derin - Turco Inglés Diccionario

derin

Significados de "derin" en diccionario inglés turco : 23 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
derin deep adj.
The crisis will require deep economic and political structural reforms.
Kriz derin ekonomik ve siyasi yapısal reformlar gerektirecektir.

More Sentences
General
derin deeper adj.
We must have the courage to go deeper into certain complex issues which are still to be resolved.
Hâlâ çözülmeyi bekleyen bazı karmaşık meselelerin derinine inme cesaretine sahip olmalıyız.

More Sentences
derin profound adj.
As an artist, she had a profound influence on her contemporaries.
Bir sanatçı olarak çağdaşları üzerinde derin bir etkisi olmuştu.

More Sentences
derin deep adj.
The crisis will require deep economic and political structural reforms.
Kriz derin ekonomik ve siyasi yapısal reformlar gerektirecektir.

More Sentences
derin deep-seated adj.
That there is particularly deep-seated frustration among rural communities is no secret.
Kırsal topluluklar arasında özellikle derin bir hayal kırıklığı olduğu bir sır değildir.

More Sentences
derin fast adj.
As he was so tired, he fell fast asleep.
O, çok yorgun olduğu için derin bir uykuya daldı.

More Sentences
derin hollow adj.
derin recondite adj.
derin abstruse adj.
derin home adj.
derin fathomless adj.
derin thorough adj.
derin abysmal adj.
derin extensive adj.
derin intimate adj.
derin subtler adj.
derin thick adj.
derin run [scotland] adj.
derin inviscerate adj.
derin fine-grained adj.
derin prayerful adj.
Technical
derin full n.
Archaic
derin groundly adj.

Significados de "derin" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Turco Inglés
General
derin dondurucu freezer n.
It certainly affected my decision this summer when I was buying a fridge and a freezer for my home.
Bu yaz evime buzdolabı ve derin dondurucu alırken kararımı kesinlikle etkiledi.

More Sentences
derin düşünce reflection n.
I would add reflection - we ought to reflect before every experiment is carried out.
Ben olsam derin düşünme sürecini de eklerdim; her deneyden önce uzun uzadıya düşünmemiz gerekiyor.

More Sentences
derin sevgi deep love n.
Their deep love for each other was unequivocal.
Birbirlerine duydukları derin sevgi çok açıktı.

More Sentences
derin nefes deep breath n.
Tom took a few deep breaths.
Tom birkaç derin nefes aldı.

More Sentences
derin deniz deep sea n.
As a whole, we have to gain better knowledge of deep sea fishing and improve the stocks.
Bir bütün olarak, derin deniz balıkçılığı konusunda daha iyi bilgi edinmeli ve rezervleri iyileştirmeliyiz.

More Sentences
derin nehir deep river n.
Under no circumstances must you swim in the deep river!
Hiçbir koşulda derin nehirde yüzmemen gerekir!

More Sentences
derin bilgi birikimi deep knowledge n.
We serve these in particular and have deep knowledge in each sector.
Biz özellikle bunlara hizmet veriyoruz ve her sektörde derin bilgi birikimine sahibiz.

More Sentences
derin bir uyku a deep slumber n.
Tom fell into a deep slumber.
Tom derin bir uykuya daldı.

More Sentences
derin bir uyku a deep sleep n.
Tom wakes from a deep sleep.
Tom derin bir uykudan uyanır.

More Sentences
en derin nokta deepest point n.
This is the lake's deepest point.
Burası gölün en derin noktası.

More Sentences
derin uyku deep sleep n.
During deep sleep, the body's cells increase production while proteins break down slower.
Derin uyku sırasında, proteinler daha yavaş parçalanırken vücut hücreleri üretimi artırır.

More Sentences
derin saygı deep respect n.
The present joint draft resolution is right to express its deep respect for this mission.
Mevcut ortak karar tasarısı bu misyona derin saygı duyduğunu ifade etmekte haklıdır.

More Sentences
derin düşünce deep thought n.
He seemed to be in a very deep thought.
Çok derin düşüncelere dalmış gibiydi.

More Sentences
(dağdaki buz tabakasında) derin yarık crevasse n.
The mountaineers cautiously navigated the treacherous crevasses.
Dağcılar derin ve tehlikeli yarıklarda dikkatle ilerlediler.

More Sentences
derin derin düşünmek think deeply v.
Bob thought deeply about that matter.
Bob o konuyu derin derin düşündü.

More Sentences
derin uykuya dalmış fast asleep adj.
Tom flopped onto his bed and was soon fast asleep.
Tom kendini yatağına attı ve çok geçmeden derin uykuya daldı.

More Sentences
çok derin profound adj.
Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tom çok derin bir şey olacağı hissinden kurtulamıyordu.

More Sentences
derin (uyku) sound adj.
Since he was very tired, he fell sound asleep.
Çok yorgun olduğu için derin bir uykuya daldı.

More Sentences
derin düşünceye dalmış deep in thought adj.
Tom sat at his desk, deep in thought.
Tom masasında oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı.

More Sentences
derin uykuda fast asleep adj.
They stay fast asleep during winter and appear again in the spring.
Kış boyu derin uykuda kalıyorlar ve ilkbaharda tekrar ortaya çıkıyorlar.

More Sentences
en derin deepest adj.
I would like to pay homage to them and to express our deepest sympathy for their families and colleagues.
Onları saygıyla anıyor, ailelerine ve meslektaşlarına en derin taziyelerimizi iletiyorum.

More Sentences
daha derin deeper adj.
I believe we have to go a bit deeper still if we are to show cause and effect as they really are.
Sebep ve sonuçları gerçekte oldukları gibi göstermek istiyorsak biraz daha derine inmemiz gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
çok derin too deep adj.
The subject is too deep for me.
Bu konu benim için çok derin.

More Sentences
derin deniz deep-sea adj.
The science in relation to deep-sea stocks is not yet fully developed.
Derin deniz rezervlerine ilişkin bilim henüz tam olarak gelişmemiştir.

More Sentences
derin derin deeply adv.
I see the sea and reflect deeply.
Denizi görüyorum ve derin derin düşünüyorum.

More Sentences
daha derin more deeply adv.
Doing this brings you closer together and helps you understand one another more deeply.
Bunu yapmak sizi birbirinize yaklaştırır ve birbirinizi daha derinden anlamanıza yardımcı olur.

More Sentences
derin bir biçimde deeply adv.
He breathed deeply before entering his boss's office.
Patronunun bürosuna girmeden önce derin bir biçimde nefes aldı.

More Sentences
Idioms
derin kazmak dig deep v.
We're going to have to dig deep.
Derin kazmak zorunda kalacağız.

More Sentences
derin uykuda sound asleep adj.
Tom is sound asleep, but Mary is awake.
Tom derin uykuda ama Mary uyanık.

More Sentences
Common Usage
çok derin ve dipsiz abyssal adj.
General
derin vadi canyon n.
derin saygı reverence n.
derin çukur pothole n.
dar ve derin dağ geçidi notch n.
derin düşünce contemplation n.
derin sondaj deep drilling n.
derin uyku sound sleep n.
derin bir iz a lasting impression n.
toprakta veya kayalarda oluşmuş derin ve geniş çatlaklar chasm n.
derin mesafe deep space n.
derin sessizlik hush n.
derin ve ağaçlı dere gill n.
korulu derin vadi dene n.
kasıtlı derin nefes alma sonucu karbondioksitin ciğerlerden dışarı kaçması süreci hyperventilation n.
derin etki strong impression n.
derin düşünme reverie n.
derin yer trough n.
dik ve derin uçurum precipice n.
derin bilgi katamathesis n.
derin düşünme musing n.
kenarları dik, derin vadi ya da koyak canyon n.
derin düşünce deep in thought n.
derin düşünce reflexion n.
derin psikoloji depth psychology n.
iki kıyı arasındaki dar ve derin deniz canal n.
kaya üzerinde yukarı doğru yükselen dar ve derin oluk chimbly n.
derin uyku dead sleep n.
derin yer hole n.
derin alan süre araştırması depth area duration analysis n.
derin derecik linn n.
bir vadinin başında veya dağın yukarı kısımlarında derin, kase biçimli çukurluk cirque n.
derin yarık chasm n.
derin kök deep root n.
güney afrika'da derin vadi kloof n.
çok derin kanyon gulf n.
derin düşüncelerin ürünü olan yazı meditation n.
derin yer depth n.
derin rahatlama deep relaxation n.
derin düşünme contemplation n.
derin derin düşünme meditation n.
derin suyolu seaway n.
derin madenciliği deep mining n.
derin yara gash n.
derin saygı veneration n.
yarık derin chasm n.
derin ekoloji deep ecology n.
su veya çakılların açtığı derin çukur pothole n.
en derin nokta depth n.
dar ve derin vadi ravine n.
derin çekme stamping n.
derin deniz çökeli abyssal sediment n.
derin kesik laceration n.
derin bir bekleyiş intake of breath n.
derin üzüntü deep sadness n.
derin endişe deep anxiety n.
derin üzüntü intense sorrow n.
dar ve derin koyak ravine n.
derin dondurucu deepfreeze n.
derin baca deep manhole n.
derin dondurma deep freezing n.
derin temel deep foundation n.
derin araştırma deep prospecting n.
derin dağlama deep etching n.
derin kazı deep excavation n.
derin sürme deep ploughing n.
derin araştırma in-depth research n.
büyük ve derin mağara cavern n.
derin baygınlık coma n.
derin yarık crevasse n.
özellikle ingiltere'nin wight ve dorset adalarında, derin ve dar vadilere verilen isim chine n.
derin üzüntü heartbreak n.
derin bilgi scholarship n.
derin kürek scoop n.
derin soğutma supercooling n.
derin soğutma super cooling n.
derin sürme subsoiling n.
derin hayranlık deep admiration n.
derin bilgi deep knowledge n.
derin darbe deep impact n.
derin dekolteli elbise low-cut dress n.
derin su dalgıçlığı deep-sea diving n.
derin konu deep subject n.
derin boşluk yawning gap n.
derin gözler deep eyes n.
derin suçluluk duygusu a strong feeling of guilt n.
derin saç dalgası deep hair wave n.
derin saç dalgası marcel waves n.
derin tava saucepan n.
derin bilgi mastery n.
derin keder/üzüntü deep sorrow n.
derin vadi deep valley n.
derin deniz ufku deep water horizon n.
derin su ufku deep water horizon n.
derin yalnızlık deep loneliness n.
derin geçit/boğaz couloir n.
derin bilgi birikimi vast knowledge n.
derin bilgi birikimi wide knowledge n.
derin bilgi birikimi extensive knowledge n.
derin deniz araştırması deep-sea exploration n.
derin psikolojik izler deep psychological scars n.
en derin nokta deepest depth n.
bedensel gerilimleri azaltmaya dönük bir derin kas masajı tekniği rolfing n.
bileğe kadar (derin) ankle-deep n.
daha derin bakma/inceleme further thought n.
derin kızartma tavası deep frying pan n.
derin kızartma tavası deep fryer n.
yoğun/derin istek profound desire n.
derin dalış deep diving n.
derin göğüs dekoltesi low cut cleavage n.
derin göğüs dekoltesi low cleavage n.
derin yırtmaç high slit n.
derin göğüs dekoltesi deep cleavage n.
derin yırtmaç deep slit n.
derin anlayış deep understanding n.
derin fikir complex idea n.
derin koma deep coma n.
derin havuz deep pool n.
derin kase deep bowl n.
derin öğrenme deep learning n.
derin bir düş kırıklığı hali tears n.
kül, kömür veya tuz gibi maddeleri taşımak için kullanılan, fazla derin olmayan kutu backet [scottish] n.
derin düşünce reflect [obsolete] n.
derin ve anlamlı düşünceler reflections n.
derin düşünme reflectiveness n.
derin düşünce reflex [obsolete] n.
derin bir iç çekme huge sigh n.
derin bir rahatlama huge sigh of relief n.
derin anlaşmazlık chasm n.
büyülenircesine derin hayranlık trance n.
derin boşluk yawn n.
derin uçurum barathrum n.
derin cinsel arzu erotic love n.
derin akademik bilgi eruditeness n.
derin saygı veya hürmetle davranan kimse venerator n.
derin yarık vorago n.
en derin duygular quick n.
derin karanlık midnight n.
derin kasvet midnight n.
derin karanlık dönemi midnight n.
derin kasvet dönemi midnight n.
vücuttaki fiziksel ve duygusal travma birikimini gidermeye yönelik bir tür derin doku masajı hellerwork n.
derin deniz dalgıçlarınca giyilen cam bölmeli bir başlık helmet n.
herhangi bir konuda sevgiyle veya derin bilgiyle yazı yazan kimse boswell n.
derin olmayan ahşap kase veya tabak bowie [scotland] n.
su kütlesindeki derin yerler holes n.
hacimli ve derin eşyalar holloware n.
hacimli ve derin eşyalar hollowware n.
derin havuz lum [scotland/northern england] n.
(topraktaki) derin ve dar yarık gash n.
derin düşüncelere dalmışlık muse n.
gür ve derin sesli olma ringing n.
derin tas/tabak hollow ware n.
anlamı derin ve karmaşık ifade dark sentence n.
en derin bölüm depth n.
derin bataklık gote [dialect] [scotland/northern england] n.
kusur olarak değerlendirilen derin oluk veya delik gouge n.
dar ve derin vadi goyle [dialectal] [uk] n.
derin ve dar vadi griff [dialect] [uk] n.
derin ve dar geçit griff [dialect] [uk] n.
derin ve dar geçit gulf n.
boğanın derin çığlığı roar n.
derin iz rut n.
vagon tekerlek izindeki derin delik chuck hole n.
hindistan'da derin kuyulardan su çekmek için kullanılan bir alet churrus n.
derin aşılama imbuement n.
derin anlayış içeren samimi ilişki communion n.
derin olmayan çukur kap dish n.
etrafında yalçın kayaların yükseldiği dar ve derin vadi gorge n.
ağırlığı el iskandili ile derin su iskandili arasında olan bir tür iskandil coasting lead n.
derin ve uzun süreli bilinçsizlik hali comatoseness n.
nehirdeki derin havuz dub n.
kıyıdaki derin girinti indenture n.
derin düşünme ponder n.
derin düşünce ponderment n.
derin ve aşılamaz görüş ayrılığı cleft n.
derin düşünme contemplance n.
derin ses pealing n.
derin sessizlik dead n.
derin fikir ayrılığı fissure n.
derin olmayan çift saplı uzun sepet flasket [dialect] [uk] n.
derin olmayan çanak flatware n.
bir konu hakkında derin bilgiye sahip olma geekery n.
küçük ve derin daldırma teknesi plunge pool n.
derin ve uzun süren ses pealing n.
derin ve uzun süren ses rolling n.
derin araştırma shakedown n.
içinden akarsu akan dar ve derin vadi sheuch [scotland] n.
şiddetli yağmurların geniş bir yarığı aşındırması ile oluşan ve genellikle su bulundurmayan derin hendek sluit [africa] n.
dar ve derin akarsu yatağı sluit [africa] n.
derin tarih deep history n.
derin geçmiş deep past n.
derin fikir deep thought n.
derin sulama için toprağa doğru itilen, bahçe hortumuna bağlı sivri uçlu ve delikli boru spiker n.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate over v.
derin etki bırakmak leave an indelible impression v.
derin derin düşünmek meditate on v.
derin uykuya dalmak fall fast asleep v.
derin düşüncelere dalmak muse v.
derin etki bırakmak brand v.
derin uyumak sleep through v.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate on v.
derin derin düşünmek brood v.
derin derin düşünmek muse v.
üzerinde derin derin düşünmek ruminate about v.
derin bir çukur açmak yawn v.
derin bir uykuya dalmak sink into a deep sleep v.
derin düşünmek pore v.
derin yara açmak gash v.
derin derin düşünmek meditate upon v.
derin bir oh çekmek heave a sigh of relief v.
derin bir nefes almak heave a sigh of relief v.
derin üzüntü duymak be deeply sorry v.
derin üzüntü duymak feel deep sadness v.
derin üzüntü yaratmak cause deep sorrow v.
derin dondurmak deepfreeze v.
derin iz bırakmak engrave v.
derin bir oh çekmek breathe a sigh of relief v.
derin bir nefes olmak breathe again v.
derin uykuda olmak fast asleep v.
birine derin duygular beslemek harbor deep feelings towards someone v.
birine derin duygular beslemek harbor deep feelings for someone v.
birine derin duygular beslemek have deep feelings for someone v.
birisine derin duygular beslemek harbor deep feelings towards someone v.
birisine derin duygular beslemek have deep feelings for someone v.
birisine derin duygular beslemek harbor deep feelings for someone v.
derin bir üzüntü içinde olmak be deeply in sorrow v.
derin psikolojik izler bırakmak leave deep psychological scars v.
derin derin düşünmek chew v.
derin derin düşünmek chew the cud v.
derin nefes almak breath deeply v.
derin bir düşünceyle anımsamak reflect v.
derin düşündürmek amuse [obsolete] v.
havuzun derin tarafına atlamak/girmek go off the deep end v.
havuzun derin tarafına atlamak/girmek jump off the deep end v.
derin bir sesle konuşmak bay v.
zihni derin düşünce halinde tutmak meditate v.
derin düşüncelere dalmak wrestle v.
derin iz bırakmak write v.
derin pişmanlık duymak mourn v.
derin bir şekilde konsantre olmak bury v.
derin derin düşünmek obsess v.
derin bir sesle söylemek gruff v.
derin bir sesle çalışmak roar v.
alçak ve derin bir sesle yankılanmak rumble v.
derin uykudan uyandırmak disentrance v.
(derin) iz bırakmak instamp v.
(derin çekilmiş bir metal malzemenin) duvarlarını inceltmek iron v.
(yüzde) derin kırışıklıklar oluşturmak plough v.
(yüzde) derin kırışıklıklar oluşturmak plow v.
derin düşüncelere dalmış gibi başını öne eğerek dolaşmak snudge v.
derin düşünmeyen unreflecting adj.
derin olmayan superficial adj.
derin düşüncelere dalmış immersed in thought adj.
derin çukurlu pot holed adj.
kadar derin as deep as adj.
çok derin deep seated adj.
derin olmayan shallow adj.
derin uykuda out for the count adj.
çok derin bottomless adj.
çok derin fathomless adj.
çok derin abysmal adj.
derin ve rahat (uyku) sound adj.
derin (sessizlik) heavy adj.
derin (ilim) recondite adj.
çok derin unfathomable adj.
derin olmayan shallowed adj.
derin olmayan shallowing adj.
derin olmayan shallowest adj.
derin olmayan shallower adj.
yerkabuğunun yüzeyinde veya çok derin olmayan bir kısmında meydana gelen epigene adj.
derin köklü deep-rooted adj.
(derin) dondurulmuş deep-frozen adj.
derin ölçekli deep-scaled adj.
derin düşünceye dalmış contemplative adj.
derin duygularla dolu impassioned adj.
derin denizlerle ilgili pelagic adj.
derin iz bırakan soul-shattering adj.
ağır/derin biçimde sakinleştirilmiş heavily sedated adj.
derin ve yoğun deep and dense adj.
derin (kavrama) acute adj.
derin düşünen reflecting adj.
derin boşluklu chasmed adj.
derin düşüncenin ürünü olan thoughtful adj.
derin düşünceler içerecek şekilde thoughtful adj.
derin düşünce ve araştırma ürünü olma thoughtfulness adj.
derin derin nefes alan long-winded adj.
derin düşmanlıktan ileri gelen bitter adj.
derin düşmanlık sergileyen bitter adj.
en derin bottommost adj.
derin düşüncelere dalmış brooding adj.
(av köpeği) derin ve melodik bir sesi olan bugle adj.
ağır ve derin bir çamurla nitelenen mirey adj.
daha derin depper adj.
derin denize ait dipsey adj.
derin denize ait dipsie adj.
derin denize ait dipsy adj.
derin (uyku) heavy adj.
derin inanca sahip rock-hard adj.
kenarları derin, keskin ve düzensiz çentikli olan incised adj.
derin düşüncelere dalmış contemplant adj.
derin uyuyan fast asleep adj.
derin çizgili inscribed adj.
derin şekilli inscribed adj.
(ses) derin pectoral adj.
derin düşüncelere dalmış penseroso adj.
derin çukurlu pot-holed adj.
derin yarıklı parted adj.
çok derin ve bilgili scholarlike adj.
içi boş ve derin sepulchral adj.
derin olmayan (teneffüs) shallow adj.
derin uyku yaratmayan subnarcotic adj.
derin endişe ile with deep concern adv.
derin bir şekilde abstrusely adv.
en derin saygılarımla cordially adv.
çok derin fathomlessly adv.
derin bir biçimde hollowly adv.
derin düşünerek musingly adv.
derin düşünceye dalarak mopingly adv.
derin olmayan shallowly adv.
derin bir anlam ile profoundly adv.
daha derin bir biçimde more deeply adv.
derin bir şekilde deeply adv.
derin düşünerek reflectively adv.
havuzun derin tarafında in at the deep end adv.
derin bir suyun içinde in at the deep end adv.
derin bir şekilde fast adv.
derin bir şekilde nefes almayı belirten bir ünlem whoop interj.
derin uyku anlamı veren ön ek narco- pref.
derin ve dar derecik gulch n.
küçük derin dere gulch n.
dar ve derin akarsu yatağı gulch n.
Phrasals
(biri/bir şey hakkında) derin derin düşünmek brood about (someone or something) v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak brood about (someone or something) v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere kapılmak brood about (someone or something) v.
(biri/bir şey hakkında) derin derin düşünmek brood about someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak brood about someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere kapılmak brood about someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin derin düşünmek brood on someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak brood on someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere kapılmak brood on someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin derin düşünmek brood over someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere gark olmak brood over someone or something v.
(biri/bir şey hakkında) derin düşüncelere kapılmak brood over someone or something v.
derin derin düşünmek brood about (someone or something) v.
derin derin düşünmek brood about someone or something v.
derin derin düşünmek brood on someone or something v.
derin derin düşünmek brood over someone or something v.
rüyadan, derin uykudan uyanmak awake from something v.
rüyadan, derin uykudan uyanmak awaken from something v.
birini rüyadan, derin uykudan uyandırmak awake someone from something v.
birini rüyadan, derin uykudan uyandırmak awaken someone from something v.
hakkında derin derin düşünmek brood about v.
hakkında derin düşüncelere gark olmak brood about v.
hakkında derin düşüncelere kapılmak brood about v.
(bir şey) üzerine derin derin düşünmek meditate on (something) v.
(bir şey) üzerine derin derin düşünmek meditate upon (something) v.
(bir şey) üzerinde derin derin düşünmek ruminate about (something) v.
(bir şey) üzerinde derin derin düşünmek ruminate on (something) v.
Phrases
(birine/bir şeye) karşı derin bir acıma duymak yearn over (someone or something) v.
'-e karşı derin bir acıma duymak yearn over v.
en derin saygılarımızla very truly yours expr.
en derin saygılarımla very truly yours expr.
en derin saygılarımı sunarım accept the assurance of my highest consideration expr.
korku kılıçtan daha derin keser fear, cuts deeper than sword expr.
Proverb
koca şehirde derin yalnızlık a great city, a great solitude
şehrin ortasında derin yalnızlık a great city, a great solitude
Colloquial
uzun süre hareketsiz yolculuk etmekten kaynaklı derin toplardamar pıhtılaşması economy class syndrome n.
derin ve sürekli suçluluk duygusu guilt complex n.
en derin hisler bottom n.
derin sevgi beslenen kimse honey bun n.
derin sevgi beslenen kimse honeybun n.
derin sevgi beslenen kimse honeybunch n.
birinin üzerinde derin duygusal etkisi olmak do things to somebody v.
derin bir nefes al take a big whiff expr.
derin uykuda down for the count expr.
yüreğimin en derin köşesinden ftbomh (from the bottom of my heart) expr.
derin düşüncelerde in one's own world expr.
Idioms
iki rakip grup arasındaki derin yarık clear blue water n.
derin ses voice in his boots n.
derin strateji 3d chess n.
derin strateji three-dimensional chess n.
derin suçluluk duygusu a guilt trip n.
derin düşüncelere dalmışlık brown study n.
derin bir nefes a breath of a fresh air n.
çok zeki ve derin düşünceleri olan kimse deep thinker n.
derin bir başarısızlık abysmal failure n.
derin arzu yearning desire n.
derin istek yearning desire n.
içindeki/derin düşünceler the inner man/woman n.
derin ve rahat uyku the sleep of the just n.
derin düşünme quiet reflection n.
yüreğinin en derin köşesi bottom of (one's) heart n.
derin uykuya dalmak sound asleep v.
derin bir hafızaya sahip olmak have a memory like an elephant v.
derin düşüncelere dalmak be in a brown study v.
derin bir soluk almak take a deep breath v.
derin uykuda olmak dead to the world v.
derin derin düşünmek give thought (to) v.
derin bir üzüntü yaşamak plumb the depths v.
derin bir nefes almak take a deep breath v.
derin uykuda olmak be out for the count v.
derin bir soluk almak catch one's breath v.
derin bir uykuya dalmış olmak be dead to the world v.
derin bir nefes almak breathe easy v.
derin yara açmak inflict a deep wound v.
derin uyumak be dead to the world v.
uzun ve derin bir uykudan uyanmak rise from the dead v.
(birine) derin derin bakmak fix (one) with a look v.
(birine) derin derin bakmak fix (one) with a stare v.
derin kazmak dig down v.
derin bir geçmişe dayanmak go deep v.
derin bir geçmişi olmak go deep v.
üzerinde derin etki bırakmak hang heavy v.
derin düşüncelere dalmak be sunk in something v.
derin uykuda olmak be down for the count v.
derin uykuya dalmak be knocked out cold v.
derin uykuda olmak be knocked out cold v.
derin bir soluk almak catch breath v.
derin derin düşünmek chew one's cud v.
(birini) derin bir şekilde kesmek/yaralamak cut (one) to the quick v.
(birinde/bir şeyde) keserek derin yara açmak cut (someone or something) to ribbons v.
bir şeyde keserek derin yara açmak cut something to ribbons v.
bir şeyde keserek derin yara açmak tear something to ribbons v.
çok derin kesmek cut to the bone v.
derin bir geçmişe dayanmak go/run deep v.
derin bir geçmişi olmak go/run deep v.
derin/köklü bir etki yaratmak put a bomb under v.
derin derin düşünmek scratch your head v.
çok derin uyumak sleep like a rock v.
çok derin bone-deep adj.
derin düşüncelere dalmış absorbed in thought adj.
derin uyku sound asleep adj.
derin uykuda down for the count adj.
çok derin bone-deep adj.
derin düşüncelere dalmış in a brown study adj.
ağır/derin uykuda dead asleep adj.
derin hayal kırıklığına uğramış as sick as a parrot expr.
derin uykuda dead to the world expr.
durgun sular derin olur still waters run deep expr.
yüreğinin en derin köşesinden from the bottom of one's heart expr.
yüreğinin en derin köşesinden at the bottom of one's heart expr.
en iyi bildiği/derin bilgiye sahip olduğu şeyde (alanda, meslekte) on one's home ground expr.
derin uykuda in a sound sleep expr.
ayağı yere basmayacak kadar derin yerde beyond (one's) depth expr.
ayağı yere basmayacak kadar derin yerde beyond comparison expr.
ayağı yere basmayacak kadar derin yerde beyond depth expr.
derin suda in over one's head expr.
en iyi bildiği/derin bilgiye sahip olduğu şeyde (alanda, meslekte) on (your) home ground expr.
Speaking
aşkın ne kadar derin? how deep is your love? expr.
derin bir nefes al take a deep breath expr.
derin taziyeler one's deepest sympathy expr.
derin taziyeler one's very sincere sympathy expr.
derin taziyeleri one's deepest sympathy expr.
derin bir oh çektim I am relieved expr.
derin taziyeleri one's very sincere sympathy expr.
derin bir oh çektim I breathed a sigh of relief expr.
en derin saygılarımı lütfen kabul ediniz please accept my best wishes expr.
en derin saygılarımı lütfen kabul ediniz please accept my best regards expr.
ne kadar derin how deep expr.
ne derin how deep expr.
Trade/Economic
derin gerileme deep recession n.
derin analiz depth analysis n.
derin ıskonto tahvilleri deep discount bond n.
derin resesyon deep recession n.
ev tipi buzdolapları, derin dondurucular ve bunların bileşimlerinin enerji etiketlemesi energy labelling of household electric refrigerators, freezers and their combinations n.
devlet harcama ve vergilendirmelerindeki ani değişikliklerin ülke ekonomisinde derin etki yaratması fiscal cliff n.
Law
derin parmak izi araştırması fingertip search n.
Politics
derin sahtelik deepfake n.
derin devlet invisible government n.
derin devlet the state within n.