|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kendi kendine |
by himself adv.
|
|
Tom said he just wanted to spend some time by himself.
Tom biraz kendi kendine kalmak istediğini söyledi.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
kendi kendine |
by itself adv.
|
|
We are relying on it developing by itself up to 2004.
Direktifin 2004 yılına kadar kendi kendine gelişeceğine güveniyoruz.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
kendi kendine gülme |
chuckle n.
|
|
Tom chuckled to himself.
Tom kendi kendine güldü.
More Sentences
|
4 |
General |
kendine güven |
confidence n.
|
|
Tom has a lot of confidence.
Tom'un kendine güveni çok fazla.
More Sentences
|
5 |
General |
kendine özgülük |
individuality n.
|
|
Individuality is very important in the West.
Kendine özgülük Batıda çok önemlidir.
More Sentences
|
6 |
General |
kendine mal etme |
appropriation n.
|
|
Cultural appropriation isn't a thing.
Kültürel kendine mal etme diye bir şey yoktur.
More Sentences
|
7 |
General |
kendine güven |
self-confidence n.
|
|
Before the First World War, our continent was characterised by optimism, self-confidence and faith in the future.
Birinci Dünya Savaşı'ndan önce kıtamız iyimserlik, kendine güven ve geleceğe olan inançla karakterize ediliyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
kendi kendine yardım |
self-help n.
|
|
We realise that aid has to act as an incentive and help bridge the way to self-help.
Yardımın bir teşvik unsuru olması ve kendi kendine yardıma giden yolda köprü vazifesi görmesi gerektiğinin farkındayız.
More Sentences
|
9 |
General |
kendine güven |
self-reliance n.
|
|
The great thing about trade is that it brings self-reliance; trade brings opportunities for jobs and for investments.
Ticaretin en güzel yanı kendine güven getirmesidir; ticaret iş ve yatırım fırsatları getirir.
More Sentences
|
10 |
General |
kendine acıma |
self-pity n.
|
|
Tom didn't have time for self-pity.
Tom'un kendine acımak için zamanı yoktu.
More Sentences
|
11 |
General |
kendine saygı |
self-respect n.
|
|
Don't you have any self-respect?
Sizin hiç kendinize saygınız yok mu?
More Sentences
|
12 |
General |
kendine saygı |
pride n.
|
|
Her pride drove her to resign.
Kendine saygısı onu istifa etmeye itti.
More Sentences
|
13 |
General |
kendine gelmek |
regain consciousness v.
|
|
Sami didn't regain consciousness.
Sami kendine gelemedi.
More Sentences
|
14 |
General |
kendine mal etmek |
appropriate v.
|
|
The insurance companies will not immediately be able to appropriate this large market for themselves.
Sigorta şirketleri bu büyük pazarı hemen kendilerine mal edemeyecekler.
More Sentences
|
15 |
General |
kendine hakim olmak |
remain calm v.
|
|
All right, everyone, remain calm.
Pekala, millet, kendinize hakim olun.
More Sentences
|
16 |
General |
kendine çekmek |
attract v.
|
|
She definitely is going to attract people with her nice figure.
Güzel fiziğiyle kesinlikle insanları kendine çekecek.
More Sentences
|
17 |
General |
kendine gelmek |
recover consciousness v.
|
|
He has not yet recovered consciousness.
O henüz kendine gelmedi.
More Sentences
|
|
18 |
General |
kendine güvenmek |
feel confident v.
|
|
It may be hard to feel confident and qualified, too.
Kendine güvenmek ve vasıflı hissetmek de zor olabilir.
More Sentences
|
19 |
General |
kendine inanmak |
believe in yourself v.
|
|
You have to believe in yourself.
Kendine inanmak zorundasın.
More Sentences
|
20 |
General |
kendine çekmek |
draw v.
|
|
The art exhibition drew a considerable crowd.
Sanat sergisi hatırı sayılır bir kalabalığı kendine çekti.
More Sentences
|
21 |
General |
kendine güvenen |
confident adj.
|
|
I am confident we will get a strong majority for this tomorrow and it is absolutely right that we should.
Yarın bunun için güçlü bir çoğunluk elde edeceğimize dair kendime güveniyorum ve kesinlikle doğru olacaktır.
More Sentences
|
22 |
General |
kendine çok güvenen |
overconfident adj.
|
|
Tom was overconfident.
Tom kendine çok güvenendi.
More Sentences
|
23 |
General |
kendine fazla güvenen |
overconfident adj.
|
|
Don't be overconfident.
Kendine fazla güvenme.
More Sentences
|
Common Usage |
|
24 |
Common Usage |
kendine mahsus |
unique adj.
|
|
25 |
Common Usage |
kendi kendine |
by herself adv.
|
|
26 |
Common Usage |
kendi kendine |
by oneself adv.
|
|
27 |
Common Usage |
kendi kendine |
on one's own adv.
|
|
General |
|
28 |
General |
kendine bağlama |
enchaining n.
|
|
29 |
General |
kendi kendine zarar verme |
self destruction n.
|
|
30 |
General |
kendine dönük grup çalışması |
self directed group work n.
|
|
31 |
General |
kendine güvenme |
assurance n.
|
|
32 |
General |
bir bölgenin özgün kendine has hayvan yaşamı |
fauna n.
|
|
33 |
General |
kendine maletme |
seizin n.
|
|
34 |
General |
kendine maletme |
seisin n.
|
|
35 |
General |
kendine güvenmeyiş |
self distrust n.
|
|
36 |
General |
kendine işkence |
self torture n.
|
|
37 |
General |
kendine hakim olma |
overturning n.
|
|
|
38 |
General |
kendine değme noktası |
tacnode n.
|
|
39 |
General |
kendine katma |
absorption n.
|
|
40 |
General |
kendine bağlama |
enchainment n.
|
|
41 |
General |
kendine güven |
assurance n.
|
|
42 |
General |
kendi kendine yardım teknikleri |
self help techniques n.
|
|
43 |
General |
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma |
soliloquy n.
|
|
44 |
General |
kendine fazla güvenme |
aplomb n.
|
|
45 |
General |
kendine mal etme |
embezzling n.
|
|
46 |
General |
kendi kendine oral seks yapma |
autofellatio n.
|
|
47 |
General |
kendine güvensizlik |
diffidence n.
|
|
48 |
General |
kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığ (devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) |
paternalism n.
|
|
49 |
General |
kendine güvenme |
aplomb n.
|
|
50 |
General |
kendine hakim olamama |
incontinence n.
|
|
51 |
General |
kendine hakim olma |
overspilling n.
|
|
52 |
General |
kendi kendine döllenme |
self pollination n.
|
|
53 |
General |
kendine hayranlık |
egotism n.
|
|
54 |
General |
kendine güvenme |
self reliance n.
|
|
55 |
General |
kendine bağlama |
enamoring n.
|
|
56 |
General |
kendine saygı |
self esteem n.
|
|
57 |
General |
kendi kendine konuşma |
soliloquy n.
|
|
58 |
General |
kendine başvurma |
self reference n.
|
|
59 |
General |
kendine bağlama |
enamouring n.
|
|
60 |
General |
kendine bağlama |
enthrallment n.
|
|
61 |
General |
kendine işkence |
self torment n.
|
|
62 |
General |
kendi kendine gerçekleştirme |
self realization n.
|
|
63 |
General |
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması |
autosexuality n.
|
|
64 |
General |
kendine güvenme |
overconfidence n.
|
|
65 |
General |
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması |
autoeroticism n.
|
|
66 |
General |
kendine düşkünlük |
self indulgence n.
|
|
67 |
General |
kendine hakim olma |
owning n.
|
|
68 |
General |
kendine layık olmayan bir işte kullanma (yeteneğini vb'ni) |
prostitution n.
|
|
69 |
General |
kendine güven |
aplomb n.
|
|
70 |
General |
kendine fazla güvenme |
overconfidence n.
|
|
71 |
General |
kendi kendine telkin |
autosuggestibility n.
|
|
72 |
General |
kendi kendine söylenen |
grump n.
|
|
73 |
General |
kendine hakim olma |
self control n.
|
|
74 |
General |
(devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığı gibi davranması |
paternalism n.
|
|
75 |
General |
kendi kendine öğrenme |
self learning n.
|
|
76 |
General |
bireyin kendi kendine verdiği söz |
personal commitment n.
|
|
77 |
General |
kendine hakimiyet |
composure n.
|
|
|
78 |
General |
kendine saygı |
self-worth n.
|
|
79 |
General |
kendine güven |
self-assurance n.
|
|
80 |
General |
kendi kendine zarar verme |
self-destruction n.
|
|
81 |
General |
kendi kendine döllenme |
self-pollination n.
|
|
82 |
General |
kendine yükleme |
self-attribution n.
|
|
83 |
General |
kendine dönük grup çalışması |
self-directed group work n.
|
|
84 |
General |
kendi kendine sertlik verme |
self-annealing n.
|
|
85 |
General |
kendi kendine yapabilir |
self-efficacy n.
|
|
86 |
General |
kendi kendine acıma |
self-pity n.
|
|
87 |
General |
kendine hakim olma |
self-restraint n.
|
|
88 |
General |
kendi kendine algılayış |
self-perceiving n.
|
|
89 |
General |
kendi kendine algılama |
self-perceiving n.
|
|
90 |
General |
kendine hakim olma |
self-control n.
|
|
91 |
General |
kendi kendine telkin |
self-command n.
|
|
92 |
General |
kendi kendine uyanış |
self-awakening n.
|
|
93 |
General |
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarma |
name-dropping n.
|
|
94 |
General |
kendi kendine tapma |
self-worship n.
|
|
95 |
General |
kendine yetme |
self-sufficiency n.
|
|
96 |
General |
kendi kendine hakimiyet |
self-command n.
|
|
97 |
General |
kendine hakim olma |
self-possession n.
|
|
98 |
General |
kendine hakimiyet |
self-control n.
|
|
99 |
General |
kendi kendine yetme |
self-help n.
|
|
100 |
General |
kendine kılavuzluk eden öğrenme araçları |
self-guided learning tools n.
|
|
101 |
General |
kendi kendine abartma |
self-aggrandizement n.
|
|
102 |
General |
kendi kendine doğrulama |
self-validating n.
|
|
103 |
General |
kendine özgü yapı |
unique structure n.
|
|
104 |
General |
kendine özgü yapı |
distinctive structure n.
|
|
105 |
General |
kendi kendine belgelendirme |
self-certificating n.
|
|
106 |
General |
kendi kendine belgelendirme |
self-certification n.
|
|
107 |
General |
kendi kendine rapor etme |
self-report n.
|
|
108 |
General |
kendine özgü |
one of a kind n.
|
|
109 |
General |
kendine özgü yöntem |
unique method n.
|
|
110 |
General |
kendine özgü yöntem |
distinctive method n.
|
|
111 |
General |
kendine has özellik |
idiosyncrasy n.
|
|
112 |
General |
bir yerin kendine özgü atmosferi |
genius loci n.
|
|
113 |
General |
kendine özgü/has (özellik) |
stylemark n.
|
|
114 |
General |
kendine özgü/has (özellik) |
earmark n.
|
|
115 |
General |
kendine özgü/has (özellik) |
trademark n.
|
|
116 |
General |
kendine özgü/has (özellik) |
hallmark n.
|
|
117 |
General |
kendine gelme |
recovering n.
|
|
118 |
General |
kendi kendine hakim olma |
ascesis n.
|
|
119 |
General |
kendine hakim olamama |
self-abandonment n.
|
|
120 |
General |
kendine güven duygusu |
self-confidence n.
|
|
121 |
General |
kendine bakım |
self care n.
|
|
122 |
General |
kişinin kendine ayırdığı zaman |
me-time n.
|
|
123 |
General |
kendine dönük/yönelik |
involutory n.
|
|
124 |
General |
kendine duyduğun saygı |
self-esteem n.
|
|
125 |
General |
kendine güven |
assertiveness n.
|
|
126 |
General |
kendine güven |
assuredness n.
|
|
127 |
General |
kendine çok güvenme |
assurance n.
|
|
128 |
General |
kendine maletme |
arrogation n.
|
|
129 |
General |
ahlak sorunlarını kendine göre yorumlayan kimse |
casuist n.
|
|
130 |
General |
kendine aşırı güvenme |
cockiness n.
|
|
131 |
General |
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum |
self-sculpting sand n.
|
|
132 |
General |
kendine güvensizlik |
lack of self-confidence n.
|
|
133 |
General |
kendine tapma |
autotheism n.
|
|
134 |
General |
kendine tapma |
self-worship n.
|
|
135 |
General |
kendine özgü (özgün) karakter/özellik/stil |
spin n.
|
|
136 |
General |
kendine yabancılaşma |
self-alienation n.
|
|
137 |
General |
kendine hükmetme |
self-domination n.
|
|
138 |
General |
kendine bağlama |
enthralment n.
|
|
139 |
General |
kendi kendine abartma |
self-aggrandisement n.
|
|
140 |
General |
kendine inanç |
self-belief n.
|
|
141 |
General |
kendine hakim olma |
self mastery n.
|
|
142 |
General |
kendi kendine üretim |
self production n.
|
|
143 |
General |
kişinin kendine hayranlık duyması |
self-adulation n.
|
|
144 |
General |
kendine özgü bir halkın parçası olmanın birleştiriciliği |
peoplehood n.
|
|
145 |
General |
kendine yönelik şefkat |
self-compassion n.
|
|
146 |
General |
kendine kasten zarar verme |
self-sabotage n.
|
|
147 |
General |
kendine yabancılaşma |
self-estrangement n.
|
|
148 |
General |
kendine katma |
absorbition n.
|
|
149 |
General |
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması |
courbette n.
|
|
150 |
General |
kendine gelme |
recollectedness n.
|
|
151 |
General |
kendine gösterilen şiddete direnmek için güç kullanmayan kimse |
nonresistant n.
|
|
152 |
General |
kendine özgü doğasını verme |
naturing n.
|
|
153 |
General |
kendine acı çektirme |
self-laceration n.
|
|
154 |
General |
bir şeyi kendine uydurma |
tuning n.
|
|
155 |
General |
kendine has özellik |
twist n.
|
|
156 |
General |
kişinin kendi kendine koyduğu son teslim tarihi |
self-imposed deadline n.
|
|
157 |
General |
başkasına ait şeyleri kendine mal eden kimse |
arrogator n.
|
|
158 |
General |
kendine güven |
authority n.
|
|
159 |
General |
kendi kendine öğrenmiş kimse |
automath n.
|
|
160 |
General |
kendi kendine var olma |
uncreatedness n.
|
|
161 |
General |
kendine çekme |
enthrallment n.
|
|
162 |
General |
kendine güveni olmama |
unsureness n.
|
|
163 |
General |
kendine güveni olmama |
unsurety n.
|
|
164 |
General |
kendine güvensizlik |
self-distrust n.
|
|
165 |
General |
kendine güvenmeme |
self-distrust n.
|
|
166 |
General |
bir şarabın kendine özgü aroması |
bloom n.
|
|
167 |
General |
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması |
maya n.
|
|
168 |
General |
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman |
me time n.
|
|
169 |
General |
bilinçli ve esprili bir şekilde kendine işaret eden bir hikaye, konuşma |
meta n.
|
|
170 |
General |
kendine gelme |
revival n.
|
|
171 |
General |
kendine has bir tarz |
signature style n.
|
|
172 |
General |
kendine bakacak durumda olmayan kişilerin ev işlerini yapması için para ödenen kimse |
home help [uk] [new zealand] n.
|
|
173 |
General |
çok kişiyi kendine çeken şey |
honeypot n.
|
|
174 |
General |
kendi kendine yeten birimlerle veya bölümlerle inşa edilmiş şey |
modular n.
|
|
175 |
General |
farklı şekiller veya tasarımlar oluşturmak için kendisine benzeyen başkalarıyla birleştirilebilen veya değiştirilebilen kendine yeter öğe |
modular n.
|
|
176 |
General |
kendi kendine konuşan kimse |
monologist n.
|
|
177 |
General |
kendi kendine konuşan kimse |
monologuist n.
|
|
178 |
General |
kendine aşırı güven |
hutzpah n.
|
|
179 |
General |
(kendine) ket vurma |
denial n.
|
|
180 |
General |
(kendine) ket vurma |
denial of one's self n.
|
|
181 |
General |
(kendine) ket vurma |
deniance n.
|
|
182 |
General |
kendine eşya emanet edilen kimse |
depositary n.
|
|
183 |
General |
memleketin taarruzdan korunmuş, ekonomik ve politik bakımdan kendine yeten iç kısımları |
heartland n.
|
|
184 |
General |
kendine odaklanma yoluyla bir tür meditasyon |
omphaloskepsis n.
|
|
185 |
General |
aşırı kendine güven |
hutzpa n.
|
|
186 |
General |
aşırı kendine güvenli |
chutzpanik n.
|
|
187 |
General |
kendine hakim olamama |
impotence n.
|
|
188 |
General |
kendine hakim olamama |
impotency n.
|
|
189 |
General |
kendine belirli bir konumu vaat etme |
committal n.
|
|
190 |
General |
kendine güvenmeme |
inferiority complex n.
|
|
191 |
General |
kendine hakim olma |
composition n.
|
|
192 |
General |
kendine saygı belirtisi davranış |
dignity n.
|
|
193 |
General |
(çin usulü) kendi kendine masaj |
do-in n.
|
|
194 |
General |
kendine hakim olamama |
incontinency n.
|
|
195 |
General |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü özellikleri |
contour n.
|
|
196 |
General |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü düzeni |
contour n.
|
|
197 |
General |
kendine güven |
coolness n.
|
|
198 |
General |
bölge veya alanın kendine ait olanları basmadan önce kullandığı posta pulu |
forerunner n.
|
|
199 |
General |
kendine baktırma |
predomination n.
|
|
200 |
General |
kendine sitem etme |
self-abuse n.
|
|
201 |
General |
kendine yapılan iyilik |
self-charity [obsolete] n.
|
|
202 |
General |
kendi kendine konuşma |
self-commune n.
|
|
203 |
General |
kendi kendine konuşma |
self-communion n.
|
|
204 |
General |
kendine hakimlik |
self-composure n.
|
|
205 |
General |
kendi kendine düşünme |
self-contemplation n.
|
|
206 |
General |
kendi kendine hüküm giydirme |
self-conviction n.
|
|
207 |
General |
kendine zarar veren kimse |
self-destroyer n.
|
|
208 |
General |
kendine kılavuzluk etme |
self-direction n.
|
|
209 |
General |
kendine inanmama |
self-doubt n.
|
|
210 |
General |
kendine güvenmeme |
self-doubt n.
|
|
211 |
General |
kendi kendine övünme |
self-gratulation n.
|
|
212 |
General |
insanın kendine kör olması |
self-ignorance n.
|
|
213 |
General |
kendine yabancılık |
self-ignorance n.
|
|
214 |
General |
bireyin kendine duyduğu kızgınlık |
self-indignation n.
|
|
215 |
General |
kendi kendine duyulan öfke |
self-indignation n.
|
|
216 |
General |
kendi kendine içerleme |
self-indignation n.
|
|
217 |
General |
kendi kendine hayallere dalma |
self-involution n.
|
|
218 |
General |
kendi kendine dalıp gitme |
self-involution n.
|
|
219 |
General |
kişinin kendine duyduğu sevgi |
self-love n.
|
|
220 |
General |
kendi kendine ilaç kullanma |
self-medication n.
|
|
221 |
General |
kendine dönük mizah |
self-mockery n.
|
|
222 |
General |
kendine bakmama |
self-neglect n.
|
|
223 |
General |
kendine bakmayan |
self-neglecting n.
|
|
224 |
General |
kendine aşırı düşkünlük |
self-obsession n.
|
|
225 |
General |
kendi kendine polislik yapma |
self-policing n.
|
|
226 |
General |
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme |
self-policing n.
|
|
227 |
General |
kendi kendine suçun önüne geçme |
self-policing n.
|
|
228 |
General |
kendine duyulan gurur |
self-pride n.
|
|
229 |
General |
kendine eziyet etme |
self-punishment n.
|
|
230 |
General |
kendine sitem etme |
self-reproof n.
|
|
231 |
General |
birinin kendine duyduğu saygı |
self-reverence n.
|
|
232 |
General |
kendine işkence etme |
self-torment n.
|
|
233 |
General |
kendine işkence etme |
self-torture n.
|
|
234 |
General |
kendine işkence eden kimse |
self-tormentor n.
|
|
235 |
General |
kendine eziyet eden kimse |
self-tormentor n.
|
|
236 |
General |
bireyin kendine duyduğu güven |
self-trust n.
|
|
237 |
General |
kendine zarar verme |
self-violence n.
|
|
238 |
General |
bireyin kendine yaptığı hata |
self-wrong n.
|
|
239 |
General |
kendine gelme |
shake-off n.
|
|
240 |
General |
kendine düşen içeceği içmeyen kimse |
sneak-cup n.
|
|
241 |
General |
kendine yetme |
sufficiency n.
|
|
242 |
General |
kendine gelmek |
pull round v.
|
|
243 |
General |
kendine bir çekidüzen vermek |
tidy oneself up v.
|
|
244 |
General |
fikirlerini kendine saklamak |
keep one's own counsel v.
|
|
245 |
General |
kendine ... süsü vermek |
pretend to be v.
|
|
246 |
General |
kendi kendine konuşmak |
huddle with oneself v.
|
|
247 |
General |
kendine gelmek |
perk up v.
|
|
248 |
General |
yüzünü yıkayıp kendine bir çekidüzen vermek |
freshen up v.
|
|
249 |
General |
kendine yedirememek |
be unable to bring oneself to v.
|
|
250 |
General |
kendine hakim olamamak |
not control oneself v.
|
|
251 |
General |
kendi kendine konuşmak |
talk to oneself v.
|
|
252 |
General |
kendine gelmek |
perk v.
|
|
253 |
General |
kendine gelmek |
be oneself again v.
|
|
254 |
General |
kendine aşık etmek |
sweep someone off one's feet v.
|
|
255 |
General |
kendine örnek almak |
model oneself on v.
|
|
256 |
General |
kendine gelmek |
recover v.
|
|
257 |
General |
kendine gelmek |
gather oneself together v.
|
|
258 |
General |
kendine gelmek |
pull oneself together v.
|
|
259 |
General |
kendi kendine yara olmak |
exulcerate v.
|
|
260 |
General |
kendi kendine konuşmak |
speak aside v.
|
|
261 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
preen v.
|
|
262 |
General |
tamamen yanıp kendi kendine sönmek |
burn out v.
|
|
263 |
General |
kendine gelmek |
collect oneself v.
|
|
264 |
General |
kendine düşen görevi yerine getirmek |
keep one's end up v.
|
|
265 |
General |
kendine çevirmek |
introvert v.
|
|
266 |
General |
kendine düşen payı ödemek |
keep one's end up v.
|
|
267 |
General |
kendi kendine gelin güvey olmak |
reckon without one's host v.
|
|
268 |
General |
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek |
pull someone over v.
|
|
269 |
General |
kendine gelmek |
come around v.
|
|
270 |
General |
kendine gelmek |
get a grasp on oneself v.
|
|
271 |
General |
kendine ... süsü vermek |
pretend v.
|
|
272 |
General |
kendi kendine servis yaparak yiyeceklerden almak |
help oneself to v.
|
|
273 |
General |
kendine hakim olmak |
keep one's head v.
|
|
274 |
General |
kendine ... süsü vermek |
pose as v.
|
|
275 |
General |
kendine hakim olmak |
keep one's balance v.
|
|
276 |
General |
kendine katmak |
absorb v.
|
|
277 |
General |
kendine bir şey yapma izni vermek |
indulge in v.
|
|
278 |
General |
kendi kendine gülmek |
chuckle v.
|
|
279 |
General |
kendine özen göstermemek |
let oneself go v.
|
|
280 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
gussy up v.
|
|
281 |
General |
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek |
pull something over v.
|
|
282 |
General |
kendi kendine konuşmak |
soliloquize v.
|
|
283 |
General |
kendine gelmek |
come round v.
|
|
284 |
General |
kendine gelmek |
come to v.
|
|
285 |
General |
kendine çekidüzen vermek |
smarten up v.
|
|
286 |
General |
kendine gelmek |
behave oneself v.
|
|
287 |
General |
kendine gelmek |
come to one's senses v.
|
|
288 |
General |
kendine sahip olmak |
be in possession of oneself v.
|
|
289 |
General |
kendine gelmek |
recover oneself v.
|
|
290 |
General |
kendine dikkat etmek |
take care of oneself v.
|
|
291 |
General |
kendine gelmek |
compose oneself v.
|
|
292 |
General |
kendine hakim olmak |
be in possession of oneself v.
|
|
293 |
General |
kendi kendine anlamak |
self understand v.
|
|
294 |
General |
kendine bağlamak |
enchain v.
|
|
295 |
General |
yeteneğini vb'ni kendine layık olmayan bir işte kullanmak |
prostitute v.
|
|
296 |
General |
kendine hakim olmak |
get a grasp on oneself v.
|
|
297 |
General |
kendine gelmek |
come to life v.
|
|
298 |
General |
kendine layık olmayan bir işte çalışmak |
prostitute oneself v.
|
|
299 |
General |
kendine güveni artmak |
take heart v.
|
|
300 |
General |
kendine bir çekidüzen vermek |
make oneself presentable v.
|
|
301 |
General |
kendine hakim olmak |
compose oneself v.
|
|
302 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
primp v.
|
|
303 |
General |
kendine güvenmek |
be sure of oneself v.
|
|
304 |
General |
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak |
pull someone over v.
|
|
305 |
General |
kendine hakim olmak |
simmer down v.
|
|
306 |
General |
kendine mal etmek |
commandeer v.
|
|
307 |
General |
kendine yol açmak |
worm one's way v.
|
|
308 |
General |
kendi kendine düşüp yaralanmak |
gutser v.
|
|
309 |
General |
yangın kendi kendine çıkmak |
burn (itself) out v.
|
|
310 |
General |
yangının kendi kendine çıkması |
burn (itself) out v.
|
|
311 |
General |
kendine maletmek |
appropriate v.
|
|
312 |
General |
kendine ayırmak |
appropriate v.
|
|
313 |
General |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquize v.
|
|
314 |
General |
kendine ... süsü vermek |
make believe v.
|
|
315 |
General |
kendine dikkat etmek |
fend for oneself v.
|
|
316 |
General |
kendine düşeni yapmak |
do one's part v.
|
|
317 |
General |
kendi kendine yetmek |
become self-sufficient v.
|
|
318 |
General |
kendine güveni gelmek |
gain self-confidence v.
|
|
319 |
General |
kendine olan saygısını kaybetmek |
lose one's self-respect v.
|
|
320 |
General |
kendine olan güvenini kaybetmek |
lose one's self-confidence v.
|
|
321 |
General |
dönüp kendine bakmak |
do a self-criticism v.
|
|
322 |
General |
kendine saygısı olmamak |
have no self-esteem v.
|
|
323 |
General |
kendine güvenini kaybetmek |
lose one's self-confidence v.
|
|
324 |
General |
kendine olan saygısını kazanmak |
regain one's self-respect v.
|
|
325 |
General |
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarmak |
name-drop v.
|
|
326 |
General |
kendine olan saygısını yeniden kazanmak |
regain one's self-respect v.
|
|
327 |
General |
kendine gelmek |
get over v.
|
|
328 |
General |
kendine gelmek |
gather oneself up v.
|
|
329 |
General |
kendine bağlamak |
bewitch v.
|
|
330 |
General |
kendine örnek almak |
model v.
|
|
331 |
General |
kendine haksızlık etmek |
be unfair to oneself v.
|
|
332 |
General |
kendine haksızlık etmek |
be unjust to oneself v.
|
|
333 |
General |
kendine düşen görevi yapmak |
pull one's weight v.
|
|
334 |
General |
(kendine) jilet atmak |
blade oneself v.
|
|
335 |
General |
(kendine) jilet atmak |
cut oneself with a razor blade v.
|
|
336 |
General |
(kendine) jilet atmak |
slash oneself with razor v.
|
|
337 |
General |
kendine hakim olmak |
keep one's temper v.
|
|
338 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
adapt oneself to v.
|
|
339 |
General |
kendi kendine söylenmek |
mutter to oneself v.
|
|
340 |
General |
kendi kendine söylenmek |
murmur v.
|
|
341 |
General |
kendi kendine zarar vermek |
self-harm v.
|
|
342 |
General |
yeni yeni kendine gelmek |
barely recuperate v.
|
|
343 |
General |
yeni yeni kendine gelmek |
barely recover v.
|
|
344 |
General |
yavaş yavaş kendine gelmek |
slowly recover v.
|
|
345 |
General |
yavaş yavaş kendine gelmek |
gradually recover v.
|
|
346 |
General |
kendine olan güvenini yitirmek |
lose one's self-confidence v.
|
|
347 |
General |
kendine zaman ayırmak |
allocate time for oneself v.
|
|
348 |
General |
kendine zaman ayırmak |
keep time for oneself v.
|
|
349 |
General |
kendine zaman ayırmak |
spare the time for oneself v.
|
|
350 |
General |
kendine zaman ayırmak |
make time for oneself v.
|
|
351 |
General |
kendine pay çıkarmak |
take the credit for other people's work v.
|
|
352 |
General |
kendine gelmek |
wake up v.
|
|
353 |
General |
silkinip kendine gelmek |
wake up to oneself v.
|
|
354 |
General |
kendine çekmek |
appeal v.
|
|
355 |
General |
kendine çekmek |
draw in v.
|
|
356 |
General |
kendine çekmek |
pull toward oneself v.
|
|
357 |
General |
(hastalıktan sonra) kendine gelmek |
build up v.
|
|
358 |
General |
kendine güveni az olmak |
have low self esteem v.
|
|
359 |
General |
kendine güvenmek |
believe in oneself v.
|
|
360 |
General |
kendine yalan söylemek |
lie to oneself v.
|
|
361 |
General |
kendine olan güvenini kazanmak |
gain self-confidence v.
|
|
362 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
get one’s act together v.
|
|
363 |
General |
kendine gelmek |
get sober v.
|
|
364 |
General |
kendine saygısı olmak |
have self-respect v.
|
|
365 |
General |
kendine saygısı olmak |
respect oneself v.
|
|
366 |
General |
kendine saygı duymak |
respect oneself v.
|
|
367 |
General |
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak |
make a good life for oneself v.
|
|
368 |
General |
kendine özgü bir gülümsemesi olmak |
have a distinctive smile v.
|
|
369 |
General |
kendine özgü bir gülümsemesi olmak |
have a unique smile v.
|
|
370 |
General |
kendi kendine konuşmak |
engage in private speech v.
|
|
371 |
General |
kendine iyi bakmak |
take good care of oneself v.
|
|
372 |
General |
kendine jilet atmak/kendini bir şey ile kesmek |
self-cut v.
|
|
373 |
General |
kendine doğru çekmek |
pull toward oneself v.
|
|
374 |
General |
kendine söz vermek |
promise oneself v.
|
|
375 |
General |
kendine bir rehber aramak |
look for guidance v.
|
|
376 |
General |
kendine güvendiğini hissetmek |
feel confident v.
|
|
377 |
General |
kendine güvenen bir şekilde hareket etmek/davranmak |
feel confident v.
|
|
378 |
General |
(acı/ağrı) kendi kendine geçmek |
go away on its own v.
|
|
379 |
General |
kendine ait odası olmak |
have his/her own room v.
|
|
380 |
General |
kendine olan saygısını arttırmak |
boost one's self esteem v.
|
|
381 |
General |
kendine maletmek |
arrogate to oneself v.
|
|
382 |
General |
kendi kendine öğrenmek |
teach yourself v.
|
|
383 |
General |
(bir şeyle ilgili) kendi kendine düşünmek |
think to yourself v.
|
|
384 |
General |
birisini kendine doğru/yakınına çekmek |
pull someone in close v.
|
|
385 |
General |
kendine haksızlık etmek |
be hard on yourself v.
|
|
386 |
General |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquise v.
|
|
387 |
General |
kendi kendine konuşmak |
soliloquise v.
|
|
388 |
General |
iyi bir ağlayıp kendine gelmek |
have a good cry and be fine v.
|
|
389 |
General |
kendine kızmak |
be mad at oneself v.
|
|
390 |
General |
kendine kızmak |
be angry at oneself v.
|
|
391 |
General |
kendine uygun olan kısmını çekip almak |
cherry-pick v.
|
|
392 |
General |
kendine en uygun olanını seçmek |
cherry-pick v.
|
|
393 |
General |
kendine itibar atfetmek |
give oneself credit v.
|
|
394 |
General |
kendine daha fazla güvenli hale gelmek |
become more self-confident v.
|
|
395 |
General |
kendine yatırım yapmak |
invest oneself v.
|
|
396 |
General |
kendine vakit ayırmak |
set aside time for yourself v.
|
|
397 |
General |
kendine vakit ayırmak |
set aside time for oneself v.
|
|
398 |
General |
kendine zaman ayırmak |
set aside time for yourself v.
|
|
399 |
General |
kendine zaman ayırmak |
set aside time for oneself v.
|
|
400 |
General |
kendi kendine konuşmak |
talk yourself v.
|
|
401 |
General |
kendine makyaj yapmak |
make yourself up v.
|
|
402 |
General |
kendine gelmek |
reorient v.
|
|
403 |
General |
kendine zaman ayırmak |
have time for yourself v.
|
|
404 |
General |
kendine mal etmek |
adopt v.
|
|
405 |
General |
(kendine/bir kuruma) bağlamak |
affiliate v.
|
|
406 |
General |
kendine gelmek |
adaw [obsolete] v.
|
|
407 |
General |
kendine karşı sabırlı olmak |
be patient with yourself v.
|
|
408 |
General |
kendine gelmek |
remember oneself v.
|
|
409 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
remember oneself v.
|
|
410 |
General |
kendine özgü doğasını vermek |
nature v.
|
|
411 |
General |
kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışmak |
be riding for a fall v.
|
|
412 |
General |
kendine çekmek |
till [obsolete] v.
|
|
413 |
General |
kendine yarar sağlamak |
serve one's self of v.
|
|
414 |
General |
kendi kendine gülmek |
hug one's self v.
|
|
415 |
General |
kendine fayda sağlamak |
serve one's self of v.
|
|
416 |
General |
kendine gelmek |
gather one's self together v.
|
|
417 |
General |
kendine koruma sağlamak |
hide one's self v.
|
|
418 |
General |
olta yemi ile kendine çekmek |
bait v.
|
|
419 |
General |
kendine hakimiyeti kaybetmek |
undo v.
|
|
420 |
General |
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak |
help v.
|
|
421 |
General |
kendine (yemek) vermek |
help oneself v.
|
|
422 |
General |
kendine (yemek) almak |
help oneself v.
|
|
423 |
General |
kendi kendine kısıtlama olmaksızın servis yapmak |
help oneself v.
|
|
424 |
General |
kendine aitmiş gibi kullanmak |
borrow v.
|
|
425 |
General |
kendine cesaret vermek |
brazen v.
|
|
426 |
General |
kendine (olumsuz) bir şey yaptırmak |
bring oneself v.
|
|
427 |
General |
kendine mal etmek |
hijack v.
|
|
428 |
General |
kendine çok fazla alıp paylaşmamak |
hogging v.
|
|
429 |
General |
kendine çok fazla saklayıp paylaşmamak |
hogging v.
|
|
430 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasize v.
|
|
431 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasise v.
|
|
432 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatize v.
|
|
433 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatize v.
|
|
434 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatise v.
|
|
435 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatise v.
|
|
436 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatize v.
|
|
437 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatize v.
|
|
438 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatise v.
|
|
439 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatise v.
|
|
440 |
General |
kendi kendine konuşmak |
monologuise v.
|
|
441 |
General |
yoksunluk, öz disiplin veya kendi kendine acı veya rahatsızlık vererek zayıflatmak |
mortify v.
|
|
442 |
General |
kendine mâl etmek |
take over v.
|
|
443 |
General |
kendine güveni olmak |
lippen v.
|
|
444 |
General |
(kendine) belirli bir şekilde davranmak |
demean v.
|
|
445 |
General |
kendine getirmek |
demesmerize v.
|
|
446 |
General |
kendine getirmek |
demesmerise v.
|
|
447 |
General |
baygınlıktan sonra kendine gelmek |
overcome [dialect] v.
|
|
448 |
General |
kendine fazla güvenmek |
overplay v.
|
|
449 |
General |
kendine mal etmek |
improper [obsolete] v.
|
|
450 |
General |
kendi kendine yatışmak |
self-soothe v.
|
|
451 |
General |
(bebek) kendi kendine sakinleşmek |
self-soothe v.
|
|
452 |
General |
kendi kendine zarar vermek |
cut v.
|
|
453 |
General |
kendi kendine eğlenmek |
popjoy v.
|
|
454 |
General |
kendine mal etmek |
father v.
|
|
455 |
General |
kendine yetmek |
fend v.
|
|
456 |
General |
başkalarını büyüleyerek kendine çekmek |
intimidate v.
|
|
457 |
General |
kendine ayırmak |
coopt v.
|
|
458 |
General |
(rakibi) kendine katılması için ayartmak |
co-opt v.
|
|
459 |
General |
kendine özel mal yaptırıp daha sonra veresiye verilmezse hiç almamakla tehdit etmek |
fineer v.
|
|
460 |
General |
kendine güvenmek |
fit in v.
|
|
461 |
General |
kendine ayırmak |
preempt v.
|
|
462 |
General |
kendi kendine döllenmek |
self v.
|
|
463 |
General |
kendine zarar vermek |
self-destroy v.
|
|
464 |
General |
kendine zarar vermek |
self-destruct v.
|
|
465 |
General |
kendi kendine tutuşmak |
self-ignite v.
|
|
466 |
General |
kendi kendine alev almak |
self-ignite v.
|
|
467 |
General |
(maddeyi) kendi kendine ilaç niyetine kullanmak |
self-medicate v.
|
|
468 |
General |
kendi kendine ilaç almak |
self-medicate v.
|
|
469 |
General |
kendi kendine tozlaşmak |
self-pollinate v.
|
|
470 |
General |
kendi kendine tozlaştırmak |
self-pollinate v.
|
|
471 |
General |
kendi kendine tozlanmasını engellemek |
semicastrate v.
|
|
472 |
General |
kendine hakim olmak |
sile [dialect] [uk] v.
|
|
473 |
General |
kendi kendine tazelenmek |
fresh v.
|
|
474 |
General |
tazelenip kendine gelmek |
freshen v.
|
|
475 |
General |
kendine çeki düzen vermek |
slick v.
|
|
476 |
General |
kendi kendine gülmek |
smudge v.
|
|
477 |
General |
kendine ayırmak |
snap v.
|
|
478 |
General |
kendine çekmek |
solicit v.
|
|
479 |
General |
kendine baktırmak |
solicit v.
|
|
480 |
General |
kendi kendine konuşma hazırlamak |
soliloquy [rare] v.
|
|
481 |
General |
kendine aşık etmek |
becharm v.
|
|
482 |
General |
kendine çekmek |
solicit v.
|
|
483 |
General |
kendine çok güvenen |
presumptuous adj.
|
|
484 |
General |
kendi kendine karar veren |
self determining adj.
|
|
485 |
General |
kendine güvenen |
reliant adj.
|
|
486 |
General |
kendine yeten |
self sufficient adj.
|
|
487 |
General |
kendine hakim |
passionless adj.
|
|
488 |
General |
kendine bir hava veren |
airy adj.
|
|
489 |
General |
kendine düşkün |
self indulgent adj.
|
|
490 |
General |
kendine özgü |
typical adj.
|
|
491 |
General |
kendine saygı duyan |
self respecting adj.
|
|
492 |
General |
kendi kendine olan |
automatic adj.
|
|
493 |
General |
kendi kendine üretilmiş |
self produced adj.
|
|
494 |
General |
kendine çok güvenen |
self assertive adj.
|
|
495 |
General |
kendi kendine yeten |
self supporting adj.
|
|
496 |
General |
kendi kendine hizmet eden |
self serving adj.
|
|
497 |
General |
kendine hakim olan |
self contained adj.
|
|
498 |
General |
kendine güvenen |
overconfident adj.
|
|
499 |
General |
kendine güvenen |
self assured adj.
|
|
500 |
General |
kendine güvenen |
self confident adj.
|
|