|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
iyilik etmek |
favour f.
|
|
2 |
Yaygın Kullanım |
iyilik etmek |
favor f.
|
|
General |
|
3 |
Genel |
herkese iyilik etme kuralı |
golden rule i.
|
|
4 |
Genel |
bir iyilik |
a good turn i.
|
|
5 |
Genel |
iyilik simgesi |
dove i.
|
|
6 |
Genel |
bir iyilik yapma |
accommodation i.
|
|
7 |
Genel |
iyilik eden |
benefactor i.
|
|
8 |
Genel |
en büyük iyilik |
the ultimate good i.
|
|
9 |
Genel |
iyilik timsali |
goody i.
|
|
10 |
Genel |
iyilik meleği |
angel i.
|
|
11 |
Genel |
iyilik timsali |
goody-goody i.
|
|
12 |
Genel |
iyilik dileyen kimse |
well-wisher i.
|
|
13 |
Genel |
iyilik meleği |
guardian angel i.
|
|
14 |
Genel |
iyilik simgesi |
dive i.
|
|
15 |
Genel |
iyilik yapan kişi |
accommodator i.
|
|
16 |
Genel |
(toplumun/genelin) iyilik |
cause i.
|
|
17 |
Genel |
birine bir şey karşılığında yapılan iyilik |
backscratch i.
|
|
18 |
Genel |
karşılıklı çıkar için iyilik yapma |
backscratching i.
|
|
19 |
Genel |
iyilik ve yardımda bulunan kimse |
neighbor i.
|
|
20 |
Genel |
iyilik ve yardımda bulunan kimse |
neighbour i.
|
|
21 |
Genel |
bol miktarda iyilik veya destek içeren şey |
milk i.
|
|
22 |
Genel |
iyilik aşılama |
humanization i.
|
|
|
23 |
Genel |
iyilik aşılama |
humanisation i.
|
|
24 |
Genel |
borçlu olunan iyilik |
obligation i.
|
|
25 |
Genel |
iyilik eden |
obligee i.
|
|
26 |
Genel |
iyilik etme |
obligement [scotland] i.
|
|
27 |
Genel |
iyilik yapan kimse |
obliger i.
|
|
28 |
Genel |
güçlü birinin yaptığı özel iyilik |
grace i.
|
|
29 |
Genel |
iyilik timsali olma |
goodiness i.
|
|
30 |
Genel |
iyilik timsali olma |
goodyship i.
|
|
31 |
Genel |
iyilik yapma |
do-gooding i.
|
|
32 |
Genel |
iyilik hareketi |
do-goodism i.
|
|
33 |
Genel |
iyilik hareketi |
do-gooderism i.
|
|
34 |
Genel |
(iyilik, başarı veya zarafet sembolü olarak) güller |
roses i.
|
|
35 |
Genel |
kendine yapılan iyilik |
self-charity [obsolete] i.
|
|
36 |
Genel |
genel iyilik hali |
skin i.
|
|
37 |
Genel |
bir iyilik yaptıktan sonra başka bir iyilik daha yapma ihtimalinin azalması |
moral licensing i.
|
|
38 |
Genel |
iyilik bilmek |
be grateful f.
|
|
39 |
Genel |
(yardım/bir iyilik vb) istemek |
solicit f.
|
|
40 |
Genel |
iyilik etmek |
be good towards f.
|
|
41 |
Genel |
iyilik etmek |
do somebody a favour f.
|
|
42 |
Genel |
iyilik görmek |
receive kindness f.
|
|
43 |
Genel |
bir iyilik yapmak |
accommodate f.
|
|
44 |
Genel |
iyilik yapmak |
do a kindness f.
|
|
45 |
Genel |
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak |
be good enough to f.
|
|
46 |
Genel |
iyilik etmek |
oblige f.
|
|
47 |
Genel |
iyilik etmek |
do a favor f.
|
|
48 |
Genel |
iyilik görmek |
be supported f.
|
|
49 |
Genel |
etmek (iyilik/hizmet/yardım/teşekkür) |
render f.
|
|
50 |
Genel |
iyilik etmek |
do a favour f.
|
|
51 |
Genel |
iyilik etmek |
bestow a favour f.
|
|
52 |
Genel |
birine iyilik yapmak |
do somebody a favour f.
|
|
53 |
Genel |
iyilik yapmak |
do favor f.
|
|
54 |
Genel |
iyilik yapmak |
do favour f.
|
|
55 |
Genel |
bir iyilik istemek |
ask for a favor f.
|
|
56 |
Genel |
birisine bir iyilik yapmak |
do someone a favor f.
|
|
57 |
Genel |
birisine bir iyilik yapmak |
do someone a good turn f.
|
|
58 |
Genel |
iyilik istemek |
ask a favour f.
|
|
59 |
Genel |
iyilik istemek |
ask a favor f.
|
|
60 |
Genel |
bir iyilik yapmak |
do a favour f.
|
|
61 |
Genel |
bir iyilik yapmak |
do a favor f.
|
|
62 |
Genel |
iyilik yapmak |
do a favour f.
|
|
63 |
Genel |
iyilik yapmak |
do a favor f.
|
|
64 |
Genel |
bir iyilik istemek |
ask for a favour f.
|
|
65 |
Genel |
bir iyilik istemek |
ask for a favor f.
|
|
66 |
Genel |
birine bir şey karşılığında iyilik yapmak |
backscratch f.
|
|
67 |
Genel |
iyilik yapmak |
benefact f.
|
|
68 |
Genel |
iyilik aşılamak |
humanize f.
|
|
69 |
Genel |
iyilik aşılamak |
humanise f.
|
|
70 |
Genel |
bir iyilik yapmak |
do a favour f.
|
|
71 |
Genel |
iyilik istemek |
ask for a favour f.
|
|
72 |
Genel |
üstüne iyilik yağmak |
descend f.
|
|
73 |
Genel |
çok fazla iyilik etmek |
overfavour f.
|
|
74 |
Genel |
çok fazla iyilik etmek |
overfavor f.
|
|
75 |
Genel |
yapmacık iyilik yapan |
goody-goody s.
|
|
76 |
Genel |
iyilik barındırmayan |
desolate [obsolete] s.
|
|
77 |
Genel |
iyilik yapmış olmak için iyilik yapan |
do-gooding s.
|
|
78 |
Genel |
sonunu düşünmeden iyilik yapan |
do-gooding s.
|
|
79 |
Genel |
küçük bir iyilik niteliğinde |
incruental [obsolete] s.
|
|
80 |
Genel |
iyilik beklenmez |
up to no good zf.
|
|
81 |
Genel |
iyilik etmek gayesiyle |
in a good cause zf.
|
|
82 |
Genel |
üstüme iyilik sağlık |
good heavens! ünl.
|
|
83 |
Genel |
iyilik sağlık |
fine ünl.
|
|
84 |
Genel |
üstüme iyilik sağlık! |
bless me! ünl.
|
|
85 |
Genel |
üstüme iyilik sağlık! |
bless my soul! ünl.
|
|
Phrasals |
|
86 |
Öbek Fiiller |
(birine) iyilik/yardım etmek |
oblige (one) by (doing something) f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
(birine) iyilik/yardım etmek |
oblige someone by something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
birine bir iyilik yapmak/göstermek |
oblige someone by something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
(birine) bir iyilik yapmak/göstermek |
oblige (one) with (something) f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
birine bir iyilik yapmak/göstermek |
oblige someone with something f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
(bir iyilik, hediye, para, tazminat) teklif etmek |
offer to f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
karşılığında iyilik bekleyerek bir iyilik yapmak |
scratch back f.
|
|
Phrases |
|
93 |
İfadeler |
iyilik olarak |
as a favour expr.
|
|
Proverb |
|
94 |
Atasözü |
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir |
cast one's bread upon the waters
|
|
95 |
Atasözü |
yapılan iyilik karşılıksız kalmaz |
one good turn deserves another
|
|
96 |
Atasözü |
iyilik yapan iyilik bulur |
he who earnestly seeks good finds favor
|
|
97 |
Atasözü |
iyilik yap iyilik bul |
do good things and good things will happen to you
|
|
98 |
Atasözü |
iyilik yap iyilik bul |
he who earnestly seeks good finds favor
|
|
99 |
Atasözü |
iyilik yapan iyilik bulur |
do good things and good things will happen to you
|
|
100 |
Atasözü |
yapabilecekken yapmadığımız her iyilik için suçlu sayılırız |
every man is guilty of all the good he didn't do
|
|
101 |
Atasözü |
hiçbir iyilik cezasız kalmaz |
no good deed goes unpunished
|
|
102 |
Atasözü |
yaptığın iyilik sana geri döner |
nothing good gets away
|
|
103 |
Atasözü |
iyilik eden iyilik bulur |
love breeds love
|
|
104 |
Atasözü |
iyilik/sevgi bulaşıcıdır |
love breeds love
|
|
105 |
Atasözü |
iyilik kötülüğü yener |
good triumphs over evil
|
|
106 |
Atasözü |
tanrıdan iyilik şeytandan kötülük gelir |
god sends meat and the devil sends cooks
|
|
107 |
Atasözü |
tanrı iyilik şeytan kötülük verir |
god sends meat and the devil sends cooks
|
|
108 |
Atasözü |
iyilik eden iyilik bulur kötülük eden kötülük bulur |
what goes over the devil's back comes under his belly
|
|
109 |
Atasözü |
yapılan iyilik hiçbir zaman boşa gitmez |
a good deed is never lost
|
|
110 |
Atasözü |
iyilik yapan iyilik bulur |
kindness begets kindness
|
|
111 |
Atasözü |
hiçbir iyilik cezasız kalmaz |
no good deed ever goes unpunished
|
|
Colloquial |
|
112 |
Konuşma Dili |
iyilik meleği |
fairy godmother i.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
iyilik perisi |
fairy godmother i.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
küçük bir iyilik |
a small favor i.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
iyilik/yardım amacıyla bir yayında veya röportajda bir şeyin reklamını yapma |
plug i.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
(birine veya kendine) iyilik yapmamak |
do (someone or oneself) no favors f.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
birine iyilik, kötülük etmek |
do somehow by someone f.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
(birine) bir iyilik yapmak |
do (one) a favor f.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
-e iyilik, kötülük etmek |
do somehow by f.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
üstüme iyilik sağlık! |
I declare to goodness expr.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
üstüme iyilik sağlık! |
I declare (to goodness)! expr.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou (I owe you) expr.
|
|
123 |
Konuşma Dili |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
iou1 (I owe you one) expr.
|
|
Idioms |
|
124 |
Deyim |
iyilik timsali |
a paragon of virtue i.
|
|
125 |
Deyim |
iyilik meleği |
a fairy godmother i.
|
|
126 |
Deyim |
insanın doğasındaki iyilik |
the milk of human kindness i.
|
|
127 |
Deyim |
iyilik perisi |
a fairy godmother i.
|
|
128 |
Deyim |
(birinin) yaptığı iyilik |
(one's) good deed for the day i.
|
|
129 |
Deyim |
(birinin) yaptığı iyilik |
(one's) good deed for the day i.
|
|
130 |
Deyim |
(birinin) yaptığı iyilik |
(one's) good deed of the day i.
|
|
131 |
Deyim |
iyilik timsali |
a goody two-shoes i.
|
|
132 |
Deyim |
iyilik timsali |
a ˈgoody-goody i.
|
|
133 |
Deyim |
iyilik perisi |
a fairy godmother i.
|
|
134 |
Deyim |
iyilik meleği |
a fairy godmother i.
|
|
135 |
Deyim |
iyilik perisi |
your fairy godmother i.
|
|
136 |
Deyim |
iyilik meleği |
your fairy godmother i.
|
|
137 |
Deyim |
iyilik timsali |
goody two-shoes i.
|
|
138 |
Deyim |
başkalarına iyilik yaparak/yardımcı olarak toplumda yer edinmek |
do well by doing good f.
|
|
139 |
Deyim |
birinden bir iyilik koparmaya çalışmak |
put the acid on someone f.
|
|
140 |
Deyim |
birine bir iyilik yapmak |
do someone a good turn f.
|
|
141 |
Deyim |
birine bir iyilik yapmak |
do someone a favor f.
|
|
142 |
Deyim |
birinden bir iyilik istemek |
request a favor of someone f.
|
|
143 |
Deyim |
iyilik etmek |
do good f.
|
|
144 |
Deyim |
iyilik yapmak |
do right f.
|
|
145 |
Deyim |
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak |
heap coals of fire on someone's head f.
|
|
146 |
Deyim |
bir kişiye iyilik yapmak istiyorsan ona balık verme, balık tutmayı öğret |
teach a man to fish f.
|
|
147 |
Deyim |
(birine) iyilik etmemek |
do (one) no service f.
|
|
148 |
Deyim |
birine iyilik etmek |
do somebody a service f.
|
|
149 |
Deyim |
birine iyilik etmemek |
do somebody no service f.
|
|
150 |
Deyim |
(bir şeyi) iyilik olsun diye yapmak |
do (something) for the best f.
|
|
151 |
Deyim |
bir şeyi iyilik olsun diye söylemek/yapmak |
mean/do something for the best f.
|
|
152 |
Deyim |
(birine) iyilik yapmak |
have (someone) under (one's) wing f.
|
|
153 |
Deyim |
(birine/bir şeye) karşı iyilik ve merhamet hissetmeyi bırakmak |
harden (one's) heart against (someone or something) f.
|
|
154 |
Deyim |
başkasından haksız yere iyilik/yardım beklemek |
have (one's) hand out f.
|
|
155 |
Deyim |
lüzumsuz/gereksiz yere başkasından iyilik beklemek |
have (one's) hand out f.
|
|
156 |
Deyim |
yardım/iyilik dilenmek |
have (one's) hand out f.
|
|
157 |
Deyim |
lüzumsuz yardım/iyilik istemek |
have (one's) hand out f.
|
|
158 |
Deyim |
gereksiz yere yardım/iyilik talep etmek |
have (one's) hand out f.
|
|
159 |
Deyim |
iyilik için olmak |
be in a good cause f.
|
|
160 |
Deyim |
iyilik yap, denize at, balık bilmezse halik bilir |
cast bread upon the waters f.
|
|
161 |
Deyim |
iyilik yapıp denize atma |
cast your bread upon the waters f.
|
|
162 |
Deyim |
iyilik yap denize at |
cast your bread upon the waters f.
|
|
163 |
Deyim |
iyilik yap, denize at, balık bilmezse hâlik bilir |
cast your bread upon the waters f.
|
|
164 |
Deyim |
(birine) bir iyilik yapmak |
do (one) a kindness f.
|
|
165 |
Deyim |
birine bir iyilik yapmak |
do someone a kindness f.
|
|
166 |
Deyim |
(birine) bir iyilik yapmak |
do (one) a service f.
|
|
167 |
Deyim |
(birine/kendine) bir iyilik yapmak |
do (someone or oneself) a favor f.
|
|
168 |
Deyim |
(kendine) bir iyilik yapmak |
do (oneself) a favor f.
|
|
169 |
Deyim |
birine bir iyilik yapmak |
do somebody a good turn f.
|
|
170 |
Deyim |
birine iyilik etmek |
do somebody a service f.
|
|
171 |
Deyim |
kötülük yapana iyilik ederek onun suçluluk duymasını sağlamak |
heap coals of fire on (one's) head f.
|
|
172 |
Deyim |
(birine/bir şeye/kendine) iyilik etmemek |
not do (someone, something, or oneself) any favors f.
|
|
173 |
Deyim |
(birinin yaptığı iyilik karşısında) borçlu olmak |
owe (one) one f.
|
|
174 |
Deyim |
(birine) iyilik borcu olmak |
owe (one) one f.
|
|
175 |
Deyim |
(birinin yaptığı iyilik karşısında) borçlu olmak |
owe someone one f.
|
|
176 |
Deyim |
(birine) iyilik borcu olmak |
owe someone one f.
|
|
177 |
Deyim |
(yapılan bir iyilik sonunda söylenir) sana borçluyum/bu iyiliğini unutmam |
I owe you one expr.
|
|
178 |
Deyim |
bugün sen bana iyilik yap yarın ben sana iyilik yapayım |
ka me, ka thee [scotland] expr.
|
|
179 |
Deyim |
iyilik et iyilik bul |
ka me, ka thee [scotland] expr.
|
|
180 |
Deyim |
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
Speaking |
|
181 |
Konuşma |
bana bir iyilik/güzellik yap |
do me a solid expr.
|
|
182 |
Konuşma |
bize bir iyilik yap |
do us all a favour expr.
|
|
183 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap |
do me favour expr.
|
|
184 |
Konuşma |
bana bir iyilik yapar mısın? |
can you do me a favour? expr.
|
|
185 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap |
do me a favour expr.
|
|
186 |
Konuşma |
bana bir iyilik yapar mısın? |
can you do me a favor? expr.
|
|
187 |
Konuşma |
bana bir iyilik yapar mısın? |
could you do me a favor? expr.
|
|
188 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap! |
do me a favor! expr.
|
|
189 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap |
do me a favor expr.
|
|
190 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap ve gülümse |
do me a favour and smile expr.
|
|
191 |
Konuşma |
birisine (yapmış olduğu iyilik/yardımdan dolayı) iltifatta bulunmak amacıyla söylenen söz |
you are scholar and a gentleman expr.
|
|
192 |
Konuşma |
bana bir iyilik yap! |
do me a favour! expr.
|
|
193 |
Konuşma |
hepimize bir iyilik yapıyorum |
I'm doing us all a favor expr.
|
|
194 |
Konuşma |
iyilik yapmanın zevki |
the pleasure of doing a favor expr.
|
|
195 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do her a favour expr.
|
|
196 |
Konuşma |
ona iyilik yaptığını sanıyorsun |
you think you're doing her a favor expr.
|
|
197 |
Konuşma |
kendinize bir iyilik yapın |
do yourself a favor expr.
|
|
198 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do him a favour expr.
|
|
199 |
Konuşma |
kendine bir iyilik yap |
do yourself a favour expr.
|
|
200 |
Konuşma |
neden hepimize büyük bir iyilik yapmıyorsun? |
why don't you do us all a big favor? expr.
|
|
201 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do him a favor expr.
|
|
202 |
Konuşma |
ona bir iyilik yapalım |
let's do her a favor expr.
|
|
203 |
Konuşma |
kendine bir iyilik yap |
do yourself a favor expr.
|
|
204 |
Konuşma |
senden ufak bir iyilik istiyorum |
I want to ask you a little favor expr.
|
|
205 |
Konuşma |
senden bir iyilik isteyebilir miyim? |
can I ask a favor of you? expr.
|
|
206 |
Konuşma |
senden iyilik istemiyorum |
I'm not asking for any favors expr.
|
|
207 |
Konuşma |
sizden bir iyilik istiyorum |
I'm asking you a favor expr.
|
|
208 |
Konuşma |
iyilik bulaşıcıdır |
goodness is contagiousi expr.
|
|
Law |
|
209 |
Hukuk |
nazikçe iyilik, sevgi veya nüfuz kazanma |
insinuation i.
|
|
210 |
Hukuk |
kurnazca iyilik, sevgi veya nüfuz kazanma |
insinuation i.
|
|
Medical |
|
211 |
Medikal |
genel iyilik hali |
general well-being i.
|
|
Statistics |
|
212 |
İstatistik |
en iyilik sınaması |
optimality test i.
|
|
Literature |
|
213 |
Edebiyat |
iyilik meleği |
fairy godmother i.
|
|
Religious |
|
214 |
Dini |
ilahi iyilik için tanrılara hürmet |
tendance i.
|
|
215 |
Dini |
iyilik ilkesi |
ahura mazda i.
|
|
216 |
Dini |
iyilik tanrısı |
ahura mazda i.
|
|
Mythology |
|
217 |
Mitoloji |
genellikle büyü gücünü iyilik için kullanan bir cüce |
fairy i.
|
|
Latin |
|
218 |
Latince |
iyilik yaparsanız bundan bahsetmeyin, bırakın kendisine iyilik yapılan konuşsun |
qui dedit beneficium taceat; narret qui accepit expr.
|
|
Slang |
|
219 |
Argo |
birine iyilik yapmak |
do someone a solid f.
|
|
220 |
Argo |
(birine) bir iyilik yapmak |
do (one) a solid f.
|
|
British Slang |
|
221 |
İngiliz Argosu |
bana bir iyilik yap |
do me a lemon expr.
|
|
Star Wars |
|
222 |
Star Wars |
iyilik kulesi |
benevolence tower i.
|
|