dik - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

dik



"dik" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 69 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
dik upright s.
dik steep s.
dik vertical s.
dik perpendicular s.
General
dik jagged s.
dik rapid s.
dik standup s.
dik intent s.
dik perpendicular s.
dik upstanding s.
dik bluff s.
dik abrupt s.
dik scarped s.
dik stiff s.
dik horny s.
dik square s.
dik on end s.
dik fixed s.
dik arduous s.
dik erect s.
dik up s.
dik precipitous s.
dik straight s.
dik bold s.
dik perpendicular to s.
dik stand-up s.
dik upended s.
dik upset s.
dik undeclining s.
dik up-and-down s.
dik brant [dialect] s.
dik brent [dialect] [uk] s.
dik brent [dialect] [uk] s.
dik heavy s.
dik longways s.
dik orthometric s.
dik precipitious [obsolete] s.
dik prerupt s.
dik scraggy s.
dik scragly [dated] s.
dik sideling s.
dik stickle [dialect] [uk] s.
dik stickup s.
dik stiff-backed s.
dik stiffish s.
dik super s.
dik superficial s.
dik endlong zf.
dik endwise zf.
dik uprightly zf.
dik endways zf.
dik straight zf.
Colloquial
dik up high s.
Technical
dik steep s.
dik rigid s.
dik sheer s.
dik apeak zf.
dik upright zf.
Marine
dik apeak s.
dik orthogonal s.
Food Engineering
dik orthogonal s.
Math
dik orthogonal s.
dik right s.
Geometry
dik right s.
Statistics
dik orthogonal s.
Physics
dik normal s.
Biochemistry
dik longitudinal s.
Botanic
dik virgate s.
dik strict s.

"dik" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
dik yamaç steep slope i.
dik dik bakmak stare f.
General
dik kayalık escarpment i.
uçurtmanın dik çıtası spine i.
dik ve kayalık uçurum crag i.
ayakta dik duruş pozisyonu upright position i.
dik yaka neckband i.
dik yüzey vertical surface i.
dik açılı yansıma specular reflection i.
dik ve kayalık tepe tor i.
uçurtmalarda ortaya dik olarak gelen çıta cross spar i.
bir yolun başka bir yola dik açıyla katılması t junction i.
dik başlılık headiness i.
dik kafalılık stubbornness i.
dik kafalılık stiffness i.
dik dik bakan kimse gazer i.
dik duran şey upright i.
dik sap üzerinde yetiştirilen bitki standard i.
kenarları dik, derin vadi ya da koyak canyon i.
ayakta dik duruş pozisyonu erect position i.
dik yamaçlarla çevrili vadi cove i.
dik kafalılık opinionatedness i.
dik veya sivri kayalık crag i.
bir kayalığın dik yüzü cliff i.
dik destek standard i.
dik kuyruk vertical tail i.
dik başlılık opinionatedness i.
dik başlılık obstinacy i.
sokakların birbiriyle dik açısıyla kesiştiği sokak planı gridiron pattern i.
dik pozisyon upright position i.
bitkiyi dik tutan çubuk stake i.
dik dik bakma gazing i.
dik kafalılık opinionativeness i.
dik oturuş pozisyonu erect sitting position i.
dik başlılık opinionativeness i.
dik bakış gaze i.
dik yaka (giyside) neckband i.
dik kafalılık obstinateness i.
dik saç fell i.
dik ve derin uçurum precipice i.
kapı veya pencerenin dik yanı veya kenar pervazı jamb i.
dik yokuş steep i.
yüzeye dik gerilim normal stress i.
dik kafalılık wrongheadedness i.
yassı ve yanları dik tepe mesa i.
dik doğru vertical line i.
dik meyil steep slope i.
dik kafalı hardhead i.
dik yamaç precipitous slope i.
dik yamaç sheer slope i.
dik kanat ell i.
suyuna dik kenar end grain i.
dik iniş drop-off i.
göğüsleri alttan destekleyerek dik ve yukarda görünmelerini sağlayan sütyen push-up bra i.
dik ve sarp araziler steep-lands i.
dik açı right angle i.
dik meyil steep gradient i.
dik başlılık intractability i.
dik başlılık refractoriness i.
dik başlılık recalcitrancy i.
dik başlılık recalcitrance i.
dik tepe steep hill i.
dik bayır steep incline i.
dik bayır steep slope i.
saçmalığın dik alası absolute nonsense i.
dik başlılık unmanageableness i.
dik ağaçlı yamaç steep wooded slope i.
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü cliff face i.
bir kayalığın/uçurumun dik yüzü cliff-face i.
dik yamaç sheer drop i.
dik başlılık adamancy i.
dik mesafe vertical distance i.
dik duruş/dik yürüyüş upright gait i.
cep telefonunun kılıfında telefonun dik durmasını sağlayan ince bölme standee i.
dik durabilirlik standability i.
dik çivi caltrop i.
dik başlılık adamance i.
dik kafalı kimse recalcitrant i.
dik kafalı olma recalcitration i.
inatçılık, dik kafalılık, itaatsizlik recalcitration i.
dik başlı kimse recusant i.
çok dik yokuş toboggan i.
dik yamaç edge i.
(bir şeyi) dik tutan araç underpinning i.
dik açı vertical angle i.
dik uzanma uprightness i.
(sürerken dik duruş için) pedalları koltuğun altında olma uprightness i.
dik kayalık escarpment i.
bitişik yüzeylerle dik açı oluşturmayan yüzey bevel i.
dik kafalı kimse wronghead i.
dik kafalılık wrong-headedness i.
dik kafalılık wrongheadedness i.
dik duran dikdörtgen şeklinde hanedan arması işareti billet i.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad june 21 i.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad midsummer i.
güneş ışınlarının yengeç dönencesine dik açıyla geldiği güne verilen ad summer solstice i.
ağaçlı dik yamaç hanger i.
dik kafalı kimseler hardheads i.
üzerinde dik yerleştirilmiş bir taş levhanın yükseldiği sembol yapı mearstone [obsolete] i.
tek tarafı dik olan sekili geniş yamaç mesa i.
dik ön kenarı ve kavisli arka kenarı olan testere dişi mill tooth i.
başı yukarıda ve vücudu dik balık figürü hauriant i.
dik başlı kimse hellbender i.
dik bir tepeye çıkan yol borstal [dialect] [uk] i.
dik bir tepeye çıkan yol borstall [dialect] [uk] i.
iki büyük dik taş ve bir kapak taşından oluşan tarih öncesi bir mezar bowing stone i.
dik duruş brace i.
dik yol brae [scotland] i.
dik yol bray [dialect] [scotland] i.
çok dik breakneck i.
dik duran ağaçların çaplarının ölçüldüğü yükseklik breastheight i.
dik yokuş brow [dialect] [uk] i.
saçın fırça gibi dik durduğu kısa saç kesimi brush cut i.
(bayrağın) direğe asıldığı dik kısmı hoist i.
çapraz yapılı dik bir çerçeveden oluşan yapı gallows i.
dik dik bakma glaring i.
dik dik bakma glout [obsolete] i.
dik kafalılık obduracy i.
dik kafalılık obfirmation [obsolete] i.
dik kafalılık obstination i.
yarığa dik açıda olan ve yarıktan daha az göze çarpan kaya yarılma yönü grain i.
(krikette) oyuncunun kaleye ulaşacağı belli olan bir topu durdururken sopasının durdurma noktasında aldığı dik pozisyon guard i.
düzensiz arazinin alanını hesaplamak için ölçümde ana hatta dik ölçülen kısa mesafe offset i.
hattan dik açılarla ölçülen kısa mesafe offset i.
dik kafalı kimse opinative i.
dik kafalı kimse opiniaster [obsolete] i.
dik kafalı kimse opiniator i.
dik kafalı kimse opiniatre [obsolete] i.
dik kafalılık opiniatrety [obsolete] i.
tüyü dik kesen şerit bar i.
kanyonun dik ve dar bölümü gorge i.
dik kaya craig [scotland] i.
dik yamaç drop i.
fistolu dik yaka pickadilly i.
sert dik yaka desteği pickadilly i.
fistolu dik yaka pickadil i.
sert dik yaka desteği pickadil i.
elektrik tellerini dik tutan direk pike pole i.
arkadan düğmeli dik ve beyaz yaka reversed collar i.
dik kafalı kimse intractable i.
göz ile nesne arasında görüş hattına dik duran düzlem plan i.
dik duran bağlı ekin demetleri shock i.
dik dik bakış fisheye i.
tepedeki saçların kısa kesilip dik durmalarının sağlandığı, tepeden düz görünen bir saç stili flat top i.
(oşinografi) dalganın tepe noktasından dik çizilen hayali çizgi orthogonal i.
dik konumda duran eşya prick [obsolete] i.
dik durması için muma yapıştırılan sivri uç pricket i.
tüfeğin elde dik durma pozisyonu present i.
dik uçurum scaur i.
dik başlılık self-willedness i.
kuruması için ekinleri dik yığınlar haline getiren kimse shocker i.
(kerestecilikte) dik yamaçlı kanyon ve vadileri geçmek için iki ağaç arasına gevşek şekilde çekilen çelik halat slackline i.
dik yokuş sprunt i.
kollar dik şekilde yerde tutulurken bacakların toplanıp serbest bırakıldığı bir hareket squat thrust i.
katlanmış yakanın dik kısmı stand i.
dik duran şey stander i.
dik duran şey stand-up i.
dik dik bakan kimse starer i.
dik duran şey stickup i.
dik yaka stickup i.
kuyruğu dik tutma stiff upper lip i.
(haçta yer alan) dik kiriş stipes i.
taşlı dik kayalık yamaç scree i.
dik durmak posture f.
başını dik tutmak hold one's head high f.
dik durmak stand erect f.
dik dik bakmak gaze at f.
dik dik bakmak stare f.
başını dik tutmak save face f.
dik tutmak hold straight f.
dik dik bakmak glower f.
dik oturmak sit up f.
dik durmak stand upright f.
el ve ayakların hafif hareketiyle su içinde dik durmak tread water f.
dik dik bakmak gaze f.
dik bir duruma gelmek straighten up f.
dik dik bakmak fix f.
dik bir tepeden hızla kaymak schuss f.
dik tutmak (baş) poise f.
dik dik bakmak stare at f.
dik dik bakmak glare f.
dik dik bakmak glower at f.
dik tutmak square f.
dik konuma getirmek right f.
dik dik bakmak glare at f.
dik dik bakmak gaze on f.
dik oturmak sit up straight f.
dik durmak crane f.
dik kesmek cut vertically f.
başı dik durmak hold one's head high f.
saçlarını dik dik yapmak get one's hair spiky f.
saçlarını dik dik yapmak get one's hair standing up f.
saçlarını dik dik yapmak wear a spiky hair f.
dik durmak stick up f.
başını dik tutmak hold one's head up high f.
dik bir şekilde düşmek fall steeply f.
dik durmak take a tough stance f.
bitkilerin dik saplarını (keserek) çıplak bırakmak breast up a hedge f.
dik dik bakmak eyeball f.
dik açı yapmak jackknife f.
dik dik bakmak gloar [obsolete] f.
dik pozisyona geri dönmek righten f.
dik dik bakmak ogle f.
fikrini dik kafalı şekilde öne sürmek opinionate f.
at yelesini dik kalacak şekilde kesmek roach f.
baykuş gibi dik dik bakmak owl [dialect] f.
dik dik bakarak yıldırmak outstare f.
dik şekilde asmak plumb f.
dik inmek plumb f.
dik olmak plumb f.
dik bir şekilde düşmek precipitate f.
(sereni) dik açıya getirmek square by the lifts and braces f.
dik yerleştirmek stand up f.
dik dik bakmak stare out f.
dik açılı square s.
dik (saç) rough s.
dik kayalı craggy s.
dik kafalı fractious s.
dik kafalı heady s.
dik başlı froward s.
dik kafalı obstinate s.
dik kafalı headstrong s.
dik başlı obdurate s.
belli olmayacak bir şekilde dik finedraw s.
daha dik steeper s.
dik başlı wayward s.
dik açılı rectangular s.
dik başlı bullheaded s.
dik (açı) right s.
en dik başlı deafest s.
dik dallara sahip olan (bitki vb) fastigiate s.
iki dik açılı birectangular s.
dik kafalı bulkheaded s.
dik başlı obstinate s.
en dik steepest s.
dik başlı stubborn s.
dik başlı refractory s.
dik kafalı opinionated s.
dik başlı deaf s.
dik kafalı unsubmissive s.
dik başlı contrary s.
dik kafalı self opinionated s.
dik kafalı intractable s.
daha dik başlı deafer s.
kadar dik as stiff as s.
dik kafalı spiky s.
dik kafalı strongheaded s.
dik uzanan upright s.
dik duran standing s.
dik kafalı rigid s.
dik kafalı pigheaded s.
dik kafalı stubborn s.
dik kafalı dogged s.
dik açılı normal s.
dik kayalı cragged s.
dik (yüzey vb) steeper s.
dik başlı headstrong s.
dik açılı right s.
kısmen dik semierect s.
daha dik sheerer s.
dik kafalı recalcitrant s.
dik başlı awkward s.
çok dik abrupt s.
dik başlı adamant s.
dik başlı hard-headed s.
dik kafalı stiff-necked s.
dik kafalı self-opinionated s.
dik başlı pig-headed s.
dik başlı stiff-necked s.
dik kafalı pig-headed s.
dik ve pütürlü craggy s.
(yokuş) dik rapid s.
dik yokuşlu declivitous s.
oldukça dik quite steep s.
dik kafalı opinionate s.
dik kafalı angular s.
dik dik bakan agaze s.
dik başlı refractary [obsolete] s.
dik kafalı testif [obsolete] s.
dik kafalı thraward s.
dik kafalı thrawart [scottish] s.
dik kafalı tough-minded s.
dik eğimli steeply-sloping s.
dik kafalı undocile s.
dik olmayan unerect s.
dik durmayan unerect s.
dik uzanmayan unerect s.
dik dik bakılmayan ungazed s.
dik dik bakmayan ungazing s.
dik kafalı entêté s.
dik kafalı unpliable s.
dik kafalı unpliant s.
dik pozisyona getirilebilir erectile s.
birbirine dik uzanan quartering s.
dik kafalı wronghead s.
dik kafalı willsome s.
önü geniş ve dik olan bluff s.
dik kafalı hardheaded s.
dik başlı militant s.
başı dik heads up s.
başı dik heads-up s.
dik bir şekilde ileriye atılan gadarene s.
dik saçlı burr-headed s.
gözleri parlak ve kuyruğu dik bushy-tailed s.
dik kafalı obdure s.
(göz) dik dik bakan goggle s.
dik dik bakan goggled s.
yüzeye dik açıyla hareket eden direct [obsolete] s.
yüzeye dik olarak uzanan direct [obsolete] s.
(eğim) dik veya ani olmayan gradual s.
dik yerleştirilen longitudinal s.
dik kafalı opinative s.
dik kafalı opiniaster s.
dik kafalı opiniastrous [obsolete] s.
dik kafalı opiniated s.
dik kafalı opiniative s.
dik kafalı opiniatre s.
dik kafalı opinionative s.
aşırı dik başlı overopinionated s.
çok dik downsteepy s.
dik kafalı constipated s.
(arma figürü) dik olmayan couch s.
(arma figürü) dik olmayan couché s.
(arma figürü) dik olmayan couched s.
(hanedan armalarında) dik çizgilerle farklı renkte eşit parçalara ayrılmış counter-paly s.
dik başlı inveterate s.
dik eğimli pendant s.
dik eğimli pendent s.
dik kafalı foreright [dialect] s.
dik açılı orthometric s.
birbirine dik olan iki veya üç düzlemde simetrik özelliklere (kuvvet, sertlik, elastiklik) sahip olan orthotropic s.
(kulaklar) dik duran prick s.
çok dik precipitate s.
dik kenarlı precipitous s.
dik kayalıklı precipitous s.
dik (sayı, harf) roman s.
dik açılı on the square s.
(yaka) dik duran stand-up s.
(tepe, dağ, yamaç) dik stey [scotland] s.
başı dik stiff s.
dik kuyruklu stiff-tailed s.
dik duran upstanding s.
dik olarak endways zf.
dik kafalıca headily zf.
dik kafalı bir şekilde spikily zf.
dik başlı olma hali stubbornly zf.
dik olarak upright zf.
dik açılı at right angles zf.
dik bir şekilde steeply zf.
dik bir şekilde erectly zf.
dik olarak vertically zf.
dik kafalı şekilde wrongheadedly zf.
dik olarak endwise zf.
dik kafalılıkla mullishly zf.
dik kafalı bir şekilde fractiously zf.
dik başlı bir şekilde frowardly zf.
dik bir şekilde straightly zf.
dik bir biçimde precipitously zf.
dik kafalı bir şekilde recalcitrantly zf.
dik kafalı bir şekilde opinionatedly zf.
dik dik angularly zf.
dik başlı bir şekilde bullheadedly zf.
dik olarak straight zf.
dik kafalı bir şekilde intractably zf.
dik kafalı bir şekilde unsubmissively zf.
dik olarak perpendicularly zf.
dik şekilde in an upright manner zf.
dik şekilde perpendicularly zf.
dik şekilde vertically zf.
dik şekilde uprightly zf.
dik kafalı şekilde wrong-headedly zf.
başı dik with his head held high zf.
dik başlılıkla refractorily zf.
dik kafalı bir şekilde unpliably zf.
dik dik bakarak gloweringly zf.
dik durarak offhand zf.
dik durarak off-hand zf.
dik açıda square zf.
dik anlamı veren ön ek ortho- ök.
dik duruş anlamına gelen bir ön ek stasi- ök.
dik postür anlamına gelen bir ön ek stasi- ök.
Phrasals
yatakta dik bir şekilde oturmak sit up f.
(kendini) dik tutmak draw up f.
(dik bir yere) tırmanmaya uğraşmak toil up something f.
dik bir duruş takınmak draw up f.
dik bir duruş takınmak draw up f.
dik durmak stick up f.
dik durmak stick up f.
dik dik yapmak slick up f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak peer out at (someone or something) f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak glare at (someone or something) f.
dik dik bakmak glare down f.
'-e dik dik bakmak glare down on f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak glare down on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak peer at (someone or something) f.
'-e dik dik bakmak peer out at f.
(bir şey) için yüzeyine dik çizikler atmak score for (something) f.
(dışarıdaki birine/bir şeye) dik dik bakmak stare out at (someone or something) f.
dik konuma getirmek place upright f.
Phrases
di̇k şeki̇lde taşıyınız carry upright expr.
dik olarak on end expr.
Proverb
boş çuval dik durmaz an empty sack cannot stand upright
Colloquial
başı dik up high s.
başını dik tut keep your head up expr.
başını dik tut! keep your chin up! expr.
kafaya dik! drink up! exclam.
Idioms
gıcık ötesi/gıcığın dik alası a royal pain i.
gıcık ötesi/gıcığın dik alası royal pain i.
gıcık ötesi/gıcığın dik alası a royal pain i.
saçmalığın dik alası a load of baloney i.
saçmalığın dik alası a load of bunk i.
saçmalığın daniskası/dik alası a lot of bunk [uk] i.
kilise dik kulaklıları autem prickear [obsolete] i.
aralıksız dik dik bakmak fasten one's eyes upon f.
dik, kambur vs. yürümek carry (oneself) f.
dik, kambur vs. durarak hareket etmek carry (oneself) f.
başını dik tutmak hold one's head up f.
başı dik olmak walk tall f.
başını dik tutmak keep one's chin up f.
başını dik tutmak walk tall f.
dik durmak stand/walk tall f.
dik dik bakmak look someone in the face f.
dik dik bakmak rivet the eyes on f.
dik dik bakmak look straight in the eye f.
dik dik bakmak look in the face f.
dik dik bakmak look right in the eye f.
dik dik bakmak stare someone in the face f.
dik dik bakmak have one's beady eye on someone f.
dik dik bakmak stare daggers at f.
dik dik bakmak look daggers at f.
dik dik bakmak shoot daggers at f.
gözünün içine dik dik bakmak look right in the eye f.
gözünün içine dik dik bakmak look straight in the eye f.
dik durmak draw (oneself) up f.
tamamen dik durmak draw (oneself) up (to something) f.
dik durmak draw (oneself) up (to something) f.
dik durmak draw (oneself) up to (one's) full height f.
dik durmak draw yourself up/rise to your full height f.
birine dik dik bakmak fix somebody with a look/stare f.
dik durmak rise to (one's) full height f.
başını dik tutmak rise to (one's) full height f.
başını dik tutmak be tall in one's saddle f.
başını dik tutmak be tall in the saddle f.
başı dik olmak/kalmak ride tall in the saddle f.
başı dik olmak/kalmak ride tall in one's saddle f.
başı dik olmak/kalmak sit tall in the saddle f.
başı dik olmak/kalmak sit tall in one's saddle f.
dik durmak sit tall in the saddle f.
dik durmak sit tall in one's saddle f.
dik kafalı olmak have a thick head f.
başını dik tutmak hold up one's head f.
dik bir yerden geçerken treni ikiye bölmek double the hill f.
kuyruğu dik tutmak put (one's) tail up f.
(bir şey) karşısında dik durmak take (something) on the nose f.
birini dik tutmak keep someone up f.
başı dik olmak be tall in the saddle f.
başı dik olmak be tall in one's saddle f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak glower at (someone or something) f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak have (one's) beady eye on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) dik dik bakmak have a beady eye on (someone or something) f.
başını dik tutmak hold head up f.
başını dik tutmak hold your head high f.
başını dik tutmak hold your head (up) high f.
başını dik tutmak hold your head up f.
başını dik tutmak keep chin up f.
dik kafalı bullheaded s.
dik kafalı hard-edged s.
dik kafalı hardedged s.
çok dik plenty rugged s.
dik durarak to (one's) full height zf.
başı dik with head held high expr.
dik dur square your shoulders expr.
omuzlarını dik tut square your shoulders expr.
kuyruğu dik tutarak with (one's) tail up expr.
kuyruğu dik tutarak with your tail up expr.
başını dik tut hold your head high expr.
başını dik tut hold your head (up) high expr.
başını dik tut hold your head up expr.
başı dik with (one's) head held high expr.
Speaking
dik dur! straighten your back! expr.
dik dur! stand tall! expr.
Industry
kağıt yapımında hamur akışını yavaşlatıp ağır ve düzensiz parçacıkları eleyen dik bölmeli tekne riffler i.
Tourism
avrupa'da pist dışı dar, kısa ve dik kayak parkuru chute i.
Technical
kare profilli, bir ucu dik piramit şeklinde olan bir tür manivela timber bar i.
kare profilli, bir ucu dik piramit şeklinde olan bir tür manivela bridge bar i.
ivme hareket doğrultusuna dik olduğunda ivmelenme kuvvetinin ivmeye oranı transverse mass i.
dalgaya dik bir şekilde ileri ve geri hareket eden titreşim transverse vibration i.
akıma dik denetim yapısı normal control structure i.
akıma dik kontrol yapısı normal control structure i.
bagaj dik kafesi luggage-rack grid i.
bir kısmı yassı ve bir kısmı dik çatı french roof i.
cnc dik işleme merkezi cnc vertical processing center i.
dik açı right angle i.
dik açı straight angle i.
dik şev escarpment i.
dik açılı tahrik angle drive i.
dik değirmen vertical mill i.
dik açı steep angle i.
dik koni right cone i.
dik açılı sistem cartesian coordinates i.