|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranma |
anticipation i.
|
|
2 |
Genel |
kişinin bedenini veya bir eşyayı bulunduğu mekanda yok edip bir anda başka bir mekanda ortaya çıkarması |
teleportation i.
|
|
3 |
Genel |
geleneksel kelt müziğini modernize edip sergileyen beş kadından oluşan müzik grubu |
celtic woman i.
|
|
4 |
Genel |
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip ve döndüğü bir sistem |
park-and-ride i.
|
|
5 |
Genel |
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip ve döndüğü bir sistem |
incentive parking i.
|
|
6 |
Genel |
yapılmaması gerektiğine inandığın ancak yapmaya devam edip içten içe pişmanlık duyduğun zevkler |
guilty pleasure i.
|
|
7 |
Genel |
brezilya yerlileri tarafından ibadet amacıyla dans edip, şarkılar söylenerek yapılan tören |
candomble i.
|
|
8 |
Genel |
tenezzül edip yapma |
vouchsafement i.
|
|
9 |
Genel |
şikayet edip duran kimse |
whinger i.
|
|
10 |
Genel |
kendinden geçerek dans edip dönen derviş |
whirler i.
|
|
11 |
Genel |
(sac levhada) pürüzsüz kenar elde edip mukavemeti veya sertliği artırmak için kendi üzerine katlanmış bordür |
hem i.
|
|
12 |
Genel |
fiilin bir gerçekliği ifade edip etmediğini ayırt etmeye yarayan biçimsel fark |
mood i.
|
|
13 |
Genel |
fiilin bir gerçekliği ifade edip etmediğini ayırt etmeye yarayan bir dizi çekim formlarına verilen ad |
mood i.
|
|
|
14 |
Genel |
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu |
claims farmer i.
|
|
15 |
Genel |
amerikan yerlilerinin dans edip şarkı söyledikleri tören |
dance i.
|
|
16 |
Genel |
ürünü iade edip geri ödemesini alma niyetiyle satın alan kimse |
deshopper i.
|
|
17 |
Genel |
ürünü iade edip geri ödemesini alma niyetiyle satın alan kimse |
shopgrifter i.
|
|
18 |
Genel |
yardım edip etkili olabilecek kimseler |
connections i.
|
|
19 |
Genel |
bahis sonuçlarını doğaüstü yollarla öğrendiğini iddia edip bunları bahisçilere satan kimse |
dreamer i.
|
|
20 |
Genel |
siyasi veya dini meselelerde toplumun sergilediği en iyileri muhafaza edip köklü değişikliklere karşı çıkma yönelimi |
conservativism i.
|
|
21 |
Genel |
insan kalabalıklarını kontrol edip yönlendirme |
crowd control i.
|
|
22 |
Genel |
birini sorunlarına dair ikaz edip durumla yüzleştirmek için yapılan sürpriz toplantı |
intervention i.
|
|
23 |
Genel |
sürücülerin araçlarını park edip şehir merkezine otobüslerle gidip döndüğü bir ulaşım sistemi |
park and ride i.
|
|
24 |
Genel |
bürokratik işlemleri bahane edip işten kaytaran kimse |
sea lawyer i.
|
|
25 |
Genel |
faça edip durmak |
heave to f.
|
|
26 |
Genel |
sarhoş edip gemiye zorla tayfa olarak almak |
shanghai f.
|
|
27 |
Genel |
biçilmiş otları altüst edip kurutmak için yaymak |
ted f.
|
|
28 |
Genel |
bir durumu olduğu gibi kabul edip ona göre davranmak |
face the issue f.
|
|
29 |
Genel |
bir iyilik edip de bir yardımda bulunmak |
be good enough to f.
|
|
30 |
Genel |
tenezzül edip yapmak |
vouchsafe f.
|
|
31 |
Genel |
istila edip yağmalamak |
overrun f.
|
|
32 |
Genel |
ateş edip düşürmek |
shoot down f.
|
|
33 |
Genel |
zahmet edip bir şey yapmak |
take the trouble to do something f.
|
|
|
34 |
Genel |
altüst edip aramak |
rummage f.
|
|
35 |
Genel |
tamir edip yenilemek |
recondition f.
|
|
36 |
Genel |
uçağa ateş edip düşürmek |
shoot down f.
|
|
37 |
Genel |
kürekleri fora edip teknenin içine koymak |
ship f.
|
|
38 |
Genel |
kabul edip karşılığını ödemek (bono/çek) |
honor f.
|
|
39 |
Genel |
kabahatini itiraf edip af dilemek |
eat humble pie f.
|
|
40 |
Genel |
birine ateş edip öldürmek |
shoot someone down f.
|
|
41 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranmak |
anticipate f.
|
|
42 |
Genel |
rastgele ateş edip öldürmek |
pot f.
|
|
43 |
Genel |
asıl yapılması gereken şeyi ihmal edip başka şeylerle uğraşmak |
side-track f.
|
|
44 |
Genel |
-in izlerini takip edip yakalamak |
track down f.
|
|
45 |
Genel |
itiraz edip yanlış olduğunu ispatlamaya çalışmak |
contest f.
|
|
46 |
Genel |
cesaret edip girişmek |
venture f.
|
|
47 |
Genel |
(bir anlaşmayı) resmi olarak karşı tarafa teslim edip yasallaştırmak |
deliver underhand and seal f.
|
|
48 |
Genel |
teşvik edip bulaştırmak |
inveigle f.
|
|
49 |
Genel |
şikayet edip durmak |
backbite f.
|
|
50 |
Genel |
kabul edip karşılığını ödemek (bono/çek) |
honour f.
|
|
51 |
Genel |
kabahatini itiraf edip/kabul edip af dilemek |
acknowledge wrongdoing and ask for forgiveness f.
|
|
52 |
Genel |
dikkatsizlik edip hata yapmak |
nod f.
|
|
53 |
Genel |
allem edip kallem edip kandırmak |
enveigle f.
|
|
54 |
Genel |
allem edip kallem edip kandırmak |
inveigle f.
|
|
55 |
Genel |
(aborjin kültüründe) bir kimseyi hasta edip öldürmek amacıyla ritüel yapmak |
bone [obsolete] [australia] f.
|
|
56 |
Genel |
(arazi yasası uyarınca) arazi üzerinde hak iddia edip oraya yerleşmek |
homestead f.
|
|
57 |
Genel |
(saldırı kuvvetini) organize edip donatmak |
mount f.
|
|
58 |
Genel |
basılan malzemeyi kontrol edip düzeltmek |
line up f.
|
|
59 |
Genel |
kavga edip ayrılmak |
bust up f.
|
|
60 |
Genel |
homurdanarak itiraz edip eleştirmek |
gripe f.
|
|
61 |
Genel |
ateş edip düşürmek |
gun down f.
|
|
62 |
Genel |
birçok konfigürasyon seçeneği olan karmaşık makineyi konfigüre edip ayarlamak |
dial in f.
|
|
63 |
Genel |
(geminin) rotasını takip edip dümenciyi yönlendirmek |
cond f.
|
|
64 |
Genel |
(geminin) rotasını takip edip dümenciyi yönlendirmek |
cund f.
|
|
65 |
Genel |
sarhoşken telefon edip saçmalamak |
drunk-dial f.
|
|
66 |
Genel |
(sürüdeki) hasta hayvanları tespit edip ıskartaya ayırmak |
cull f.
|
|
67 |
Genel |
alt üst edip kurcalamak |
powter f.
|
|
68 |
Genel |
dertop edip yollamak |
pack f.
|
|
69 |
Genel |
ileri geri hareket edip durmak |
dartle f.
|
|
70 |
Genel |
önceden tahmin edip ona göre davranmak |
forehold f.
|
|
71 |
Genel |
alt üst edip aramak |
romage [scotland] f.
|
|
72 |
Genel |
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak |
proselytise f.
|
|
73 |
Genel |
ikna edip cemaate sokmaya çalışmak |
proselytize f.
|
|
|
74 |
Genel |
doğu ortodoks kilisesi'ne ibadet edip ayinlerini uygulayan (doğu katolik kilisesi) |
byzantine s.
|
|
75 |
Genel |
yeni giriş veya çıkış aygıtının eklendiğini tespit edip ona göre uygun kontrol yazılımını otomatik etkinleştirebilen |
plug and play s.
|
|
76 |
Genel |
ne yapıp edip |
someway zf.
|
|
77 |
Genel |
ne yapıp edip |
somehow zf.
|
|
78 |
Genel |
ne yapıp edip |
habnab [dialect] zf.
|
|
79 |
Genel |
ne yapıp edip |
hab or nab [dialect] zf.
|
|
80 |
Genel |
hareket edip durarak |
by fits zf.
|
|
81 |
Genel |
devam edip etmeyeceğini bilmeksizin |
only from day to day zf.
|
|
82 |
Genel |
ne yapıp edip |
somewise zf.
|
|
Phrasals |
|
83 |
Öbek Fiiller |
(iskoç geleneksel dansında) iki partner set çizgisinin arkasında ayrı ayrı dans edip daha orijinal pozisyona geri dönmek |
cast off f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak |
extol (someone or something) as (something) f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak |
extol someone or something as something f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
(bir yeri) terk edip hızla (başka bir yere) gitmek |
charge off f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
takip edip yakalamak |
chase down f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
bir yerden başka bir yere göç edip durmak |
migrate between f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
pazarlık edip fiyatı düşürmek |
bargain down f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
şikayet edip durmak |
grouse about f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
pazarlık edip fiyatı düşürmek |
beat down f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
şikayet edip durmak |
niggle about f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
dırdır edip bezdirmek |
grind someone down f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
hasat edip depolamak |
garner in f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
hasat edip depolamak |
garner up f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
hasat edip depolamak/stoklamak |
garner something in f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
hasat edip ambara koymak |
garner something in f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
hasat edip depolamak/stoklamak |
garner something up f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
hasat edip ambara koymak |
garner something up f.
|
|
100 |
Öbek Fiiller |
(bir şey yüzünden) terk edip gitmek |
run at (someone or something) f.
|
|
101 |
Öbek Fiiller |
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek |
bang something in f.
|
|
102 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi kabul edip benimseyip hevesle devam ettirmek |
run with f.
|
|
103 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi kabul edip/onaylayıp yoluna onunla devam etmek |
run with f.
|
|
104 |
Öbek Fiiller |
allem edip kallem edip (birini bir yere/bir durumun içine) sokmak |
wangle (one) into (some place or some situation) f.
|
|
105 |
Öbek Fiiller |
ne yapıp edip edip (birini bir yere/bir durumun içine) sokmayı başarmak |
wangle (one) into (some place or some situation) f.
|
|
106 |
Öbek Fiiller |
allem edip kallem edip (bir yere/bir durumun içine) girmek |
wangle (one's) way into (some place or some situation) f.
|
|
107 |
Öbek Fiiller |
ne yapıp edip (bir yere/bir durumun içine) girmeyi başarmak |
wangle (one's) way into (some place or some situation) f.
|
|
108 |
Öbek Fiiller |
işaret edip kenara çekmek |
wave aside f.
|
|
109 |
Öbek Fiiller |
eliyle işaret edip geçersiz kılmak (spor) |
wave off f.
|
|
110 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) allem edip kallem edip başarmak |
wriggle into (something) f.
|
|
111 |
Öbek Fiiller |
iki büklüm edip (bir şey) haline sokmak |
twist into (something) f.
|
|
112 |
Öbek Fiiller |
cesaret edip (bir yere) girmek |
venture into (some place) f.
|
|
113 |
Öbek Fiiller |
cesaret edip temkinli bir şekilde (bir yere) dalmak |
venture into (some place) f.
|
|
114 |
Öbek Fiiller |
cesaret edip girmek |
venture into f.
|
|
115 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (yasa, teklif, öneri) ne yapıp edip bir kuruldan geçirmek |
work something through (something) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
takip edip yakalamak |
hound down f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
birini/bir hayvanı takip edip yakalamak |
hound someone or an animal down f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
pazarlık edip (bir şeyin) fiyatını düşürmek |
bargain (something) down f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
bir şey hakkında kavga edip sonuca vardırmak |
battle something out f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi takip edip yakalamak |
chase someone or something down f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
(birini) kontrol edip durmak |
check up on (someone) f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey olarak kabul edip görmezden gelmek |
dismiss something as something f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak |
extol as f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden şikayet edip durmak |
fuss about someone or something f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
gripe about (someone or something) f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden birine/bir şeye) şikayet edip durmak |
gripe about (someone or something) to (someone or something) f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
(birine) şikayet edip durmak |
gripe at (someone) f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye) şikayet edip durmak |
gripe to (someone or something) f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
(birine/bir şeye birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
gripe to (someone or something) about (someone or something) f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şikayet edip durmak |
grouse about (someone or something) f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
(birine) şikayet edip durmak |
grouse at (someone) f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey) hakkında şikayet edip durmak |
grumble about (someone or something) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
-'e şikayet edip durmak |
grumble at f.
|
|
134 |
Öbek Fiiller |
birinden/bir şeyden şikayet edip durmak |
harp on someone or something f.
|
|
135 |
Öbek Fiiller |
(birine birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
harp on (one) (about something) f.
|
|
136 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
harp on about (someone or something) f.
|
|
137 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) kabul edip onunla yaşamaya devam etmek |
live with (something) f.
|
|
138 |
Öbek Fiiller |
(bir yerden/bir şeyden bir yere/bir şeye) göç edip durmak |
migrate between (some place or something) and (some place or something else) f.
|
|
139 |
Öbek Fiiller |
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
niggle about (someone or something) f.
|
|
140 |
Öbek Fiiller |
(bir yeri/bir şeyleri) altüst edip aramak |
rat through (something) f.
|
|
141 |
Öbek Fiiller |
hareketli bir şarkıya/rock and roll müziğine eşlik edip dans etmek |
rock along f.
|
|
142 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) alay edip başından savmak/göz ardı etmek |
scoff at (someone or something) f.
|
|
143 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) dava edip (bir şeyini) almak |
sue (someone or something) out of (something) f.
|
|
144 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) dava edip (bir ceza) ödetmek |
sue (someone or something) out of (something) f.
|
|
145 |
Öbek Fiiller |
(birini) ziyaret edip saygılarını sunmak |
wait on (someone) f.
|
|
146 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) alt edip (bir şeyi) kazanmak |
win (something) away from (someone or something) f.
|
|
147 |
Öbek Fiiller |
alt edip (bir şeyi) kazanmak |
win away f.
|
|
148 |
Öbek Fiiller |
gayret edip (bir şeyi bir şeyden) gidermek |
work (something) out of (something else) f.
|
|
Phrases |
|
149 |
İfadeler |
(bir şeye/yere) allem edip kallem edip girmeyi becermek |
worm into (something or some place) f.
|
|
150 |
İfadeler |
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi |
I should have stayed in bed expr.
|
|
151 |
İfadeler |
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş |
I should have stayed in bed expr.
|
|
152 |
İfadeler |
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi |
I should have stood in bed expr.
|
|
153 |
İfadeler |
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş |
I should have stood in bed expr.
|
|
154 |
İfadeler |
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi |
should have stood in bed expr.
|
|
155 |
İfadeler |
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş |
should have stood in bed expr.
|
|
156 |
İfadeler |
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi |
I shoulda stayed in bed expr.
|
|
157 |
İfadeler |
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş |
I shoulda stayed in bed expr.
|
|
158 |
İfadeler |
zahmet edip de gitmeme/yapmama değmedi |
I shoulda stood in bed expr.
|
|
159 |
İfadeler |
zahmet edip gelmesem de/yapmasam da olurmuş |
I shoulda stood in bed expr.
|
|
Colloquial |
|
160 |
Konuşma Dili |
iş arkadaşını sarhoş edip konuşturma biçimindeki bir tür sorgu taktiği |
beerboarding i.
|
|
161 |
Konuşma Dili |
çıplak kadınların dans edip şarkı söylediği ettiği gösteri |
girlie show i.
|
|
162 |
Konuşma Dili |
istenmeyen alım tekliflerini tespit edip önlemede şirketlere yardımcı olan işletme danışmanı |
shark watcher i.
|
|
163 |
Konuşma Dili |
şikayet edip durmak |
rag on f.
|
|
164 |
Konuşma Dili |
gevezelik edip durmak |
yap, yap, yapping all day f.
|
|
165 |
Konuşma Dili |
telefon edip hasta olduğunu söyleyerek/bahane ederek işe gitmemek |
bang in (sick) f.
|
|
166 |
Konuşma Dili |
inkar edip etmeyeceğini görmek için birine suç atmak |
put it to someone f.
|
|
167 |
Konuşma Dili |
(birini) tebrik edip mutluluk dilemek |
wish (one) joy f.
|
|
168 |
Konuşma Dili |
ateş edip vurmak |
blast f.
|
|
169 |
Konuşma Dili |
yok edip başkasına geçmek |
offload f.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
ateş edip yere düşürmek/indirmek |
gun down f.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
tadil edip gücünü/performansını artırmak |
supe up f.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
terk edip gitmiş |
out (of something) s.
|
|
Idioms |
|
173 |
Deyim |
katılımcıların günahlarından tövbe edip isa mesih'i kurtarıcı olarak kabul ettikleri toplantı |
come-to-jesus meeting i.
|
|
174 |
Deyim |
sürekli şikayet edip hiçbir şey yapmama |
the tune the old cow died of i.
|
|
175 |
Deyim |
tartışıp/kavga edip küsme |
a falling out i.
|
|
176 |
Deyim |
patavatsızlık edip herkesin tadını kaçıran kimse |
a ghost at the feast i.
|
|
177 |
Deyim |
patavatsızlık edip herkesin tadını kaçıran kimse |
a spectre at the feast i.
|
|
178 |
Deyim |
(düşmanın) gücünün büyük kısmını yok edip etkisiz bırakmak |
break the back f.
|
|
179 |
Deyim |
bir parlamento üyesinin kendi partisinden istifa edip başka partiye geçmesi |
cross the aisle f.
|
|
180 |
Deyim |
allem edip kallem etmek |
by hook or by crook f.
|
|
181 |
Deyim |
büyük sorunları göz ardı edip ufak tefeklerle uğraşmak |
strain at gnats and swallow camels f.
|
|
182 |
Deyim |
cesaret edip düşüncülerini söylemek |
stick one's head above the parapet f.
|
|
183 |
Deyim |
cesaret edip bir işe başlamak |
venture forth f.
|
|
184 |
Deyim |
cesaret edip düşüncülerini söylemek |
put one's head above the parapet f.
|
|
185 |
Deyim |
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek |
call in sick f.
|
|
186 |
Deyim |
hasta olduğunu söyleyip (ya da bahane edip) işe gitmemek |
report in sick f.
|
|
187 |
Deyim |
kendi edip kendi bulmak |
stew in one's own juice f.
|
|
188 |
Deyim |
şikayet edip durmak |
keep harping on something f.
|
|
189 |
Deyim |
şikayet edip durmak |
fuss about f.
|
|
190 |
Deyim |
şikayet edip durmak |
fuss at someone f.
|
|
191 |
Deyim |
şikayet edip durmak |
fuss around f.
|
|
192 |
Deyim |
ne yapıp edip yapmak |
work (one's) ticket f.
|
|
193 |
Deyim |
allem edip kallem edip yapmak |
work (one's) ticket f.
|
|
194 |
Deyim |
(birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
keep harping on about (someone or something) f.
|
|
195 |
Deyim |
eski istatistiklere/deneyimlere bakarak hareket edip başarılı olma şansını yükseltmeye çalışmak |
play the percentages f.
|
|
196 |
Deyim |
(birine) acıyıp/merhamet edip onu öldürmek |
put (one) out of (one's) misery f.
|
|
197 |
Deyim |
bir o yana bir bu yana hareket edip durmak |
sway to and fro f.
|
|
198 |
Deyim |
bir şeyi kazanıp/elde edip dönmek |
bring home the bacon f.
|
|
199 |
Deyim |
teşekkür edip şarap hediye etmek |
give fiddler's pay [obsolete] f.
|
|
200 |
Deyim |
şikayet edip durmak |
keep harping on f.
|
|
201 |
Deyim |
(bir şeyden) şikayet edip durmak |
keep harping on (something) f.
|
|
202 |
Deyim |
(biriyle) alay edip sahneden indirmek |
laugh (one) off the stage f.
|
|
203 |
Deyim |
cesaret edip düşüncülerini söylemek |
put your head above the parapet f.
|
|
204 |
Deyim |
cesaret edip düşüncülerini söylemek |
stick your head above the parapet [uk] f.
|
|
205 |
Deyim |
terk edip gitmek |
shake the dust off your feet f.
|
|
206 |
Deyim |
kendi edip kendi bulmak |
stew in your own juice f.
|
|
207 |
Deyim |
zahmet edip (bir şey yapmak) |
take the trouble of (doing something) f.
|
|
208 |
Deyim |
allem edip kallem edip |
by hook or by crook expr.
|
|
209 |
Deyim |
bunu kabul edip çeneni kapasan iyi olur |
put that in your pipe and smoke it expr.
|
|
210 |
Deyim |
bunu kabul edip çeneni kapasan iyi olur |
stick that in your pipe and smoke it expr.
|
|
211 |
Deyim |
ne yapıp edip |
at all costs expr.
|
|
212 |
Deyim |
ne yapıp edip |
by hook or by crook expr.
|
|
213 |
Deyim |
ne yapıp edip |
catch-as-catch-can expr.
|
|
214 |
Deyim |
ne yapıp edip |
by fair means or foul expr.
|
|
215 |
Deyim |
allem edip kallem edip |
by hook or crook expr.
|
|
216 |
Deyim |
ne yapıp edip |
by hook or crook expr.
|
|
Speaking |
|
217 |
Konuşma |
bana yardım edip edemeyeceğinizi bilmiyorum |
I wonder if you can help me expr.
|
|
218 |
Konuşma |
beni terk edip gittiğin gün |
the day you dumped me expr.
|
|
219 |
Konuşma |
beni terk edip gittiğin gün |
the day you left me expr.
|
|
220 |
Konuşma |
neyse ki ileri görüşlülük edip |
luckily I saw this coming expr.
|
|
221 |
Konuşma |
onların yardım edip edemediğini gör |
see if they can help expr.
|
|
222 |
Konuşma |
onların yardım edip edemeyeceğini gör |
see if they can help expr.
|
|
Trade/Economic |
|
223 |
Ticaret/Ekonomi |
belirlenmiş senaryolar ile mağazaları müşteriymiş gibi ziyaret edip genel anlamda sergilenen tutumu raporlayan kişi |
secret shopper i.
|
|
224 |
Ticaret/Ekonomi |
belirlenmiş senaryolar ile mağazaları müşteriymiş gibi ziyaret edip genel anlamda sergilenen tutumu raporlayan kişi |
mystery shopper i.
|
|
225 |
Ticaret/Ekonomi |
hisselerin yükseleceğini önceden tahmin edip hisse satın alan kişi |
bull i.
|
|
226 |
Ticaret/Ekonomi |
hisselerin düşeceğini önceden tahmin edip hisseleri elinden çıkaran kişi |
bear i.
|
|
227 |
Ticaret/Ekonomi |
ürün ambalajını iade edip ürünü satın aldığını gösteren müşteriye verilen ikramiye |
box top offer i.
|
|
228 |
Ticaret/Ekonomi |
olayları tahmin edip hareket eden |
proactive s.
|
|
Law |
|
229 |
Hukuk |
cinayeti tespit edip cinayet zanlısını tespit etmemiş olan karar |
an open verdict i.
|
|
230 |
Hukuk |
mahkemede (kral, kraliçe veya devletin safında) suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade verme |
approvement i.
|
|
231 |
Hukuk |
mahkemede suçunu itiraf edip af talep ederek suç ortağı aleyhine ifade veren kimse |
approver i.
|
|
232 |
Hukuk |
(savunmada) bir taraf kabul edip diğeri reddettiği için karara sunulan madde |
issue i.
|
|
233 |
Hukuk |
başka birinin kabul edip ödemesi gereken belge |
presentment i.
|
|
Politics |
|
234 |
Siyasal |
yetkili makam önünde seçmenlik için yemin edip sicil imzalamak |
registration i.
|
|
235 |
Siyasal |
romanya ve bulgaristan'dan göç edip yoğunlukla batı anadolu'da yerleşmiş türk kökenli halk |
manavs i.
|
|
Institutes |
|
236 |
Kurum/Kuruluş |
(kanada'da) tıbbi amaçlarla kullanılması için güvenilir bir ortamda saf kenevir temin edip kar amacı gütmeyen kuruluş |
compassion club [canada] i.
|
|
Industry |
|
237 |
Sanayi |
sektör çalışanlarının belirli bir standardı uygulamayı kabul edip üretimlerini buna göre şekillendirerek farklı standarda geçmeyi çok maliyetli hale getirmesi |
lock-in i.
|
|
238 |
Sanayi |
yeni kesilmiş kağıtları kontrol edip kusurlu olanları eleyen işçi |
overlooker i.
|
|
239 |
Sanayi |
düzenekle hareket edip işlenmemiş demiri cürufundan ayıran ağır çekiç |
shingling hammer i.
|
|
Insurance |
|
240 |
Sigortacılık |
tamir edip yenileme |
reconditioning i.
|
|
Tourism |
|
241 |
Turizm |
bir turistin ziyaret edip görmek istediği yer |
attraction i.
|
|
Media |
|
242 |
Medya |
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek |
copyread f.
|
|
243 |
Medya |
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek |
copyedit f.
|
|
244 |
Medya |
bir yazıyı kontrol edip düzeltmek |
subedit f.
|
|
Advertising |
|
245 |
Reklam |
ürün veya markanın daha iyi performans gösterip daha ilgi çekici olması için şirketin (tüketiciden elde edip) kullandığı bilgi |
insight i.
|
|
Technical |
|
246 |
Teknik |
uçağın kalkışı için takozların alındığı andan inişte park edip takoz konduğu ana kadar geçen zaman |
block time i.
|
|
247 |
Teknik |
rüzgarın etkisiyle hareket edip çalacak kadar hafif çan |
windbell i.
|
|
248 |
Teknik |
rüzgarın etkisiyle hareket edip çalacak kadar hafif çan |
wind-bell i.
|
|
249 |
Teknik |
optik sistemlerin deniz tabanındaki mayın veya mayın benzeri objeleri tespit edip sınıflandırmada kullanılması |
optical minehunting i.
|
|
Computer |
|
250 |
Bilgisayar |
veriyi kayıt edip okutabilen, giriş kontrol sistemlerinde kullanılan manyetik kart |
mag card i.
|
|
251 |
Bilgisayar |
bilgisayar virüslerini tespit edip durdurmak için tasarlanmış yazılım programı |
vaccine i.
|
|
252 |
Bilgisayar |
fps oyunlarında oyuncunun silahını düşmana doğrultmasına gerek kalmadan ateş edip isabet ettirmesini sağlayan hile |
aimbot i.
|
|
253 |
Bilgisayar |
arama motoru için web sayfalarını indekslemek amacıyla sitelerdeki bağlantıları takip edip kataloglayan bir bilgisayar programı |
spider i.
|
|
254 |
Bilgisayar |
(web sitelerini) bu sitelerin bağlantılarını arama motoru için indekslemek amacıyla takip edip kataloglayarak dijital olarak taramak |
spider f.
|
|
Electric |
|
255 |
Elektrik |
elektrik güç iletimi kulelerini inşa edip bakımını yapan elektrikçi |
towerman i.
|
|
256 |
Elektrik |
elektronu izole edip sahip olduğu enerjiyi ölçümlemiş amerikalı izikçi |
millikan i.
|
|
Textile |
|
257 |
Tekstil |
kilimlerin son halini kontrol edip düzeltme yapan kimse |
burler i.
|
|
Railway |
|
258 |
Demiryolu |
tren hareketlerini kontrol edip yöneten demiryollarında hareket kulesinde çalışan işçi |
towerman i.
|
|
Marine |
|
259 |
Denizcilik |
torpido hücumbotunu takip edip yok eden torpido muhribi |
torpedo catcher i.
|
|
260 |
Denizcilik |
faca edip yatma |
lying to i.
|
|
261 |
Denizcilik |
gemiyi boca alabanda edip kıçını rüzgara karşı getirme |
wear i.
|
|
262 |
Denizcilik |
gemide dümeni idare edip tayfadan sorumlu olan kimse |
cockswain i.
|
|
263 |
Denizcilik |
devlete ait bir gemiyi teçhiz edip sefere hazırlamak |
put a vessel into commission f.
|
|
264 |
Denizcilik |
(geminin) faça edip beklemesine neden olmak |
bring to f.
|
|
265 |
Denizcilik |
boca alabanda edip dönmek |
wear f.
|
|
266 |
Denizcilik |
faça edip beklemek |
lie to f.
|
|
267 |
Denizcilik |
gemiyi faça edip durmak |
lay to f.
|
|
268 |
Denizcilik |
gemiyi boca alabanda edip kıçını rüzgara karşı getirmek |
wear f.
|
|
269 |
Denizcilik |
orsa alabanda edip dönmek |
stay f.
|
|
270 |
Denizcilik |
demonte edip saklamak |
rig down f.
|
|
Medical |
|
271 |
Medikal |
tümör hücrelerini enfekte edip öldürmek için genetiği değiştirilmiş virüslerin kullanılması |
virotherapy i.
|
|
272 |
Medikal |
siyasi bir kuruma başvuran adayları muayene edip ruhsatlandıran doktor |
medical examiner i.
|
|
273 |
Medikal |
sindirim ve emilimi alt üst edip zafiyete yol açan |
tabific s.
|
|
274 |
Medikal |
kesilmiş bir uzvun bedende kalan bölümünde meydana gelen elektriksel değişimleri tespit edip hareketlere dönüştüren yapay el, kol veya bacağa ilişkin |
myoelectrical s.
|
|
275 |
Medikal |
beyindeki elektriksel faaliyetler sonucu oluşan manyetik alanı tespit edip kaydetmeye yarayan bir tanısal görüntüleme tekniği |
meg (magnetoencephalography) kısalt.
|
|
Anatomy |
|
276 |
Anatomi |
vertebral toplardamara eşlik edip yedinci bel omurunun forameninden geçerek brakiyosefalik toplardamara boşalan bir toplardamar |
vena vertebralis accessoria i.
|
|
Psychology |
|
277 |
Psikoloji |
birşeyi çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgınlık içindeki kişi |
nympholept i.
|
|
278 |
Psikoloji |
çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgın ruh hali |
nympholepsy i.
|
|
279 |
Psikoloji |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
movement therapy i.
|
|
280 |
Psikoloji |
hem pozitif hem de negatif duyguları ifade edip bunlarla başa çıkmak için hareket ve dansın kullanıldığı bir psikolojik tedavi yöntemi |
dance therapy i.
|
|
281 |
Psikoloji |
danışmanın yorum ve yönlendirmeden kaçınarak danışanı sorunlarını ifade edip yeniden yapılandırmaya teşvik ettiği (terapi) |
nondirective s.
|
|
282 |
Psikoloji |
birşeyi çok arzu edip ulaşamamanın verdiği çılgınlık içinde |
nympholeptic s.
|
|
Parasitology |
|
283 |
Parazitbilim |
parazit bitkilerin konak bitkiye nüfuz edip yiyecek elde etmeye yarayan kök benzeri uzantıları |
huastorium i.
|
|
Geometry |
|
284 |
Geometri |
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) |
opposite s.
|
|
Statistics |
|
285 |
İstatistik |
tarihsel bir olayı doğru tahmin edip edemeyeceğini gözlemleyerek (matematiksel modeli) test etmek |
hindcast f.
|
|
Physics |
|
286 |
Fizik |
serbest radikaller elde edip inceleme tekniği |
flash photolysis i.
|
|
Chemistry |
|
287 |
Kimya |
(maddeyi) absorbe edip tutmak |
occlude f.
|
|
Biology |
|
288 |
Biyoloji |
bir maddenin bir organizma üstündeki etkilerini test edip sonuçları standartlarla karşılaştırarak biyolojik aktivitesini belirleme |
bio-assay i.
|
|
289 |
Biyoloji |
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücreli |
sarcodine i.
|
|
290 |
Biyoloji |
hücre reseptörünü aktive edip belirli bir yanıt oluşturan fiziksel oluşum |
signal i.
|
|
291 |
Biyoloji |
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücrelileri içeren sarcodina şubesine ait |
sarcodinian s.
|
|
292 |
Biyoloji |
yalancı ayaklar oluşturarak hareket edip beslenen tek hücrelileri içeren sarcodina şubesi ile ilişkili |
sarcodinian s.
|
|
Astronomy |
|
293 |
Gökbilim |
gök cisminin yörüngesini takip edip ışığını teleskopa yansıtmak için kullanılan aynalı bir optik cihaz |
coelostat i.
|
|
Botanic |
|
294 |
Botanik |
polen tüpünün kalaza içinden embriyo kesesine nüfuz edip döllenmesiyle ilgili |
chalazogamic s.
|
|
Fishery |
|
295 |
Balıkçılık |
akıntı hızını kontrol edip yukarı çıkan balıklar için bir dinlenme havuzu sağlayan enine tahta |
riffle i.
|
|
Social Sciences |
|
296 |
Sosyal Bilimler |
uzakta ikamet edip toplumla bir araya gelmek üzere davet edilmiş kimse |
corresponding member of a society i.
|
|
297 |
Sosyal Bilimler |
yüzleştiği zorluklara rağmen inanılmaz başarılar elde edip diğerlerine ilham kaynağı olan engelli kimse |
supercrip i.
|
|
Linguistics |
|
298 |
Dilbilim |
dolaylı veya doğrudan atıfta bulunulan kişi veya şeye işaret edip bulunduğu tür veya sınıftakilerden ayrıştıran (sözcük veya morfem) |
demonstrative s.
|
|
History |
|
299 |
Tarih |
dine aykırı hareket edip pişmanlık duymayanların ceza esnasında giydikleri siyah elbise |
sanbenito i.
|
|
300 |
Tarih |
hükümdar sofralarına nezaret edip yemekleri kontrol eden saray görevlisi |
food taster i.
|
|
Religious |
|
301 |
Dini |
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme |
anthropolatry i.
|
|
302 |
Dini |
bir insanı tanrı kabul edip ona ibadet etme |
worship of man i.
|
|
303 |
Dini |
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresi |
ebionism i.
|
|
304 |
Dini |
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresine mensup kimse |
ebionite i.
|
|
305 |
Dini |
hz. isa'yı peygamber olarak kabul edip pavlus'u reddeden yahudi kökenli hristiyan zümresi |
ebionitism i.
|
|
306 |
Dini |
latin ayinlerini terk edip ekümenizmi kabul eden ve başka reformlar yapan konsil |
vatican ii i.
|
|
307 |
Dini |
latin ayinlerini terk edip ekümenizmi kabul eden ve başka reformlar yapan konsil |
second vatican council i.
|
|
308 |
Dini |
musa hukukunun bazı koşullarını muhafaza edip kalanını modern şartlara uyduran yahudi |
conservative jew i.
|
|
309 |
Dini |
insanoğlunun doğuştan günahlı olduğunu kabul edip kurtuluşun özgür irade ile kutsal ruh'un ortak çalışması olduğunu öne süren öğretiyi takip eden kimse |
semi-pelagian i.
|
|
310 |
Dini |
doğu ortodoks kilisesi'ne ibadet edip ayinlerini uygulayan (doğu katolik kilisesi) |
byzantian s.
|
|
Military |
|
311 |
Askeri |
donanma bayrağı altında hareket edip donanma disiplinine tabi olan gönüllülerin oluşturduğu bir donanma |
volunteer navy i.
|
|
312 |
Askeri |
bir yeri işgal edip elde tutma |
lodgement i.
|
|
313 |
Askeri |
bir yeri işgal edip elde tutma |
lodgment i.
|
|
314 |
Askeri |
konvoya eşlik edip onun korunmasından sorumlu askeri gemi veya uçak |
convoy escort i.
|
|
315 |
Askeri |
ordunun ilerlediği sıradan bağımsız hareket edip kanatlarda devriye gezen müfrezeler |
flank patrol i.
|
|
Sport |
|
316 |
Spor |
at yarışlarında tavsiye veren, sonuçları tahmin edip bahis oynatan kimse |
racetrack tout i.
|
|
317 |
Spor |
(bisiklet yarışında) yarışmacıları arkadan takip edip yarışı bırakanları toplayan ve ekipman taşıyan araç |
sag wagon i.
|
|
318 |
Spor |
(av köpeği) kuşu fark edip göstermek |
pin f.
|
|
319 |
Spor |
(bilardo topu) başka bir topa veya bir banda temas edip durmak |
freeze f.
|
|
320 |
Spor |
(körling taşı) başka bir taşa temas edip durmak |
freeze f.
|
|
321 |
Spor |
(defanstaki futbol takımının top tutucusuna, pas veren oyuncuna veya golcüsüne) hücum edip şaşırtmak |
smear f.
|
|
Music |
|
322 |
Müzik |
solo sese veya ana melodiye eşlik edip genellikle tek bir enstrümanla çalınan yarı bağımsız melodi parçası |
obbligato i.
|
|
Photography |
|
323 |
Fotoğrafçılık |
morötesi ışığı absorbe edip bulanıklığı ve fazla maviliği azaltan pembemsi bir filtre |
skylight filter i.
|
|
Mythology |
|
324 |
Mitoloji |
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi |
modred i.
|
|
325 |
Mitoloji |
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi |
mordred i.
|
|
326 |
Mitoloji |
amcası kral arthur'a isyan edip onu öldüren bir yuvarlak masa şövalyesi |
mordred i.
|
|
327 |
Mitoloji |
(yunan mitolojisinde) gökyüzü ve yerin olimpos tanrılarına isyan edip savaşta yenilen iri ve güçlü çocukları |
giant i.
|
|
328 |
Mitoloji |
(yunan mitolojisinde) tanrıça kibele'ye dans edip şarkı söyleyerek eşlik eden hizmetçi |
corybant i.
|
|
Archaic |
|
329 |
Eski Kullanım |
açgözlü bir şekilde elde edip sıkı sıkı tutmak |
gripe f.
|
|
Slang |
|
330 |
Argo |
kişinin kimlik numarasını gizlice not edip kartını çalarak para çekme biçimindeki dolandırıcılık |
card surfing i.
|
|
331 |
Argo |
(bir şey ya da bir kimse hakkında) dırdır edip durmak |
pitch a bitch i.
|
|
332 |
Argo |
barack obama'nın abd doğumlu olmadığını iddia edip abd başkanı olamayacağına inanan kişi |
birther i.
|
|
333 |
Argo |
tamire getirilen bir arabayı duvar kenarına park edip tamir etmeme |
wall job i.
|
|
334 |
Argo |
insanları takip edip soyan suçlu |
jugger i.
|
|
335 |
Argo |
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki |
tongue loosener i.
|
|
336 |
Argo |
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki |
tongue oil i.
|
|
337 |
Argo |
bilgi sızıntılarını tespit edip önlemek için tutulmuş casus |
plumber i.
|
|
338 |
Argo |
(bir şey ya da bir kimse hakkında) dırdır edip durmak |
pitch a bitch (about someone or something) f.
|
|
339 |
Argo |
küfür edip durmak |
run your mouth f.
|
|
340 |
Argo |
şikayet edip durmak |
bitch f.
|
|
341 |
Argo |
(uyuşturucu) bir an mutlu edip hemen sonra mutsuz etmek |
bring down f.
|
|
342 |
Argo |
(polis memurunun) görevdeyken devriye arabasını park edip içinde uyumak |
coop f.
|
|
343 |
Argo |
şikayet edip durma |
don't be a little bitch about it expr.
|
|
British Slang |
|
344 |
İngiliz Argosu |
birini rahatsız edip durmak |
badger f.
|
|
345 |
İngiliz Argosu |
şikayet edip durmak |
cry on about something f.
|
|
346 |
İngiliz Argosu |
şikayet edip durmak |
whinge f.
|
|
347 |
İngiliz Argosu |
şikayet edip durmak |
gurn (scottish) f.
|
|
348 |
İngiliz Argosu |
şikayet edip durmak |
girn f.
|
|