| Türkçe | İngilizce | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | umut veren | promising s. |
| Genel | umut veren | encouraging s. |
| Genel | umut veren | hopeful s. |
| Genel | umut veren | roseate s. |
| Idioms | ||
| Deyim | umut veren | (someone or something) promises well expr. |
| Türkçe | İngilizce | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | umut veren kimse | hope i. |
| Genel | çok hoş gelen veya umut veren (canı sıkkın veya oldukça umutsuz birine) | refreshing s. |
| Genel | boşuna umut veren | tantalising s. |
| Genel | umut/ümit veren/vadeden | up-and-coming s. |
| Genel | boşuna umut veren | tantalizing s. |
| Colloquial | ||
| Konuşma Dili | başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum | a false dawn i. |
| Konuşma Dili | başta umut veren ama sonra hayal kırıklığı yaratan bir şey/durum | false dawn i. |
| Idioms | ||
| Deyim | (umut veren bir şey) kaynağı | a beam of (something) i. |
| Deyim | (pozitif/umut veren bir şey) kapısı | a beam of (something) i. |
