|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
General |
|
1 |
General |
persons doing agricultural activity n.
|
tarımsal faaliyette bulunanlar |
|
2 |
General |
doing away with n.
|
tasfiye |
|
3 |
General |
well-doing n.
|
iyi gitme |
|
4 |
General |
learning by doing n.
|
yaparak öğrenme |
|
5 |
General |
easy way of doing something n.
|
bir işi yapmanın kolay yolu |
|
6 |
General |
doing someone's impression n.
|
birinin taklidini yapma |
|
|
7 |
General |
have no business doing something v.
|
birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak |
|
8 |
General |
bludgeon someone into doing something v.
|
birini bir şey yapmaya zorlamak |
|
9 |
General |
feel like doing v.
|
canı yapmak istemek |
|
10 |
General |
railroad into doing v.
|
zorlamak |
|
11 |
General |
be sticky about doing something v.
|
isteksiz olmak |
|
12 |
General |
depose to doing something v.
|
ifade vermek |
|
13 |
General |
cajole somebody in doing something v.
|
razı etmek |
|
14 |
General |
be occupied with doing v.
|
meşgul olmak |
|
15 |
General |
keep someone from doing something v.
|
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
|
16 |
General |
have scruples about doing something v.
|
vicdani nedenle bir şeyi yapmaktan çekinmek |
|
17 |
General |
do what one feel likes doing v.
|
kendi havasında olmak |
|
18 |
General |
be occupied with doing v.
|
uğraşmak |
|
19 |
General |
give up doing v.
|
elini çekmek |
|
20 |
General |
make a practice of doing something v.
|
bir şeyi adet edinmek |
|
21 |
General |
jib at doing v.
|
direnmek |
|
22 |
General |
argue somebody in doing something v.
|
razı etmek |
|
23 |
General |
incapable of doing something v.
|
aciz kalmak |
|
24 |
General |
be occupied in doing v.
|
uğraşmak |
|
25 |
General |
be somebody's doing v.
|
başının altından çıkmak |
|
26 |
General |
take the liberty of doing something v.
|
izin istemeden bir şeyi yapmak |
|
|
27 |
General |
depose to doing something v.
|
tanıklık etmek |
|
28 |
General |
be incapable of doing something v.
|
acze düşmek |
|
29 |
General |
be worth doing something v.
|
değmek |
|
30 |
General |
railroad into doing v.
|
mecbur etmek |
|
31 |
General |
be bent on doing something v.
|
bir şeyi yapmaya azmetmek |
|
32 |
General |
be incapable of doing something v.
|
aciz olmak |
|
33 |
General |
start doing v.
|
el atmak |
|
34 |
General |
doing well v.
|
iyi kazanmak |
|
35 |
General |
doing well v.
|
iyi dinlenmiş olmak |
|
36 |
General |
doing well v.
|
iyi olmak |
|
37 |
General |
doing well v.
|
becermek |
|
38 |
General |
doing well v.
|
iyi gitmek |
|
39 |
General |
have difficulty in doing something v.
|
bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak |
|
40 |
General |
fail (at doing something) v.
|
çuvallamak |
|
41 |
General |
put one's heart and soul in doing something v.
|
canla başla çalışmak |
|
42 |
General |
persist in doing the opposite v.
|
zıt gitmek |
|
43 |
General |
give up the idea of (doing something) v.
|
vazcaymak |
|
44 |
General |
ask how someone is doing v.
|
halini hatırını sormak |
|
45 |
General |
have the prerogative of doing something v.
|
bir şey yapma ayrıcalığı olmak |
|
46 |
General |
start doing something v.
|
işe elatmak |
|
47 |
General |
start doing something v.
|
işe el atmak |
|
48 |
General |
be bent on doing something v.
|
bir şey yapmayı kafaya takmak |
|
49 |
General |
press-gang somebody into doing something v.
|
zorlamak |
|
50 |
General |
be on the point of doing v.
|
yapmak üzere olmak |
|
51 |
General |
have the honour of doing something v.
|
şerefine erişmek |
|
52 |
General |
set one's mind on doing something v.
|
kafaya koymak |
|
53 |
General |
set one's mind on doing something v.
|
kafasına koymak |
|
54 |
General |
look forward to doing v.
|
yapmayı dört gözle beklemek |
|
55 |
General |
prevent someone from doing her/his job v.
|
işini yapmasına engel olmak |
|
56 |
General |
look forward to (doing something) v.
|
(bir şeyi) iple çekmek |
|
57 |
General |
prevent someone from doing her/his job v.
|
işinden alıkoymak |
|
58 |
General |
keep on doing v.
|
yapmaya devam etmek |
|
59 |
General |
argue someone into doing something v.
|
birini bir şey yapmaya ikna etmek |
|
60 |
General |
think before doing something v.
|
tartıp biçmek |
|
61 |
General |
blackmail someone into doing something v.
|
birisine şantaj yapmak |
|
62 |
General |
take pleasure in doing something v.
|
-den keyif almak |
|
63 |
General |
take pleasure in doing something v.
|
(bir şeyi) yapmaktan keyif almak |
|
64 |
General |
begin by doing something v.
|
bir şey yaparak başlamak |
|
65 |
General |
talk someone out of doing something v.
|
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
|
66 |
General |
be accustomed to doing something v.
|
bir şeyi yapmaya alışmak |
|
|
67 |
General |
be intent on doing something v.
|
bir şeyi yapmaya kafayı takmak |
|
68 |
General |
torment someone into doing something v.
|
birisine zorla/zor kullanarak bir şey yaptırmak |
|
69 |
General |
grow accustomed to doing something v.
|
bir şeyi yapamaya alışmak |
|
70 |
General |
go a long way toward doing something v.
|
bir şeye çok katkıda bulunmak |
|
71 |
General |
hold off from doing something v.
|
bir şeyi yapmayı ertelemek |
|
72 |
General |
go a long way in doing something v.
|
çok yararlı olmak |
|
73 |
General |
aid someone in doing something v.
|
birisine bir şeyde yardım etmek |
|
74 |
General |
go a long way toward doing something v.
|
çok yararlı olmak |
|
75 |
General |
talk someone out of doing something v.
|
birisini (kararında vb) vazgeçirmek |
|
76 |
General |
set about doing something v.
|
bir şeyi yapmaya girişmek |
|
77 |
General |
become accustomed to doing something v.
|
bir şeyi yapamaya alışmak |
|
78 |
General |
set about doing something v.
|
bir şeye girişmek |
|
79 |
General |
be intent on doing something v.
|
bir şeyi yapmaya kararlı olmak |
|
80 |
General |
hold off from doing something v.
|
bir şeyi yapmaktan çekinmek |
|
81 |
General |
have something doing v.
|
yapacak işleri olmak |
|
82 |
General |
embarrass someone into doing something v.
|
birine bir şeyi yaptırmak için onu utandırmak |
|
83 |
General |
embarrass someone into doing something v.
|
birini mahcup ederek ona bir şeyi yaptırmak |
|
84 |
General |
tease someone into doing something v.
|
birine tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak |
|
85 |
General |
pretend to be busy doing something else v.
|
başka bir işle meşgulmüş gibi davranmak |
|
86 |
General |
wind up by doing something v.
|
bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak |
|
87 |
General |
end up by doing something v.
|
bir şey yaparak bitirmek/sonuçlandırmak |
|
88 |
General |
give up the idea of (doing something) v.
|
bir şeyi yapma fikrinden vazgeçmek |
|
89 |
General |
pretend to be doing something v.
|
yapar gibi görünmek |
|
90 |
General |
get used to doing something v.
|
bir şeyi yapmaya alışmak |
|
91 |
General |
be used to doing something v.
|
bir şey yapmaya alışık olmak |
|
92 |
General |
be forced into doing something v.
|
bir şey yapmaya zorlanmak |
|
93 |
General |
be forced into doing something v.
|
bir şey yapmak zorunda kalmak |
|
94 |
General |
accuse somebody (of doing something) v.
|
ithamda bulunmak |
|
95 |
General |
cannot help doing v.
|
engel olamamak |
|
96 |
General |
be doing the legwork for someone v.
|
birinin ayak işlerini yapmak |
|
97 |
General |
begin by doing v.
|
(bir şey) yaparak başlamak |
|
98 |
General |
make the mistake of doing something v.
|
bir şey yaparken hata yapmak |
|
99 |
General |
up and doing adj.
|
meşgul |
|
100 |
General |
averse to doing adj.
|
yapmaktan çekinen |
|
101 |
General |
averse to doing adj.
|
yapmak istemeyen |
|
102 |
General |
up and doing adj.
|
faal |
|
103 |
General |
worth doing adj.
|
yapılmaya değer |
|
104 |
General |
committed to doing adj.
|
yapmaya kendini adamış |
|
105 |
General |
far from doing this adv.
|
bunu yapmak şöyle dursun |
|
106 |
General |
by doing that adv.
|
bunu yapmak suretiyle |
|
107 |
General |
far from doing this adv.
|
bir yana |
|
108 |
General |
far from doing so adv.
|
şöyle dursun |
|
109 |
General |
by doing so adv.
|
bunu yaparak |
|
110 |
General |
after doing adv.
|
yaptıktan sonra |
|
111 |
General |
by doing this adv.
|
böyle yapmakla |
|
112 |
General |
by doing so adv.
|
böyle yapmakla |
|
113 |
General |
nothing doing! interj.
|
yağma yok |
|
Phrasals |
|
114 |
Phrasals |
beat someone into (doing) something v.
|
(birine bir şeyi) zorla yaptırmak |
|
115 |
Phrasals |
beat someone into (doing) something v.
|
(birine bir şeyi) kaba kuvvetle yaptırmak |
|
116 |
Phrasals |
beat someone into (doing) something v.
|
(birine bir şeyi) döve döve yaptırmak |
|
117 |
Phrasals |
beat someone into (doing) something v.
|
(birine bir şeyi) tehditle yaptırmak |
|
118 |
Phrasals |
beat someone into (doing) something v.
|
(birini bir şey) yapmaya zorlamak |
|
119 |
Phrasals |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
(birini bir şey) yapması için kandırmak |
|
120 |
Phrasals |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
(birini bir şey) yapması için ayartmak |
|
121 |
Phrasals |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
(birini bir şey) yapmaya ikna etmek |
|
122 |
Phrasals |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
allem etmek kallem etmek |
|
123 |
Phrasals |
beguile (someone) into (doing something) v.
|
(birine bir şey) yaptırmak için her türlü çareye başvurmak |
|
124 |
Phrasals |
burst out doing something v.
|
birdenbire/aniden (bir şey) yapmaya başlamak |
|
125 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
bir sonraki adıma geçerek (bir şeyi yapmaya) devam etmek |
|
126 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
(başka bir şeyi yaparak) devam etmek |
|
127 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
(başka bir şeyi yapmaya) geçmek |
|
128 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
diğerine geçmek |
|
129 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
bir sonraki adıma geçerek (bir şeyi yapmaya) devam etmek |
|
130 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
(başka bir şeyi yaparak) devam etmek |
|
131 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
(başka bir şeyi yapmaya) geçmek |
|
132 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
diğerine geçmek |
|
133 |
Phrasals |
gain (something) by (doing something) v.
|
(bir şey) yaparak kazanç sağlamak |
|
134 |
Phrasals |
gain (something) by (doing something) v.
|
(bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek |
|
135 |
Phrasals |
gain (something) by (doing something) v.
|
(bir şey) yapmanın yararını görmek |
|
136 |
Phrasals |
gain something by doing something v.
|
(bir şey) yaparak kazanç sağlamak |
|
137 |
Phrasals |
gain something by doing something v.
|
(bir şey) yapmakla (bir şey) elde etmek |
|
138 |
Phrasals |
gain something by doing something v.
|
(bir şey) yapmanın yararını görmek |
|
139 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(biri) için (bir şey yapma) iyiliğini göstermek |
|
140 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(birine bir şey) lütfetmek |
|
141 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(birine bir şey yapma) lütfunda bulunmak |
|
142 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) minnettar bırakmak/borçlu kılmak |
|
143 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(birinin) isteğini/ricasını yerine getirmek |
|
144 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(birine) iyilik/yardım etmek |
|
145 |
Phrasals |
occupy (someone or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) kendini/birini meşgul etmek |
|
146 |
Phrasals |
occupy (someone or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) oyalamak |
|
147 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) ödeşmek |
|
148 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) karşılığını ödemek/vermek |
|
149 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey) yapmak |
|
150 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
(iğneleyici/sitemkar bir şekilde) (bir şey yaparak) karşılığını ödemek/vermek |
|
151 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey) yapmak/(birine bir şeyi) layık görmek |
|
152 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
cezasını (bir şey yaparak) vermek |
|
153 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) ödeşmek/karşılığını ödetmek |
|
154 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey yaparak) gününü göstermek |
|
155 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) tatmin/hoşnut etmek |
|
156 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) keyif almak/memnun olmak/tatmin olmak |
|
157 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmak) birinin hoşuna gitmek/birini hoşnut etmek |
|
158 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şeyi yaparak) bir zorunluluğu yerine getirmek/koşulları sağlamak |
|
159 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şeyi yaparak) inandırmak/ikna etmek |
|
160 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) devam etmek |
|
161 |
Phrasals |
continue by (doing something) v.
|
(bir şey yaptıktan sonra başka bir şeye) geçmek |
|
162 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
bir şey yaparak devam etmek |
|
163 |
Phrasals |
continue by doing something v.
|
bir şey yaptıktan sonra başka bir şeye geçmek |
|
164 |
Phrasals |
adore someone for doing something v.
|
(birinin bir şeyine) hayran olmak |
|
165 |
Phrasals |
adore someone for doing something v.
|
(birinin bir şeyine) tapmak |
|
166 |
Phrasals |
adore someone for doing something v.
|
(birinin bir şeyine) bayılmak |
|
167 |
Phrasals |
adore someone for doing something v.
|
çok beğenmek/çok sevmek |
|
168 |
Phrasals |
catch someone doing something v.
|
birini bir şey yaparken/iş üzerinde yakalamak |
|
169 |
Phrasals |
put off doing something v.
|
bir şeyi yapmayı ertelemek |
|
170 |
Phrasals |
accuse somebody of doing something v.
|
birini bir şey yapmakla suçlamak |
|
171 |
Phrasals |
accuse somebody of doing something v.
|
birini bir şeyi yapmakla suçlamak |
|
172 |
Phrasals |
torment someone into doing something v.
|
bir şeyi birine zorla/tehdit ile yaptırmak |
|
173 |
Phrasals |
aid someone in doing something v.
|
birisine yardım etmek |
|
174 |
Phrasals |
incite someone into doing something v.
|
birini (bir şey yapması için) kışkırtmak |
|
175 |
Phrasals |
sucker somebody into something/into doing something v.
|
(birini birşey yapması için) kandırmak |
|
176 |
Phrasals |
freeze on (doing something) v.
|
(bir şeye) geçici olarak son vermek |
|
177 |
Phrasals |
freeze on (doing something) v.
|
(bir şeyi) geçici olarak durdurmak |
|
178 |
Phrasals |
gain something by doing something v.
|
bir şey yaparak eline bir şey geçmek |
|
179 |
Phrasals |
get around to (doing something) v.
|
sonunda (bir şeyi) yapabilmek |
|
180 |
Phrasals |
get around to (doing something) v.
|
vakit ayırıp/bulup (bir şeyi) yapabilmek |
|
181 |
Phrasals |
get around to (doing something) v.
|
(bir şeyi yapabilmek) için zaman/vakit bulmak |
|
182 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmaktan kurtulmak |
|
183 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmaktan paçayı kurtarmak |
|
184 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
|
185 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmaktan kaçınmak |
|
186 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmaktan kaytarmak |
|
187 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey) yapmaktan kaçmak |
|
188 |
Phrasals |
get out of doing (something) v.
|
(bir şey yapmayı) geçiştirmek |
|
189 |
Phrasals |
get into the way of something/of doing something v.
|
bir şeyi alışkanlık edinmek |
|
190 |
Phrasals |
get into the way of something/of doing something v.
|
bir şeyi alışkanlık haline getirmek |
|
191 |
Phrasals |
get out of the way of something/of doing something v.
|
bir alışkanlığı bırakmak |
|
192 |
Phrasals |
get out of the way of something/of doing something v.
|
bir alışkanlıktan kurtulmak |
|
193 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) itmek |
|
194 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
195 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek |
|
196 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) razı etmek |
|
197 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapması için) tatlı sözle kandırmak |
|
198 |
Phrasals |
nudge (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapması için) tatlılıkla ikna etmek |
|
199 |
Phrasals |
oblige (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) minnettar/borçlu bırakmak |
|
200 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) hakkını ödemek |
|
201 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığını saygısızca (bir şey yaparak) vermek |
|
202 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığını nankörce (bir şey yaparak) vermek |
|
203 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey yaparak) öcünü almak |
|
204 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey yaparak) intikam almak |
|
205 |
Phrasals |
repay (one) by (doing something) v.
|
karşılığında (bir şey yaparak) cezalandırmak/cezasını vermek |
|
206 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) sitem etmek |
|
207 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) serzenişte bulunmak |
|
208 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birin/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) suçlamak |
|
209 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) ayıplamak |
|
210 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) azarlamak/kınamak |
|
211 |
Phrasals |
reproach (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) eleştirmek |
|
212 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) sitem etmek |
|
213 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye yaptığı bir şeyden dolayı) serzenişte bulunmak |
|
214 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birin/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) suçlamak |
|
215 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şey yaptığı bir şeyden dolayı) ayıplamak |
|
216 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) azarlamak/kınamak |
|
217 |
Phrasals |
reprove (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi yaptığı bir şeyden dolayı) eleştirmek |
|
218 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) memnun etmek |
|
219 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) mutlu etmek |
|
220 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) bir ihtiyacı karşılamak |
|
221 |
Phrasals |
satisfy (someone, something, or oneself) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak) bir gerekliliği yerine getirmek |
|
222 |
Phrasals |
set on (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak |
|
223 |
Phrasals |
set on (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmayı) arzulamak |
|
224 |
Phrasals |
set on (doing something) v.
|
(bir şeyi başarmayı) çok istemek |
|
225 |
Phrasals |
set on (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmaya) azmetmek |
|
226 |
Phrasals |
set upon (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak |
|
227 |
Phrasals |
set upon (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmayı) arzulamak |
|
228 |
Phrasals |
set upon (doing something) v.
|
(bir şeyi başarmayı) çok istemek |
|
229 |
Phrasals |
set upon (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmaya) azmetmek |
|
230 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaya) teşvik etmek |
|
231 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaya) güdülemek |
|
232 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için harekete geçirmek |
|
233 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için canlandırmak |
|
234 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kışkırtmak |
|
235 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kızıştırmak |
|
236 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için heyecanlandırmak |
|
237 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) bir uyarıcıyla harekete geçirmek |
|
238 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) bir uyarıcıyla uyandırmak |
|
239 |
Phrasals |
stimulate (someone or something) into (doing) (something) v.
|
(vücudun bir bölümünü, sinirleri, kasları, organları) uyarmak |
|
240 |
Phrasals |
taunt (one) into (doing something) v.
|
(birini) dalga geçerek (bir şey yapmaya) kışkırtmak |
|
241 |
Phrasals |
taunt (one) into (doing something) v.
|
(birini) alay ederek (bir şey yapmaya) itmek |
|
242 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapmak için kışkırtmak |
|
243 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapmak için gaza getirmek |
|
244 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapması için tahrik etmek |
|
245 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapması için galeyana getirmek |
|
246 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapmak için teşvik etmek |
|
247 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapması için ayartmak |
|
248 |
Phrasals |
tease (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şeyi) yapması için dolduruşa getirmek |
|
249 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) korkutup bir şey yaptırmak |
|
250 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) bir şey yapacak kadar korkutmak |
|
251 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birine/bir hayvana) korkudan bir şey yaptırmak |
|
252 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birini/bir hayvanı) tehdit ederek bir şey yaptırmak |
|
253 |
Phrasals |
frighten (someone or an animal) into doing something v.
|
(birine/bir hayvana) bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak |
|
254 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyine hayran olmak |
|
255 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
yaptığı bir şeye hayran olmak |
|
256 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek |
|
257 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek |
|
258 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyine/yaptığı bir şeye bayılmak |
|
259 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmamasını tavsiye etmek |
|
260 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek |
|
261 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmamasını öğütlemek |
|
262 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
|
263 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek |
|
264 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmamasını tavsiye etmek |
|
265 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmaması için akıl vermek |
|
266 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmamasını öğütlemek |
|
267 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmaması konusunda nasihat vermek |
|
268 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
-e karşı uyarmak/ikaz etmek |
|
269 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta yardım etmek |
|
270 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta yardımcı olmak |
|
271 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta destek olmak |
|
272 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyine hayran olmak |
|
273 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
yaptığı bir şeye hayran olmak |
|
274 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok beğenmek |
|
275 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyini/yaptığı bir şeyi çok sevmek |
|
276 |
Phrasals |
adore for doing v.
|
bir şeyine/yaptığı bir şeye bayılmak |
|
277 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmamasını tavsiye etmek |
|
278 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek |
|
279 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmamasını öğütlemek |
|
280 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
|
281 |
Phrasals |
advise someone against doing something v.
|
birini bir şeye karşı uyarmak/ikaz etmek |
|
282 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmamasını tavsiye etmek |
|
283 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmaması için akıl vermek |
|
284 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmamasını öğütlemek |
|
285 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
yapmaması konusunda nasihat vermek |
|
286 |
Phrasals |
advise against doing v.
|
-e karşı uyarmak/ikaz etmek |
|
287 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta yardım etmek |
|
288 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta yardımcı olmak |
|
289 |
Phrasals |
aid in doing v.
|
-i yapmakta destek olmak |
|
290 |
Phrasals |
argue into doing v.
|
yapmaya ikna etmek |
|
291 |
Phrasals |
blackmail into doing v.
|
yapması için şantaj yapmak |
|
292 |
Phrasals |
blackmail into doing v.
|
yapması için tehdit etmek |
|
293 |
Phrasals |
blackmail into doing v.
|
şantajla/tehditle yaptırmak |
|
294 |
Phrasals |
bribe (someone) into (doing something) v.
|
(birine bir şey yapması) için rüşvet vermek |
|
295 |
Phrasals |
bribe (someone) into (doing something) v.
|
(birine bir şey yapması) için para yedirmek |
|
296 |
Phrasals |
bribe into doing v.
|
yapması için rüşvet vermek |
|
297 |
Phrasals |
bribe into doing v.
|
yapması için para yedirmek |
|
298 |
Phrasals |
burst out doing v.
|
birdenbire/aniden yapmaya başlamak |
|
299 |
Phrasals |
bustle about doing something v.
|
koştur koştur bir şey yapmak |
|
300 |
Phrasals |
bustle about doing something v.
|
koştura koştura bir şey yapmak |
|
301 |
Phrasals |
bustle about doing something v.
|
koşturup bir şey yapmak |
|
302 |
Phrasals |
bustle about doing something v.
|
gayretle bir şey yapmak |
|
303 |
Phrasals |
bustle about doing something v.
|
bir şey yapmaya koşturmak |
|
304 |
Phrasals |
bustle about doing v.
|
koştur koştur yapmak |
|
305 |
Phrasals |
bustle about doing v.
|
koştura koştura yapmak |
|
306 |
Phrasals |
bustle about doing v.
|
koşturup yapmak |
|
307 |
Phrasals |
bustle about doing v.
|
gayretle yapmak |
|
308 |
Phrasals |
bustle about doing v.
|
yapmaya koşturmak |
|
309 |
Phrasals |
come close (to something/to doing something) v.
|
(bir şeye/bir şey yapmaya) çok yaklaşmak |
|
310 |
Phrasals |
come close (to something/to doing something) v.
|
(bir şeye/bir şey yapmaya) ramak kalmak |
|
311 |
Phrasals |
come close (to something/to doing something) v.
|
(bir şeyle/bir şey yapmakla) burun buruna gelmek |
|
312 |
Phrasals |
come close (to something/to doing something) v.
|
(bir şeyin/bir şey yapmanın) eşiğine gelmek |
|
313 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birini bir şey yapmaktan alıkoymak |
|
314 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birinin bir şey yapmasını engellemek |
|
315 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birinin bir şey yapmasının önüne geçmek |
|
316 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birini bir şey yapmaktan geri bırakmak |
|
317 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birinin bir şey yapmasına mani olmak |
|
318 |
Phrasals |
constrain someone from doing something v.
|
birinin bir şey yapmasına engel olmak |
|
319 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaktan) alıkoymak |
|
320 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasını) engellemek |
|
321 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasının) önüne geçmek |
|
322 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaktan) geri bırakmak |
|
323 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
|
324 |
Phrasals |
constrain (one) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasına) engel olmak |
|
325 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmaktan alıkoymak |
|
326 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmasını engellemek |
|
327 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmasının önüne geçmek |
|
328 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmaktan geri bırakmak |
|
329 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmasına mani olmak |
|
330 |
Phrasals |
constrain from doing v.
|
yapmasına engel olmak |
|
331 |
Phrasals |
continue by doing v.
|
yaparak devam etmek |
|
332 |
Phrasals |
continue by doing v.
|
yapmaya geçmek |
|
333 |
Phrasals |
continue by doing v.
|
diğerine geçmek |
|
334 |
Phrasals |
delight (someone) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) memnun etmek |
|
335 |
Phrasals |
delight (someone) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) mutlu etmek |
|
336 |
Phrasals |
delight (someone) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birini) hoşnut etmek |
|
337 |
Phrasals |
delight (someone) by (doing something) v.
|
(bir şey yaparak birinin) gönlünü almak/etmek |
|
338 |
Phrasals |
dream of doing something v.
|
bir şey yapmanın hayalini kurmak |
|
339 |
Phrasals |
dream of doing something v.
|
bir şey yapmayı hayal etmek |
|
340 |
Phrasals |
embarrass into doing v.
|
yaptırmak için utandırmak |
|
341 |
Phrasals |
embarrass into doing v.
|
mahcup ederek bir şeyi yaptırmak |
|
342 |
Phrasals |
frighten into doing v.
|
korkutup bir şey yaptırmak |
|
343 |
Phrasals |
frighten into doing v.
|
bir şey yapacak kadar korkutmak |
|
344 |
Phrasals |
frighten into doing v.
|
korkudan bir şey yaptırmak |
|
345 |
Phrasals |
frighten into doing v.
|
tehdit ederek bir şey yaptırmak |
|
346 |
Phrasals |
frighten into doing v.
|
bir şey yaptırmak için gözünü korkutmak |
|
347 |
Phrasals |
get back to (doing) (something) v.
|
(bir şey yapmaya) geri dönmek |
|
348 |
Phrasals |
get back to (doing) (something) v.
|
(bir şey yapmaya) kaldığı yerden devam etmek |
|
349 |
Phrasals |
get down to (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmaya) başlamak |
|
350 |
Phrasals |
get down to (doing something) v.
|
kendini (bir şeyi yapmaya) vermek |
|
351 |
Phrasals |
get down to (doing something) v.
|
(bir şeyi yapmaya) girişmek |
|
352 |
Phrasals |
get down to (doing something) v.
|
ciddiyetle (bir şeyi yapmaya) koyulmak |
|
353 |
Phrasals |
go about (doing something) v.
|
(bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak |
|
354 |
Phrasals |
go around doing v.
|
(bir şey) yaparak dolaşıp/koşuşturup durmak |
|
355 |
Phrasals |
go on (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) ısrar etmek |
|
356 |
Phrasals |
go on (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) inat etmek |
|
357 |
Phrasals |
go on (doing something) v.
|
inatla/ısrarla (bir şey yapmayı) sürdürmek |
|
358 |
Phrasals |
go on (doing something) v.
|
(bir şey yapmaya) devam etmek |
|
359 |
Phrasals |
go on (doing something) v.
|
(bir şey yapmayı) sürdürmek |
|
360 |
Phrasals |
hold off doing v.
|
yapmaktan çekinmek |
|
361 |
Phrasals |
hold off doing v.
|
yapmayı ertelemek |
|
362 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini) kafesleyip (bir şey yaptırmak) |
|
363 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini) oyuna/üçkağıda getirip (bir şey yaptırmak) |
|
364 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini) kandırıp (bir şey yaptırmak) |
|
365 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini) kafalayıp (bir şey yaptırmak) |
|
366 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapması için) kafeslemek/kandırmak/kafalamak |
|
367 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(bir şey yapması için birinin) aklını çelmek |
|
368 |
Phrasals |
hoodwink (someone) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
369 |
Phrasals |
inhibit (someone) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasına) engel oluşturmak/teşkil etmek |
|
370 |
Phrasals |
inhibit (someone) from (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaktan) geri koymak/bırakmak |
|
371 |
Phrasals |
inhibit (someone) from (doing something) v.
|
(birinin bir şey yapmasına) mani olmak |
|
372 |
Phrasals |
inhibit (someone) from (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaktan) alıkoymak |
|
373 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
|
374 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin olmasını) engellemek |
|
375 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin olmasının) önüne geçmek |
|
376 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin olmamasını) sağlamak |
|
377 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin olmasını) önlemek |
|
378 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin bir şey yapmasının) önüne geçmek |
|
379 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin bir şey yapmamasını) sağlamak |
|
380 |
Phrasals |
inhibit (something) from (doing something) v.
|
(bir şeyin bir şey yapmasını) önlemek |
|
381 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
yapmasına engel oluşturmak/teşkil etmek |
|
382 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
yapmaktan geri koymak/bırakmak |
|
383 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
yapmasına mani olmak |
|
384 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
yapmaktan alıkoymak |
|
385 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
yapmasını engellemek |
|
386 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
olmasını engellemek |
|
387 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
olmasının önüne geçmek |
|
388 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
olmamasını sağlamak |
|
389 |
Phrasals |
inhibit from doing v.
|
olmasını önlemek |
|
390 |
Phrasals |
jolly (someone) into (doing) (something) v.
|
(birini) tatlı sözlerle (bir şey yapmaya) teşvik etmek/yüreklendirmek/ikna etmek |
|
391 |
Phrasals |
jolly (someone) into (doing) (something) v.
|
(birinin bir şey yapma) hevesini/isteğini artırmak |
|
392 |
Phrasals |
jolly (someone) into (doing) (something) v.
|
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek |
|
393 |
Phrasals |
justify (something) by (doing something) v.
|
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) doğrulamak/haklı göstermek |
|
394 |
Phrasals |
justify (something) by (doing something) v.
|
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) temize çıkarmak |
|
395 |
Phrasals |
justify (something) by (doing something) v.
|
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) meşrulaştırmak |
|
396 |
Phrasals |
justify (something) by (doing something) v.
|
bir şeyi (düşünceyi bir şey yaparak) haklı çıkarmak |
|
397 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şeyi) yapmamak |
|
398 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmadan) durmak |
|
399 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) kaçınmak |
|
400 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) uzak durmak |
|
401 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) imtina etmek |
|
402 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) alıkoymak |
|
403 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmasını) engellemek |
|
404 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) vazgeçirmek |
|
405 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) caydırmak |
|
406 |
Phrasals |
keep from (doing something) v.
|
(bir şey yapmasına) engel olmak |
|
407 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmamak |
|
408 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmadan durmak |
|
409 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan kaçınmak |
|
410 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan uzak durmak |
|
411 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan imtina etmek |
|
412 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan alıkoymak |
|
413 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmasını engellemek |
|
414 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan vazgeçirmek |
|
415 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmaktan caydırmak |
|
416 |
Phrasals |
keep from doing v.
|
yapmasına engel olmak |
|
417 |
Phrasals |
lean toward doing v.
|
yapmaktan yana olmak |
|
418 |
Phrasals |
lean toward doing v.
|
yapmayı tercih etmek |
|
419 |
Phrasals |
lean toward doing v.
|
yapmaya meyilli olmak |
|
420 |
Phrasals |
lean toward doing v.
|
yapmaya olumlu/sıcak bakmak |
|
421 |
Phrasals |
maneuver (one) into (doing something) v.
|
(birine) hileyle (bir şey) yaptırmak |
|
422 |
Phrasals |
maneuver (one) into (doing something) v.
|
(birine) dalavereyle (bir şey) yaptırmak |
|
423 |
Phrasals |
maneuver (one) into (doing something) v.
|
(birini) kandırarak (bir şey) yaptırmak |
|
424 |
Phrasals |
panic (one) by (doing something) v.
|
(birini bir şey yaparak) panikletmek |
|
425 |
Phrasals |
panic (one) by (doing something) v.
|
(birini bir şey yaparak) paniğe kaptırmak |
|
426 |
Phrasals |
panic (one) by (doing something) v.
|
(birinde bir şey yaparak) panik yaratmak |
|
427 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) ısrar etmek |
|
428 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) ısrarcı olmak |
|
429 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmayı) sürdürmek |
|
430 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) inat etmek |
|
431 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) vazgeçmemek |
|
432 |
Phrasals |
persist in (doing something) v.
|
(bir şey yapmakta) diretmek/direnmek |
|
433 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmakta ısrar etmek |
|
434 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmakta ısrarcı olmak |
|
435 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmayı sürdürmek |
|
436 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmakta inat etmek |
|
437 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmaktan vazgeçmemek |
|
438 |
Phrasals |
persist in doing v.
|
yapmakta diretmek/direnmek |
|
439 |
Phrasals |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapması) için sıkıştırmak |
|
440 |
Phrasals |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak |
|
441 |
Phrasals |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
(birini bir şey yapması) için taciz etmek |
|
442 |
Phrasals |
pester (one) into (doing) (something) v.
|
(bir şey yapması) için (birinin) başının etini yemek |
|
443 |
Phrasals |
play at (doing something) v.
|
(bir şeyi) yapar gibi görünmek |
|
444 |
Phrasals |
play at (doing something) v.
|
(bir şeyi) gönülsüzce/yarım yamalak yapmak |
|
445 |
Phrasals |
preface (something) by (doing something) v.
|
(bir şeye bir şey yaparak) girmek/giriş yapmak |
|
446 |
Phrasals |
preface (something) by (doing something) v.
|
(bir şeye bir şey yaparak) başlamak |
|
447 |
Phrasals |
preface (something) with (doing something) v.
|
(bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) girmek/giriş yapmak |
|
448 |
Phrasals |
preface (something) with (doing something) v.
|
(bir şeye bir şey yaparak/bir şeyle) başlamak |
|
449 |
Phrasals |
pressure (one) into (doing something) v.
|
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
|
450 |
Phrasals |
pressure (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) zorlamak |
|
451 |
Phrasals |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
|
452 |
Phrasals |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasına) mani/engel olmak |
|
453 |
Phrasals |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) önlemek |
|
454 |
Phrasals |
prevent (someone or something) from (doing something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) alıkoymak |
|
455 |
Phrasals |
prevent (someone) from doing v.
|
yapmasını engellemek |
|
456 |
Phrasals |
prevent (someone) from doing v.
|
yapmasına mani/engel olmak |
|
457 |
Phrasals |
prevent (someone) from doing v.
|
yapmasını önlemek |
|
458 |
Phrasals |
prevent (someone) from doing v.
|
yapmaktan alıkoymak |
|
459 |
Phrasals |
provoke (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapması) için kışkırtmak |
|
460 |
Phrasals |
provoke (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) kışkırtmak |
|
461 |
Phrasals |
provoke (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) teşvik etmek |
|
462 |
Phrasals |
provoke (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapması) için körüklemek/tahrik etmek |
|
463 |
Phrasals |
punish (someone or oneself) by (doing something) v.
|
(birini/kendini bir şey yaparak) cezalandırmak |
|
464 |
Phrasals |
punish (someone or oneself) by (doing something) v.
|
(birine/kendine bir şey yaparak) ceza vermek |
|
465 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için azarlamak |
|
466 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için paylamak |
|
467 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye bir şey/bir şey yaptığı) için fırça çekmek |
|
468 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye bir şey/bir şey yaptığı) için çıkışmak |
|
469 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için eleştirmek |
|
470 |
Phrasals |
rebuke (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey/bir şey yaptığı) için haşlamak |
|
471 |
Phrasals |
reduce (one) to (doing something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) düşürmek |
|
472 |
Phrasals |
reduce (one) to (doing something) v.
|
(birini bir şey yapma) seviyesine indirmek |
|
473 |
Phrasals |
refrain from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) kaçınmak |
|
474 |
Phrasals |
refrain from (doing something) v.
|
(bir şey yapmaktan) imtina etmek |
|
475 |
Phrasals |
reprimand (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) azarlamak |
|
476 |
Phrasals |
reprimand (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) paylamak |
|
477 |
Phrasals |
reprimand (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey için/bir şey yaptığı için) kınamak |
|
478 |
Phrasals |
reprimand (someone or something) for (doing) (something) v.
|
(birine/bir şeye bir şey için/bir şey yaptığı için) fırça atmak |
|
479 |
Phrasals |
rest from (doing) (something) v.
|
(bir şey yapmaya) ara verip dinlenmek |
|
480 |
Phrasals |
rest from (doing) (something) v.
|
(bir şey yapmayı) bırakıp dinlenmek |
|
481 |
Phrasals |
rope into doing v.
|
yapması için kandırmak |
|
482 |
Phrasals |
rope into doing v.
|
yapmaya ikna etmek |
|
483 |
Phrasals |
rope into doing v.
|
yapması için aklını çelmek |
|
484 |
Phrasals |
set about doing v.
|
yapmaya girişmek |
|
485 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) engellemek |
|
486 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) vazgeçirmek |
|
487 |
Phrasals |
stop (someone or something) from (doing something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şey yapmaktan) caydırmak |
|
488 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmasını engellemek |
|
489 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmaktan vazgeçirmek |
|
490 |
Phrasals |
stop from doing v.
|
bir şey yapmaktan caydırmak |
|
491 |
Phrasals |
sucker (one) into (doing something) v.
|
(birini bir şey yapması) için kandırmak |
|
492 |
Phrasals |
sucker (one) into (doing something) v.
|
(birini kerizleyip) bir şey yaptırmak |
|
493 |
Phrasals |
surprise (one) by (doing) (something) v.
|
(bir şey yaparak birini) şaşırtmak |
|
494 |
Phrasals |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
(birini/kendini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
495 |
Phrasals |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
(birini/kendini bir şey yapmaya) razı etmek |
|
496 |
Phrasals |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
|
497 |
Phrasals |
talk out of doing v.
|
konuşarak vazgeçirmek |
|
498 |
Phrasals |
talk out of doing v.
|
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
|
499 |
Phrasals |
tease into doing v.
|
tatlı sözlerle veya yoğun ısrarla ve sıkboğaz ederek bir işi yaptırmak |
|
500 |
Phrasals |
tease into doing v.
|
yapmak için kışkırtmak |
|