|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
zengin kişi |
rich person i.
|
|
2 |
Genel |
zengin adam |
man of substance i.
|
|
3 |
Genel |
zengin çocuklar |
children of the rich i.
|
|
4 |
Genel |
toprak sahibi zengin çiftçi |
kulak i.
|
|
5 |
Genel |
zengin etme |
enriching i.
|
|
6 |
Genel |
zengin gençlik |
jet set i.
|
|
7 |
Genel |
evlenerek zengin olmak isteyen |
fortune hunter i.
|
|
8 |
Genel |
zengin iş adamı |
tycoon i.
|
|
9 |
Genel |
yeni zengin |
nouveau riche i.
|
|
10 |
Genel |
zengin ile fakir arasındaki uçurum |
gap between rich and poor i.
|
|
11 |
Genel |
zengin kaynak |
treasure house i.
|
|
12 |
Genel |
zengin cimri |
miser i.
|
|
13 |
Genel |
zengin maden yatağı |
bonanza i.
|
|
14 |
Genel |
doğuda zengin olup ülkesine dönmüş avrupalı |
nabob i.
|
|
|
15 |
Genel |
zengin adam |
dives i.
|
|
16 |
Genel |
zengin fakir |
high and low i.
|
|
17 |
Genel |
zengin maden |
bonanza i.
|
|
18 |
Genel |
zengin adam |
rich man i.
|
|
19 |
Genel |
zengin kaynak |
repository i.
|
|
20 |
Genel |
çok zengin ve lüks hayat yaşayan |
nabob i.
|
|
21 |
Genel |
çok zengin tüccar |
merchant prince i.
|
|
22 |
Genel |
zengin olmak için elinden geleni yapan kimse |
mammonite i.
|
|
23 |
Genel |
birden zengin olmuş kimse |
arriviste i.
|
|
24 |
Genel |
zengin dul kadın |
dowager i.
|
|
25 |
Genel |
çok zengin işadamı |
baron i.
|
|
26 |
Genel |
zengin insanlar |
rich people i.
|
|
27 |
Genel |
zengin eden |
enricher i.
|
|
28 |
Genel |
çok zengin |
zillionaire i.
|
|
29 |
Genel |
lüks ve şehre uzak zengin banliyöleri |
exurbia i.
|
|
30 |
Genel |
zengin kaynak |
repertory i.
|
|
31 |
Genel |
zengin insanlar |
the wealth i.
|
|
32 |
Genel |
çok zengin kişi |
nabob i.
|
|
33 |
Genel |
zengin ve ünlü insanların arasına karışıp onlarla arkadaşlık eden kimse |
social climber i.
|
|
34 |
Genel |
zengin kalkışı |
hasty departure i.
|
|
35 |
Genel |
zengin kültür |
rich culture i.
|
|
36 |
Genel |
zengin maden damarı |
bonanza i.
|
|
37 |
Genel |
küçük yatırımla çabuk zengin olma planı |
get-rich-quick scheme i.
|
|
38 |
Genel |
zengin çiftçi |
gentleman-farmer i.
|
|
39 |
Genel |
zengin koca avcısı |
gold-digger i.
|
|
40 |
Genel |
zengin yeraltı kaynakları |
rich underground resources i.
|
|
41 |
Genel |
zengin içerik |
rich content i.
|
|
42 |
Genel |
zengin adam |
well-to-do man i.
|
|
43 |
Genel |
zengin mal çeşidi |
well furnished stock i.
|
|
44 |
Genel |
zengin mal çeşitleri |
large assortment i.
|
|
45 |
Genel |
çok revaçta (zengin) olan ünlüler |
glitterati i.
|
|
46 |
Genel |
zengin bir kültür |
a rich culture i.
|
|
47 |
Genel |
zengin tarih |
rich history i.
|
|
48 |
Genel |
zengin çeşit |
rich variety i.
|
|
49 |
Genel |
petrol yönünden zengin bölge |
oil field i.
|
|
50 |
Genel |
petrol yönünden zengin bölge |
oilfield i.
|
|
51 |
Genel |
zengin dağarcık |
rich vocabulary i.
|
|
52 |
Genel |
zengin kelime dağarcığı |
rich vocabulary i.
|
|
53 |
Genel |
zengin dağarcık |
wide vocabulary i.
|
|
54 |
Genel |
zengin kelime dağarcığı |
large vocabulary i.
|
|
55 |
Genel |
zengin dağarcık |
extensive vocabulary i.
|
|
56 |
Genel |
zengin dağarcık |
large vocabulary i.
|
|
57 |
Genel |
zengin kelime dağarcığı |
extensive vocabulary i.
|
|
58 |
Genel |
zengin kelime dağarcığı |
wide vocabulary i.
|
|
59 |
Genel |
zengin mahallesi |
wealthy neighbourhood i.
|
|
60 |
Genel |
zengin mahallesi |
rich neighbourhood i.
|
|
61 |
Genel |
zengin kaynaklar |
rich resources i.
|
|
62 |
Genel |
zengin kaynaklar |
rich sources i.
|
|
63 |
Genel |
zengin yağ içeriğine sahip |
oil rich i.
|
|
64 |
Genel |
içerdiği yağ yönünden zengin |
oil rich i.
|
|
65 |
Genel |
petrol yönünden zengin |
oil rich i.
|
|
66 |
Genel |
zengin kulüp |
a wealthy/rich club i.
|
|
67 |
Genel |
zengin bir adam |
a rich man i.
|
|
68 |
Genel |
zengin muhit |
rich neighborhood i.
|
|
69 |
Genel |
zengin muhiti |
rich neighborhood i.
|
|
70 |
Genel |
varlıklı/zengin adam |
wealthy man i.
|
|
71 |
Genel |
varlıklı/zengin adam |
man of means i.
|
|
72 |
Genel |
varlıklı/zengin adam |
rich man i.
|
|
73 |
Genel |
zengin bir öğle yemeği |
a rich lunch i.
|
|
74 |
Genel |
zengin bir öğle yemeği |
a big lunch i.
|
|
75 |
Genel |
zengin kafiye |
rime riche i.
|
|
76 |
Genel |
zengin kafiye |
rich rhyme i.
|
|
77 |
Genel |
zengin geçmiş |
rich past i.
|
|
78 |
Genel |
zengin tüccar |
rich merchant i.
|
|
79 |
Genel |
zengin tüccar |
wealthy merchant i.
|
|
80 |
Genel |
zengin kadro |
a large staff i.
|
|
81 |
Genel |
zengin doku |
tapestry i.
|
|
82 |
Genel |
hayatın zengin dokusu |
life's rich tapestry i.
|
|
83 |
Genel |
zengin mutfak |
rich cuisine i.
|
|
84 |
Genel |
zengin mineralli maden suyu |
rich mineral water i.
|
|
85 |
Genel |
ortaçağda, özellikle yılbaşı gibi kutlamalarda, zengin aileleri evlerinde eğlendiren kişi |
abbot of misrule i.
|
|
86 |
Genel |
iskoçya'da, ortaçağda, özellikle yılbaşı gibi kutlamalarda, zengin aileleri evlerinde eğlendiren kişi |
abbot of unreason i.
|
|
87 |
Genel |
siyaset ve güncel olaylar üzerine medyada konuşan zengin ve eğitimli tabaka |
chattering class i.
|
|
88 |
Genel |
siyaset ve güncel olaylar üzerine medyada konuşan zengin ve eğitimli tabaka |
chattering classes i.
|
|
89 |
Genel |
ülkenin zengin kesimi |
nonpoor i.
|
|
90 |
Genel |
dokunaçlarda bulunan, yakıcı kapsüller açısından zengin dallar |
tentillum i.
|
|
91 |
Genel |
zengin kaynak |
argosy i.
|
|
92 |
Genel |
zengin aileler |
affluent families i.
|
|
93 |
Genel |
gönlü zengin olma |
unsparingness i.
|
|
94 |
Genel |
gönlü zengin olma |
big-heartedness i.
|
|
95 |
Genel |
gönlü zengin olma |
great-heartedness i.
|
|
96 |
Genel |
gönlü zengin olma |
large-heartedness i.
|
|
97 |
Genel |
şık ve zengin genç insanlar |
jeunesse dorée i.
|
|
98 |
Genel |
orta çağ'da giysilerde kullanılan en zengin malzeme türü |
baudekin i.
|
|
99 |
Genel |
zengin kimse |
larney [india] i.
|
|
100 |
Genel |
zengin insanlar |
wealthy i.
|
|
101 |
Genel |
karşıt kültürü benimseyen zengin ve başarılı kimse |
bobo i.
|
|
102 |
Genel |
çok zengin kimse |
midas i.
|
|
103 |
Genel |
ağızda acı tat bırakmayan zengin ve yumuşak koyu bira |
milk stout [uk] i.
|
|
104 |
Genel |
çok zengin kimse |
millionaire i.
|
|
105 |
Genel |
zengin ihtiyar |
woopie i.
|
|
106 |
Genel |
kaynakları zengin olan millet |
have i.
|
|
107 |
Genel |
çok zengin kimse |
millionnaire i.
|
|
108 |
Genel |
zengin ve güzel yemeklerle beslenme |
high living i.
|
|
109 |
Genel |
kısa yoldan zengin olan kimse |
highflier i.
|
|
110 |
Genel |
kısa yoldan zengin olan kimse |
high-flier i.
|
|
111 |
Genel |
zengin ve müsrif kimse |
moneybag i.
|
|
112 |
Genel |
zengin adam |
leviathan i.
|
|
113 |
Genel |
zengin ve iyi ekilmiş bölge |
garden i.
|
|
114 |
Genel |
para kazanmak için herhangi bir meslek icra etmeyen, zengin bir erkek |
gentleman i.
|
|
115 |
Genel |
para kazanmaktan ziyade keyif için çiftçilik yapan zengin erkek |
gentleman farmer i.
|
|
116 |
Genel |
çok zengin kimse |
loadsamoney i.
|
|
117 |
Genel |
aşırı zengin kimse |
loadsamoney i.
|
|
118 |
Genel |
zengin kaynak |
lode i.
|
|
119 |
Genel |
zengin stok |
lode i.
|
|
120 |
Genel |
zengin arz |
lode i.
|
|
121 |
Genel |
zengin insanlar |
(the) rich i.
|
|
122 |
Genel |
zengin yapan şey |
rich i.
|
|
123 |
Genel |
zengin maden |
golconda i.
|
|
124 |
Genel |
kısa yoldan zengin ve başarılı olma çabası |
gold rush i.
|
|
125 |
Genel |
alınan ödülün sergilenmesi için zafer sahibi zengin kimsenin inşa ettiği bina veya kolon |
choragic monument i.
|
|
126 |
Genel |
milyarlarca dolarlık serveti bulunan çok zengin kimse |
multi-billionaire i.
|
|
127 |
Genel |
(rusya'da) çok zengin kimse |
oligarch i.
|
|
128 |
Genel |
zengin hale getirme |
ditation i.
|
|
129 |
Genel |
zengin kaynak |
goldmine i.
|
|
130 |
Genel |
av yeri bakımından zengin bölge |
coverside i.
|
|
131 |
Genel |
zengin yemek malzemesi |
doodad i.
|
|
132 |
Genel |
zengin ve dul bir kadın olma |
dowagerism i.
|
|
133 |
Genel |
zengin biçimlendirme |
rich formatting i.
|
|
134 |
Genel |
zengin köylü |
country gentleman i.
|
|
135 |
Genel |
zengin kimse |
fat cat i.
|
|
136 |
Genel |
siyasi partilere yardım eden zengin kimse |
fat cat i.
|
|
137 |
Genel |
siyasi partilere destek veren zengin kimse |
fat-cat i.
|
|
138 |
Genel |
yağ bakımından zengin olma |
fatness i.
|
|
139 |
Genel |
kendinden daha zengin veya makamca yüksek kimselere yaltaklanmaya hazır olma durumu |
flunlyism i.
|
|
140 |
Genel |
serveti milyonlarla ölçülemeyecek kadar zengin kimse |
gazillionaire i.
|
|
141 |
Genel |
(at için) zengin süslemeli göğüs zırhı |
peytral i.
|
|
142 |
Genel |
dekor açısından zengin yer |
show place i.
|
|
143 |
Genel |
zengin kimse |
silk stocking i.
|
|
144 |
Genel |
zengin veya lüks giyimli kimse |
silk-stocking i.
|
|
145 |
Genel |
zengin sofralara dadanan kimse |
smell-feast i.
|
|
146 |
Genel |
(avustralya'da) zengin koyun çiftliği sahipleri sınıfı |
squattocracy i.
|
|
147 |
Genel |
zengin kaynak |
stockpot i.
|
|
148 |
Genel |
çok zengin insanlar sınıfı |
superrich i.
|
|
149 |
Genel |
protein bakımından zengin yem |
supplement i.
|
|
150 |
Genel |
dekorlu ve kostümlü zengin piyes |
extravaganza i.
|
|
151 |
Genel |
zengin etmek |
enrich f.
|
|
152 |
Genel |
zengin olmak |
get rich f.
|
|
153 |
Genel |
çabuk zengin olmak |
get rich quick f.
|
|
154 |
Genel |
zengin etmek |
feather f.
|
|
155 |
Genel |
zengin olmak |
rise to wealth f.
|
|
156 |
Genel |
birdenbire zengin olmak |
strike it rich f.
|
|
157 |
Genel |
(zengin bir aileye) gelin gitmek |
be married into (a wealthy family) f.
|
|
158 |
Genel |
(zengin bir aileye) gelin gitmek |
get married into (a wealthy family) f.
|
|
159 |
Genel |
zengin görünmek |
look rich f.
|
|
160 |
Genel |
vitamin yönünden zengin olmak |
be rich in vitamin f.
|
|
161 |
Genel |
yönünden zengin olmak |
abound in f.
|
|
162 |
Genel |
kendini zengin etmek |
enrich oneself f.
|
|
163 |
Genel |
zengin biriyle evlenmek |
marry a rich person f.
|
|
164 |
Genel |
zengin bir aileden gelmek |
come from a rich family f.
|
|
165 |
Genel |
bir şey bakımından zengin olmak |
be rich in something f.
|
|
166 |
Genel |
zengin olmak |
become rich f.
|
|
167 |
Genel |
zengin olmayı istemek |
want to be rich f.
|
|
168 |
Genel |
zengin olmak |
have f.
|
|
169 |
Genel |
zengin bir kaynaktan elde etmek |
mine f.
|
|
170 |
Genel |
evlenerek zengin bir aileye girmek |
be married into (a wealthy family) f.
|
|
171 |
Genel |
zengin olmuş |
feathered s.
|
|
172 |
Genel |
karun kadar zengin |
as rich as croesus s.
|
|
173 |
Genel |
oldukça zengin |
substantial s.
|
|
174 |
Genel |
tahıl bakımından zengin |
corny s.
|
|
175 |
Genel |
daha zengin |
richer s.
|
|
176 |
Genel |
birden zengin olan |
upstart s.
|
|
177 |
Genel |
zengin kaynaklı |
resourceful s.
|
|
178 |
Genel |
yeterince zengin |
rich enough s.
|
|
179 |
Genel |
en zengin |
richest s.
|
|
180 |
Genel |
kadar zengin |
as rich as s.
|
|
181 |
Genel |
daha zengin |
wealthier s.
|
|
182 |
Genel |
gönlü zengin |
generous s.
|
|
183 |
Genel |
yeni zengin |
upstart s.
|
|
184 |
Genel |
en zengin |
wealthiest s.
|
|
185 |
Genel |
daha zengin |
better off s.
|
|
186 |
Genel |
proteince zengin |
rich in protein s.
|
|
187 |
Genel |
proteince zengin |
high in protein s.
|
|
188 |
Genel |
vitamince zengin |
rich in vitamin s.
|
|
189 |
Genel |
zengin potansiyel |
rich potential s.
|
|
190 |
Genel |
demir açısından zengin |
iron-rich s.
|
|
191 |
Genel |
yeni zengin |
new-rich s.
|
|
192 |
Genel |
oksijen yönünden zengin |
oxygen-rich s.
|
|
193 |
Genel |
kalsiyumca zengin |
rich in calcium s.
|
|
194 |
Genel |
zengin mal çeşidi |
well-assorted s.
|
|
195 |
Genel |
zengin kaynağa sahip |
resource-rich s.
|
|
196 |
Genel |
kaynakça zengin |
resource-rich s.
|
|
197 |
Genel |
kaynak yönünden zengin |
resource-rich s.
|
|
198 |
Genel |
tarihi yerleri ile zengin |
rich with historical places s.
|
|
199 |
Genel |
tarihi mekanları ile zengin |
rich with historical places s.
|
|
200 |
Genel |
parklarıyla zengin |
rich with parks s.
|
|
201 |
Genel |
tarihi yerleriyle zengin |
rich in historical places s.
|
|
202 |
Genel |
tarihi mekanlarıyla zengin |
rich with historical places s.
|
|
203 |
Genel |
tarihi mekanları ile zengin |
rich in historical places s.
|
|
204 |
Genel |
tarihi yerleri ile zengin |
rich in historical places s.
|
|
205 |
Genel |
tarihi mekanlarıyla zengin |
rich in historical places s.
|
|
206 |
Genel |
tarihi yerleriyle zengin |
rich with historical places s.
|
|
207 |
Genel |
içeriği zengin |
contentful s.
|
|
208 |
Genel |
zengin içerikli |
contentful s.
|
|
209 |
Genel |
vitamin yönünden zengin |
rich in vitamin s.
|
|
210 |
Genel |
lif açısından zengin |
fiber-rich s.
|
|
211 |
Genel |
lif bakımından zengin |
fiber-rich s.
|
|
212 |
Genel |
lif yönünden zengin |
fiber-rich s.
|
|
213 |
Genel |
özellik açısından zengin |
feature-rich s.
|
|
214 |
Genel |
zengin özellikli |
feature-rich s.
|
|
215 |
Genel |
mineral açısından zengin |
mineral-rich s.
|
|
216 |
Genel |
şeker bakımından zengin |
sugar rich s.
|
|
217 |
Genel |
besin maddelerince zengin |
nutrient-dense s.
|
|
218 |
Genel |
kireç yönünden zengin |
lime-rich s.
|
|
219 |
Genel |
protein yönünden zengin (yem) |
narrow s.
|
|
220 |
Genel |
besin yönünden zengin |
nutrient-rich s.
|
|
221 |
Genel |
zengin besinli |
nutrient-rich s.
|
|
222 |
Genel |
gıda yönünden zengin |
nutrient-rich s.
|
|
223 |
Genel |
aşırı zengin |
ultrarich s.
|
|
224 |
Genel |
zengin olmayan |
unaffluent s.
|
|
225 |
Genel |
zengin olmayan |
unmoneyed s.
|
|
226 |
Genel |
vitamin yönünden zengin |
vitamin-rich s.
|
|
227 |
Genel |
hatırı sayılır derecede zengin |
big s.
|
|
228 |
Genel |
içerik açısından zengin veya memnuniyet verici |
marrowy s.
|
|
229 |
Genel |
aşırı zengin |
bloated s.
|
|
230 |
Genel |
içerik olarak zengin |
meaty s.
|
|
231 |
Genel |
otsu bitki örtüsü bakımından zengin olan |
herbose s.
|
|
232 |
Genel |
otsu bitki örtüsü bakımından zengin olan |
herbous s.
|
|
233 |
Genel |
zengin aromalı |
rich s.
|
|
234 |
Genel |
lezzeti zengin |
rich s.
|
|
235 |
Genel |
zengin dekorasyonlu |
rich s.
|
|
236 |
Genel |
çok zengin |
gilt-edge s.
|
|
237 |
Genel |
çok zengin |
gilt-edged s.
|
|
238 |
Genel |
altın yönünden zengin |
golden s.
|
|
239 |
Genel |
(tını veya rezonans bakımından) zengin ve yumuşak |
golden s.
|
|
240 |
Genel |
kolay yoldan zengin olma |
get-rich-quick s.
|
|
241 |
Genel |
aşırı zengin |
overrich s.
|
|
242 |
Genel |
belirli bir unsur bakımından zengin |
concentrate s.
|
|
243 |
Genel |
esas unsur bakımından zengin |
concentrate s.
|
|
244 |
Genel |
yengeç bakımından zengin |
crabby s.
|
|
245 |
Genel |
zengin dul bir kadına ait veya ilgili |
dowager s.
|
|
246 |
Genel |
zengin dul bir kadına özgü |
dowager s.
|
|
247 |
Genel |
olay veya deneyim bakımından zengin |
crowded s.
|
|
248 |
Genel |
zengin olmayan |
inopulent s.
|
|
249 |
Genel |
çok zengin |
filthy rich s.
|
|
250 |
Genel |
kaynak su açısından zengin |
scatebrous s.
|
|
251 |
Genel |
zengin giyimli |
silk-stocking s.
|
|
252 |
Genel |
kentin zengin muhitine ait veya ilişkili |
silk-stocking s.
|
|
253 |
Genel |
zengin çevreye sahip |
silver-spoon s.
|
|
254 |
Genel |
zengin görünen |
prestige s.
|
|
255 |
Genel |
av yönünden zengin |
preyful [obsolete] s.
|
|
256 |
Genel |
süper zengin |
superrich s.
|
|
257 |
Genel |
aşırı zengin |
superrich s.
|
|
258 |
Genel |
zengin içerikli |
superrich s.
|
|
259 |
Genel |
kaynak yönünden zengin biçimde |
resourcefully zf.
|
|
260 |
Genel |
zengin bir şekilde |
high zf.
|
|
261 |
Genel |
gösterişli ve zengin biçimde |
opulently zf.
|
|
Phrasals |
|
262 |
Öbek Fiiller |
yönünden zengin olmak |
teem in f.
|
|
263 |
Öbek Fiiller |
-ile zengin olmak |
be rich with something f.
|
|
264 |
Öbek Fiiller |
yönünden zengin olmak |
pullulate with f.
|
|
265 |
Öbek Fiiller |
bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound in something f.
|
|
266 |
Öbek Fiiller |
biri/bir şey açısından/yönünden zengin olmak |
abound with someone or something f.
|
|
Phrases |
|
267 |
İfadeler |
kısa sürede zengin olma yolu |
a license to print money i.
|
|
268 |
İfadeler |
zengin ve güçlü kimse |
a person of substance i.
|
|
269 |
İfadeler |
zengin ve güçlü kimse |
a woman of substance i.
|
|
270 |
İfadeler |
zengin ve güçlü kimse |
a man of substance i.
|
|
Proverb |
|
271 |
Atasözü |
zenginin dostu olmaz olsa zengin olmaz |
he that hath a full purse never wanted a friend
|
|
272 |
Atasözü |
zengin adamın yalakası çok olur |
rich man's joke is always funny
|
|
273 |
Atasözü |
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır |
one law for the rich and another for the poor
|
|
274 |
Atasözü |
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar |
early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise
|
|
275 |
Atasözü |
şanslı doğmak zengin doğmaktan daha iyidir |
it is better to be born lucky than rich
|
|
276 |
Atasözü |
zengin, fakirin halinden anlamaz |
half the world knows not how the other half lives
|
|
277 |
Atasözü |
ucuz mal alacak kadar zengin değilim |
i'm not rich enough to buy cheap stuff
|
|
278 |
Atasözü |
ucuz mal alacak kadar zengin değilim |
i'm not rich enough to buy cheap things
|
|
279 |
Atasözü |
zengin olan dost istemez |
he that hath a full purse never wanted a friend
|
|
280 |
Atasözü |
zengin arabasını dağdan aşırır fakir/züğürt düz ovada yolunu şaşırır |
them as has, gets
|
|
281 |
Atasözü |
usta, yaptığı evde oturacak kadar zengin değildir |
fools build houses and wise men live in them
|
|
282 |
Atasözü |
zengin adamın yalakası çok olur |
a rich man's joke is always funny
|
|
283 |
Atasözü |
zengin adamın esprisi her zaman komiktir |
a rich man's joke is always funny
|
|
284 |
Atasözü |
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar |
early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise)
|
|
285 |
Atasözü |
zengin, fakirin halinden anlamaz |
one half of the world does not know how the other half lives
|
|
286 |
Atasözü |
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır |
one law for the rich and another (law) for the poor
|
|
Colloquial |
|
287 |
Konuşma Dili |
çok zengin kimse |
capitalist i.
|
|
288 |
Konuşma Dili |
siyaset ve güncel olaylar üzerine medyada konuşan zengin ve eğitimli tabaka |
chatterati i.
|
|
289 |
Konuşma Dili |
zengin çevresi ve ailesi üzerinden geçinen genç |
trustafarian [brit] i.
|
|
290 |
Konuşma Dili |
eğlence peşinde koşan zengin delikanlı |
corinthian i.
|
|
291 |
Konuşma Dili |
eğlence peşinde koşan zengin delikanlı |
playboy i.
|
|
292 |
Konuşma Dili |
eğlence peşinde koşan zengin delikanlı |
man-about-town i.
|
|
293 |
Konuşma Dili |
ilk eş (özellikle zengin olmadan önce birlikte fedakarlıklara katlanan ve koca zengin olup gözü dışarıda olmaya başlayınca baştan savılan eş) |
starter wife i.
|
|
294 |
Konuşma Dili |
zengin yaşam |
high living i.
|
|
295 |
Konuşma Dili |
zengin/varlıklı bir adam |
a wealthy man i.
|
|
296 |
Konuşma Dili |
zengin koca avcısı |
a gold digger i.
|
|
297 |
Konuşma Dili |
arkadaşlık ettiği genç erkeklere bol para ve hediye veren yaşlı ve zengin kadın |
sugar mama i.
|
|
298 |
Konuşma Dili |
zengin olma |
the american dream i.
|
|
299 |
Konuşma Dili |
birden zengin olan |
gentleman of the four outs i.
|
|
300 |
Konuşma Dili |
ölçülemeyecek kadar zengin kimse |
zillionaire i.
|
|
301 |
Konuşma Dili |
bay zengin |
mr.moneybags i.
|
|
302 |
Konuşma Dili |
bayan zengin |
ms./mrs. moneybags i.
|
|
303 |
Konuşma Dili |
zengin ve önde gelen kimse |
pure merino i.
|
|
304 |
Konuşma Dili |
zengin mahallesi |
gold coast i.
|
|
305 |
Konuşma Dili |
zengin ve nüfuzlu kimse |
silvertail [australia] i.
|
|
306 |
Konuşma Dili |
zengin bir hayat sürmek |
live high f.
|
|
307 |
Konuşma Dili |
zengin bir hayat sürmek |
live well f.
|
|
308 |
Konuşma Dili |
zengin olmaya çalışmak |
seek (one's) fortune f.
|
|
309 |
Konuşma Dili |
zengin olmanın yollarını aramak |
seek your fortune f.
|
|
310 |
Konuşma Dili |
zengin olma ümidiyle bir yere gitmek/taşınmak |
seek your fortune f.
|
|
311 |
Konuşma Dili |
zengin olmak için macera peşine düşmek |
seek your fortune f.
|
|
312 |
Konuşma Dili |
zengin olmak |
get (one's) f.
|
|
313 |
Konuşma Dili |
çok zengin |
cashed up [aus] s.
|
|
314 |
Konuşma Dili |
zengin (koku) |
tangy s.
|
|
315 |
Konuşma Dili |
süper zengin |
super-rich s.
|
|
316 |
Konuşma Dili |
bir şey yönünden zengin |
strong on s.
|
|
317 |
Konuşma Dili |
bir şey bakımından zengin |
strong on s.
|
|
318 |
Konuşma Dili |
gönlü zengin |
white s.
|
|
319 |
Konuşma Dili |
zengin ve önde gelen |
pure merino s.
|
|
320 |
Konuşma Dili |
ile zengin |
rich with s.
|
|
321 |
Konuşma Dili |
bakımından zengin |
rich with s.
|
|
322 |
Konuşma Dili |
(bir şeyiyle) zengin |
rich with (something) s.
|
|
323 |
Konuşma Dili |
(bir şey) bakımından zengin |
rich with (something) s.
|
|
324 |
Konuşma Dili |
çok zengin |
rolling in money expr.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
zengin şehir bisikletçisi |
rub (rich urban biker) kısalt.
|
|
Idioms |
|
326 |
Deyim |
(bazen alay yollu) zavallı küçük zengin kız/oğlan/çocuk |
poor little rich girl/boy/kid i.
|
|
327 |
Deyim |
(bazen alay yollu) mutsuz/zavallı zengin kız/oğlan/çocuk/çocuğu |
poor little rich girl/boy/kid i.
|
|
328 |
Deyim |
(bazen alay yollu) zavallı küçük zengin kız |
poor little rich girl i.
|
|
329 |
Deyim |
(bazen alay yollu) mutsuz/zavallı zengin kız/çocuk/çocuğu |
poor little rich girl i.
|
|
330 |
Deyim |
aptal ve ukala zengin çocuğu |
a chinless wonder i.
|
|
331 |
Deyim |
beleşten zengin olma |
the gravy train i.
|
|
332 |
Deyim |
fakirlere yardım ederek kendisini zengin göstermeyi seven kadın |
lady bountiful i.
|
|
333 |
Deyim |
işinde başarılı olup hızla yükselen/zengin olan kimse |
a high-flyer i.
|
|
334 |
Deyim |
işinde başarılı olup hızla yükselen/zengin olan kimse |
a high-flier i.
|
|
335 |
Deyim |
zengin ve ünlü insanların arasına karışıp onlarla arkadaşlık eden kimse |
a social climber i.
|
|
336 |
Deyim |
zengin bilgi kaynağı |
a rich seam of information i.
|
|
337 |
Deyim |
zengin ve yoksul |
the haves and the have-nots i.
|
|
338 |
Deyim |
zengin fakir |
the haves and the have-nots i.
|
|
339 |
Deyim |
zengin kokona |
a fat cat i.
|
|
340 |
Deyim |
zengin muhiti |
silk-stocking district i.
|
|
341 |
Deyim |
birlikte sosyalleşerek boş vakit dolduran zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
342 |
Deyim |
yapacak işi olmayıp birlikte takılan zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
343 |
Deyim |
günlerde/kahvaltılarda/öğlen yemeklerinde vakit geçiren zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
344 |
Deyim |
çalışmayan ve tüm vaktini arkadaşlarıyla geçiren zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
345 |
Deyim |
boş gezen zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
346 |
Deyim |
işi gücü olmayan zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
347 |
Deyim |
öğlen yemeklerinde buluşup vakit geçiren zengin kadınlar |
ladies who lunch i.
|
|
348 |
Deyim |
çalışmayan ve vaktini istediği gibi geçiren zengin adam/kadın |
man/woman/gentleman/lady of leisure i.
|
|
349 |
Deyim |
genç sevgilisi olan ve ona para yediren zengin ve yaşlı adam |
a sugar daddy i.
|
|
350 |
Deyim |
yaşlı ve zengin sevgili |
a sugar daddy i.
|
|
351 |
Deyim |
zengin kadın |
a woman of substance i.
|
|
352 |
Deyim |
zengin adam |
a man of substance i.
|
|
353 |
Deyim |
zengin kimse |
a person of substance i.
|
|
354 |
Deyim |
özellikle 20. yüzyıl başlarında zamanının çoğunu popüler mekanlarda geçiren zengin ve ünlü kesim |
café society i.
|
|
355 |
Deyim |
en zengin müşteriler |
carriage trade i.
|
|
356 |
Deyim |
zengin müşteriler |
the carriage trade i.
|
|
357 |
Deyim |
zengin kimse |
deep pockets i.
|
|
358 |
Deyim |
çabuk zengin olma |
get-rich-quick i.
|
|
359 |
Deyim |
şık ve zengin görünme |
putting on the ritz i.
|
|
360 |
Deyim |
zengin bir konu |
rich seam i.
|
|
361 |
Deyim |
zengin kalp |
warm heart i.
|
|
362 |
Deyim |
zengin olmak için bir yol bulmak |
strike a lead f.
|
|
363 |
Deyim |
zengin kalkışı yapmak |
walk one's chalks f.
|
|
364 |
Deyim |
çok zengin olmak |
live high on the hog f.
|
|
365 |
Deyim |
çok zengin olmak |
live high off the hog f.
|
|
366 |
Deyim |
kendine zengin/aristokrat görüntüsü vermek |
put on the ritz f.
|
|
367 |
Deyim |
kısa yoldan (özellikle yasa dışı biçimde) zengin olmak |
make a fast buck f.
|
|
368 |
Deyim |
kolay para kazanıp zengin olmak |
in the gravy f.
|
|
369 |
Deyim |
kendine zengin/aristokrat görüntüsü vermek |
put on the dog f.
|
|
370 |
Deyim |
kısa yoldan (özellikle yasa dışı biçimde) zengin olmak |
make a quick buck f.
|
|
371 |
Deyim |
sıfırdan zengin olmak |
go from rags to riches f.
|
|
372 |
Deyim |
sıfırdan zengin olmak |
make a fortune out of nothing f.
|
|
373 |
Deyim |
sıfırdan gelip zengin olmak |
go from rags to riches f.
|
|
374 |
Deyim |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
abound in f.
|
|
375 |
Deyim |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
pullulate with f.
|
|
376 |
Deyim |
zengin kalkışı yapmak |
do a bunk f.
|
|
377 |
Deyim |
zengin kalkışı yapmak |
take french leave f.
|
|
378 |
Deyim |
yönünden zengin olmak |
teem in f.
|
|
379 |
Deyim |
-ile zengin olmak |
be rich in something f.
|
|
380 |
Deyim |
(bir şey yönünden) zengin olmak |
teem in f.
|
|
381 |
Deyim |
zengin bir ailede doğmuş olmak |
be born with a silver spoon in one's mouth f.
|
|
382 |
Deyim |
yönünden zengin olmak |
pullulate with f.
|
|
383 |
Deyim |
yönünden zengin olmak |
abound in f.
|
|
384 |
Deyim |
(zengin biri ile) evlenerek yoksulluktan kurtulmak |
marry one's way out of poverty f.
|
|
385 |
Deyim |
zengin olmak |
strike gold f.
|
|
386 |
Deyim |
daha zengin olmak |
come up in the world f.
|
|
387 |
Deyim |
aşırı zengin olmak |
have more money than god f.
|
|
388 |
Deyim |
zengin olmak |
have gravy on one’s grits f.
|
|
389 |
Deyim |
çok zengin olmak |
roll in it f.
|
|
390 |
Deyim |
çok zengin olmak |
roll in wealth f.
|
|
391 |
Deyim |
zengin biriyle evlenmek |
marry above (one's) station f.
|
|
392 |
Deyim |
zengin biriyle evlenmek |
marry money f.
|
|
393 |
Deyim |
zengin karı/koca bulmak |
marry money f.
|
|
394 |
Deyim |
zengin olmak |
make a mint of money f.
|
|
395 |
Deyim |
birdenbire zengin olmak |
make a mint of money f.
|
|
396 |
Deyim |
son derece zengin olmak |
be not short of a penny (or two) f.
|
|
397 |
Deyim |
çok zengin olmak |
be rolling in wealth f.
|
|
398 |
Deyim |
bir şey yönünden zengin olmak |
be strong on something f.
|
|
399 |
Deyim |
zengin bir ailede doğmuş olmak |
be born with a silver spoon in your mouth f.
|
|
400 |
Deyim |
çok zengin olmak |
be living high on the hog f.
|
|
401 |
Deyim |
zengin olmak |
be not short of a bob or two [uk/australia] f.
|
|
402 |
Deyim |
çok zengin olmak |
be rolling in dough f.
|
|
403 |
Deyim |
çok zengin olmak |
be rolling in it f.
|
|
404 |
Deyim |
zengin olmak |
be sitting pretty f.
|
|
405 |
Deyim |
(bir şey) bakımından zengin olmak |
be steeped in (something) f.
|
|
406 |
Deyim |
bir şey bakımından zengin olmak |
be steeped in something f.
|
|
407 |
Deyim |
aşırı zengin olmak |
be stinking rich f.
|
|
408 |
Deyim |
karun kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
409 |
Deyim |
hayal edilemeyecek kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
410 |
Deyim |
harca harca bitmeyecek kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
411 |
Deyim |
karun kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
412 |
Deyim |
hayal edilemeyecek kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
413 |
Deyim |
harca harca bitmeyecek kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
414 |
Deyim |
çok zengin |
rolling in it s.
|
|
415 |
Deyim |
karun kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
416 |
Deyim |
hayal edilemeyecek kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
417 |
Deyim |
harca harca bitmeyecek kadar zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
418 |
Deyim |
aşırı zengin |
rich beyond the dream of avarice s.
|
|
419 |
Deyim |
karun kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
420 |
Deyim |
hayal edilemeyecek kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
421 |
Deyim |
harca harca bitmeyecek kadar zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
422 |
Deyim |
aşırı zengin |
rich beyond any dream of avarice s.
|
|
423 |
Deyim |
varlıklı/zengin bir ailede doğmuş |
born with a silver spoon s.
|
|
424 |
Deyim |
zengin doğmuş |
born with a silver spoon s.
|
|
425 |
Deyim |
doğuştan zengin/varlıklı |
born with a silver spoon s.
|
|
426 |
Deyim |
aileden zengin/varlıklı |
born with a silver spoon s.
|
|
427 |
Deyim |
doğuştan şanslı ve zengin |
born with a silver spoon s.
|
|
428 |
Deyim |
varlıklı/zengin bir ailede doğmuş |
born with a silver spoon in his or her mouth s.
|
|
429 |
Deyim |
zengin doğmuş |
born with a silver spoon in his or her mouth s.
|
|
430 |
Deyim |
doğuştan zengin/varlıklı |
born with a silver spoon in his or her mouth s.
|
|
431 |
Deyim |
aileden zengin/varlıklı |
born with a silver spoon in his or her mouth s.
|
|
432 |
Deyim |
varlıklı/zengin bir ailede doğmuş |
born with a silver spoon in mouth s.
|
|
433 |
Deyim |
zengin doğmuş |
born with a silver spoon in mouth s.
|
|
434 |
Deyim |
doğuştan zengin/varlıklı |
born with a silver spoon in mouth s.
|
|
435 |
Deyim |
aileden zengin/varlıklı |
born with a silver spoon in mouth s.
|
|
436 |
Deyim |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another s.
|
|
437 |
Deyim |
(bir şeyce) zengin |
rich in (something) s.
|
|
438 |
Deyim |
(bir şey) açısından/yönünden zengin |
rich in (something) s.
|
|
439 |
Deyim |
karundan zengin |
richer than croesus s.
|
|
440 |
Deyim |
(bir şey) yönünden zengin/yeterli |
short on (something) (and long on something else) s.
|
|
441 |
Deyim |
görgüsüz, antipatik biçimde zengin |
too rich for (one's) blood s.
|
|
442 |
Deyim |
(belli özellikte, konumda biri) için bayağı zengin |
well-heeled for (a particular type of person) s.
|
|
443 |
Deyim |
zengin olduğunda |
when (one's) boat comes in expr.
|
|
444 |
Deyim |
çok zengin olunca |
when one's ship comes home expr.
|
|
445 |
Deyim |
çok zengin |
stinking rich expr.
|
|
446 |
Deyim |
çok zengin |
as rich as they come expr.
|
|
447 |
Deyim |
çok zengin olunca |
when one's ship comes in expr.
|
|
448 |
Deyim |
haybeden zengin |
in the gravy expr.
|
|
449 |
Deyim |
şansa zengin olmuş |
in the gravy expr.
|
|
450 |
Deyim |
zengin olduğunda |
when one's ship comes in expr.
|
|
451 |
Deyim |
zengin doğmuş |
born with a silver spoon in one's mouth expr.
|
|
452 |
Deyim |
zenginin cebi fakirin gönlü zengin olur |
the poor have empty pockets but full hearts expr.
|
|
453 |
Deyim |
inanılmaz derecede zengin |
has more money than god expr.
|
|
454 |
Deyim |
müthiş zengin |
has more money than god expr.
|
|
455 |
Deyim |
ıkınmak için fazla havalı/sosyetik/zengin |
too posh to push expr.
|
|
456 |
Deyim |
(biri) zengin olduğu zaman |
(one's) ship comes in expr.
|
|
457 |
Deyim |
zengin/fakir tabakanın nasıl yaşadığı |
how the other half lives expr.
|
|
458 |
Deyim |
genç ve zengin/üst orta sınıfa ait/mensup |
ok yah expr.
|
|
459 |
Deyim |
genç ve zengin/üst-orta sınıftan |
ok yah expr.
|
|
460 |
Deyim |
sıfırdan gelip zengin olmuş |
rags to riches expr.
|
|
461 |
Deyim |
sıfırdan zengin olmuş |
rags to riches expr.
|
|
462 |
Deyim |
çok zengin olunca |
when my ship comes in expr.
|
|
463 |
Deyim |
zengin olduğumda |
when my ship comes in expr.
|
|
464 |
Deyim |
çok zengin olunca |
when your ship comes in expr.
|
|
465 |
Deyim |
zengin olduğunda |
when your ship comes in expr.
|
|
466 |
Deyim |
çok zengin olunca |
when your boat comes in expr.
|
|
467 |
Deyim |
zengin olduğunda |
when your boat comes in expr.
|
|
Speaking |
|
468 |
Konuşma |
gönlü çok zengin |
she's got a heart of gold expr.
|
|
469 |
Konuşma |
eğer zengin olsaydın, ne yapardın? |
if you were rich, what would you do? expr.
|
|
470 |
Konuşma |
insanlar neden zengin olmak ister? |
why do people want to be rich? expr.
|
|
471 |
Konuşma |
ne kadar para kazanırsan kazan asla zengin olamayacaksın |
no matter how much money you make you'll never be rich expr.
|
|
472 |
Konuşma |
zengin olduğu söyleniyor |
he is said to be very rich expr.
|
|
473 |
Konuşma |
zengin olacaksınız |
you will be rich expr.
|
|
474 |
Konuşma |
zengin olmasına rağmen mutsuzdu |
although he was rich he was unhappy expr.
|
|
475 |
Konuşma |
zengin olsaydım bir ev alırdım |
if I were rich i would buy a house expr.
|
|
476 |
Konuşma |
zengin olsaydım |
if I became rich expr.
|
|
477 |
Konuşma |
zengin olsam |
if I became rich expr.
|
|
478 |
Konuşma |
zengin olursam |
if I become rich expr.
|
|
479 |
Konuşma |
zengin olsaydım kendime bir ev alırdım |
if I were rich i would buy a house expr.
|
|
Trade/Economic |
|
480 |
Ticaret/Ekonomi |
işletmenin zengin müşterileri |
carriage trade i.
|
|
481 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin iş adamının ofisi |
tycoonate i.
|
|
482 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin iş adamlığı |
tycoonate i.
|
|
483 |
Ticaret/Ekonomi |
bir grup zengin iş adamı |
tycoonery i.
|
|
484 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin iş adamlarına özgü eylemler |
tycoonery i.
|
|
485 |
Ticaret/Ekonomi |
emek zengin ülke |
labor abundant country i.
|
|
486 |
Ticaret/Ekonomi |
sovyet devrimi'nden önce rusya'daki zengin çiftçilere verilen isim |
kulaks i.
|
|
487 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin toplum |
affluent society i.
|
|
488 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin ülke |
affluent nation i.
|
|
489 |
Ticaret/Ekonomi |
zengin ekonomiler |
rich economies i.
|
|
490 |
Ticaret/Ekonomi |
çok zengin iş adamı |
business leader i.
|
|
491 |
Ticaret/Ekonomi |
çok zengin iş adamı |
big businessman i.
|
|
492 |
Ticaret/Ekonomi |
kendini genç ve sosyal olarak gören yaşlı ve zengin tüketici |
grey panther i.
|
|
493 |
Ticaret/Ekonomi |
(fortune dergisine göre) en zengin beş yüz amerikan şirketi listesi |
fortune i.
|
|
Politics |
|
494 |
Siyasal |
petrol kontrolü sayesinde toplumda zengin ve egemen olan bir güç |
oiligarchy i.
|
|
Industry |
|
495 |
Sanayi |
zengin gaz |
rich gas i.
|
|
496 |
Sanayi |
eskiden kaplanacak eşyaların üretildiği bakırca zengin pirinç |
gilding metal i.
|
|
Tourism |
|
497 |
Turizm |
zengin/gelir düzeyi yüksek turist kesimi |
high-end travellers i.
|
|
498 |
Turizm |
zengin/gelir düzeyi yüksek turist kesimi |
high-end tourists i.
|
|
Technical |
|
499 |
Teknik |
çinkoca zengin astar boya |
zinc-rich primer i.
|
|
500 |
Teknik |
çok zengin karışım |
very rich mixture i.
|
|