Geçmiş

umut

"umut" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 11 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	umut	hope i.
General
2	Genel	umut	hope i.
3	Genel	umut	promise i.
4	Genel	umut	esperance i.
5	Genel	umut	trust i.
6	Genel	umut	expectance i.
7	Genel	umut	wish i.
8	Genel	umut	expectancy i.
9	Genel	umut	prospect i.
10	Genel	umut	expectation i.
11	Genel	umut	upside i.

"umut" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 260 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	umut etmek	hope f.
General
2	Genel	umut ışığı	a ray of hope i.
3	Genel	umut ışığı	ray of hope i.
4	Genel	zayıflık (umut/şans vb'nde)	frailty i.
5	Genel	umut eden	hoper i.
6	Genel	umut verici şey	promise i.
7	Genel	boş umut	vain hope i.
8	Genel	umut ışığı	a glimmer of hope i.
9	Genel	umut ışığı	beacon of hope i.
10	Genel	umut verme	hopefulness i.
11	Genel	güçlü umut	lively hope i.
12	Genel	yeni umut	new hope i.
13	Genel	umut dolu bir gelecek	a rosy future i.
14	Genel	dar gelirliye umut kapısı	a beacon of hope for low-incomers i.
15	Genel	dar gelirliye umut kapısı	bridge of hope for low-incomers i.
16	Genel	dar gelirliye umut kapısı	a touch of hope for low-incomers i.
17	Genel	umut kaynağı	source of hope i.
18	Genel	büyük umut	great hope i.
19	Genel	umut iklimi	climate of hope i.
20	Genel	umut ortamı	climate of hope i.
21	Genel	umut tacirliği	hope mongering i.
22	Genel	umut taciri	hope monger i.
23	Genel	samimi umut	sincere hope i.
24	Genel	tek umut	only hope i.
25	Genel	umut verip kıvrandıran	tantalizer i.
26	Genel	umut verip kıvrandıran	tantaliser i.
27	Genel	boşuna umut verme	tantalization i.
28	Genel	boşuna umut verme	tantalisation i.
29	Genel	yanıltıcı umut	rainbow i.
30	Genel	boş umut/vaat	rainbow i.
31	Genel	umut vadetme	brilliantness i.
32	Genel	umut veren kimse	hope i.
33	Genel	umut kaynağı	hope i.
34	Genel	umut vaat eden aday	hopeful i.
35	Genel	çok fazla umut	overhope i.
36	Genel	umut verme	overhope [dialect] [uk] i.
37	Genel	(sağlık, servet, onur, umut) tam hasara veya ciddi bozulmaya sebep olan şey	ruination i.
38	Genel	umut vaat eden yarışçı	fave i.
39	Genel	umut verme	positiveness i.
40	Genel	boş umut	spunkie [scotland] i.
41	Genel	umut uyandırıp kıvrandırmak	tantalise f.
42	Genel	umut vermek	give hope f.
43	Genel	umut vermek	give hope to f.
44	Genel	yok etmek (duygu/umut vb'ni)	quench f.
45	Genel	yok etmek (duygu/umut vb'ni)	quash f.
46	Genel	umut vermek	promise f.
47	Genel	umut vermek	show some promise f.
48	Genel	kırmak (umut vb)	quench f.
49	Genel	kırmak (umut)	blight f.
50	Genel	umut beslemek	cherish the hope f.
51	Genel	umut vadetmek	show promise f.
52	Genel	umut dolu olmak	be full of hope f.
53	Genel	umut verici bir tablo çizmek	paint a promising picture f.
54	Genel	umut kaybetmek	lose hope f.
55	Genel	umut etmek	hope f.
56	Genel	umut vaat etmek	promise hope f.
57	Genel	umut etmek	trust f.
58	Genel	umut vaat etmek	bid fair f.
59	Genel	umut aşılamak	instil hope f.
60	Genel	insanlara umut vermek	give people hope f.
61	Genel	umut verici görünmek	look promising f.
62	Genel	umut vadetmek	look promising f.
63	Genel	umut uyandırıp kıvrandırmak	tantalize f.
64	Genel	boşuna umut vermek	tantalise f.
65	Genel	boşuna umut vermek	tantalize f.
66	Genel	yeniden (enerji, istek, umut vb.) ile dolmak	recharge f.
67	Genel	(umut, kıskançlık, kin) gütmek/beslemek	nourish f.
68	Genel	(umut) beslemek	entertain f.
69	Genel	geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut hissetmek	wish well f.
70	Genel	geleceğe veya talihe ilişkin bir istek veya umut ifade etmek	wish well f.
71	Genel	umut ve ilerleme bakımından tomurcuğa benzemek	bud f.
72	Genel	aşırı derecede umut etmek	overhope [obsolete] f.
73	Genel	umut vadetmek	shape f.
74	Genel	(umut, neşe olarak) zenginleştirmek	freight f.
75	Genel	umut vadetmek	point f.
76	Genel	umut vermeyen	uninspiring s.
77	Genel	umut vermeyen	hopeless s.
78	Genel	boşuna umut veren	tantalising s.
79	Genel	umut verici	promising s.
80	Genel	umut verici	hopeful s.
81	Genel	umut kırıcı	unnerving s.
82	Genel	umut verici	encouraging s.
83	Genel	çok hoş gelen veya umut veren (canı sıkkın veya oldukça umutsuz birine)	refreshing s.
84	Genel	umut vermeyen	unpromising s.
85	Genel	umut veren	promising s.
86	Genel	umut veren	encouraging s.
87	Genel	umut veren	hopeful s.
88	Genel	umut verici	rosy s.
89	Genel	umut verici	hope-inspiring s.
90	Genel	umut/ümit veren/vadeden	up-and-coming s.
91	Genel	umut kırıcı	disappointing s.
92	Genel	boşuna umut veren	tantalizing s.
93	Genel	en umut verici	most promising s.
94	Genel	umut kırıcı	anticlimactical s.
95	Genel	umut kırıcı olmayan	undisappointing s.
96	Genel	umut vermeyen	unencouraging s.
97	Genel	umut vermeyen	unhopeful s.
98	Genel	yok edilemez (duygu, umut)	unquenchable s.
99	Genel	sahte umut veya güven aşılayan	fair s.
100	Genel	umut dolu	bright s.
101	Genel	umut vaat eden	bright s.
102	Genel	umut vaat eden	hopeful s.
103	Genel	aşırı yüksek (beklenti, umut)	hyperinflated s.
104	Genel	umut veren	roseate s.
105	Genel	umut verici	roseate s.
106	Genel	umut verip kıvrandırarak	tantalisingly zf.
107	Genel	umut verici bir şekilde	promisingly zf.
108	Genel	umut verip kıvrandırarak	tantalizingly zf.
109	Genel	umut vermeden	unhopefully zf.
110	Genel	yok edilemeden (duygu, umut)	unquenchably zf.
111	Genel	umut vererek	fair zf.
Phrasals
112	Öbek Fiiller	'-i umut etmek/beklemek	hope for f.
Phrases
113	İfadeler	umut fakirin ekmeği	one can always hope expr.
114	İfadeler	çıkmayan candan umut kesilmez	anything can happen expr.
115	İfadeler	çıkmayan candan umut kesilmez	anything might happen expr.
Proverb
116	Atasözü	umut tükenirse her şey sona erer	if it were not for hope, the heart would break expr.
117	Atasözü	umut olmadan yaşam olmaz	if it were not for hope, the heart would break expr.
118	Atasözü	çıkmadık candan umut kesilmez	while there's life there's hope
119	Atasözü	umut hiçbir zaman solmaz	hope springs eternal (in the human breast)
120	Atasözü	umut hiç tükenmez	hope springs eternal (in the human breast)
121	Atasözü	çıkmamış candan umut kesilmez	tomorrow is another day
122	Atasözü	her şey bitti desen de bir umut vardır	it's always darkest just before the dawn
123	Atasözü	her şey bitti desen de bir umut vardır	darkest hour is just before the dawn
124	Atasözü	bir şey beklemeyen (çok şey umut etmeyen) hayal kırıklığına uğramaz	blessed is he who expects nothing for he shall never be disappointed
125	Atasözü	en iyiyi umut et en kötüye hazırlıklı ol	hope for the best and prepare for the worst
126	Atasözü	en iyiyi umut et ama en kötüsü için de hazırlıklı ol	hope for the best but expect the worst
127	Atasözü	en iyiyi umut et ama en kötüsü için de hazırlıklı ol	hope for the best and prepare for the worst
128	Atasözü	en iyiyi umut et en kötüye hazırlıklı ol	hope for the best but expect the worst
129	Atasözü	yürek hep umut doludur	hope springs eternal (in the human breast)
130	Atasözü	çıkmadık candan umut kesilmez	where there's life there's hope
131	Atasözü	umut insanı uyandıran bir rüyadır	hope is a waking dream
132	Atasözü	çabasız umut meyvesiz ağaca benzer	hope is a good breakfast but a bad supper
133	Atasözü	umut güzel bir şeydir	hope is a good breakfast but a bad supper
134	Atasözü	bir işe umutla başlamak iyidir ama çalışmayıp/çaba göstermeyip umut ettiklerini gerçekleştirmezsen bir işe yaramaz	hope is a good breakfast but a bad supper
135	Atasözü	güne umutla başlamak iyi yatağa hala umut ederek gitmek kötüdür	hope is a good breakfast but a bad supper
136	Atasözü	nefes alıyorsak umut var	while there is a while there is a hope
137	Atasözü	nefes alıyorsak umut var demektir	while there is a while there is a hope
138	Atasözü	umut fakirin ekmeğidir	hope springs eternal
139	Atasözü	yürek hep umut doludur	hope springs eternal
140	Atasözü	her zaman bir umut vardır	hope springs eternal
Colloquial
141	Konuşma Dili	başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum	a false dawn i.
142	Konuşma Dili	boş bir umut	a blind hope i.
143	Konuşma Dili	bir umut yolu	a path of hope i.
144	Konuşma Dili	boş umut	a pie in the sky i.
145	Konuşma Dili	umut ışığı	sporting chance i.
146	Konuşma Dili	umut vadeden kişi	white hope i.
147	Konuşma Dili	gelecek başarılara dair bir çok umut	lots of promise i.
148	Konuşma Dili	başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum	false dawn i.
149	Konuşma Dili	ümit/umut vaat etmek	be on the make f.
150	Konuşma Dili	umut vadetmeyen	terminal s.
151	Konuşma Dili	umut fakirin ekmeği	hope is the poor man's bread expr.
152	Konuşma Dili	umut kalmamış	it's all over with expr.
153	Konuşma Dili	(birinden/bir şeyden) umut kalmamış	it is all up with (someone or something) expr.
154	Konuşma Dili	hiç umut yok	not a hope expr.
155	Konuşma Dili	işte bu da bir umut ışığı	and there's the silver lining expr.
Idioms
156	Deyim	umut ışığı	silver lining i.
157	Deyim	umut ışığı	a silver lining i.
158	Deyim	toplumsal açıdan umut vadeden çağ/dönem	brave new world i.
159	Deyim	en küçük bir umut ışığı (bile)	ghost of a chance i.
160	Deyim	en küçük bir umut ışığı bile olmama	not a chinaman's chance i.
161	Deyim	boş umut	pipe dream i.
162	Deyim	boş umut	forlorn hope i.
163	Deyim	boş umut	vain hope i.
164	Deyim	en küçük umut ışığı	ghost of a chance i.
165	Deyim	gerçekleşmeyecek umut	forlorn hope i.
166	Deyim	umut vadeden genç	a budding genius i.
167	Deyim	umut verici başlangıç	promising start i.
168	Deyim	umut ışığı	silver lining i.
169	Deyim	umut kıvılcımı	ray of hope i.
170	Deyim	bir umut kırıntısı	a chink of light i.
171	Deyim	son bir umut	last-ditch defense i.
172	Deyim	son bir umut	last-ditch effort i.
173	Deyim	(birinin) gözündeki umut ışığı/parıltısı	gleam in (one's) eye i.
174	Deyim	son umut	a counsel of despair i.
175	Deyim	son bir umut	last-ditch defense/effort i.
176	Deyim	(umut veren bir şey) kaynağı	a beam of (something) i.
177	Deyim	(pozitif/umut veren bir şey) kapısı	a beam of (something) i.
178	Deyim	gerçekleşmeyecek bir umut	a forlorn hope i.
179	Deyim	küçük bir umut	a forlorn hope i.
180	Deyim	gelecek için büyük umut	a lot of promise i.
181	Deyim	umut vadeden genç	budding genius i.
182	Deyim	umut ışığı	glimmer of hope i.
183	Deyim	umut ışığı	one ray of hope i.
184	Deyim	güvenilmeyecek, zayıf bir umut/destek	thin reed i.
185	Deyim	ümit/umut vadetmemek	be beyond hope f.
186	Deyim	umut vermek	build up (one's) hopes f.
187	Deyim	umut vadetmek	build up (one's) hopes f.
188	Deyim	umut vermek	build up somebody’s hopes f.
189	Deyim	umut vadetmek	build up somebody’s hopes f.
190	Deyim	umut vermek	raise somebody’s hopes f.
191	Deyim	umut vadetmek	raise somebody’s hopes f.
192	Deyim	boş yere umut vermek	give false hope f.
193	Deyim	bir şeyi umut etmek/beklemek	hope for something f.
194	Deyim	umut vermek	sell hope f.
195	Deyim	umut ışığı görmek	see the light at the end of the tunnel f.
196	Deyim	umut/ümit vadetmek	hold promise f.
197	Deyim	umut bağlamak	pin one's faith upon someone f.
198	Deyim	umut olmadığını açıklamak	close the doors f.
199	Deyim	umut bağlamak	pin one's hope upon someone f.
200	Deyim	umut bağlamak	set one's hopes on f.
201	Deyim	umut bağlamak	pin one's hopes on f.
202	Deyim	umut bağlamak	pin one's hope on someone f.
203	Deyim	umut dağıtmak	sell hope f.
204	Deyim	umut etmeye devam etmek	hold out hope f.
205	Deyim	birine umut vermek	build up/raise somebody's hopes f.
206	Deyim	hiç/pek umut olmamak	have buckley's f.
207	Deyim	hiç/pek umut olmamak	have buckley's (chance) [australia/new zealand] f.
208	Deyim	bir şey umut etmek	have (high) hopes of something f.
209	Deyim	(bir şey için) küçük bir umut vermek	hold out little hope (of something/that...) f.
210	Deyim	hiç umut olmamak	not hold out any hope f.
211	Deyim	pek umut vermemek	not hold out much hope f.
212	Deyim	(birine) boş/boş yere umut vermek	lead (one) (on) a merry dance f.
213	Deyim	boş yere umut vermek	lead a chase f.
214	Deyim	boş yere umut vermek	lead a merry chase f.
215	Deyim	boş yere umut vermek	lead on a merry chase f.
216	Deyim	hiç umut olmamak	not have a prayer f.
217	Deyim	(birine) umut vermek	raise (one's) hopes f.
218	Deyim	-e umut bağlamak	set hopes on f.
219	Deyim	umut veriyor	(someone or something) promises well expr.
220	Deyim	umut veren	(someone or something) promises well expr.
221	Deyim	olur da ... umut ederek	on the outside chance expr.
222	Deyim	umut dünyası işte, ya olursa	on the outside chance expr.
223	Deyim	olur da (olumlu sonuçlanacağını) umut ederek	on the outside chance expr.
224	Deyim	umut dünyası işte, ya (olumlu sonuçlanırsa)	on the outside chance expr.
225	Deyim	olur da ... umut ederek	on the off chance expr.
226	Deyim	umut dünyası işte, ya olursa	on the off chance expr.
227	Deyim	olur da (olumlu sonuçlanacağını) umut ederek	on the off chance expr.
228	Deyim	umut dünyası işte, ya (olumlu sonuçlanırsa)	on the off chance expr.
229	Deyim	hâlâ umut var	all is not lost expr.
230	Deyim	en azından bir umut var	there's hope at least expr.
231	Deyim	umut ederim	with any luck expr.
232	Deyim	umut fakirin ekmeğidir	hope springs eternal in the human breast expr.
233	Deyim	hiç umut yok	not a cat in hell's chance expr.
234	Deyim	hiç umut yok	not a dog's chance expr.
235	Deyim	hiç umut yok	not a ghost of a chance expr.
236	Deyim	hiç umut yok	not a prayer expr.
237	Deyim	olur da ... umut ederek	on the off-chance [uk] expr.
Speaking
238	Konuşma	her zaman umut vardır	there's always hope expr.
239	Konuşma	hiç umut yok	there's no hope expr.
240	Konuşma	seni tekrar görmeyi umut ediyorum	I hope to see you again expr.
241	Konuşma	umut verici bir bilgi	that sounds promising expr.
Politics
242	Siyasal	gelecek için umut (washington eyaletinin sloganı)	al-ki expr.
Institutes
243	Kurum/Kuruluş	umut vakfı	umut foundation i.
Tourism
244	Turizm	umut kırıcı	anticlimactic s.
Technical
245	Teknik	umut etmek	hope f.
Medical
246	Medikal	umut verici çalışmalar	promising studies i.
Religious
247	Dini	hristiyan ahlakına göre doğal erdemler için bütünleyici olması için tanrı tarafından yaratılan üç erdemden (inanç, umut ve merhamet) biri	theological virtue i.
248	Dini	hristiyan ahlakına göre doğal erdemler için bütünleyici olması için tanrı tarafından yaratılan üç erdemden (inanç, umut ve merhamet) biri	supernatural virtue i.
249	Dini	hristiyan ahlakına göre doğal erdemler için bütünleyici olması için tanrı tarafından yaratılan üç erdem: inanç, umut ve merhamet	theological virtues i.
250	Dini	umut bağlanan daha iyi ülke	land of promise i.
Archaic
251	Eski Kullanım	umut verici durum	towardliness i.
252	Eski Kullanım	umut kesmek	despond f.
253	Eski Kullanım	umut verici	towardly s.
254	Eski Kullanım	umut edilen	sperate s.
255	Eski Kullanım	umut verici bir şekilde	towardly zf.
Slang
256	Argo	en küçük bir umut ışığı (bile)	chinaman's chance i.
257	Argo	bütün yıl spor yapmayı umut ederek senenin ilk günü spora yazılan kimse	resolutionist i.
258	Argo	gerçekçi olmayan umut verici fanteziler kurmak	whistle dixie f.
Star Wars
259	Star Wars	umut istasyonu	hope station i.
260	Star Wars	umut denizi	sea of hope i.