|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
iki haftada bir olan |
biweekly s.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
iki nokta arasında bu amaçla özel olarak kurulmuş olan bir şirket tarafından yapılan taşıma işi |
carriage i.
|
|
3 |
Genel |
tıraştan sonraki bir iki gün içinde uzayan sakal |
stubble i.
|
|
4 |
Genel |
iki haftada bir yayımlanan dergi |
biweekly i.
|
|
5 |
Genel |
yayan bir veya birkaç kişi tarafından çekilen iki tekerlekli hafif taşıt |
rickshaw i.
|
|
6 |
Genel |
her iki kategoriye de girebilecek bir durum |
borderline case i.
|
|
7 |
Genel |
bir/iki günlük tıraş |
stubble i.
|
|
8 |
Genel |
iki bir (zar) |
deuce ace i.
|
|
9 |
Genel |
iki kez tekrarlanması gereken bir harfin yalnızca bir kez yazılması |
haplography i.
|
|
10 |
Genel |
iki yılda bir düzenlenen faaliyet |
bienal i.
|
|
11 |
Genel |
bir fiyatına iki |
twofer i.
|
|
12 |
Genel |
bir ya da iki ayağın olmaması |
footlessness i.
|
|
13 |
Genel |
iki veya dört tekerlekli bir taşıt |
herdic i.
|
|
14 |
Genel |
bir kelimenin bir cümle içerisinde iki farklı anlamda kullanılması |
zeugma i.
|
|
15 |
Genel |
geometride bir kavisin iki ucu arasına çekilen doğru çizgi |
subtend i.
|
|
16 |
Genel |
bir metinde iki biçimin bir arada bulunması |
conflation i.
|
|
17 |
Genel |
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması |
home exchange i.
|
|
18 |
Genel |
iki ev sahibinin belirli bir süre karşılıklı birbirlerinin evlerinde oturması |
house swapping i.
|
|
|
19 |
Genel |
iki film bir arada |
double feature i.
|
|
20 |
Genel |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapai i.
|
|
21 |
Genel |
iki kişinin de çok istediği halde yapamadığı bir şeyi belki karşıdaki kişi teklif eder diye birbirleriyle bakışması |
mamihlapinatapei i.
|
|
22 |
Genel |
iki bin beş yüz on bir |
two thousand five hundred eleven i.
|
|
23 |
Genel |
iki kişilik bir iş |
a two-person job i.
|
|
24 |
Genel |
iki anlamlı bir kelime yüzünden kolaylıkla yanlış anlaşılan bir cümle |
garden path sentence i.
|
|
25 |
Genel |
iki metni bir metne birleştirme |
conflation i.
|
|
26 |
Genel |
iki kısa bir uzun heceli ölçü |
anapest i.
|
|
27 |
Genel |
iki kısa bir uzun heceli ölçü |
anapaest i.
|
|
28 |
Genel |
iki ayda bir çıkan dergi |
bimonthly i.
|
|
29 |
Genel |
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
mozambique drill i.
|
|
30 |
Genel |
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
mozambic drill i.
|
|
31 |
Genel |
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
failure drill i.
|
|
32 |
Genel |
düşmanın çelik yelek giyme ihtimaline karşı iki kez gövdesine bir kez kafasına ateş edilmesi |
failure to stop drill i.
|
|
33 |
Genel |
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı |
christmas cracker i.
|
|
34 |
Genel |
iki ucundan çekilererek açılan içinde küçük bir hediye bulunan noel oyuncağı |
bon-bons i.
|
|
35 |
Genel |
alfabetik bir yazı sisteminde iki harfle yazılmış sözcük |
bigram i.
|
|
36 |
Genel |
iki yılda bir düzenlenen sanat etkinliği |
biennale i.
|
|
37 |
Genel |
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması |
a conflict in terms i.
|
|
38 |
Genel |
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelip oluşturdukları sözcük |
a conflict in terms i.
|
|
|
39 |
Genel |
topun bir iple dikey bir sırığa asıldığı ve iki kişi arasında oynanan bir top oyunu |
tetherball i.
|
|
40 |
Genel |
aynı anda iki aracın yarıştığı bir çeşit araba/motor yarışı |
drag racing i.
|
|
41 |
Genel |
t şeklinde, iki oturaklı bir tür yük arabası |
t cart i.
|
|
42 |
Genel |
iki kişi ile oynanan, balkanlara özgü bir çeşit iskambil oyunu |
tablanette i.
|
|
43 |
Genel |
iki kişilik hareketli bir italyan dansı |
tarantelle i.
|
|
44 |
Genel |
iki kişilik hareketli bir italyan dansı |
tarantella i.
|
|
45 |
Genel |
bir ya da iki popüler şarkı içeren kompakt disk formatında albüm |
cd single i.
|
|
46 |
Genel |
koltukları sırt sırta olan iki tekerlekli bir tür at arabası |
tandem cart i.
|
|
47 |
Genel |
iki tekerlekli, üstü kapalı hafif bir gezinti arabası |
chariotee i.
|
|
48 |
Genel |
dört müzik vuruşunda iki hızlı bir yavaş şekilde peş peşe gerçekleştirilen bale hareketi |
chassé i.
|
|
49 |
Genel |
bir şeyin iki zıt tarafı |
the yin and yang [usa] i.
|
|
50 |
Genel |
bir şeyin iki zıt parçası |
the yin and yang [usa] i.
|
|
51 |
Genel |
hindistan'ın kırsal bölgelerinde kullanılan iki tekerlekli hafif bir araç |
tonga i.
|
|
52 |
Genel |
iki kişilik hafif bir at arabası |
trap i.
|
|
53 |
Genel |
bir şeyi iki kere yapan kimse |
twicer i.
|
|
54 |
Genel |
iki kişilik bir tür top oyunu |
two old cat i.
|
|
55 |
Genel |
iki kişilik bir tür top oyunu |
two o' cat i.
|
|
56 |
Genel |
iki fit uzunluğunda bir irlanda ölçüm birimi |
bandle i.
|
|
57 |
Genel |
bir yüzeyi iki eşit parçaya ayıran çember |
equator i.
|
|
58 |
Genel |
samurayların iki elle kullandıkları tek yönlü uzun bir kılıç |
katana i.
|
|
59 |
Genel |
iki çatallı bir alet |
bident i.
|
|
60 |
Genel |
cava'ya özgü iki tekerlekli bir at arabası |
sado i.
|
|
61 |
Genel |
at şovlarında kullanılan hafif, iki tekerlekli bir tür at arabası |
bike i.
|
|
62 |
Genel |
bilardoda iki isteka topunun her iki hedef topa vurduğu bir vuruş |
billiard i.
|
|
63 |
Genel |
bilardoda iki isteka topunun her iki hedef topa vurduğu bir vuruş |
carom i.
|
|
64 |
Genel |
bankalara ve tasarruf kurumlarına verilen iki bölümlü bir tanımlayıcı numara |
bin i.
|
|
65 |
Genel |
iki parçalı bir pulun parçalarından her biri |
bisect i.
|
|
66 |
Genel |
bazı kedilerde iki farklı rengin burundan aşağıya doğru bir çizgide buluştuğu desen |
blaze i.
|
|
67 |
Genel |
iki kişiyle yapılan vals benzeri eski bir dans |
lavolt i.
|
|
68 |
Genel |
iki genç kız tarafından sergilenen bir tür bali dansı |
legong i.
|
|
69 |
Genel |
iki yayın kesişmesiyle oluşan sivri uçlu oval bir şekil |
mandorla i.
|
|
70 |
Genel |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
median plane i.
|
|
71 |
Genel |
iki taraflı simetrik bir hayvanı sağ ve sol yarı olmak üzere ikiye bölen orta düzlem |
mesial plane i.
|
|
72 |
Genel |
yere veya tahtanın üzerine çizilen çizgilerin kesişim noktalarına taş yerleştirerek oynanan, iki kişilik modası geçmiş bir oyun |
merils i.
|
|
73 |
Genel |
bir çıkrığa dolanmış ve her iki ucu birbirine bağlanmış ip veya zincir |
messenger i.
|
|
74 |
Genel |
bir dizi bölümden oluşan bir şeyin iki uç bölümü dışında kalan kısmı |
middle i.
|
|
75 |
Genel |
iki kişiyle oynanan eski bir oyun |
(the) mill i.
|
|
76 |
Genel |
iki kişiyle oynanan eski bir oyun |
morris i.
|
|
77 |
Genel |
iki kişiyle oynanan eski bir oyun |
merels i.
|
|
78 |
Genel |
iki kişiyle oynanan eski bir oyun |
morelles i.
|
|
|
79 |
Genel |
iki eşin kollarını döndürerek havada daire çizdiği bir halk dansı figürü |
mill i.
|
|
80 |
Genel |
bir şeyi başlatan ve bitiren benzer iki şeyden biri |
bookend i.
|
|
81 |
Genel |
iki ucundan kova sarkan bir su taşıma aracı temsili |
bouget i.
|
|
82 |
Genel |
iki büyük dik taş ve bir kapak taşından oluşan tarih öncesi bir mezar |
bowing stone i.
|
|
83 |
Genel |
bir dizgindeki iki parça bükülmüş demir |
branches of a bridle i.
|
|
84 |
Genel |
(dama) aralarında boş bir kare bırakılmış aynı renkte iki taş |
bridge i.
|
|
85 |
Genel |
(hindistan'da) üstü katlanan iki tekerlekli hafif bir araç |
buggy i.
|
|
86 |
Genel |
iki yıl üst üste ekilen bir arazi |
hook i.
|
|
87 |
Genel |
iki arada bir derede olma |
horn of a dilemma i.
|
|
88 |
Genel |
ingiltere'deki iki normandiya kralına madeni para basmalarını önlemek için verilen bir vergi |
moneyage [obsolete] i.
|
|
89 |
Genel |
iki tarafı ve bir sayası olup ayağa bağcıkla tutturulan alçak bir ayakkabı |
monk shoe i.
|
|
90 |
Genel |
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal |
reply card i.
|
|
91 |
Genel |
normal kartpostalın iki katı büyüklüğünde olup iki parçadan oluşan, parçalardan birinin yırtılarak göndericiye cevap olarak ücretsiz gönderilebildiği bir kartpostal |
reply postal card i.
|
|
92 |
Genel |
dama tahtasında iki oyuncuyla oynanan bir oyun |
reversi i.
|
|
93 |
Genel |
on iki buçuk sente eşdeğer bir para birimi |
levy i.
|
|
94 |
Genel |
suçlunun kendisine vuran iki sıra adamın arasından koştuğu eski bir ceza türü |
gantlet i.
|
|
95 |
Genel |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone i.
|
|
96 |
Genel |
bir ila iki yaşlarındaki koyun |
gimmer [scotland] i.
|
|
97 |
Genel |
(genellikle mücevherlerde kullanılan) iki elin taçlı bir kalbi tuttuğu irlanda asıllı tasarım |
claddagh i.
|
|
98 |
Genel |
iki el tarafından tutulan kalp tasarımlı bir yüzük |
claddagh ring [ireland] i.
|
|
99 |
Genel |
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan |
dandi i.
|
|
100 |
Genel |
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan |
dandy i.
|
|
101 |
Genel |
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup |
den i.
|
|
102 |
Genel |
iki kulplu eski bir vazo tipi |
diota i.
|
|
103 |
Genel |
oyuncuların iki sopayla çember atıp yakaladığı bir oyun |
the grace i.
|
|
104 |
Genel |
ayaklarla sürülen iki tekerlekli bir bisiklet |
hobbyhorse i.
|
|
105 |
Genel |
(yazı tura oyununda) parası diğer iki oyuncunun parasından farklı tarafta gelen bir oyuncu |
odd-man i.
|
|
106 |
Genel |
iki dörtlük müzikle yapılan bir salon dansı |
one-step i.
|
|
107 |
Genel |
belirli bir sonuç elde etmek için peş peşe yapılan iki hareket |
one-two punch i.
|
|
108 |
Genel |
commiphora cinsi iki afrika ağacından elde edilen bir zamk reçine karışımı |
opopanax i.
|
|
109 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin fiziksel olarak bir araya gelmesi |
impinging i.
|
|
110 |
Genel |
iki anlamı veren bir pekiştirme sözcüğü |
deuce i.
|
|
111 |
Genel |
iki ve bir gelen zar |
deuce-ace i.
|
|
112 |
Genel |
(atçılık) iki çitten oluşan bir tür engel |
in-and-out i.
|
|
113 |
Genel |
iki kişilik bir tür fayton |
concord buggy i.
|
|
114 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek olma |
fangleness [obsolete] i.
|
|
115 |
Genel |
kafanın iki yanının tıraşlanıp yalnızca ortada şerit bırakılan bir saç şekli |
iroquois i.
|
|
116 |
Genel |
iki tekerlekli araba ile gerçekleştiren bir at yarışı |
pacing i.
|
|
117 |
Genel |
belirli bir amaç için eşleştirilen iki kişi |
couple i.
|
|
118 |
Genel |
iki kişiyle oynanan bir tür masa oyunu |
salta i.
|
|
119 |
Genel |
tek bir şeyi sarmalayan benzer iki nesne |
sandwich i.
|
|
120 |
Genel |
hollywood tabanlı iki yıllık bir oyunculuk konservatuvarı |
american musical and dramatic academy i.
|
|
121 |
Genel |
(slalom yarışında) kara sabitlenmiş iki direkten oluşan bir engel |
gate i.
|
|
122 |
Genel |
iki, üç veya dört kısımdan oluşan polifonik bir parça |
organum i.
|
|
123 |
Genel |
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı |
segway® i.
|
|
124 |
Genel |
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı |
segway human transporter® i.
|
|
125 |
Genel |
kendi kendini dengeleyen iki tekerlekli bir kişisel ulaşım aracı |
segway ht® i.
|
|
126 |
Genel |
fay oluşumu sonucu normalde kesintiye uğramayan bir yüzeyde oluşan iki ayrık parçanın arasındaki mesafe |
separation i.
|
|
127 |
Genel |
iki haftada bir çıkan yayın |
fortnightly i.
|
|
128 |
Genel |
(bir birime ait) kırk iki eş parça |
forty-second i.
|
|
129 |
Genel |
bir şeye ait kırk iki eş parçadan biri |
forty-second i.
|
|
130 |
Genel |
(bir elde) iki değerli kart kombinasyonu |
fourchette i.
|
|
131 |
Genel |
iki atın önde iki atın arkada ilerlediği bir at arabası düzeni |
four-horse string out i.
|
|
132 |
Genel |
ucunda birbirine dikili iki deri parçası olan bir çeşit sopa |
slapstick i.
|
|
133 |
Genel |
(at arabasında) iki falakayı bir arada tutan çubuk |
spreader i.
|
|
134 |
Genel |
iki ucunda yarım top yer alan çubuklu bir mermi |
stang ball i.
|
|
135 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca giren kimse |
stirabout i.
|
|
136 |
Genel |
iki molekül reaksiyonu ile oluşan kuantum-mekanik bir oluşum |
supermolecule i.
|
|
137 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
rush somebody clean off his feet f.
|
|
138 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
run somebody off his feet f.
|
|
139 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek olmak |
be dressed up fit to kill f.
|
|
140 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
hustle f.
|
|
141 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
pamper f.
|
|
142 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
seesaw between two opinions f.
|
|
143 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
dance attendance on somebody f.
|
|
144 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
rush somebody off his feet f.
|
|
145 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
straddle f.
|
|
146 |
Genel |
iki yakasını bir araya getirmek |
get by f.
|
|
147 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
run somebody clean off his feet f.
|
|
148 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
fluster f.
|
|
149 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca koymak |
hasten f.
|
|
150 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
pressure (someone) f.
|
|
151 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be in a tight situation f.
|
|
152 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca koymak |
fluster f.
|
|
153 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca koymak |
put pressure on someone f.
|
|
154 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
hasten f.
|
|
155 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca koymak |
flurry f.
|
|
156 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca koymak |
pressure (someone) f.
|
|
157 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
flurry f.
|
|
158 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
put pressure on someone f.
|
|
159 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be between a rock and a hard place f.
|
|
160 |
Genel |
iki arada bir derede kalmak |
be torn between f.
|
|
161 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
wait hand and foot f.
|
|
162 |
Genel |
iki ucunu bir araya getirmek |
make ends meet f.
|
|
163 |
Genel |
bir koltukta iki karpuz taşımak |
wear more than one hat f.
|
|
164 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
get one’s stake on f.
|
|
165 |
Genel |
bir maaşla iki çocuğa bakmak |
raise two kids on one salary f.
|
|
166 |
Genel |
bir maaşla iki çocuk büyütmek |
raise two kids on one salary f.
|
|
167 |
Genel |
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
know a thing or two (about something) f.
|
|
168 |
Genel |
bir iki haftalığına gitmek |
go away for a week or two f.
|
|
169 |
Genel |
iki kişilik bir masa ayırtmak |
book a table for two f.
|
|
170 |
Genel |
bir şeyi iki dolara satmak |
sell something at 2 dollars f.
|
|
171 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek olmak |
deck oneself out f.
|
|
172 |
Genel |
ilgisiz bir şeyi birbiriyle uyumlu iki şeyin arasına koymak |
shoehorn f.
|
|
173 |
Genel |
bir şeyin sonunda veya iki tarafında da olmak |
bookend f.
|
|
174 |
Genel |
iki adam bir küreği çekecek şekilde ayarlama yapmak |
double-bank an oar f.
|
|
175 |
Genel |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelmesiyle oluşmak |
make f.
|
|
176 |
Genel |
bir anlaşmaya veya uzlaşıya varmak için ihtilaf yaratan iki veya daha fazla tarafla çalışmak |
mediate f.
|
|
177 |
Genel |
iki çapalı bir geminin halatlarını her bir çapaya eşit uzunluk bırakacak şekilde salmak |
middle of the cable f.
|
|
178 |
Genel |
(tavla) bir noktadaki iki taştan birini kırmak |
break f.
|
|
179 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girmek |
hie f.
|
|
180 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
lurry f.
|
|
181 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
delt [scotland] f.
|
|
182 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
overpamper f.
|
|
183 |
Genel |
(bir yerin) doğal karanlığını iki katına çıkarmak |
double-shade f.
|
|
184 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
pamperize f.
|
|
185 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
pamperise f.
|
|
186 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
cuiter [dialect] [scotland] f.
|
|
187 |
Genel |
bir dediğini iki etmemek |
feather bed f.
|
|
188 |
Genel |
bir dediği iki edilmemek |
feather bed [us] f.
|
|
189 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girmek |
pell [dialect] [uk] f.
|
|
190 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girmek |
fluster f.
|
|
191 |
Genel |
iki yakasını zar zor bir araya getirmek |
scuffle f.
|
|
192 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
skelp f.
|
|
193 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
spur f.
|
|
194 |
Genel |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
streak f.
|
|
195 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
dressed up to the nines s.
|
|
196 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
dressed up to kill s.
|
|
197 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
spiffy s.
|
|
198 |
Genel |
iki ayda bir olan |
bimonthly s.
|
|
199 |
Genel |
bir iki tane |
one or two s.
|
|
200 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
dapper s.
|
|
201 |
Genel |
iki yılda bir olan |
biennial s.
|
|
202 |
Genel |
iki senede bir olan |
biennial s.
|
|
203 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
dressed up fit to kill s.
|
|
204 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
spick-and-span s.
|
|
205 |
Genel |
-in bir iki tanesi |
one or two of s.
|
|
206 |
Genel |
iki yılda bir olan |
biyearly s.
|
|
207 |
Genel |
iki yılda bir olan |
two-year s.
|
|
208 |
Genel |
her iki senede bir |
biyearly s.
|
|
209 |
Genel |
her iki yılda bir |
biyearly s.
|
|
210 |
Genel |
bir dediği iki edilmeyen |
coddled s.
|
|
211 |
Genel |
iki yüzyılda bir olan |
bicentennial s.
|
|
212 |
Genel |
iki yüz yılda bir olan |
bicentenary s.
|
|
213 |
Genel |
iki yılda bir olan |
biannual s.
|
|
214 |
Genel |
bir iki (tane) |
a couple of s.
|
|
215 |
Genel |
bir iki (tane) |
a couple of s.
|
|
216 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
neat s.
|
|
217 |
Genel |
bir şeye karşı tutarsız iki farklı tutum sergileyen |
two-minded s.
|
|
218 |
Genel |
yüce ve sıradan iki şeyin gülünç bir şekilde yan yana gelmesiyle nitelenen |
bathetic s.
|
|
219 |
Genel |
iki ayda bir meydana gelen |
bimensal s.
|
|
220 |
Genel |
iki ayda bir olan |
bimestrial s.
|
|
221 |
Genel |
iki ayda bir meydana gelen |
bi-monthly s.
|
|
222 |
Genel |
iki haftada bir çıkan |
bi-weekly s.
|
|
223 |
Genel |
iki haftada bir olan |
bi-weekly s.
|
|
224 |
Genel |
iki zıt özelliği bir araya getiren |
hermaphrodite s.
|
|
225 |
Genel |
iki mineralin ortaklaşa kristalleşerek birbirini çevrelediği bir taş yapısına sahip olan |
graphical s.
|
|
226 |
Genel |
iki arada bir derede |
distraught s.
|
|
227 |
Genel |
bir doğru üzerindeki iki ana noktayı birleştiren tüm noktaları içeren (noktalar kümesi) |
convex s.
|
|
228 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girmiş |
flurried s.
|
|
229 |
Genel |
atomların çekirdeklerinin aynı yönde döndüğü iki atomlu bir moleküle ait veya ilgili |
ortho s.
|
|
230 |
Genel |
mensural notasyonda belirli uzunluklardaki müzik notalarının bir sonraki nota değerinin iki yerine üçe eşit olduğu tempus veya prolasyona ait ya da ilgili |
perfect s.
|
|
231 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girmiş |
precipitant s.
|
|
232 |
Genel |
iki haftada bir olan |
fortnightly s.
|
|
233 |
Genel |
iki yılda bir |
biennially zf.
|
|
234 |
Genel |
iki kulaklı bir şekilde |
binaurally zf.
|
|
235 |
Genel |
iki günde bir |
every other day zf.
|
|
236 |
Genel |
iki yılda bir olarak |
biyearly zf.
|
|
237 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
ambidextrously zf.
|
|
238 |
Genel |
iki dirhem bir çekirdek |
as if came out of a bandbox zf.
|
|
239 |
Genel |
bir iki gün içinde |
in a day or two zf.
|
|
240 |
Genel |
iki haftada bir |
biweekly zf.
|
|
241 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
disingenuously zf.
|
|
242 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
bifacially zf.
|
|
243 |
Genel |
iki aydan az bir zamanda |
in under two months zf.
|
|
244 |
Genel |
bir iki kez |
once or twice zf.
|
|
245 |
Genel |
iki haftada bir |
fortnightly zf.
|
|
246 |
Genel |
iki gözlü bir şekilde |
binocularly zf.
|
|
247 |
Genel |
iki günde bir |
on alternate days zf.
|
|
248 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
hypocritically zf.
|
|
249 |
Genel |
iki moleküllü bir halde |
bimolecularly zf.
|
|
250 |
Genel |
iki yüzlü bir biçimde |
dissemblingly zf.
|
|
251 |
Genel |
iki eşit parçaya ayrılmış bir halde |
bifidly zf.
|
|
252 |
Genel |
iki bin yıldan daha fazla bir süredir |
for more than two thousand years zf.
|
|
253 |
Genel |
bir iki kere |
once or twice zf.
|
|
254 |
Genel |
iki arada bir derede |
somehow or other zf.
|
|
255 |
Genel |
iki ayda bir |
bimonthly zf.
|
|
256 |
Genel |
iki haftada bir |
bi-weekly zf.
|
|
257 |
Genel |
iki elini de kullanabilir bir halde |
two-handedly zf.
|
|
258 |
Genel |
her iki haftada bir |
every couple of weeks zf.
|
|
259 |
Genel |
her iki haftada bir |
every fortnight zf.
|
|
260 |
Genel |
iki senede bir |
every other year zf.
|
|
261 |
Genel |
iki ayda bir |
every other month zf.
|
|
262 |
Genel |
iki haftada bir |
every other week zf.
|
|
263 |
Genel |
iki yılda bir |
every other year zf.
|
|
264 |
Genel |
her iki günde bir |
every two day zf.
|
|
265 |
Genel |
iki senede bir |
biyearly zf.
|
|
266 |
Genel |
iki yılda bir |
biyearly zf.
|
|
267 |
Genel |
iki saatte bir |
every two hours zf.
|
|
268 |
Genel |
iki saatte bir |
once every two hours zf.
|
|
269 |
Genel |
iki günde bir |
every two days zf.
|
|
270 |
Genel |
her iki günde bir |
once in two days zf.
|
|
271 |
Genel |
iki günde bir |
once in two days zf.
|
|
272 |
Genel |
iki saatte bir |
once in two hours zf.
|
|
273 |
Genel |
her iki günde bir |
once every two days zf.
|
|
274 |
Genel |
iki günde bir |
once every two days zf.
|
|
275 |
Genel |
her iki günde bir |
every two days zf.
|
|
276 |
Genel |
sabah bir akşam bir olmak üzere günde iki kere |
twice daily once in the morning and once in the evening zf.
|
|
277 |
Genel |
yılda bir veya iki kez |
once or twice a year zf.
|
|
278 |
Genel |
yılda bir veya iki kere |
once or twice a year zf.
|
|
279 |
Genel |
iki ayda bir |
every two months zf.
|
|
280 |
Genel |
iki ayda bir |
every 2 months zf.
|
|
281 |
Genel |
iki ayda bir |
bimonthly zf.
|
|
282 |
Genel |
iki haftasonunda bir |
every other weekend zf.
|
|
283 |
Genel |
iki kulaklı bir şekilde |
in both ears zf.
|
|
284 |
Genel |
iki günde bir |
once in two days zf.
|
|
285 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
artfully zf.
|
|
286 |
Genel |
iki ayda bir meydana gelerek |
bi-monthly zf.
|
|
287 |
Genel |
iki yüzlü bir şekilde |
mock zf.
|
|
288 |
Genel |
iki ayağı bir pabuca girerek |
rushingly zf.
|
|
289 |
Genel |
iki günde bir |
every second day zf.
|
|
290 |
Genel |
iki katlı bir şekilde |
in two ways zf.
|
|
291 |
Genel |
iki şeyin benzerliğine dikkat çekmek için kullanılan bir ünleme |
snap ünl.
|
|
292 |
Genel |
iki kişinin aynı anda söylediği şeyden sonra ifade edilen bir ünleme |
snap [uk] [australia/new zealand] ünl.
|
|
293 |
Genel |
iki anlamı veren birleştirici bir ifade |
bin- ök.
|
|
Phrasals |
|
294 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek |
fall between (two things) f.
|
|
295 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek |
fall between (something and something else) f.
|
|
296 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between f.
|
|
297 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between f.
|
|
298 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
299 |
Öbek Fiiller |
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
get between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
300 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
301 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
302 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
303 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
304 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
305 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
306 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
307 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
308 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
309 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
310 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
311 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
312 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
313 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
314 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
315 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
316 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
317 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
hover between something (and something else) f.
|
|
318 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
hover between something (and something else) f.
|
|
319 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
320 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
hover between something (and something else) f.
|
|
321 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
322 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
323 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
324 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between something (and something else) f.
|
|
325 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between something (and something else) f.
|
|
326 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
327 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between something (and something else) f.
|
|
328 |
Öbek Fiiller |
iki arada bir derede bırakmak |
tear between f.
|
|
329 |
Öbek Fiiller |
iki yakayı bir araya getirememek |
scratch along f.
|
|
330 |
Öbek Fiiller |
iki ayağını bir pabuca sokmak |
put (one) under the cosh f.
|
|
331 |
Öbek Fiiller |
iki işi bir arada yapmak |
double up f.
|
|
332 |
Öbek Fiiller |
(bir kişilik yeri veya şeyi) iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
333 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
334 |
Öbek Fiiller |
bir kişilik şeyi iki kişi paylaşmak |
double up f.
|
|
335 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something) (and someone or something else) f.
|
|
336 |
Öbek Fiiller |
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
judge between (someone or something and someone or something else) f.
|
|
337 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
split between (two or more people or things) f.
|
|
338 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
339 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
split between (two or more people or things) f.
|
|
340 |
Öbek Fiiller |
iki ya da daha fazla kişiyi bir durum/aktivite için bir araya getirmek/birleştirmek |
yoke together f.
|
|
341 |
Öbek Fiiller |
iki ileri bir geri |
push forward f.
|
|
342 |
Öbek Fiiller |
iki adım ileri bir adım geri |
push forward f.
|
|
343 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden/acıdan iki büklüm olmak |
writhe with something f.
|
|
344 |
Öbek Fiiller |
bir şeyden/acıdan iki büklüm olmak |
writhe in something f.
|
|
345 |
Öbek Fiiller |
iki büklüm edip (bir şey) haline sokmak |
twist into (something) f.
|
|
346 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birleştirmek |
splice together f.
|
|
347 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi birbirine eklemek |
splice together f.
|
|
348 |
Öbek Fiiller |
yeni bir şey elde etmek/bir şeyi değiştirmek için iki veya daha fazla farklı şeyi bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
349 |
Öbek Fiiller |
iki veya daha fazla farklı şeyin genlerini bir araya getirmek |
splice together f.
|
|
350 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi bir şeyle) iki paralık etmek |
taint (something) with (something) f.
|
|
351 |
Öbek Fiiller |
iki şeyi karşılıklı yarar sağlayacak şekilde bir araya getirmek/birleştirmek/bütünleştirmek |
marry up f.
|
|
352 |
Öbek Fiiller |
iki şeyi bir araya getirerek daha iyi bir şey yaratmak/üretmek |
marry up f.
|
|
353 |
Öbek Fiiller |
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak |
mash up (something) f.
|
|
354 |
Öbek Fiiller |
iki farklı kaydın/türün birleşiminden yeni bir müzik yaratmak |
mash up (something) f.
|
|
355 |
Öbek Fiiller |
iki farklı türü/kaydı bir araya getirip yeni bir müzik yaratmak |
mash up (something) f.
|
|
356 |
Öbek Fiiller |
iki şarkıyı/kaydı birleştirip tek bir müzik parçası yaratmak |
mash up f.
|
|
357 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi iki kişi kendi arasında sektirmek |
bounce something back and forth f.
|
|
358 |
Öbek Fiiller |
uzlaşmalarını sağlamak için iki tarafı bir araya getirmek |
closet with f.
|
|
359 |
Öbek Fiiller |
sorunlarını çözmeleri için iki tarafı bir araya getirmek |
closet with f.
|
|
360 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
decide between (someone or something) f.
|
|
361 |
Öbek Fiiller |
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek |
decide between (someone or something) f.
|
|
362 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek |
exchange words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
363 |
Öbek Fiiller |
(birine bir şey hakkında) iki çift laf etmek |
have words (with somebody) (about something) [uk] f.
|
|
364 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
365 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
366 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
367 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
368 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
369 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
370 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
371 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
372 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek |
hover between (something) and (something else) f.
|
|
373 |
Öbek Fiiller |
(bir grubu) iki karşıt gruba bölmek |
polarize (one group of people) into (two groups of people) f.
|
|
Phrases |
|
374 |
İfadeler |
bir elmanın iki yarısı |
an apple cleft in two i.
|
|
375 |
İfadeler |
iki arada bir derede |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
|
376 |
İfadeler |
gece yarısından önceki bir saatlik uyku sonrasındaki iki saate bedeldir |
one hour's sleep before midnight is worth two after expr.
|
|
377 |
İfadeler |
bir elin nesi var, iki elin sesi var |
cheaper by the dozen expr.
|
|
378 |
İfadeler |
iki kere düşün bir kere kodla |
think twice code once expr.
|
|
379 |
İfadeler |
iki cambaz bir ipte oynamaz |
you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
|
|
380 |
İfadeler |
iki karpuz bir koltuğa sığmaz |
you can't dance at two weddings (with one behind) expr.
|
|
381 |
İfadeler |
aynı anda aynı şeyi yapmaya çalışan iki kişi için kullanılan bir deyim |
after you, my dear alphonse expr.
|
|
382 |
İfadeler |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
teamwork makes the dream work expr.
|
|
Proverb |
|
383 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
two heads are better than one
|
|
384 |
Atasözü |
eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir |
bird in the hand is worth two in the bush
|
|
385 |
Atasözü |
iki ölç bir biç |
look before you leap
|
|
386 |
Atasözü |
iki yanlıştan bir doğru çıkmaz |
two wrongs do not make a right
|
|
387 |
Atasözü |
iki yanlış bir doğru etmez |
two wrongs do not make a right
|
|
388 |
Atasözü |
eğer iki kişi kötü bir durumla karşılaşmışsa bu sorundan her ikisi birden sorumludur |
it takes two to tango
|
|
389 |
Atasözü |
iki karpuz bir koltuğa sığmaz |
if you run after two hares you will catch neither
|
|
390 |
Atasözü |
bir çöplükte iki horoz ötmez |
If two ride on a horse one must ride behind
|
|
391 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
many hands make light work
|
|
392 |
Atasözü |
bir koltukta iki karpuz taşınmaz |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
|
393 |
Atasözü |
bir ipte iki cambaz oynamaz |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
|
394 |
Atasözü |
bir koltukta iki karpuz taşınmaz |
watermelons cannot be held under one arm
|
|
395 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
one hand washes the other and together they wash the face
|
|
396 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
union is strength
|
|
397 |
Atasözü |
iki düşün, bir konuş |
think twice before you speak once
|
|
398 |
Atasözü |
iki düşün, bir konuş |
measure twice, cut once
|
|
399 |
Atasözü |
iki düşün, bir söyle |
think twice before you speak once
|
|
400 |
Atasözü |
iki düşün, bir söyle |
measure twice, cut once
|
|
401 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
one hand washes the other and together they wash the face
|
|
402 |
Atasözü |
isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara |
a dumb priest never got a parish
|
|
403 |
Atasözü |
çekirge bir sıçrar iki sıçrar |
the pitcher will go to the well once too often
|
|
404 |
Atasözü |
bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge |
the pitcher will go to the well once too often
|
|
405 |
Atasözü |
gece yarısından önceki bir saatlik uyku sonrasındaki iki saate bedeldir |
one hour's sleep before midnight is worth two after
|
|
406 |
Atasözü |
iki yüzlü bir dost açıkça düşman olan birinden daha kötüdür |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
407 |
Atasözü |
iki yüzlü bir arkadaştansa açık bir düşman yeğdir |
a false friend is worse than an open enemy
|
|
408 |
Atasözü |
bir kişi iki şeyi aynı anda aynı kalitede yapamaz |
a man cannot serve two masters
|
|
409 |
Atasözü |
iki dinle bir konuş |
be swift to hear, slow to speak
|
|
410 |
Atasözü |
iki dinle bir söyle |
be swift to hear, slow to speak
|
|
411 |
Atasözü |
iki zıt kutup bir araya gelmez |
never the twain shall meet
|
|
412 |
Atasözü |
iki zıt kutup bir araya gelmez |
ne'er the twain shall meet
|
|
413 |
Atasözü |
iki karpuz bir koltuğa sığmaz |
if you chase two rabbits, you will not catch either one
|
|
414 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
one hand washes the other
|
|
415 |
Atasözü |
bir elin nesi var iki elin sesi var |
one hand washes the other (and both wash the face)
|
|
416 |
Atasözü |
iki kişi bir şey için kavga ederken/çekişirken üçüncü kişi o şeyi alır gider |
while two dogs are fighting for bone, a third one runs away with it
|
|
Colloquial |
|
417 |
Konuşma Dili |
bir taşla iki kuş |
twofer i.
|
|
418 |
Konuşma Dili |
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para |
twonie i.
|
|
419 |
Konuşma Dili |
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para |
toonie i.
|
|
420 |
Konuşma Dili |
kanada'da kullanılan iki dolar değerinde bir madeni para |
twoonie i.
|
|
421 |
Konuşma Dili |
bir iki tane |
one or two i.
|
|
422 |
Konuşma Dili |
iki yakın (erkek) arkadaşın bir kız yüzünden arkadaşlıklarını sonlandırması |
dudevorce i.
|
|
423 |
Konuşma Dili |
iki veya daha fazla şeyin bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, ürün |
fruit of the union i.
|
|
424 |
Konuşma Dili |
bir iki gün |
a day or two i.
|
|
425 |
Konuşma Dili |
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallama |
motorboating i.
|
|
426 |
Konuşma Dili |
bir iki beden incelmek |
drop a size or two f.
|
|
427 |
Konuşma Dili |
iki dirhem bir çekirdek giyinmek |
get gussied up f.
|
|
428 |
Konuşma Dili |
iki dirhem bir çekirdek giyinmek |
get all gussied up f.
|
|
429 |
Konuşma Dili |
iki kişi için bir buluşma ayarlamak |
hook up f.
|
|
430 |
Konuşma Dili |
birini iki arada bir derede bırakmak |
have someone coming and going f.
|
|
431 |
Konuşma Dili |
son (bir/bir iki) şeyi kalmak |
be down to (something) f.
|
|
432 |
Konuşma Dili |
son bir/bir iki şeyi kalmak |
be down to something f.
|
|
433 |
Konuşma Dili |
bir elmanın iki yarısı olmak |
be opposite sides of the same coin f.
|
|
434 |
Konuşma Dili |
başı bir kadının memeleri arasına koyup ağızla sürat teknesi sesi çıkararak iki yana sallamak |
motorboat f.
|
|
435 |
Konuşma Dili |
bir iki/birkaç kadeh içmek |
have a few f.
|
|
436 |
Konuşma Dili |
iki dirhem bir çekirdek |
dap s.
|
|
437 |
Konuşma Dili |
bir iki (kişi/şey) |
a couple of (people or things) s.
|
|
438 |
Konuşma Dili |
bir iki kez |
once or twice zf.
|
|
439 |
Konuşma Dili |
bir iki kere |
once or twice zf.
|
|
440 |
Konuşma Dili |
bir iki defa |
once or twice zf.
|
|
441 |
Konuşma Dili |
iki kişinin aynı anda aynı şeyi söylediği durumlarda kullanılan bir ifade |
jinx ünl.
|
|
442 |
Konuşma Dili |
bir veya iki sene içinde |
in a year or two expr.
|
|
443 |
Konuşma Dili |
bir veya iki saattir |
about an hour or two expr.
|
|
444 |
Konuşma Dili |
bir veya iki seneye |
in a year or two expr.
|
|
445 |
Konuşma Dili |
bir iki gün sonra |
a day or two later expr.
|
|
446 |
Konuşma Dili |
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur |
love in a cottage expr.
|
|
447 |
Konuşma Dili |
iki saatte bir |
every two hours expr.
|
|
448 |
Konuşma Dili |
iki günde bir |
every two days expr.
|
|
449 |
Konuşma Dili |
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) |
double or nothing expr.
|
|
450 |
Konuşma Dili |
ya iki katı ya hiç (var olan borcun kazanma durumunda silineceği, kaybetme durumunda iki katına çıkacağı bir bahis) |
double or quits [uk] expr.
|
|
451 |
Konuşma Dili |
bir daha yaparsam iki olsun |
I'll be hanged if I (do something) expr.
|
|
452 |
Konuşma Dili |
bir iki gün |
a day or two expr.
|
|
453 |
Konuşma Dili |
bir iki dakika |
a moment or two expr.
|
|
454 |
Konuşma Dili |
iki farklı şeyin kötü bir kombinasyonu |
neither one thing nor the other expr.
|
|
455 |
Konuşma Dili |
bir iki dakikaya geliyorum |
with you in a minute expr.
|
|
456 |
Konuşma Dili |
bir iki dakikaya geliyorum |
with you in a moment expr.
|
|
457 |
Konuşma Dili |
her iki (kişide/şeyde) bir |
every other (person/thing) expr.
|
|
458 |
Konuşma Dili |
iki (kişide/şeyde) bir |
every other (person/thing) expr.
|
|
459 |
Konuşma Dili |
(bir şey yaparsam) iki olsun |
I'll be damned if I (do something) expr.
|
|
460 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yaparsam) iki olsun |
I'm be damned if I (do something) expr.
|
|
461 |
Konuşma Dili |
iki kişi arasında romantik bir ilişkinin kurulup kurulmayacağı sorusunu bildiren ifade |
will-they-won't-they expr.
|
|
462 |
Konuşma Dili |
iki arada bir derede |
somehow or another expr.
|
|
463 |
Konuşma Dili |
iki arada bir derede |
somehow or other expr.
|
|
464 |
Konuşma Dili |
bir taşla iki kuş |
two birds with one stone expr.
|
|
465 |
Konuşma Dili |
iki al bir öde |
buy one get one free expr.
|
|
466 |
Konuşma Dili |
iki al bir öde |
two for the price of one expr.
|
|
467 |
Konuşma Dili |
iki al bir öde |
buy two pay one expr.
|
|
Idioms |
|
468 |
Deyim |
bir iki şey |
a thing or two i.
|
|
469 |
Deyim |
iki arada bir derede kalma |
a second thought i.
|
|
470 |
Deyim |
bir tartışma ya da istemeyen bir olay karşısında iki ya da daha fazla grubun birbirlerini suçlaması |
blame game i.
|
|
471 |
Deyim |
model gibi/iki dirhem bir çekirdek erkek |
beau brummel i.
|
|
472 |
Deyim |
hiç bir araya gelemeyen iki insan |
box and cox i.
|
|
473 |
Deyim |
bir elmanın iki yarısı |
two sides of the same coin i.
|
|
474 |
Deyim |
bir elmanın iki yarısı |
different sides of the same coin i.
|
|
475 |
Deyim |
bir elmanın iki yarısı |
opposite sides of the same coin i.
|
|
476 |
Deyim |
iki arada bir derede kalma |
double bind i.
|
|
477 |
Deyim |
iki kişinin oynayabildiği bir oyun |
a game that two can play i.
|
|
478 |
Deyim |
her ikisinin de sonu aynı derecede hoş olmayan iki seçeneğin olduğu bir durum |
morton's fork i.
|
|
479 |
Deyim |
bir madalyonun iki yüzü |
different sides of the same shield i.
|
|
480 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt açısı |
two sides of the same shield i.
|
|
481 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt yönü |
two sides of the same shield i.
|
|
482 |
Deyim |
bir şeyin iki karşıt yönü |
two sides of the same shield i.
|
|
483 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt açısı |
two sides of a shield i.
|
|
484 |
Deyim |
bir şeyin iki farklı/zıt yönü |
two sides of a shield i.
|
|
485 |
Deyim |
bir şeyin iki karşıt yönü |
two sides of a shield i.
|
|
486 |
Deyim |
bir meseleye karşı olan iki farklı yaklaşım |
two sides of a shield i.
|
|
487 |
Deyim |
bir elmanın iki yarısı |
the old one-two (punch) i.
|
|
488 |
Deyim |
birbirini bir türlü denk getiremeyen iki kişi |
box and cox i.
|
|
489 |
Deyim |
birbirini tanımayan iki kişinin aralarında romantik bir ilişki başlaması ihtimaliyle ilk buluşması |
a blind date i.
|
|
490 |
Deyim |
iki tarafta da bir ayağı olma |
a foot in both camps i.
|
|
491 |
Deyim |
iki kişilik bir oyun |
a game at which two can play i.
|
|
492 |
Deyim |
iki tarafın da yapabileceği bir şey |
a game at which two can play i.
|
|
493 |
Deyim |
iki kişinin oynayabildiği bir oyun |
a game at which two can play i.
|
|
494 |
Deyim |
iki kişilik bir oyun |
a game that two can play i.
|
|
495 |
Deyim |
iki tarafın da yapabileceği bir şey |
a game that two can play i.
|
|
496 |
Deyim |
iki kişi arasında geçen özel bir konuşma |
a ˌtête-à-ˈtête [french] i.
|
|
497 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında bir iki şey |
thing or two (about someone or something) i.
|
|
498 |
Deyim |
iki tarafta da bir ayağı olma |
foot in both camps i.
|
|
499 |
Deyim |
bir araya gelen iki farklı görüşteki/karakterdeki/tarzdaki insan veya grup |
odd bedfellows i.
|
|
500 |
Deyim |
iki karakter arasındaki cinsel veya romantik bir ilişki arayan bir hayran kurgusu |
slash fic i.
|
|