|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
keep f.
|
tutmak |
|
The Committee itself is keeping tight-lipped.
Komite'nin kendisi de ağzını sıkı tutuyor.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
keep f.
|
saklamak |
|
I want to be able to decide for myself what I keep and what I throw away.
Neyi saklayıp neyi atacağıma kendim karar verebilmek istiyorum.
More Sentences
|
| General |
|
| 3 |
Genel |
keep i.
|
geçim |
|
I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
Sizinle kaldığım sürece geçimimi sağlamak istiyorum.
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
keep i.
|
muhafaza etme |
|
Finally, we propose to keep the special procedures that were agreed under the so-called Lamfalussy procedures.
Son olarak, Lamfalussy usulleri olarak adlandırılan özel usullerin muhafaza edilmesini öneriyoruz.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
keep i.
|
koruma |
|
There is, however, a division of labour and I think we should keep it as long as this is the wish of Kofi Annan.
Ancak ortada bir iş bölümü var ve Kofi Annan'ın arzusu bu yönde olduğu sürece bunu korumamız gerektiğini düşünüyorum.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
keep i.
|
kule |
|
In the middle of the castle was an enormous stone keep.
Kalenin ortasında devasa bir taş kule vardı.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
keep f.
|
saklamak |
|
You have a nice history of keeping stuff from me.
Benden bir şeyler saklama konusunda güzel bir geçmişin var.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
keep f.
|
korumak |
|
He prayed to God to keep his son from harm.
Oğlunu koruması için Tanrı'ya dua etti.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
keep f.
|
bulundurmak |
|
I keep an extra pack of coffee in the pantry.
Kilerde fazladan bir paket kahve bulunduruyorum.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
keep f.
|
uymak |
|
We have a schedule to keep.
Uymamız gereken bir programımız var.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
keep f.
|
devam ettirmek |
|
The number of deaths keeps increasing and so, less importantly, does the record in physical and economic damage.
Ölü sayısı artmaya devam ediyor ve daha da önemlisi, fiziksel ve ekonomik hasardaki rekor da artıyor.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
keep f.
|
beslemek (hayvan) |
|
This does not discharge those who keep animals from their obligation of cleanliness and good order.
Bu, hayvan besleyenleri temizlik ve iyi düzen yükümlülüklerinden muaf tutmaz.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
keep f.
|
durmak |
|
You are, of course, quite right to keep reverting to this question.
Elbette bu soruya dönüp durmakta son derece haklısınız.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
keep f.
|
sürdürmek |
|
So we must keep our aid and cooperation programmes in place.
Yardım ve işbirliği programlarımızı sürdürmeliyiz.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
keep f.
|
bakmak |
|
Tom kept a squirrel as a pet.
Tom evcil hayvan olarak bir sincap bakıyordu.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
keep f.
|
ilerlemek |
|
Keep right.
Sağdan ilerleyin.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
keep f.
|
kalmak |
|
If you love it so much, you can keep it.
Eğer çok seviyorsan, sende kalabilir.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
keep f.
|
tutmak |
|
The reforms are necessary to keep the costs of air traffic down, reduce the number of delays and increase capacity.
Reformlar, hava trafiği maliyetlerini düşük tutmak, gecikme sayısını azaltmak ve kapasiteyi artırmak için gereklidir.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
keep f.
|
almak |
|
Let us keep things in perspective.
Olayları bir perspektif içinde ele alalım.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
keep f.
|
devam etmek |
|
I can't let you keep doing that.
Bunu yapmaya devam etmene izin veremem.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
Genel |
keep f.
|
elde tutmak |
|
We need to make it easier to start and run a business and to keep and invest profits.
Bir iş kurmayı ve yürütmeyi, karları elde tutmayı ve yatırım yapmayı kolaylaştırmalıyız.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
keep f.
|
alıkoymak |
|
That will not keep us from carrying out our humanitarian mission.
Bu bizi insani görevimizi yerine getirmekten alıkoymayacaktır.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
keep f.
|
yerine getirmek |
|
The Commission has done its job and kept its promise.
Komisyon görevini yerine getirmiş ve verdiği sözü tutmuştur.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
keep f.
|
elinde bulundurmak |
|
I think you can keep it.
Bence onu elinde bulundurabilirsin.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
keep f.
|
riayet etmek |
|
I therefore ask Members to keep to the times allotted to them.
Bu nedenle Üyelerden kendilerine ayrılan sürelere riayet etmelerini rica ediyorum.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
keep f.
|
bağlı kalmak |
|
I really do think that we ought to keep to the agenda.
Gerçekten de gündeme bağlı kalmamız gerektiğini düşünüyorum.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
keep f.
|
bir yerde tutmak |
|
Keep your hands where I can see them.
Ellerini görebileceğim bir yerde tut.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
keep f.
|
(bir seviyede/durumda) tutmak |
|
The wool blanket kept us nice and warm.
Yün battaniye bizi hoş ve sıcak tuttu.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
keep f.
|
satmamak |
|
We decided to keep our house after the renovation.
Tadilattan sonra evimizi satmamaya karar verdik.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
keep f.
|
alıkoyulmak |
|
Rapunzel was kept in a tower for a long time.
Rapunzel uzun süre bir kulede alıkonuldu.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
keep f.
|
oyalanmak |
|
Hurry up! What’s keeping you this long?
Acele et! Seni bu kadar oyalayan ne?
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
keep f.
|
(söz vb.) tutmak |
|
Are you sure he can be trusted to keep his word?
Sözünü tutacağına emin misin?
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
keep f.
|
(yiyecek vb.) dayanmak |
|
This bread won’t keep for more than a day.
Bu ekmek bir günden fazla dayanmaz.
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
keep f.
|
(hayvan) beslemek |
|
We keep sheep and a couple of goats.
Koyun ve birkaç keçi besliyoruz.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
keep f.
|
(birine) yer tutmak |
|
I’m running late, so can you keep a spot for me?
Geç kalacağım, sen bana yer tutar mısın?
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
keep f.
|
(dükkan vb.) işletmek |
|
He keeps a small bakery downtown.
Şehir merkezinde küçük bir fırın işletiyor.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
keep f.
|
yetmek |
|
I’ve bought enough food to keep me throughout the week.
Bana hafta boyunca yetecek kadar yiyecek aldım.
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
keep f.
|
yapıp durmak |
|
She keeps asking about Daren ever since they broke up.
Ayrıldıklarından beri Daren'ı sorup duruyor.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
keep f.
|
sahip olmak |
|
It is very important to keep to a high level of linguistic clarity.
Yüksek düzeyde bir dilsel açıklığa sahip olmak çok önemlidir.
More Sentences
|
| Trade/Economic |
|
| 40 |
Ticaret/Ekonomi |
keep f.
|
alıkoymak |
|
That will not keep us from carrying out our humanitarian mission.
Bu bizi insani misyonumuzu yerine getirmekten alıkoymayacaktır.
More Sentences
|
|
|
| Law |
|
| 41 |
Hukuk |
keep f.
|
muhafaza etmek |
|
As far as I am concerned, this work should be kept more or less unchanged.
Bana kalırsa, bu çalışma aşağı yukarı hiç değiştirilmeden muhafaza edilmelidir.
More Sentences
|
| Technical |
|
| 42 |
Teknik |
keep f.
|
muhafaza etmek |
|
All the papers were taped up and kept in the safe.
Tüm evraklar bantlandı ve kasada muhafaza edildi.
More Sentences
|
| 43 |
Teknik |
keep f.
|
sağlamak |
|
The first priority has to be keeping consumers informed and giving them the ability to choose.
İlk öncelik, tüketicileri bilgilendirmek ve onlara seçim yapma olanağı sağlamak olmalıdır.
More Sentences
|
| 44 |
Teknik |
keep f.
|
tutmak |
|
The EU is dependent on this in order to keep the Lisbon process on track.
AB, Lizbon sürecini rayında tutabilmek için buna muhtaçtır.
More Sentences
|
| Computer |
|
| 45 |
Bilgisayar |
keep expr.
|
koru |
|
Always keep the faith.
Her zaman inancını koru.
More Sentences
|
| General |
|
| 46 |
Genel |
keep i.
|
bakım |
|
| 47 |
Genel |
keep i.
|
iç kale |
|
| 48 |
Genel |
keep i.
|
himaye |
|
| 49 |
Genel |
keep i.
|
içkale |
|
| 50 |
Genel |
keep i.
|
erzak |
|
| 51 |
Genel |
keep i.
|
kale |
|
| 52 |
Genel |
keep i.
|
yiyecek |
|
| 53 |
Genel |
keep i.
|
defter |
|
| 54 |
Genel |
keep i.
|
otlak |
|
| 55 |
Genel |
keep i.
|
bir şeyi yerinde sabit tutan parça |
|
| 56 |
Genel |
keep i.
|
himaye |
|
| 57 |
Genel |
keep f.
|
sahibi olmak (dükkan) |
|
| 58 |
Genel |
keep f.
|
gözkulak olmak |
|
| 59 |
Genel |
keep f.
|
kutlamak |
|
| 60 |
Genel |
keep f.
|
meşgul etmek |
|
| 61 |
Genel |
keep f.
|
temelli almak |
|
| 62 |
Genel |
keep f.
|
işletmek |
|
| 63 |
Genel |
keep f.
|
beslemek |
|
| 64 |
Genel |
keep f.
|
saklamak (sır) |
|
| 65 |
Genel |
keep f.
|
konumunda tutmak |
|
| 66 |
Genel |
keep f.
|
yemek |
|
| 67 |
Genel |
keep f.
|
geçindirmek |
|
| 68 |
Genel |
keep f.
|
yönelmek |
|
| 69 |
Genel |
keep f.
|
işletmek (otel vb) |
|
| 70 |
Genel |
keep f.
|
kayıt tutmak |
|
| 71 |
Genel |
keep f.
|
zabıt tutmak |
|
| 72 |
Genel |
keep f.
|
saygı göstermek |
|
| 73 |
Genel |
keep f.
|
sadık olmak |
|
| 74 |
Genel |
keep f.
|
sadakat göstermek |
|
| 75 |
Genel |
keep f.
|
direnmek |
|
| 76 |
Genel |
keep f.
|
yılmamak |
|
| 77 |
Genel |
keep f.
|
bir yere kapatmak |
|
| 78 |
Genel |
keep f.
|
yetiştirmek |
|
| 79 |
Genel |
keep f.
|
değiştirmemek |
|
| 80 |
Genel |
keep f.
|
bir seviyede/durumda tutmak |
|
|
|
| 81 |
Genel |
keep f.
|
dost/metres tutmak |
|
| 82 |
Genel |
keep f.
|
bir seviyede/durumda kalmak |
|
| 83 |
Genel |
keep f.
|
bozulmamak |
|
| 84 |
Genel |
keep f.
|
daha sonraya kalmak |
|
| 85 |
Genel |
keep f.
|
gecikmek |
|
| 86 |
Genel |
keep f.
|
beklemek |
|
| 87 |
Genel |
keep f.
|
birlikte anılmak |
|
| 88 |
Genel |
keep f.
|
bağlantılı olmak |
|
| 89 |
Genel |
keep f.
|
sürekli … yapmak |
|
| Irregular Verb |
|
| 90 |
Irregular Verb |
keep f.
|
kept - kept |
|
| Colloquial |
|
| 91 |
Konuşma Dili |
keep i.
|
cezaevi |
|
| 92 |
Konuşma Dili |
keep i.
|
hapishane |
|
| Computer |
|
| 93 |
Bilgisayar |
keep expr.
|
sakla |
|
| Star Wars |
|
| 94 |
Star Wars |
keep i.
|
kale (vallt) |
|
|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Yaygın Kullanım |
keep quiet f.
|
susmak |
|
You'll keep quiet if you're smart.
Zekiysen susacaksın.
More Sentences
|
| 2 |
Yaygın Kullanım |
keep confidential f.
|
gizli tutmak |
|
Such documents must be kept confidential.
Bu tür belgeler gizli tutulmalıdır.
More Sentences
|
| General |
|
| 3 |
Genel |
keep at f.
|
devam etmek |
|
He kept at the job all day.
Bütün gün işe devam etti.
More Sentences
|
| 4 |
Genel |
keep track of f.
|
izlemek |
|
I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing.
Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.
More Sentences
|
| 5 |
Genel |
keep one's promise f.
|
sözünü tutmak |
|
One should keep one's promises.
İnsan sözünü tutmalı.
More Sentences
|
| 6 |
Genel |
keep guard f.
|
nöbet tutmak |
|
Two soldiers kept guard at the gate.
İki asker kapıda nöbet tutuyordu.
More Sentences
|
| 7 |
Genel |
keep to f.
|
kalmak |
|
This report keeps to the standard formula and offers no positive suggestions to mitigate the global food problem.
Bu rapor standart formüle bağlı kalmakta ve küresel gıda sorununu hafifletmek için hiçbir olumlu öneri sunmamaktadır.
More Sentences
|
| 8 |
Genel |
keep a secret f.
|
sır saklamak |
|
I figure an old army buy can keep a secret.
Eski bir askerin sır saklayabileceğini düşündüm.
More Sentences
|
| 9 |
Genel |
keep up f.
|
sürdürmek |
|
The EU will keep up the pressure to ensure that they are.
AB, bunun sağlanması için baskısını sürdürecektir.
More Sentences
|
| 10 |
Genel |
keep it up f.
|
devam etmek |
|
I want Tom to keep it up.
Tom'un böyle devam etmesini istiyorum.
More Sentences
|
| 11 |
Genel |
keep secret f.
|
sır tutmak |
|
Tom is not very good at keeping secrets.
Tom sır tutmada çok iyi değildir.
More Sentences
|
| 12 |
Genel |
keep on f.
|
devam etmek |
|
We cannot afford to keep on being weighed down by this ideological ballast.
Bu ideolojik yükün altında ezilmeye devam etmeyi göze alamayız.
More Sentences
|
| 13 |
Genel |
keep silent f.
|
sessiz kalmak |
|
Tom kept silent about his crime for years.
Tom işlediği suç hakkında yıllarca sessiz kaldı.
More Sentences
|
| 14 |
Genel |
keep company f.
|
arkadaşlık etmek |
|
I advise you not to keep company with Tom.
Tom'la arkadaşlık etmemeni tavsiye ederim.
More Sentences
|
| 15 |
Genel |
keep your promise f.
|
sözünü tutmak |
|
You'll lose face if you don't keep your promise.
Verdiğiniz sözü tutmazsanız itibarınızı kaybedersiniz.
More Sentences
|
| 16 |
Genel |
keep awake f.
|
uyanık kalmak |
|
I'm trying to keep awake.
Uyanık kalmaya çalışıyorum.
More Sentences
|
| 17 |
Genel |
keep pace with f.
|
ayak uydurmak |
|
The Commission does its best to keep pace with the developments in Basel.
Komisyon Basel'deki gelişmelere ayak uydurmak için elinden geleni yapmaktadır.
More Sentences
|
| 18 |
Genel |
keep it clean f.
|
temiz tutmak |
|
You can use the book as long as you keep it clean.
Temiz tuttuğun sürece kitabı kullanabilirsin.
More Sentences
|
| 19 |
Genel |
keep down f.
|
tutmak |
|
We must keep down expenses.
Masrafları düşük tutmalıyız.
More Sentences
|
| 20 |
Genel |
keep up f.
|
yetişmek |
|
I cannot keep up the pace.
Hızıma yetişemiyorum.
More Sentences
|
| 21 |
Genel |
keep to f.
|
tutmak |
|
Sami kept to that promise.
Sami sözünü tuttu.
More Sentences
|
| 22 |
Genel |
keep hold of f.
|
bırakmamak |
|
Keep hold of him while your wife calls the police.
Karın polisi ararken onu bırakma.
More Sentences
|
| 23 |
Genel |
keep secret f.
|
sır saklamak |
|
I'm not going to tell you because you're not good at keeping secrets.
Sır saklamada iyi olmadığın için sana söylemeyeceğim.
More Sentences
|
| 24 |
Genel |
keep in f.
|
tutmak |
|
The best way of doing this is to keep in reserve those positions that the Commission urgently needs.
Bunu yapmanın en iyi yolu, Komisyon'un acilen ihtiyaç duyduğu pozisyonları yedekte tutmaktır.
More Sentences
|
| 25 |
Genel |
keep up f.
|
ayak uydurmak |
|
You have to keep up.
Ayak uydurmak zorundasın.
More Sentences
|
| 26 |
Genel |
keep back f.
|
tutmak |
|
He tried to keep back his tears.
Gözyaşlarını tutmaya çalıştı.
More Sentences
|
| 27 |
Genel |
keep a journal f.
|
günlük tutmak |
|
I was the one who suggested Tom keep a journal.
Tom'a günlük tutmasını öneren bendim.
More Sentences
|
| 28 |
Genel |
keep your word f.
|
sözünü tutmak |
|
You didn't keep your word.
Sözünü tutmadın.
More Sentences
|
| 29 |
Genel |
keep open f.
|
açık tutmak |
|
We want to keep open the channels for dialogue with Israel.
İsrail ile diyalog kanallarını açık tutmak istiyoruz.
More Sentences
|
| 30 |
Genel |
keep on f.
|
sürdürmek |
|
She kept on talking.
O, konuşmayı sürdürdü.
More Sentences
|
| 31 |
Genel |
keep up f.
|
devam ettirmek |
|
So, keep up the good work, President-in-Office of the Council.
Bu yüzden Konsey Dönem Başkanı olarak iyi çalışmaya devam edin.
More Sentences
|
| 32 |
Genel |
keep warm f.
|
sıcak tutmak |
|
I tried to keep warm.
Sıcak tutmaya çalıştım.
More Sentences
|
| 33 |
Genel |
keep secret f.
|
gizli tutmak |
|
Why is there this fear, this wish to keep secret a document that is already half-known?
Neden bu korku, zaten yarısı bilinen bir belgeyi gizli tutma isteği var?
More Sentences
|
| 34 |
Genel |
keep up with f.
|
yetişmek |
|
It's impossible to keep up with all of the webinar invitations, trend reports and industry news.
İnternet ortamında seminer davetleri, trend raporları ve sektör haberlerinin tümüne yetişmek imkansız.
More Sentences
|
| 35 |
Genel |
keep quiet f.
|
uslu durmak |
|
Keep quiet and behave well!
Sessiz olun ve uslu durun!
More Sentences
|
| 36 |
Genel |
keep trying f.
|
denemeye devam etmek |
|
We have to keep trying.
Denemeye devam etmeliyiz.
More Sentences
|
| 37 |
Genel |
keep to f.
|
uymak |
|
We must keep to the deadlines that we have set ourselves.
Kendimize belirlediğimiz son teslim tarihlerine uymalıyız.
More Sentences
|
| 38 |
Genel |
keep fit f.
|
formunu korumak |
|
You have to keep fit.
Formunu korumak zorundasın.
More Sentences
|
| 39 |
Genel |
keep going f.
|
ilerlemek |
|
Keep going forward.
İlerlemeye devam et.
More Sentences
|
| 40 |
Genel |
keep away from f.
|
uzak durmak |
|
It is important to keep it simple, to keep away from partial decoupling and to cut red tape.
Basit tutmak, kısmi ayrıştırmadan uzak durmak ve bürokrasiyi azaltmak önemlidir.
More Sentences
|
| 41 |
Genel |
keep a record f.
|
kayıt tutmak |
|
She keeps a record of everything she buys.
Satın aldığı her şeyin kaydını tutar.
More Sentences
|
| 42 |
Genel |
keep back f.
|
gizlemek |
|
He tried to keep back his tears.
O, gözyaşlarını gizlemeye çalıştı.
More Sentences
|
| 43 |
Genel |
keep in mind f.
|
aklında tutmak |
|
Keep in mind what I tell you.
Sana söylediklerimi aklında tut.
More Sentences
|
| 44 |
Genel |
keep up with f.
|
ayak uydurmak (çağa/zamana) |
|
We must be able to keep up with the global competition - not least in respect of the USA.
Küresel rekabete ayak uydurabilmeliyiz; özellikle de ABD konusunda.
More Sentences
|
| 45 |
Genel |
keep track of f.
|
takip etmek |
|
There must be simple ways of keeping track of the legislative process.
Yasama sürecini takip etmenin basit yolları olmalıdır.
More Sentences
|
| 46 |
Genel |
keep going f.
|
devam etmek |
|
That is, products are included according to whether there are economic activities that have to be kept going.
Yani ürünler, devam ettirilmesi gereken ekonomik faaliyetlerin olup olmamasına göre dahil edilir.
More Sentences
|
| 47 |
Genel |
keep tabs on f.
|
takip etmek |
|
The cops are keeping tabs on him.
Polisler onu takip ediyor.
More Sentences
|
| 48 |
Genel |
keep waiting f.
|
bekletmek |
|
Tom kept waiting for three hours.
Tom üç saat bekletildi.
More Sentences
|
| 49 |
Genel |
keep from f.
|
engellemek |
|
How can we keep from making this same mistake again?
Aynı hatayı tekrar yapmamızı nasıl engelleriz?
More Sentences
|
| 50 |
Genel |
keep silent f.
|
susmak |
|
He can't do anything but keep silent.
O susmaktan başka bir şey yapamaz.
More Sentences
|
| 51 |
Genel |
keep tabs on f.
|
gözetlemek |
|
The cops are keeping tabs on him.
Polisler onu gözetliyor.
More Sentences
|
| 52 |
Genel |
keep informed f.
|
bilgilendirilmek |
|
We should be kept informed about that; we should have an opportunity to deliver an opinion on it.
Bu konuda bilgilendirilmeliyiz; bu konuda görüş bildirme fırsatına sahip olmalıyız.
More Sentences
|
| 53 |
Genel |
keep score f.
|
puan saymak |
|
I don't think we kept score.
Puan saydığımızı sanmıyorum.
More Sentences
|
| 54 |
Genel |
keep out f.
|
dışında kalmak |
|
I suggest you keep out of this.
Bu işin dışında kalmanı öneririm.
More Sentences
|
| 55 |
Genel |
keep early hours f.
|
erken yatmak |
|
Keep early hours.
Erken yatıp erken kalkın.
More Sentences
|
| 56 |
Genel |
keep it up f.
|
sürdürmek |
|
I want Tom to keep it up.
Tom'un bunu sürdürmesini istiyorum.
More Sentences
|
| 57 |
Genel |
keep in view f.
|
göz önünde tutmak |
|
Without repeating what he said, it is this historical perspective that we must keep in view the whole time.
Söylediklerini tekrarlamadan, bu tarihsel perspektifi her zaman göz önünde tutmamız gerekir.
More Sentences
|
| 58 |
Genel |
keep count f.
|
sayısını tutmak |
|
I'm keeping count.
Sayı tutuyorum.
More Sentences
|
| 59 |
Genel |
keep a secret f.
|
sır tutmak |
|
I figure an old army buy can keep a secret.
Eski bir ordu mensubunun sır tutabileceğini düşünüyorum.
More Sentences
|
| 60 |
Genel |
keep out of f.
|
uzak durmak |
|
You keep out of this.
Bundan uzak dur.
More Sentences
|
| 61 |
Genel |
keep in touch f.
|
iletişimi koparmamak |
|
Let's keep in touch.
İletişimi koparmayalım.
More Sentences
|
| 62 |
Genel |
keep in f.
|
saklamak |
|
What do you think Tom keeps in there?
Tom'un orada ne sakladığını düşünüyorsun?
More Sentences
|
| 63 |
Genel |
keep in touch f.
|
görüşmek |
|
Do you have any high school friends that you still keep in touch with?
Lise arkadaşlarından hâlâ görüştüklerin var mı?
More Sentences
|
| 64 |
Genel |
keep a promise f.
|
sözünde durmak |
|
He has never kept a promise.
O, asla sözünde durmadı.
More Sentences
|
| 65 |
Genel |
keep watch f.
|
nöbet tutmak |
|
Let one of us keep watch while another takes a nap.
Birimiz nöbet tutarken diğerimiz uyusun.
More Sentences
|
| 66 |
Genel |
keep in touch f.
|
irtibat halinde olmak |
|
You should keep in touch with Mr Smith.
Bay Smith ile irtibat halinde olmalısınız.
More Sentences
|
| 67 |
Genel |
keep (somewhere) tidy f.
|
düzenli tutmak |
|
Our classroom was kept tidy.
Sınıfımız düzenli tutuldu.
More Sentences
|
| 68 |
Genel |
keep a list f.
|
liste tutmak |
|
Tom kept a list of all the food he'd eaten that week.
Tom o hafta yediği tüm yiyeceklerin bir listesini tuttu.
More Sentences
|
| 69 |
Genel |
keep (someone/something) separate f.
|
ayrı tutmak |
|
The network and production must be kept separate.
Ağ ve üretim birbirinden ayrı tutulmalıdır.
More Sentences
|
| 70 |
Genel |
keep informed f.
|
haberdar olmak |
|
In order to keep informed, I try to read as much as possible.
Haberdar olmak için mümkün olduğunca çok okumaya çalışıyorum.
More Sentences
|
| 71 |
Genel |
keep a pet f.
|
evcil hayvan beslemek |
|
Did you keep a pet in Germany?
Almanya'da bir evcil hayvan besledin mi?
More Sentences
|
| 72 |
Genel |
person who does not keep his or her word i.
|
allak |
|
| 73 |
Genel |
keep in mind that i.
|
unutmamamız gerekir ki |
|
| 74 |
Genel |
keep it simple stupid i.
|
basit yap prensibi |
|
| 75 |
Genel |
keep it simple stupid i.
|
(bir şeyi) basit tut prensibi |
|
| 76 |
Genel |
keep it simple stupid i.
|
kiss prensibi |
|
| 77 |
Genel |
keep one's counsel f.
|
sır saklamak |
|
| 78 |
Genel |
keep up with f.
|
ile aşık atmak |
|
| 79 |
Genel |
keep apart f.
|
uzak tutmak |
|
| 80 |
Genel |
keep down f.
|
kontrol altında tutmak |
|
| 81 |
Genel |
keep somebody alive f.
|
yaşatmak |
|
| 82 |
Genel |
keep one's distance f.
|
soğuk davranmak |
|
| 83 |
Genel |
keep somebody at a distance f.
|
fazla samimi olmamak |
|
| 84 |
Genel |
keep tabs on f.
|
izlemek |
|
| 85 |
Genel |
keep dark f.
|
saklamak |
|
| 86 |
Genel |
keep one's seat f.
|
oturduğu yerden kalkmamak |
|
| 87 |
Genel |
keep one's word f.
|
sözünü tutmak |
|
| 88 |
Genel |
keep somebody waiting f.
|
birini bekletmek |
|
| 89 |
Genel |
keep out of sight f.
|
hiç görünmemek |
|
| 90 |
Genel |
keep an eye on f.
|
gözünü ayırmamak |
|
| 91 |
Genel |
keep cool f.
|
soğukkanlılığını korumak |
|
| 92 |
Genel |
keep an account of f.
|
not etmek |
|
| 93 |
Genel |
keep an eye on f.
|
göz kulak olmak |
|
| 94 |
Genel |
keep back f.
|
önlemek |
|
| 95 |
Genel |
keep informed f.
|
bilgi vermek |
|
| 96 |
Genel |
keep one's balance f.
|
dengesini kaybetmemek |
|
| 97 |
Genel |
keep step with f.
|
ayak uydurmak |
|
| 98 |
Genel |
keep up with the times f.
|
çağa uymak |
|
| 99 |
Genel |
keep one's distance from f.
|
ile arasına mesafe koymak |
|
| 100 |
Genel |
not keep f.
|
caymak |
|
| 101 |
Genel |
keep silent f.
|
çıt çıkarmamak |
|
| 102 |
Genel |
keep out f.
|
hariç tutmak |
|
| 103 |
Genel |
keep up with f.
|
ayak uydurmak |
|
| 104 |
Genel |
keep one's distance f.
|
araya mesafe koymak |
|
| 105 |
Genel |
keep the books f.
|
hesap tutmak |
|
| 106 |
Genel |
keep a mistress f.
|
metres tutmak |
|
| 107 |
Genel |
keep something a secret from someone f.
|
bir şeyi birinden saklamak |
|
| 108 |
Genel |
keep somebody at arm's length f.
|
yüz vermemek |
|
| 109 |
Genel |
keep a tab on f.
|
gözetlemek |
|
| 110 |
Genel |
keep on saying f.
|
dilinden düşürmemek |
|
| 111 |
Genel |
keep one's end up f.
|
kendine düşen payı ödemek |
|
| 112 |
Genel |
keep one's temper f.
|
öfkesini yenmek |
|
| 113 |
Genel |
keep out f.
|
dışarıda tutmak |
|
| 114 |
Genel |
keep up f.
|
geçindirmek |
|
| 115 |
Genel |
keep one's temper f.
|
itidalini muhafaza etmek |
|
| 116 |
Genel |
keep in dark f.
|
gizlemek |
|
| 117 |
Genel |
keep handy f.
|
bulundurmak |
|
| 118 |
Genel |
keep one's word f.
|
sözünü yerine getirmek |
|
| 119 |
Genel |
keep in mind f.
|
hatırda tutmak |
|
| 120 |
Genel |
keep following f.
|
ardını bırakmamak |
|
| 121 |
Genel |
keep one's end up f.
|
kendine düşen görevi yerine getirmek |
|
| 122 |
Genel |
keep in f.
|
frenlemek |
|
| 123 |
Genel |
keep alive f.
|
canlı tutmak |
|
| 124 |
Genel |
keep an ear to the ground f.
|
kulağı tetikte olmak |
|
| 125 |
Genel |
keep something under one's hat f.
|
bir şeyi gizli tutmak |
|
| 126 |
Genel |
keep down f.
|
zaptetmek |
|
| 127 |
Genel |
keep time f.
|
tempo tutmak |
|
| 128 |
Genel |
keep something under wraps f.
|
gizli tutmak |
|
| 129 |
Genel |
keep good time f.
|
saat her zaman zamanı doğru göstermek |
|
| 130 |
Genel |
keep something secret f.
|
gizli tutmak |
|
| 131 |
Genel |
keep someone advised of f.
|
haberdar etmek |
|
| 132 |
Genel |
keep silent f.
|
ağzına kilit vurmak |
|
| 133 |
Genel |
keep one's seat f.
|
parlamentodaki yerini korumak |
|
| 134 |
Genel |
keep track of f.
|
izini kaybetmemek |
|
| 135 |
Genel |
keep up with something f.
|
başa çıkmak |
|
| 136 |
Genel |
keep in one's bosom f.
|
gizlemek |
|
| 137 |
Genel |
keep one's eyes skinned f.
|
göz kulak olmak |
|
| 138 |
Genel |
keep one's eyes peeled f.
|
tetikte olmak |
|
| 139 |
Genel |
keep something in a corner of one's mind f.
|
aklının bir köşesinde tutmak |
|
| 140 |
Genel |
keep something on the back burner f.
|
daha sonra bakmak üzere bir kenara koymak |
|
| 141 |
Genel |
keep an eye on f.
|
dikkat etmek |
|
| 142 |
Genel |
keep someone under surveillance f.
|
birini sürekli olarak gizlice izlemek |
|
| 143 |
Genel |
keep in suspense f.
|
endişelendirmek |
|
| 144 |
Genel |
keep one's word f.
|
sözünden dönmemek |
|
| 145 |
Genel |
keep something active f.
|
aktif halde tutmak |
|
| 146 |
Genel |
keep from f.
|
kurtarmak |
|
| 147 |
Genel |
keep up with the times f.
|
zamana ayak uydurmak |
|
| 148 |
Genel |
keep in mind f.
|
hesaba katmak |
|
| 149 |
Genel |
keep snug f.
|
gizlemek |
|
| 150 |
Genel |
keep in the background f.
|
kendini göstermemek |
|
| 151 |
Genel |
keep early hours f.
|
eve erken dönmek |
|
| 152 |
Genel |
keep the accounts f.
|
defter tutmak |
|
| 153 |
Genel |
keep in with f.
|
anlaşmak |
|
| 154 |
Genel |
keep under f.
|
bastırmak |
|
| 155 |
Genel |
keep to the right f.
|
yolun sağında kalmak |
|
| 156 |
Genel |
keep book f.
|
defter tutmak |
|
| 157 |
Genel |
keep in mind f.
|
dikkate almak |
|
| 158 |
Genel |
keep away from f.
|
kaçınmak |
|
| 159 |
Genel |
keep one's composure f.
|
soğukkanlılığını korumak |
|
| 160 |
Genel |
keep silent f.
|
sükut etmek |
|
| 161 |
Genel |
keep in step with f.
|
ayak uydurmak |
|
| 162 |
Genel |
keep to f.
|
bağlı kalmak |
|
| 163 |
Genel |
keep snug f.
|
saklamak |
|
| 164 |
Genel |
keep balanced diet f.
|
dengeli beslenmek |
|
| 165 |
Genel |
keep in f.
|
içeride kalmak |
|
| 166 |
Genel |
keep in mind f.
|
unutmamak |
|
| 167 |
Genel |
keep clear of f.
|
çekinmek |
|
| 168 |
Genel |
keep off f.
|
uzak tutmak |
|
| 169 |
Genel |
keep under control f.
|
kontrol altında tutmak |
|
| 170 |
Genel |
keep in the background f.
|
arka planda kalmak |
|
| 171 |
Genel |
keep down f.
|
sinmek |
|
| 172 |
Genel |
keep a foot in both camps f.
|
nabza göre şerbet vermek |
|
| 173 |
Genel |
keep in reserve f.
|
ihtiyat olarak saklamak |
|
| 174 |
Genel |
keep one’s composure f.
|
soğukkanlılığını kaybetmemek |
|
| 175 |
Genel |
keep something by one f.
|
elinin altında bulundurmak |
|
| 176 |
Genel |
keep one's figure f.
|
vücut hatlarını korumak |
|
| 177 |
Genel |
keep someone engaged f.
|
birini meşgul etmek |
|
| 178 |
Genel |
keep back f.
|
biriktirmek |
|
| 179 |
Genel |
keep up with f.
|
takip etmek |
|
| 180 |
Genel |
keep someone company f.
|
birini yalnız bırakmamak |
|
| 181 |
Genel |
keep an ear to the ground f.
|
kulağı kirişte olmak |
|
| 182 |
Genel |
keep one's nose clean f.
|
etliye sütlüye karışmamak |
|
| 183 |
Genel |
keep secret f.
|
saklı tutmak |
|
| 184 |
Genel |
keep busy f.
|
meşgul etmek |
|
| 185 |
Genel |
keep mum f.
|
gıkı çıkmamak |
|
| 186 |
Genel |
keep someone at bay f.
|
birini sindirmek |
|
| 187 |
Genel |
keep one's balance f.
|
dengesini korumak |
|
| 188 |
Genel |
keep going f.
|
devam ettirmek |
|
| 189 |
Genel |
keep someone at a distance f.
|
birine soğuk davranmak |
|
| 190 |
Genel |
keep abreast of f.
|
haberdar etmek |
|
| 191 |
Genel |
keep someone guessing f.
|
birini doğru dürüst haberdar etmemek |
|
| 192 |
Genel |
keep one's eyes open f.
|
gözünü açmak |
|
| 193 |
Genel |
keep one's word f.
|
sözünde durmak |
|
| 194 |
Genel |
keep in view f.
|
gözden kaybetmemek |
|
| 195 |
Genel |
keep something in a corner of one's mind f.
|
aklının bir köşesinde bulundurmak |
|
| 196 |
Genel |
keep touch with f.
|
ile ilişkiyi sürdürmek |
|
| 197 |
Genel |
keep an account of f.
|
kaydetmek |
|
| 198 |
Genel |
keep down f.
|
baskı altında tutmak |
|
| 199 |
Genel |
keep something on the back burner f.
|
sonra çalışmak üzere şimdilik ertelemek |
|
| 200 |
Genel |
keep someone at arm's length f.
|
birinin samimi olmasına izin vermemek |
|
| 201 |
Genel |
keep out f.
|
uzak durmak |
|
| 202 |
Genel |
keep one's mind on f.
|
kafasına takmak |
|
| 203 |
Genel |
keep somebody out f.
|
içeri sokmamak |
|
| 204 |
Genel |
keep from f.
|
gizlemek |
|
| 205 |
Genel |
keep something under wraps f.
|
saklamak |
|
| 206 |
Genel |
keep company with f.
|
ile arkadaşlık etmek |
|
| 207 |
Genel |
keep available f.
|
hazır bulundurmak |
|
| 208 |
Genel |
keep back f.
|
saklamak |
|
| 209 |
Genel |
keep a sharp lookout f.
|
kuş uçurtmamak |
|
| 210 |
Genel |
keep cave f.
|
nöbet tutmak |
|
| 211 |
Genel |
keep someone in suspense f.
|
merakta bırakmak |
|
| 212 |
Genel |
keep clear of f.
|
kaçınmak |
|
| 213 |
Genel |
keep the accounts f.
|
hesap tutmak |
|
| 214 |
Genel |
keep one's mind f.
|
kafasına takmak |
|
| 215 |
Genel |
keep back f.
|
geciktirmek |
|
| 216 |
Genel |
keep watch and ward f.
|
nöbet tutmak |
|
| 217 |
Genel |
keep an appointment f.
|
randevusuna gitmek |
|
| 218 |
Genel |
keep house f.
|
ev idare etmek |
|
| 219 |
Genel |
keep in a fridge f.
|
soğuk muhafazada bekletmek |
|
| 220 |
Genel |
keep something at one's fingertips f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 221 |
Genel |
keep silent f.
|
suspus olmak |
|
| 222 |
Genel |
keep somebody in suspense f.
|
merakta bırakmak |
|
| 223 |
Genel |
keep something up f.
|
sürdürmek |
|
| 224 |
Genel |
keep together f.
|
toplanmak |
|
| 225 |
Genel |
keep up with something f.
|
uymak |
|
| 226 |
Genel |
keep in the background f.
|
gölgede kalmak |
|
| 227 |
Genel |
keep in f.
|
içeride tutmak |
|
| 228 |
Genel |
keep an eye on f.
|
gözetlemek |
|
| 229 |
Genel |
keep on f.
|
diretmek |
|
| 230 |
Genel |
keep somebody at a distance f.
|
yüz vermemek |
|
| 231 |
Genel |
keep something out f.
|
uzak tutmak |
|
| 232 |
Genel |
keep somebody at a distance f.
|
mesafeli davranmak |
|
| 233 |
Genel |
keep company with f.
|
çıkmak |
|
| 234 |
Genel |
keep up with f.
|
ile aynı hızda gitmek |
|
| 235 |
Genel |
keep one's eyes skinned f.
|
gözünü açmak |
|
| 236 |
Genel |
keep an account of f.
|
kaydını tutmak |
|
| 237 |
Genel |
keep together f.
|
bir araya gelmek |
|
| 238 |
Genel |
keep on at somebody f.
|
üstüne varmak |
|
| 239 |
Genel |
keep alive f.
|
hayatta kalmak |
|
| 240 |
Genel |
keep tally f.
|
çetele tutmak |
|
| 241 |
Genel |
keep something in one's mind f.
|
aklından çıkarmamak |
|
| 242 |
Genel |
keep in touch f.
|
temas halinde bulunmak |
|
| 243 |
Genel |
keep tabs on f.
|
gözünü sürekli üstünde tutarak herşeyden haberdar olmak |
|
| 244 |
Genel |
keep one's temper f.
|
sinirine hakim olmak |
|
| 245 |
Genel |
keep for future use f.
|
ileride kullanmak üzere tutmak |
|
| 246 |
Genel |
keep a mistress f.
|
kapatmak |
|
| 247 |
Genel |
keep in the archive f.
|
arşivde tutmak |
|
| 248 |
Genel |
keep someone at arm's length f.
|
biriyle samimi olmamak için ona çok mesafeli davranmak |
|
| 249 |
Genel |
keep up appearances f.
|
istifini bozmamak |
|
| 250 |
Genel |
keep out f.
|
içeri almamak |
|
| 251 |
Genel |
keep in the memory f.
|
aklında tutmak |
|
| 252 |
Genel |
keep step f.
|
ayak uydurmak |
|
| 253 |
Genel |
keep something available f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 254 |
Genel |
keep something quiet f.
|
örtbas etmek |
|
| 255 |
Genel |
keep down f.
|
engellemek |
|
| 256 |
Genel |
keep somebody out of f.
|
uzak tutmak |
|
| 257 |
Genel |
keep in view f.
|
gözden uzak tutmamak |
|
| 258 |
Genel |
keep the interest alive f.
|
ilgiyi canlı tutmak |
|
| 259 |
Genel |
keep up with f.
|
izleyerek bilgi sahibi olmak |
|
| 260 |
Genel |
keep posted f.
|
haberdar etmek |
|
| 261 |
Genel |
keep one's eyes peeled f.
|
gözünü dört açmak |
|
| 262 |
Genel |
keep a tight rein on f.
|
dizginlemek |
|
| 263 |
Genel |
keep one's balance f.
|
kendine hakim olmak |
|
| 264 |
Genel |
keep a record of f.
|
fişlemek |
|
| 265 |
Genel |
keep away f.
|
uzak kalmak |
|
| 266 |
Genel |
keep the peace f.
|
asayişi korumak |
|
| 267 |
Genel |
keep down f.
|
sınıfta bırakmak |
|
| 268 |
Genel |
not keep f.
|
sözünden dönmek |
|
| 269 |
Genel |
keep at f.
|
bırakmamak |
|
| 270 |
Genel |
keep one's eyes skinned f.
|
dikkatli olmak |
|
| 271 |
Genel |
keep one's head f.
|
kendine hakim olmak |
|
| 272 |
Genel |
keep aloof f.
|
uzak durmak |
|
| 273 |
Genel |
keep in mind f.
|
akılda tutmak |
|
| 274 |
Genel |
keep something near at hand f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 275 |
Genel |
keep calm f.
|
kendini tutmak |
|
| 276 |
Genel |
keep apart f.
|
ayırmak |
|
| 277 |
Genel |
keep something at arm's length f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 278 |
Genel |
keep up with the times f.
|
çağa ayak uydurmak |
|
| 279 |
Genel |
keep in form f.
|
formda kalmak |
|
| 280 |
Genel |
keep one's eyes open f.
|
gözünü dört açmak |
|
| 281 |
Genel |
keep out f.
|
dışarıda bırakmak |
|
| 282 |
Genel |
keep alive f.
|
ayakta tutmak |
|
| 283 |
Genel |
keep dark f.
|
sır vermemek |
|
| 284 |
Genel |
keep up with the times f.
|
çağın gerisinde kalmamak |
|
| 285 |
Genel |
keep up f.
|
seviyesine ulaşmak |
|
| 286 |
Genel |
keep hold of f.
|
sıkı tutmak |
|
| 287 |
Genel |
keep a tab on f.
|
takip etmek |
|
| 288 |
Genel |
keep the ball rolling f.
|
devam ettirmek |
|
| 289 |
Genel |
keep up f.
|
devam etmek |
|
| 290 |
Genel |
keep abreast of f.
|
(son gelişmeler hakkında) bilgi sahibi olmak |
|
| 291 |
Genel |
keep going f.
|
sürdürmek |
|
| 292 |
Genel |
keep a close watch on f.
|
sıkı bir gözetim altında tutmak |
|
| 293 |
Genel |
keep the ball rolling f.
|
sürdürmek |
|
| 294 |
Genel |
keep someone advised of f.
|
birini bir konuda bilgilendirmek |
|
| 295 |
Genel |
keep an eye on f.
|
gözü üzerinde olmak |
|
| 296 |
Genel |
keep from f.
|
kendini tutmak |
|
| 297 |
Genel |
keep up f.
|
idame etmek |
|
| 298 |
Genel |
keep one's eye on f.
|
göz kulak olmak |
|
| 299 |
Genel |
keep an eye out for f.
|
bir şey için göz kulak olmak |
|
| 300 |
Genel |
keep one's distance from f.
|
uzak durmak |
|
| 301 |
Genel |
keep someone at arm's length f.
|
birini pek yaklaştırmamak |
|
| 302 |
Genel |
keep clear of f.
|
sakınmak |
|
| 303 |
Genel |
keep up with the times f.
|
zamana uymak |
|
| 304 |
Genel |
keep one's eyes peeled f.
|
gözünü açmak |
|
| 305 |
Genel |
keep the ball rolling f.
|
iyi bir işi sürdürmek |
|
| 306 |
Genel |
keep company with f.
|
flört etmek |
|
| 307 |
Genel |
keep someone away f.
|
birini uzak tutmak |
|
| 308 |
Genel |
keep mum f.
|
gık dememek |
|
| 309 |
Genel |
keep up quality f.
|
kaliteden ödün vermemek |
|
| 310 |
Genel |
keep something within reach f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 311 |
Genel |
keep in reserve f.
|
elde tutmak |
|
| 312 |
Genel |
keep something accessible f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 313 |
Genel |
keep back f.
|
alıkoymak |
|
| 314 |
Genel |
keep together f.
|
birlikte kalmak |
|
| 315 |
Genel |
keep something going f.
|
devam ettirmek |
|
| 316 |
Genel |
keep something readily available f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 317 |
Genel |
keep company with f.
|
birlikte takılmak |
|
| 318 |
Genel |
keep on f.
|
sebat etmek |
|
| 319 |
Genel |
keep somebody guessing f.
|
meraktan çatlatmak |
|
| 320 |
Genel |
keep a foot in both camps f.
|
ikili oynamak |
|
| 321 |
Genel |
keep one's temper f.
|
öfkeye kapılmamak |
|
| 322 |
Genel |
keep somebody at arm’s length f.
|
biriyle arasında mesafe bırakmak |
|
| 323 |
Genel |
keep cave f.
|
gözetlemek |
|
| 324 |
Genel |
keep one's promise f.
|
sözünü yerine getirmek |
|
| 325 |
Genel |
keep up with f.
|
ile yarışmak |
|
| 326 |
Genel |
keep oneself close f.
|
sallanmak |
|
| 327 |
Genel |
keep something out of f.
|
uzak tutmak |
|
| 328 |
Genel |
keep a tight rein on f.
|
ensesinde boza pişirmek |
|
| 329 |
Genel |
keep guard f.
|
korumak |
|
| 330 |
Genel |
keep someone waiting f.
|
birini bekletmek |
|
| 331 |
Genel |
keep something handy f.
|
el altında bulundurmak |
|
| 332 |
Genel |
keep back f.
|
barındırmak |
|
| 333 |
Genel |
keep abreast of f.
|
ile atbaşı gitmek |
|
| 334 |
Genel |
keep one's promise f.
|
sözünden dönmemek |
|
| 335 |
Genel |
keep time f.
|
her zaman zamanı doğru göstermek (saat) |
|
| 336 |
Genel |
keep something quiet f.
|
saklamak |
|
| 337 |
Genel |
keep one's distance f.
|
uzak durmak |
|
| 338 |
Genel |
keep count of f.
|
sayısını tutmak |
|
| 339 |
Genel |
keep someone company f.
|
birine refakat etmek |
|
| 340 |
Genel |
keep something in perspective f.
|
bir şeye bir bütün olarak bakmak |
|
| 341 |
Genel |
keep out of mischief f.
|
yaramazlıktan kaçınmak |
|
| 342 |
Genel |
keep down f.
|
zulmetmek |
|
| 343 |
Genel |
keep on the right side of f.
|
suyuna gitmek |
|
| 344 |
Genel |
keep in touch f.
|
iletişim halinde bulunmak |
|
| 345 |
Genel |
keep one's eyes open f.
|
tetikte olmak |
|
| 346 |
Genel |
keep eye on f.
|
göz kulak olmak |
|
| 347 |
Genel |
keep on at f.
|
sıkboğaz etmek |
|
| 348 |
Genel |
keep down f.
|
bastırmak |
|
| 349 |
Genel |
keep one's eyes skinned f.
|
tetikte olmak |
|
| 350 |
Genel |
keep order f.
|
disiplini korumak |
|
| 351 |
Genel |
keep a tab on f.
|
izlemek |
|
| 352 |
Genel |
keep watch f.
|
bekçilik etmek |
|
| 353 |
Genel |
keep pace f.
|
ayak uydurmak |
|
| 354 |
Genel |
keep a tight rein on f.
|
kontrol altında tutmak |
|
| 355 |
Genel |
keep a tally f.
|
çetelesini tutmak |
|
| 356 |
Genel |
keep something dark f.
|
açığa vurmamak |
|
| 357 |
Genel |
keep in with f.
|
ile dost kalmak |
|
| 358 |
Genel |
keep one's eyes skinned f.
|
gözünü dört açmak |
|
| 359 |
Genel |
keep up f.
|
yüksek tutmak |
|
| 360 |
Genel |
keep snowballing f.
|
çığ gibi büyümek |
|
| 361 |
Genel |
keep cool f.
|
sakin kalmak |
|
| 362 |
Genel |
keep down f.
|
baskı yapmak |
|
| 363 |
Genel |
keep mum f.
|
süküt etmek |
|
| 364 |
Genel |
keep someone from doing something f.
|
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
|
| 365 |
Genel |
keep somebody waiting f.
|
bekletmek |
|
| 366 |
Genel |
keep under observation f.
|
müşahede altında tutulmak |
|
| 367 |
Genel |
keep up f.
|
yukarda tutmak |
|
| 368 |
Genel |
keep someone at bay f.
|
birini korkutarak yaklaşıp zarar vermesini önlemek |
|
| 369 |
Genel |
keep in view f.
|
göz önüne almak |
|
| 370 |
Genel |
keep somebody out f.
|
uzak tutmak |
|
| 371 |
Genel |
keep one's distance f.
|
yüz vermemek |
|
| 372 |
Genel |
keep something in perspective f.
|
bir şeyi bir bütünsellik içinde ele almak |
|
| 373 |
Genel |
keep mum f.
|
susmak |
|
| 374 |
Genel |
keep abreast of f.
|
(son gelişmelerden) haberdar olmak |
|
| 375 |
Genel |
keep one's own counsel f.
|
fikirlerini kendine saklamak |
|
| 376 |
Genel |
keep account of f.
|
aklında tutmak |
|
| 377 |
Genel |
keep out of sight f.
|
hiç gözükmemek |
|
| 378 |
Genel |
can't keep one's eyes off someone f.
|
bakmaya doyamamak |
|
| 379 |
Genel |
keep ahead f.
|
önde olmak |
|
| 380 |
Genel |
keep under f.
|
baş kaldırtmamak |
|
| 381 |
Genel |
keep one's eyes open f.
|
dikkatli olmak |
|
| 382 |
Genel |
keep under f.
|
narkoz vermek |
|
| 383 |
Genel |
keep under one's hat f.
|
gizlemek |
|
| 384 |
Genel |
keep under f.
|
disiplin altında tutmak |
|
| 385 |
Genel |
keep under one's hat f.
|
sır tutmak |
|
| 386 |
Genel |
keep under one's hat f.
|
gizli tutmak |
|
| 387 |
Genel |
keep under f.
|
yükselmesine izin vermemek |
|
| 388 |
Genel |
keep under one's hat f.
|
sırrı saklamak |
|
| 389 |
Genel |
keep one's eyes peeled f.
|
dikkatli olmak |
|
| 390 |
Genel |
keep under surveillance f.
|
gözaltında tutmak |
|
| 391 |
Genel |
keep on enemy guessing f.
|
düşmanı şaşırtmak |
|
| 392 |
Genel |
keep minute of silence f.
|
saygı duruşunda bulunmak |
|
| 393 |
Genel |
keep silence minute f.
|
saygı duruşunda bulunmak |
|
| 394 |
Genel |
keep in touch with f.
|
ile teması sürdürmek |
|
| 395 |
Genel |
keep in f.
|
yanar durumda tutmak |
|
| 396 |
Genel |
keep in f.
|
bastırmak |
|
| 397 |
Genel |
keep in f.
|
karnını içe çekmek |
|
| 398 |
Genel |
keep in touch with f.
|
bağlantıyı koparmamak |
|
| 399 |
Genel |
keep in f.
|
yanmaya devam etmek |
|
| 400 |
Genel |
keep in f.
|
içeride alıkoymak |
|
| 401 |
Genel |
keep in touch with f.
|
ile ilişkiyi koparmamak |
|
| 402 |
Genel |
keep in f.
|
alıkoymak |
|
| 403 |
Genel |
keep to oneself f.
|
içine kapanmak |
|
| 404 |
Genel |
keep to oneself f.
|
insanlardan uzak durmak |
|
| 405 |
Genel |
keep to oneself f.
|
sokulgan olmamak |
|
| 406 |
Genel |
keep to oneself f.
|
sır saklamak |
|
| 407 |
Genel |
keep to oneself f.
|
kendi halinde olmak |
|
| 408 |
Genel |
keep the formality f.
|
resmiyeti korumak |
|
| 409 |
Genel |
keep behind f.
|
geri kalmak |
|
| 410 |
Genel |
keep company f.
|
eşlik etmek |
|
| 411 |
Genel |
keep in touch f.
|
ilişkiyi kesmemek |
|
| 412 |
Genel |
keep watch f.
|
nöbet beklemek |
|
| 413 |
Genel |
keep something on f.
|
bir şeyi kullanmaya devam etmek |
|
| 414 |
Genel |
keep an eye on f.
|
gözü (bir şeyin) üstünde olmak |
|
| 415 |
Genel |
keep somebody company f.
|
eşlik etmek |
|
| 416 |
Genel |
keep somebody at a distance f.
|
soğuk davranmak |
|
| 417 |
Genel |
keep somebody in countenance f.
|
desteklemek |
|
| 418 |
Genel |
keep somebody in countenance f.
|
teşvik etmek |
|
| 419 |
Genel |
keep up with f.
|
ayak uydurmak (zamana) |
|
| 420 |
Genel |
keep at somebody f.
|
bırakmamak |
|
| 421 |
Genel |
keep one's guard up f.
|
gardını almak |
|
| 422 |
Genel |
keep up one's guard f.
|
gardını almak |
|
| 423 |
Genel |
keep the spirit of something alive f.
|
ruhunu canlı tutmak |
|
| 424 |
Genel |
keep something at the normal level f.
|
normal seviyede tutmak |
|
| 425 |
Genel |
keep the fire under control f.
|
yangını kontrol altına almak |
|
| 426 |
Genel |
keep away from something f.
|
uzak durmak |
|
| 427 |
Genel |
keep someone unaware f.
|
habersiz bırakmak |
|
| 428 |
Genel |
keep aloof from something f.
|
uzak durmak |
|
| 429 |
Genel |
keep someone waiting f.
|
beklemeye almak |
|
| 430 |
Genel |
keep on running down (someone) f.
|
diline dolamak |
|
| 431 |
Genel |
keep on and on (saying the same thing) f.
|
diline dolamak |
|
| 432 |
Genel |
keep popping in one's mind f.
|
zihnini kurcalamak |
|
| 433 |
Genel |
keep in step (with) f.
|
ayak uydurmak |
|
| 434 |
Genel |
keep at f.
|
bir hareketi sürdürmek |
|
| 435 |
Genel |
keep on saying (the same thing) f.
|
diline dolanmak |
|
| 436 |
Genel |
keep the values alive f.
|
değerleri yaşatmak |
|
| 437 |
Genel |
keep an eye on (someone) f.
|
dikkat etmek |
|
| 438 |
Genel |
keep the line f.
|
çizgiyi korumak |
|
| 439 |
Genel |
keep on saying (the same thing) f.
|
dile dolamak |
|
| 440 |
Genel |
keep something alive f.
|
diri tutmak |
|
| 441 |
Genel |
keep looking at someone every so often f.
|
durup durup bakmak |
|
| 442 |
Genel |
earn one's keep f.
|
geçimini sağlamak |
|
| 443 |
Genel |
earn one's keep f.
|
ekmek parasını kazanmak |
|
| 444 |
Genel |
keep something minimum f.
|
minimumda tutmak |
|
| 445 |
Genel |
keep one's promise f.
|
söz tutmak |
|
| 446 |
Genel |
keep something low (price/quality/pressure) f.
|
düşük tutmak |
|
| 447 |
Genel |
keep (something) in order f.
|
düzenli tutmak |
|
| 448 |
Genel |
keep (something) orderly f.
|
düzenli tutmak |
|
| 449 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
elinden kaçırmak |
|
| 450 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
sahipliğini yitirmek |
|
| 451 |
Genel |
fail to keep possession of f.
|
kaybetmek |
|
| 452 |
Genel |
keep someone wait a long time f.
|
çok bekletmek |
|
| 453 |
Genel |
keep someone wait for a while f.
|
az bekletmek |
|
| 454 |
Genel |
keep one's place f.
|
yerini tutmak |
|
| 455 |
Genel |
keep something hidden f.
|
gizli tutmak |
|
| 456 |
Genel |
keep out of trouble f.
|
beladan uzak durmak |
|
| 457 |
Genel |
can't keep one's eyes off somebody/something f.
|
gözünü alamamak |
|
| 458 |
Genel |
keep occupied f.
|
meşgul tutmak |
|
| 459 |
Genel |
keep occupied f.
|
meşgul etmek |
|
| 460 |
Genel |
keep to the agreement f.
|
anlaşmaya bağlı kalmak |
|
| 461 |
Genel |
keep to the agreement f.
|
anlaşmaya uymak |
|
| 462 |
Genel |
keep one's silence f.
|
sessizliğini bozmamak |
|
| 463 |
Genel |
keep one's silence f.
|
sessizliğini korumak |
|
| 464 |
Genel |
keep something hidden f.
|
saklı tutmak |
|
| 465 |
Genel |
can't keep one's eyes off somebody/something f.
|
gözlerini alamamak |
|
| 466 |
Genel |
keep under suitable conditions f.
|
uygun koşullarda saklamak |
|
| 467 |
Genel |
keep fish f.
|
balık yetiştirmek |
|
| 468 |
Genel |
keep (someone/something) in quarantine f.
|
karantinaya almak |
|
| 469 |
Genel |
keep abreast f.
|
son gelişmelerden haberdar olmak |
|
| 470 |
Genel |
keep archive f.
|
arşivleme yapmak |
|
| 471 |
Genel |
keep secret f.
|
saklı kalmak |
|
| 472 |
Genel |
keep suspended f.
|
askıda tutmak |
|
| 473 |
Genel |
keep (someone/something) in quarantine f.
|
karantina altına almak |
|
| 474 |
Genel |
keep on at f.
|
başını şişirmek |
|
| 475 |
Genel |
keep something in the forefront f.
|
gözönünde tutmak |
|
| 476 |
Genel |
keep someone on the forefront f.
|
gözönünde tutmak |
|
| 477 |
Genel |
keep someone at a distance f.
|
pas vermemek |
|
| 478 |
Genel |
keep something at the forefront f.
|
gözönünde tutmak |
|
| 479 |
Genel |
keep something high above f.
|
yüksekte tutmak |
|
| 480 |
Genel |
keep to the agreement f.
|
sözleşmeye uymak |
|
| 481 |
Genel |
keep something like a secret f.
|
sır gibi saklamak |
|
| 482 |
Genel |
keep one's true thoughts and feelings to oneself f.
|
rengini belli etmemek |
|
| 483 |
Genel |
keep one's true thoughts and feelings to oneself f.
|
renk vermemek |
|
| 484 |
Genel |
keep pace with the fashion f.
|
modayı takip etmek |
|
| 485 |
Genel |
keep up with the fashion f.
|
modayı takip etmek |
|
| 486 |
Genel |
keep time f.
|
zaman tutmak |
|
| 487 |
Genel |
keep in mind f.
|
hafızada tutmak |
|
| 488 |
Genel |
keep with the fashion f.
|
modayı takip etmek |
|
| 489 |
Genel |
keep abreast of all the latest developments f.
|
gelişmeleri takip etmek |
|
| 490 |
Genel |
keep someone without food and water f.
|
aç susuz bırakmak |
|
| 491 |
Genel |
keep one's identity f.
|
kimliğini gizlemek |
|
| 492 |
Genel |
keep something in check f.
|
kontrol altında tutmak |
|
| 493 |
Genel |
keep sheep f.
|
koyun yetiştirmek |
|
| 494 |
Genel |
earn one's keep f.
|
geçimini temin etmek |
|
| 495 |
Genel |
keep pace with technology f.
|
teknolojiye ayak uydurmak |
|
| 496 |
Genel |
earn one's keep f.
|
geçim sağlamak |
|
| 497 |
Genel |
keep alive hope f.
|
umudu korumak |
|
| 498 |
Genel |
keep alive hope f.
|
umudunu korumak |
|
| 499 |
Genel |
keep down the cost f.
|
maliyeti azaltmak |
|
| 500 |
Genel |
keep one's guard f.
|
gardını almak |
|
