Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
-bound
-bound
Geçmiş
Cümleler
"-bound"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
-bound
snk.
ilerlemesi engellenmiş anlamı veren son ek
2
Genel
-bound
snk.
bağlı anlamı veren son ek
"-bound"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 473 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
bound
s.
bağlı
He is
bound
by a vow of silence.
Sessizlik yeminine
bağlı.
More Sentences
General
2
Genel
bound
i.
sınır
They made sure not to go outside the
bounds
of the law.
Yasal
sınırların
dışına asla çıkmamaya özen gösterdiler.
More Sentences
3
Genel
bound
i.
had
I'm sorry, I didn't mean to overstep my
bounds.
Özür dilerim,
haddimi
aşmak istememiştim.
More Sentences
4
Genel
bound to be
i.
mahkum
You're
bound to be
discovered.
Keşfedilmeye
mahkumsunuz.
More Sentences
5
Genel
bound
i.
hamle
The cat reached the top of the cupboard with a single
bound.
Kedi tek bir
hamlede
dolabın tepesine ulaştı.
More Sentences
6
Genel
bound
f.
seke seke gitmek
We could see a dear
bounding
towards the woods.
Ormana doğru
seke seke giden
bir geyik görebiliyorduk.
More Sentences
7
Genel
bound
f.
çevrilmek
Our land is
bound
by hills on both sides.
Arazimizin iki tarafı tepelerle
çevrili.
More Sentences
8
Genel
bound
s.
bağlı
Procedurally, we in the European Parliament are
bound
by this report.
Usul açısından, Avrupa Parlamentosu olarak bu raporla
bağlıyız.
More Sentences
9
Genel
bound
s.
mecbur
He's
bound
to forget.
O unutmaya
mecbur.
More Sentences
10
Genel
bound
s.
kesin
The truth is
bound
to come out sooner or later.
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağı
kesin.
More Sentences
11
Genel
bound
s.
yakından bağlantılı
We have to deal with three issues that are closely
bound
up with each other.
Birbiriyle
yakından bağlantılı
olan üç konuyu ele almak zorundayız.
More Sentences
12
Genel
bound
s.
sarmak
The nurse
bound
his wound with gauze.
Hemşire yarasını gazlı bezle
sardı.
More Sentences
13
Genel
bound
s.
e giden
The couple boarded the plane
bound
for the Netherlands.
Çift Hollanda
'ya
giden
uçağa bindi.
More Sentences
14
Genel
bound to
ed.
zorunlu
He is
bound to
win the match.
O maçı kazanmaya
zorunlu.
More Sentences
15
Genel
bound to
ed.
kesinlikle
Tom is
bound to
lose the race.
Tom
kesinlikle
yarışı kaybedecek.
More Sentences
16
Genel
bound to
ed.
mutlaka
With a good trainer, the swimmer is
bound to
win.
İyi bir antrenörle, yüzücü
mutlaka
kazanır.
More Sentences
17
Genel
bound
snk.
(belli bir yerden) çıkamayan
Our organization delivers food to the house
bound
elderly.
Kuruluşumuz evinden
çıkamayan
yaşlılara yemek dağıtmaktadır.
More Sentences
18
Genel
bound
snk.
(kitap) ciltli
Have you seen my diary? It should be green and leather
-bound
.
Günlüğümü gördünüz mü? Yeşil ve deri
ciltli
olacak.
More Sentences
Idioms
19
Deyim
bound for (somewhere or something)
f.
(bir yere/şeye) giden
Tom got on a bus
bound for
Boston.
Tom Boston'a
giden
bir otobüse bindi.
More Sentences
Common Usage
20
Yaygın Kullanım
bound
f.
sıçramak
21
Yaygın Kullanım
bound
f.
zıplamak
22
Yaygın Kullanım
bound
f.
zıplaya zıplaya gitmek
General
23
Genel
bound
i.
sekme
24
Genel
bound
i.
zıplama
25
Genel
branch bound technique
i.
dal sınır yöntemi
26
Genel
bound
i.
fırlama
27
Genel
bound
i.
atlayış
28
Genel
lower bound
i.
alt sınır
29
Genel
bound
i.
geri tepme
30
Genel
bound
i.
sıçrayış
31
Genel
state bound by market and price mechanism
i.
piyasa ve fiyat mekanizmasına dayalı devlet
32
Genel
least upper bound
i.
en küçük üst sınır
33
Genel
bound set
i.
sınır ayrımı
34
Genel
bound
i.
hoplama
35
Genel
bound
i.
sıçrama
36
Genel
bound
i.
hudut
37
Genel
bound book
i.
ciltli defter
38
Genel
bound for
i.
-e giden
39
Genel
bed-bound resident
i.
yaşlılar evinde yaşayan yatalak durumdaki kişiler
40
Genel
time-bound
i.
zaman kısıtlaması
41
Genel
weather-bound
i.
kötü hava şartlarından dolayı limanda mahsur kalmış (gemi)
42
Genel
bound for
i.
gitmek üzere
43
Genel
bound
i.
çit
44
Genel
leather bound book
i.
deri ciltli kitap
45
Genel
soft-bound
i.
ciltsiz kitap
46
Genel
bound
i.
istikametinde/yönlü
47
Genel
custom-bound carpet
i.
özel sipariş halı
48
Genel
bound
i.
ani ve yoğun heyecan
49
Genel
bound
i.
ötesine geçilemeyen sınır
50
Genel
bound
i.
geçiş sınırı
51
Genel
bound
i.
giriş sınırı
52
Genel
bound
i.
bir ayaktan diğer ayağa sekme
53
Genel
bound
i.
ayak değiştirme
54
Genel
bound
f.
kuşatmak
55
Genel
bound
f.
kalgımak
56
Genel
bound
f.
sıçratmak
57
Genel
bound
f.
sınırlamak
58
Genel
bound
f.
zıplaya zıplaya gitmek
59
Genel
bound
f.
zıplamak
60
Genel
bound
f.
fırlamak
61
Genel
bound
f.
sektirmek
62
Genel
bound
f.
sıçramak
63
Genel
bound
f.
zıplatmak
64
Genel
bound
f.
sekip geri gelmek
65
Genel
bound
f.
hoplamak
66
Genel
be bound up with
f.
bağlı olmak
67
Genel
bound
f.
sekmek
68
Genel
bound
f.
kısıtlamak
69
Genel
bound
f.
sınırlarını çizmek
70
Genel
be bound up with
f.
ilgili olmak
71
Genel
be deeply bound up with
f.
derinden bağlı olmak
72
Genel
bound
f.
sınır koymak
73
Genel
duty-bound
f.
manen kendini borçlu hissetmek
74
Genel
be bound at the limit
f.
limite bağlı olmak
75
Genel
be bound up
f.
ilgili olmak
76
Genel
be bound up
f.
bağlı olmak
77
Genel
be bound up
f.
ilişkisi olmak
78
Genel
be bound up
f.
ait olmak
79
Genel
bound one’s wrists
f.
bileklerini bağlamak
80
Genel
be bound
f.
doğal/kaçınılmaz/mahkum olmak
81
Genel
be bound to start
f.
başlayacağı kesin olmak
82
Genel
bound
f.
bağımlı olmak
83
Genel
bound [obsolete]
f.
sektirmek
84
Genel
bound [obsolete]
f.
zıplatmak
85
Genel
well bound
s.
yolunda giden
86
Genel
bound by an oath
s.
antlı
87
Genel
bound
s.
kayıtlı
88
Genel
homeward bound
s.
evine dönen
89
Genel
bound
s.
engellenemeyen
90
Genel
homeward bound
s.
memleket yolunda
91
Genel
bound
s.
gitmek üzere
92
Genel
bound
s.
ciltlenmiş
93
Genel
bound
s.
ciltli
94
Genel
bound
s.
düşkün
95
Genel
east bound
s.
doğuya giden
96
Genel
homeward bound
s.
yurda geri gelmekte olan
97
Genel
bound by contract
s.
sözleşmeye bağlanmış
98
Genel
duty-bound
s.
görevine bağlı
99
Genel
duty-bound
s.
vazifesine müdrik
100
Genel
muscle-bound
s.
kaslı
101
Genel
not-bound
s.
bağlı değil
102
Genel
bound for
s.
yönelmiş
103
Genel
rule-bound
s.
kurallara bağlı
104
Genel
root-bound
s.
kökleri düğümlenmiş
105
Genel
root-bound
s.
kök-salmış
106
Genel
context-bound
s.
bağlam bağımlı
107
Genel
context-bound
s.
içerik bağımlı
108
Genel
space-bound
s.
uzaya doğru/uzaya
109
Genel
culture-bound
s.
kültüre bağlı
110
Genel
wheelchair-bound
s.
tekerlekli sandalyeye bağlı
111
Genel
bound
s.
zorunlu
112
Genel
bound up (with)
s.
(ile) ilgili
113
Genel
bound up (with)
s.
(ile) ilişkili
114
Genel
bound up (with)
s.
-e bağlı
115
Genel
bound to be
s.
kesin
116
Genel
bound to be
s.
muhakkak
117
Genel
tradition-bound
s.
geleneğe bağlı
118
Genel
tradition-bound
s.
geleneklere bağlı
119
Genel
word-bound
s.
kelimelerle sınırlandırılmış
120
Genel
word-bound
s.
kelimelerle kısıtlı
121
Genel
word-bound
s.
akıcı olmayan
122
Genel
word-bound
s.
akıcı konuşamayan
123
Genel
bound
s.
kararlı
124
Genel
bound (by)
s.
…. ile yükümlü
125
Genel
bound (on) [us]
s.
kararlı
126
Genel
bound
s.
sargıyla kaplı
127
Genel
bound
s.
sargıyla sarılı
128
Genel
bound
s.
bağırsakları tıkalı
129
Genel
bound
s.
birine (teşekkür) borçlu
130
Genel
bound
s.
yakından ilgili
131
Genel
homeward-bound
s.
eve yönelik
132
Genel
homeward-bound
s.
eve yönelmiş
133
Genel
honour-bound
s.
ahlaklı
134
Genel
honour-bound
s.
şeref sözü vermiş
135
Genel
muscle-bound
s.
(aşırı egzersiz yapma sonucunda) elastik olmayan aşırı gelişmiş kasları olan
136
Genel
muscle-bound
s.
aşırı gelişmiş kaslarla engellenen
137
Genel
muscle-bound
s.
esnek olmama ile karakterize olan
138
Genel
muscle-bound
s.
katı
139
Genel
muscle-bound
s.
katılık ile karakterize olan
140
Genel
gold-bound
s.
altınla çevrili
141
Genel
rock-bound
s.
kayalarla çevrili
142
Genel
rock-bound
s.
ulaşılmaz
143
Genel
rock-bound
s.
erişilmez
144
Genel
rock-bound
s.
sert
145
Genel
rock-bound
s.
boyun eğmez
146
Genel
outward-bound
s.
dışa bağlı
147
Genel
outward-bound
s.
dışa doğru olacak şekilde bağlı
148
Genel
outward-bound
s.
yabancı parçalara bağlı
149
Genel
outward-bound
s.
(açık denizde) yola koyulmuş
150
Genel
outward-bound
s.
(açık denize) yola çıkmış
151
Genel
bound by
s.
ile bir arada tutulan
152
Genel
bound by
s.
ile bir araya getirilen
153
Genel
bound by
s.
ile birleştirilen
154
Genel
bound
s.
istikametinde
155
Genel
at a bound
zf.
bir hamlede
156
Genel
homeward-bound
zf.
eve doğru
157
Genel
bound
snk.
(belli bir yerde) hapis olan
158
Genel
bound
snk.
gelen
159
Genel
bound
snk.
giden
160
Genel
bound
snk.
istikametinde/yönünde
Phrasals
161
Öbek Fiiller
bound off
f.
bir noktadan diğerine bağlamak
Proverb
162
Atasözü
talk of the devil and he is bound to appear
iyi insan lafının üstüne gelirmiş
163
Atasözü
talk of the devil and he is bound to appear
iti an çomağı hazırla
Colloquial
164
Konuşma Dili
chair-bound paper-pusher
i.
sandalyesinden kalkmadan sıkıcı evrak işleriyle uğraşan memur
165
Konuşma Dili
in honour bound
expr.
kendi sorumluluğunda görerek
166
Konuşma Dili
in honour bound
expr.
namus borcu olarak
167
Konuşma Dili
in honour bound
expr.
namus borcu görerek
168
Konuşma Dili
in honour bound
expr.
onur meselesi yaparak
169
Konuşma Dili
I dare be bound [obsolete]
expr.
eminim
Idioms
170
Deyim
all oak and iron bound
i.
sapasağlam
171
Deyim
be bound up in (something)
f.
derinlemesine uğraşmak
172
Deyim
be bound up in (something)
f.
(bir işe) dalmak
173
Deyim
be bound up in (something)
f.
(kendini bir şeye) kaptırmak
174
Deyim
take the ball before the bound
f.
dereyi görmeden paçaları sıvamak
175
Deyim
take the ball before the bound
f.
sekmeden önce topu almaya/topa vurmaya çalışmak
176
Deyim
take the ball before the bound
f.
çalıştığı yerden çıkmamak
177
Deyim
take the ball before the bound
f.
bir beklentiyle acele/tedbirsiz/dikkatsiz davranmak
178
Deyim
take the ball before the bound
f.
aceleci davranıp batırmak
179
Deyim
be duty bound to do
f.
bir şeyi yapmaya zorunlu olmak/hissetmek
180
Deyim
be bound and determined
f.
çok azimli olmak
181
Deyim
be bound and determined
f.
çok kararlı olmak
182
Deyim
be bound hand and foot
f.
eli kolu bağlı olmak
183
Deyim
be duty bound to do
f.
görev icabı/gereği yapmak
184
Deyim
be bound hand and foot
f.
hiçbir şey yapamaz durumda olmak
185
Deyim
feel honor-bound to do something
f.
(bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
186
Deyim
feel honor bound to do something
f.
(birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
187
Deyim
be honor-bound to do something
f.
(bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
188
Deyim
be honour-bound to do something
f.
(bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
189
Deyim
feel honour-bound to do something
f.
(bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
190
Deyim
be honour bound to do something
f.
(birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
191
Deyim
be duty/honour bound to do something [uk]
f.
bir şeyi kendine görev edinmek
192
Deyim
feel duty/honour bound to do something [uk]
f.
bir şeyi kendine görev edinmek
193
Deyim
take the ball before the bound
f.
aceleci davranmak
194
Deyim
take the ball before the bound
f.
topa erken çıkmak
195
Deyim
feel duty bound to (do something) [us]
f.
(bir şeyi yapmaya) zorunlu hissetmek
196
Deyim
feel duty bound to (do something) [us]
f.
(bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek
197
Deyim
be bound to (be or do something)
f.
kesin (bir şey olacak/yapacak) olmak
198
Deyim
be bound to (be or do something)
f.
muhakkak (bir şey olacak/yapacak) olmak
199
Deyim
be bound to (be or do something)
f.
(bir şey olmaya/yapmaya) eğilimli olmak
200
Deyim
be bound to (be or do something)
f.
(bir şey olacağı/yapacağı) muhtemel olmak
201
Deyim
be bound to (be or do something)
f.
muhtemelen (bir şey olacak/yapacak) olmak
202
Deyim
be duty bound
f.
zorunda olmak
203
Deyim
be duty bound
f.
zorunlu olmak
204
Deyim
be duty bound
f.
görevi olmak
205
Deyim
be duty bound
f.
mesul olmak
206
Deyim
be honor-bound
f.
onur meselesi olmak
207
Deyim
be honor-bound
f.
şeref meselesi olmak
208
Deyim
be honor-bound
f.
namus meselesi olmak
209
Deyim
be/feel duty/honour bound to do something [uk]
f.
bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
210
Deyim
be/feel duty/honour bound to do something [uk]
f.
bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
211
Deyim
be/feel duty/honour bound to do something [uk]
f.
bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
212
Deyim
be/feel duty/honor bound to do something [us]
f.
bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
213
Deyim
be/feel duty/honor bound to do something [us]
f.
bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
214
Deyim
be/feel duty/honor bound to do something [us]
f.
bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
215
Deyim
bound for (somewhere or something)
f.
(bir yere/şeye) yönelmiş
216
Deyim
bound to do something
f.
bir şey yapacağı kesin olmak
217
Deyim
bound to do something
f.
bir şey yapmaya mahkum olmak
218
Deyim
bound to do something
f.
bir şey yapmak zorunda olmak
219
Deyim
be bound to do
f.
yapacağı kesin olmak
220
Deyim
be bound to do
f.
yapmaya mahkum olmak
221
Deyim
be bound to do
f.
yapmak zorunda olmak
222
Deyim
be bound to
f.
kesin olmak
223
Deyim
be bound to
f.
zorunda olmak
224
Deyim
be bound to
f.
kararlı olmak
225
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek zorunda olan
226
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birinden/bir şeyden) mesul olan
227
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan
228
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi görev bilen
229
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi kendine görev edinen
230
Deyim
be duty bound to (someone or something)
f.
(birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen
231
Deyim
bound and determined to
s.
-e azmetmiş
232
Deyim
bound and determined to
s.
konusunda azimli
233
Deyim
bound and determined to
s.
-de çok kararlı
234
Deyim
bound and determined to
s.
-de çok azimli ve kararlı
235
Deyim
bound and determined to
s.
-i kafaya koymuş
236
Deyim
bound and determined to (do something)
s.
(bir şey yapmaya) azmetmiş
237
Deyim
bound and determined to (do something)
s.
(bir şey yapmak) konusunda azimli
238
Deyim
bound and determined to (do something)
s.
(bir şey yapmakta) çok kararlı
239
Deyim
bound and determined to (do something)
s.
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı
240
Deyim
bound and determined to (do something)
s.
(bir şey yapmayı) kafaya koymuş
241
Deyim
bound up in
s.
derinlemesine içinde
242
Deyim
bound up in
s.
içinden çıkılmaz biçimde karışmış
243
Deyim
bound up in
s.
-e gömülmüş
244
Deyim
bound up in
s.
-in içinde kaybolmuş
245
Deyim
bound up in
s.
-in içine derinlemesine dalmış
246
Deyim
bound up in
s.
-in içine batmış/gömülmüş
247
Deyim
bound up in (something)
s.
derinlemesine (bir şeyin) içinde
248
Deyim
bound up in (something)
s.
(bir şeye) gömülmüş
249
Deyim
bound up in (something)
s.
(bir şeyin) içinde kaybolmuş
250
Deyim
bound up in (something)
s.
(bir şeyin) içine derinlemesine dalmış
251
Deyim
bound up in (something)
s.
(bir şeyin) içine batmış/gömülmüş
252
Deyim
bound up with (someone or something)
s.
tamamen (biriyle/bir şeyle) meşgul
253
Deyim
bound up with (someone or something)
s.
(birine/bir şeye) gömülmüş
254
Deyim
bound up with (someone or something)
s.
(birine/bir şeye) dalmış
255
Deyim
bound up with (someone or something)
s.
(birine/bir şeye) bağlı
256
Deyim
bound up with (someone or something)
s.
(biriyle/bir şeyle) ilişkili
257
Deyim
duty bound
s.
mesul olan
258
Deyim
duty bound
s.
yapmak görevi olan
259
Deyim
duty bound
s.
yapmak zorunda olan
260
Deyim
duty bound
s.
bakmayı görev bilen
261
Deyim
duty bound
s.
yapmayı kendine görev edinen
262
Deyim
duty bound
s.
yapma görevi üstüne düşen
263
Deyim
honor bound
s.
şeref/onur/namus meselesi yapmış
264
Deyim
honor bound
s.
kendine görev edinmiş
265
Deyim
honor bound
s.
kendi görevi bilmiş
266
Deyim
honor bound
s.
kendini mecbur hissetmiş
267
Deyim
honour bound
s.
şeref/onur/namus meselesi yapmış
268
Deyim
honour bound
s.
kendine görev edinmiş
269
Deyim
honour bound
s.
kendi görevi bilmiş
270
Deyim
honour bound
s.
kendini mecbur hisseden
271
Deyim
bound and determined
expr.
çok azimli
272
Deyim
bound and determined
expr.
çok kararlı
273
Deyim
bound and determined
expr.
çok azimli ve kararlı
274
Deyim
bound hand and foot
expr.
çaresiz
275
Deyim
bound hand and foot
expr.
eli kolu bağlı
276
Deyim
I'll be bound!
expr.
kesin!
277
Deyim
I'll be bound
expr.
kafamı keserim ki
278
Deyim
all oak and iron bound
expr.
turp gibi
279
Deyim
as all oak and iron bound
expr.
turp gibi sapsağlam
280
Deyim
(in) honor bound (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmak) onur meselesi olmuş
281
Deyim
(in) honor bound (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmak) şeref meselesi olmuş
282
Deyim
(in) honor bound (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmak) namus meselesi olmuş
283
Deyim
(in) honor bound (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmak) onur/namus meselesi olarak zorunlu hale gelmiş
284
Deyim
all oak and iron bound
expr.
turp gibi
285
Deyim
all oak and iron bound
expr.
sapasağlam
286
Deyim
all oak and iron bound
expr.
turp gibi
287
Deyim
all oak and iron bound
expr.
sapasağlam
Speaking
288
Konuşma
I'll be bound
expr.
bahse girerim
289
Konuşma
I'll be bound
expr.
eminim
290
Konuşma
I'll be bound
expr.
var mısın bahse
Trade/Economic
291
Ticaret/Ekonomi
outward bound vessel
i.
dışarı giden gemi
292
Ticaret/Ekonomi
east bound vessel
i.
doğu yönüne doğru seyreden gemi
293
Ticaret/Ekonomi
bound rates
i.
gümrük tarife anlaşmalarında gösterilen oranlar
294
Ticaret/Ekonomi
desk-bound
i.
masa başı
295
Ticaret/Ekonomi
bound rate
i.
mümkün olan en üst düzey
296
Ticaret/Ekonomi
bound rate
i.
tavan oranı
297
Ticaret/Ekonomi
be bound
f.
bağlı olmak
298
Ticaret/Ekonomi
range-bound
s.
belirli bir aralıkta seyreden (hisse senedi vb)
299
Ticaret/Ekonomi
desk-bound
s.
ofis işi
300
Ticaret/Ekonomi
product-bound
s.
ürüne bağlı
301
Ticaret/Ekonomi
bound
s.
sözleşmeli
Law
302
Hukuk
bound bailiff
i.
mahkeme emrini davalıya okuyan ve suçluyu tutuklayan şerif memuru
303
Hukuk
be bound to a limit
f.
bir sınırlamaya/kurala/şarta bağlı kalmak
304
Hukuk
bound
s.
ciltli
305
Hukuk
bound in honour
s.
namus borcu saymakta
306
Hukuk
bound
s.
sözleşmeli
Politics
307
Siyasal
bound tariff rates
i.
zorunlu tarife oranları
Technical
308
Teknik
adsorbable organically bound halogens
i.
adsorplanabilir organik bağlı halojenler
309
Teknik
unbound and bound applications
i.
bağlayıcısız ve bağlayıcılı uygulamalar
310
Teknik
bound styrene
i.
bağlı stiren
311
Teknik
bound variable
i.
bağlı değişken
312
Teknik
bound electron
i.
bağlı elektron
313
Teknik
bound vector
i.
bağlı vektör
314
Teknik
bound styrene content
i.
bağlı stiren muhtevası
315
Teknik
slag bound mixtures
i.
cüruf bağlacılı karışımlar
316
Teknik
indirect tensile strength of hydraulically bound mixtures
i.
hidrolik bağlayıcılı karışımların dolaylı çekme dayanımı
317
Teknik
compute bound
i.
hesaplama sınırlaması
318
Teknik
hydraulically bound mixture
i.
hidrolik bağlayıcılı karışım
319
Teknik
modulus of elasticity of hydraulically bound mixtures
i.
hidrolik bağlayıcılı karışımların elastiklik modülü
320
Teknik
compute bound
i.
hesaplama darboğazı
321
Teknik
direct tensile strength of hydraulically bound mixtures
i.
hidrolik bağlayıcılı karışımların doğrudan çekme dayanımı
322
Teknik
compute bound
i.
hesap sınırlaması
323
Teknik
hydraulically bound mixtures
i.
hidrolik bağlayıcılı karışımlar
324
Teknik
covalently bound bromine
i.
kovalent olarak bağlı brom
325
Teknik
bound
i.
limit
326
Teknik
nominal bound monomer percentage
i.
nominal bağlı monomer yüzdesi
327
Teknik
organically bound oxygen content
i.
organik olarak bağlı oksijen muhtevası
328
Teknik
bound
i.
sınır
329
Teknik
bound testing
i.
sınır testi
330
Teknik
free and metal bound forms of the chelating agents
i.
şelatlaştırıcıların serbest ve metale bağlı formları
331
Teknik
water bound macadam
i.
sulanarak sıkıştırılmış makadam
332
Teknik
water-bound macadam
i.
sulanarak sıkıştırılmış makadam
333
Teknik
upper bound
i.
üst sınır
334
Teknik
tip-bound antigen
i.
uca bağlı antijen
335
Teknik
fly ash bound mixtures
i.
uçucu kül bağlayıcılı karışımlar
336
Teknik
tip-bound antigen
i.
uca bağlı bağıştıran
337
Teknik
tip-bound biomolecule
i.
uca bağlı canlı molekülü
338
Teknik
loosely bound electron
i.
(atom çekirdeğinden) kolayca ayrılabilen elektron
339
Teknik
in-bound
f.
istasyona yaklaşmak
340
Teknik
out bound
f.
istasyondan uzaklaşmak
341
Teknik
cement-bound
s.
çimento ile bağlanmış
342
Teknik
peripheral bound
s.
çevresel donatı sınırlamalı
343
Teknik
processor-bound
s.
işlemci sınırlamalı
344
Teknik
weather-bound
s.
kötü hava nedeniyle rötar yapmış (gemi veya uçak)
345
Teknik
emulsion-bound
s.
sıvı bağlayıcılı
346
Teknik
powder bound
s.
toz bağlayıcılı
Computer
347
Bilgisayar
lower bound envelope
i.
alt sınır zarfı
348
Bilgisayar
bound span
i.
bağımlı yayılma
349
Bilgisayar
bound electron
i.
bağlı elektron
350
Bilgisayar
bound to unknown type
i.
bilinmeyen türe bağlama
351
Bilgisayar
compute bound
i.
hesaplama darboğazı
352
Bilgisayar
bound html
i.
html ilişkisini kur
353
Bilgisayar
compute bound
i.
hesap sınırlaması
354
Bilgisayar
bound object frame
i.
ilişkili nesne çerçevesi
355
Bilgisayar
bound column
i.
ilişkili sütun
356
Bilgisayar
bound envelope
i.
sınır zarfı
357
Bilgisayar
upper bound envelope
i.
üst sınır zarfı
358
Bilgisayar
bound
s.
bağımlı
359
Bilgisayar
peripheral bound
s.
çevresel donatı sınırlamalı
360
Bilgisayar
processor bound
s.
işlemci sınırlamalı
361
Bilgisayar
bound hyperlink
expr.
köprü ilişkisini kur
Informatics
362
Bilişim
lower bound
i.
alt sınır
363
Bilişim
least upper bound
i.
en küçük üst sınır
364
Bilişim
greatest lower bound
i.
en büyük alt sınır
365
Bilişim
upper bound
i.
üst sınır
Textile
366
Tekstil
gathered self-bound seam
i.
büzgülü self-bound dikiş
367
Tekstil
self-bound seam
i.
self-bound dikiş
Construction
368
İnşaat
bound water
i.
bağlı su
369
İnşaat
cement-bound macadam
i.
çimento makadam
370
İnşaat
cement bound macadam
i.
çimento makadam
371
İnşaat
cement-bound macadam
i.
çimentolu makadam
372
İnşaat
unreinforced cement bound concrete blocks
i.
donatısız çimento bağlayıcılı beton kaplama blokları
373
İnşaat
hydraulically bound materials
i.
hidrolik bağlayıcılı malzemeler
Automotive
374
Otomotiv
bound electrons
i.
atom çekirdeğinin iç yörüngesindeki elektronlar
Traffic
375
Trafik
traffic-bound macadam
i.
araç trafiği ile sıkıştırılmış makadam
Aeronautic
376
Havacılık
bound sulphur
i.
bileşik kükürt
377
Havacılık
bound vortex
i.
birleşik girdap
378
Havacılık
bound rubber
i.
lastik durucusu
379
Havacılık
in bound
f.
istasyona yaklaşmak
Marine
380
Denizcilik
outward bound
i.
dış sınır
381
Denizcilik
bound waves
i.
dalga grubu
382
Denizcilik
wind bound
i.
rüzgarın uygun olmamasından dolayı limandan çıkamama
383
Denizcilik
bound long wave
i.
uzun periyotlu dalga grubu
384
Denizcilik
bound long waves
i.
uzun periyotlu dalga grubu
385
Denizcilik
storm-bound
s.
fırtına sebebiyle bir yerde durmuş
Petrol
386
Petrol
organically bound oxygen
i.
organik olarak bağlı oksijen
Medical
387
Medikal
membrane-bound proteins
i.
membrana bağlı proteinler
388
Medikal
free-to-bound
s.
bağlanmaya uygun
389
Medikal
membrane-bound
s.
membrana bağlı
390
Medikal
nonprotein-bound
s.
proteine bağlı olmayan
391
Medikal
bound
s.
kabız
Veterinary
392
Veterinerlik
egg-bound
i.
yumurtlayamama
393
Veterinerlik
egg-bound
s.
yumurtlayamayan (kuş)
Food Engineering
394
Gıda
bound-water
i.
bağlı su
395
Gıda
bound moisture
i.
bağlı nem
Math
396
Matematik
lower bound
i.
alt sınır
397
Matematik
lower bound
i.
altsınır
398
Matematik
bound variable
i.
bağımlı değişken
399
Matematik
bound vector
i.
bağımlı vektör
400
Matematik
smallest upper bound
i.
en küçük üst sınır
401
Matematik
greatest lower bound
i.
en büyük alt sınır
402
Matematik
least upper bound
i.
en küçük üst sınır
403
Matematik
sphere packing bound
i.
küre paketi sınırı
404
Matematik
linear programming bound
i.
lineer programlama sınırı
405
Matematik
bound
i.
sınır
406
Matematik
upper bound
i.
üstsınır
407
Matematik
bound
i.
bağımlı değişken
408
Matematik
bound
i.
üst sınır
409
Matematik
bound
i.
alt sınır
410
Matematik
bound
i.
medyan
411
Matematik
bound
i.
bir kümenin büyüklüğüne yönelik tahmin
412
Matematik
bound
f.
bir şeyin sınırı olmak
413
Matematik
lub (least upper bound)
kısalt.
en küçük üst sınır
414
Matematik
glb (greatest lower bound.)
kısalt.
en büyük alt sınır
Statistics
415
İstatistik
breakdown bound
i.
bozulma sınırı
416
İstatistik
branch and bound methods
i.
dal ve sınır yöntemleri
Physics
417
Fizik
bound
s.
(vektör) bağlı
Chemistry
418
Kimya
bound nitrogen
i.
bağlı azot
419
Kimya
determination of bound nitrogen after combustion and oxidation to nitrogen dioxide using chemiluminescence detector
i.
bağlı azotun yakıldıktan ve azot dioksite yükseltgendikten sonra kemilüminesans dedektör kullanılarak belirlenmesi
420
Kimya
bound styrene
i.
bağlı stiren
421
Kimya
inorganically bound total fluoride
i.
inorganik bağlı toplam florür
422
Kimya
organically bound chlorine
i.
organik olarak bağlı klor
423
Kimya
organically bound manganese
i.
organik bağlı mangan
424
Kimya
bound
i.
bağlı madde
Biochemistry
425
Biyokimya
protein-bound iodine (pbi)
i.
proteine bağlı iyot
426
Biyokimya
protein bound iodine
i.
proteine bağlı iyot
Marine Biology
427
Deniz Biyolojisi
triple bound
i.
üçlü bağ
Astronomy
428
Gökbilim
gravitationally bound
s.
kütleçekimsel olarak bağlı
Botanic
429
Botanik
pot-bound
s.
(saksıdaki bitki) saksıdan taşan
430
Botanik
pot-bound
s.
(saksıdaki bitki) saksıya sığmayan
Breeding
431
Hayvancılık
crop-bound
i.
kümes hayvanlarında aşırı yemekten kursağın şişip felç olması
432
Hayvancılık
crop-bound
s.
(kümes hayvanı) aşırı yemekten kursağı şişip felç olmuş
Forestry
433
Ormancılık
wood-bound
s.
uzun ve odunsu çitlerle çevrili
434
Ormancılık
wood-bound
s.
ormanlık alanla çevrili
435
Ormancılık
wood-bound
s.
ağaçlık alanla çevrili
Education
436
Eğitim
university-bound students
i.
üniversiteye gidecek öğrenciler
437
Eğitim
college-bound students
i.
üniversiteye gidecek öğrenciler
438
Eğitim
outward bound®
i.
(birleşik krallık'ta) gençlere macera eğitimi vermek için tasarlanmış bir programın markası
Linguistics
439
Dilbilim
bound form
i.
bağımlı biçim
440
Dilbilim
bound morpheme
i.
bağımlı biçimbirim
441
Dilbilim
bound
s.
bağımlı
442
Dilbilim
rank bound
s.
düzey bağımlı
Environment
443
Çevre
adsorbable organically bound halogens
i.
adsorplanabilen organik bağlı halojenler
444
Çevre
bound/friable asbestos
i.
bağlı/gevşek asbest
445
Çevre
wood-bound
s.
tarıma engel ağaçlara veya çitlere sahip
Geography
446
Coğrafya
south bound brook
i.
new jersey eyaletinde yerleşim yeri
447
Coğrafya
bound brook
i.
new jersey eyaletinde yerleşim yeri
Meteorology
448
Meteoroloji
frost bound line
i.
don sınırı
Geology
449
Jeoloji
strata-bound type
i.
strata-bound tipte
Military
450
Askeri
alternate bound
i.
aşarak sıçrama
451
Askeri
bound barrel
i.
eğrilmiş namlu
452
Askeri
bound
i.
(kara harekatında) genellikle düşman ateşi altındaki ordunun yaptığı tek hamle
453
Askeri
bound
i.
bir birimin tek hamleyle kat ettiği mesafe
Sport
454
Spor
bound
f.
sıçramak
Wagering
455
Bahisçilik
bound [dialect]
f.
bahiste bulunmak
456
Bahisçilik
bound [dialect]
f.
bahse girmek
Bookbindery
457
Ciltçilik
half-bound
i.
yarım ciltli
458
Ciltçilik
quarter-bound
s.
iki farklı malzemeyle ciltlenmiş (kitap)
459
Ciltçilik
leather-bound
s.
deri ciltli
460
Ciltçilik
bound
s.
(kitap) ciltli
461
Ciltçilik
cloth-bound
s.
(kitap) kumaş ciltli
462
Ciltçilik
soft-bound
s.
(kitap) ince kapaklı
463
Ciltçilik
soft-bound
s.
(kitap) karton kapaklı
464
Ciltçilik
soft-bound
s.
(kitap) kağıt kapaklı
465
Ciltçilik
soft-bound
s.
(kitap) plastik kapaklı
466
Ciltçilik
hf bd (half-bound)
kısalt.
yarım ciltli
Printery
467
Matbaa
perfect bound
i.
amerikan cilt
468
Matbaa
bound copy
i.
ciltli/kaplı nüsha
469
Matbaa
bds. (bound in boards)
kısalt.
(kitap) sert kapaklı
Archaic
470
Eski Kullanım
bound (with)
f.
ortak sınır oluşturmak
471
Eski Kullanım
bound
s.
hazır
472
Eski Kullanım
bound
s.
hazırlıklı
Star Wars
473
Star Wars
outward bound
i.
dışsal seyahat
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of -bound
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy