edip - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

edip



"edip" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 7 sonuç

Türkçe İngilizce
General
edip literary man i.
edip man of letters i.
edip scholar i.
edip litterateur i.
edip penman i.
edip lettered s.
Idioms
edip a man (or woman) of letters i.

"edip" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 348 sonuç

Türkçe İngilizce
General
önceden tahmin edip ona göre davranma anticipation i.
kişinin bedenini veya bir eşyayı bulunduğu mekanda yok edip bir anda başka bir mekanda ortaya çıkarması teleportation i.
geleneksel kelt müziğini modernize edip sergileyen beş kadından oluşan müzik grubu celtic woman i.
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip ve döndüğü bir sistem park-and-ride i.
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip ve döndüğü bir sistem incentive parking i.
yapılmaması gerektiğine inandığın ancak yapmaya devam edip içten içe pişmanlık duyduğun zevkler guilty pleasure i.
brezilya yerlileri tarafından ibadet amacıyla dans edip, şarkılar söylenerek yapılan tören candomble i.
tenezzül edip yapma vouchsafement i.
şikayet edip duran kimse whinger i.
kendinden geçerek dans edip dönen derviş whirler i.
(sac levhada) pürüzsüz kenar elde edip mukavemeti veya sertliği artırmak için kendi üzerine katlanmış bordür hem i.
fiilin bir gerçekliği ifade edip etmediğini ayırt etmeye yarayan biçimsel fark mood i.
fiilin bir gerçekliği ifade edip etmediğini ayırt etmeye yarayan bir dizi çekim formlarına verilen ad mood i.
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu claims farmer i.
amerikan yerlilerinin dans edip şarkı söyledikleri tören dance i.
ürünü iade edip geri ödemesini alma niyetiyle satın alan kimse deshopper i.
ürünü iade edip geri ödemesini alma niyetiyle satın alan kimse shopgrifter i.
yardım edip etkili olabilecek kimseler connections i.
bahis sonuçlarını doğaüstü yollarla öğrendiğini iddia edip bunları bahisçilere satan kimse dreamer i.
siyasi veya dini meselelerde toplumun sergilediği en iyileri muhafaza edip köklü değişikliklere karşı çıkma yönelimi conservativism i.
insan kalabalıklarını kontrol edip yönlendirme crowd control i.
birini sorunlarına dair ikaz edip durumla yüzleştirmek için yapılan sürpriz toplantı intervention i.
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip döndüğü bir ulaşım sistemi park and ride i.
bürokratik işlemleri bahane edip işten kaytaran kimse sea lawyer i.
faça edip durmak heave to f.
sarhoş edip gemiye zorla tayfa olarak almak shanghai f.
biçilmiş otları altüst edip kurutmak için yaymak ted f.
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak face the issue f.
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak be good enough to f.
tenezzül edip yapmak vouchsafe f.
istila edip yağmalamak overrun f.
ateş edip düşürmek shoot down f.
zahmet edip bir şey yapmak take the trouble to do something f.
altüst edip aramak rummage f.
tamir edip yenilemek recondition f.
uçağa ateş edip düşürmek shoot down f.
kürekleri fora edip teknenin içine koymak ship f.
kabul edip karşılığını ödemek (bono/çek) honor f.
kabahatini itiraf edip af dilemek eat humble pie f.
birine ateş edip öldürmek shoot someone down f.
önceden tahmin edip ona göre davranmak anticipate f.
rastgele ateş edip öldürmek pot f.
asıl yapılması gereken şeyi ihmal edip başka şeylerle uğraşmak side-track f.
-in izlerini takip edip yakalamak track down f.
itiraz edip yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmak contest f.
cesaret edip girişmek venture f.
(bir anlaşmayı) resmi olarak karşı tarafa teslim edip yasallaştırmak deliver underhand and seal f.
teşvik edip bulaştırmak inveigle f.
şikayet edip durmak backbite f.
kabul edip karşılığını ödemek (bono/çek) honour f.
kabahatini itiraf edip/kabul edip af dilemek acknowledge wrongdoing and ask for forgiveness f.
dikkatsizlik edip hata yapmak nod f.
allem edip kallem edip kandırmak enveigle f.
allem edip kallem edip kandırmak inveigle f.
(aborjin kültüründe) bir kimseyi hasta edip öldürmek amacıyla ritüel yapmak bone [obsolete] [australia] f.
(arazi yasası uyarınca) arazi üzerinde hak iddia edip oraya yerleşmek homestead f.
(saldırı kuvvetini) organize edip donatmak mount f.
basılan malzemeyi kontrol edip düzeltmek line up f.
kavga edip ayrılmak bust up f.
homurdanarak itiraz edip eleştirmek gripe f.
ateş edip düşürmek gun down f.
birçok konfigürasyon seçeneği olan karmaşık makineyi konfigüre edip ayarlamak dial in f.
(geminin) rotasını takip edip dümenciyi yönlendirmek cond f.
(geminin) rotasını takip edip dümenciyi yönlendirmek cund f.
sarhoşken telefon edip saçmalamak drunk-dial f.
(sürüdeki) hasta hayvanları tespit edip ıskartaya ayırmak cull f.
alt üst edip kurcalamak powter f.
dertop edip yollamak pack f.
ileri geri hareket edip durmak dartle f.
önceden tahmin edip ona göre davranmak forehold f.
alt üst edip aramak romage [scotland] f.
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak proselytise f.
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak proselytize f.
doğu ortodoks kilisesi'ne ibadet edip ayinlerini uygulayan (doğu katolik kilisesi) byzantine s.
yeni giriş veya çıkış aygıtının eklendiğini tespit edip ona göre uygun kontrol yazılımını otomatik etkinleştirebilen plug and play s.
ne yapıp edip someway zf.
ne yapıp edip somehow zf.
ne yapıp edip habnab [dialect] zf.
ne yapıp edip hab or nab [dialect] zf.
hareket edip durarak by fits zf.
devam edip etmeyeceğini bilmeksizin only from day to day zf.
ne yapıp edip somewise zf.
Phrasals
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek cast off f.
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak extol (someone or something) as (something) f.
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak extol someone or something as something f.
(bir yeri) terk edip hızla (başka bir yere) gitmek charge off f.
takip edip yakalamak chase down f.
bir yerden başka bir yere göç edip durmak migrate between f.
pazarlık edip fiyatı düşürmek bargain down f.
şikayet edip durmak grouse about f.
pazarlık edip fiyatı düşürmek beat down f.
şikayet edip durmak niggle about f.
dırdır edip bezdirmek grind someone down f.
hasat edip depolamak garner in f.
hasat edip depolamak garner up f.
hasat edip depolamak/stoklamak garner something in f.
hasat edip ambara koymak garner something in f.
hasat edip depolamak/stoklamak garner something up f.
hasat edip ambara koymak garner something up f.
(bir şey yüzünden) terk edip gitmek run at (someone or something) f.
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek bang something in f.
bir şeyi kabul edip benimseyip hevesle devam ettirmek run with f.
bir şeyi kabul edip/onaylayıp yoluna onunla devam etmek run with f.
allem edip kallem edip (birini bir yere/bir durumun içine) sokmak wangle (one) into (some place or some situation) f.
ne yapıp edip edip (birini bir yere/bir durumun içine) sokmayı başarmak wangle (one) into (some place or some situation) f.
allem edip kallem edip (bir yere/bir durumun içine) girmek wangle (one's) way into (some place or some situation) f.
ne yapıp edip (bir yere/bir durumun içine) girmeyi başarmak wangle (one's) way into (some place or some situation) f.
işaret edip kenara çekmek wave aside f.
eliyle işaret edip geçersiz kılmak (spor) wave off f.
(bir şeyi) allem edip kallem edip başarmak wriggle into (something) f.
iki büklüm edip (bir şey) haline sokmak twist into (something) f.
cesaret edip (bir yere) girmek venture into (some place) f.
cesaret edip temkinli bir şekilde (bir yere) dalmak venture into (some place) f.
cesaret edip girmek venture into f.
bir şeyi (yasa, teklif, öneri) ne yapıp edip bir kuruldan geçirmek work something through (something) f.
takip edip yakalamak hound down f.
birini/bir hayvanı takip edip yakalamak hound someone or an animal down f.
pazarlık edip (bir şeyin) fiyatını düşürmek bargain (something) down f.
bir şey hakkında kavga edip sonuca vardırmak battle something out f.
birini/bir şeyi takip edip yakalamak chase someone or something down f.
(birini) kontrol edip durmak check up on (someone) f.
bir şeyi bir şey olarak kabul edip görmezden gelmek dismiss something as something f.
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak extol as f.
birinden/bir şeyden şikayet edip durmak fuss about someone or something f.
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak gripe about (someone or something) f.
(birinden/bir şeyden birine/bir şeye) şikayet edip durmak gripe about (someone or something) to (someone or something) f.
(birine) şikayet edip durmak gripe at (someone) f.
(birine/bir şeye) şikayet edip durmak gripe to (someone or something) f.
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak gripe to (someone or something) about (someone or something) f.
(biri/bir şey) hakkında şikayet edip durmak grouse about (someone or something) f.
(birine) şikayet edip durmak grouse at (someone) f.
(biri/bir şey) hakkında şikayet edip durmak grumble about (someone or something) f.
-'e şikayet edip durmak grumble at f.
birinden/bir şeyden şikayet edip durmak harp on someone or something f.
(birine birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak harp on (one) (about something) f.
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak harp on about (someone or something) f.
(bir şeyi) kabul edip onunla yaşamaya devam etmek live with (something) f.
(bir yerden/bir şeyden bir yere/bir şeye) göç edip durmak migrate between (some place or something) and (some place or something else) f.
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak niggle about (someone or something) f.
(bir yeri/bir şeyleri) altüst edip aramak rat through (something) f.
hareketli bir şarkıya/rock and roll müziğine eşlik edip dans etmek rock along f.
(biriyle/bir şeyle) alay edip başından savmak/göz ardı etmek scoff at (someone or something) f.
(birini/bir şeyi) dava edip (bir şeyini) almak sue (someone or something) out of (something) f.
(birini/bir şeyi) dava edip (bir ceza) ödetmek sue (someone or something) out of (something) f.
(birini) ziyaret edip saygılarını sunmak wait on (someone) f.
(birini/bir şeyi) alt edip (bir şeyi) kazanmak win (something) away from (someone or something) f.
alt edip (bir şeyi) kazanmak win away f.
gayret edip (bir şeyi bir şeyden) gidermek work (something) out of (something else) f.
Phrases
(bir şeye/yere) allem edip kallem edip girmeyi becermek worm into (something or some place) f.
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi I should have stayed in bed expr.
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş I should have stayed in bed expr.
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi I should have stood in bed expr.
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş I should have stood in bed expr.
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi should have stood in bed expr.
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş should have stood in bed expr.
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi I shoulda stayed in bed expr.
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş I shoulda stayed in bed expr.
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi I shoulda stood in bed expr.
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş I shoulda stood in bed expr.
Colloquial
iş arkadaşını sarhoş edip konuşturma biçimindeki bir tür sorgu taktiği beerboarding i.
çıplak kadınların dans edip şarkı söylediği ettiği gösteri girlie show i.
istenmeyen alım tekliflerini tespit edip önlemede şirketlere yardımcı olan işletme danışmanı shark watcher i.
şikayet edip durmak rag on f.
gevezelik edip durmak yap, yap, yapping all day f.
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek bang in (sick) f.
inkar edip etmeyeceğini görmek için birine suç atmak put it to someone f.
(birini) tebrik edip mutluluk dilemek wish (one) joy f.
ateş edip vurmak blast f.
yok edip başkasına geçmek offload f.
ateş edip yere düşürmek/indirmek gun down f.
tadil edip gücünü/performansını artırmak supe up f.
terk edip gitmiş out (of something) s.
Idioms
katılımcıların günahlarından tövbe edip isa mesih'i kurtarıcı olarak kabul ettikleri toplantı come-to-jesus meeting i.
sürekli şikayet edip hiçbir şey yapmama the tune the old cow died of i.
tartışıp/kavga edip küsme a falling out i.
patavatsızlık edip herkesin tadını kaçıran kimse a ghost at the feast i.
patavatsızlık edip herkesin tadını kaçıran kimse a spectre at the feast i.
(düşmanın) gücünün büyük kısmını yok edip etkisiz bırakmak break the back f.
bir parlamento üyesinin kendi partisinden istifa edip başka partiye geçmesi cross the aisle f.
allem edip kallem etmek by hook or by crook f.
büyük sorunları göz ardı edip ufak tefeklerle uğraşmak strain at gnats and swallow camels f.
cesaret edip düşüncülerini söylemek stick one's head above the parapet f.
cesaret edip bir işe başlamak venture forth f.
cesaret edip düşüncülerini söylemek put one's head above the parapet f.
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek call in sick f.
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek report in sick f.
kendi edip kendi bulmak stew in one's own juice f.
şikayet edip durmak keep harping on something f.
şikayet edip durmak fuss about f.
şikayet edip durmak fuss at someone f.
şikayet edip durmak fuss around f.
ne yapıp edip yapmak work (one's) ticket f.
allem edip kallem edip yapmak work (one's) ticket f.
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak keep harping on about (someone or something) f.
eski istatistiklere/deneyimlere bakarak hareket edip başarılı olma şansını yükseltmeye çalışmak play the percentages f.
(birine) acıyıp/merhamet edip onu öldürmek put (one) out of (one's) misery f.
bir o yana bir bu yana hareket edip durmak sway to and fro f.
bir şeyi kazanıp/elde edip dönmek bring home the bacon f.
teşekkür edip şarap hediye etmek give fiddler's pay [obsolete] f.
şikayet edip durmak keep harping on f.
(bir şeyden) şikayet edip durmak keep harping on (something) f.
(biriyle) alay edip sahneden indirmek laugh (one) off the stage f.
cesaret edip düşüncülerini söylemek put your head above the parapet f.
cesaret edip düşüncülerini söylemek stick your head above the parapet [uk] f.
terk edip gitmek shake the dust off your feet f.
kendi edip kendi bulmak stew in your own juice f.
zahmet edip (bir şey yapmak) take the trouble of (doing something) f.
allem edip kallem edip by hook or by crook expr.
bunu kabul edip çeneni kapasan iyi olur put that in your pipe and smoke it expr.
bunu kabul edip çeneni kapasan iyi olur stick that in your pipe and smoke it expr.
ne yapıp edip at all costs expr.
ne yapıp edip by hook or by crook expr.
ne yapıp edip catch-as-catch-can expr.
ne yapıp edip by fair means or foul expr.
allem edip kallem edip by hook or crook expr.
ne yapıp edip by hook or crook expr.
Speaking
bana yardım edip edemeyeceğinizi bilmiyorum I wonder if you can help me expr.
beni terk edip gittiğin gün the day you dumped me expr.
beni terk edip gittiğin gün the day you left me expr.
neyse ki ileri görüşlülük edip luckily I saw this coming expr.
onların yardım edip edemediğini gör see if they can help expr.
onların yardım edip edemeyeceğini gör see if they can help expr.
Trade/Economic
belirlenmiş senaryolar ile mağazaları müşteriymiş gibi ziyaret edip genel anlamda sergilenen tutumu raporlayan kişi secret shopper i.
belirlenmiş senaryolar ile mağazaları müşteriymiş gibi ziyaret edip genel anlamda sergilenen tutumu raporlayan kişi mystery shopper i.
hisselerin yükseleceğini önceden tahmin edip hisse satın alan kişi bull i.
hisselerin düşeceğini önceden tahmin edip hisseleri elinden çıkaran kişi bear i.
ürün ambalajını iade edip ürünü satın aldığını gösteren müşteriye verilen ikramiye box top offer i.
olayları tahmin edip hareket eden proactive s.
Law
cinayeti tespit edip cinayet zanlısını tespit etmemiş olan karar an open verdict i.
mahkemede (kral, kraliçe veya devletin safında) suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade verme approvement i.
mahkemede suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade veren kimse approver i.
(savunmada) bir taraf kabul edip diğeri reddettiği için karara sunulan madde issue i.
başka birinin kabul edip ödemesi gereken belge presentment i.
Politics
yetkili makam önünde seçmenlik için yemin edip sicil imzalamak registration i.
romanya ve bulgaristan'dan göç edip yoğunlukla batı anadolu'da yerleşmiş türk kökenli halk manavs i.
Institutes
(kanada'da) tıbbi amaçlarla kullanılması için güvenilir bir ortamda saf kenevir temin edip kar amacı gütmeyen kuruluş compassion club [canada] i.
Industry
sektör çalışanlarının belirli bir standardı uygulamayı kabul edip üretimlerini buna göre şekillendirerek farklı standarda geçmeyi çok maliyetli hale getirmesi lock-in i.
yeni kesilmiş kağıtları kontrol edip kusurlu olanları eleyen işçi overlooker i.
düzenekle hareket edip işlenmemiş demiri cürufundan ayıran ağır çekiç shingling hammer i.
Insurance
tamir edip yenileme reconditioning i.
Tourism
bir turistin ziyaret edip görmek istediği yer attraction i.
Media
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek copyread f.
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek copyedit f.
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek subedit f.
Advertising
ürün veya markanın daha iyi performans gösterip daha ilgi çekici olması için şirketin (tüketiciden elde edip) kullandığı bilgi insight i.
Technical
uçağın kalkışı için takozların alındığı andan inişte park edip takoz konduğu ana kadar geçen zaman block time i.
rüzgarın etkisiyle hareket edip çalacak kadar hafif çan windbell i.
rüzgarın etkisiyle hareket edip çalacak kadar hafif çan wind-bell i.
optik sistemlerin deniz tabanındaki mayın veya mayın benzeri objeleri tespit edip sınıflandırmada kullanılması optical minehunting i.
Computer
veriyi kayıt edip okutabilen, giriş kontrol sistemlerinde kullanılan manyetik kart mag card i.
bilgisayar virüslerini tespit edip durdurmak için tasarlanmış yazılım programı vaccine i.
fps oyunlarında oyuncunun silahını düşmana doğrultmasına gerek kalmadan ateş edip isabet ettirmesini sağlayan hile aimbot i.
arama motoru için web sayfalarını indekslemek amacıyla sitelerdeki bağlantıları takip edip kataloglayan bir bilgisayar programı spider i.
(web sitelerini) bu sitelerin bağlantılarını arama motoru için indekslemek amacıyla takip edip kataloglayarak dijital olarak taramak spider f.
Electric
elektrik güç iletimi kulelerini inşa edip bakımını yapan elektrikçi towerman i.
elektronu izole edip sahip olduğu enerjiyi ölçümlemiş amerikalı izikçi millikan i.
Textile
kilimlerin son halini kontrol edip düzeltme yapan kimse burler i.
Railway
tren hareketlerini kontrol edip yöneten demiryollarında hareket kulesinde çalışan işçi towerman i.
Marine
torpido hücumbotunu takip edip yok eden torpido muhribi torpedo catcher i.
faca edip yatma lying to i.
gemiyi boca alabanda edip kıçını rüzgara karşı getirme wear i.
gemide dümeni idare edip tayfadan sorumlu olan kimse cockswain i.
devlete ait bir gemiyi teçhiz edip sefere hazırlamak put a vessel into commission f.
(geminin) faça edip beklemesine neden olmak bring to f.
boca alabanda edip dönmek wear f.
faça edip beklemek lie to f.
gemiyi faça edip durmak lay to f.
gemiyi boca alabanda edip kıçını rüzgara karşı getirmek wear f.
orsa alabanda edip dönmek stay f.
demonte edip saklamak rig down f.
Medical
tümör hücrelerini enfekte edip öldürmek için genetiği değiştirilmiş virüslerin kullanılması virotherapy i.
siyasi bir kuruma başvuran adayları muayene edip ruhsatlandıran doktor medical examiner i.
sindirim ve emilimi alt üst edip zafiyete yol açan tabific s.
kesilmiş bir uzvun bedende kalan bölümünde meydana gelen elektriksel değişimleri tespit edip hareketlere dönüştüren yapay el, kol veya bacağa ilişkin myoelectrical s.
beyindeki elektriksel faaliyetler sonucu oluşan manyetik alanı tespit edip kaydetmeye yarayan bir tanısal görüntüleme tekniği meg (magnetoencephalography) kısalt.
Anatomy
vertebral toplardamara eşlik edip yedinci bel omurunun forameninden geçerek brakiyosefalik toplardamara boşalan bir toplardamar vena vertebralis accessoria i.
Psychology
birşeyi çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgınlık içindeki kişi nympholept i.
çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgın ruh hali nympholepsy i.
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi movement therapy i.
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi dance therapy i.
danışmanın yorum ve yönlendirmeden kaçınarak danışanı sorunlarını ifade edip yeniden yapılandırmaya teşvik ettiği (terapi) nondirective s.
birşeyi çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgınlık içinde nympholeptic s.
Parasitology
parazit bitkilerin konak bitkiye nüfuz edip yiyecek elde etmeye yarayan kök benzeri uzantıları huastorium i.
Geometry
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) opposite s.
Statistics
tarihsel bir olayı doğru tahmin edip edemeyeceğini gözlemleyerek (matematiksel modeli) test etmek hindcast f.
Physics
serbest radikaller elde edip inceleme tekniği flash photolysis i.
Chemistry
(maddeyi) absorbe edip tutmak occlude f.
Biology
bir maddenin bir organizma üstündeki etkilerini test edip sonuçları standartlarla karşılaştırarak biyolojik aktivitesini belirleme bio-assay i.
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücreli sarcodine i.
hücre reseptörünü aktive edip belirli bir yanıt oluşturan fiziksel oluşum signal i.
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücrelileri içeren sarcodina şubesine ait sarcodinian s.
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücrelileri içeren sarcodina şubesi ile ilişkili sarcodinian s.
Astronomy
gök cisminin yörüngesini takip edip ışığını teleskopa yansıtmak için kullanılan aynalı bir optik cihaz coelostat i.
Botanic
polen tüpünün kalaza içinden embriyo kesesine nüfuz edip döllenmesiyle ilgili chalazogamic s.
Fishery
akıntı hızını kontrol edip yukarı çıkan balıklar için bir dinlenme havuzu sağlayan enine tahta riffle i.
Social Sciences
uzakta ikamet edip toplumla bir araya gelmek üzere davet edilmiş kimse corresponding member of a society i.
yüzleştiği zorluklara rağmen inanılmaz başarılar elde edip diğerlerine ilham kaynağı olan engelli kimse supercrip i.
Linguistics
dolaylı veya doğrudan atıfta bulunulan kişi veya şeye işaret edip bulunduğu tür veya sınıftakilerden ayrıştıran (sözcük veya morfem) demonstrative s.
History
dine aykırı hareket edip pişmanlık duymayanların ceza esnasında giydikleri siyah elbise sanbenito i.
hükümdar sofralarına nezaret edip yemekleri kontrol eden saray görevlisi food taster i.
Religious
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme anthropolatry i.
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme worship of man i.
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresi ebionism i.
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresine mensup kimse ebionite i.
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresi ebionitism i.
latin ayinlerini terk edip ekümenizmi kabul eden ve başka reformlar yapan konsil vatican ii i.
latin ayinlerini terk edip ekümenizmi kabul eden ve başka reformlar yapan konsil second vatican council i.
musa hukukunun bazı koşullarını muhafaza edip kalanını modern şartlara uyduran yahudi conservative jew i.
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse semi-pelagian i.
doğu ortodoks kilisesi'ne ibadet edip ayinlerini uygulayan (doğu katolik kilisesi) byzantian s.
Military
donanma bayrağı altında hareket edip donanma disiplinine tabi olan gönüllülerin oluşturduğu bir donanma volunteer navy i.
bir yeri işgal edip elde tutma lodgement i.
bir yeri işgal edip elde tutma lodgment i.
konvoya eşlik edip onun korunmasından sorumlu askeri gemi veya uçak convoy escort i.
ordunun ilerlediği sıradan bağımsız hareket edip kanatlarda devriye gezen müfrezeler flank patrol i.
Sport
at yarışlarında tavsiye veren, sonuçları tahmin edip bahis oynatan kimse racetrack tout i.
(bisiklet yarışında) yarışmacıları arkadan takip edip yarışı bırakanları toplayan ve ekipman taşıyan araç sag wagon i.
(av köpeği) kuşu fark edip göstermek pin f.
(bilardo topu) başka bir topa veya bir banda temas edip durmak freeze f.
(körling taşı) başka bir taşa temas edip durmak freeze f.
(defanstaki futbol takımının top tutucusuna, pas veren oyuncuna veya golcüsüne) hücum edip şaşırtmak smear f.
Music
solo sese veya ana melodiye eşlik edip genellikle tek bir enstrümanla çalınan yarı bağımsız melodi parçası obbligato i.
Photography
morötesi ışığı absorbe edip bulanıklığı ve fazla maviliği azaltan pembemsi bir filtre skylight filter i.
Mythology
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi modred i.
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi mordred i.
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi mordred i.
(yunan mitolojisinde) gökyüzü ve yerin olimpos tanrılarına isyan edip savaşta yenilen iri ve güçlü çocukları giant i.
(yunan mitolojisinde) tanrıça kibele'ye dans edip şarkı söyleyerek eşlik eden hizmetçi corybant i.
Archaic
açgözlü bir şekilde elde edip sıkı sıkı tutmak gripe f.
Slang
kişinin kimlik numarasını gizlice not edip kartını çalarak para çekme biçimindeki dolandırıcılık card surfing i.
(bir şey ya da bir kimse hakkında) dırdır edip durmak pitch a bitch i.
barack obama'nın abd doğumlu olmadığını iddia edip abd başkanı olamayacağına inanan kişi birther i.
tamire getirilen bir arabayı duvar kenarına park edip tamir etmeme wall job i.
insanları takip edip soyan suçlu jugger i.
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki tongue loosener i.
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki tongue oil i.
bilgi sızıntılarını tespit edip önlemek için tutulmuş casus plumber i.
(bir şey ya da bir kimse hakkında) dırdır edip durmak pitch a bitch (about someone or something) f.
küfür edip durmak run your mouth f.
şikayet edip durmak bitch f.
(uyuşturucu) bir an mutlu edip hemen sonra mutsuz etmek bring down f.
(polis memurunun) görevdeyken devriye arabasını park edip içinde uyumak coop f.
şikayet edip durma don't be a little bitch about it expr.
British Slang
birini rahatsız edip durmak badger f.
şikayet edip durmak cry on about something f.
şikayet edip durmak whinge f.
şikayet edip durmak gurn (scottish) f.
şikayet edip durmak girn f.