duygu - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

duygu



"duygu" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 16 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
duygu feeling i.
duygu emotion i.
General
duygu feel i.
duygu sentiment i.
duygu sensation i.
duygu wit i.
duygu chord i.
duygu sensus i.
duygu communion i.
duygu affect i.
duygu affection i.
duygu aesthesis i.
duygu cheer i.
duygu inapathy i.
Medical
duygu sense i.
Psychology
duygu affect i.

"duygu" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 386 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
(birine bir duygu) beslemek bear f.
General
kontrolsüz duygu affect i.
duygu sezgisi empathy i.
içgüdüsel duygu gut feeling i.
duygu bastırma (bilinçli olarak) suppression i.
çocuklarda duyular ve duygu senses and sensation in children i.
duygu sömürüsü emotional exploitation i.
gösterme (bir duygu veya niteliği) exhibition i.
duygu paylaşımı fellowship i.
rahatsız eden duygu shadow i.
aşırı duygu sergileyen emoter i.
duygu boşalması affect i.
duygu sömürüsü emotional blackmail i.
duyular ve duygu senses and sensation i.
gerçek duygu soul i.
duygu ortaklığı communion i.
gizli duygu undertone i.
duygu sömürüsü emotional abuse i.
duygu kaynaklı tutumlar affectively based attitudes i.
üzücü duygu painful sensation i.
yazı veya eylemde sezilen duygu undertone i.
güçlü duygu passion i.
duygu yapısı structure of feeling i.
aşırı duygu sergileme emoting i.
duygu ile muamele etme davranışı sentimentalisation i.
(duygu) sertlik virulence i.
güçlü duygu heartstring i.
güçlü duygu emotion i.
şiddetli duygu emotion i.
duygu seli a flood of emotions i.
duygu seli rush of emotions i.
duygu patlaması burst of emotion i.
duygu çelişmesi ambivalence i.
duygu ikilemi ambivalence i.
duygu tezatlığı ambivalence i.
duygu uyarma titillation i.
duygu kargaşası tumult of emotions i.
duygu karmaşası ambivalence i.
duygu patlaması/yoğunlaşması groundswell i.
duygu ile muamele etme davranışı sentimentalization i.
duygu odaklı/yüklü dil/konuşma loaded language i.
duygu odaklı/yüklü dil/konuşma emotive language i.
duygu odaklı/yüklü dil/konuşma high-inference language i.
duygu modeli emotion pattern i.
duygu/sevgi seli flood of emotions i.
güçlü duygu strong emotion i.
yoğun duygu strong emotion i.
duygu yüklü sözler emotionally charged words i.
yere has duygu sense of place i.
mantıktan ziyade duygu üzerine söylemlerle destek kazanmaya çalışan siyasi lider demagogue i.
milli duygu national sentiment i.
bir zamanlar aşık olunan ama artık olunmayan birini görünce oluşan tuhaf duygu razbliuto [russian] i.
içten duygu regard i.
(duygu, düşünce) açığa vurma release i.
doğal duygu ve davranışlar naturalness [obsolete] i.
dostça duygu neighborhood i.
dostça duygu neighbourhood i.
duygu seli tide i.
geçici duygu touch i.
duygu kasırgası ardor i.
duygu kasırgası ardour i.
(görünen duygu veya anlamın altındaki) düşünce undercurrent i.
(görünen duygu veya anlamın altındaki) duygu undercurrent i.
gizli duygu undernote i.
yazı veya eylemde sezilen duygu undernote i.
iyi duygu eupathy i.
aşırı duygu extacy i.
yoğun duygu extacy i.
duygu bulanıklığı vague i.
başka kimselerin deneyimlerine hayali katılım ile duygu hissetme vicariousness i.
duygu yoğunluğu voltage i.
duygu ikilemi bipolarity i.
yoğun duygu white heat i.
aşırı dramatik duygu veya davranış melodrama i.
avuç içinde akıl çizgisine paralel olarak uzanan ve kişinin duygu dünyasını ifade ettiğine inanılan çizgi mensal line i.
avuç içinde akıl çizgisine paralel olarak uzanan ve kişinin duygu dünyasını ifade ettiğine inanılan çizgi line of heart i.
acı veren duygu bruise i.
yanlış duygu mispassion [obsolete] i.
hakim olan duygu mood music i.
anneden miras kalan şefkat gibi duygu mother i.
anneye özgü şefkat gibi duygu mother i.
duygu yoğunluğu glow i.
duygu odağı object i.
duygu patlaması gust i.
duygu hissetmeme impersonality i.
duygu ortaklığı commune i.
duygu paylaşımı communion i.
ahlaki veya manevi bir mükafattan kaynaklanan duygu compensation i.
yüksek düzeyde duygu, yoğunluk veya parlaklık incandescence i.
duygu aktarımı infection i.
tekinsiz vadi, robotik bir nesnenin insan benzeri görünümü ile hissettirdiği duygu uncanny valley i.
duygu ortaklığı commerce i.
hareket sergilenemeyen duygu nöbeti palsy i.
hızla yayılan etki, öğreti veya duygu contagion i.
hissedilen duygu cup i.
duygu patlaması fervor i.
duygu patlaması fervour i.
duygu yoğunluğu saturnalia i.
duygu yoğunluğu fever i.
kafa karıştıran tatsız duygu discombobulation i.
duygu patlaması fever i.
duygu patlaması outflush i.
şiddetli duygu değişimlerinin yaşandığı durum rollercoaster i.
içe dönük olarak kendi duygu ve düşüncelerini değerlendirme self-examination i.
duygu ve fikir karışımı sentiment i.
duygu ve düşünceleri paylaşma sharing i.
bastırılmış duygu seli sluice i.
duygu sömürüsü amacı taşıyan hikaye sob story i.
duygu patlaması spurt i.
duygu fırtınası spurt i.
ani gelişen yoğun duygu stab i.
birden etkisi altına alan yoğun duygu stab i.
aniden saran duygu stab i.
aniden beliren duygu surprise i.
bir kimseyi aniden ele geçiren duygu surprise i.
ani duygu seli surprise [obsolete] i.
aniden beliren duygu surprize i.
bir kimseyi aniden ele geçiren duygu surprize i.
ani duygu seli surprize i.
duygu ve düşüncelerde ortaklaşan kimse sympathiser i.
duygu ve düşüncelerde ortaklaşan kimse sympathist i.
duygu ve düşüncelerde ortaklaşan kimse sympathizer i.
yok etmek (duygu/umut vb'ni) quash f.
uyandırmak (bir duygu/tepki) excite f.
yiyip bitirmek (bir duygu) devour f.
ile dolmak (gözyaşı/bir duygu) well up f.
ile dolmak (gözyaşı/bir duygu) well in f.
uyandırmak (duygu) recall f.
pekişmek (bir duygu) stiffen f.
bir duygu veya niteliği göstermek exhibit f.
ile dolmak (gözyaşı/bir duygu) well within f.
yok etmek (duygu/umut vb'ni) quench f.
duygu katmak add feeling f.
duygu uyandırmak excite a feeling in someone f.
duygu uyandırmak arouse a feeling in someone f.
duygu vermek give a feeling to f.
duygu uyandırmak awaken a feeling in someone f.
(gerçek duygu/düşüncelerini) gizlemek dissemble f.
beslenmek (duygu) fuel f.
(duygu, düşünce) açığa vurmak release f.
(duygu, tepki) koy vermek let fly f.
duygu uyandırmak unbenumb f.
duygu uyandırmak enmove [obsolete] f.
duygu uyandırmak emmove f.
(duygu, fikir) dışa vurmak unpen f.
(duygu, fikir) belli etmek unpen f.
(duygu, fikir) göstermek unpen f.
(duygu, fikir) açığa vurmak unpen f.
(duygu veya düşünceyi) bastırmak harbor f.
(ortak amaç veya duygu dolayısıyla) bir araya getirmek bond f.
(duygu) beslemek have f.
(fikir, duygu) yayılmak breathe f.
fazladan anlam veya duygu yüklemek load f.
(duygu) uyandırmak gas f.
(belirli bir duygu) hissetmek owe f.
(duygu, heyecan) uyandırmak chafe [obsolete] f.
(duygu/düşünce) fark edilebilmek surface into consciousness f.
duygu yoğunluğuyla ölümün eşiğine gelmek die f.
(birkaç duygu aracılığıyla) hafızasına kazınmak drink f.
duygu seli yaşamak slobber f.
duygu patlaması yaşamak slobber f.
duygu durumunu etkilemek strike f.
(atmosfere, konuşmaya) belirli bir duygu yüklemek supercharge f.
(duygu) tutmak bear f.
(duygu) beslemek develop f.
(duygu) kaplamak flood f.
(duygu) kaplamak sweep f.
(duygu ile) içi kavrulmak smoulder f.
şiddetli (duygu) strong s.
söndürülmemiş (duygu) undamped s.
aşırı duygu sergilemiş emoted s.
zaptedilemeyen (duygu vb) overpowering s.
bastırılmış (duygu) pent-up s.
duygu odaklı emotion-focused s.
zıt duygu taşıyan ambivalent s.
çelişik duygu taşıyan ambivalent s.
heyecan veren ama hoş olmayan (duygu) soul-stirring s.
duygu yüklü filled with emotion s.
duygu dolu filled with emotion s.
duygu dolu emotional s.
duygu dolu full of emotion s.
duygu yüklü emotional s.
duygu yüklü full of emotion s.
duygu yüklü affectuous s.
herhangi bir duygu sergilemeyen throbless s.
duygu yüklü tumescent s.
duygu yüklü electric s.
saklanmayan (duygu) unconfined s.
gizlenmeyen (duygu) unconfined s.
duygu ile ilgili emotionable s.
duygu veren emotionable s.
yok edilemez (duygu, umut) unquenchable s.
önceki kuşakların duygu veya fikirlerinden dolayı olan hereditary s.
bastırılmış (duygu, eylem) muted s.
(dürtü, duygu, niyet) açıkça sergileyen obvious s.
(dürtü, duygu, niyet) basitçe sergileyen obvious s.
duygu yüklü great s.
duygu uyandıran heart-warming s.
duygu dışı impersonal s.
(duygu, fikir) sözlü olarak ifade edilmeyen dumb s.
(hareket, duygu) yoğun ferocious s.
eylem veya duygu açısından şiddetli fierce s.
duygu yüklü fiery s.
duygu taşıyan sensiferous s.
duygu yüklü emotionally charged s.
duygu uyandıran poignant s.
duygu dışı poker-faced s.
duygu uyandırmayan pokey s.
duygu uyandırmayan poky s.
duygu uyandıran subtitle s.
duygu uyandıran subtle s.
duygu bakımından emotionally zf.
yok edilemeden (duygu, umut) unquenchably zf.
dönemin hakim duygu, atmosfer veya ruh halinde in the air zf.
duygu belli etmeksizin flatly zf.
Phrasals
birinde birşey/bir duygu uyandırmak inspire something in someone f.
(bir duygu/his) yavaş yavaş sarmak/bürümek steal over someone f.
(duygu) belirginleşmek crop out f.
(duygu) fark edilir olmak crop out f.
bir duygu patlaması yaşamak dissolve into (something) f.
(birine bir duygu/his) göndermek go out to (someone) f.
içine (bir duygu) salmak strike (something) into f.
içine bir duygu salmak strike into f.
(birini) bir duygu durumundan çıkarmak/kurtarmak snap (one) out of (something) f.
(birinin) duygu durumunu bozmak pinch at (someone) f.
(bir duygu) patlaması yaşamak burst with f.
(bir duygu) patlaması yaşamak burst with (an emotion) f.
(bir duygu içinde) ellerini kollarını savurmak fling something up (in something) f.
(duygu) geçmek go off f.
(duygu) hissedilmemeye başlamak go off f.
(bir şey/bir duygu) uyandırmak inspire in f.
(bir duygu/his) yavaş yavaş sarmak/bürümek steal over f.
(birinin/bir şeyin) içini bir duygu sarmak/kaplamak sweep over (someone or something) f.
kendini uç bir duygu durumuna getirmek work oneself up into something f.
bir duygu durumunu tırmandırmak work oneself up into something f.
Phrases
bir dalgadan daha büyük hiçbir duygu yoktur ki kendi formunu uzun süre sürdürebilsin no emotion, any more than a wave, can long retain its own individual form expr.
Colloquial
duygu karmaşası emotional whiplash i.
duygu belirtisi göstermemek blow cold f.
duygu yüklü bir sesle konuşmak croak out f.
(düşünce, duygu tarafından) ele geçirilmek drown f.
Idioms
duygu seline kapılma all the feels i.
duygu yüklü bir sahne/görüntü heavy scene i.
duygu sömürüsü a guilt trip i.
içgüdüsel bir duygu a gut feeling i.
duygu değişimi change of heart i.
(bir duygu birine) geçmek be touched with (something) f.
(bir duygu) içine işlemek be touched with (something) f.
duygu sömürüsü yapmak pile on the agony [uk] f.
duygu sömürüsü yapmak pile on the gloom [uk] f.
duygu sömürüsü yapmak play on someone's heartstrings f.
duygu sömürüsü yapmak pile on the agony f.
farklı duygu ve düşüncelere sahip olmak be on different wavelengths f.
(bir duygu/öfke vb) ele geçirmek (a feeling/curiosity/anger) get the better of someone f.
(bir duygu/öfke vb) hakim olmak (a feeling/curiosity/anger) get the better of someone f.
duygu sömürüsü yapmak cry the blues f.
(duygu, his) ezip geçmek walk all over f.
(duygu, his) hiçe saymak walk all over f.
(birine) duygu sömürüsü yapmak lay a (heavy) trip on (one) f.
birine duygu sömürüsü yapmak lay a (heavy) trip on someone f.
birine duygu sömürüsü yapmak lay a guilt trip on someone f.
bir duygu belirtisi göstermemek look blank f.
(duygu yoğunluğu sebebiyle) konuşmakta zorluk/güçlük çekmek be (all) choked up f.
(bir şey/duygu) tarafından ele geçirilmek be devoured by (something) f.
(bir şey/duygu) her yanını sarmak be devoured by (something) f.
bir şey/duygu tarafından ele geçirilmek be devoured by something f.
bir şey/duygu her yanını sarmak be devoured by something f.
aynı duygu ve düşüncelere sahip olmak be on the same wavelength f.
farklı duygu ve düşüncelere sahip olmak be on different wavelengths f.
(bir şey, duygu) dolmak brim with (something) f.
(birine) duygu sömürüsü yapmak lay a guilt trip on (one) f.
'-e duygu sömürüsü yapmak lay a trip on f.
duygu sömürüsü yapmak pile the agony on [uk] f.
(bir tür) duygu/fikir belirtmek sound a note (of something) f.
(bir tür) duygu/fikir belirtmek strike a note (of something) f.
duygu yoğunluğundan tıkanmış choked with emotion s.
duygu yoğunluğundan konuşamayan choked with emotion s.
duygu yoğunluğundan pek konuşamayan choked with emotion s.
duygu özürlü emotional cripple s.
duygu yoksunu emotional cripple s.
duygu belirtisi göstermeyen beyond some emotional response expr.
içindeki duygu yoğunluğuyla the fullness of (one's) heart expr.
içindeki duygu yoğunluğuyla the fullness of your (or the) heart expr.
Speaking
duygu ya da heyecan ifade eden bir ünlem arrah ünl.
bıçaklanmak nasıl bir duygu? what's it like being stabbed? expr.
doktor olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be a doctor? expr.
nasıl bir duygu? how's it feel? expr.
öğrenci olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be a student? expr.
nasıl bir duygu how does it feel to expr.
özgürlük nasıl bir duygu? how does freedom feel? expr.
öğretmen olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be a teacher? expr.
profesör olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be a professor? expr.
vurulmak nasıl bir duygu? what's it like being shot? expr.
ünlü olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be famous? expr.
ünlü olmak nasıl bir duygu? how does it feel to be a celebrity? expr.
Trade/Economic
bir eşya, mal veya fikre karşı uzun süreli duygu, düşünce ve tepki attitudes i.
bağış yapmanın verdiği hoş duygu warm-glow giving i.
Law
ahlaki duygu conscience i.
duygu açıklamaları declaration of sentiment i.
Politics
halkın duygu ve önyargılara hitap ederek destek arayan siyasi lider rabble-rouser i.
Media
tv programlarında karakterlerin tek başlarına kamera karşısına geçip duygu ve düşüncelerini aktardıkları kısım confessional i.
Informatics
hedef tabanlı duygu analizi aspect-based sentiment analysis i.
Medical
narkoanalizde narkotik ilaçlar yardımıyla bastırılmış duygu ve anıları ortaya çıkarmaya yarayan bir teknik narcocatharsis i.
duygu sağırlığı alexithymia i.
duygu koordinasyonu olmayan (kimse, eylem) uncoordinated s.
Anatomy
ikincil duygu hücresi secondary sensorial cell i.
davranışlarında duygu, yaratıcılık, sezgi, sözsüz iletişim ve muhakeme yetenekleri baskın olan right-brained s.
Psychology
duygu durum bozukluğu affective disorder i.
duygu yatırımı cathexis i.
önemli bir duygu ya da heyecanın açığa vurulması cathexis i.
ani duygu değişimi rapid mood swing i.
cannon-bard duygu teorisi cannon-bard theory of emotion. i.
duygu yansıtması reflection of feeling i.
duygu patlaması emotional outburst i.
duygu açlığı affect hunger i.
duygu analizi sentiment analysis i.
duygu dışavurumu düzeyi level of expressed emotion i.
duygu-odaklı terapi emotion-focused therapy i.
duygu tonu feeling tone i.
duygu boğulması strangulated affect i.
duygu fantazisi affect fantasy i.
duygu hezeyanı sensorial delirium i.
duygu bloğu affect block i.
duygu odaklı başa çıkma emotion-focused coping i.
duygu atfetme attribution of emotion i.
duygu sığlığı blunted affect i.
duygu transpozisyonu transposition of affect i.
iki faktörlü duygu teorisi two-factor theory of emotion i.
mevsimsel duygu durum bozukluğu seasonal depression i.
mevsimsel duygu durum bozukluğu seasonal affective disorder (sad) i.
oynak duygu labile affect i.
pozitif duygu genişletme ve İnşa etme teorisi broaden-and-build theory of positive emotions i.
talamik duygu teorisi thalamic theory of emotion i.
vasküler duygu teorisi vascular theory of emotion i.
üç boyutlu duygu teorisi tridimensional theory of feeling i.
uygun duygu appropriate affect i.
uygunsuz duygu inappropriate affect i.
uyarılma-duygu modeli arousal-affect model i.
duygu durum bozukluğu emotional disorder i.
duygu durumu emotional state i.
duygu patlaması extacy i.
hızla değişen duygu durumları hysteria i.
şiddetli duygu patlamaları ve duyusal ve motor işlev bozuklukları ile karakterize bir ruhsal bozukluk hysterical neurosis i.
duygu-durum tutarlılığı mood congruence i.
duygu yatırımı ile ilgili cathectic s.
akıl ve ahlaktan ziyade duygu ve hislere yönelik thymocentric s.
duygu odaklı emotion-oriented s.
duygu koordinasyonu olmayan (kimse, eylem) uncoordinated s.
yüzeye çıkarılmamış (duygu, düşünce) unsurfaced s.
gizli (duygu, düşünce) unsurfaced s.
korku, duygu veya duygusal şok nedeniyle mantıksız olan hysterical s.
duygu durumla tutarlı mood-congruent s.
Pathology
kapan duygu idiopathy i.
Pharmaceutics
duygu veya tepkileri bastırma etkisi gösteren (ilaç) repressed s.
Biology
böceklerde duygu alıcı bölüm palp i.
duygu alıcı bölümü olan palpate s.
Zoology
birincil duygu hücresi primary sensorial cell i.
Literature
(harry potter evreni) bir başka insanın zihninden duygu ve anıları bulup çıkarma yeteneği legilimancy i.
(harry potter evreni) bir başka insanın zihninden duygu ve anıları bulup çıkarma yeteneği occlumency i.
olağandışı duygu yoğunluğuna sahip şiir veya düzyazı parçası rhapsody i.
Linguistics
duygu analizi sentiment analysis i.
Religious
tanrı'yı düşünmekten kaynaklanan dini duygu theopathy i.
Philosophy
düşünce, duygu ve iradeyle karakterize zihin yetileri consciousness i.
duygu belirten evaluative s.
Sport
duygu-durum ölçer profiler of mood state (poms) i.
Art
eserde duygu ve düşünceler yerine nesnelere vurgu yapma objectivism i.
duygu betimlemesi impressionism i.
Music
duygu yüklü performans stilinde olan hot s.
Archaic
duygu patlaması excursion i.
duygu patlaması gale i.
duygu uyandırmak emove f.
duygu hissettirmek emove f.
duygu uyandırmak hoop f.
kişisel (duygu) homefelt s.
samimi (duygu) homefelt s.
özel (duygu) homefelt s.
kişisel (duygu) homefelt s.
içsel (duygu) homefelt s.
Entomology
duygu alıcı bölümler palpi i.
duygu alıcı bölümlü palpigerous s.
Slang
duygu içeren sevişme honey fuck i.
iyi bir duygu/his kick i.
duygu belirtisi göstermeyen kimse dead fish i.
hiçbir duygu belli etmeyen kimse dead fish i.
Modern Slang
birine karşı arkadaşlıkla aşk arasında beslenen bir duygu/sevgi alterous attraction i.
biriyle arkadaşlıkla romantik bir ilişki arasında yakın olma isteği uyandıran bir duygu alterous attraction i.
hiçbir duygu hissetmeyen aemotional s.