flesh - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

flesh

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"flesh" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 39 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
flesh i. et
General
flesh i. kan
flesh i. ırk
flesh i. insan doğası
flesh i. vücut
flesh i. nesil
flesh i. bedensel istekler
flesh i. ten
flesh i. akraba
flesh i. cisim
flesh i. insaniyet
flesh i. şehvet
flesh i. semizlik
flesh i. beden
flesh i. insanlık
flesh i. soy
flesh i. yağ
flesh i. vücut yağı
flesh i. hayvan postunun iç tarafı
flesh i. ek bilgi
flesh i. detay
flesh i. ilave bulgular
flesh i. ek faktörler
flesh f. çiğ etle beslemek
flesh f. şişmanlatmak
flesh f. ayrıntılarıyla anlatmak
flesh f. derisinden eti sıyırmak
flesh f. et yedirmek
flesh f. kanatmak
flesh f. (ete) batırmak
flesh f. (silah) saplamak
flesh f. etle kaplamak
flesh f. etle örtmek
flesh f. kilo almak
flesh f. (kilo nedeniyle) şişmek
Dyeing
flesh i. ten rengi
flesh i. turuncuya çalan soluk bir sarı tonu
Food Engineering
flesh i. et
flesh i. etli kısım

"flesh" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 370 sonuç

İngilizce Türkçe
General
flesh eater i. et yiyen
flesh and blood i. akraba
the cravings of the flesh i. nefis
the flesh i. ten
flesh fly i. yumurtalarını ete bırakan kara sinek
the flesh i. nefis
flesh wound i. sıyrık
a thorn in the flesh i. baş belası
proud flesh i. şişlik
flesh and bone i. et ve kemik
goose flesh i. diken diken olmuş deri
the flesh i. nefs
flesh color i. ten rengi
the flesh i. vücut
flesh wound i. bere
flesh and blood i. soy
the flesh i. beden
flesh and blood i. nesil
flesh and blood i. insan doğası
flesh of fish i. balık eti
flesh and blood i. insanlık
a thorn in the flesh i. zorluk
flesh side i. arka yüz
flesh-eating animals i. et yiyen hayvanlar
flesh-color i. ten rengi
goose flesh i. tüyleri diken diken olmuş
human flesh i. insan eti
a wall of flesh i. etten duvar
a little flesh wound i. küçük bir sıyrık
a little flesh wound i. ufak bir sıyrık
an arm of flesh i. insan gücü
flesh and blood i. madde ve gerçeklik
flesh meat i. (deniz ürünleri hariç) hayvan eti
flesh meat i. kuş eti
flesh side i. hayvan postunun iç tarafı
yield to flesh f. nefsine uymak
flesh out f. semirtmek
flesh out f. ayrıntılı hale getirmek
lose flesh f. zayıflamak
go the way of all flesh f. ölmek
put on flesh f. şişmanlamak
flesh out f. ayrıntılarıyla anlatmak
be a thorn in one's flesh f. içine dert olmak
mortify the flesh f. nefsin isteklerini kırmak
put out a cigarette on somebody's flesh f. üzerinde sigara söndürmek
make one's flesh creep f. birinin tüylerini ürpertmek
make one's flesh creep f. tüylerini ürpertmek
get goose-flesh f. tüyleri ürpermek
eat human flesh f. insan eti yemek
shape in flesh and bones f. ete kemiğe bürünmek
flesh [obsolete] f. memnun etmek
flesh [obsolete] f. tatmin etmek
flesh [obsolete] f. doyurmak
in flesh s. etine dolgun
in flesh s. semiz
flesh eating s. et yiyen
in flesh s. şişman
without flesh s. etsiz
flesh-colored s. ten rengi
flesh-coloured s. tenrengi
flesh-colored s. tenrengi
flesh-coloured s. ten rengi
flesh-tearing s. derisi sıyrılan
flesh and blood s. canlı
flesh and blood s. yaşayan
flesh and blood s. kanlı canlı
flesh and blood s. hayatta olan
flesh-and-blood s. canlı
flesh-and-blood s. yaşayan
flesh-and-blood s. kanlı canlı
flesh-and-blood s. hayatta olan
in the flesh zf. canlı
in the flesh zf. bu dünyada
in the flesh zf. dünya gözüyle
in the flesh zf. bizzat
after the flesh zf. akla yatkın olarak
after the flesh zf. olası şekilde
Phrasals
flesh something out (with something) f. bir şeyi (bir şeyle) genişletmek
flesh something out (with something) f. bir şeyi (bir şeyle) ayrıntılandırmak
flesh something out (with something) f. bir şeyi (bir şeyle) detaylandırmak
flesh something out (with something) f. bir şeyi (bir şeyle) tamamlamak
flesh out f. şişirmek
flesh out f. kilo almak
flesh out f. şişmek
flesh out f. kilo aldırmak
flesh out f. şekillenmek
flesh out f. tombullaşmak
flesh out f. tombalak olmak
Proverb
the spirit is willing but the flesh is weak istek var ama derman yok
Colloquial
flesh and blood i. insan
flesh and blood i. insanoğlu
flesh and blood i. insanlık
one's own flesh and blood i. yakın akraba
make someone's flesh crawl f. birini korkutmak
make someone's flesh creep f. birini korkutmak
make someone's flesh crawl f. kanını dondurmak
make someone's flesh creep f. kanını dondurmak
make someone's flesh creep f. tüylerini ürpertmek
make someone's flesh crawl f. tüylerini ürpertmek
one's own flesh and blood expr. aynı kandan
more than flesh and blood can stand expr. dayanılmaz
more than flesh and blood can stand expr. dayanılır gibi değil
more than flesh and blood can stand expr. çekilmez
in the flesh expr. etten kemikten
in the flesh expr. gerçek yaşamda
in the flesh expr. gerçekte
men kill animals and eat their flesh expr. insanlar hayvanları öldürüp etlerini yiyor
one's own flesh and blood expr. kanından
in the flesh expr. kendisi
one's pound of flesh expr. son kuruşuna kadar
Idioms
a thorn in one's flesh i. baş belası
thorn in one's flesh i. baş belası
pound of flesh i. diyet
flesh trade i. insan ticareti
a thorn in one's flesh i. karaçalı
the world, the flesh, and the devil i. dünya
the world, the flesh, and the devil i. beden ve şeytan
the world, the flesh, and the devil i. insanı günaha sokan/baştan çıkaran şeyler
the world, the flesh, and the devil i. günaha sokan her şey
the world, the flesh, and the devil i. nefsine yenik düşüren her şey
the world, the flesh, and the devil i. yoldan/baştan çıkaran her şey
the way of all flesh i. ölüme yaklaşma
the way of all flesh i. tüm insanların ortak deneyimi
flesh and blood i. insan vücudu
flesh and blood i. etten kemikten bir vücut
flesh and blood i. yalnızca bir insan vücudu
flesh and blood i. sınırları olan insan vücudu
flesh and blood i. gücü bir yere kadar olan insan vücudu
flesh and blood i. gerçekte karşılaşılan (insan)
flesh and blood i. yüz yüze görüşülen/görülen (insan)
flesh and blood i. kanından olan kimse
flesh and blood i. kan bağı olan kimse
flesh and blood i. kanından canından olan kimse
flesh and blood i. etten kemikten bir varlık
flesh and blood i. ete kemiğe bürünmüş varlık
flesh and blood i. etten kemikten insan
flesh and blood i. yalnızca insan
flesh and blood i. kusurları olan insan
flesh and blood i. herkes gibi kusurları olan insan
flesh and blood i. mükemmel olmayan insan
flesh and blood i. kusurlarıyla insan
flesh and blood i. yaşayan insan vücudu
flesh and blood i. etten kemikten bir insan vücudu
flesh and blood i. kanlı canlı insan vücudu
flesh and blood i. canlılık
flesh and blood i. dirilik
flesh and blood i. hareket
flesh and blood i. hareketlilik
flesh and blood i. kendi/öz akrabası
flesh and blood i. kendi kanından kimse
flesh and blood i. kendi kanından canından kimse
flesh and blood i. kendiyle aynı kanı taşıyan kimse
flesh and blood i. ailesinden olan kimse
flesh and blood i. kendi soyundan kimse
flesh and blood i. soydaş
flesh and blood i. ailenin bir ferdi/üyesi
flesh and blood i. aileden biri
flesh and blood i. gerçekte var olan kimse
flesh and blood i. gerçek kimse
flesh and blood i. etten kemikten kimse
your (own) flesh and blood i. aynı kandan/soydan olan akrabaların
a thorn in (one's) flesh i. can sıkıcı kimse
a thorn in (one's) flesh i. (birinin) sinirine dokunan kimse
a thorn in (one's) flesh i. (birinin) sinirini bozan kimse
thorn in someone's flesh i. baş belası
thorn in someone's flesh i. karaçalı
thorn in someone's flesh i. can sıkıcı kimse
thorn in someone's flesh i. birinin sinirine dokunan kimse
thorn in someone's flesh i. birinin sinirini bozan kimse
a thorn in someone's side (or flesh) i. baş belası
a thorn in someone's side (or flesh) i. karaçalı
a thorn in someone's side (or flesh) i. can sıkıcı kimse
a thorn in someone's side (or flesh) i. birinin sinirine dokunan kimse
a thorn in someone's side (or flesh) i. birinin sinirini bozan kimse
flesh-and-blood human beings i. etten-kemikten insan
your (own) flesh and blood i. yakın akrabalar
your flesh and blood i. aynı kandan/soydan olan akrabalar
your flesh and blood i. yakın akrabalar
be one flesh f. tek vücut olmak
become one flesh f. evlenmek
become one flesh f. nikah kıymak
become one flesh f. birleşmek
become one flesh f. cinsel ilişkide bulunmak
put flesh on the bones of something f. ayrıntılandırmak
flesh something out f. ayrıntılı/detaylı açıklamak
flesh out something f. ayrıntılı/detaylı açıklamak
become thorn in someone's flesh f. başına bela olmak
become thorn in someone's flesh f. başının belası olmak
be thorn in someone's flesh f. başının belası olmak
be thorn in someone's flesh f. başına bela olmak
be somebody's (own) flesh and blood f. birinin (öz) akrabası olmak
flesh something out f. detaylandırmak
pay someone pound of flesh f. diyetini ödemek
put flesh on the bones of something f. detaylandırmak
pay someone pound of flesh f. diyet ödemek
put flesh on the bones of something f. daha elle tutulur/anlaşılır şekle getirmek
give someone pound of flesh f. diyet ödemek
give someone pound of flesh f. diyetini ödemek
put flesh on the bones of something f. ete kemiğe büründürmek
flesh out the story f. hikayeyi ete kemiğe büründürmek
be a thorn in one's flesh f. içine dert olmak
meet somebody in the flesh f. şahsen tanışmak
see somebody in the flesh f. şahsen tanışmak
make somebody's flesh crawl f. tüylerini diken diken etmek
make somebody's flesh crawl/creep f. tüylerini ürpertmek
make someone's flesh crawl f. tüylerini ürpertmek
make somebody's flesh crawl/creep f. tüylerini diken diken etmek
make somebody's flesh creep f. tüylerini ürpertmek
make one's flesh creep f. tüylerini ürpertmek
make somebody's flesh crawl f. tüylerini ürpertmek
flesh something out f. teferruata inmek
flesh out something f. teferruata inmek
make somebody's flesh creep f. tüylerini diken diken etmek
flesh out the bare bones f. teferruta inmek ayrıntılı bilgi edinmek
make someone's flesh crawl f. tüylerini diken diken etmek
flesh out f. (fiziksel anlamda) gelişmeye başlamak
be one flesh f. evlenmek
be one flesh f. hayatını birleştirmek
be flesh and blood f. etten kemikten olmak
be flesh and blood f. yalnızca insan olmak
be flesh and blood f. insani kusurları olmak
be flesh and blood f. herkes gibi kusurları olmak
be flesh and blood f. insan olmak ve mükemmel olmamak
be flesh and blood f. akrabası olmak
be flesh and blood f. kanından olmak
be flesh and blood f. kan bağı olmak
be flesh and blood f. kanından canından olmak
be flesh and blood f. aynı soydan olmak/gelmek
make fish of one and flesh of another f. kayırmak
make fish of one and flesh of another f. fark gözetmek
make fish of one and flesh of another f. '-e eşit davranmamak
make fish of one and flesh of another f. birini diğerinden daha çok sevmek
make fish of one and flesh of another f. diğerine göre birini kayırmak
make fish of one and flesh of another f. birini diğerinden üstün tutmak
make fish of one and flesh of another f. birini önemsemezken diğerine iltimas geçmek
make fish of one and flesh of another f. birine cicim, diğerine tu kaka demek
make fish of one and flesh of another f. birine canım, diğerine hadi canım demek
make fish of one and flesh of another f. çifte standart uygulamak
be a thorn in (one's) flesh f. (birinin) başına bela olmak
be a thorn in (one's) flesh f. (birinin) başının belası olmak
be a thorn in (one's) flesh f. (birinin) işine çomak sokan kimse olmak
be a thorn in (one's) flesh f. (birinin) sinirini bozan kimse olmak
be a thorn in your flesh/side f. başına bela olmak
be a thorn in your flesh/side f. başının belası olmak
be a thorn in your flesh/side f. işine çomak sokan kimse olmak
be a thorn in your flesh/side f. sinirini bozan kimse olmak
become a thorn in (one's) flesh f. (birinin) başının belası olmak
become a thorn in (one's) flesh f. (birinin) başına bela olmak
become a thorn in (one's) flesh f. (birinin) işine çomak sokan kimse olmak
get goose flesh f. tüyleri ürpermek
get goose flesh f. tüyleri diken diken olmak
make (one's) flesh crawl f. (birini) korkutmak
make (one's) flesh crawl f. (birinin) kanını dondurmak
make (one's) flesh crawl f. (birinin) tüylerini ürpertmek
make (one's) flesh crawl f. (birinin) tüylerini diken diken etmek
make (one's) flesh crawl f. (birini) tiksindirmek
make flesh crawl f. korkutmak
make flesh crawl f. tüylerini ürpertmek
make flesh crawl f. kanını dondurmak
make flesh crawl f. tüylerini diken diken etmek
make your flesh creep f. tüylerini ürpertmek
make your flesh creep f. tüylerini diken diken etmek
make your flesh creep f. korkutmak
make your flesh creep f. dehşete düşürmek
make your flesh crawl f. tüylerini ürpertmek
make your flesh crawl f. tüylerini diken diken etmek
make your flesh crawl f. korkutmak
make your flesh crawl f. dehşete düşürmek
put flesh on something f. bir şeyi ayrıntılandırmak
put flesh on something f. bir şeyi detaylandırmak
put flesh on something f. bir şeyi ete kemiğe büründürmek
put flesh on the bones of something f. bir şeyi ayrıntılandırmak
put flesh on the bones of something f. bir şeyi detaylandırmak
put flesh on the bones of something f. bir şeyi ete kemiğe büründürmek
neither fish nor flesh s. ne öyle, ne de böyle
neither fish nor flesh s. ne idüğü belirsiz
neither fish nor flesh s. ne olduğu belli olmayan
more than flesh and blood can bear zf. insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
more than flesh and blood can bear zf. insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
more than flesh and blood can bear zf. insanı öldürecek kadar çok
more than flesh and blood can bear zf. can dayanmaz
more than flesh and blood can bear zf. iliğini kurutacak kadar
more than flesh and blood can bear zf. kanını kurutacak kadar
more than flesh and blood can bear zf. canından bezdirecek kadar
more than flesh and blood can bear zf. etinden et koparılmış kadar
more than flesh and blood can stand zf. insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
more than flesh and blood can stand zf. insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
more than flesh and blood can stand zf. insanı öldürecek kadar çok
more than flesh and blood can stand zf. can dayanmaz
more than flesh and blood can stand zf. iliğini kurutacak kadar
more than flesh and blood can stand zf. kanını kurutacak kadar
more than flesh and blood can stand zf. canından bezdirecek kadar
more than flesh and blood can stand zf. etinden et koparılmış kadar
flesh and blood expr. etten kemikten
neither flesh nor good red herring expr. ne o ne bu
more than flesh and blood can endure expr. insanın dayanabileceğinden/katlanabileceğinden daha fazla
more than flesh and blood can endure expr. insanın dayanamayacağı/katlanamayacağı kadar çok
more than flesh and blood can endure expr. insanı öldürecek kadar çok
more than flesh and blood can endure expr. can dayanmaz
more than flesh and blood can endure expr. iliğini kurutacak kadar
more than flesh and blood can endure expr. kanını kurutacak kadar
more than flesh and blood can endure expr. canından bezdirecek kadar
more than flesh and blood can endure expr. etinden et koparılmış kadar
more than flesh and blood can endure expr. dayanılır gibi değil
more than flesh and blood can endure expr. çekilmez
more than flesh and blood can endure expr. dayanılmaz
I'm only/one's own flesh and blood expr. ben sadece insanım
I'm only/one's own flesh and blood expr. ben etten kemikten bir insanım
neither fish, flesh, nor fowl expr. hiçbir kategoriye girmeyen
neither fish, flesh, nor fowl expr. ne idiği belirsiz
neither fish, flesh, nor fowl expr. ne olduğu belli olmayan
neither fish, flesh, nor fowl expr. ne o ne bu
neither fish, flesh, nor good red herring [obsolete] expr. hiçbir kategoriye girmeyen
neither fish, flesh, nor good red herring [obsolete] expr. ne idiği belirsiz
neither fish, flesh, nor good red herring [obsolete] expr. ne olduğu belli olmayan
neither fish, flesh, nor good red herring [obsolete] expr. ne o ne bu
one flesh expr. tek vücut olmuş
one flesh expr. evlenmiş
one flesh expr. nikah kıymış
one flesh expr. hayatını birleştirmiş
the spirit is willing, but the/(one's) flesh is weak expr. istek var ama derman yok
the spirit is willing, but the/(one's) flesh is weak expr. istek var ama derman yok
your pound of flesh expr. son kuruşuna kadar
Speaking
my flesh creeps expr. tüylerim ürperiyor
it makes my flesh creep expr. tüylerimi ürpertiyor
Textile
flesh-out s. (saya derisi) tanecikli tarafı kullanılan
Dyeing
flesh color i. beyaz ten rengi
flesh color i. pembenin sarımsı bir tonu
flesh tint i. ten rengi
flesh tint i. insan vücudunu boyarken kullanılan bir renk türü
flesh-colored s. et renginde olan
flesh-colored s. parlak kırmızı
flesh-colored s. pembemsi
flesh-colored s. pembeye çalan
flesh-coloured s. beyaz ten renginde olan
Medical
small flesh-colored papules i. küçük deri renginde papüller
proud flesh i. yaranın çevresinde oluşan şiş
flesh wound i. yumuşak doku yaralanması
flesh wound i. cilt yaralanması
flesh-eating disease i. et yiyen bakteri hastalığı
Parasitology
flesh fly i. et sineği
flesh worm i. et sineği larvası
Gastronomy
flesh broth i. et suyu
Marine Biology
fish and flesh organization i. et ve balık kurumu
Zoology
flesh-eating s. etobur
Agriculture
fruit flesh i. meyve eti
Religious
sin of flesh i. tensel günah
walk after the flesh f. günah içinde yaşamak
walk in the flesh f. hayatın doğal akışını yaşamak
walk after the flesh f. dünyevi zevklere dalmak
Painting
flesh colour i. etrengi
Slang
flesh-presser i. bir pozisyona aday olan ve insanlarla bire bir görüşüp, tanışıp, onları dinleyen politikacı
flesh-presser i. oy toplamak için insanları ziyaret eden politikacı
flesh-presser i. politikacı
go the way of all flesh f. cartayı çekmek
press flesh f. el sıkışmak
press the flesh f. el sıkışmak
go the way of all flesh f. gebermek
go the way of all flesh f. mortu çekmek
go the way of all flesh f. nalları dikmek
press flesh f. tokalaşmak
press the flesh f. tokalaşmak
exchange flesh f. seks yapmak
exchange flesh f. cinsel ilişki yaşamak
exchange flesh f. birbirine sahip olmak
Star Wars
flesh mongers city i. et tacirleri şehri
flesh mongers lair i. et tacirleri ini
flesh peeler i. deri sökücü
flesh raider i. et akıncısı
flesh raider command base i. et yağmacısı komuta üssü