doing - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

doing

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"doing" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 14 sonuç

İngilizce Türkçe
General
doing i. faaliyet
doing i. yapma
doing i. meydana getirme
doing i. şey
doing i. zımbırtı
doing i.
doing i. yapılan iş
doing i. etme
doing i. icra
doing i. sıkı çalışma
doing i. birisinin yaptığı iş
doing i. sosyal faaliyetler
doing i. sosyal aktiviteler
doing ünl. sert yüzeye çarpıp zıplama sesi

"doing" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç

İngilizce Türkçe
General
persons doing agricultural activity i. tarımsal faaliyette bulunanlar
doing away with i. tasfiye
well-doing i. iyi gitme
learning by doing i. yaparak öğrenme
easy way of doing something i. bir işi yapmanın kolay yolu
doing someone's impression i. birinin taklidini yapma
have no business doing something f. birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak
bludgeon someone into doing something f. birini bir şey yapmaya zorlamak
feel like doing f. canı yapmak istemek
railroad into doing f. zorlamak
be sticky about doing something f. isteksiz olmak
depose to doing something f. ifade vermek
cajole somebody in doing something f. razı etmek
be occupied with doing f. meşgul olmak
keep someone from doing something f. birini bir şey yapmaktan alıkoymak
have scruples about doing something f. vicdani nedenle bir şeyi yapmaktan çekinmek
do what one feel likes doing f. kendi havasında olmak
be occupied with doing f. uğraşmak
give up doing f. elini çekmek
make a practice of doing something f. bir şeyi adet edinmek
jib at doing f. direnmek
argue somebody in doing something f. razı etmek
incapable of doing something f. aciz kalmak
be occupied in doing f. uğraşmak
be somebody's doing f. başının altından çıkmak
take the liberty of doing something f. izin istemeden bir şeyi yapmak
depose to doing something f. tanıklık etmek
be incapable of doing something f. acze düşmek
be worth doing something f. değmek
railroad into doing f. mecbur etmek
be bent on doing something f. bir şeyi yapmaya azmetmek
be incapable of doing something f. aciz olmak
start doing f. el atmak
doing well f. iyi kazanmak
doing well f. iyi dinlenmiş olmak
doing well f. iyi olmak
doing well f. becermek
doing well f. iyi gitmek
have difficulty in doing something f. bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak
fail (at doing something) f. çuvallamak
put one's heart and soul in doing something f. canla başla çalışmak
persist in doing the opposite f. zıt gitmek
give up the idea of (doing something) f. vazcaymak
ask how someone is doing f. halini hatırını sormak
have the prerogative of doing something f. bir şey yapma ayrıcalığı olmak
start doing something f. işe elatmak
start doing something f. işe el atmak
be bent on doing something f. bir şey yapmayı kafaya takmak
press-gang somebody into doing something f. zorlamak
be on the point of doing f. yapmak üzere olmak
have the honour of doing something f. şerefine erişmek
set one's mind on doing something f. kafaya koymak
set one's mind on doing something f. kafasına koymak
look forward to doing f. yapmayı dört gözle beklemek
prevent someone from doing her/his job f. işini yapmasına engel olmak
look forward to (doing something) f. (bir şeyi) iple çekmek
prevent someone from doing her/his job f. işinden alıkoymak
keep on doing f. yapmaya devam etmek
argue someone into doing something f. birini bir şey yapmaya ikna etmek
think before doing something f. tartıp biçmek
blackmail someone into doing something f. birisine şantaj yapmak
take pleasure in doing something f. -den keyif almak
take pleasure in doing something f. (bir şeyi) yapmaktan keyif almak
begin by doing something f. bir şey yaparak başlamak
talk someone out of doing something f. birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek
be accustomed to doing something f. bir şeyi yapmaya alışmak
be intent on doing something f. bir şeyi yapmaya kafayı takmak
torment someone into doing something f. birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak
grow accustomed to doing something f. bir şeyi yapamaya alışmak
go a long way toward doing something f. bir şeye çok katkıda bulunmak
hold off from doing something f. bir şeyi yapmayı ertelemek
go a long way in doing something f. çok yararlı olmak
aid someone in doing something f. birisine bir şeyde yardım etmek
go a long way toward doing something f. çok yararlı olmak
talk someone out of doing something f. birisini (kararında vb) vazgeçirmek
set about doing something f. bir şeyi yapmaya girişmek
become accustomed to doing something f. bir şeyi yapamaya alışmak
set about doing something f. bir şeye girişmek
be intent on doing something f. bir şeyi yapmaya kararlı olmak
hold off from doing something f. bir şeyi yapmaktan çekinmek
have something doing f. yapacak işleri olmak
embarrass someone into doing something f. birine bir şeyi yaptırmak için onu utandırmak
embarrass someone into doing something f. birini mahcup ederek ona bir şeyi yaptırmak
tease someone into doing something f. birine tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak
pretend to be busy doing something else f. başka bir işle meşgulmüş gibi davranmak
wind up by doing something f. bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak
end up by doing something f. bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak
give up the idea of (doing something) f. bir şeyi yapma fikrinden vazgeçmek
pretend to be doing something f. yapar gibi görünmek
get used to doing something f. bir şeyi yapmaya alışmak
be used to doing something f. bir şey yapmaya alışık olmak
be forced into doing something f. bir şey yapmaya zorlanmak
be forced into doing something f. bir şey yapmak zorunda kalmak
accuse somebody (of doing something) f. ithamda bulunmak
cannot help doing f. engel olamamak
be doing the legwork for someone f. birinin ayak işlerini yapmak
begin by doing f. (bir şey) yaparak başlamak
make the mistake of doing something f. bir şey yaparken hata yapmak
up and doing s. meşgul
averse to doing s. yapmaktan çekinen
averse to doing s. yapmak istemeyen
up and doing s. faal
worth doing s. yapılmaya değer
committed to doing s. yapmaya kendini adamış
far from doing this zf. bunu yapmak şöyle dursun
by doing that zf. bunu yapmak suretiyle
far from doing this zf. bir yana
far from doing so zf. şöyle dursun
by doing so zf. bunu yaparak
after doing zf. yaptıktan sonra
by doing this zf. böyle yapmakla
by doing so zf. böyle yapmakla
nothing doing! ünl. yağma yok
Phrasals
beat someone into (doing) something f. (birine bir şeyi) zorla yaptırmak
beat someone into (doing) something f. (birine bir şeyi) kaba kuvvetle yaptırmak
beat someone into (doing) something f. (birine bir şeyi) döve döve yaptırmak
beat someone into (doing) something f. (birine bir şeyi) tehditle yaptırmak
beat someone into (doing) something f. (birini bir şey) yapmaya zorlamak
beguile (someone) into (doing something) f. (birini bir şey) yapması için kandırmak
beguile (someone) into (doing something) f. (birini bir şey) yapması için ayartmak
beguile (someone) into (doing something) f. (birini bir şey) yapmaya ikna etmek
beguile (someone) into (doing something) f. allem etmek kallem etmek
beguile (someone) into (doing something) f. (birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak
burst out doing something f. birdenbire/aniden (bir şey) yapmaya başlamak
continue by (doing something) f. bir sonraki adıma geçerek (bir şeyi yapmaya) devam etmek
continue by (doing something) f. (başka bir şeyi yaparak) devam etmek
continue by (doing something) f. (başka bir şeyi yapmaya) geçmek
continue by (doing something) f. diğerine geçmek
continue by doing something f. bir sonraki adıma geçerek (bir şeyi yapmaya) devam etmek
continue by doing something f. (başka bir şeyi yaparak) devam etmek
continue by doing something f. (başka bir şeyi yapmaya) geçmek
continue by doing something f. diğerine geçmek
gain (something) by (doing something) f. (bir şey) yaparak kazanç sağlamak
gain (something) by (doing something) f. (bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek
gain (something) by (doing something) f. (bir şey) yapmanın yararını görmek
gain something by doing something f. (bir şey) yaparak kazanç sağlamak
gain something by doing something f. (bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek
gain something by doing something f. (bir şey) yapmanın yararını görmek
oblige (one) by (doing something) f. (biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek
oblige (one) by (doing something) f. (birine bir şey) lütfetmek
oblige (one) by (doing something) f. (birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak
oblige (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) minnettar bırakmak/borçlu kılmak
oblige (one) by (doing something) f. (birinin) isteğini/ricasını yerine getirmek
oblige (one) by (doing something) f. (birine) iyilik/yardım etmek
occupy (someone or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak) kendini/birini meşgul etmek
occupy (someone or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) oyalamak
repay (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak) ödeşmek
repay (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak) karşılığını ödemek/vermek
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey) yapmak
repay (one) by (doing something) f. (iğneleyici/sitemkar bir şekilde) (bir şey yaparak) karşılığını ödemek/vermek
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek
repay (one) by (doing something) f. cezasını (bir şey yaparak) vermek
repay (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak) ödeşmek/karşılığını ödetmek
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey yaparak) gününü göstermek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak) tatmin/hoşnut etmek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yapmaktan) keyif almak/memnun olmak/tatmin olmak
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şeyi yapmak) birinin hoşuna gitmek/birini hoşnut etmek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şeyi yaparak) bir zorunluluğu yerine getirmek/koşulları sağlamak
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şeyi yaparak) inandırmak/ikna etmek
continue by (doing something) f. (bir şey yaparak) devam etmek
continue by (doing something) f. (bir şey yaptıktan sonra başka bir şeye) geçmek
continue by doing something f. bir şey yaparak devam etmek
continue by doing something f. bir şey yaptıktan sonra başka bir şeye geçmek
adore someone for doing something f. (birinin bir şeyine) hayran olmak
adore someone for doing something f. (birinin bir şeyine) tapmak
adore someone for doing something f. (birinin bir şeyine) bayılmak
adore someone for doing something f. çok beğenmek/çok sevmek
catch someone doing something f. birini bir şey yaparken/iş üzerinde yakalamak
put off doing something f. bir şeyi yapmayı ertelemek
accuse somebody of doing something f. birini bir şey yapmakla suçlamak
accuse somebody of doing something f. birini bir şeyi yapmakla suçlamak
torment someone into doing something f. bir şeyi birine zorla/tehdit ile yaptırmak
aid someone in doing something f. birisine yardım etmek
incite someone into doing something f. birini (bir şey yapması için) kışkırtmak
sucker somebody into something/into doing something f. (birini birşey yapması için) kandırmak
freeze on (doing something) f. (bir şeye) geçici olarak son vermek
freeze on (doing something) f. (bir şeyi) geçici olarak durdurmak
gain something by doing something f. bir şey yaparak eline bir şey geçmek
get around to (doing something) f. sonunda (bir şeyi) yapabilmek
get around to (doing something) f. vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek
get around to (doing something) f. (bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmaktan kurtulmak
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmaktan paçayı kurtarmak
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmak konusunda yan çizmek
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmaktan kaçınmak
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmaktan kaytarmak
get out of doing (something) f. (bir şey) yapmaktan kaçmak
get out of doing (something) f. (bir şey yapmayı) geçiştirmek
get into the way of something/of doing something f. bir şeyi alışkanlık edinmek
get into the way of something/of doing something f. bir şeyi alışkanlık haline getirmek
get out of the way of something/of doing something f. bir alışkanlığı bırakmak
get out of the way of something/of doing something f. bir alışkanlıktan kurtulmak
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapmaya) itmek
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapması için) tatlı sözle kandırmak
nudge (someone) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapması için) tatlılıkla ikna etmek
oblige (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) minnettar/borçlu bırakmak
repay (one) by (doing something) f. (bir şey yaparak) hakkını ödemek
repay (one) by (doing something) f. karşılığını saygısızca (bir şey yaparak) vermek
repay (one) by (doing something) f. karşılığını nankörce (bir şey yaparak) vermek
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey yaparak) öcünü almak
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey yaparak) intikam almak
repay (one) by (doing something) f. karşılığında (bir şey yaparak) cezalandırmak/cezasını vermek
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) sitem etmek
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) serzenişte bulunmak
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birin/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) suçlamak
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) ayıplamak
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) azarlamak/kınamak
reproach (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) eleştirmek
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) sitem etmek
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) serzenişte bulunmak
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birin/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) suçlamak
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) ayıplamak
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) azarlamak/kınamak
reprove (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) eleştirmek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) memnun etmek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) mutlu etmek
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak) bir ihtiyacı karşılamak
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) f. (bir şey yaparak) bir gerekliliği yerine getirmek
set on (doing something) f. (bir şeyi yapmakta) kararlı olmak
set on (doing something) f. (bir şeyi yapmayı) arzulamak
set on (doing something) f. (bir şeyi başarmayı) çok istemek
set on (doing something) f. (bir şeyi yapmaya) azmetmek
set upon (doing something) f. (bir şeyi yapmakta) kararlı olmak
set upon (doing something) f. (bir şeyi yapmayı) arzulamak
set upon (doing something) f. (bir şeyi başarmayı) çok istemek
set upon (doing something) f. (bir şeyi yapmaya) azmetmek
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapmaya) teşvik etmek
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapmaya) güdülemek
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapması) için harekete geçirmek
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapması) için canlandırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapması) için kışkırtmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapması) için kızıştırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapması) için heyecanlandırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) bir uyarıcıyla harekete geçirmek
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) bir uyarıcıyla uyandırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something) f. (vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) uyarmak
taunt (one) into (doing something) f. (birini) dalga geçerek (bir şey yapmaya) kışkırtmak
taunt (one) into (doing something) f. (birini) alay ederek (bir şey yapmaya) itmek
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapması için tahrik etmek
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapması için galeyana getirmek
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapması için ayartmak
tease (one) into (doing something) f. (birini bir şeyi) yapması için dolduruşa getirmek
frighten (someone or an animal) into doing something f. (birini/bir hayvanı) korkutup bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something f. (birini/bir hayvanı) bir şey yapacak kadar korkutmak
frighten (someone or an animal) into doing something f. (birine/bir hayvana) korkudan bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something f. (birini/bir hayvanı) tehdit ederek bir şey yaptırmak
frighten (someone or an animal) into doing something f. (birine/bir hayvana) bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak
adore for doing f. bir şeyine hayran olmak
adore for doing f. yaptığı bir şeye hayran olmak
adore for doing f. bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek
adore for doing f. bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek
adore for doing f. bir şeyine/yaptığı bir şeye bayılmak
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmamasını tavsiye etmek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmamasını öğütlemek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek
advise someone against doing something f. birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek
advise against doing f. yapmamasını tavsiye etmek
advise against doing f. yapmaması için akıl vermek
advise against doing f. yapmamasını öğütlemek
advise against doing f. yapmaması konusunda nasihat vermek
advise against doing f. -e karşı uyarmak/ikaz etmek
aid in doing f. -i yapmakta yardım etmek
aid in doing f. -i yapmakta yardımcı olmak
aid in doing f. -i yapmakta destek olmak
adore for doing f. bir şeyine hayran olmak
adore for doing f. yaptığı bir şeye hayran olmak
adore for doing f. bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek
adore for doing f. bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek
adore for doing f. bir şeyine/yaptığı bir şeye bayılmak
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmamasını tavsiye etmek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmamasını öğütlemek
advise someone against doing something f. birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek
advise someone against doing something f. birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek
advise against doing f. yapmamasını tavsiye etmek
advise against doing f. yapmaması için akıl vermek
advise against doing f. yapmamasını öğütlemek
advise against doing f. yapmaması konusunda nasihat vermek
advise against doing f. -e karşı uyarmak/ikaz etmek
aid in doing f. -i yapmakta yardım etmek
aid in doing f. -i yapmakta yardımcı olmak
aid in doing f. -i yapmakta destek olmak
argue into doing f. yapmaya ikna etmek
blackmail into doing f. yapması için şantaj yapmak
blackmail into doing f. yapması için tehdit etmek
blackmail into doing f. şantajla/tehditle yaptırmak
bribe (someone) into (doing something) f. (birine bir şey yapması) için rüşvet vermek
bribe (someone) into (doing something) f. (birine bir şey yapması) için para yedirmek
bribe into doing f. yapması için rüşvet vermek
bribe into doing f. yapması için para yedirmek
burst out doing f. birdenbire/aniden yapmaya başlamak
bustle about doing something f. koştur koştur bir şey yapmak
bustle about doing something f. koştura koştura bir şey yapmak
bustle about doing something f. koşturup bir şey yapmak
bustle about doing something f. gayretle bir şey yapmak
bustle about doing something f. bir şey yapmaya koşturmak
bustle about doing f. koştur koştur yapmak
bustle about doing f. koştura koştura yapmak
bustle about doing f. koşturup yapmak
bustle about doing f. gayretle yapmak
bustle about doing f. yapmaya koşturmak
come close (to something/to doing something) f. (bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak
come close (to something/to doing something) f. (bir şeye/bir şey yapmaya) ramak kalmak
come close (to something/to doing something) f. (bir şeyle/bir şey yapmakla) burun buruna gelmek
come close (to something/to doing something) f. (bir şeyin/bir şey yapmanın) eşiğine gelmek
constrain someone from doing something f. birini bir şey yapmaktan alıkoymak
constrain someone from doing something f. birinin bir şey yapmasını engellemek
constrain someone from doing something f. birinin bir şey yapmasının önüne geçmek
constrain someone from doing something f. birini bir şey yapmaktan geri bırakmak
constrain someone from doing something f. birinin bir şey yapmasına mani olmak
constrain someone from doing something f. birinin bir şey yapmasına engel olmak
constrain (one) from (doing something) f. (birini bir şey yapmaktan) alıkoymak
constrain (one) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasını) engellemek
constrain (one) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasının) önüne geçmek
constrain (one) from (doing something) f. (birini bir şey yapmaktan) geri bırakmak
constrain (one) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasına) mani olmak
constrain (one) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasına) engel olmak
constrain from doing f. yapmaktan alıkoymak
constrain from doing f. yapmasını engellemek
constrain from doing f. yapmasının önüne geçmek
constrain from doing f. yapmaktan geri bırakmak
constrain from doing f. yapmasına mani olmak
constrain from doing f. yapmasına engel olmak
continue by doing f. yaparak devam etmek
continue by doing f. yapmaya geçmek
continue by doing f. diğerine geçmek
delight (someone) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) memnun etmek
delight (someone) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) mutlu etmek
delight (someone) by (doing something) f. (bir şey yaparak birini) hoşnut etmek
delight (someone) by (doing something) f. (bir şey yaparak birinin) gönlünü almak/etmek
dream of doing something f. bir şey yapmanın hayalini kurmak
dream of doing something f. bir şey yapmayı hayal etmek
embarrass into doing f. yaptırmak için utandırmak
embarrass into doing f. mahcup ederek bir şeyi yaptırmak
frighten into doing f. korkutup bir şey yaptırmak
frighten into doing f. bir şey yapacak kadar korkutmak
frighten into doing f. korkudan bir şey yaptırmak
frighten into doing f. tehdit ederek bir şey yaptırmak
frighten into doing f. bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak
get back to (doing) (something) f. (bir şey yapmaya) geri dönmek
get back to (doing) (something) f. (bir şey yapmaya) kaldığı yerden devam etmek
get down to (doing something) f. (bir şeyi yapmaya) başlamak
get down to (doing something) f. kendini (bir şeyi yapmaya) vermek
get down to (doing something) f. (bir şeyi yapmaya) girişmek
get down to (doing something) f. ciddiyetle (bir şeyi yapmaya) koyulmak
go about (doing something) f. (bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak
go around doing f. (bir şey) yaparak dolaşıp/koşuşturup durmak
go on (doing something) f. (bir şey yapmakta) ısrar etmek
go on (doing something) f. (bir şey yapmakta) inat etmek
go on (doing something) f. inatla/ısrarla (bir şey yapmayı) sürdürmek
go on (doing something) f. (bir şey yapmaya) devam etmek
go on (doing something) f. (bir şey yapmayı) sürdürmek
hold off doing f. yapmaktan çekinmek
hold off doing f. yapmayı ertelemek
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini) kafesleyip (bir şey yaptırmak)
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini) oyuna/üçkağıda getirip (bir şey yaptırmak)
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini) kandırıp (bir şey yaptırmak)
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini) kafalayıp (bir şey yaptırmak)
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini bir şey yapması için) kafeslemek/kandırmak/kafalamak
hoodwink (someone) into (doing something) f. (bir şey yapması için birinin) aklını çelmek
hoodwink (someone) into (doing something) f. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
inhibit (someone) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasına) engel oluşturmak/teşkil etmek
inhibit (someone) from (doing something) f. (birini bir şey yapmaktan) geri koymak/bırakmak
inhibit (someone) from (doing something) f. (birinin bir şey yapmasına) mani olmak
inhibit (someone) from (doing something) f. (birini bir şey yapmaktan) alıkoymak
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin olmasını) engellemek
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin olmasının) önüne geçmek
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin olmamasını) sağlamak
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin olmasını) önlemek
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin bir şey yapmasının) önüne geçmek
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin bir şey yapmamasını) sağlamak
inhibit (something) from (doing something) f. (bir şeyin bir şey yapmasını) önlemek
inhibit from doing f. yapmasına engel oluşturmak/teşkil etmek
inhibit from doing f. yapmaktan geri koymak/bırakmak
inhibit from doing f. yapmasına mani olmak
inhibit from doing f. yapmaktan alıkoymak
inhibit from doing f. yapmasını engellemek
inhibit from doing f. olmasını engellemek
inhibit from doing f. olmasının önüne geçmek
inhibit from doing f. olmamasını sağlamak
inhibit from doing f. olmasını önlemek
jolly (someone) into (doing) (something) f. (birini) tatlı sözlerle (bir şey yapmaya) teşvik etmek/yüreklendirmek/ikna etmek
jolly (someone) into (doing) (something) f. (birinin bir şey yapma) hevesini/isteğini artırmak
jolly (someone) into (doing) (something) f. (birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek
justify (something) by (doing something) f. bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) doğrulamak/haklı göstermek
justify (something) by (doing something) f. bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) temize çıkarmak
justify (something) by (doing something) f. bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) meşrulaştırmak
justify (something) by (doing something) f. bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) haklı çıkarmak
keep from (doing something) f. (bir şeyi) yapmamak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmadan) durmak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) kaçınmak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) uzak durmak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) imtina etmek
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) alıkoymak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmasını) engellemek
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) vazgeçirmek
keep from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) caydırmak
keep from (doing something) f. (bir şey yapmasına) engel olmak
keep from doing f. yapmamak
keep from doing f. yapmadan durmak
keep from doing f. yapmaktan kaçınmak
keep from doing f. yapmaktan uzak durmak
keep from doing f. yapmaktan imtina etmek
keep from doing f. yapmaktan alıkoymak
keep from doing f. yapmasını engellemek
keep from doing f. yapmaktan vazgeçirmek
keep from doing f. yapmaktan caydırmak
keep from doing f. yapmasına engel olmak
lean toward doing f. yapmaktan yana olmak
lean toward doing f. yapmayı tercih etmek
lean toward doing f. yapmaya meyilli olmak
lean toward doing f. yapmaya olumlu/sıcak bakmak
maneuver (one) into (doing something) f. (birine) hileyle (bir şey) yaptırmak
maneuver (one) into (doing something) f. (birine) dalavereyle (bir şey) yaptırmak
maneuver (one) into (doing something) f. (birini) kandırarak (bir şey) yaptırmak
panic (one) by (doing something) f. (birini bir şey yaparak) panikletmek
panic (one) by (doing something) f. (birini bir şey yaparak) paniğe kaptırmak
panic (one) by (doing something) f. (birinde bir şey yaparak) panik yaratmak
persist in (doing something) f. (bir şey yapmakta) ısrar etmek
persist in (doing something) f. (bir şey yapmakta) ısrarcı olmak
persist in (doing something) f. (bir şey yapmayı) sürdürmek
persist in (doing something) f. (bir şey yapmakta) inat etmek
persist in (doing something) f. (bir şey yapmaktan) vazgeçmemek
persist in (doing something) f. (bir şey yapmakta) diretmek/direnmek
persist in doing f. yapmakta ısrar etmek
persist in doing f. yapmakta ısrarcı olmak
persist in doing f. yapmayı sürdürmek
persist in doing f. yapmakta inat etmek
persist in doing f. yapmaktan vazgeçmemek
persist in doing f. yapmakta diretmek/direnmek
pester (one) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapması) için sıkıştırmak
pester (one) into (doing) (something) f. (birine bir şey yapması) için baskı yapmak
pester (one) into (doing) (something) f. (birini bir şey yapması) için taciz etmek
pester (one) into (doing) (something) f. (bir şey yapması) için (birinin) başının etini yemek
play at (doing something) f. (bir şeyi) yapar gibi görünmek
play at (doing something) f. (bir şeyi) gönülsüzce/yarım yamalak yapmak
preface (something) by (doing something) f. (bir şeye bir şey yaparak) girmek/giriş yapmak
preface (something) by (doing something) f. (bir şeye bir şey yaparak) başlamak
preface (something) with (doing something) f. (bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) girmek/giriş yapmak
preface (something) with (doing something) f. (bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) başlamak
pressure (one) into (doing something) f. (birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak
pressure (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapmaya) zorlamak
prevent (someone or something) from (doing something) f. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek
prevent (someone or something) from (doing something) f. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasına) mani/engel olmak
prevent (someone or something) from (doing something) f. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) önlemek
prevent (someone or something) from (doing something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) alıkoymak
prevent (someone) from doing f. yapmasını engellemek
prevent (someone) from doing f. yapmasına mani/engel olmak
prevent (someone) from doing f. yapmasını önlemek
prevent (someone) from doing f. yapmaktan alıkoymak
provoke (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapması) için kışkırtmak
provoke (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapmaya) kışkırtmak
provoke (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapmaya) teşvik etmek
provoke (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapması) için körüklemek/tahrik etmek
punish (someone or oneself) by (doing something) f. (birini/kendini bir şey yaparak) cezalandırmak
punish (someone or oneself) by (doing something) f. (birine/kendine bir şey yaparak) ceza vermek
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için azarlamak
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için paylamak
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye bir şey/bir şey yaptığı) için fırça çekmek
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye bir şey/bir şey yaptığı) için çıkışmak
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için eleştirmek
rebuke (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için haşlamak
reduce (one) to (doing something) f. (birini bir şey yapmaya) düşürmek
reduce (one) to (doing something) f. (birini bir şey yapma) seviyesine indirmek
refrain from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) kaçınmak
refrain from (doing something) f. (bir şey yapmaktan) imtina etmek
reprimand (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) azarlamak
reprimand (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) paylamak
reprimand (someone or something) for (doing) (something) f. (birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) kınamak
reprimand (someone or something) for (doing) (something) f. (birine/bir şeye bir şey için/bir şey yaptığı için) fırça atmak
rest from (doing) (something) f. (bir şey yapmaya) ara verip dinlenmek
rest from (doing) (something) f. (bir şey yapmayı) bırakıp dinlenmek
rope into doing f. yapması için kandırmak
rope into doing f. yapmaya ikna etmek
rope into doing f. yapması için aklını çelmek
set about doing f. yapmaya girişmek
stop (someone or something) from (doing something) f. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek
stop (someone or something) from (doing something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) vazgeçirmek
stop (someone or something) from (doing something) f. (birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) caydırmak
stop from doing f. bir şey yapmasını engellemek
stop from doing f. bir şey yapmaktan vazgeçirmek
stop from doing f. bir şey yapmaktan caydırmak
sucker (one) into (doing something) f. (birini bir şey yapması) için kandırmak
sucker (one) into (doing something) f. (birini kerizleyip) bir şey yaptırmak
surprise (one) by (doing) (something) f. (bir şey yaparak birini) şaşırtmak
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f. (birini/kendini bir şey yapmaya) ikna etmek
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f. (birini/kendini bir şey yapmaya) razı etmek
talk (someone or oneself) into (doing) (something) f. (birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak
talk out of doing f. konuşarak vazgeçirmek
talk out of doing f. konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek
tease into doing f. tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak
tease into doing f. yapmak için kışkırtmak