gözle - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

gözle



"gözle" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 3 sonuç

Türkçe İngilizce
General
gözle optically zf.
Technical
gözle visually zf.
Computer
gözle watch expr.

"gözle" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 280 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
dört gözle beklemek look forward f.
General
dürbün (iki gözle bakılabilen) binoculars i.
tek gözle ihtiyacını karşılama eying i.
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleme euphenics i.
iki gözle görme binocular vision i.
tek gözle ihtiyacını karşılama eyeing i.
gözle inceleme visual inspection i.
gözle görülür etki visible effect i.
gözle görülür etki noticeable effect i.
gözle görülür değişiklik noticeable change i.
gözle denetim visual inspection i.
gözle muayene visual inspection i.
yan gözle bakma sidelong look i.
gözle görülür değişim significant alteration i.
nesneleri çıplak gözle inceleme macrography i.
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser megafauna i.
genç kadınlara alıcı gözle bakma girl-watching i.
tek gözle bakma glee [scotland] i.
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde dirt i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of regard i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of view i.
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre field of vision i.
birinin kutsal ruh tarafından ele geçirildiğini gösteren gözle görülür belirtiler pneumatism i.
birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek watch someone with an eagle eye f.
kötü gözle bakmak give someone an evil eye f.
yan gözle bakmak look hostilely f.
dört gözle beklemek gardant f.
bir şeye şüpheli bir gözle bakmak treat something with skepticism f.
farklı gözle bakmak see something from a different perspective f.
farklı gözle görmek see something from a different perspective f.
gözle görülür hale getirmek bare f.
gözle flört etmek make eyes at f.
iyi gözle bakmamak not to think much of f.
dört gözle beklemek wait for f.
gözle seçilmek be in sight f.
dört gözle beklemek wait f.
yan gözle bakmak look askance f.
dört gözle beklemek look forward to f.
gözle taramak browse f.
yan gözle bakmak look cross-eyed at f.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of view f.
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak get out of sight f.
yan gözle bakmak leer f.
yapmayı dört gözle beklemek look forward to doing f.
güneşe çıplak gözle bakmak look at the sun with bare eyes f.
gözle görülür bir ilerleme kaydetmek show a marked improvement f.
çalışmayı dört gözle beklemek look forward to working f.
gelişini dört gözle beklemek look forward to his/her coming/arrival f.
farklı gözle görmek see with different eyes f.
farklı gözle bakmak look at it with different eyes f.
-e iyi gözle bakmak look favourably on f.
4 gözle beklemek look forward to f.
taramak (gözle) rake f.
kem gözle bakmak biseye f.
kem gözle bakarak büyülemek blink [scotland] f.
tek gözle bakmak glee [scotland] f.
gözle takip etmek observe f.
gözle görünür kanıtlarla ortaya koymak cipher [obsolete] f.
dört gözle beklemek prelook f.
gözle görülür visible s.
gözle görülür in sight s.
gözle ilgili ocular s.
iki gözle kullanılan binocular s.
gözle görülür ocular s.
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini incelemeyle ilgili euphonical s.
gözle görülür observable s.
gözle seçilemez invisible s.
gözle görülebilir visible s.
dört gözle bekleyen guardant s.
çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin macroscopical s.
gözle görünen apparent s.
gözle görünen obvious s.
gözle görünen visible s.
gözle görülemeyen invisible s.
gözle görülmeyen invisible s.
gözle görülemeyen unseeable s.
gözle görülmeyen unseeable s.
gözle görülüp elle tutulamayan aerial s.
gözle görülür düzeyde etkili/verimli transeunt s.
gözle görülür düzeyde etkili/verimli transient s.
tek gözle uniocular s.
gözle görülmeyen unbeholden s.
gözle farkına varılamayan unbeholden s.
çıplak gözle görülebilen megascopic s.
çıplak gözle yapılan gözlemlere dayanan megascopic s.
çıplak gözle yapılan gözlemler ile ilişkili megascopic s.
tek gözle kullanmaya uyarlanmış monocular s.
çıplak gözle görülebilen gross s.
gözle görülür ocular s.
gözle ilişkili ocular s.
gözle kullanılan ocular s.
gözle ifade edilen ocular s.
dört gözle bekleyen on-looking s.
gözle görülür optical s.
dört gözle beklenen (tarih, etkinlik) roll-on [uk] s.
gözle görülür conscious s.
gözle görülemeyen inconspicuous [obsolete] s.
gözle görülemez secret s.
gözle görülebilir seeable s.
gözle görülür derecede büyük sensible s.
çıplak gözle görülmeyen subgross s.
çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük subgross s.
gözle görülmez elle tutulmaz supernatural s.
çıplak gözle by naked eye zf.
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleyerek euphonically zf.
gözle görülerek macroscopically zf.
gözle görülür biçimde visually zf.
gözle görülemezcesine inapparently zf.
gözle görülür bir şekilde visibly zf.
gözle görülecek şekilde perceptibly zf.
gözle görülür derecede perceptibly zf.
gözle görülür derecede noticeably zf.
gözle görülür derecede appreciably zf.
gözle görülerek megascopically zf.
gözle görülerek sizeably zf.
dört gözle (bekleme) forward zf.
çıplak gözle tespit edilebilen meg- ök.
çıplak gözle tespit edilebilen mega- ök.
dört gözle bekliyorum! that will be the day expr.
Phrasals
gözle takip etmek wait on f.
dört gözle beklemek look forward to f.
gözle görülür duruma gelmek come out f.
(bir şeyi) dört gözle beklediği bilinmek live for (something) f.
(bir şeyi) dört gözle beklemek look forward to (something) f.
Phrases
bu gözle from this point of view expr.
cevabınızı dört gözle bekliyorum I look forward to hearing from you expr.
çıplak gözle with the naked eye expr.
çıplak gözle with the unaided eye expr.
cevabınızı dört gözle bekliyorum I look forward to your reply expr.
esas olan gözle görülmez what is essential is invisible to the eye expr.
gerçeğin mayası gözle görülmez what is essential is invisible to the eye expr.
Proverb
dört gözle beklenen tatlı gelir desires are nourished by delays
Colloquial
dört gözle all eyes expr.
gözle görülür bir fark yok/değil not much in it [uk] expr.
gözle görülür/kayda değer bir fark yok nothing in it expr.
gözle görülür/kayda değer bir fark yok (there's) nothing in it expr.
Idioms
gözle ikaz the big eye i.
(gözle) inceleme a look-see i.
gözle işaret etme big eye i.
gözle ikaz etme big eye i.
gözle yemek (one's) eyes are out on stalks f.
dört gözle beklemek be keen about f.
birine alıcı gözle bakmak give someone the once-over f.
birine alıcı gözle bakmak give someone the eye f.
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak see something in a new light f.
birisine yan gözle bakmak look at someone cross-eyed f.
dört gözle beklemek look forward to f.
çıplak gözle görmek see with naked eye f.
çıplak gözle bakmak look to naked eye f.
iyi gözle bakmak think a lot of someone f.
iyi gözle bakmak think much of someone f.
iyi gözle bakmamak take a dim view f.
iyi gözle bakmak think highly of someone f.
iyi gözle bakmak think a great deal of someone f.
(birinin) ölümünü dört gözle beklemek wait for a dead man's shoes f.
(bir şeyi) yeni bir gözle incelemek plumb new depths (of something) f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak take a poor view of (someone or something) [uk] f.
bir şeye iyi gözle bakmamak take a poor view of something [uk] f.
gözle seçilmek be in sight f.
gözle seçilmek be within sight f.
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek be keen about (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek be keen on (someone or something) f.
eleştirel gözle bakmak give the eye f.
eleştirel gözle bakmak give the once over f.
(birine) alıcı gözle bakmak give (one) the once-over f.
(birine) yan gözle bakmak look at (one) cross-eyed f.
yan gözle bakmak look at cross-eyed f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak not think much of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) başka bir gözle görmeye başlamak see (someone or something) in a new light f.
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak see in a new light f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak take a dim view (of someone or something) f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak think a great deal of (someone or something) f.
iyi gözle bakmak think a lot of f.
iyi gözle bakmak think highly of f.
iyi gözle bakmak think well of f.
iyi gözle bakmak think the world of f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak think a lot of (someone or something) f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak think highly of (someone or something) f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak think much of (someone or something) f.
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak think well of (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) dört gözle bekleyen keen about (someone or something) s.
gözle görülebilen in evidence s.
çıplak gözle with the naked eye expr.
gözle görülür bir başarıyla with flying colours expr.
gözle görülür elle tutulur durumda in evidence expr.
kem gözle (bakmak) (look on) with a jaundiced eye expr.
gözle görülür bir fark yok/değil very little in it [uk] expr.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun you could cut (something) with a knife expr.
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin you could cut (something) with a knife expr.
dört gözle in the worst way expr.
bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
bu sadece gözle görünen kısmı there's more than meets the eye expr.
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var there's more than meets the eye expr.
Speaking
cevabınızı dört gözle bekliyoruz we are looking forward to hearing from you expr.
çıplak gözle göremeyiz we can't see with bare eyes expr.
cevabınızı dört gözle bekliyorum I am looking forward to hearing from you (soon) expr.
erkekler bana o gözle bakmıyor guys don't look at me like that expr.
Trade/Economic
gözle görülen hasar apparent damage i.
Law
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi latent i.
Technical
çıplak gözle görülebilir macroscopical i.
çıplak gözle üç boyutlu görüntü izleme autostereoscopy i.
gözle değerlendirme metodu visual method i.
gözle yapılan dış muayene external visual examination i.
gözle kontrol inspection i.
gözle muayene visual testing i.
gözle muayene visual inspection i.
gözle inceleme visual inspection i.
gözle delik denetim sight checking i.
gözenekliliği gözle değerlendirme metodu visual method for assessing the porosity i.
gözle mukavemet sınıflandırması visual strength grading i.
gözle denetim sight checking i.
gözle muayene visual examination i.
gözle ön inceleme preliminary visual examination i.
gözle sınıflandırma visual grading i.
gözle muayene kodlama sistemi visual inspection coding system i.
gözle görülen kusurların tayini determination of visible defects i.
gözle denetim visual control i.
gözle mukayese visual comparison i.
gözle karşılaştırma metodu visual comparison method i.
harici gözle muayene external visual inspection i.
iki gözle görüş binnocular vision i.
kusurların gözle değerlendirilmesi visual assessment of defects i.
uzaktan gözle inceleme remote visual inspection i.
yüzey temizliğinin gözle muayenesi visual assessment of surface cleanliness i.
yüzey süreksizliklerinin gözle muayenesi visual examination of surface discontinuities i.
gözle görülmeyen buhar veya gaz salınımı effluvium i.
çıplak gözle görülebilen macroscopic s.
çıplak gözle görülebilir visible to the naked eye s.
gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen optical s.
gözle görülebilen visible s.
Computer
gözle taramak browse f.
Informatics
gözle denetim visual inspection i.
Mechanic
gözle kontrol inspection i.
Construction
çıplak gözle görülebilen macroscopic s.
Dyeing
(boya) gözle görülür viskozite body i.
Medical
gözle görülebilen lezyon gross lesion i.
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi grossing i.
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi gross examination i.
gözle ilgili ophthalmic s.
gözle ilgili bir yapıya tesir eden optic s.
Anatomy
kalbur kemiğinde ve gözle burnun üst kısmı arasında bulunan hava odaları kümesi labyrinth i.
Psychology
gözle görülür fiziksel sinyaller olmadan iletişim kuran telepathic s.
Optics
iki gözle görme alanı binocular visual field i.
tek gözle görülen bir cismin bariz şekilde yer değiştirmesi optical parallax i.
gözle açık ve net olarak görülebilen alan focus i.
Physics
gözle görülür uzaklık visual range i.
görüntünün optik cihaz vasıtasıyla göze geldiği açıyla çıplak gözle göründüğü açının oranı angular magnification i.
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimlere ait optical s.
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimler ile ilişkili optical s.
Biology
belirli bir alandaki çıplak gözle görülebilen canlı macrobiota i.
çıplak gözle görülebilen hayvan macrofauna i.
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili megafaunal s.
Marine Biology
tatlı ve acı sularda yaşayan, gözle görülebilen bir alg sınıfı charales i.
deniz veya göl tabanı faunasının kurt veya ufak kabuklu hayvanlar gibi çıplak gözle görülebilen küçük canlıları meiofauna i.
Astronomy
andromeda takımyıldızında bulunan çıplak gözle görülebilen sarmal bir galaksi andromeda galaxy i.
ülker takımyıldızı'nın çıplak gözle görünmesi zor olan yıldızı merope i.
(gerçek veya doğal ufkun altında kalan) gözle görülür açısal ufuk çöküntüsü depression of the visible horizon i.
birden fazla gök cisminin gözle görünen kesişimi concourse i.
Zoology
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad megafauna i.
çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük hayvanlar microfauna i.
Botanic
çıplak gözle görülebilen bitki macroflora i.
çıplak gözle görülebilen bitki macrophyte i.
çıplak gözle görülebilen deniz bitkisi macrophyte i.
çıplak gözle görülebilecek büyüklükteki bitkiler megaflora i.
Environment
gözle görünür radyasyon visible radiation i.
Geology
çıplak gözle görülemeyecek kadar ince bileşenlere sahip yoğun, homojen kaya aphanite i.
kaya dokusunun çıplak gözle görülemeyecek kadar ince olması aphanitism i.
çıplak gözle görülebilen fosil macrofossil i.
(kayaç) gözle görülemeyecek kristallerden oluşan cryptocrystalline s.
Military
gözle keşif visual reconnaissance i.
uçakların dıştan ve gözle denetim istemi visual inspection system for airplanes i.
Photography
çıplak gözle with the naked eye expr.
Archaic
gözle görülebilir şey visibility i.
dört gözle beklemek abide f.
Engineering
optik bir girdinin elektriksel bir çıktı üretmesini veya elektriksel bir uyarımın gözle görünen veya kızılötesi bir çıktı üretmesini sağlayan cihazların incelenmesi veya kullanımı optronics i.
Entomology
kabuklu hayvan, yumuşakça ve su böceği gibi çıplak gözle görülebilen omurgasız macroinvertebrate i.
Slang
(tavada altın elerken) gözle görülebilen küçük altın parçası picker i.
karşı cinse alıcı gözle bakmak perve f.
(birine) yan gözle bakmak holla at (one) f.