Geçmiş

yoluna

"yoluna" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 3 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	yoluna	for the sake of ed.
2	Genel	yoluna	for ed.
Phrases
3	İfadeler	yoluna	to rights expr.

"yoluna" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 310 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	yoluna koyan kimse	righter i.
2	Genel	birinin yoluna taş koyma	foiling i.
3	Genel	orman yoluna saçılmış doğal süprüntü	slash i.
4	Genel	orman yoluna saçılmış doğal süprüntü	slashing i.
5	Genel	yoluna girmek	get back on the rails f.
6	Genel	yoluna koymak	improve f.
7	Genel	yoluna koymak	slot f.
8	Genel	yoluna koymak	get back on the rails f.
9	Genel	yoluna devam etmek	proceed on one's way f.
10	Genel	yoluna koymak	straighten f.
11	Genel	yoluna koymak	straighten out f.
12	Genel	yoluna girmek	straighten f.
13	Genel	yoluna girmek	come right f.
14	Genel	yoluna koymak	set right f.
15	Genel	işler yoluna girmek	take shape f.
16	Genel	bir şeyi yoluna koymak	set something to rights f.
17	Genel	kendi yoluna gitmek	go one's way f.
18	Genel	yoluna koymak	clean up f.
19	Genel	işleri yoluna koymak	turn the tide f.
20	Genel	yoluna koymak	put right f.
21	Genel	bir şeyi yoluna koymak	put something to rights f.
22	Genel	yoluna koymak	arrange f.
23	Genel	işleri yoluna koymak	set the things right f.
24	Genel	yoluna taş koymak	stymie f.
25	Genel	her şey yoluna girmek	(everything) be alright f.
26	Genel	her şey yoluna girmek	(everything) come right f.
27	Genel	her şey yoluna girmek	(everything) go better f.
28	Genel	yoluna koymak	regulate f.
29	Genel	her şey yoluna girmek	(everything) get better f.
30	Genel	yoluna bakmak	expect (someone) f.
31	Genel	yoluna bakmak	await the arrival of f.
32	Genel	yoluna düşmek	set out for (somewhere) f.
33	Genel	yoluna çıkmak	go to meet (a traveler) f.
34	Genel	yoluna girmek	(something) to begin to go well f.
35	Genel	yoluna çıkmak	meet (someone/something) by chance f.
36	Genel	yoluna koymak	tune f.
37	Genel	yoluna koymak	put (a matter) to rights f.
38	Genel	yoluna koymak	set (a matter) to rights f.
39	Genel	yoluna devam etmek	stand on f.
40	Genel	yoluna gitmek	resort f.
41	Genel	işleri yoluna sokmak	turn the tide f.
42	Genel	yoluna çıkmak	interfere f.
43	Genel	hal yoluna koymak	find a solution for the f.
44	Genel	hal yoluna koymak	find a way round f.
45	Genel	hal yoluna koymak	put (something) on the right track f.
46	Genel	telafi yoluna gitmek	allow a compensation f.
47	Genel	telafi yoluna gitmek	grant a compensation f.
48	Genel	yoluna koymak	settle up f.
49	Genel	yoluna girmek	back to track f.
50	Genel	yoluna girmek	back on track f.
51	Genel	bir şeyi yoluna koymak	have something settled f.
52	Genel	anlaşma/uzlaşma yoluna gitmek	seek a settlement f.
53	Genel	işlerini yoluna koymak	arrange one's affairs f.
54	Genel	uğranılan zararın tazmini yoluna gitmek	seek recovery for damages incurred f.
55	Genel	işleri yoluna koymak	make things better f.
56	Genel	dönüş yoluna çıkmak	take the back track f.
57	Genel	yoluna baş koymak	wage f.
58	Genel	yoluna girmek	work out f.
59	Genel	yoluna koymak	righten f.
60	Genel	yoluna gitmek	run f.
61	Genel	dava yoluna baş koymak	militate [obsolete] f.
62	Genel	yoluna engel koymak	interpose f.
63	Genel	yoluna taş koyulmuş	encumbered s.
64	Genel	yoluna girmiş	arranged s.
65	Genel	yoluna koyulmuş	loosened s.
66	Genel	geçiş yoluna ait veya ilgili	street s.
Phrasals
67	Öbek Fiiller	yoluna başvurmak	take to f.
68	Öbek Fiiller	yoluna koymak	wind up f.
69	Öbek Fiiller	(birinin) yoluna çıkmamak	steer away from (someone or something) f.
70	Öbek Fiiller	yoluna koymak	level off f.
71	Öbek Fiiller	yoluna girmek	level off f.
72	Öbek Fiiller	(işleri) yoluna koymak	square away f.
73	Öbek Fiiller	yoluna çıkmak	stray into f.
74	Öbek Fiiller	(bir şeyin) yoluna baş koymak	crusade for (someone or something) f.
75	Öbek Fiiller	bir şeyle yoluna devam etmek	run with f.
76	Öbek Fiiller	kendi yoluna devam etmek	hold away [scottish] f.
77	Öbek Fiiller	bir şeyi kabul edip/onaylayıp yoluna onunla devam etmek	run with f.
78	Öbek Fiiller	yoluna girmek	pick up f.
79	Öbek Fiiller	yoluna çıkmak	pinch off f.
80	Öbek Fiiller	yoluna çıkmak	pinch out f.
81	Öbek Fiiller	'-in yoluna baş koymak	crusade for f.
82	Öbek Fiiller	yoluna çıkmamak	keep out (of something) f.
83	Öbek Fiiller	yoluna çıkarmamak	keep out (of something) f.
Proverb
84	Atasözü	bekle her şey iyice yoluna girsin	don't whistle before you are out of the woods
85	Atasözü	bekle her şey iyice yoluna girsin	never whistle before you are out of the woods
86	Atasözü	yoluna çıkan her şeyden istifade etmesini bilmelisin	all is fish that comes to his net
87	Atasözü	bekle her şey iyice yoluna girsin	never halloo until you are out of the woods
88	Atasözü	bekle her şey iyice yoluna girsin	never whistle till you are out of the woods
89	Atasözü	bekle her şey iyice yoluna girsin	never whistle until you are out of the woods
Colloquial
90	Konuşma Dili	her şeyi güzelce yoluna sokmak	fix everything up all nice f.
91	Konuşma Dili	işleri yoluna koymak	make things better f.
92	Konuşma Dili	işleri yoluna koymak	make things right f.
93	Konuşma Dili	hayatını yoluna sokmak/koymak	get a life f.
94	Konuşma Dili	birinin yoluna çıkarmak	be in one's way f.
95	Konuşma Dili	birinin yoluna çıkarmak	put in one's way f.
96	Konuşma Dili	birinin yoluna çıkarmak	put in the way of f.
97	Konuşma Dili	bir şeyle yoluna devam etmek	run with it f.
98	Konuşma Dili	yoluna koymak	cinch f.
99	Konuşma Dili	yoluna koymak	set to rights f.
100	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yoluna taş koymak	stymie (someone or something) f.
101	Konuşma Dili	yoluna girmiş	cinched s.
102	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she'll be right, mate [australia] expr.
103	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she’ll be right [australia] expr.
104	Konuşma Dili	birinin yoluna	in someone's way expr.
105	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yoluna	in someone's (or something's) way expr.
106	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yoluna	in the way of someone or something expr.
107	Konuşma Dili	(birinin/bir şeyin) yoluna	in the way of (someone or something) expr.
108	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she's right, mate [australia] expr.
109	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she's right [australia] expr.
110	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she'll be right [australia] expr.
111	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she's sweet, mate [australia] expr.
112	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	she's sweet [australia] expr.
113	Konuşma Dili	(birinin) yoluna engel değil	out of (one's) way expr.
114	Konuşma Dili	yoluna çıkmayacak şekilde	out of (one's) way expr.
115	Konuşma Dili	her şey yoluna girer	it will (all) come out in the wash expr.
116	Konuşma Dili	borçlarını ödersen hayatın yoluna girer	out of debt, out of danger expr.
117	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	everything will be ok expr.
118	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	everything's going to be okay expr.
119	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	egbok (everything's going to be okay) expr.
120	Konuşma Dili	hadi yoluna	jog on [uk] exclam.
121	Konuşma Dili	her şey yoluna girecek	egbok (everything is going to be ok) kısalt.
Idioms
122	Deyim	birinin yoluna çıkan engel	a lion in the way [obsolete] i.
123	Deyim	birinin yoluna çıkmak	cross one's path f.
124	Deyim	her şey yoluna girdi işareti almak	get the all-clear f.
125	Deyim	her şey yoluna girdi işareti vermek	give somebody the all-clear f.
126	Deyim	yoluna kırmızı halılar sermek	put out the red carpet (for someone) f.
127	Deyim	ayak yoluna kadar gitmek	see a man about a horse f.
128	Deyim	bir şeyi yoluna koymak	have something cinched f.
129	Deyim	birinin yoluna taş koymak	trip somebody up f.
130	Deyim	birinin yoluna taş koymak	trip up somebody f.
131	Deyim	birisinin yoluna çıkmamak	leave the field clear for somebody f.
132	Deyim	birisinin yoluna çıkmak	cross somebody's path f.
133	Deyim	elde avuçta ne varsa yoluna dökmek	shoot the works f.
134	Deyim	işleri hal yoluna koymak	set one's house in order f.
135	Deyim	işlerini yoluna koymak	put one's house in order f.
136	Deyim	işleri hal yoluna koymak	put one's house in order f.
137	Deyim	işlerini yoluna koymak	have one's ducks in a row f.
138	Deyim	işlerini yoluna koymak	set one's house in order f.
139	Deyim	işini yoluna koymak	get one's ducks in a row f.
140	Deyim	işlerini yoluna koymak	get one's ducks in a row f.
141	Deyim	kendi yoluna gitmek	set out on one's own f.
142	Deyim	kendi yoluna gitmek	strike out on one's own f.
143	Deyim	sorunları hallederek yoluna koymak	work things out f.
144	Deyim	yoluna girmek	be back on the rails (brit.) f.
145	Deyim	yoluna sokmak	set something right f.
146	Deyim	yoluna sokmak	make something good f.
147	Deyim	yoluna sokmak	put something right f.
148	Deyim	yoluna sokmak	make something right f.
149	Deyim	yoluna halı döşemek	roll out the red carpet f.
150	Deyim	(birinin) yoluna taş koymak	do (one) in the eye f.
151	Deyim	(kendi) yoluna bakmak	go (one's) (own) gait f.
152	Deyim	hayatını yoluna koymak/sokmak	get (one's) stuff together f.
153	Deyim	(sosyal, politik, finansal) durumunu yoluna sokmak	get on in the world f.
154	Deyim	yoluna girmek	be off the ground f.
155	Deyim	kesintisiz yoluna devam etmek	never look back f.
156	Deyim	eskiyle/geçmişle vakit kaybetmeden yoluna devam etmek	never look back f.
157	Deyim	(birini bir şey) yoluna sokmak/itmek	put (one) in the way of (something) f.
158	Deyim	işlerini yoluna koymak	get all one's ducks in a row f.
159	Deyim	işlerini yoluna koymak	have all one's ducks in a row f.
160	Deyim	işlerini yoluna koymak	get all (of) (one's) ducks in a row f.
161	Deyim	işlerini yoluna koymak	get all one's ducks in a row f.
162	Deyim	işlerini yoluna koymak	have all one's ducks in a row f.
163	Deyim	işlerini yoluna koymak	get all (of) (one's) ducks in a row f.
164	Deyim	yoluna koyulmak	be put to rights f.
165	Deyim	yoluna koyulmak	be set to rights f.
166	Deyim	bir şeyi yoluna/düzene sokmak	be on top of something f.
167	Deyim	bir şeyi yoluna koymak	be on top of something f.
168	Deyim	bir şeyi yoluna/düzene sokmak	get on top of something f.
169	Deyim	bir şeyi yoluna koymak	get on top of something f.
170	Deyim	(birinin) yoluna çıkmak/önünü kesmek	cut (one) off at the pass f.
171	Deyim	yoluna çıkmak/önünü kesmek	cut off at the pass f.
172	Deyim	yoluna girmek	fall into line f.
173	Deyim	yoluna girmek	fall in line f.
174	Deyim	yoluna girmek	fall into place f.
175	Deyim	yoluna girmek	drop into place f.
176	Deyim	(bütün) işlerini yoluna koymak	get (all) your ducks in a row [us] f.
177	Deyim	(bütün) işlerini yoluna koymak	have (all) your ducks in a row [us] f.
178	Deyim	(birini/bir şeyi) yoluna sokmak	get (someone or something) into shape f.
179	Deyim	işlerini yoluna koymak	get ducks in a row f.
180	Deyim	işini yoluna koymak	get ducks in a row f.
181	Deyim	işlerini yoluna koymak	get your ducks in a row f.
182	Deyim	işini yoluna koymak	get your ducks in a row f.
183	Deyim	işlerini yoluna koymak	have your ducks in a row [us] f.
184	Deyim	işini yoluna koymak	have your ducks in a row [us] f.
185	Deyim	işlerini yoluna koymak	get/have your ducks in a row f.
186	Deyim	işlerini yoluna koymak	get/have (all) your ducks in a row [us] f.
187	Deyim	birini/bir şeyi yoluna koymak	get/knock/lick somebody/something into shape f.
188	Deyim	her şey yoluna girdi işareti vermek	give the all-clear f.
189	Deyim	kendi yoluna gitmek	go your separate ways f.
190	Deyim	(bir şeyi) yoluna koymak	have (got) (something) cinched f.
191	Deyim	işlerini yoluna koymak	have all (of) (one's) ducks in a row f.
192	Deyim	(birini/bir şeyi) yoluna koymak	knock (someone or something) into shape f.
193	Deyim	birini/bir şeyi yoluna koymak	knock something/someone into shape f.
194	Deyim	birini/bir şeyi yoluna koymak	whip something/someone into shape f.
195	Deyim	(birinin) yoluna çıkmamak	leave the field clear for (one) f.
196	Deyim	kendi hayatını yoluna sokmak	pull (oneself) up by the bootstraps f.
197	Deyim	kendi hayatını yoluna sokmak	pull oneself up by bootstraps f.
198	Deyim	(ölmeden önce) işlerini yoluna koymak	put (one's) affairs in order f.
199	Deyim	işlerini yoluna koymak	put house in order f.
200	Deyim	işleri hal yoluna koymak	put house in order f.
201	Deyim	birini (bir şey) yoluna sokmak	put someone in the way of f.
202	Deyim	işleri yoluna koymak	put things right f.
203	Deyim	işleri hal yoluna koymak	put your house in order f.
204	Deyim	işlerini yoluna koymak	put your house in order f.
205	Deyim	işleri hal yoluna koymak	get your house in order f.
206	Deyim	işlerini yoluna koymak	get your house in order f.
207	Deyim	işlerini hal yoluna koymak	put/set your (own) house in order f.
208	Deyim	işlerini yoluna koymak	put/set your (own) house in order f.
209	Deyim	(kendi) işlerini (kendi) yoluna koymak	set (one's) (own) house in order f.
210	Deyim	işleri hal yoluna koymak	set house in order f.
211	Deyim	yoluna çıkmamak	stay out of the way f.
212	Deyim	yoluna çıkmamak	stay out of one's way f.
213	Deyim	kendi yoluna gitmek	strike out on own f.
214	Deyim	(bir şey) yoluna baş koymak	take a run at (something) f.
215	Deyim	işi yoluna koymak	take care of business f.
216	Deyim	her şey yoluna girmek	work out for the best f.
217	Deyim	yoluna girmiş	off the ground s.
218	Deyim	her şey yoluna girecek	she'll be apples expr.
219	Deyim	işler kendiliğinden yoluna girer	things work themselves out expr.
220	Deyim	(kendi) yoluna bak	go your gait expr.
221	Deyim	(kendi) yoluna bak	go your own gait expr.
222	Deyim	(kendi) yoluna bak	go your gait expr.
223	Deyim	(kendi) yoluna bak	go your own gait expr.
224	Deyim	başarı yoluna	in the fast lane expr.
225	Deyim	başarma yolunda/yoluna	within scoring position expr.
226	Deyim	başarı yoluna	on the fast lane expr.
227	Deyim	hızla başarıyı elde etme yoluna	on the fast lane expr.
228	Deyim	hızlandırılmış başarı yoluna	on the fast lane expr.
229	Deyim	her şey yoluna girer	it all comes out in the wash expr.
230	Deyim	her şey yoluna girer	it will come out in the wash expr.
231	Deyim	yoluna girmiş	on its feet expr.
Speaking
232	Konuşma	herkes kendi yoluna gitsin	we must go our separate ways expr.
233	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will work out expr.
234	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will work out for the best expr.
235	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything's going to be ok expr.
236	Konuşma	herkes kendi yoluna gitsin	we should go our separate ways expr.
237	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything's going to be fine expr.
238	Konuşma	endişelenme her şey yoluna girecek	don't worry everything's gonna be all right expr.
239	Konuşma	herkes kendi yoluna gitsin	let's just go our separate ways expr.
240	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will work out all right expr.
241	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will be all right expr.
242	Konuşma	her şey yoluna girecek	things will work out expr.
243	Konuşma	her şey tekrar yoluna girdi	everything's back on track expr.
244	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will be okay expr.
245	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will be great expr.
246	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will be just fine expr.
247	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything's going to be all right expr.
248	Konuşma	her şey yoluna girecek	things will work out for the best expr.
249	Konuşma	her şey yoluna girecek	things will work out all right expr.
250	Konuşma	her şey yoluna girecek	everything will be all right expr.
251	Konuşma	o kendi yoluna gitti ben kendi yoluma gittim	he took his road I took mine expr.
252	Konuşma	nihayet her şey yoluna girdi	at last everything is back on track expr.
253	Konuşma	onurları yoluna savaştılar	they fought for the sake of pride expr.
254	Konuşma	sen kendi yoluna ben kendi yoluma	you go your way I'll go mine expr.
255	Konuşma	sen yoluna ben yoluma	you go your way I'll go mine expr.
256	Konuşma	sen yoluna ben yoluma	you die your way I'll die mine expr.
257	Konuşma	sen kendi yoluna ben kendi yoluma	you die your way I'll die mine expr.
258	Konuşma	yoluna girer	it'll all come out in the wash expr.
Trade/Economic
259	Ticaret/Ekonomi	başvurma yoluna gitme	resorting i.
260	Ticaret/Ekonomi	tahkim yoluna gitmek	go to arbitration f.
261	Ticaret/Ekonomi	yoluna koymak	streamlining business f.
262	Ticaret/Ekonomi	yoluna koymak	regulate f.
263	Ticaret/Ekonomi	yoluna koymak	settle f.
Law
264	Hukuk	etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkı	right to an effective remedy i.
265	Hukuk	istinaf yoluna henüz başvurulmamış dava	pending appeal i.
266	Hukuk	kanun yoluna müracaat hakkından vazgeçme	waiving the right to appeal i.
267	Hukuk	müdahilin kanun yoluna başvurusu	intervener's application to appeal i.
268	Hukuk	müdahilin kanun yoluna başvurusu	intervenor's application to appeal i.
269	Hukuk	şiddet yoluna başvurmama	nonviolence i.
270	Hukuk	şiddet yoluna başvurmama	non-violence i.
271	Hukuk	yeniden dava yoluna gidilmeksizin kendini savunma hakkı	self-help i.
272	Hukuk	yargı yoluna ait	adjective s.
273	Hukuk	yargı yoluna başvurulabilen	remediable s.
274	Hukuk	yargı yoluna ait	remedial s.
Technical
275	Teknik	(motor sıvısı için) geçiş yoluna ait silindir yüz açıklığı	porthole i.
276	Teknik	(tomrukları) demir yoluna göndermek	stock f.
Electric
277	Elektrik	(sinyal yoluna yerleştirilen) dirençli zayıflatıcı	pad i.
Architecture
278	Mimarlık	bina girişindeki araba yoluna uzanan, araçlardan gelenler için sığınak olması amaçlanan üstü kapalı cephe çıkıntısı	carriage porch i.
Traffic
279	Trafik	başka çevre yoluna bağlanan çevre yolu	connector i.
Aeronautic
280	Havacılık	kalkmak için bekleyen uçağa yoluna devam etmesi için verilen izin	clearance i.
Medical
281	Medikal	solunum yoluna uygulama	respiratory use i.
Biology
282	Biyoloji	sinir yoluna yanal	paraxial s.
Geography
283	Coğrafya	antik mısır'ın kuzeyindeki bataklık yoluna ait veya ilgili	sirbonian s.
Archaic
284	Eski Kullanım	okuma-yazma kafasının disk üzerindeki belirli bir veri yoluna hareketi	seek i.
285	Eski Kullanım	(bir şeyin) yoluna çıkmak	withstand f.
286	Eski Kullanım	yoluna koymak	school f.
Slang
287	Argo	yoluna taş koymak	crap around f.
288	Argo	bok yoluna gitmek	be ruined f.
289	Argo	bok yoluna gitmek	come to a sticky end f.
290	Argo	bok yoluna gitmek	get screwed up for nothing f.
291	Argo	hayatını yoluna koymak	get (one's) shit together f.
292	Argo	hayatını yoluna koymak	get shit together f.
293	Argo	yoluna gitmek	shit off f.
294	Argo	hadi yoluna	buzz off expr.
295	Argo	hadi yoluna	take a hike expr.
296	Argo	hadi yoluna	piss off expr.
297	Argo	hadi yoluna	get lost expr.
298	Argo	hadi yoluna	bugger off expr.
299	Argo	hadi yoluna	go away expr.
300	Argo	siktir et, olur böyle şeyler, sen yoluna devam et	fuck it, shit happens, drive on expr.
301	Argo	siktir et ve yoluna devam et	fuck it, shit happens, drive on expr.
302	Argo	boş ver, olur böyle şeyler, yoluna devam et	fuck it, shit happens, move on expr.
303	Argo	siktir et, olur böyle şeyler, sen yoluna devam et	fuck it, shit happens, move on expr.
304	Argo	siktir et kendi yoluna bak	fuck it, shit happens, move on expr.
305	Argo	siktir et ve kendi yoluna devam et	fuck it, shit happens, move on expr.
306	Argo	her şey yoluna girecek	she'll be jake expr.
307	Argo	siktir et, olur böyle şeyler, sen yoluna devam et	fishmo (fuck it, shit happens, drive on) expr.
308	Argo	siktir et ve yoluna devam et	fishmo (fuck it, shit happens, drive on) expr.
309	Argo	sen yoluna devam et	fIshdo (fuck it, shit happens, drive on) kısalt.
310	Argo	siktir et ve yoluna devam et	fIshdo (fuck it, shit happens, drive on) kısalt.