|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
yoksun bırakmak |
deprive v.
|
|
Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
More Sentences
|
2 |
General |
yoksun olmak |
lack v.
|
|
He's an artist, but he lacks creativity.
O bir sanatçı ama yaratıcılıktan yoksun biri.
More Sentences
|
3 |
General |
yoksun bırakmak |
bereave of v.
|
|
He was bereaved of his son.
O, oğlundan yoksun bırakıldı.
More Sentences
|
4 |
General |
yoksun kalmak |
be deprived of v.
|
|
Tom's brain was deprived of oxygen for too long.
Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı.
More Sentences
|
5 |
General |
yoksun kalmak |
lack v.
|
|
Furthermore, in dealing with conflicts too often we lack proper judgment and courage.
Ayrıca çatışmalarla başa çıkarken çoğu zaman doğru muhakeme ve cesaretten yoksun kalırız.
More Sentences
|
6 |
General |
yoksun bırakmak |
deprive of v.
|
|
No one shall be arbitrarily deprived of his property.
Hiç kimse keyfi olarak mülkiyetinden yoksun bırakılamaz.
More Sentences
|
|
7 |
General |
yoksun bırakmak |
rob v.
|
|
This law will rob us of our basic rights.
Bu kanun bizi temel haklarımızdan yoksun bırakacaktır.
More Sentences
|
8 |
General |
yoksun kalmış |
bereft of adj.
|
|
The examples there have been in the past have shown that we are suddenly bereft of navigation in one case or another.
Geçmişte yaşanan örnekler, şu ya da bu durumda aniden navigasyondan yoksun kaldığımızı göstermiştir.
More Sentences
|
9 |
General |
uzgörüden yoksun |
short-sighted adj.
|
|
The short-sighted decision to cut funding for public schools led to long-term problems in education.
Devlet okullarının finansmanının kesilmesine yönelik uzgörüden yoksun karar, eğitimde uzun vadeli sorunlara yol açmıştır.
More Sentences
|
Law |
|
10 |
Law |
yoksun bırakmak |
deprive
|
|
Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
More Sentences
|
General |
|
11 |
General |
konforsuz ve dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam |
austerity n.
|
|
12 |
General |
uygarlıktan yoksun olma |
brutishness n.
|
|
13 |
General |
yoksun bırakma |
divestiture n.
|
|
14 |
General |
yoksun olma |
bereavement n.
|
|
15 |
General |
bir alışkanlıktan kendini yoksun kılma |
abstinence n.
|
|
16 |
General |
ciddiyetten yoksun hareket/söz |
frivolity n.
|
|
17 |
General |
yasal haklardan yoksun bırakılmış kimse |
outlaw n.
|
|
18 |
General |
yoksun bırakma |
divestment n.
|
|
19 |
General |
-den yoksun |
void of n.
|
|
20 |
General |
sosyal yapıdan uzaklaşma/sosyal ilişkiden yoksun kalma/bırakılma |
desocialization n.
|
|
21 |
General |
muhakeme gücünden yoksun kimse |
natural n.
|
|
22 |
General |
zarafetten yoksun olma |
ungracefulness n.
|
|
23 |
General |
sosyal becerilerden yoksun kimse |
zhlub n.
|
|
24 |
General |
(haklardan) yoksun bırakma |
exclusionism n.
|
|
25 |
General |
erdemden yoksun olma |
virtueless n.
|
|
26 |
General |
yavan, değersiz veya özden yoksun şey |
hogwash n.
|
|
27 |
General |
sporcu ahlakından yoksun kimse |
mucker n.
|
|
28 |
General |
iyi sporcu niteliklerinden yoksun kimse |
mucker n.
|
|
29 |
General |
çocukları anlamayan hayal gücünden yoksun yetişkin |
muggle n.
|
|
30 |
General |
samimiyetten yoksun |
glassy n.
|
|
31 |
General |
yoksun bırakılma |
debarment n.
|
|
32 |
General |
yüksek değerlerden yoksun olmadan kaynaklanan değersizlik |
despicability n.
|
|
33 |
General |
birbirine benzeşmeyen veya nihai birlikten yoksun unsurlar |
multiverse n.
|
|
34 |
General |
(ölüm gibi nedenlerle) yoksun bırakma |
bereaving n.
|
|
35 |
General |
mantıksal bağlantıdan yoksun anlatım |
discursion n.
|
|
36 |
General |
yoksun bırakma |
disfurniture n.
|
|
37 |
General |
adalet ve doğruluktan yoksun olma |
dishonesty n.
|
|
38 |
General |
zekadan yoksun kimse |
golem n.
|
|
39 |
General |
yoksun olma |
famine n.
|
|
40 |
General |
insani özelliklerden yoksun olma |
inhumanity n.
|
|
41 |
General |
yoksun bırakma |
divesture n.
|
|
42 |
General |
yoksun olma |
orbation [obsolete] n.
|
|
43 |
General |
orijinallikten yoksun uyumlanma hali |
ossification n.
|
|
44 |
General |
genellikle hayal gücünden yoksun olan, istikrarlı ve çalışkan işçi |
plugger n.
|
|
45 |
General |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrink-wrap n.
|
|
46 |
General |
derinlikten yoksun yüzey |
superficies n.
|
|
|
47 |
General |
derinlikten yoksun insan |
surface n.
|
|
48 |
General |
yoksun bırakmak |
shear v.
|
|
49 |
General |
yoksun bırakmak |
deny v.
|
|
50 |
General |
yoksun olmak |
be out of something v.
|
|
51 |
General |
mirastan yoksun bırakmak |
disinherit v.
|
|
52 |
General |
yoksun bırakmak |
dispossess v.
|
|
53 |
General |
yasal haklardan yoksun bırakmak |
outlaw v.
|
|
54 |
General |
yoksun olmak |
want v.
|
|
55 |
General |
medeni haklardan yoksun bırakmak |
proscribe v.
|
|
56 |
General |
bir şeyden yoksun olmak |
be devoid of something v.
|
|
57 |
General |
yoksun olmak |
go without v.
|
|
58 |
General |
yoksun bırakmak |
shut off from v.
|
|
59 |
General |
yoksun bırakmak |
forgo v.
|
|
60 |
General |
yoksun olmak |
be wanting in v.
|
|
61 |
General |
yoksun olmak |
be deprive of something v.
|
|
62 |
General |
yoksun bırakmak |
divest of v.
|
|
63 |
General |
yoksun bırakmak |
debar from v.
|
|
64 |
General |
birini bir şeyden yoksun bırakmak |
leave someone short v.
|
|
65 |
General |
yoksun olmak |
be lacking in something v.
|
|
66 |
General |
yoksun bırakmak |
bereave v.
|
|
67 |
General |
yoksun bırakmak |
debar v.
|
|
68 |
General |
bir şeyden yoksun olmak |
be deprived of something v.
|
|
69 |
General |
birini mirastan yoksun etmek |
cut somebody off with a shilling v.
|
|
70 |
General |
yoksun bırakmak |
count out v.
|
|
71 |
General |
yoksun bırakmak |
debar (from) v.
|
|
72 |
General |
ormandan yoksun bırakmak |
deforest v.
|
|
73 |
General |
yoksun bırakmak |
divest v.
|
|
74 |
General |
yoksun kalmak |
forfeit v.
|
|
75 |
General |
-den yoksun olmak |
be destitute of v.
|
|
76 |
General |
yoksun etmek |
deprive v.
|
|
77 |
General |
-den yoksun olmak |
lack v.
|
|
78 |
General |
yardımdan yoksun kalmak |
be destitute of help v.
|
|
79 |
General |
yardımdan yoksun kalmak |
become helpless v.
|
|
80 |
General |
destekten yoksun kalmak |
be destitute of help v.
|
|
81 |
General |
destekten yoksun kalmak |
become helpless v.
|
|
82 |
General |
destekten yoksun kalmak |
be destitute of support v.
|
|
83 |
General |
yoksun olmak |
be deprived of v.
|
|
84 |
General |
yoksun olmak |
be deprived without v.
|
|
85 |
General |
yoksun bırakılmak |
be bereft v.
|
|
86 |
General |
bütünlükten yoksun olmak |
lack integrity v.
|
|
87 |
General |
vizyondan yoksun olmak |
have no vision v.
|
|
88 |
General |
vizyondan yoksun olmak |
lack vision v.
|
|
89 |
General |
çocukken sevgiden yoksun büyümek |
not get enough love as a child v.
|
|
90 |
General |
destekten yoksun olmak |
be destitute of support v.
|
|
91 |
General |
bir tattan yoksun bırakmak |
untaste v.
|
|
92 |
General |
yoksun hale getirmek |
deplete v.
|
|
93 |
General |
-den yoksun bırakmak |
starve of v.
|
|
94 |
General |
iktidardan yoksun bırakmak |
disenfranchise v.
|
|
95 |
General |
yoksun olmak |
lakke [obsolete] v.
|
|
96 |
General |
yoksun bırakmak |
twine [scottish] v.
|
|
97 |
General |
(bir kişiyi) farkındalıktan yoksun bırakmak |
unacquaint v.
|
|
98 |
General |
erkek çocuk özelliklerinden yoksun bırakmak |
unboy v.
|
|
99 |
General |
çocukluktan yoksun bırakmak |
unchild v.
|
|
100 |
General |
yoksun bırakmak |
widow v.
|
|
101 |
General |
liyakat, doğruluk, itimat veya geçerlilik iddiasından yoksun bırakmak |
demolish v.
|
|
102 |
General |
yoksun bırakmak |
deprave [obsolete] v.
|
|
103 |
General |
yapmacıklıktan yoksun olmak |
desophisticate v.
|
|
104 |
General |
karmaşıklıktan yoksun olmak |
desophisticate v.
|
|
105 |
General |
manevi karakterinden yoksun bırakmak |
despiritualize [us] v.
|
|
106 |
General |
manevi karakterinden yoksun bırakmak |
despiritualise [uk] v.
|
|
107 |
General |
yoksun bırakmak |
destitute v.
|
|
108 |
General |
mevki, prestij ve itibardan yoksun bırakmak |
destroy v.
|
|
109 |
General |
çinkodan yoksun bırakmak |
dezincify v.
|
|
110 |
General |
tanrıdan yoksun bırakmak |
disdeify v.
|
|
111 |
General |
kıdemli insanlardan yoksun bırakmak |
diselder v.
|
|
112 |
General |
yoksun bırakmak |
disfurnish v.
|
|
113 |
General |
yoksun bırakmak |
disfurniture v.
|
|
114 |
General |
kişilikten yoksun bırakmak |
dispersonate v.
|
|
115 |
General |
mülkten yoksun bırakmak |
disproperty [obsolete] v.
|
|
116 |
General |
haktan yoksun bırakmak |
distitle v.
|
|
117 |
General |
bilinçten yoksun bırakmak |
insensate [rare] v.
|
|
118 |
General |
kutsallıktan yoksun bırakmak |
disconsecrate v.
|
|
119 |
General |
avantajdan yoksun bırakmak |
orphan v.
|
|
120 |
General |
yoksun bırakmak |
skunk v.
|
|
121 |
General |
incelikten yoksun |
incondite adj.
|
|
122 |
General |
hayal gücünden yoksun |
uninspired adj.
|
|
123 |
General |
zarafetten yoksun |
angular adj.
|
|
124 |
General |
inisiyatiften yoksun |
supine adj.
|
|
125 |
General |
hayal gücünden yoksun |
prosaic adj.
|
|
126 |
General |
zarafetten yoksun |
graceless adj.
|
|
127 |
General |
insandan yoksun |
peopleless adj.
|
|
128 |
General |
doğallıktan yoksun |
stilted adj.
|
|
129 |
General |
takttan yoksun |
tactless adj.
|
|
130 |
General |
utançtan yoksun |
shameless adj.
|
|
131 |
General |
canlılıktan yoksun |
vapid adj.
|
|
132 |
General |
kutsanmışlıktan yoksun |
unblessed adj.
|
|
133 |
General |
gururdan yoksun |
abject adj.
|
|
134 |
General |
bir kişinin homoseksüel olduğunu anlama yeteneğinden yoksun kimse |
homoblivious adj.
|
|
135 |
General |
incelikten yoksun |
crass adj.
|
|
136 |
General |
yoksun bırakan |
privative adj.
|
|
137 |
General |
incelikten yoksun |
rough adj.
|
|
138 |
General |
incelikten yoksun |
heavy adj.
|
|
139 |
General |
incelikten yoksun |
inelegant adj.
|
|
140 |
General |
incelikten yoksun |
earthy adj.
|
|
141 |
General |
mizahtan yoksun |
out of humour adj.
|
|
142 |
General |
cömertlikten yoksun |
small adj.
|
|
143 |
General |
insanca duygulardan yoksun |
bloodless adj.
|
|
144 |
General |
saygıyla karışık korku duygusundan yoksun |
aweless adj.
|
|
145 |
General |
saygıyla karışık korku duygusundan yoksun |
awless adj.
|
|
146 |
General |
yoksun bırakılmış |
debarred adj.
|
|
147 |
General |
alçakgönüllülükten yoksun |
immodest adj.
|
|
148 |
General |
-den yoksun |
empty of adj.
|
|
149 |
General |
-den yoksun |
destitute adj.
|
|
150 |
General |
-den yoksun |
devoid of adj.
|
|
151 |
General |
cömertlikten yoksun |
small-minded adj.
|
|
152 |
General |
-den yoksun |
unprovided with adj.
|
|
153 |
General |
sosyal haklardan yoksun |
deprived adj.
|
|
154 |
General |
eğrelti otundan yoksun |
fernless adj.
|
|
155 |
General |
sosyal haklardan yoksun |
underprivileged adj.
|
|
156 |
General |
-den yoksun |
void adj.
|
|
157 |
General |
temel sosyal haklardan yoksun |
underprivileged adj.
|
|
158 |
General |
-den yoksun |
bereft adj.
|
|
159 |
General |
-den yoksun |
bare of adj.
|
|
160 |
General |
-den yoksun |
bereft of adj.
|
|
161 |
General |
hayal gücünden yoksun |
pedestrian adj.
|
|
162 |
General |
ritimden yoksun |
arrhythmic adj.
|
|
163 |
General |
ritimden yoksun |
arhythmic adj.
|
|
164 |
General |
ritimden yoksun |
arrhythmical adj.
|
|
165 |
General |
ritimden yoksun |
arrhythmous adj.
|
|
166 |
General |
incelikten yoksun |
tactless adj.
|
|
167 |
General |
incelikten yoksun |
philistine adj.
|
|
168 |
General |
bir yapı ya da organizasyondan yoksun |
unstructured adj.
|
|
169 |
General |
heyecandan yoksun olan |
anodyne adj.
|
|
170 |
General |
orijinallikten yoksun |
banal adj.
|
|
171 |
General |
heyecandan yoksun |
tame adj.
|
|
172 |
General |
dairesel biçimden yoksun |
noncircular adj.
|
|
173 |
General |
mesajdan yoksun |
nondidactic adj.
|
|
174 |
General |
sevgiden yoksun |
nonloving adj.
|
|
175 |
General |
sadakatten yoksun |
nonloyal adj.
|
|
176 |
General |
doğal veya geleneksel süslemelerden yoksun |
nude adj.
|
|
177 |
General |
bilinçten veya iradeden yoksun |
thinglike adj.
|
|
178 |
General |
muhakeme gücünden yoksun |
thoughtless adj.
|
|
179 |
General |
erdemden yoksun |
thowless [scottish] adj.
|
|
180 |
General |
hayal gücünden yoksun |
arid adj.
|
|
181 |
General |
kulaktan yoksun |
earless adj.
|
|
182 |
General |
yoksun olmayan |
unbereaven adj.
|
|
183 |
General |
yoksun olmayan |
unbereft adj.
|
|
184 |
General |
kutsanmışlıktan yoksun |
unblestful adj.
|
|
185 |
General |
erkeklikten yoksun |
emasculate adj.
|
|
186 |
General |
yoksun olmayan |
undeprived adj.
|
|
187 |
General |
yoksun bırakılmamış |
undeprived adj.
|
|
188 |
General |
yoksun bırakılmamış |
undivested adj.
|
|
189 |
General |
incelikten yoksun |
unelegant adj.
|
|
190 |
General |
yoksun kalınmayan |
unforfeitable adj.
|
|
191 |
General |
(bir şeyden) yoksun bırakılmış |
ungraced adj.
|
|
192 |
General |
zarafetten yoksun |
ungraceful adj.
|
|
193 |
General |
insana dair özelliklerden yoksun bırakılmış |
unhuman adj.
|
|
194 |
General |
mekanik becerilerden yoksun (kimse) |
unmechanical adj.
|
|
195 |
General |
değerli niteliklerden yoksun |
bankrupt adj.
|
|
196 |
General |
tamamen yoksun |
bankrupt adj.
|
|
197 |
General |
nezaketten yoksun |
kindless adj.
|
|
198 |
General |
titizlik veya plandan yoksun |
kitchen-sink adj.
|
|
199 |
General |
esneklik veya dayanıklılıktan yoksun |
springless adj.
|
|
200 |
General |
iyi özelliklerden yoksun |
void [obsolete] adj.
|
|
201 |
General |
parıltı ve ciladan yoksun |
matte adj.
|
|
202 |
General |
parıltılı veya ışıklı bölümlerden yoksun pürüzsüz bir yüzeyi olan |
matte adj.
|
|
203 |
General |
maddeden yoksun |
matterless adj.
|
|
204 |
General |
maddesel özelliklerden yoksun |
matterless adj.
|
|
205 |
General |
kanunlardan yoksun olan |
wide-open adj.
|
|
206 |
General |
kanun yaptırımlarından yoksun olan |
wide-open adj.
|
|
207 |
General |
otomatik ve hayal gücünden yoksun |
mechanic adj.
|
|
208 |
General |
hatadan yoksun |
wrongless adj.
|
|
209 |
General |
direnme gücünden yoksun |
helpless adj.
|
|
210 |
General |
anlamaktan yoksun |
helpless adj.
|
|
211 |
General |
bitkiden yoksun |
herbless adj.
|
|
212 |
General |
akıldan yoksun |
mindless adj.
|
|
213 |
General |
derinlikten yoksun |
borné adj.
|
|
214 |
General |
doğruluktan yoksun |
hollow adj.
|
|
215 |
General |
geçerlilikten yoksun |
hollow adj.
|
|
216 |
General |
esaslı niteliklerden yoksun olan |
hollow adj.
|
|
217 |
General |
ilke veya amaçlardan yoksun olan |
hollow adj.
|
|
218 |
General |
güvenlikten yoksun |
homeless adj.
|
|
219 |
General |
zarafetten yoksun |
lumbering adj.
|
|
220 |
General |
sıcaklıktan ve samimiyetten yoksun |
glacial adj.
|
|
221 |
General |
(diş, pençe) savunma kısımlarından yoksun |
mutic adj.
|
|
222 |
General |
amaçtan yoksun |
objectless adj.
|
|
223 |
General |
haklardan yoksun olan |
rightless adj.
|
|
224 |
General |
yoksun bırakılan |
deprivable adj.
|
|
225 |
General |
yoksun bırakılabilir |
deprivable adj.
|
|
226 |
General |
derinlikten yoksun |
depthless adj.
|
|
227 |
General |
doğaçlamadan yoksun |
desiccated adj.
|
|
228 |
General |
duygusal coşkudan yoksun |
desiccated adj.
|
|
229 |
General |
hayati fiziksel niteliklerden yoksun |
gutless adj.
|
|
230 |
General |
önemli niteliklerden yoksun |
gutless adj.
|
|
231 |
General |
insani niteliklerden yoksun |
gutless adj.
|
|
232 |
General |
çeşitlilikten yoksun |
one-track adj.
|
|
233 |
General |
rakipten yoksun |
rivalless adj.
|
|
234 |
General |
amaçtan, önderlikten veya kılavuzluk edecek herhangi bir şeyden yoksun |
rudderless adj.
|
|
235 |
General |
kutsallıktan yoksun |
disgodded adj.
|
|
236 |
General |
incelikten yoksun |
disgraceful [obsolete] adj.
|
|
237 |
General |
incelikten yoksun |
disgracious adj.
|
|
238 |
General |
ahlaktan yoksun |
disingenuous adj.
|
|
239 |
General |
doğal duygulardan yoksun |
disnatured adj.
|
|
240 |
General |
düzenleyici merkezi denetimden yoksun |
disordered adj.
|
|
241 |
General |
yoksun kalınmayan |
inalienable adj.
|
|
242 |
General |
muhakemeden yoksun |
weak adj.
|
|
243 |
General |
güç ve enerjiden yoksun olan |
dowf [scotland] adj.
|
|
244 |
General |
güç ve enerjiden yoksun olan |
dowff [scotland] adj.
|
|
245 |
General |
içkiden yoksun olan |
drinkless adj.
|
|
246 |
General |
hayal gücünden yoksun |
dryasdust adj.
|
|
247 |
General |
duygusallıktan yoksun |
dry-eyed adj.
|
|
248 |
General |
(edebi tarz veya ürün) incelikten yoksun ve düzensiz |
incult adj.
|
|
249 |
General |
zekadan yoksun |
pinheaded adj.
|
|
250 |
General |
modadan yoksun |
fashionless adj.
|
|
251 |
General |
muhakemeden yoksun |
fatuous adj.
|
|
252 |
General |
hayal gücünden yoksun |
pedantic adj.
|
|
253 |
General |
hayal gücünden yoksun |
flatfooted adj.
|
|
254 |
General |
destekten yoksun |
orphan adj.
|
|
255 |
General |
gözetimden yoksun |
orphan adj.
|
|
256 |
General |
uygulamada deneyimli (teorikten yoksun) |
practical adj.
|
|
257 |
General |
özgünlükten yoksun |
scissors-and-paste adj.
|
|
258 |
General |
özgün araştırmadan yoksun |
scissors-and-paste adj.
|
|
259 |
General |
mantıktan yoksun |
devoid of logic adj.
|
|
260 |
General |
yaratıcılıktan yoksun |
creatively bankrupt adj.
|
|
261 |
General |
güzellikten yoksun |
beautiless adj.
|
|
262 |
General |
yoksun bir halde |
wantingly adv.
|
|
263 |
General |
zarafetten yoksun bir şekilde |
blunderingly adv.
|
|
264 |
General |
incelikten yoksun şekilde |
earthily adv.
|
|
265 |
General |
yoksun bırakarak |
denyingly adv.
|
|
266 |
General |
karizmadan yoksun bir şekilde |
wimpishly adv.
|
|
267 |
General |
zarafetten yoksun olarak |
gracelessly adv.
|
|
268 |
General |
yoksun bir halde |
needily adv.
|
|
269 |
General |
akli kapasiteden yoksun biçimde |
reasonlessly adv.
|
|
270 |
General |
yoksun bırakmadan |
undivestedly adv.
|
|
271 |
General |
(sonucu etkileyebilecek) önemli bilgilerden yoksun bir şekilde |
blind adv.
|
|
272 |
General |
erdemden yoksun bir şekilde |
dishonestly [obsolete] adv.
|
|
273 |
General |
üçüncü boyuttan yoksun şekilde |
flatly adv.
|
|
274 |
General |
yoksun olarak |
privatively adv.
|
|
275 |
General |
-den yoksun |
minus prep.
|
|
276 |
General |
yoksun bırakma anlamı veren ön ek |
dis- pref.
|
|
Phrasals |
|
277 |
Phrasals |
yoksun bırakmak |
deprive somebody of something v.
|
|
278 |
Phrasals |
yoksun kalmak |
throw over v.
|
|
279 |
Phrasals |
yoksun bırakmak |
take away v.
|
|
280 |
Phrasals |
(birini bir şeyden) mahrum/yoksun etmek/bırakmak |
rob someone of something v.
|
|
281 |
Phrasals |
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek |
repay (one) with (something) v.
|
|
282 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak |
rob (someone or something) of (something) v.
|
|
283 |
Phrasals |
-den yoksun bırakmak |
rob of v.
|
|
284 |
Phrasals |
-den yoksun bırakmak |
strip of v.
|
|
285 |
Phrasals |
birini birinden/bir şeyden yoksun bırakmak |
deny someone or something to someone v.
|
|
286 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak |
deny (something) to (someone or something) v.
|
|
287 |
Phrasals |
-den yoksun bırakmak |
deny to v.
|
|
288 |
Phrasals |
birini bir şeyden yoksun bırakmak |
deprive someone of something v.
|
|
289 |
Phrasals |
(birini bir şeyden) yoksun bırakmak |
deprive (one) of (something) v.
|
|
290 |
Phrasals |
(birine) minnetten, saygıdan, takdirden yoksun bir karşılık vermek |
repay (one) for (something) v.
|
|
291 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şeyden) yoksun bırakmak |
starve (someone or something) of (something) v.
|
|
292 |
Phrasals |
(birini bir şeyden) yoksun bırakmak |
take (something) out of (someone) v.
|
|
293 |
Phrasals |
yoksun kalmak |
be stripped of
|
|
Colloquial |
|
294 |
Colloquial |
yoksun bırakmak |
relieve v.
|
|
295 |
Colloquial |
mirastan yoksun bırakmak |
cut out v.
|
|
296 |
Colloquial |
(bir şeyden) yoksun olmak |
be stuck for (something) v.
|
|
297 |
Colloquial |
'-den yoksun olmak |
be stuck for v.
|
|
298 |
Colloquial |
etikten yoksun |
ethically challenged adj.
|
|
299 |
Colloquial |
incelikten yoksun |
bourgie adj.
|
|
300 |
Colloquial |
mükemmellikten/şıklıktan yoksun |
phat-phree adj.
|
|
301 |
Colloquial |
mükemmellikten/şıklıktan yoksun |
phree adj.
|
|
302 |
Colloquial |
artık yoksun |
now you are gone expr.
|
|
Idioms |
|
303 |
Idioms |
akıldan yoksun olmak |
not have two brain cells to rub together v.
|
|
304 |
Idioms |
destekten yoksun olmak |
be out on a limb v.
|
|
305 |
Idioms |
ilkelerine göre hareket edecek cesaretten yoksun olmak |
lack the courage of (one's) convictions v.
|
|
306 |
Idioms |
bir özellikten, nitelikten tamamen yoksun olmak |
not know the meaning of the word v.
|
|
307 |
Idioms |
(birini) mirastan yoksun bırakmak |
cut (one) off without a penny v.
|
|
308 |
Idioms |
(birini) mirastan yoksun/mahrum etmek |
cut (one) off with a cent v.
|
|
309 |
Idioms |
incelikten/kibarlıktan yoksun |
(a little/bit) rough around the edge adj.
|
|
310 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) yoksun |
bereft of (someone or something) adj.
|
|
311 |
Idioms |
(birinden/bir şeyden) yoksun kalmış |
bereft of (someone or something) adj.
|
|
312 |
Idioms |
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan |
cut off without a shilling/cent adj.
|
|
313 |
Idioms |
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan |
cut off with a shilling/cent adj.
|
|
314 |
Idioms |
mirastan yoksun bırakılmış/bırakılan |
cut off without a penny [dated] adj.
|
|
315 |
Idioms |
duygudan yoksun |
stone-cold adj.
|
|
316 |
Idioms |
anlama yeteneğinden yoksun |
dead from the neck up expr.
|
|
Speaking |
|
317 |
Speaking |
ayırt edicilikten yoksun |
nohowish adj.
|
|
318 |
Speaking |
sen benim için artık yoksun! |
I am so over you! expr.
|
|
319 |
Speaking |
ya varsın ya da yoksun |
my way or the highway expr.
|
|
Trade/Economic |
|
320 |
Trade/Economic |
destekten yoksun kalma tazminatı |
compensation for loss of support n.
|
|
321 |
Trade/Economic |
oydan yoksun hisse senedi |
non-voting shares n.
|
|
322 |
Trade/Economic |
ticari faaliyetten yoksun olan |
dead adj.
|
|
323 |
Trade/Economic |
yoksun kalınan kar |
loss of profit
|
|
Law |
|
324 |
Law |
hürriyetten yoksun kılma |
deprivation of liberty n.
|
|
325 |
Law |
kardan yoksun kalma zararı |
disappearance of profits n.
|
|
326 |
Law |
kardan yoksun kalma zararı |
gain lost n.
|
|
327 |
Law |
kardan yoksun kalma zararı |
cessation of profits n.
|
|
328 |
Law |
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma |
deprivation of liberty n.
|
|
329 |
Law |
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu |
false imprisonment n.
|
|
330 |
Law |
mirastan yoksun etme |
disinheritance n.
|
|
331 |
Law |
mirastan yoksun etme |
exheredation n.
|
|
332 |
Law |
mirastan yoksun edilme |
disinheritance n.
|
|
333 |
Law |
oy hakkından yoksun hisse senedi |
non-voting share n.
|
|
334 |
Law |
tasarruf hakkından yoksun etme |
expropriation n.
|
|
335 |
Law |
yasal haklarından yoksun bırakılmış kimse |
outlaw n.
|
|
336 |
Law |
zilyetlikten yoksun bırakma |
dispossession n.
|
|
337 |
Law |
mahkemenin çocuğun velayetinden yoksun bırakılan akrabaya tanıdığı çocuğu düzenli ziyaret etme hakkı |
visitation right n.
|
|
338 |
Law |
akıl hastası olduğu için yargı gücünden yoksun bulunduğunu iddia etmek |
stultify v.
|
|
339 |
Law |
mülkten yoksun bırakmak |
disappropriate v.
|
|
340 |
Law |
mirastan yoksun bırakmak |
exheredate v.
|
|
341 |
Law |
mirastan yoksun kılmak |
disinherit v.
|
|
342 |
Law |
mirastan yoksun bulunmamak |
not to loose the inheritance rights v.
|
|
343 |
Law |
yoksun bırakmak |
devest v.
|
|
344 |
Law |
yasal geçerlilik sağlayan unsurlardan yoksun |
nude adj.
|
|
345 |
Law |
açıkça dayanaktan yoksun |
manifestly ill-founded adj.
|
|
346 |
Law |
hukuki mesnetten yoksun |
legally groundless adj.
|
|
347 |
Law |
hukuki mesnetten yoksun |
lacking legal ground adj.
|
|
348 |
Law |
hukuki mesnetten yoksun |
legally unsupported adj.
|
|
349 |
Law |
yasal nitelik ve güçlerden yoksun |
incapable adj.
|
|
350 |
Law |
yoksun anlamını veren bir ön ek |
sine prep.
|
|
351 |
Law |
yoksun etmek |
forejudge
|
|
Politics |
|
352 |
Politics |
oy verme hakkından yoksun bırakma |
disfranchisement n.
|
|
353 |
Politics |
sivil ölüm (medeni haklardan yoksun kalma) |
civil death n.
|
|
354 |
Politics |
üyelik haklarından yoksun kılma |
disfranchisement n.
|
|
355 |
Politics |
bir devlet içinde sözde özerkliğe sahip ancak ekonomik açıdan bağımlı ve güçten yoksun etnik bölge |
bantustan n.
|
|
356 |
Politics |
liderlikten yoksun hareket |
groundswell n.
|
|
357 |
Politics |
oy verme hakkından yoksun bırakmak |
disfranchize v.
|
|
358 |
Politics |
oy verme hakkından yoksun bırakmak |
disfranchise v.
|
|
359 |
Politics |
üyelik haklarından yoksun kılmak |
disfranchize v.
|
|
360 |
Politics |
üyelik haklarından yoksun kılmak |
disfranchise v.
|
|
Technical |
|
361 |
Technical |
mekanik becerilerden yoksun (kimse) |
nonmechanical adj.
|
|
362 |
Technical |
manevra kabiliyetinden yoksun |
unmaneuverable adj.
|
|
363 |
Technical |
kritik bileşenlerden yoksun |
blank adj.
|
|
364 |
Technical |
parlaklıktan yoksun |
blind adj.
|
|
Automotive |
|
365 |
Automotive |
paralellikten yoksun |
lack of parallelism n.
|
|
Medical |
|
366 |
Medical |
sudan yoksun bırakma testi |
water deprivation test n.
|
|
367 |
Medical |
sıvıdan yoksun bırakma testi |
water deprivation test n.
|
|
368 |
Medical |
sudan yoksun bırakma testi |
fluid deprivation test n.
|
|
369 |
Medical |
sıvıdan yoksun bırakma testi |
fluid deprivation test n.
|
|
370 |
Medical |
sinir ağından yoksun (organ) |
denervated adj.
|
|
Psychology |
|
371 |
Psychology |
yaşam enerjisinden yoksun, yaşamdan kopuk varoluş biçimi |
nonlife n.
|
|
Physics |
|
372 |
Physics |
yoksun bırakma ilkesi |
exclusion principle
|
|
Biology |
|
373 |
Biology |
belirli bir antijenden yoksun bireyin sistemine alloantijen sokulmasından sonra üretilen antikor |
alloantibody n.
|
|
374 |
Biology |
belirli bir antijenden yoksun bireyin sistemine alloantijen sokulmasından sonra üretilen izoantikor |
isoantibody n.
|
|
Zoology |
|
375 |
Zoology |
fotosentez ve benzeri bitkisel özelliklerden yoksun kamçılı protozoan |
zoomastigote n.
|
|
376 |
Zoology |
fotosentez ve benzeri bitkisel özelliklerden yoksun kamçılı protozoan |
zooflagellate n.
|
|
Botanic |
|
377 |
Botanic |
den yoksun |
naked (of) adj.
|
|
Literature |
|
378 |
Literature |
derinlikten yoksun üçüncü boyutu eksik karakter |
flat character n.
|
|
379 |
Literature |
anlatıdan yoksun |
nonnarrative adj.
|
|
380 |
Literature |
derinlikten yoksun (hikaye, anlatım) |
two-dimensional adj.
|
|
Religious |
|
381 |
Religious |
(roma katolik kilisesi'nde) isa'nın tam insanlıktan yoksun olduğunu öne süren eski bir sapkın düşünce |
docetism n.
|
|
382 |
Religious |
kilise statüsünden yoksun bırakmak |
unchurch v.
|
|
383 |
Religious |
pagan özelliklerinden yoksun bırakmak |
unpaganise v.
|
|
384 |
Religious |
pagan özelliklerinden yoksun bırakmak |
unpaganize v.
|
|
385 |
Religious |
hristiyan özelliklerden yoksun bırakmak |
dechristianize [us] v.
|
|
386 |
Religious |
hristiyan özelliklerden yoksun bırakmak |
dechristianise [uk] v.
|
|
Philosophy |
|
387 |
Philosophy |
insan sevgisinden yoksun olma |
aphilanthropy n.
|
|
388 |
Philosophy |
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık |
philosophical zombie n.
|
|
389 |
Philosophy |
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık |
p-zombie n.
|
|
Geology |
|
390 |
Geology |
genellikle bitki örtüsünden yoksun düz tümseklik |
boss n.
|
|
Art |
|
391 |
Art |
zarif kontürlerden veya doğal renk geçişlerinden yoksun (sanat eseri) |
dry adj.
|
|
Music |
|
392 |
Music |
melodi kalitesinden yoksun olan |
musicless adj.
|
|
Latin |
|
393 |
Latin |
kardan yoksun kalma zararı |
lucrum cessans n.
|
|
394 |
Latin |
tanık olarak dinlenme yeterliğinden yoksun olan kimse |
intestabilis n.
|
|
Archaic |
|
395 |
Archaic |
yoksun bırakmak |
reave v.
|
|
396 |
Archaic |
çocuklardan yoksun bırakmak |
unchild v.
|
|
397 |
Archaic |
süslerinden yoksun bırakmak |
disgarnish v.
|
|
398 |
Archaic |
(gerekli bir şeyden) yoksun olmak |
famish v.
|
|
399 |
Archaic |
yoksun bırakmak |
disarray v.
|
|
400 |
Archaic |
liberal sanat niteliğinden yoksun |
illiberal adj.
|
|
401 |
Archaic |
toprak işleme ve ekim düzeninden yoksun |
incult adj.
|
|
402 |
Archaic |
hayal gücünden yoksun |
pedantical adj.
|
|
Slang |
|
403 |
Slang |
tembel, sosyal açıdan beceriksiz veya sosyal hayattan yoksun olarak görülen kişileri eleştirmek için kullanılan aşağılayıcı terim |
basement dweller n.
|
|
404 |
Slang |
maskülen özelliklerden yoksun olduğu düşünülen erkekleri tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir argo kelime |
soy boy n.
|
|
405 |
Slang |
bağımsız düşünceden yoksun veya trendleri körü körüne takip eden kimse |
npc (non-playable character) n.
|
|
406 |
Slang |
nezaketten yoksun |
ratchet adj.
|
|
407 |
Slang |
dürüstlükten yoksun |
limpdick adj.
|
|
408 |
Slang |
hareketlerinde beceri ve zarafetten yoksun |
klutzy adj.
|
|
409 |
Slang |
mükemmellikten/şıklıktan yoksun |
phat phree expr.
|
|
Paleontology |
|
410 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrink-wrap n.
|
|
411 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrink wrapping n.
|
|
412 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrink wrap n.
|
|
413 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrink-wrapping n.
|
|
414 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrinkwrapping n.
|
|
415 |
Paleontology |
soyu tükenmiş canlıların yumuşak dokulardan yoksun ve sıska bir şekilde tasvir edilmesi |
shrinkwrap n.
|
|