|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
ayrı |
separate s.
|
|
However, the draft of the future treaty contains no separate provisions relating specifically to the CFP.
Bununla birlikte, gelecekteki anlaşmanın taslağı özellikle OBP'ye ilişkin ayrı hükümler içermemektedir.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
ayrı |
apart zf.
|
|
We are not unsympathetic to the fact that some foreign families have to live apart.
Bazı yabancı ailelerin ayrı yaşamak zorunda kalmasına anlayışsız değiliz.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
ayrı |
independent s.
|
|
Intelligence and knowledge are two independent things.
Zeka ve bilgi iki ayrı şeydir.
More Sentences
|
4 |
Genel |
ayrı |
several s.
|
|
Several Member States have embarked on separate projects in these areas.
Bazı Üye Devletler bu alanlarda ayrı projeler başlatmışlardır.
More Sentences
|
5 |
Genel |
ayrı |
another s.
|
|
What subsequently emerges from the politics in the plenary is another issue.
Daha sonra genel kuruldaki politikalardan ne çıkacağı ayrı bir konudur.
More Sentences
|
6 |
Genel |
ayrı |
different s.
|
|
Creative writing and content marketing are different things.
Yaratıcı yazarlık ve içerik pazarlamacılığı ayrı şeylerdir.
More Sentences
|
7 |
Genel |
ayrı |
detached s.
|
|
Human rights cannot be detached from wider political developments in the region.
İnsan hakları bölgedeki daha geniş siyasi gelişmelerden ayrı tutulamaz.
More Sentences
|
8 |
Genel |
ayrı |
separate s.
|
|
Right from the start, the European Parliament demanded completely separate sites.
Avrupa Parlamentosu en başından itibaren tamamen ayrı sahalar talep etti.
More Sentences
|
9 |
Genel |
ayrı |
discrete s.
|
|
They were members of discrete groups.
Ayrı grupların üyeleriydiler.
More Sentences
|
10 |
Genel |
ayrı |
distinct s.
|
|
This House is divided into three distinct camps on this issue.
Bu Meclis bu konuda üç ayrı kampa bölünmüştür.
More Sentences
|
11 |
Genel |
ayrı |
apart zf.
|
|
Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
Yine de bu Parlamentonun üyeleri arasında raporun ayrı tutulması gerektiğine inananlar da var.
More Sentences
|
12 |
Genel |
ayrı |
separately zf.
|
|
Finally, we cannot view this question separately from the issue of how we view our borders.
Son olarak, bu meseleyi sınırlarımızı nasıl gördüğümüz konusundan ayrı düşünemeyiz.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
13 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı |
distinct s.
|
|
There will be three distinct sections encompassing issues related to the environment, transport and energy.
Çevre, ulaşım ve enerji ile ilgili konuları kapsayan üç ayrı bölüm olacaktır.
More Sentences
|
Law |
|
14 |
Hukuk |
ayrı |
several s.
|
|
This question covers several individual matters.
Bu soru birkaç ayrı konuyu kapsamaktadır.
More Sentences
|
15 |
Hukuk |
ayrı |
separate s.
|
|
A separate problem is aircraft noise.
Ayrı bir sorun da uçak gürültüsüdür.
More Sentences
|
16 |
Hukuk |
ayrı |
apart zf.
|
|
Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
Yine de, bu Parlamento'nun raporun ayrı tutulması gerektiğine inanan üyeleri var.
More Sentences
|
Technical |
|
17 |
Teknik |
ayrı |
individual s.
|
|
In it, the results of the Copenhagen negotiations are allotted to the individual headings.
Copenhagen müzakerelerinin sonuçları burada ayrı ayrı başlıklara ayrılmıştır.
More Sentences
|
18 |
Teknik |
ayrı |
separate s.
|
|
The rapporteur even had to fight to get a separate debate on education on our agenda this morning.
Hatta sözü, bu sabah gündemimizde eğitimle ilgili ayrı bir tartışmanın yer alması için mücadele etmek zorunda kaldı.
More Sentences
|
19 |
Teknik |
ayrı |
apart zf.
|
|
We have kept food safety requirements apart from other consumer interests.
Gıda güvenliği gerekliliklerini diğer tüketici menfaatlerinden ayrı tuttuk.
More Sentences
|
Computer |
|
20 |
Bilgisayar |
ayrı |
detached s.
|
|
Human rights cannot be detached from wider political developments in the region.
İnsan hakları, bölgedeki daha geniş çaplı siyasi gelişmelerden ayrı tutulamaz.
More Sentences
|
|
General |
|
21 |
Genel |
ayrı |
asunder i.
|
|
22 |
Genel |
ayrı |
aside s.
|
|
23 |
Genel |
ayrı |
dividual s.
|
|
24 |
Genel |
ayrı |
divided s.
|
|
25 |
Genel |
ayrı |
divergent s.
|
|
26 |
Genel |
ayrı |
removed s.
|
|
27 |
Genel |
ayrı |
insular s.
|
|
28 |
Genel |
ayrı |
remote s.
|
|
29 |
Genel |
ayrı |
especial s.
|
|
30 |
Genel |
ayrı |
isolated s.
|
|
31 |
Genel |
ayrı |
unconnected s.
|
|
32 |
Genel |
ayrı |
discontinuous s.
|
|
33 |
Genel |
ayrı |
single s.
|
|
34 |
Genel |
ayrı |
distanced s.
|
|
35 |
Genel |
ayrı |
differing s.
|
|
36 |
Genel |
ayrı |
singular s.
|
|
37 |
Genel |
ayrı |
extra s.
|
|
38 |
Genel |
ayrı |
differential s.
|
|
39 |
Genel |
ayrı |
dissimilar s.
|
|
40 |
Genel |
ayrı |
untogether s.
|
|
|
41 |
Genel |
ayrı |
gappy s.
|
|
42 |
Genel |
ayrı |
idiomatic s.
|
|
43 |
Genel |
ayrı |
idiomatical s.
|
|
44 |
Genel |
ayrı |
dissite [obsolete] s.
|
|
45 |
Genel |
ayrı |
dissolute [obsolete] s.
|
|
46 |
Genel |
ayrı |
infrequent s.
|
|
47 |
Genel |
ayrı |
distraught [obsolete] s.
|
|
48 |
Genel |
ayrı |
difform [obsolete] s.
|
|
49 |
Genel |
ayrı |
sep (separate) s.
|
|
50 |
Genel |
ayrı |
sep (separated) s.
|
|
51 |
Genel |
ayrı |
seperate s.
|
|
52 |
Genel |
ayrı |
fresh s.
|
|
53 |
Genel |
ayrı |
sole s.
|
|
54 |
Genel |
ayrı |
aloof zf.
|
|
55 |
Genel |
ayrı |
detachedly zf.
|
|
56 |
Genel |
ayrı |
up zf.
|
|
57 |
Genel |
ayrı |
semi- ök.
|
|
Technical |
|
58 |
Teknik |
ayrı |
disjunct s.
|
|
Linguistics |
|
59 |
Dilbilim |
ayrı |
ap- ök.
|
|
60 |
Dilbilim |
ayrı |
apo- ök.
|
|
Archaic |
|
61 |
Eski Kullanım |
ayrı |
peculiar s.
|
|
|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
ayrı olarak |
separately zf.
|
|
We also propose that subsidies for the export of live animals should be reduced and accounted for separately.
Ayrıca canlı hayvan ihracatına yönelik sübvansiyonların azaltılmasını ve ayrı olarak muhasebeleştirilmesini öneriyoruz.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
ayrı ayrı |
separately zf.
|
|
They are quite different and must be dealt with quite separately.
Oldukça farklılar ve ayrı ayrı ele alınmaları gerekiyor.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
ayrı tutmak |
keep (someone/something) separate f.
|
|
The network and production must be kept separate.
Ağ ve üretim birbirinden ayrı tutulmalıdır.
More Sentences
|
4 |
Genel |
ayrı tutmak |
single out f.
|
|
I don't think it's fair to single out Tom.
Tom'u ayrı tutmanın adil olduğunu sanmıyorum.
More Sentences
|
5 |
Genel |
ayrı durmak |
stand apart f.
|
|
The house stands apart from the others.
Bu ev diğerlerinden ayrı duruyor.
More Sentences
|
6 |
Genel |
ayrı tutulan |
segregated s.
|
|
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrı tutuldu ve şafakta derhal vuruldu.
More Sentences
|
7 |
Genel |
ayrı ayrı |
individually zf.
|
|
I can answer all three together, or do I have to answer each question individually?
Üçünü birlikte yanıtlayabilir miyim yoksa her bir soruyu ayrı ayrı mı yanıtlamam gerekir?
More Sentences
|
8 |
Genel |
ayrı olarak |
apart zf.
|
|
Both worlds exist apart from the human being.
Her iki dünya da insandan ayrı olarak var olur.
More Sentences
|
9 |
Genel |
birbirinden ayrı |
apart zf.
|
|
I think we should spend some time apart from each other.
Bence birbirimizden ayrı biraz zaman geçirmeliyiz.
More Sentences
|
10 |
Genel |
ayrı ayrı |
separately zf.
|
|
Such things must not be organised separately for each and each country.
Bu tür şeyler her ülke için ayrı ayrı düzenlenmemelidir.
More Sentences
|
Idioms |
|
11 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk at cross-purposes f.
|
|
Tom, I think we're talking at cross-purposes.
Galiba ayrı telden çalıyoruz Tom.
More Sentences
|
12 |
Deyim |
ayrı dünyaların insanıyız |
worlds apart expr.
|
|
We're worlds apart.
Ayrı dünyaların insanlarıyız.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
13 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı hesap |
separate account i.
|
|
Do you have separate accounts or a joint account?
Ayrı hesapların mı yoksa ortak hesabın mı var?
More Sentences
|
General |
|
14 |
Genel |
ayrı yumurta ikizleri |
dizygotic twin i.
|
|
15 |
Genel |
büyük bir baca içindeki birkaç ayrı duman yolunun her biri |
flue i.
|
|
16 |
Genel |
evli bir çiftin ayrı yaşaması |
legal separation i.
|
|
17 |
Genel |
ayrı tutma |
essoin i.
|
|
18 |
Genel |
ayrı yaşama |
legal separation i.
|
|
19 |
Genel |
ayrı bir yer |
a space apart i.
|
|
|
20 |
Genel |
ayrı bina |
detached building i.
|
|
21 |
Genel |
boşanmış veya karısından ayrı yaşayan adam |
grass widower i.
|
|
22 |
Genel |
ayrı tutan |
exceptor i.
|
|
23 |
Genel |
idari olarak ayrı olan bölge veya alan |
district i.
|
|
24 |
Genel |
ayrı görüşte olan kimse |
dissenter i.
|
|
25 |
Genel |
topluma ters düşerek ayrı duran kimse |
dropout i.
|
|
26 |
Genel |
aktarmasız biletin fiyatını kırmak için çok sektörlü bir yolculuk için ayrı biletlerin basılması |
split ticketing i.
|
|
27 |
Genel |
ayrı depolama |
segregation i.
|
|
28 |
Genel |
ayrı yumurta ikizleri |
fraternal twin i.
|
|
29 |
Genel |
boşanmış veya kocasından ayrı yaşayan kadın |
grass widow i.
|
|
30 |
Genel |
ayrı olma |
separation i.
|
|
31 |
Genel |
ayrı olma |
detachedness i.
|
|
32 |
Genel |
ayrı tutma |
segregation i.
|
|
33 |
Genel |
ayrı tutma |
segregating i.
|
|
34 |
Genel |
ayrı baskı |
offprint i.
|
|
35 |
Genel |
ayrı yaşama |
noncohabitation i.
|
|
36 |
Genel |
ayrı bir önem |
a particular importance i.
|
|
37 |
Genel |
ayrı biçimlenme |
allotropy i.
|
|
38 |
Genel |
ayrı tutma |
distinction i.
|
|
39 |
Genel |
ayrı ev |
detached house i.
|
|
40 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme |
decontextualisation i.
|
|
41 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirme |
decontextualization i.
|
|
42 |
Genel |
ayrı bir hücre |
a separate cell i.
|
|
43 |
Genel |
ayrı sistem |
separate system i.
|
|
44 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
separateness i.
|
|
45 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
distinctness i.
|
|
46 |
Genel |
ayrı olma özelliği |
otherness i.
|
|
47 |
Genel |
ayrı bir benliğin yokluğu |
no self i.
|
|
48 |
Genel |
baba bir ana ayrı erkek kardeş |
paternal half-brother i.
|
|
49 |
Genel |
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap |
tabi i.
|
|
50 |
Genel |
pamuk, ipek ya da sentetikten yapılmış, baş parmak için ayrı bir bölüme sahip bir çeşit çorap |
tabis i.
|
|
51 |
Genel |
baş parmak için ayrı bir bölüme sahip ve tabanı dayanıklı bir çeşit ayakkabı |
tabis i.
|
|
52 |
Genel |
a, b ve c tabakalarının dikey bir şekilde üç ayrı katman olarak görülebildiği toprak |
abc soil i.
|
|
53 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutma |
laicality i.
|
|
54 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutma |
laicity i.
|
|
55 |
Genel |
çiftin memleketinden ayrı bir yerde gerçekleştirdikleri düğün |
destination wedding i.
|
|
56 |
Genel |
ailelere kiralanacak ayrı dairelere ayrılmış olan apartman |
tenement house i.
|
|
57 |
Genel |
üç ayrı gösterinin eşzamanlı yapıldığı sirk |
three-ring circus i.
|
|
58 |
Genel |
ayakkabının ayak parmağındaki ayrı deri parçası |
tip i.
|
|
59 |
Genel |
ayrı, yassı ve büyük kaya parçası |
bowlder i.
|
|
60 |
Genel |
a, b ve c tabakalarının düşey düzlemde üç ayrı katman olarak göründüğü toprak |
abc soil i.
|
|
61 |
Genel |
ayrı olan şey |
untogether i.
|
|
62 |
Genel |
ayrı bir yemek odası olmadığından yemek yenen mutfak |
kitchen-diner i.
|
|
63 |
Genel |
ayrı olma eğilimi |
exclusiveness i.
|
|
64 |
Genel |
büyük bir binadaki ayrı bölmeler |
mansion i.
|
|
65 |
Genel |
ayrı ve kişisel bir bireyselliğe sahip olan veya bu bireyselliğin farkında olan kimse |
me i.
|
|
66 |
Genel |
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe |
gemel i.
|
|
67 |
Genel |
ayrı ayrı üflenip daha sonradan birleştirilen bir çift şişe |
gemmel i.
|
|
68 |
Genel |
çetesinden ayrı çalışan yankesici |
muzzler i.
|
|
69 |
Genel |
ayrı dünya |
demimonde i.
|
|
70 |
Genel |
ayrı dünya |
demiworld i.
|
|
71 |
Genel |
iki ayrı türe ait canlının özelliklerini kendinde toplayan canlı |
dimorphic i.
|
|
72 |
Genel |
ekin biçme makinesinin kesilmemiş otu ayrı tutmaya yarayan kısmı |
grass board i.
|
|
73 |
Genel |
diğerlerinden ayrı olan kimse |
odd-man i.
|
|
74 |
Genel |
(bale, modern dans veya caz dansında) ayakların birbirinden ayrı durduğu bir pozisyon |
open position i.
|
|
75 |
Genel |
ortak çayır alanının ayrı bölümlere ayrılması |
rouming i.
|
|
76 |
Genel |
armanın en üst bölümü ile en alt bölümünden başlayan iki ayrı kıvrımlı çizginin orta kısımda birleştiği hanedan arması |
gore i.
|
|
77 |
Genel |
genellikle aynı ailenin üyelerinin sahip olduğu ayrı ev topluluğu |
compound i.
|
|
78 |
Genel |
fiziksel bedenden ayrı hareket edebildiği kabul edilen ruh |
cowalker i.
|
|
79 |
Genel |
ayrı parçalara ayrılma |
diducement i.
|
|
80 |
Genel |
ayrı düşme |
difficulty i.
|
|
81 |
Genel |
alt gövdeyi sarıp iki bacağı da ayrı ayrı kaplayan iç çamaşırı |
drawer i.
|
|
82 |
Genel |
aynı aile evinin bölünmesiyle elde edilen ayrı alan |
in-law apartment i.
|
|
83 |
Genel |
çevresindekilerden ayrı duran ve her yandan erişim sağlanabilen platform |
island i.
|
|
84 |
Genel |
kendi içinde ayrı temel nitelikler taşıyan şey |
isolate i.
|
|
85 |
Genel |
bir dizi ayrı parçadan oluşma özelliği |
discreteness i.
|
|
86 |
Genel |
ayrı olma |
discriminateness i.
|
|
87 |
Genel |
(19. yüzyılda) britanya'da çiftlerin boşanmayıp ayrı yaşamaları kararının verildiği dava |
divorce i.
|
|
88 |
Genel |
ayrı olma |
divorcement i.
|
|
89 |
Genel |
ayrı seri numarayı paylaşan karşılıklı sayfalar |
folio i.
|
|
90 |
Genel |
ayrı bölümler veya kesonlardan yapılmış bir tür yüzer havuz |
sectional dock i.
|
|
91 |
Genel |
öncesinde bir parçası olarak içinde yer aldığı yayınlanmış dergi veya kitaptan sonrasında ayrı olarak tekrar basılan yazı |
separatum i.
|
|
92 |
Genel |
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi |
shirt front i.
|
|
93 |
Genel |
giysilerin altına ayrı parça olarak giyilip gömlek önü veya yakasına benzeyen giysi |
shirtfront i.
|
|
94 |
Genel |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis i.
|
|
95 |
Genel |
iki ayrı unsurun birlikte büyüme eğilimi |
symphytism i.
|
|
96 |
Genel |
ayrı seçi yapmak |
differentiate f.
|
|
97 |
Genel |
ayrı tutmak |
separate f.
|
|
98 |
Genel |
ayrı yaşamak |
separate f.
|
|
99 |
Genel |
ayrı düşmek |
be separated from each other f.
|
|
100 |
Genel |
ayrı görüşte olmak |
dissent from f.
|
|
101 |
Genel |
ayrı tutmak |
set off f.
|
|
102 |
Genel |
birleşme suretiyle bir araya gelmiş olan şirketler grubunu ayrı şirketlere ayırmak |
delist f.
|
|
103 |
Genel |
ayrı tutmak |
dissociate f.
|
|
104 |
Genel |
ayrı ayrı dönmek |
straggle back f.
|
|
105 |
Genel |
ayrı fikirde olmak |
be inconsistent with f.
|
|
106 |
Genel |
tedricen ayrı düşmek |
drift apart f.
|
|
107 |
Genel |
ayrı tutmak |
individualize f.
|
|
108 |
Genel |
ayrı tutmak |
except f.
|
|
109 |
Genel |
ayrı fikirde olmamak |
have a different opinion f.
|
|
110 |
Genel |
ayrı tutmak |
segregate f.
|
|
111 |
Genel |
ayrı tutmak |
sequester f.
|
|
112 |
Genel |
ayrı düşünmek |
think differently f.
|
|
113 |
Genel |
ayrı fikirde olmamak |
disagree with f.
|
|
114 |
Genel |
ayrı ayrı dönmek |
straggle in f.
|
|
115 |
Genel |
ayrı tutmak |
insulate f.
|
|
116 |
Genel |
ayrı tutmak |
isolate f.
|
|
117 |
Genel |
ayrı tutmak |
make a distinction f.
|
|
118 |
Genel |
ayrı ayrı gelmek |
straggle back f.
|
|
119 |
Genel |
ayrı ayrı gelmek |
straggle in f.
|
|
120 |
Genel |
ayrı tutmak |
set apart f.
|
|
121 |
Genel |
ayrı tutmak |
discriminate f.
|
|
122 |
Genel |
ayrı olarak düşünmek |
dissociate f.
|
|
123 |
Genel |
ayrı tutmak |
segregant f.
|
|
124 |
Genel |
ayrı olmak |
be separated f.
|
|
125 |
Genel |
ayrı olmak (evli ise) |
be divorced f.
|
|
126 |
Genel |
ayrı bir önem vermek |
place a particular importance f.
|
|
127 |
Genel |
ayrı tutmak |
consider something separate f.
|
|
128 |
Genel |
ayrı kalmak |
remain separate f.
|
|
129 |
Genel |
ayrı ayrı katmanlar halinde düzenlemek |
stratify f.
|
|
130 |
Genel |
büyümek (diğerlerinden ayrı ve biçimsiz bir şekilde) |
straggle f.
|
|
131 |
Genel |
ayrı bir birim haline getirmek |
spin off f.
|
|
132 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek |
decontextualise f.
|
|
133 |
Genel |
bağlamından ayrı biçimde değerlendirmek |
decontextualize f.
|
|
134 |
Genel |
birbirlerinden ayrı düşmek |
drift apart f.
|
|
135 |
Genel |
birbirlerinden ayrı düşmek |
drift away f.
|
|
136 |
Genel |
ayrı düşmüş olmak |
be far apart f.
|
|
137 |
Genel |
ayrı tutmak |
hold separate f.
|
|
138 |
Genel |
ayrı yaşamak |
live separated from f.
|
|
139 |
Genel |
içme suyunu ayrı tutmak |
keep the drinking water separate f.
|
|
140 |
Genel |
ayrı kalmaya dayanamamak |
can’t stand to be apart f.
|
|
141 |
Genel |
ayrı bir mutluluk olmak |
be more than happy f.
|
|
142 |
Genel |
karısından ayrı yaşamak |
live apart from his wife f.
|
|
143 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from his wife f.
|
|
144 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live separated from her husband f.
|
|
145 |
Genel |
kocasından ayrı yaşamak |
live apart from her husband f.
|
|
146 |
Genel |
kocasından ayrı yaşamak |
live separated from her husband f.
|
|
147 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from his wife f.
|
|
148 |
Genel |
eşinden ayrı yaşamak |
live apart from her husband f.
|
|
149 |
Genel |
karısından ayrı yaşamak |
live separated from his wife f.
|
|
150 |
Genel |
ayrı uyumak |
sleep apart f.
|
|
151 |
Genel |
ayrı bir mutlu olmak |
be more than happy f.
|
|
152 |
Genel |
ayrı tutmak |
individualise f.
|
|
153 |
Genel |
ayrı göndermek |
send separately f.
|
|
154 |
Genel |
ayrı bir güzellik katmak |
add an extra beauty f.
|
|
155 |
Genel |
ayrı tutmak |
distinguish f.
|
|
156 |
Genel |
özel (ayrı bir) önem vermek |
attach particular importance to f.
|
|
157 |
Genel |
ayrı evlerde yaşamak |
live in separate houses f.
|
|
158 |
Genel |
ayrı ayrı kullanmak |
use separately f.
|
|
159 |
Genel |
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek |
imprison someone in a separate cell f.
|
|
160 |
Genel |
ayrı düşmek |
part company f.
|
|
161 |
Genel |
her parçayı ayrı ayrı incelemek |
unpick f.
|
|
162 |
Genel |
ayrı tutulması gereken koyun gruplarını karıştırmak |
box [australia] f.
|
|
163 |
Genel |
(ayrı satmak için derginin belirli bölümünü) fazladan basmak |
overrun f.
|
|
164 |
Genel |
ayrı düşmek |
implode f.
|
|
165 |
Genel |
birbirinden ayrı birimlere bölmek |
compartment f.
|
|
166 |
Genel |
ayrı ayrı görüşmek |
meet separately with f.
|
|
167 |
Genel |
ayrı topluluk oluşturmak |
incanton f.
|
|
168 |
Genel |
ayrı topluluk olarak bir araya getirmek |
incanton f.
|
|
169 |
Genel |
ayrı ünite olarak satmak |
package f.
|
|
170 |
Genel |
ayrı ünite olarak değerlendirmek |
package f.
|
|
171 |
Genel |
(ayrı ürünleri) tek ünite olacak şekilde beraber gruplamak |
package f.
|
|
172 |
Genel |
birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek |
imprison someone in a separate cell f.
|
|
173 |
Genel |
ayrı parçalara bölmek |
divaricate f.
|
|
174 |
Genel |
ayrı ayrı muamele etmek |
particularize f.
|
|
175 |
Genel |
birden çok şeyi ayrı ayrı düşünmek |
prescind f.
|
|
176 |
Genel |
ayrı tutmak |
single [obsolete] f.
|
|
177 |
Genel |
ayrı düşmek |
streel f.
|
|
178 |
Genel |
diğerlerinden ayrı tutmak |
sequester f.
|
|
179 |
Genel |
ayrı dünyalara ait |
worlds apart s.
|
|
180 |
Genel |
birbirinden ayrı |
asunder s.
|
|
181 |
Genel |
ayrı tutma |
dissociative s.
|
|
182 |
Genel |
ayrı görüşte olan |
dissident s.
|
|
183 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
exempted s.
|
|
184 |
Genel |
ayrı olmayan |
non discrete s.
|
|
185 |
Genel |
ayrı yaşayan |
estranged s.
|
|
186 |
Genel |
ayrı ayrı |
respective s.
|
|
187 |
Genel |
ayrı cinsten |
heterogeneous s.
|
|
188 |
Genel |
anayurdundan ayrı bir kolonide yaşayana özgü |
colonial s.
|
|
189 |
Genel |
ayrı tutan |
exceptive s.
|
|
190 |
Genel |
-den ayrı |
distinct from s.
|
|
191 |
Genel |
ayrı tutulabilir |
exemptible s.
|
|
192 |
Genel |
üreme organları ayrı canlılara ait |
diecious s.
|
|
193 |
Genel |
diğerlerinden ayrı |
distinctive s.
|
|
194 |
Genel |
normal tipten ayrı |
aberrant s.
|
|
195 |
Genel |
anası bir babası ayrı |
uterine s.
|
|
196 |
Genel |
şehrin iki ayrı ucunda bulunan |
crosstown s.
|
|
197 |
Genel |
din ve dünya işlerini ayrı tutan |
laical s.
|
|
198 |
Genel |
ayrı olan |
unconform [obsolete] s.
|
|
199 |
Genel |
ayrı tutmayan |
unexceptive s.
|
|
200 |
Genel |
ayrı tutulmamış |
unsegregated s.
|
|
201 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographic s.
|
|
202 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographical s.
|
|
203 |
Genel |
(kriptografide) ayrı ayrı tek harflerden oluşan |
monographous [obsolete] s.
|
|
204 |
Genel |
artık ayrı tutulmayan |
desegrated s.
|
|
205 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
destinate s.
|
|
206 |
Genel |
(dans veya dans figürü) dans edenlerin birbirinden ayrı durduğu |
open s.
|
|
207 |
Genel |
erkek ve dişi organları ayrı çiçeklerde bulunan |
imperfect s.
|
|
208 |
Genel |
ayrı olan |
dissite [obsolete] s.
|
|
209 |
Genel |
ortak olasılığın veya ortak olasılık yoğunluk fonksiyonunun ayrı durum olasılıklarına ya da olasılık yoğunluk fonksiyonlarına eşit olma özelliği taşıyan |
independent s.
|
|
210 |
Genel |
ayrı olmayan |
inseparate [obsolete] s.
|
|
211 |
Genel |
ayrı tutulmuş |
divided s.
|
|
212 |
Genel |
düzensiz ve birbirinden ayrı konmuş |
scattering s.
|
|
213 |
Genel |
din ve devlet işlerinin ayrı olmasını isteyen |
secularist s.
|
|
214 |
Genel |
(apartman dairesi) ayrı mutfaklı ve banyolu |
self-contained s.
|
|
215 |
Genel |
diğerlerinden ayrı duran |
self-uned s.
|
|
216 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekiller ile süslenen |
semé s.
|
|
217 |
Genel |
(çiçek) birbirinden ayrı küçük şekillerle süslenen |
seméed s.
|
|
218 |
Genel |
ayrı işleyen |
sole s.
|
|
219 |
Genel |
ayrı ayrı |
several s.
|
|
220 |
Genel |
ayrı ayrı |
asunder zf.
|
|
221 |
Genel |
ayrı ayrı |
severally zf.
|
|
222 |
Genel |
ayrı olarak |
as distinguished from zf.
|
|
223 |
Genel |
ayrı olarak |
aloofly zf.
|
|
224 |
Genel |
ayrı olarak |
individually zf.
|
|
225 |
Genel |
ata biner gibi bacakları birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
226 |
Genel |
ayrı şekilde |
discretely zf.
|
|
227 |
Genel |
ayrı bir yere |
apart zf.
|
|
228 |
Genel |
-den ayrı olarak |
differently from zf.
|
|
229 |
Genel |
ayrı bir zarfta |
under separate cover zf.
|
|
230 |
Genel |
ayrı olarak |
in severalty zf.
|
|
231 |
Genel |
-den ayrı olarak |
independently of zf.
|
|
232 |
Genel |
birbirinden ayrı olarak |
astride zf.
|
|
233 |
Genel |
ayrı ayrı |
one by one zf.
|
|
234 |
Genel |
ayrı ayrı |
singly zf.
|
|
235 |
Genel |
bundan ayrı olarak |
apart from this zf.
|
|
236 |
Genel |
ayrı ayrı olaylardan meydana gelmiş şekilde |
episodically zf.
|
|
237 |
Genel |
ayrı olarak |
insularly zf.
|
|
238 |
Genel |
ayrı olarak |
discontinuously zf.
|
|
239 |
Genel |
ayrı olarak |
under separate cover zf.
|
|
240 |
Genel |
ayrı ayrı |
respectively zf.
|
|
241 |
Genel |
her biri ayrı olarak |
respectively zf.
|
|
242 |
Genel |
-den ayrı olarak |
apart from zf.
|
|
243 |
Genel |
başkalarından ayrı |
in isolation zf.
|
|
244 |
Genel |
-den ayrı |
apart from zf.
|
|
245 |
Genel |
ayrı ayrı |
on an individual basis zf.
|
|
246 |
Genel |
ayrı olarak |
on an individual basis zf.
|
|
247 |
Genel |
ayrı ayrı |
disjointly zf.
|
|
248 |
Genel |
ayrı olarak |
disjointly zf.
|
|
249 |
Genel |
ayrı ayrı |
abstractly zf.
|
|
250 |
Genel |
ayrı olarak |
abstractively zf.
|
|
251 |
Genel |
ayrı olarak |
abstractly zf.
|
|
252 |
Genel |
diğerlerinden ayrı olarak |
nakedly zf.
|
|
253 |
Genel |
ayrı olarak |
removedly zf.
|
|
254 |
Genel |
birbirinden ayrı |
atwo [obsolete] zf.
|
|
255 |
Genel |
ayrı ayrı |
untogether zf.
|
|
256 |
Genel |
ayrı ayrı |
one and one zf.
|
|
257 |
Genel |
ayrı ayrı |
disjunctively zf.
|
|
258 |
Genel |
ayrı ayrı |
in particular [obsolete] zf.
|
|
259 |
Genel |
ayrı ayrı |
in twain zf.
|
|
260 |
Genel |
ayrı olarak |
distinctly [obsolete] zf.
|
|
261 |
Genel |
ayrı ayrı |
distinctly [obsolete] zf.
|
|
262 |
Genel |
her biri ayrı halde |
distributively zf.
|
|
263 |
Genel |
ayrı bir şekilde |
differingly zf.
|
|
264 |
Genel |
ayrı ayrı |
dividedly zf.
|
|
265 |
Genel |
ayrı olarak |
dividedly zf.
|
|
266 |
Genel |
ayrı olarak |
divisim zf.
|
|
267 |
Genel |
ayrı ayrı |
divisim zf.
|
|
268 |
Genel |
ayrı ayrı |
particularly zf.
|
|
269 |
Genel |
ayrı ayrı |
single zf.
|
|
270 |
Genel |
ayrı ayrı |
sundrily zf.
|
|
271 |
Genel |
-den ayrı tutulamayan |
indispensable to ed.
|
|
272 |
Genel |
-den ayrı |
exclusive of ed.
|
|
273 |
Genel |
-den ayrı olarak |
as distinguished from ed.
|
|
274 |
Genel |
-den ayrı olarak |
differently from ed.
|
|
275 |
Genel |
bir bacağı bir taraftayken diğeri ayrı tarafta |
astraddle ed.
|
|
276 |
Genel |
ayrı anlamına gelen ön ek |
idio- ök.
|
|
277 |
Genel |
ayrı anlamı veren ön ek |
dich- ök.
|
|
278 |
Genel |
ayrı anlamı veren ön ek |
dicho- ök.
|
|
279 |
Genel |
ayrı anlamını veren bir ön ek |
se- ök.
|
|
Phrasals |
|
280 |
Öbek Fiiller |
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek |
cast off f.
|
|
281 |
Öbek Fiiller |
ayrı bir parçaya bölünmek |
branch off f.
|
|
282 |
Öbek Fiiller |
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak |
weave something into something f.
|
|
283 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
set something apart from (something else) f.
|
|
284 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
set someone apart (from someone else) f.
|
|
285 |
Öbek Fiiller |
bir ilişkide ayrı düşmek |
grow apart f.
|
|
286 |
Öbek Fiiller |
-den ayrı/uzakta durmak |
stand off from f.
|
|
287 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ about (something) f.
|
|
288 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ about (something) f.
|
|
289 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ on (something) f.
|
|
290 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ on (something) f.
|
|
291 |
Öbek Fiiller |
(bir kişiyi) diğerlerinden ayrı tutmak |
shut away f.
|
|
292 |
Öbek Fiiller |
ayrı bir bölüm yaratmak |
section off f.
|
|
293 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
segregate into (something or some place) f.
|
|
294 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) ayrı bir yöne gitmek |
peel off from (someone or something) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
ayrı parçalardan tekerlek oluşturmak |
build up f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı fikirlere sahip olmak |
differ about f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(bir konuda) ayrı düşüncelerde olmak |
differ about f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
ayrı birim haline getirmek |
hive off [uk] f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayrı tutmak |
isolate (someone or something) from (someone or something) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(birinden) ayrı yaşamak |
live apart (from someone) f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
ayrı tutmak |
segregate into f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
(birinden/eşinden) ayrı yaşamak |
separate from (someone) f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) uzak/ayrı durmak |
stand apart (from someone or something) f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) ayrı durmak |
stand off from (someone or something) f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
ayrı bölümlerden bir hikaye oluşturmak |
weave into f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
bir bölgeyi veya araziyi diğerinden ayrı tutmak |
divide off f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek |
fold down f.
|
|
Phrases |
|
308 |
İfadeler |
ayrı ayrı herkese |
all round [brit] zf.
|
|
309 |
İfadeler |
ayrı ayrı taraf birlikte taraflar olarak anılacaklardır |
may hereafter be referred to individually as a party and collectively as the parties expr.
|
|
310 |
İfadeler |
ayrı ayrı/tek tek piyasa/pazar bazında |
on a market by market basis expr.
|
|
311 |
İfadeler |
ayrı dünyaların insanıyız |
we are from different worlds expr.
|
|
312 |
İfadeler |
bundan ayrı olarak |
more than that expr.
|
|
313 |
İfadeler |
her biri sesi ayrı ayrı olacak şekilde |
on sound-by-sound basis expr.
|
|
314 |
İfadeler |
her bir pazar/piyasa için ayrı ayrı |
on a market by market basis expr.
|
|
315 |
İfadeler |
koyu renkleri ayrı yıkayınız |
wash dark colors separately expr.
|
|
316 |
İfadeler |
koyu renklileri ayrı yıkayınız |
wash dark colours separately expr.
|
|
317 |
İfadeler |
koyu renkleri ayrı yıkayınız |
wash dark colours separately expr.
|
|
318 |
İfadeler |
koyu renklileri ayrı yıkayınız |
wash dark colors separately expr.
|
|
319 |
İfadeler |
-den ayrı olarak |
apart from the fact that expr.
|
|
320 |
İfadeler |
ayrı ayrı |
at a time expr.
|
|
321 |
İfadeler |
ayrı gruplar halinde |
at a time expr.
|
|
322 |
İfadeler |
ayrı ama eşit |
separate but equal expr.
|
|
Proverb |
|
323 |
Atasözü |
söylemekle yapmak/yerine getirmek ayrı şeyler |
saying is one thing, doing is another
|
|
Colloquial |
|
324 |
Konuşma Dili |
götü başı ayrı oynayan |
a nasty piece (or bit) of work i.
|
|
325 |
Konuşma Dili |
bireyin tüm elektronik cihazlardan bilerek bir süreliğine ayrı kalması |
digital detox i.
|
|
326 |
Konuşma Dili |
iki ayrı insan |
two different people i.
|
|
327 |
Konuşma Dili |
üç ayrı grup |
three separate groups i.
|
|
328 |
Konuşma Dili |
aile toplantılarında çocukların ayrı olarak bir arada oturduğu masa |
kiddie table i.
|
|
329 |
Konuşma Dili |
bir şirketin hisselerini ayrı ayrı satın alıp sonradan tek holdingde birleştirmek üzere gizlice anlaşanlar |
concert party i.
|
|
330 |
Konuşma Dili |
rahatsızlık veren öğrencilerin normal sınıflarına dönene kadar ders yaptıkları, okuldan ayrı bir yerde bulunan özel birim |
sin bin [uk] i.
|
|
331 |
Konuşma Dili |
ayrı dünyalarda |
poles apart expr.
|
|
332 |
Konuşma Dili |
ayrı kutuplarda |
poles apart expr.
|
|
333 |
Konuşma Dili |
ayrı ayrı |
onesie-twosie expr.
|
|
334 |
Konuşma Dili |
karşıt/ayrı gruplar |
us and them expr.
|
|
Idioms |
|
335 |
Deyim |
iki ayrı yol |
two bites at a cherry i.
|
|
336 |
Deyim |
iki ayrı deneme |
two bites at a cherry i.
|
|
337 |
Deyim |
zihnin insan vücudundan ayrı bir olgu olduğu düşüncesi |
ghost in the machine i.
|
|
338 |
Deyim |
vücuttan ayrı olarak görülen/düşünülen zihin |
the ghost in the machine i.
|
|
339 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir konu |
another kettle of fish i.
|
|
340 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
another story i.
|
|
341 |
Deyim |
ayrı bir şey |
another story i.
|
|
342 |
Deyim |
ayrı maksat |
cross purpose i.
|
|
343 |
Deyim |
ayrı fikirlerde olmak |
be at six and seven with f.
|
|
344 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to a different beat f.
|
|
345 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different beat f.
|
|
346 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to a different drummer f.
|
|
347 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to a different drummer f.
|
|
348 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be worlds apart f.
|
|
349 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross-purposes f.
|
|
350 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be on different wavelengths f.
|
|
351 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk past each other f.
|
|
352 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to a different tune f.
|
|
353 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different drummer f.
|
|
354 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to a different drummer f.
|
|
355 |
Deyim |
ayrı yaşamak |
live apart f.
|
|
356 |
Deyim |
ayrı yaşamak |
grow away from f.
|
|
357 |
Deyim |
gönlünde ayrı bir yeri olmak |
enshrine someone's memory f.
|
|
358 |
Deyim |
gönlünde ayrı bir yeri olmak |
enshrine someone in one's heart f.
|
|
359 |
Deyim |
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak |
the best of both worlds f.
|
|
360 |
Deyim |
iki ayrı durumdan çıkar sağlamak |
butter both sides of one's bread f.
|
|
361 |
Deyim |
iki ayrı efendiye hizmet etmek |
serve two masters f.
|
|
362 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in each other's pockets f.
|
|
363 |
Deyim |
ayrı bir konu/durum olmak |
be another matter f.
|
|
364 |
Deyim |
o ayrı olmak |
be another/a different matter f.
|
|
365 |
Deyim |
tamamen ayrı bir hikaye olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
366 |
Deyim |
tamamen ayrı bir vaka olmak |
be a whole other kettle of fish f.
|
|
367 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be all wet f.
|
|
368 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be another matter f.
|
|
369 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be a different matter f.
|
|
370 |
Deyim |
farklı/ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different drum f.
|
|
371 |
Deyim |
farklı/ayrı bir yol tutturmak/izlemek |
march to (the beat of) a different drum f.
|
|
372 |
Deyim |
ayrı bir parantez açmak |
place particular focus on f.
|
|
373 |
Deyim |
bir mahkumun her bir uzvunu bir ata bağlayıp atları ayrı yönlere göndererek onu öldürmek |
draw and quarter f.
|
|
374 |
Deyim |
tamamen ayrı bir mesele olmak |
be another thing f.
|
|
375 |
Deyim |
o ayrı/başka olmak |
be another thing f.
|
|
376 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross purposes f.
|
|
377 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be on different wavelengths f.
|
|
378 |
Deyim |
ayrı kafada olmak |
be on different wavelengths f.
|
|
379 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be poles apart f.
|
|
380 |
Deyim |
ayrı dünyalara ait olmak |
be worlds apart f.
|
|
381 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
be in each other's pockets [uk] f.
|
|
382 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in each other's pockets [uk] f.
|
|
383 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
be at cross purposes f.
|
|
384 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk at cross purposes f.
|
|
385 |
Deyim |
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı olarak bir şey yapmak |
do something in a vacuum f.
|
|
386 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
march to (the beat of) a different tune (or drum or drummer) f.
|
|
387 |
Deyim |
ayrı yönlere gitmek/devam etmek |
go your separate ways f.
|
|
388 |
Deyim |
(birilerini/bir şeyleri) ayrı tutmak |
keep (someone or something) apart f.
|
|
389 |
Deyim |
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayrı/uzak tutmak |
keep (someone or something) apart f.
|
|
390 |
Deyim |
(birini/bir şeyi/kendini) ayrı/uzakta tutmak |
keep (someone or something, or oneself) at a distance f.
|
|
391 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmemek |
live in (one's) pocket f.
|
|
392 |
Deyim |
ayrı fikirlerde olmak |
not see eye to eye f.
|
|
393 |
Deyim |
kendine ayrı bir yol çizmek |
plough a lonely furrow f.
|
|
394 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough a lonely furrow f.
|
|
395 |
Deyim |
kendine ayrı bir yol çizmek |
plough your own furrow f.
|
|
396 |
Deyim |
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek |
plough your own furrow f.
|
|
397 |
Deyim |
ayrı telden çalmak |
talk past one another f.
|
|
398 |
Deyim |
içtikleri su ayrı gitmeyen |
close as the bark to the tree s.
|
|
399 |
Deyim |
yediği içtiği ayrı gitmeyen |
close as the bark to the tree s.
|
|
400 |
Deyim |
dış olay ve etkilerden uzak/ayrı |
in a vacuum expr.
|
|
401 |
Deyim |
dünyalar kadar ayrı |
worlds apart expr.
|
|
402 |
Deyim |
yedikleri içtikleri ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
403 |
Deyim |
yediği içtiği ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
404 |
Deyim |
yediği/içtiği ayrı gitmez |
close enough to use the same toothpick expr.
|
|
405 |
Deyim |
her kafadan ayrı bir ses çıkması |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
406 |
Deyim |
konudan ayrı olarak |
in parenthesis expr.
|
|
407 |
Deyim |
ayrı bir konu |
another pair of shoes expr.
|
|
408 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
(quite) another story expr.
|
|
409 |
Deyim |
ayrı bir şey |
(quite) another story expr.
|
|
410 |
Deyim |
tamamen ayrı/farklı bir hikaye |
a (quite) different story expr.
|
|
411 |
Deyim |
ayrı bir şey |
a (quite) different story expr.
|
|
Speaking |
|
412 |
Konuşma |
biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur |
a little time apart would be good for both of us expr.
|
|
413 |
Konuşma |
biz ayrı dünyaların insanlarıyız |
we are from different worlds expr.
|
|
414 |
Konuşma |
çeşitleri ayrı |
they differ in kind expr.
|
|
415 |
Konuşma |
o ayrı bir şey |
that's quite another story expr.
|
|
416 |
Konuşma |
o ayrı mesele |
that's beside the point expr.
|
|
Trade/Economic |
|
417 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı mukavele |
sub-contract i.
|
|
418 |
Ticaret/Ekonomi |
adi ve imtiyazlı hisse senetleri için ayrı ayrı gösterilmek koşuluyla, hisse başına kar ve kar payı oranları |
earning per share and rate of dividend for common stocks and preference stocks i.
|
|
419 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir işleme sürecinden geçirilerek değeri artırılan mal |
improved good i.
|
|
420 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir pazarlık birimi |
appropriate bargaining unit i.
|
|
421 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı sütun |
separate column i.
|
|
422 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı tüzel varlık |
separate corporate existence i.
|
|
423 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı vergilendirme |
tax splitting method i.
|
|
424 |
Ticaret/Ekonomi |
devre sonu envanter kayıtlarının ayrı bir sütunda gösterildiği mizan tablosu |
working trial balance i.
|
|
425 |
Ticaret/Ekonomi |
farklı kaynaklardan sağlanan gelirlerin farklı tarifeye göre ayrı ayrı vergilendirilmesi sistemi |
scheduler tax system i.
|
|
426 |
Ticaret/Ekonomi |
işletmenin, ortaklarından ayrı bir kişiliği olması |
business entity concept i.
|
|
427 |
Ticaret/Ekonomi |
iki ayrı vergi oranlı liste |
double column tariff i.
|
|
428 |
Ticaret/Ekonomi |
maaştan ayrı gelir |
perquisite i.
|
|
429 |
Ticaret/Ekonomi |
mahallinde ödenen kambiyo senedi keşide ve ödeme yeri ayrı olan |
domestic bill of exchange i.
|
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
maaştan ayrı gelir |
perks i.
|
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
resmi muhasebeden ayrı olarak tutulan muhasebe |
confidential accounting i.
|
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı toplantı yapmak için büyük gruptan ayrılan küçük grup |
break-out group i.
|
|
433 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ürünlerin müşteri tarafından birleştirilmesi |
self-assembly i.
|
|
434 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ayrı sorumlu |
severally liable s.
|
|
435 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı olarak sorumlu |
severally liable s.
|
|
436 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı olarak tanımlanabilir |
separately identifiable s.
|
|
437 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı ayrı ve birlikte |
jointly and severally zf.
|
|
438 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir kalem olarak |
as a separate item expr.
|
|
439 |
Ticaret/Ekonomi |
ayrı bir zarf içinde |
under separate cover expr.
|
|
Law |
|
440 |
Hukuk |
ailesinden ayrı düşmüş çocuk |
separated child i.
|
|
441 |
Hukuk |
ayrı yaşama |
separation i.
|
|
442 |
Hukuk |
ayrı yaşayan eşe kocası tarafından ödenen nafaka |
separate maintenance i.
|
|
443 |
Hukuk |
ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar |
separated children i.
|
|
444 |
Hukuk |
ayrı ayrı ithamlar |
alternative counts i.
|
|
445 |
Hukuk |
ayrı yaşama izni |
separation order i.
|
|
446 |
Hukuk |
ayrı yaşama sebebiyle boşanma |
divorce based upon living separate i.
|
|
447 |
Hukuk |
değişik/farklı/ayrı kanıt kaynakları |
multiple source of evidence i.
|
|
448 |
Hukuk |
eşlerden birinin herhangi bir yasal sebebe dayanmaksızın diğerinden ayrı yaşaması |
subtraction of conjugal rights i.
|
|
449 |
Hukuk |
evli çiftlerin ayrı yaşama beyanları |
notarial separation i.
|
|
450 |
Hukuk |
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar |
judicial separation i.
|
|
451 |
Hukuk |
evli bir çiftin ayrı yaşamasını hükmeden karar |
legal separation i.
|
|
452 |
Hukuk |
evli kadının kocasından ayrı olarak sahip olduğu mülk |
separate estate i.
|
|
453 |
Hukuk |
iki ayrı suçtan daha hafif olanı |
lesser included offense i.
|
|
454 |
Hukuk |
kişinin işlediği iki ayrı suçtan daha hafif olanı |
lesser included offense i.
|
|
455 |
Hukuk |
kocasından ayrı yaşayan evli kadın |
grass widow i.
|
|
456 |
Hukuk |
kocanın kusuru nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalan eşinin açtığı nafaka davası |
action for separate maintenance i.
|
|
457 |
Hukuk |
maddi zarardan ayrı ceza tazminatı |
exemplary damages i.
|
|
458 |
Hukuk |
eşlerin yasal olarak boşanmadan ayrı yaşamaları |
divorce from bed and board i.
|
|
459 |
Hukuk |
(yasal mevzuatta, belgede) ayrı bölüm ya da hüküm |
performance i.
|
|
460 |
Hukuk |
ayrı yaşamak |
be separated f.
|
|
461 |
Hukuk |
birlikte ve ayrı ayrı sorumlu olmak |
be liable jointly and severally f.
|
|
462 |
Hukuk |
ayrı ayrı sorumlu |
severally liable s.
|
|
463 |
Hukuk |
ayrı yasalara tabi |
heteronomous s.
|
|
464 |
Hukuk |
ayrı ve bağımsız meseleleri usulsüzce bir araya getirip bir veya daha fazla sanığa atfeden (dava dilekçesi) |
multifarious s.
|
|
465 |
Hukuk |
(yasal tazminat için ayrı bir yasama tasarrufu gerektirmeyen) anayasal hakka ait veya ilgili |
self-executing s.
|
|
466 |
Hukuk |
ayrı olarak |
severally zf.
|
|
Politics |
|
467 |
Siyasal |
ayrı ama eşit doktrini |
the separate but equal doctrine i.
|
|
468 |
Siyasal |
ayrı bırakma |
isolation i.
|
|
469 |
Siyasal |
ayrı tutma |
segregation i.
|
|
470 |
Siyasal |
din kurumlarından ayrı olma |
secularity i.
|
|
471 |
Siyasal |
içinde bulunduğu grupla ayrı görüşte olanların meydana getirdiği grup |
faction i.
|
|
472 |
Siyasal |
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşadığı bir sosyal sistem |
white separatism i.
|
|
473 |
Siyasal |
beyaz insanların diğer ırklardan olan insanlardan ayrı yaşamasını destekleyen kimse |
white separatist i.
|
|
474 |
Siyasal |
19. yüzyılda liberallerden ayrılarak ayrı parti kuran siyasi bir gruba mensup kimse |
liberal unionist [uk] i.
|
|
475 |
Siyasal |
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı olarak belirledikleri seçim sistemi |
communalism i.
|
|
476 |
Siyasal |
fransız kökenli kanadalıların konfederasyondaki ayrı bir kültürel güç olarak varlığı |
french fact [canada] i.
|
|
477 |
Siyasal |
devlet ve din işlerini ayrı kılmak |
laicise f.
|
|
478 |
Siyasal |
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek |
laicise f.
|
|
479 |
Siyasal |
devlet ve din işlerini ayrı kılmak |
laicize f.
|
|
480 |
Siyasal |
ruhban sınıfından ayrı hale getirmek |
laicize f.
|
|
481 |
Siyasal |
etnik grupların kendi temsilcilerini ayrı belirledikleri seçim sistemine ilişkin |
communalistic s.
|
|
Institutes |
|
482 |
Kurum/Kuruluş |
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk |
united states intelligence community i.
|
|
483 |
Kurum/Kuruluş |
abd'de istihbarat faaliyetlerini yürüten 16 ayrı devlet kurumunun oluşturduğu topluluk |
ic (intelligence community) i.
|
|
Industry |
|
484 |
Sanayi |
kalifiye işlerin veya operasyonların çok az vasıf gerektiren ayrı süreçlere bölünmesi |
dilution i.
|
|
Insurance |
|
485 |
Sigortacılık |
poliçenin düzenlenmesi için sigortacının primden ayrı olarak tahakkuk ettirdiği ücret |
policy fee i.
|
|
Tourism |
|
486 |
Turizm |
her tabağın ayrı olarak fiyatlandırıldığı menü |
a la carte i.
|
|
487 |
Turizm |
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina |
annexe i.
|
|
488 |
Turizm |
otel vb bir yapı için ilave hizmetler veren ayrı veya eklenmiş bina |
annex i.
|
|
Advertising |
|
489 |
Reklam |
rakiplerinden ayrı sergilenen reklama ait |
solus s.
|
|
490 |
Reklam |
rakiplerinden ayrı sergilenen reklam ile ilgili |
solus s.
|
|
Technical |
|
491 |
Teknik |
ayrı kabul edilen iki bağlamdan veya nesne kategorisinden gelen kavramların birleştirilmesi |
bisociation i.
|
|
492 |
Teknik |
altı ayrı silindir kapağı |
six separate cylinder heads i.
|
|
493 |
Teknik |
ayrı biçimlenme |
allotropy i.
|
|
494 |
Teknik |
ayrı dolusavak |
separate spillway i.
|
|
495 |
Teknik |
ayrı eksenli daraltıcı |
eccentric reducer i.
|
|
496 |
Teknik |
ayrı fiyatlandırma |
unbundling i.
|
|
497 |
Teknik |
ayrı teknik ünite |
separate technical unit i.
|
|
498 |
Teknik |
ayrı yanmalı üst ısıtıcı |
separately fired superheater i.
|
|
499 |
Teknik |
birlikte ve ayrı öğütme |
intergrinding and separate grinding i.
|
|
500 |
Teknik |
cam kenarlarının ayrı ayrı bükülme mukavemeti |
bending strength of the edges of glass separately i.
|
|