yok - Türkçe İngilizce Sözlük

yok

"yok" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 5 sonuç

İngilizce Türkçe
General
yok i. gülme
yok i. gülüş
yok i. şaka
yok f. gülmek
yok f. şaka yapmak

"yok" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 46 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yok absent s.
His wife was here, which was a feat in itself, but the man around whom everything revolved was absent.
Karısı buradaydı, bu başlı başına bir başarıydı, ama her şeyin etrafında döndüğü adam yoktu.

More Sentences
General
yok nothing i.
I know nothing about this, though, and he has not even been invited.
Gerçi bu konuda hiçbir bilgim yok ve kendisi davet bile edilmedi.

More Sentences
yok out of stock s.
Your website doesn't say it's out of stock.
Web siteniz stokta yok demiyor.

More Sentences
yok away s.
In Jerusalem, where I am from, hope and humanity are fading away.
Benim geldiğim yer olan Kudüs'te umut ve insanlık yok oluyor.

More Sentences
yok no s.
There is no such pressure.
Böyle bir baskı yok.

More Sentences
yok absent s.
I myself was absent, but I have had this confirmed to me.
Ben kendim yoktum ama bu bana teyit edildi.

More Sentences
yok off s.
Tom is off today.
Tom bugün yok.

More Sentences
yok none zm.
Lastly, with regard to impact assessment, there is none.
Son olarak, etki değerlendirmesine gelince, böyle bir şey yok.

More Sentences
Phrases
yok there is not expr.
There is not a single human rights organisation working in Afghanistan.
Afganistan'da çalışan tek bir insan hakları kuruluşu yok.

More Sentences
yok there are not expr.
There are not even windowpanes in his cell, and that in winter.
Hücresinde pencere camı bile yok, hem de bu kış mevsiminde.

More Sentences
Colloquial
yok out (of something) s.
I'm out of time.
Zamanım yok.

More Sentences
Law
yok absent s.
Prior to 11 September, it was absent on the issue of Kyoto.
11 Eylül'den önce Kyoto konusunda bu ilke yoktu.

More Sentences
Computer
yok absent s.
The Committee on Budgets adopted its opinion unanimously while I was absent through illness.
Bütçe Komisyonu, ben hastalık nedeniyle yokken görüşünü oybirliğiyle kabul etti.

More Sentences
yok does not exist expr.
Opposition parties do not exist in these two countries.
Bu iki ülkede muhalefet partileri yok.

More Sentences
yok missing expr.
Tom is missing the little finger on his left hand.
Tom'un sol elinin küçük parmağı yok.

More Sentences
yok not available expr.
In most cases, the animal has a desire to conceive a child, but the opportunity is not available.
Çoğu durumda, hayvan yavrulama arzusundadır, ancak böyle bir ihtimal yoktur.

More Sentences
yok it doesn't exist expr.
It doesn't exist.
Öyle bir şey yok.

More Sentences
yok not present expr.
Both of them were not present at the meeting.
Onların her ikisi de toplantıda yoktu.

More Sentences
Modern Slang
yok ain't got no exclam.
I ain't got no kids yet.
Henüz hiç çocuğum yok.

More Sentences
General
yok nonexistence i.
yok non-existence i.
yok nonexistent s.
yok lacking s.
yok none available s.
yok absentaneous s.
yok inexistant [obsolete] s.
yok nix zf.
yok not zf.
yok nope ünl.
yok nay ünl.
Phrases
yok not just yet expr.
Colloquial
yok nah, bro ünl.
yok short of something expr.
yok nothin expr.
Computer
yok unavailable expr.
yok na expr.
yok omit expr.
yok not set expr.
yok do not exist expr.
yok n a kısalt.
yok n/a kısalt.
Medical
yok yoke i.
Archaic
yok nil i.
Slang
yok not ünl.
Modern Slang
yok ain't got it exclam.
yok ain't got exclam.

"yok" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
yok olmak disappear f.
In a free, unprotected market, they are doomed to disappear.
Serbest, korumasız bir pazarda yok olmaya mahkumdurlar.

More Sentences
General
yok etme destruction i.
The destruction of port employment will be added to the destruction of fisheries employment.
Balıkçılık istihdamının yok edilmesine liman istihdamının yok edilmesi de eklenecektir.

More Sentences
yok olma disappearance i.
The European Union would bear a huge responsibility if it hastened the disappearance of our bee-keepers.
Avrupa Birliği, arı yetiştiricilerimizin yok olmasını hızlandırırsa büyük bir sorumluluk altına girmiş olur.

More Sentences
yok olma extinction i.
Today, our people, our distinct rich cultural heritage and our national identity are facing the threat of extinction.
Bugün halkımız, farklı ve zengin kültürel mirasımız ve ulusal kimliğimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

More Sentences
yok olma destruction i.
We can see the quick destruction of our coasts.
Kıyılarımızın hızla yok olduğunu görebiliyoruz.

More Sentences
yok etme extinction i.
We must not allow ourselves to fish selfishly or to hunt them down to extinction.
Bencilce balık avlamamıza ya da onları yok edene kadar avlamamıza izin vermemeliyiz.

More Sentences
yok etme extermination i.
The budget is funding the extermination of small and medium-sized farming.
Bütçe, küçük ve orta ölçekli çiftçiliğin yok edilmesini finanse ediyor.

More Sentences
yok olma dissolution i.
Justice without mercy is cruelty; mercy without justice is the mother of dissolution.
Merhametsiz adalet zulümdür, adaletsiz merhamet yok olmanın anasıdır.

More Sentences
yok oluş annihilation i.
Annihilation gives birth to my rebirth.
Yok oluş, benim yeniden doğuşumu doğurur.

More Sentences
ağaçları yok etme deforestation i.
Protestors are chaining themselves to trees to prevent deforestation of the area.
Protestocular alanının ağaçlarının yok edilmesini önlemek için kendilerini ağaçlara zincirliyorlar.

More Sentences
yok etmek devour f.
Fire devoured the forest.
Yangın ormanı yok etti.

More Sentences
yok etmek exterminate f.
I don't exterminate your rats.
Farelerinizi yok etmiyorum.

More Sentences
yok saymak ignore f.
Sami ignored Layla's e-mail.
Sami, Leyla'nın e-postasını yok saydı.

More Sentences
yok etmek kill f.
Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi yok eden bir suçtur.

More Sentences
yok etmek eliminate f.
For example, the smallest disruption in the balance of heat or cold could eliminate everything.
Mesela, sıcaklık ve soğukluk dengesindeki ufacık bir aksama her şeyi yok edebilir.

More Sentences
yok etmek dispose of f.
How will you dispose of this problem?
Bu sorunu nasıl yok edeceksin?

More Sentences
yok etmek annihilate f.
If you don't give in, we will annihilate you.
Eğer teslim olmazsanız, sizi yok edeceğiz.

More Sentences
yok etmek eradicate f.
They tried to eradicate my culture.
Benim kültürümü yok etmeye çalıştılar.

More Sentences
yok etmek wipe out f.
Mind you, the size of the fish is no longer an issue; all the fauna on the seabed are being wiped out.
Dikkatinizi çekerim, balıkların büyüklüğü artık bir mesele değil; deniz dibindeki tüm fauna yok ediliyor.

More Sentences
yok olmak die out f.
We all know that without fish, the fishing industry will die out.
Balık olmazsa balıkçılık endüstrisinin yok olacağını hepimiz biliyoruz.

More Sentences
yok olmak be destroyed f.
More than half of my books were destroyed by the fire last night.
Dün gece çıkan yangında kitaplarımın yarısından fazlası yok oldu.

More Sentences
yok olmak go f.
I wish my problems would all go away.
Keşke tüm sorunlarım yok olsa.

More Sentences
zamanla yok olmak wear off f.
A novelty wears off in time.
Bir yenilik zamanla yok olur.

More Sentences
yok etmek get rid of f.
Tom got rid of the evidence.
Tom delili yok etti.

More Sentences
yok etmek destroy f.
By the time we arrived, the forest was completely destroyed.
Biz oraya varana dek orman tamamen yok olmuştu.

More Sentences
yok etmek obliterate f.
If we can obliterate their arguments, democracy and tolerance will have won a major victory.
Eğer onların argümanlarını yok edebilirsek, demokrasi ve hoşgörü büyük bir zafer kazanmış olacaktır.

More Sentences
yok edilmek be destroyed f.
It's been destroyed.
Yok edildi.

More Sentences
yok edilmek be annihilated f.
The Dodgers were annihilated by the Giants.
Madrabazlar devler tarafından yok edildi.

More Sentences
yok olmak fade away f.
We should not abandon vast areas of our countries, where human activity will fade away.
Ülkelerimizin insan faaliyetlerinin yok olacağı geniş alanlarını terk etmemeliyiz.

More Sentences
yok olmak perish f.
All they that take the sword shall perish with the sword.
Kılıcı alan herkes kılıçla yok olacak.

More Sentences
yok etmek destroy f.
The other form of torture quite clearly seeks to destroy and break people.
İşkencenin diğer biçimi ise oldukça açık bir şekilde insanları yok etmeyi ve mahvetmeyi amaçlamaktadır.

More Sentences
yok olmak perish f.
One who loves danger, shall perish in it.
Tehlikeyi seven, onun içinde yok olur.

More Sentences
yok etmek wipe (out) f.
Where it did not wipe them out, our so-called civilisation reduced most of them to poverty.
Onları yok etmediği yerlerde sözde medeniyetimiz çoğunu yoksulluğa düşürdü.

More Sentences
(varlık) yok olmak demise f.
Private companies must make a profit or else face their demise.
Özel şirketler kar etmeli, aksi takdirde yok olmakla yüz yüze kalırlar.

More Sentences
yok olmak clear f.
My acne cleared after I turned 20.
Sivilcelerim 20 yaşımdan sonra yok oldu.

More Sentences
kendini yok etmek self-destruct f.
This message will self-destruct in five seconds.
Bu mesaj beş saniye içinde kendini yok edecektir.

More Sentences
Common Usage
etkisini yok etmek counteract f.
General
yok olma depletion i.
yok olma deperdition i.
işlem yok komutu no operation instruction i.
zararlı bir hayvanın yok edilmesi veya bir suçlunun yakalanması için devletçe verilen para bounty i.
kendini yok eden program self destructing program i.
yok olma evanescence i.
yok edilme destruction i.
yok etme eradicating i.
yok etme exterminating i.
yok etme ve tekrar inşa destruction and reconstruction i.
içi yok olmuş bir şeyin dışı shell i.
yavaş yavaş yok olma fading away i.
yok etme extirpating i.
yok etme effacement i.
nükleer silahların yok edilmesi denuclearization i.
yok pahasına satılan şey bargain i.
büyük bir kısmını yok etme decimation i.
işlem yok no op i.
yok etme suppression i.
büyük bir kısmı yok olma decimation i.
atık yok etme bölgesi rubbish tip i.
yok edici devourer i.
radyoaktif atıkların yok edilmesi radioactive waste disposal i.
etkisini yok etme counteraction i.
tek bir merkeze yoğunlaşıp diğer yönleri yok sayma centration i.
herhangi bir şeyin yok olacağı haberi knell i.
yok etme effacing i.
asit niteliğini yok etme neutralization i.
yok edici kimse destroyer i.
yok eden eradicator i.
yok edici annihilator i.
yok etme extincting i.
yok etme obliteration i.
yok edilemezlik indestructibleness i.
yok edici destroyer i.
acı ve üzüntüyü yok eden ilaç nepenthe i.
yok etme elimination i.
yok etme extirpation i.
yok etme eradication i.
yok etme disposal i.
ortadan yok olma vanishing i.
yok etme wipeout i.
yok etme wracking i.
bitkileri yok eden madde herbicide i.
yok edici rekabet destructive competition i.
yapacak bir şey yok nothing to do i.
acımadan yıkıp yok etme wanton destruction i.
ıstırabı yok eden herhangi bir şey nepenthe i.
yok denecek kadar minute amount i.
yok denecek kadar az minute amount i.
kişinin bedenini veya bir eşyayı bulunduğu mekanda yok edip bir anda başka bir mekanda ortaya çıkarması teleportation i.
kanıtları yok etme spoliation i.
yok etme annihilation i.
yok edim annihilation i.
çöp yok etme tesisi garbage disposal plant i.
çöp yok etme garbage disposal i.
kendi kendini yok etme self-destruction i.
yok etme demolition i.
kendi kendini yok etme self destruct i.
hedef gözeterek yok etme targeted killing i.
beklenen yok satma miktarı expected sell-out rate i.
yok olma wreck i.
yapılacak bir şey yok nothing to do i.
kendi kendini yok etme autodestruction i.
ambalajların yok edilmesi disposal of packaging i.
yok eden destructor i.
bir fark yok same difference i.
yok denecek kadar az şans a slight chance i.
yok edici terminator i.
yok edici blaster i.
cinsiyetini yok etme desexualization i.
cinsiyetini yok etme desexualisation i.
yok etme blotting i.
bakterileri yok edici madde bactericide i.
bakterileri yok etme bacteriolysis i.
bakterileri yok eden küçücük cisimler bacteriophage i.
yok edici şey destroyer i.
yok etme wipe-out i.
nükleer silahların yok edilmesi denuclearisation i.
asit niteliğini yok etme neutralisation i.
kitlesel yok oluş extinction event i.
kitlesel yok oluş extinction-level event (ele) i.
kitlesel yok oluş biotic crisis i.
kitlesel yok oluş mass extinction i.
yok olma tehlikesi danger of extinction i.
ormanı yok etme deforestati̇on i.
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ baby fat i.
gezegen yok eden (nükleer silah vb) planet buster i.
yavaş yavaş yok etme absumption [obsolete] i.
yok oluş perishment i.
yok olma perishment i.
direktuvar sistemini yok etmek ve komünist düzeni kurmak için komplo düzenleyen fakat başarısız olan fransız politik provokatör babeuf i.
doğum oranının ölüm oranına eşit olması sebebiyle bir ırkın zamanla yok olması race suicide i.
ırkın yok olması race suicide i.
bir ırkın zamanla yok olması race suicide i.
büyük antiller ve bahamalar'da yaşamış olup, kültürleri soykırım, asimilasyon ve salgın hastalıklar sebebiyle yok edilmiş arawak soyundan olan kimse taíno i.
istilacı nassella tussock bitkisini yok etmek için yeni zelanda'nın farklı bölgelerinde kurulan çeşitli yerel yasal kuruluşlardan her biri nassella tussock board i.
yok farz edilen kimse nonperson i.
yok hükmünde kimse nonperson i.
yok hükmünde kimse non-person i.
yok hükmünde kimse nullity i.
yok sayılma neglectedness i.
yok sayma neglection i.
yok sayılabilir olma negligibility i.
yok olma eclipse i.
yok olma end i.
yok olmaya yüz tutmuş fikirler embers i.
yok olma unessence i.
yok hükmünde olan şey zilch i.
yok pahasına satma sacrifice i.
yok etme erasement i.
düşman hava araçları, gemileri ve füzelerine saldırarak yok etme kill i.
yok eden kimse uprooter i.
yok eden kimse undoer i.
yok eden kimse ruiner i.
yok edici hareketler uprootings i.
ortadan yok olma evanishment [rare] i.
ortadan yok olma evanition i.
yanıp yok olma exustion i.
yavaş yavaş yok olma fadeout i.
giderek yok olma fadeout i.
yavaş yavaş yok olma fade-out i.
giderek yok olma fade-out i.
mesleki sorumluluğu yok sayma malepractice i.
günümüzde yemen'in güneybatısında konuşulan yok olmuş eski güney arapçası qatabanian i.
silip yok etme wipe-out i.
silip yok etme wipeout i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margent i.
ötesinde veya altındayken bir şeyin yok olduğu veya mümkün olmadığı sınır margin i.
yok denecek kadar az haet [scotland] i.
yok eden şey wind i.
zekayı yok eden şey witworm [obsolete] i.
alevlerin tamamen yok ettiği adak holocaust i.
hayatın pervasızca yok edilmesi holocaust i.
yok edici güç monster i.
yok olmaya yakın olma moribundity i.
yok etme peşinde olan düşman mortal foe i.
büyük ve yok edici yangın burnout i.
yok edici mutilator i.
yok olma obliteration i.
tüm izleri yok eden şey obliterator i.
tamamen yok olma oblivion i.
kriptografik olarak yok etme decimation i.
kriptografik yok etmeden kaynaklanan yeni dizi decimation i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decolorizer [uk] i.
camdaki safsızlığın neden olduğu yeşilimsi kahverengini yok eden madde decoloriser [uk] i.
yok etme decreation i.
albenisini yok etme deglamorization [us] i.
cazibesini yok etme deglamorization [us] i.
albenisini yok etme deglamorisation [uk] i.
cazibesini yok etme deglamorisation [uk] i.
tanrı'yı yok eden kimse deicide i.
yok olma deliquium i.
yok olan şey deperdit i.
yok edilen şey deperdit i.
gücü, itibarı veya değeri yok etme derogation i.
düşmanlarını yok etmek için şiddete başvuran gizli bir mormon örgütüne mensup kimse destroying angel i.
yok edilebilme destructibleness i.
kafirleri yok etmeye yemin etmiş fanatiklerin faaliyetleri ghazism i.
buzun yok olması ice-out i.
yok sayma ignoration i.
yok denecek kadar az miktar one-tenth i.
askeri gücün düşmanı yok etmek için gerekenden daha fazlasını kullanma overkill i.
hayvan popülasyonunun avcılıkla veya öldürerek yok edilmesi veya önemli oranda azaltılması overkill i.
haşereleri yok etmekle görevli memur rodent operative [uk] i.
yok edilemez olma imperdibility i.
yok olmazlık imperishability i.
yok etme devouring i.
yok olma disparition [obsolete] i.
rütbe veya makam farklılıklarını geçici olarak yok sayarak aşağı seviyedekilere gösterilen nezaket condescendingness i.
kederi yok eden şey dolorifuge i.
(anket yanıtlarında) fikri yok don't-know i.
(anket yanıtlarında) fikri yok don't-know i.
küresel yok oluşa kalan süreyi gösteren bir saat doomsday clock i.
yok etme downcast i.
yok edilemez olma irrefrangibility i.
yok edilme cleanout i.
istenmeyen şeyleri yok etme cleanup i.
tılsımı yok edebilen şey countercharm i.
yok edilemez şey invincible i.
arkeolojik alanı yok ederek tarihi eser toplayan kimse pothunter i.
(siyasi muhalefeti) kademeli olarak yok etme salami tactics i.
sinsice yok etme sap i.
yok eden şey corrosive i.
yakarak yok etme fire i.
kalp monitöründe gösterilen ritmik pik değerlerin yok olması flatline i.
kendini yok eden kimse self-destroyer i.
basılı eserlerin yok edilmesi libricide i.
yok edici preyer i.
acımadan yıkıp yok etme slaughter i.
tamamen yok oluş slaughter i.
külli yok oluş total annihilation i.
döngüsel yok oluş cyclical apocalypse i.
nükleer yok oluş nuclear apocalypse i.
toplu yok oluş total annihilation i.
yok olmayan şey survival i.
yok olmayan hayvan survivor i.
bir şeyi yok etmek swallow something up f.
yok etmek uproot f.
silerek yok etmek wipe away f.
ağaçları yok etmek deforest f.
nükleer silahları yok etmek denuclearise f.
ormanı yok etmek disforest f.
yok etmek dissolve something away f.
silerek yok etmek wipe up f.
yok etmek sweep away f.
yok satmak go like hot cakes f.
yok etmek blot out f.
yok etmek wipe something out f.
yok etmek liquidate f.
yok etmek cut someone up f.
yok etmek shatter f.
yok olmak evanish f.
manyetikliğini yok etmek demagnetize f.
yok olmak dissipate f.
bir şeydeki (bir şeyi) yok etmek rid something of f.
yok etmek charm away f.
yok etmek extinguish f.
etkisini yok etmek neutralize f.
ormanı yok etmek disafforest f.
yok etmek stamp f.
yok etmek (duygu/umut vb'ni) quash f.
yok etmek dissolve something f.
bir şeyin yok edilmesini hoş karşılamak regard something as good riddance f.
yavaşça yok olmak peter out f.
yok etmek make away with f.
ortadan yok olmak vanish f.
yok olmak clear away f.
yok olmak go up in smoke f.
yok etmek melt away f.
yok etmek end f.
burmalarını yok etmek (vidanın) strip f.
yok etmek consume f.
kaynayarak buharlaşıp yok olmak boil away f.
yok etmek cut off f.
yok etmek demolish f.
yavaş yavaş yok etmek (şevk/inisiyatif vb'ni) stultify f.
kazıyarak yok etmek scratch out f.
yok etmek deaden f.
doğada yok olmak decompose f.
yakıp yok etmek burn up f.
yok olmak melt f.
yok etmek cut somebody up f.
yok etmek (bir şeyi bir yerden) be in the clear f.
yanıp yok olmak burn up f.
yok satmak have nothing for sale f.
yok etmek suppress f.
yok etmek sponge out f.
yok olmak evaporate f.
yok etmek erase f.
yok olmak be annihilated f.
yok etmek do away with f.
yok etmek efface f.
yok etmek spirit away f.
yok olmak evanesce f.
yok etmek spirit off f.
yok etmek wipe off f.
yok etmek cut up f.
yok olmak ooze away f.
yakıp yok etmek consume f.
büyük bir kısmını yok etmek decimate f.
yok etmek dispel f.
yok etmek extirpate f.
yok satmak sell like hot cakes f.
yanıp yok olmak consume by fire f.
yok sayılmak be ignored f.
yok etmek dissolve f.
silip yok etmek wipe out f.
yok etmek root something out f.
yok etmek (duygu/umut vb'ni) quench f.
yakıp yok etmek burn out f.
yavaş yavaş yok olmak fade away f.
iyi şeyler yok olmak go by the board f.
yok etmek dissipate f.
havada yok olup gitmek evanish into thin air f.
yok etmek clear off f.
yok olmak dissolve f.
yok etmek wipe away f.
tamamen yok etmek wipe off the map f.
yok pahasına satılmak go for a song f.
yok satmak sell out (of merchandise) quickly f.
tesirini yok etmek neutralise f.
tesirini yok etmek neutralize f.
nesli yok olmak be extinct f.
nesli yok olmak go extinct f.
yok sayılmak fall on deaf ear f.
yok edilmek be eradicated f.
yok edilmek be exterminated f.
yok edilmek be devoured f.
yok edilmek be obliterated f.
yok edilmek be demolished f.
yok edilmek be deadened f.
yok edilmek be dissipated f.
toptan yok etmek exterminate f.
toptan yok etmek eradicate f.
ormanı yok etmek deforest f.
tamamen yok olmak die out f.
büyük kısmını yok etmek decimate f.
yakıp yok etmek devour f.
yok etmek knock down f.
yok olmak melt away f.
yok etmek work off f.
yok etmek wreck f.
tehlikeyi yok etmek remove the danger f.
yok etmek break up f.
yok saymak think nothing of f.
bir buluşu yok saymak disinvent f.
yok saymak overleap f.
yok yazmak mark someone absent f.
yok pahasına elden çıkarmak barter something away f.
kurutmak/yok etmek (suyunu-sıvısını) wick f.
yok pahasına satmak barter something away f.
hafta sonları yok satmak sell out at weekends f.
doğayı yok etmek destroy the nature f.
(soyları/soyu) yok olma tehdidi altında olmak be under the threat of extinction f.
yok saymak disregard f.
tüylerini yok etmek depilate f.
nükleer silahları yok etmek denuclearize f.
manyetikliğini yok etmek demagnetise f.
etkisini yok etmek neutralise f.
yok olmak die f.
(okula/derse) yok yazılmak be recorded as absent f.
sivilceleri yok etmek remove acnes f.
hedefi yok etmek destroy target f.
yok yazılmak be marked absent f.
bir atom altı parçacığını yok ederek enerjiye veya yüksek enerjili parçacıklara dönüştürmek annihilate f.
yok etmek abscise f.
yavaş yavaş yok etmek absume [obsolete] f.
yakıp yok etmek adure f.
yok etmek acrase f.
yok etmek rase f.
yok olmak cease [obsolete] f.
yok etmek null f.
etkisini yok etmek nullify f.
yok olmak relinquish [obsolete] f.
yok etmek efface f.
yok etmek zap f.
yok etmek end f.
yok etmek unbeget f.
etkililiğini yok etmek undercut f.
yok etmek meat–ax f.
yok etmek unessence f.
yok etmek ortadan kaldırmak unget f.
yok etmek bag f.
yok etmek unknit f.
yok etmek unload f.
ahlak kurallarını yok etmek unprinciple f.
yok pahasına satmak sacrifice f.
kılları yok etmek epilate f.
tüyleri yok etmek epilate f.
(bir şeyin) kolayca yok olmasına neden olmak erase f.
yavaş yavaş yok etmek erode f.
ortadan yok olmak escape f.
benmerkezciliğini yok etmek unself f.
gölgeyi yok etmek unshadow f.
(bir şeyin) yok olmasını dilemek unwish [obsolete] f.
espritüelliğini yok etmek unwit [obsolete] f.
yok etmek zap f.
dışlamak için sistematik olarak yok saymak knife f.
usulca yok etmek beguile f.
yok etmek extermine [obsolete] f.
yok olmak lapse f.
yok etmek melt f.
azalarak yok olmak blank f.
ateş ederek yok etmek blast f.
kademeli olarak yok etmek whittle f.
yok etmek blitz f.
yok etmek blot f.
kaşla göz arasında yok etmek harlequin f.
yok olmak fail f.
yok etmek brain f.
yok etmek hew off f.
yok saymak misken [scotland] f.
(birinin) performansını yok saymak miss f.
(birinin) katılımını yok saymak miss f.
yok etmek mortify [obsolete] f.
(bir şeyin) gücünü, canlılığını veya işlevini yok etmek mortify [obsolete] f.
(define avı oyununda) koordinatları yok etmek muggle f.
tutuşup yok olana kadar yanmak burn up f.
yakarak yok etmek burn up f.
önemini yok ederek değersiz kılmak bury f.
yok etmek ribbon f.
yok etmek obviate f.
yok etmek decapitate f.
cazibesini yok etmek deglamorize [us] f.
cazibesini yok etmek deglamorise [uk] f.
cazibesini yok etmek deglamourize f.
izlerini yok etmek delete f.
yok etmek deliquate f.
kötü kokuyu yok etmek deodourise [uk] f.
manyetikliğini yok etmek depolarise [uk] f.
parlaklığını yok etmek depolish f.
yok etmek deprive [obsolete] f.
ırksal özellikleri yok etmek deracialize [us] f.
ırksal özellikleri yok etmek deracialise [uk] f.
(hayatı) yok etmek dispatch [obsolete] [us] f.
(hayatı) yok etmek despatch [obsolete] [uk] f.
etkisini yok etmek destroy f.
(bir şeyin) belirli özelliklerini veya ters gelen yapısını yok etmek detoxify f.
aşama aşama yok etmek grind f.
temelini yok etmek gut f.
yavaşça yok olmak ooze f.
(düşmanı) aşırı güç kullanarak yok etmek overkill f.
yok saymak overthrow f.
yok etmek overturn f.
(bilgisayar programı veya veri) diğer verileri depolayarak yok etmek overwrite f.
(verilmek istenen asıl mesajı yok etmek için) gerekenden fazlasını yazmak overwrite f.
yok etmek rogue f.
yok etmek rubble f.
tümüyle yok etmek ruinate [obsolete] f.
canlılığını yok etmek run down f.
yok etmek abolish f.
yok etmek immolate f.
yangınla yok etmek immolate f.
insani özelliklerini yok etmek impersonalize f.
insani özelliklerini yok etmek impersonalise f.
gelişim sonucu yok olmak improve f.
yok olmak improve f.
yok etmek improve f.
yok saymak by-pass f.
yok etmek graunch [new zealand] f.
kutsamayı yok etmek unsanctify f.
(birinin) bir şeyi yapma inancını yok etmek disempower f.
güvenini yok etmek disgallant f.
gerçek özünü yok etmek disincarnate f.
şevkini yok etmek disinflame f.
uzuvlarını yok etmek dislimb f.
yok etmek dismantle f.
yok etmek disperse f.
itibarını yok etmek displume f.
yok etmek infringe [obsolete] f.
yavaş yavaş yok etmek dwine f.
gizlice yok etmek condiddle [dialect] [uk] f.
yok etmek crack f.
yok etmek crater f.
(soyut bir şeyi) dağıtarak yok etmek drive f.
yok olmak drop f.
yok etmek paralyse f.
yok etmek paralyze f.
tüm izlerini yok etmek clear f.
üstündeki tılsım etkisini yok etmek countercharm f.
etkisini yok etmek countervail f.
mürekkeple kapatıp yok etmek ink f.
yok yere kusur bulmak pounce f.
yok etmek satisfy f.
birbiriyle ilişkili fikir ve inançlar bütününü yok etmek devastate f.
güzelliğini yok etmek devenustate [obsolete] f.
müstehcenliğini yok etmek devulgarize f.
yok etmek dead [dialect] f.
titrini yok etmek disannul [obsolete] f.
(görev, yükümlülük) yok ederek kurtulmak discharge [obsolete] f.
yok etmek finish f.
yok olmak fleet f.
yok olmak fly f.
hızla azalıp yok olmak fly f.
yok etmek foredo f.
yok etmek outraze f.
yok etmek scrub f.
az az yok olmak seep f.
kendini yok etmek self-destroy f.
yok etmek shift f.
(vurarak) yok etmek shoot f.
dayanıklılığını yok etmek crumple f.