act i. riskli iş
pull a disappearing act i. ortadan kaybolmak
pull a disappearing act i. kayıplara karışmak
pull a disappearing act i. aniden bir yeri terk etmek
pull a disappearing act i. bir anda gözden kaybolmak
pull a disappearing act i. basıp gitmek
pull a vanishing act i. ortadan kaybolmak
pull a vanishing act i. kayıplara karışmak
pull a vanishing act i. aniden bir yeri terk etmek
pull a vanishing act i. bir anda gözden kaybolmak
pull a vanishing act i. basıp gitmek
a balancing act i. dengeleme gerektiren iş
a balancing act i. dengeyi iyi kurmayı gerektiren iş
a balancing act i. birkaç iş arasındaki dengeyi sağlama
a balancing act i. işler/görevler arasındaki dengeyi iyi kurma
a balancing act i. kişiler/durumlar arasındaki dengeyi kurma
a balancing act i. kişiler/durumlar arasındaki dengeyi sağlama
a balancing act i. denge işi
a balancing act i. dengeyi kurma/sağlama işi
a juggling act i. kişiler/durumlar arasındaki dengeyi kurma
a juggling act i. kişiler/durumlar arasındaki dengeyi sağlama
a juggling act i. denge işi
a juggling act i. dengeyi kurma/sağlama işi
a class act i. çok kaliteli/etkileyici kimse
a class act i. üstün kimse
a class act i. başarılı kimse
a class act i. sivrilen kimse
a class act i. havalı kimse
a class act i. üstün yetenekli kimse
a class act i. üstün nitelikli kimse
a hard act to follow i. yeri doldurulamaz/doldurulması zor kimse/şey
a hard act to follow i. başarısına/seviyesine ulaşılması zor kimse/şey
a hard act to follow i. kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey
a hard act to follow i. standardına ulaşılması zor kimse/şey
a tough act to follow i. yeri doldurulamaz/doldurulması zor kimse/şey
a tough act to follow i. başarısına/seviyesine ulaşılması zor kimse/şey
a tough act to follow i. kendinden sonra gelenleri gölgede bırakan kimse/şey
a tough act to follow i. standardına ulaşılması zor kimse/şey
a houdini (act) i. birden ortadan kaybolma
a houdini (act) i. toz olma
a houdini (act) i. sıvışma
a houdini (act) i. fıyma
a houdini (act) i. tüyme
a houdini (act) i. firar etme
a houdini (act) i. birden kayıplara karışma
a houdini (act) i. birden ortadan yok olma
a houdini (act) i. sırra kadem basma
a juggling act i. birkaç işin aynı anda yürütülmesi gereken zor durum
a tough act to follow i. yeri doldurulması zor kimse/şey
a tough act to follow i. yerine gelecek her şeyi/herkesi gölgede bırakacak kimse/şey
a tough act to follow i. yeri doldurulması güç bir örnek
an act of god i. tanrının işi
an act of god i. allah'ın işi
an act of god i. doğal afet
an act of god i. takdir-i ilahi
an act of god i. tabii afet
an act of god i. doğa olayı
an act of god i. doğal sebep
an act of god i. mücbir sebep
an act of god i. elde olmayan sebep
an act of war i. savaş nedeni
an act of war i. savaşın çıkmasına neden olan olay
an act of war i. savaşa götüren/sürükleyen olay
an act of war i. kavga nedeni