|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
çok fazla endişelenen |
worrywart i.
|
|
2 |
Genel |
çok fazla içki içilen süre |
binge i.
|
|
3 |
Genel |
çok fazla miktarda |
hatful i.
|
|
4 |
Genel |
üzerinde çok fazla düşünülmeden oluşturulmuş fikir |
ill-thought i.
|
|
5 |
Genel |
çok fazla nefret |
so much hate i.
|
|
6 |
Genel |
çok fazla borç |
huge debt i.
|
|
7 |
Genel |
çok fazla olma |
too-muchness i.
|
|
8 |
Genel |
çok fazla miktar |
billyoh i.
|
|
9 |
Genel |
çok fazla miktar |
billyo i.
|
|
10 |
Genel |
çok fazla miktar |
billy-ho i.
|
|
11 |
Genel |
çok fazla boş zaman |
a lot of free time i.
|
|
12 |
Genel |
çok fazla anekdot anlatarak konuşma |
anecdotalism i.
|
|
13 |
Genel |
çok fazla para |
earth i.
|
|
14 |
Genel |
çok fazla şey |
yard i.
|
|
15 |
Genel |
birbirine çok benzer iki veya daha fazla şeyden biri |
kissing cousin i.
|
|
16 |
Genel |
bir bölgede çok fazla alışveriş merkezi inşa edilmesi |
malling i.
|
|
17 |
Genel |
çok fazla miktar |
wagonload i.
|
|
18 |
Genel |
içerisinde genellikle 16 ve daha fazla sayıda sinema salonu bulunduran çok katlı yapı |
megaplex i.
|
|
19 |
Genel |
genellikle çok fazla ekipman taşırken yapılan hızlı ve enerjik yürüyüş |
yomp i.
|
|
20 |
Genel |
çok fazla sayı |
gallon(s) i.
|
|
21 |
Genel |
çok fazla umut |
overhope i.
|
|
22 |
Genel |
(blog veya sosyal medya hesabında) çok fazla kişisel bilgi ifşa etme |
overshare i.
|
|
23 |
Genel |
çok fazla enerjisi olan kimse |
dynamo i.
|
|
24 |
Genel |
başkalarına çok fazla akıl verme eğilimi |
didacticism i.
|
|
25 |
Genel |
kaynakları ve gücü çok fazla yöne dağıtma |
scatteration i.
|
|
26 |
Genel |
çok fazla miktarda |
scores i.
|
|
27 |
Genel |
çok fazla sayıda |
scores i.
|
|
28 |
Genel |
birisini çok fazla eleştirerek üzmek |
cut someone to the quick f.
|
|
29 |
Genel |
çok fazla işi olmak |
have a lot on one's plate f.
|
|
30 |
Genel |
çok fazla sevmek |
overlove f.
|
|
31 |
Genel |
çok fazla insanla doldurmak |
overcrowd f.
|
|
32 |
Genel |
çok fazla büyümeden önlenmek |
be suppressed (before the situation became graver) f.
|
|
33 |
Genel |
çok fazla değer biçmek |
price out of the market f.
|
|
34 |
Genel |
çok fazla para ödemek |
pay too much f.
|
|
35 |
Genel |
çok fazla para ödemek |
pay a high price f.
|
|
36 |
Genel |
çok fazla ders çalışmak |
mug up f.
|
|
37 |
Genel |
çok fazla para ödemek |
pay too much money f.
|
|
38 |
Genel |
(hesap vb) çok/fazla gelmek |
come to much f.
|
|
39 |
Genel |
iş yerinde çok fazla zaman harcamak |
spend a lot of time at work f.
|
|
40 |
Genel |
çok fazla ilaç alıyor olmak |
be on a load of medication f.
|
|
41 |
Genel |
çok fazla golf oynamak |
play too much golf f.
|
|
42 |
Genel |
çok fazla yol katetmek |
come a long way f.
|
|
43 |
Genel |
çok fazla vakti olmak |
have a lot of time f.
|
|
44 |
Genel |
çok fazla şikayet etmek/şikayetçi olmak/mızmızlanmak |
whine/complain a lot f.
|
|
45 |
Genel |
çok fazla kullanmak |
tire f.
|
|
46 |
Genel |
çok fazla iddiada bulunmak |
overshoot one's self f.
|
|
47 |
Genel |
(yay) çok fazla gerilmek |
come f.
|
|
48 |
Genel |
atı çok fazla koşturarak nefessiz bırakmak |
blow f.
|
|
49 |
Genel |
kendine çok fazla alıp paylaşmamak |
hogging f.
|
|
50 |
Genel |
kendine çok fazla saklayıp paylaşmamak |
hogging f.
|
|
51 |
Genel |
savunmayı aynı anda çok fazla iş yapmaya zorlamak |
open up f.
|
|
52 |
Genel |
çok fazla tüketmek |
overconsume f.
|
|
53 |
Genel |
çok fazla kontrol etmek |
overcontrol f.
|
|
54 |
Genel |
çok fazla düzeltme yapmak |
overedit f.
|
|
55 |
Genel |
çok fazla iyilik etmek |
overfavour f.
|
|
56 |
Genel |
çok fazla iyilik etmek |
overfavor f.
|
|
57 |
Genel |
çok fazla sayıda garnizon kurmak |
overgarrison f.
|
|
58 |
Genel |
(meseleyi) çok fazla ele almak |
overhandle f.
|
|
59 |
Genel |
çok fazla değinmek |
overhandle f.
|
|
60 |
Genel |
çok fazla temin etmek |
overheap f.
|
|
61 |
Genel |
çok fazla değer vermek |
overhold f.
|
|
62 |
Genel |
çok fazla enflasyona sebep olmak |
overinflate f.
|
|
63 |
Genel |
çok fazla etkilemek |
overlead f.
|
|
64 |
Genel |
çok fazla postalamak |
overpost f.
|
|
65 |
Genel |
çok fazla göndermek |
overpost f.
|
|
66 |
Genel |
çok fazla sos eklemek |
oversauce f.
|
|
67 |
Genel |
(çok fazla atış yaparak) oyunu bitirmek |
overshoot f.
|
|
68 |
Genel |
çok fazla sigara içmek |
oversmoke f.
|
|
69 |
Genel |
(bir şeyi) çok fazla çekmek |
oversmoke f.
|
|
70 |
Genel |
çok fazla yazmak |
overwrite f.
|
|
71 |
Genel |
çok fazla kullanmak |
fatigue f.
|
|
72 |
Genel |
çok fazla maruz bırakılmak |
solarise [uk] f.
|
|
73 |
Genel |
çok fazla maruz bırakılmak |
solarize [us] f.
|
|
74 |
Genel |
(bir şeyden) ortama çok fazla doldurmak |
becrowd f.
|
|
75 |
Genel |
(bir binek hayvanına) çok fazla binmek |
surrein f.
|
|
76 |
Genel |
gerekenden çok fazla sözle ifade edilen |
verbose s.
|
|
77 |
Genel |
çok fazla tanen içeren |
tanniferous s.
|
|
78 |
Genel |
çok fazla renk barındıran |
technicolored s.
|
|
79 |
Genel |
-den çok daha fazla |
much more than s.
|
|
80 |
Genel |
çok fazla miktarda |
too much s.
|
|
81 |
Genel |
çok fazla sayıda kadınla cinsel ilişkide bulunan (erkek) |
philandering s.
|
|
82 |
Genel |
çok fazla ya da çok az |
disproportionate s.
|
|
83 |
Genel |
çok fazla renk barındıran |
technicoloured s.
|
|
84 |
Genel |
çok daha büyük/fazla |
far greater s.
|
|
85 |
Genel |
çok/fazla çırpılmış |
well-beaten s.
|
|
86 |
Genel |
çok/fazla dövülmüş |
well-beaten s.
|
|
87 |
Genel |
çok fazla diyalog/konuşma içeren (roman/yapıt) |
talky s.
|
|
88 |
Genel |
çok fazla sayıda |
innumerous s.
|
|
89 |
Genel |
çok çok fazla |
too too s.
|
|
90 |
Genel |
çok fazla ilçeden oluşan |
towned [obsolete] s.
|
|
91 |
Genel |
çok fazla tuzaktan oluşan |
trappy s.
|
|
92 |
Genel |
çok fazla aşınmış ve dökülmüş kısımları olan kumaş havı |
mangey s.
|
|
93 |
Genel |
çok fazla mücevherat takan |
overbejewelled s.
|
|
94 |
Genel |
çok fazla mücevherat takan |
overbejeweled s.
|
|
95 |
Genel |
çok fazla tasarım özelliği bulunan |
over-designed s.
|
|
96 |
Genel |
çok fazla rahat |
overeasy s.
|
|
97 |
Genel |
çok fazla donanımı bulunan |
overequipped s.
|
|
98 |
Genel |
çok fazla maruz kalmış |
overexposed s.
|
|
99 |
Genel |
çok fazla miktarda |
overmany s.
|
|
100 |
Genel |
çok fazla sayıda |
overmany s.
|
|
101 |
Genel |
bir ırk veya etnik gruptan çok fazla üye içeren |
imbalanced s.
|
|
102 |
Genel |
çok fazla evrak işi barındıran |
paperbound s.
|
|
103 |
Genel |
çok fazla idari gereklilik yüklenen |
paperbound s.
|
|
104 |
Genel |
çok fazla evrak işi bindirilen |
paperbound s.
|
|
105 |
Genel |
(masraf veya maliyet) çok fazla |
stranded s.
|
|
106 |
Genel |
çok fazla bir biçimde |
countlessly zf.
|
|
107 |
Genel |
çok daha fazla |
by far zf.
|
|
108 |
Genel |
çok daha fazla |
a lot more zf.
|
|
109 |
Genel |
çok fazla bir şekilde |
extortionately zf.
|
|
110 |
Genel |
çok fazla miktarda |
a hell of a lot zf.
|
|
111 |
Genel |
çok çok fazla |
at a tremendous rate zf.
|
|
112 |
Genel |
çok daha fazla |
far more than ed.
|
|
113 |
Genel |
çok fazla anlamına gelen bir ön ek |
sur- ök.
|
|
114 |
Genel |
çok fazla … katmışsınız |
there's too much ... in it expr.
|
|
Phrasals |
|
115 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about (someone or something) f.
|
|
116 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood about someone or something f.
|
|
117 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood on someone or something f.
|
|
118 |
Öbek Fiiller |
(biri/bir şey hakkında) çok fazla endişelenmek |
brood over someone or something f.
|
|
119 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyden) çok fazla yemek |
gorge with (something) f.
|
|
120 |
Öbek Fiiller |
çok fazla yemek |
gorge with f.
|
|
121 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something on someone f.
|
|
122 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something on someone f.
|
|
123 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla yüklenmek |
heap something on someone f.
|
|
124 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey vermek |
heap something upon someone f.
|
|
125 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla bir şey yüklemek |
heap something upon someone f.
|
|
126 |
Öbek Fiiller |
birine çok fazla yüklenmek |
heap something upon someone f.
|
|
127 |
Öbek Fiiller |
çok fazla yazarak edebi yeteneğini veya kaynaklarını tüketmek |
write out f.
|
|
128 |
Öbek Fiiller |
çok fazla yazarak ilhamını kaybetmek |
write out f.
|
|
129 |
Öbek Fiiller |
hakkında çok fazla endişelenmek |
brood about f.
|
|
130 |
Öbek Fiiller |
çok fazla endişelenmek |
brood over f.
|
|
131 |
Öbek Fiiller |
-e çok fazla yüklenmek |
heap on f.
|
|
132 |
Öbek Fiiller |
(bir şeye) çok fazla (bir şey) yüklemek |
load (something) with (something) f.
|
|
133 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) çok fazla (bir şeyle) doldurmak |
load (something) with (something) f.
|
|
Phrases |
|
134 |
İfadeler |
haddinden fazla/çok |
too (something) by half [uk] zf.
|
|
135 |
İfadeler |
gereksiz derecede çok/fazla |
too (something) by half [uk] zf.
|
|
136 |
İfadeler |
çok fazla değil |
none too expr.
|
|
137 |
İfadeler |
çok fazla değil |
none too something expr.
|
|
138 |
İfadeler |
çok fazla zaman |
so much time expr.
|
|
139 |
İfadeler |
çok fazla sayıda |
an awful lot of expr.
|
|
140 |
İfadeler |
çok fazla değil |
few if any expr.
|
|
141 |
İfadeler |
çok fazla zaman |
plenty of time expr.
|
|
142 |
İfadeler |
çok fazla miktarda |
too many expr.
|
|
143 |
İfadeler |
içinde çok fazla korku olduğunu seziyorum |
I sense much fear in you (star wars - master yoda) expr.
|
|
144 |
İfadeler |
çok daha fazla |
heaps more expr.
|
|
Proverb |
|
145 |
Atasözü |
çok fazla çalışmak insanı sıkar |
all work and no play makes jack a dull boy
|
|
146 |
Atasözü |
ne kadar çok ülke o kadar fazla adet |
so many countries so many customs
|
|
147 |
Atasözü |
gereğinden fazla çok fazla demektir |
more than enough is too much
|
|
148 |
Atasözü |
yeterinden fazlası çok fazla demektir |
more than enough is too much
|
|
Colloquial |
|
149 |
Konuşma Dili |
çok fazla detay içermeyen kısa bilgi |
dry fact i.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
çok fazla can sıkıcı soru soran kimse |
askhole i.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
çok fazla sıçma |
blowout i.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
load of (something) i.
|
|
153 |
Konuşma Dili |
çok fazla şarap içerek sarhoş olma |
wine i.
|
|
154 |
Konuşma Dili |
kendi hakkında çok fazla kişisel bilgi paylaşan kimse |
oversharer i.
|
|
155 |
Konuşma Dili |
çok fazla benzin yakan büyük bir araba |
gas guzzler i.
|
|
156 |
Konuşma Dili |
çok fazla endişelenen kimse |
worry wart i.
|
|
157 |
Konuşma Dili |
çok fazla içki içilen etkinlik |
drunkathon i.
|
|
158 |
Konuşma Dili |
video konferanslarında çok fazla vakit geçirdikten sonra oluşan zihinsel yorgunluk |
zoom fatigue i.
|
|
159 |
Konuşma Dili |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
have [done/seen/had] more something than somebody has had hot dinners f.
|
|
160 |
Konuşma Dili |
çok fazla güneş almak |
get lots of sun f.
|
|
161 |
Konuşma Dili |
bir şeyden çok fazla içermek |
heavy on f.
|
|
162 |
Konuşma Dili |
çok fazla bir şey içermek |
heavy on f.
|
|
163 |
Konuşma Dili |
çok fazla kullanmak |
heavy on f.
|
|
164 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
be past it f.
|
|
165 |
Konuşma Dili |
bir şeyi eskisi gibi yapmak için çok/fazla yaşlı olmak |
look past it f.
|
|
166 |
Konuşma Dili |
çok fazla titizlenmek |
put too much on it f.
|
|
167 |
Konuşma Dili |
çok fazla üstüne düşmek |
put too much on it f.
|
|
168 |
Konuşma Dili |
çok fazla şey/ayrıntı bilmek |
know too much f.
|
|
169 |
Konuşma Dili |
çok fazla bilgisi olmak |
know too much f.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
çok fazla önemli bilgiye sahip olmak |
know too much f.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
çok fazla tartışmak |
be at it f.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
için çok fazla olmak |
be too many for f.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
(biri) için çok fazla olmak |
be too many for (someone) f.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
çok fazla takipçi toplamak |
build up a sizable following f.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
bu konu üzerinde (çok/gereğinden) fazla durmadan |
without putting too fine a point on it expr.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
beklenenden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
çok fazla değil |
not so much expr.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
çok çok fazla |
hand over fist expr.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
çok fazla sayıda |
a zillion expr.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
her zamankinden çok daha fazla |
all too often expr.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
a (damn) sight more (something) expr.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
çok fazla (şey) |
a million and one (something) expr.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden çok fazla |
more than you can (ever) know expr.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
anlayabileceğinden/fark edebileceğinden çok fazla |
more than you can (ever) know expr.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden çok fazla |
more than you will ever know expr.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
anlayabileceğinden/fark edebileceğinden çok fazla |
more than you will ever know expr.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
çok fazla bir şey |
any amount/number of something expr.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
çok fazla (gülmek, konuşmak, bağırmak) |
(one's) head off expr.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
a sight more expr.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
çok daha fazla |
all the expr.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
çok fazla … |
...as sin expr.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
çok fazla konuşur, yer |
he/she can talk/eat for england [uk] expr.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
(a) heap of (something) expr.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
çok fazla (bir şey) |
loads (of something) expr.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
çok/fazla oldu/oldun |
that's too much! expr.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upward of (something) expr.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
(bir şeyden/sayıdan) çok daha fazla |
upwards of (something) expr.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
aman tanrım, çok fazla x, y ve z! |
x's and y's and z's, oh my! [cliché] expr.
|
|
Idioms |
|
200 |
Deyim |
bir firmaya çok fazla para kazandıran ürün |
a cash cow i.
|
|
201 |
Deyim |
çok/fazla/aşırı saygı/hürmet/itibar gösterme |
forelock-tugging i.
|
|
202 |
Deyim |
çok fazla (bir şey) |
a hundred and one (something) i.
|
|
203 |
Deyim |
(yapacak) çok fazla şey |
a hundred/thousand/million and one things/things to do i.
|
|
204 |
Deyim |
çok fazla iş |
a lot on (one's) plate i.
|
|
205 |
Deyim |
hastane tedavisi bitse de çok yaşlı olduğu ve tek başına yaşayamadığı için daha fazla ihtiyacı olanlar yerine hastanede yatak işgal eden kimse |
bed blocker i.
|
|
206 |
Deyim |
çok fazla alkol tüketmek |
hit the sauce f.
|
|
207 |
Deyim |
(beyzbolda atıcı) (çok fazla vuruş kaçırdığı için) oyundan alınmak |
be knocked out of the box f.
|
|
208 |
Deyim |
(beyzbolda atıcıyı) (çok fazla vuruş kaçırdığı için) oyundan almak |
knock (someone) out of the box f.
|
|
209 |
Deyim |
çok fazla çalışmak |
burn both ends of the candle f.
|
|
210 |
Deyim |
bir konu hakkında çok fazla düşünmek |
rack one's brains f.
|
|
211 |
Deyim |
bir konu hakkında çok fazla düşünmek |
rack one's brain f.
|
|
212 |
Deyim |
çok fazla bilgisi olmamak |
not be somebody's department f.
|
|
213 |
Deyim |
çok fazla deneyimi olmak |
have been around the block f.
|
|
214 |
Deyim |
çok fazla değişiklik olmamak |
not much to write home about f.
|
|
215 |
Deyim |
çok fazla yemek |
eat one's head off f.
|
|
216 |
Deyim |
çok/gerektiğinden fazla bağırmak/çığlık atmak |
cry bloody murder f.
|
|
217 |
Deyim |
çok fazla/bin/kırk/her tarakta bezi olmak |
have one's finger in too many pies f.
|
|
218 |
Deyim |
çok fazla istemek |
be dying to do f.
|
|
219 |
Deyim |
diğerlerinden çok çok fazla/az almak |
be way out of line with what others get f.
|
|
220 |
Deyim |
çok fazla istemek |
be dying for f.
|
|
221 |
Deyim |
çok fazla para ödemek |
pay through the nose f.
|
|
222 |
Deyim |
çok fazla şikayet etmek/şikayetçi olmak/mızmızlanmak |
protest too much f.
|
|
223 |
Deyim |
çok fazla değişiklik olmamak |
be nothing much to write home about f.
|
|
224 |
Deyim |
(harcama, gider) çok fazla kısmak |
pare (something) to the bone f.
|
|
225 |
Deyim |
çok fazla daraltmak |
pare (something) to the bone f.
|
|
226 |
Deyim |
sonu hüsran olan bir işe çok fazla para ve emek harcamak |
pay too dearly for (one's) whistle f.
|
|
227 |
Deyim |
çok fazla konuşmak |
he/she can talk for england f.
|
|
228 |
Deyim |
çok fazla televizyon seyretmek |
have square eyes f.
|
|
229 |
Deyim |
bir şeye çok fazla para sarf etmek |
dig deep f.
|
|
230 |
Deyim |
bir pazarlıkta çok fazla taviz vermek |
give away the shop f.
|
|
231 |
Deyim |
bir alışverişte çok fazla ödemek |
give away the shop f.
|
|
232 |
Deyim |
(bir şey) çok fazla olmak |
have (something) up the yin-yang f.
|
|
233 |
Deyim |
çok fazla (bir şeyi) olmak |
have (something) up the wazoo f.
|
|
234 |
Deyim |
(birine) çok fazla para ödetmek |
make (one) pay through the nose f.
|
|
235 |
Deyim |
çok fazla çalışmak |
work all the hours god sends f.
|
|
236 |
Deyim |
çok fazla parası olmak |
be not short of a penny (or two) f.
|
|
237 |
Deyim |
durmadan/çok fazla çalıştırılmak |
be run off (one's) feet f.
|
|
238 |
Deyim |
durmadan/çok fazla çalıştırılmak |
be run off your feet f.
|
|
239 |
Deyim |
durmadan/çok fazla çalıştırılmak |
be rushed off your feet f.
|
|
240 |
Deyim |
çok fazla (bir şeyi) olmak |
be up to (one's) chin in (something) f.
|
|
241 |
Deyim |
çok fazla bir şeyi olmak |
be up to your ears in something f.
|
|
242 |
Deyim |
ilgilenecek çok fazla şeyi olmak |
be up to your ears in something f.
|
|
243 |
Deyim |
(bölge/şehir) çok fazla suç olmak |
be wide open f.
|
|
244 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış olmak |
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners f.
|
|
245 |
Deyim |
çok fazla çalışmak |
all work and no play f.
|
|
246 |
Deyim |
çok fazla çalışmak |
all work and no play f.
|
|
247 |
Deyim |
çok fazla olmak |
be over the top f.
|
|
248 |
Deyim |
çok fazla (bir şeyi) olmak |
be up to (one's) eyes in (something) f.
|
|
249 |
Deyim |
çok fazla (bir şeyi) olmak |
be up to (one's) neck in (something) f.
|
|
250 |
Deyim |
çok fazla bir şeyi olmak |
be up to your neck in something f.
|
|
251 |
Deyim |
çok fazla bir şeyi olmak |
be in something up to your neck f.
|
|
252 |
Deyim |
çok fazla bir şeyi olmak |
be up to your eyes in something f.
|
|
253 |
Deyim |
çok fazla bir şeyi olmak |
be up to your eyeballs in something f.
|
|
254 |
Deyim |
başkalarına çok fazla bağımlı olmak |
can't call one's soul one's own f.
|
|
255 |
Deyim |
başkalarına çok fazla bağımlı olmak |
can't call soul own f.
|
|
256 |
Deyim |
çok fazla/bin/kırk/her tarakta bezi olmak |
have finger in too many pies f.
|
|
257 |
Deyim |
çok fazla konuşmak |
like/love the sound of your own voice f.
|
|
258 |
Deyim |
(artık çok fazla olan bir şeyin) sayısını/hesabını tutamamak |
lose count (of something) f.
|
|
259 |
Deyim |
çok fazla yemeyip (bir şeye) yer bırakmak |
make room (for something) f.
|
|
260 |
Deyim |
çok fazla değer biçmek |
price (oneself, someone, or something) out of the market f.
|
|
261 |
Deyim |
çok fazla değer biçmek |
price yourself out of the market f.
|
|
262 |
Deyim |
fiyatını çok fazla artırmak |
price yourself out of the market f.
|
|
263 |
Deyim |
çok fazla para harcamak |
spend like a sailor (on shore leave) f.
|
|
264 |
Deyim |
çok fazla şeyi kapsamak |
sweep too broadly f.
|
|
265 |
Deyim |
çok fazla şey yüklenmek |
take on too much f.
|
|
266 |
Deyim |
(birini) çok fazla yürütmek |
walk (one's) feet off f.
|
|
267 |
Deyim |
çok fazla yürüyüp yorulmak |
walk feet off f.
|
|
268 |
Deyim |
çok fazla yürütüp yormak |
walk feet off f.
|
|
269 |
Deyim |
bir şeyle çok fazla meşgul |
neck-deep s.
|
|
270 |
Deyim |
çok fazla miktarda/sayıda (bir şeyin) içinde kalmış |
knee-high in (something) s.
|
|
271 |
Deyim |
çok fazla zeki |
too clever by half [uk] s.
|
|
272 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more than someone has had hot dinners [uk] s.
|
|
273 |
Deyim |
çok daha fazla/çok daha az |
a (damn) sight less/fewer (something) zf.
|
|
274 |
Deyim |
çok daha fazla |
a (damn) sight more (something) zf.
|
|
275 |
Deyim |
en çok/fazla/yüksek |
to beat all zf.
|
|
276 |
Deyim |
olabildiğince/mümkün olduğunca çok/fazla |
to beat all zf.
|
|
277 |
Deyim |
bir şeyle çok fazla meşgul |
up to one's neck expr.
|
|
278 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole lot more expr.
|
|
279 |
Deyim |
çok daha fazla |
whole heap more expr.
|
|
280 |
Deyim |
çok (fazla) |
a (one) hell of a expr.
|
|
281 |
Deyim |
ya çok fazla ya da çok az |
either feast or famine expr.
|
|
282 |
Deyim |
çok fazla ve çok çeşitli |
all over the map expr.
|
|
283 |
Deyim |
çok daha fazla |
a whole lot more expr.
|
|
284 |
Deyim |
çok fazla (bir şey) |
a whole lot of (something) expr.
|
|
285 |
Deyim |
çok fazla (bir şey) |
a world of (something) expr.
|
|
286 |
Deyim |
çok fazla para |
arm and a leg expr.
|
|
287 |
Deyim |
bir şeyle çok fazla meşgul |
up to one's eyeballs in something expr.
|
|
288 |
Deyim |
bir şeyle çok fazla meşgul |
up to one's neck in something expr.
|
|
289 |
Deyim |
ya çok fazla ya da çok az |
feast or famine expr.
|
|
290 |
Deyim |
(bir şeyle) çok fazla meşgul |
in up to (one's) neck expr.
|
|
291 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla yapmış |
more something than someone has had hot dinners [uk] expr.
|
|
292 |
Deyim |
bir şeyi karşısındakine göre çok daha fazla/sık yapmış |
more .../more often than somebody has had hot dinners expr.
|
|
293 |
Deyim |
çok fazla (bir şey) |
no end of (something) expr.
|
|
294 |
Deyim |
çok fazla (istemek, ihtiyaç duymak) |
so bad one can taste it expr.
|
|
295 |
Deyim |
(bir şeyle) çok fazla meşgul |
up to the eyeballs (in something) expr.
|
|
296 |
Deyim |
(bir şeyle) çok fazla meşgul |
up to the eyes (in something) expr.
|
|
297 |
Deyim |
çok fazla çaba/öğrenme gerektirmeden |
without tears expr.
|
|
Speaking |
|
298 |
Konuşma |
çok fazla zamanın yok |
you don't have much time expr.
|
|
299 |
Konuşma |
çok fazla zamanın yok |
you don't have a lot of time expr.
|
|
300 |
Konuşma |
çok fazla endişeleniyorsun |
you worry too much expr.
|
|
301 |
Konuşma |
çok fazla zamanımız yok |
we don't have a lot of time expr.
|
|
302 |
Konuşma |
çok fazla ödevim var |
I have too much homework expr.
|
|
303 |
Konuşma |
çok fazla ödevimiz var |
we have too much homework expr.
|
|
304 |
Konuşma |
çok fazla zamanın yok |
you don't have too much time expr.
|
|
305 |
Konuşma |
hakkınızda çok fazla şey duydum |
I've heard a lot about you expr.
|
|
306 |
Konuşma |
hakkınızda çok fazla şey duydum |
heard a lot about you expr.
|
|
307 |
Konuşma |
özleyeceğim çok fazla şey var |
there are so many things i will miss expr.
|
|
308 |
Konuşma |
onlardan çok fazla var |
there are too many of them expr.
|
|
309 |
Konuşma |
söyleyecek çok fazla şey yok |
not too much to say expr.
|
|
310 |
Konuşma |
yakında çok fazla para kazanacaksın |
you will earn a lot of money soon expr.
|
|
311 |
Konuşma |
yeter/çok/fazla oldu/oldun! |
that's (just) too much! expr.
|
|
Trade/Economic |
|
312 |
Ticaret/Ekonomi |
hisseleri satın almak isteyen kişinin çoğunluğu elde etmek adına kalan hisselerin değerine kıyasla çok daha fazla para önerdiği bir satın alım teklifi |
two-tier bid i.
|
|
313 |
Ticaret/Ekonomi |
bir firmaya çok fazla para kazandıran ürün |
cash cow i.
|
|
314 |
Ticaret/Ekonomi |
çok fazla rağbet gören hisse senedi |
active stock i.
|
|
315 |
Ticaret/Ekonomi |
çok fazla sermayeye sahip olma |
flushness i.
|
|
316 |
Ticaret/Ekonomi |
çok fazla borçlanmak |
overborrow f.
|
|
317 |
Ticaret/Ekonomi |
arza göre çok fazla satın alarak kötü şekilde etkilemek |
overbuy f.
|
|
318 |
Ticaret/Ekonomi |
çok fazla stopaj vergisi indirimi yapmak |
overwithhold f.
|
|
Politics |
|
319 |
Siyasal |
devlet dairelerinin sayısının çok fazla artması |
bureaucracy i.
|
|
Media |
|
320 |
Medya |
(gazetede, televizyonda) bir konunun üzerinde çok fazla durmak |
overcover i.
|
|
Technical |
|
321 |
Teknik |
çok fazla sıvı |
multi-phase liquid i.
|
|
322 |
Teknik |
mikrofişe benzeyen, çok daha fazla sayıda mikrokopyaya sahip bir film yaprağı |
ultrafiche i.
|
|
323 |
Teknik |
mıknatıs çekirdeği halka şeklinde olup bir veya daha fazla sayıda çok kısa hava boşluğu bulunan manyetik kafa |
ring head i.
|
|
324 |
Teknik |
çok fazla duman çıkarmak |
smoke f.
|
|
Computer |
|
325 |
Bilgisayar |
çok fazla kısaltma veya akronim kullanan kimse |
nym-rod i.
|
|
326 |
Bilgisayar |
çok fazla kısaltma veya akronim kullanan çevrimiçi topluluk |
nym-rod i.
|
|
327 |
Bilgisayar |
çok fazla sürücü var |
too many drives i.
|
|
328 |
Bilgisayar |
çok fazla dosya |
too many files i.
|
|
329 |
Bilgisayar |
çok fazla veri kullanan uygulama |
data draining app i.
|
|
330 |
Bilgisayar |
bir mesajın çok fazla sayıda gruba yollanması |
velveeta [rare] i.
|
|
331 |
Bilgisayar |
çok fazla kişinin kullandığı zamanlarda internet hızının yavaşlaması |
brownout i.
|
|
332 |
Bilgisayar |
çok sayıda kişinin veya birden fazla hesabı olan birkaç kişinin bir ürün, hizmet veya işletmenin satışlarına veya popülerliğine zarar verme amacıyla olumsuz kullanıcı yorumları yayınlaması |
review bombing i.
|
|
333 |
Bilgisayar |
çok sayıda kişinin veya birden fazla hesabı olan birkaç kişinin bir ürün, hizmet veya işletmenin satışlarına veya popülerliğine zarar verme amacıyla olumsuz kullanıcı yorumları yayınlaması |
review-bomb i.
|
|
334 |
Bilgisayar |
çok sayıda kişinin veya birden fazla hesabı olan birkaç kişinin bir ürün, hizmet veya işletmenin satışlarına veya popülerliğine zarar verme amacıyla olumsuz kullanıcı yorumları yayınlaması |
review bomb i.
|
|
335 |
Bilgisayar |
çok sayıda kişinin veya birden fazla hesabı olan birkaç kişinin bir ürün, hizmet veya işletmenin satışlarına veya popülerliğine zarar verme amacıyla olumsuz kullanıcı yorumları yayınlaması |
review-bombing i.
|
|
336 |
Bilgisayar |
çok fazla keskin |
extra sharp s.
|
|
337 |
Bilgisayar |
çok fazla etiket |
too many tags expr.
|
|
338 |
Bilgisayar |
çok fazla hata |
too many errors expr.
|
|
339 |
Bilgisayar |
çok fazla irq var |
too many irqs expr.
|
|
340 |
Bilgisayar |
çok fazla düğüm |
too few knots expr.
|
|
Telecom |
|
341 |
Telekom |
çok fazla bit |
bag of bits i.
|
|
Textile |
|
342 |
Tekstil |
iplikte çok fazla bükülme nedeniyle oluşmuş zayıf nokta |
twit i.
|
|
Dyeing |
|
343 |
Boyacılık |
(boya) çok fazla uygulama nedeniyle akmak |
curtain f.
|
|
Aeronautic |
|
344 |
Havacılık |
iki veya daha fazla uçağın birbirine güvenlik kurallarının izin verdiğinden daha çok yaklaşması |
air miss i.
|
|
345 |
Havacılık |
birbirine çok yakın ikişer veya daha fazla kanat kümesine sahip uçak |
tandem i.
|
|
346 |
Havacılık |
geleneksel tipteki uçaklardan daha fazla sayıda yolcu taşıyabilen ve iki ya da daha çok koridoru olan uçak |
wide-bodied aircraft i.
|
|
347 |
Havacılık |
iki veya daha fazla uçağın birbirine güvenlik kurallarının izin verdiğinden daha çok yaklaşması |
airmiss i.
|
|
Medical |
|
348 |
Medikal |
midede çok fazla gaz birikmesi |
flatulence i.
|
|
349 |
Medikal |
midede çok fazla hidroklorikasit bulunması |
chlorhydria i.
|
|
Psychology |
|
350 |
Psikoloji |
teknoloji ile çok fazla iç içe olmaktan kaynaklanan stres |
technostress i.
|
|
351 |
Psikoloji |
cahil olan kişinin cehaletinin farkında olmaması ve kendi bilgisini kendinden çok daha fazla bilgiye sahip kişiden üstün görmesi |
dunning kruger effect i.
|
|
Pathology |
|
352 |
Patoloji |
kanda çok fazla laktik asit birikmesi |
lactacidemia i.
|
|
353 |
Patoloji |
organda veya vücut bölümünde çok fazla kan damarı olması |
venosity i.
|
|
Gastronomy |
|
354 |
Mutfak |
çok fazla yıllanmış olmayan (şarap) |
nonvintage s.
|
|
Statistics |
|
355 |
İstatistik |
örneklemin büyüklüğüne göre çok fazla parametre içeren ve örnek veri ile uyuşup yeni veriye uymayan bir istatistiksel model kullanmak |
overfit f.
|
|
Chemistry |
|
356 |
Kimya |
içerdiği iki halkanın birden fazla ortak atomu paylaştığı bir molekülde bulunan (çok halkalı sistem) |
condensed s.
|
|
357 |
Kimya |
içerdiği iki halkanın birden fazla ortak atomu paylaştığı bir molekülde bulunan (çok halkalı sistem) |
fused s.
|
|
Astronomy |
|
358 |
Gökbilim |
güneş atmosferinin kromosferine yakın görünen ve güneşin kutuplarında en fazla sayıda meydana gelen çok küçük sivri uçlu kısa ömürlü uzantı |
spicule i.
|
|
Botanic |
|
359 |
Botanik |
normal dallar yerine birbirine dolanmış çok fazla küçük dalın geliştiği hastalıklı durum |
plica i.
|
|
360 |
Botanik |
bitkilerde çiçek ve meyve eksikliği görülüp dal ve yaprakların çok fazla büyümesi |
sphrigosis i.
|
|
Agriculture |
|
361 |
Tarım |
çok fazla gübre kullanmak |
overfertilize f.
|
|
362 |
Tarım |
çok fazla gübre kullanmak |
overfertilise f.
|
|
363 |
Tarım |
çok meyveli tohum kesesine sahip olup birden fazla fide verebilen (şeker pancarı) |
multigerm s.
|
|
Social Sciences |
|
364 |
Sosyal Bilimler |
çok fazla miktarda ancak yüzeysel bilgilere sahip olan internet kullanıcıları |
pancake people i.
|
|
365 |
Sosyal Bilimler |
çok fazla içki içme |
binge drinking i.
|
|
Literature |
|
366 |
Edebiyat |
en fazla birkaç sayfa uzunluğunda olan çok kısa hikayeler |
flash fiction i.
|
|
367 |
Edebiyat |
çok fazla sayıda sözcük kullanmak |
overlard f.
|
|
368 |
Edebiyat |
(kitap) çok fazla okunmuş |
overread s.
|
|
Linguistics |
|
369 |
Dilbilim |
terimin çok fazla sayıda göndergeye uygulanması |
overextension i.
|
|
370 |
Dilbilim |
(terimi) çok fazla sayıda göndergeye uygulamak |
overextend f.
|
|
Geography |
|
371 |
Coğrafya |
dağ silsilesinin belkemiğini oluşturan birden fazla zirvelere ayrılmış çok büyük kitle |
massif i.
|
|
Military |
|
372 |
Askeri |
çok fazla su çeken gemi |
very deep draught ship i.
|
|
373 |
Askeri |
iki veya daha fazla ulusun ortaklaşa oluşturdukları çok uluslu kuvvete sağladığı lojistik destek |
multinational integrated logistic support i.
|
|
374 |
Askeri |
iki veya daha fazla ulusun desteklediği çok uluslu bir kuvvet için koordine edilen herhangi bir lojistik faaliyet |
multinational logistics i.
|
|
375 |
Askeri |
birden fazla askeri hizmet, savunma bakanlığı kuruluşu veya çok uluslu ortağın diğeriyle ortak kullandığı malzeme veya hizmet |
common-user logistics (cul) i.
|
|
376 |
Askeri |
iki veya daha fazla ulusun ortaklaşa oluşturdukları çok uluslu kuvvete sağladığı lojistik desteği yöneten birim |
milu (multinational integrated logistic support unit) kısalt.
|
|
Hunting |
|
377 |
Silah/Atıcılık |
aynı kubuz üzerinde birden fazla kalibrede yivli-yivsiz namluları olan çok amaçlı silah |
combination gun i.
|
|
378 |
Silah/Atıcılık |
geri tepmesi ve barut dumanını çok fazla sızdıran silah |
over blown i.
|
|
Sport |
|
379 |
Spor |
çok fazla iyi oyuncuya sahip olma |
depth [us] i.
|
|
380 |
Spor |
çok fazla sayı atılan maç |
shoot-out i.
|
|
Art |
|
381 |
Sanat |
özellikle sanat veya dekorasyonda çok fazla yanıltıcı etki kullanımı |
illusionism i.
|
|
Printery |
|
382 |
Matbaa |
çok fazla mürekkep eklemek |
flood f.
|
|
Latin |
|
383 |
Latince |
kişi başına çok fazla olan (vergi, ödeme) |
capitatim s.
|
|
Slang |
|
384 |
Argo |
çok çalışmasına rağmen eline fazla para geçmeyen |
battler i.
|
|
385 |
Argo |
çevresindekileri etkilemek için çok fazla çaba sarfeden kimse |
show pony i.
|
|
386 |
Argo |
çok fazla güce veya etkiye sahip kimse |
wheel i.
|
|
387 |
Argo |
çok fazla alkolden dolayı tuvalete kusmak |
drive the big bus f.
|
|
388 |
Argo |
çok fazla yemek yemek |
blimp out f.
|
|
389 |
Argo |
çok fazla yiyip şişmanlamak |
blimp out f.
|
|
390 |
Argo |
çok fazla kaka yapmak |
have a blowout f.
|
|
391 |
Argo |
çok fazla sayıda olmak |
(have something) coming out the wazoo f.
|
|
392 |
Argo |
çok fazla içmek |
do the drink thing f.
|
|
393 |
Argo |
çok fazla içmek |
have (got) a skinful f.
|
|
394 |
Argo |
çok fazla içmek |
have a skinful f.
|
|
395 |
Argo |
çok fazla içmek |
sozzle f.
|
|
396 |
Argo |
inanılmaz derecede çok/fazla |
a metric shit ton expr.
|
|
397 |
Argo |
inanılmaz derecede çok/fazla |
a metric shitload expr.
|
|
398 |
Argo |
inanılmaz derecede çok/fazla |
metric shitload expr.
|
|
Modern Slang |
|
399 |
Modern Argo |
çok fazla ve hızlı içme |
aggressive drinking i.
|
|
400 |
Modern Argo |
klimanın havayı çok fazla soğutmasından etkilenmiş |
air-con fatigue s.
|
|