Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
gözle
"gözle"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 3 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
gözle
optically
zf.
Technical
2
Teknik
gözle
visually
zf.
Computer
3
Bilgisayar
gözle
watch
expr.
"gözle"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 280 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
Common Usage
1
Yaygın Kullanım
dört gözle beklemek
look forward
f.
General
2
Genel
dürbün (iki gözle bakılabilen)
binoculars
i.
3
Genel
tek gözle ihtiyacını karşılama
eying
i.
4
Genel
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleme
euphenics
i.
5
Genel
iki gözle görme
binocular vision
i.
6
Genel
tek gözle ihtiyacını karşılama
eyeing
i.
7
Genel
gözle inceleme
visual inspection
i.
8
Genel
gözle görülür etki
visible effect
i.
9
Genel
gözle görülür etki
noticeable effect
i.
10
Genel
gözle görülür değişiklik
noticeable change
i.
11
Genel
gözle denetim
visual inspection
i.
12
Genel
gözle muayene
visual inspection
i.
13
Genel
yan gözle bakma
sidelong look
i.
14
Genel
gözle görülür değişim
significant alteration
i.
15
Genel
nesneleri çıplak gözle inceleme
macrography
i.
16
Genel
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser
megafauna
i.
17
Genel
genç kadınlara alıcı gözle bakma
girl-watching
i.
18
Genel
tek gözle bakma
glee [scotland]
i.
19
Genel
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde
dirt
i.
20
Genel
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of regard
i.
21
Genel
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of view
i.
22
Genel
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre
field of vision
i.
23
Genel
birinin kutsal ruh tarafından ele geçirildiğini gösteren gözle görülür belirtiler
pneumatism
i.
24
Genel
birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek
watch someone with an eagle eye
f.
25
Genel
kötü gözle bakmak
give someone an evil eye
f.
26
Genel
yan gözle bakmak
look hostilely
f.
27
Genel
dört gözle beklemek
gardant
f.
28
Genel
bir şeye şüpheli bir gözle bakmak
treat something with skepticism
f.
29
Genel
farklı gözle bakmak
see something from a different perspective
f.
30
Genel
farklı gözle görmek
see something from a different perspective
f.
31
Genel
gözle görülür hale getirmek
bare
f.
32
Genel
gözle flört etmek
make eyes at
f.
33
Genel
iyi gözle bakmamak
not to think much of
f.
34
Genel
dört gözle beklemek
wait for
f.
35
Genel
gözle seçilmek
be in sight
f.
36
Genel
dört gözle beklemek
wait
f.
37
Genel
yan gözle bakmak
look askance
f.
38
Genel
dört gözle beklemek
look forward to
f.
39
Genel
gözle taramak
browse
f.
40
Genel
yan gözle bakmak
look cross-eyed at
f.
41
Genel
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak
get out of view
f.
42
Genel
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak
get out of sight
f.
43
Genel
yan gözle bakmak
leer
f.
44
Genel
yapmayı dört gözle beklemek
look forward to doing
f.
45
Genel
güneşe çıplak gözle bakmak
look at the sun with bare eyes
f.
46
Genel
gözle görülür bir ilerleme kaydetmek
show a marked improvement
f.
47
Genel
çalışmayı dört gözle beklemek
look forward to working
f.
48
Genel
gelişini dört gözle beklemek
look forward to his/her coming/arrival
f.
49
Genel
farklı gözle görmek
see with different eyes
f.
50
Genel
farklı gözle bakmak
look at it with different eyes
f.
51
Genel
-e iyi gözle bakmak
look favourably on
f.
52
Genel
4 gözle beklemek
look forward to
f.
53
Genel
taramak (gözle)
rake
f.
54
Genel
kem gözle bakmak
biseye
f.
55
Genel
kem gözle bakarak büyülemek
blink [scotland]
f.
56
Genel
tek gözle bakmak
glee [scotland]
f.
57
Genel
gözle takip etmek
observe
f.
58
Genel
gözle görünür kanıtlarla ortaya koymak
cipher [obsolete]
f.
59
Genel
dört gözle beklemek
prelook
f.
60
Genel
gözle görülür
visible
s.
61
Genel
gözle görülür
in sight
s.
62
Genel
gözle ilgili
ocular
s.
63
Genel
iki gözle kullanılan
binocular
s.
64
Genel
gözle görülür
ocular
s.
65
Genel
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini incelemeyle ilgili
euphonical
s.
66
Genel
gözle görülür
observable
s.
67
Genel
gözle seçilemez
invisible
s.
68
Genel
gözle görülebilir
visible
s.
69
Genel
dört gözle bekleyen
guardant
s.
70
Genel
çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin
macroscopical
s.
71
Genel
gözle görünen
apparent
s.
72
Genel
gözle görünen
obvious
s.
73
Genel
gözle görünen
visible
s.
74
Genel
gözle görülemeyen
invisible
s.
75
Genel
gözle görülmeyen
invisible
s.
76
Genel
gözle görülemeyen
unseeable
s.
77
Genel
gözle görülmeyen
unseeable
s.
78
Genel
gözle görülüp elle tutulamayan
aerial
s.
79
Genel
gözle görülür düzeyde etkili/verimli
transeunt
s.
80
Genel
gözle görülür düzeyde etkili/verimli
transient
s.
81
Genel
tek gözle
uniocular
s.
82
Genel
gözle görülmeyen
unbeholden
s.
83
Genel
gözle farkına varılamayan
unbeholden
s.
84
Genel
çıplak gözle görülebilen
megascopic
s.
85
Genel
çıplak gözle yapılan gözlemlere dayanan
megascopic
s.
86
Genel
çıplak gözle yapılan gözlemler ile ilişkili
megascopic
s.
87
Genel
tek gözle kullanmaya uyarlanmış
monocular
s.
88
Genel
çıplak gözle görülebilen
gross
s.
89
Genel
gözle görülür
ocular
s.
90
Genel
gözle ilişkili
ocular
s.
91
Genel
gözle kullanılan
ocular
s.
92
Genel
gözle ifade edilen
ocular
s.
93
Genel
dört gözle bekleyen
on-looking
s.
94
Genel
gözle görülür
optical
s.
95
Genel
dört gözle beklenen (tarih, etkinlik)
roll-on [uk]
s.
96
Genel
gözle görülür
conscious
s.
97
Genel
gözle görülemeyen
inconspicuous [obsolete]
s.
98
Genel
gözle görülemez
secret
s.
99
Genel
gözle görülebilir
seeable
s.
100
Genel
gözle görülür derecede büyük
sensible
s.
101
Genel
çıplak gözle görülmeyen
subgross
s.
102
Genel
çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük
subgross
s.
103
Genel
gözle görülmez elle tutulmaz
supernatural
s.
104
Genel
çıplak gözle
by naked eye
zf.
105
Genel
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleyerek
euphonically
zf.
106
Genel
gözle görülerek
macroscopically
zf.
107
Genel
gözle görülür biçimde
visually
zf.
108
Genel
gözle görülemezcesine
inapparently
zf.
109
Genel
gözle görülür bir şekilde
visibly
zf.
110
Genel
gözle görülecek şekilde
perceptibly
zf.
111
Genel
gözle görülür derecede
perceptibly
zf.
112
Genel
gözle görülür derecede
noticeably
zf.
113
Genel
gözle görülür derecede
appreciably
zf.
114
Genel
gözle görülerek
megascopically
zf.
115
Genel
gözle görülerek
sizeably
zf.
116
Genel
dört gözle (bekleme)
forward
zf.
117
Genel
çıplak gözle tespit edilebilen
meg-
ök.
118
Genel
çıplak gözle tespit edilebilen
mega-
ök.
119
Genel
dört gözle bekliyorum!
that will be the day
expr.
Phrasals
120
Öbek Fiiller
gözle takip etmek
wait on
f.
121
Öbek Fiiller
dört gözle beklemek
look forward to
f.
122
Öbek Fiiller
gözle görülür duruma gelmek
come out
f.
123
Öbek Fiiller
(bir şeyi) dört gözle beklediği bilinmek
live for (something)
f.
124
Öbek Fiiller
(bir şeyi) dört gözle beklemek
look forward to (something)
f.
Phrases
125
İfadeler
bu gözle
from this point of view
expr.
126
İfadeler
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I look forward to hearing from you
expr.
127
İfadeler
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
128
İfadeler
çıplak gözle
with the unaided eye
expr.
129
İfadeler
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I look forward to your reply
expr.
130
İfadeler
esas olan gözle görülmez
what is essential is invisible to the eye
expr.
131
İfadeler
gerçeğin mayası gözle görülmez
what is essential is invisible to the eye
expr.
Proverb
132
Atasözü
dört gözle beklenen tatlı gelir
desires are nourished by delays
Colloquial
133
Konuşma Dili
dört gözle
all eyes
expr.
134
Konuşma Dili
gözle görülür bir fark yok/değil
not much in it [uk]
expr.
135
Konuşma Dili
gözle görülür/kayda değer bir fark yok
nothing in it
expr.
136
Konuşma Dili
gözle görülür/kayda değer bir fark yok
(there's) nothing in it
expr.
Idioms
137
Deyim
gözle ikaz
the big eye
i.
138
Deyim
(gözle) inceleme
a look-see
i.
139
Deyim
gözle işaret etme
big eye
i.
140
Deyim
gözle ikaz etme
big eye
i.
141
Deyim
gözle yemek
(one's) eyes are out on stalks
f.
142
Deyim
dört gözle beklemek
be keen about
f.
143
Deyim
birine alıcı gözle bakmak
give someone the once-over
f.
144
Deyim
birine alıcı gözle bakmak
give someone the eye
f.
145
Deyim
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak
see something in a new light
f.
146
Deyim
birisine yan gözle bakmak
look at someone cross-eyed
f.
147
Deyim
dört gözle beklemek
look forward to
f.
148
Deyim
çıplak gözle görmek
see with naked eye
f.
149
Deyim
çıplak gözle bakmak
look to naked eye
f.
150
Deyim
iyi gözle bakmak
think a lot of someone
f.
151
Deyim
iyi gözle bakmak
think much of someone
f.
152
Deyim
iyi gözle bakmamak
take a dim view
f.
153
Deyim
iyi gözle bakmak
think highly of someone
f.
154
Deyim
iyi gözle bakmak
think a great deal of someone
f.
155
Deyim
(birinin) ölümünü dört gözle beklemek
wait for a dead man's shoes
f.
156
Deyim
(bir şeyi) yeni bir gözle incelemek
plumb new depths (of something)
f.
157
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
take a poor view of (someone or something) [uk]
f.
158
Deyim
bir şeye iyi gözle bakmamak
take a poor view of something [uk]
f.
159
Deyim
gözle seçilmek
be in sight
f.
160
Deyim
gözle seçilmek
be within sight
f.
161
Deyim
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen about (someone or something)
f.
162
Deyim
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek
be keen on (someone or something)
f.
163
Deyim
eleştirel gözle bakmak
give the eye
f.
164
Deyim
eleştirel gözle bakmak
give the once over
f.
165
Deyim
(birine) alıcı gözle bakmak
give (one) the once-over
f.
166
Deyim
(birine) yan gözle bakmak
look at (one) cross-eyed
f.
167
Deyim
yan gözle bakmak
look at cross-eyed
f.
168
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
not think much of (someone or something)
f.
169
Deyim
(birini/bir şeyi) başka bir gözle görmeye başlamak
see (someone or something) in a new light
f.
170
Deyim
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak
see in a new light
f.
171
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak
take a dim view (of someone or something)
f.
172
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think a great deal of (someone or something)
f.
173
Deyim
iyi gözle bakmak
think a lot of
f.
174
Deyim
iyi gözle bakmak
think highly of
f.
175
Deyim
iyi gözle bakmak
think well of
f.
176
Deyim
iyi gözle bakmak
think the world of
f.
177
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think a lot of (someone or something)
f.
178
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think highly of (someone or something)
f.
179
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think much of (someone or something)
f.
180
Deyim
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak
think well of (someone or something)
f.
181
Deyim
(birini/bir şeyi) dört gözle bekleyen
keen about (someone or something)
s.
182
Deyim
gözle görülebilen
in evidence
s.
183
Deyim
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
184
Deyim
gözle görülür bir başarıyla
with flying colours
expr.
185
Deyim
gözle görülür elle tutulur durumda
in evidence
expr.
186
Deyim
kem gözle (bakmak)
(look on) with a jaundiced eye
expr.
187
Deyim
gözle görülür bir fark yok/değil
very little in it [uk]
expr.
188
Deyim
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun
you could cut (something) with a knife
expr.
189
Deyim
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin
you could cut (something) with a knife
expr.
190
Deyim
dört gözle
in the worst way
expr.
191
Deyim
bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı
there is more to (someone or something) than meets the eye
expr.
192
Deyim
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var
there is more to (someone or something) than meets the eye
expr.
193
Deyim
bu sadece gözle görünen kısmı
there's more than meets the eye
expr.
194
Deyim
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var
there's more than meets the eye
expr.
Speaking
195
Konuşma
cevabınızı dört gözle bekliyoruz
we are looking forward to hearing from you
expr.
196
Konuşma
çıplak gözle göremeyiz
we can't see with bare eyes
expr.
197
Konuşma
cevabınızı dört gözle bekliyorum
I am looking forward to hearing from you (soon)
expr.
198
Konuşma
erkekler bana o gözle bakmıyor
guys don't look at me like that
expr.
Trade/Economic
199
Ticaret/Ekonomi
gözle görülen hasar
apparent damage
i.
Law
200
Hukuk
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi
latent
i.
Technical
201
Teknik
çıplak gözle görülebilir
macroscopical
i.
202
Teknik
çıplak gözle üç boyutlu görüntü izleme
autostereoscopy
i.
203
Teknik
gözle değerlendirme metodu
visual method
i.
204
Teknik
gözle yapılan dış muayene
external visual examination
i.
205
Teknik
gözle kontrol
inspection
i.
206
Teknik
gözle muayene
visual testing
i.
207
Teknik
gözle muayene
visual inspection
i.
208
Teknik
gözle inceleme
visual inspection
i.
209
Teknik
gözle delik denetim
sight checking
i.
210
Teknik
gözenekliliği gözle değerlendirme metodu
visual method for assessing the porosity
i.
211
Teknik
gözle mukavemet sınıflandırması
visual strength grading
i.
212
Teknik
gözle denetim
sight checking
i.
213
Teknik
gözle muayene
visual examination
i.
214
Teknik
gözle ön inceleme
preliminary visual examination
i.
215
Teknik
gözle sınıflandırma
visual grading
i.
216
Teknik
gözle muayene kodlama sistemi
visual inspection coding system
i.
217
Teknik
gözle görülen kusurların tayini
determination of visible defects
i.
218
Teknik
gözle denetim
visual control
i.
219
Teknik
gözle mukayese
visual comparison
i.
220
Teknik
gözle karşılaştırma metodu
visual comparison method
i.
221
Teknik
harici gözle muayene
external visual inspection
i.
222
Teknik
iki gözle görüş
binnocular vision
i.
223
Teknik
kusurların gözle değerlendirilmesi
visual assessment of defects
i.
224
Teknik
uzaktan gözle inceleme
remote visual inspection
i.
225
Teknik
yüzey temizliğinin gözle muayenesi
visual assessment of surface cleanliness
i.
226
Teknik
yüzey süreksizliklerinin gözle muayenesi
visual examination of surface discontinuities
i.
227
Teknik
gözle görülmeyen buhar veya gaz salınımı
effluvium
i.
228
Teknik
çıplak gözle görülebilen
macroscopic
s.
229
Teknik
çıplak gözle görülebilir
visible to the naked eye
s.
230
Teknik
gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen
optical
s.
231
Teknik
gözle görülebilen
visible
s.
Computer
232
Bilgisayar
gözle taramak
browse
f.
Informatics
233
Bilişim
gözle denetim
visual inspection
i.
Mechanic
234
Mekanik
gözle kontrol
inspection
i.
Construction
235
İnşaat
çıplak gözle görülebilen
macroscopic
s.
Dyeing
236
Boyacılık
(boya) gözle görülür viskozite
body
i.
Medical
237
Medikal
gözle görülebilen lezyon
gross lesion
i.
238
Medikal
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi
grossing
i.
239
Medikal
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi
gross examination
i.
240
Medikal
gözle ilgili
ophthalmic
s.
241
Medikal
gözle ilgili bir yapıya tesir eden
optic
s.
Anatomy
242
Anatomi
kalbur kemiğinde ve gözle burnun üst kısmı arasında bulunan hava odaları kümesi
labyrinth
i.
Psychology
243
Psikoloji
gözle görülür fiziksel sinyaller olmadan iletişim kuran
telepathic
s.
Optics
244
Optik
iki gözle görme alanı
binocular visual field
i.
245
Optik
tek gözle görülen bir cismin bariz şekilde yer değiştirmesi
optical parallax
i.
246
Optik
gözle açık ve net olarak görülebilen alan
focus
i.
Physics
247
Fizik
gözle görülür uzaklık
visual range
i.
248
Fizik
görüntünün optik cihaz vasıtasıyla göze geldiği açıyla çıplak gözle göründüğü açının oranı
angular magnification
i.
249
Fizik
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimlere ait
optical
s.
250
Fizik
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimler ile ilişkili
optical
s.
Biology
251
Biyoloji
belirli bir alandaki çıplak gözle görülebilen canlı
macrobiota
i.
252
Biyoloji
çıplak gözle görülebilen hayvan
macrofauna
i.
253
Biyoloji
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili
megafaunal
s.
Marine Biology
254
Deniz Biyolojisi
tatlı ve acı sularda yaşayan, gözle görülebilen bir alg sınıfı
charales
i.
255
Deniz Biyolojisi
deniz veya göl tabanı faunasının kurt veya ufak kabuklu hayvanlar gibi çıplak gözle görülebilen küçük canlıları
meiofauna
i.
Astronomy
256
Gökbilim
andromeda takımyıldızında bulunan çıplak gözle görülebilen sarmal bir galaksi
andromeda galaxy
i.
257
Gökbilim
ülker takımyıldızı'nın çıplak gözle görünmesi zor olan yıldızı
merope
i.
258
Gökbilim
(gerçek veya doğal ufkun altında kalan) gözle görülür açısal ufuk çöküntüsü
depression of the visible horizon
i.
259
Gökbilim
birden fazla gök cisminin gözle görünen kesişimi
concourse
i.
Zoology
260
Zooloji
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad
megafauna
i.
261
Zooloji
çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük hayvanlar
microfauna
i.
Botanic
262
Botanik
çıplak gözle görülebilen bitki
macroflora
i.
263
Botanik
çıplak gözle görülebilen bitki
macrophyte
i.
264
Botanik
çıplak gözle görülebilen deniz bitkisi
macrophyte
i.
265
Botanik
çıplak gözle görülebilecek büyüklükteki bitkiler
megaflora
i.
Environment
266
Çevre
gözle görünür radyasyon
visible radiation
i.
Geology
267
Jeoloji
çıplak gözle görülemeyecek kadar ince bileşenlere sahip yoğun, homojen kaya
aphanite
i.
268
Jeoloji
kaya dokusunun çıplak gözle görülemeyecek kadar ince olması
aphanitism
i.
269
Jeoloji
çıplak gözle görülebilen fosil
macrofossil
i.
270
Jeoloji
(kayaç) gözle görülemeyecek kristallerden oluşan
cryptocrystalline
s.
Military
271
Askeri
gözle keşif
visual reconnaissance
i.
272
Askeri
uçakların dıştan ve gözle denetim istemi
visual inspection system for airplanes
i.
Photography
273
Fotoğrafçılık
çıplak gözle
with the naked eye
expr.
Archaic
274
Eski Kullanım
gözle görülebilir şey
visibility
i.
275
Eski Kullanım
dört gözle beklemek
abide
f.
Engineering
276
Engineering
optik bir girdinin elektriksel bir çıktı üretmesini veya elektriksel bir uyarımın gözle görünen veya kızılötesi bir çıktı üretmesini sağlayan cihazların incelenmesi veya kullanımı
optronics
i.
Entomology
277
Böcek Bilimi
kabuklu hayvan, yumuşakça ve su böceği gibi çıplak gözle görülebilen omurgasız
macroinvertebrate
i.
Slang
278
Argo
(tavada altın elerken) gözle görülebilen küçük altın parçası
picker
i.
279
Argo
karşı cinse alıcı gözle bakmak
perve
f.
280
Argo
(birine) yan gözle bakmak
holla at (one)
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of gözle
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy