|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
run across v.
|
rastlamak |
|
She ran across her old friend while walking in the park.
O parkta yürürken eski arkadaşına rastladı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
come across v.
|
karşılaşmak |
|
That cannot excuse everything that we came across.
Bu, karşılaştığımız her şeyin mazereti olamaz.
More Sentences
|
General |
|
3 |
General |
run across v.
|
karşılaşmak |
|
I ran across her in Mongolia, of all places.
Onunla Moğolistan'da karşılaştım, o kadar yer varken.
More Sentences
|
4 |
General |
cut across v.
|
ötesine geçmek |
|
In my own country, the United Kingdom, that cuts across national provisions.
Kendi ülkem olan Birleşik Krallık'ta bu durum ulusal hükümlerin ötesine geçmektedir.
More Sentences
|
5 |
General |
come across v.
|
karşılaşmak |
|
Mr Hume, personally, I very much appreciate your remarks because I come across the same problems myself.
Sayın Hume, kişisel olarak sözlerinizi çok takdir ediyorum çünkü ben de aynı sorunlarla karşılaşıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
come across v.
|
rastlamak |
|
Unfortunately, I come across these far too often in most countries.
Ne yazık ki çoğu ülkede bunlara çok sık rastlıyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
run across v.
|
koşarak geçmek |
|
I ran across the field.
Sahayı koşarak geçtim.
More Sentences
|
|
8 |
General |
run across v.
|
rastlamak |
|
I ran across an old friend of mine at party the other day.
Geçen gün partide eski bir arkadaşıma rastladım.
More Sentences
|
9 |
General |
put across v.
|
anlatmak |
|
Surely this has nothing to do with the ideas we are trying to put across.
Elbette bunun anlatmaya çalıştığımız fikirlerle hiçbir ilgisi yok.
More Sentences
|
10 |
General |
come across v.
|
ile karşılaşmak |
|
I came across one.
Ben biri ile karşılaştım.
More Sentences
|
11 |
General |
cut across v.
|
geçmek |
|
It'll save time if we cut across the field.
Tarlayı boydan boya geçersek zaman kazanırız.
More Sentences
|
12 |
General |
get across v.
|
anlaşılmak |
|
The reality that smoking kills is not getting across at the moment.
Sigaranın öldürdüğü gerçeği şu anda anlaşılmıyor.
More Sentences
|
13 |
General |
across the street adv.
|
yolun karşısında |
|
He called to her across the street.
Yolun karşısından ona seslendi.
More Sentences
|
14 |
General |
across the street adv.
|
karşıdan karşıya |
|
I helped an old woman across the street.
Yaşlı bir kadına karşıdan karşıya geçmesi için yardım ettim.
More Sentences
|
15 |
General |
right across adv.
|
tam karşısında |
|
Because it is large and important, friendship and trade relations are sought right across the political divide.
Büyük ve önemli olduğu için, siyasi bölünmenin tam karşısında dostluk ve ticari ilişkiler aranmaktadır.
More Sentences
|
16 |
General |
across the world adv.
|
dünya çapında |
|
Millions of people across the world are mourning the death of Nelson Mandela.
Dünya çapında milyonlarca insan Nelson Mandela'nın ölümünün yasını tutuyor.
More Sentences
|
17 |
General |
across the world adv.
|
dünya genelinde |
|
Across the world, the financial markets have moved closer together.
Dünya genelinde finans piyasaları birbirine daha da yaklaştı.
More Sentences
|
18 |
General |
across the world adv.
|
tüm dünyada |
|
Hours later, the disturbing story was heard across the world.
Saatler sonra, rahatsız edici hikaye tüm dünyada duyuldu.
More Sentences
|
Phrasals |
|
19 |
Phrasals |
come across as v.
|
gibi gelmek |
|
The first time Mary met Tom, he came across as a guy who wouldn't stick his neck out for anyone.
Mary Tom'la ilk tanıştığında, ona kimse için kendini tehlikeye atmayan bir adam gibi gelmişti.
More Sentences
|
20 |
Phrasals |
come across v.
|
karşılaşmak |
|
I been appalled to come across examples where the Commission has blatantly rejected the Ombudsman's findings.
Komisyon'un Ombudsman'ın bulgularını açıkça reddettiği örneklerle karşılaşmak beni dehşete düşürdü.
More Sentences
|
21 |
Phrasals |
look across v.
|
karşıya bakmak |
|
And, when you looked across to see nothing but darkness, you were told that there was another side.
Ve karşıya baktığında karanlıktan başka bir şey görmediğinde, sana başka bir tarafın daha olduğu söylendi.
More Sentences
|
22 |
Phrasals |
jump across v.
|
karşıya atlamak |
|
Jump across.
Karşıya atla.
More Sentences
|
23 |
Phrasals |
come across v.
|
rastlamak |
|
I do not think I have ever come across such a fine exercise in tautology in a public document.
Hiçbir resmi belgede bu kadar güzel bir totoloji egzersizine rastladığımı sanmıyorum.
More Sentences
|
24 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) boydan boya geçmek |
|
I'd like to drive across the USA in a convertible.
Üstü açık bir arabayla Amerika'yı boydan boya geçmek istiyorum.
More Sentences
|
25 |
Phrasals |
glide across (something) v.
|
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek |
|
Tom watched the skaters glide across the ice.
Tom patencilerin buzda süzülüşünü izledi.
More Sentences
|
26 |
Phrasals |
glide across (something) v.
|
kaymak |
|
Tom watched the skaters glide across the ice.
Tom patencilerin buzun üzerinde kaydığını izledi.
More Sentences
|
27 |
Phrasals |
fly across v.
|
uçmak |
|
Why is the helicopter flying across the city?
Helikopter neden şehrin üzerinde uçuyor?
More Sentences
|
28 |
Phrasals |
get across (something) v.
|
(bir şeyin) karşısına geçmek |
|
Tom is getting across the river.
Tom nehrin karşısına geçiyor.
More Sentences
|
29 |
Phrasals |
go across (something) v.
|
(bir şeyin) karşısına geçmek |
|
Tom went across the street.
Tom caddenin karşısına geçti.
More Sentences
|
Common Usage |
|
30 |
Common Usage |
get across v.
|
karşıya geçmek |
|
31 |
Common Usage |
get across v.
|
karşıdan karşıya geçmek |
|
32 |
Common Usage |
get across v.
|
karşıya geçirmek |
|
General |
|
33 |
General |
neighbor across n.
|
karşı komşu |
|
34 |
General |
neighbor across n.
|
karşıdaki komşu |
|
35 |
General |
the school across the road n.
|
yolun karşısındaki okul |
|
36 |
General |
the road across the mountain n.
|
dağın karşısındaki yol |
|
37 |
General |
read-across n.
|
iki farklı şeyin bağlantısı veya ilişkisi |
|
38 |
General |
come across v.
|
denk gelmek |
|
39 |
General |
whip across v.
|
çabucak gitmek |
|
40 |
General |
get across v.
|
açıklamak |
|
41 |
General |
stumble across v.
|
tesadüfen bulmak |
|
42 |
General |
get across v.
|
kızdırmak |
|
43 |
General |
run across v.
|
rast gelmek |
|
44 |
General |
get across v.
|
anlatmak |
|
45 |
General |
get the message across to somebody v.
|
mesaj vermek |
|
46 |
General |
spring across v.
|
bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek |
|
47 |
General |
look across v.
|
belirli bir yöne bakmak |
|
|
48 |
General |
stumble across v.
|
rastgele bulmak |
|
49 |
General |
slash across v.
|
kuvvetle vurmak (yağmur) |
|
50 |
General |
put oneself across v.
|
meramını anlatmak |
|
51 |
General |
come across v.
|
tesadüf etmek |
|
52 |
General |
happen across v.
|
rastlamak |
|
53 |
General |
come across v.
|
rast gelmek |
|
54 |
General |
skim across v.
|
üstünde seke seke gitmek (taş suyun) |
|
55 |
General |
whip across v.
|
bir koşu gitmek |
|
56 |
General |
put across v.
|
yutturmak |
|
57 |
General |
spring across v.
|
sıçrayarak aşmak (bir engeli) |
|
58 |
General |
put across v.
|
kabul ettirmek |
|
59 |
General |
come across v.
|
karşı karşıya gelmek |
|
60 |
General |
put across v.
|
taşımak |
|
61 |
General |
put across v.
|
kandırmak |
|
62 |
General |
happen across v.
|
tesadüf etmek |
|
63 |
General |
run across v.
|
tesadüf etmek |
|
64 |
General |
come across with v.
|
ödemek |
|
65 |
General |
look across to sea v.
|
denizi görmek (ev vb) |
|
66 |
General |
cut across all boundaries v.
|
sınır tanımamak |
|
67 |
General |
put across v.
|
götürmek |
|
68 |
General |
run across v.
|
tesadüfen karşılaşmak |
|
69 |
General |
stumble across v.
|
rastlamak |
|
70 |
General |
go across v.
|
boydan boya geçmek |
|
71 |
General |
drop across v.
|
karşılaşmak |
|
72 |
General |
whip across v.
|
şiddetle esmek (rüzgar) |
|
73 |
General |
put something across v.
|
anlatmak |
|
74 |
General |
put across v.
|
anlaşılmasını sağlamak |
|
75 |
General |
put across v.
|
iletmek |
|
76 |
General |
put across v.
|
açıklamak |
|
77 |
General |
put across v.
|
etkili bir şekilde anlatmak |
|
78 |
General |
put across v.
|
kabul ettirmek (fikrini) |
|
79 |
General |
put across v.
|
başarı ile tamamlamak |
|
80 |
General |
come across v.
|
etkileyici olmak |
|
81 |
General |
come across v.
|
izlenim bırakmak |
|
82 |
General |
come across v.
|
istenileni yapmak |
|
83 |
General |
come across v.
|
iyi etki yapmak |
|
84 |
General |
cut across v.
|
sınırlarını aşmak |
|
85 |
General |
cut across v.
|
karşı gelmek |
|
86 |
General |
cut across v.
|
kestirmeden gitmek |
|
87 |
General |
cut across v.
|
geniş kapsamlı olmak |
|
88 |
General |
cut across v.
|
üstün olmak |
|
89 |
General |
cut across v.
|
ötesine gitmek |
|
90 |
General |
come across with v.
|
vermek |
|
91 |
General |
get across v.
|
beğenilmek |
|
92 |
General |
get across v.
|
anlaşılmasına neden olmak |
|
93 |
General |
put across v.
|
fikrin anlaşılmasını sağlamak |
|
94 |
General |
drive across the border v.
|
(araçla) sınırı geçmek |
|
95 |
General |
drive across the border v.
|
araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek |
|
96 |
General |
go across v.
|
karşıya geçmek |
|
97 |
General |
walk across the street v.
|
karşıya geçmek |
|
98 |
General |
slip across the border v.
|
yurt dışına çıkış yapmak |
|
99 |
General |
get across v.
|
kabul edilmek |
|
100 |
General |
get across v.
|
benimsenmek |
|
101 |
General |
get across v.
|
anlaşılmasını sağlamak |
|
102 |
General |
come across v.
|
-e rast gelmek |
|
103 |
General |
come across v.
|
-e rastlamak |
|
104 |
General |
run across v.
|
-in bir kenarından öbür kenarına koşmak |
|
105 |
General |
get across v.
|
aktarmak |
|
106 |
General |
get across v.
|
zorlukla sıyrılmak |
|
107 |
General |
get across v.
|
birbirinin karşıtı olmak |
|
108 |
General |
get across v.
|
zıtlaşmak |
|
109 |
General |
get across v.
|
açıklık kazandırmak |
|
110 |
General |
get across v.
|
kılpayı geçmek |
|
111 |
General |
get across v.
|
(bilgi vb) yaymak |
|
112 |
General |
run across v.
|
ile karşılaşmak |
|
113 |
General |
run across v.
|
-e rastlamak |
|
114 |
General |
come across v.
|
izlenim yaratmak |
|
115 |
General |
come across v.
|
tesadüfen rastlamak |
|
116 |
General |
run across v.
|
rastlaşmak |
|
117 |
General |
come across v.
|
tesadüfen bulmak |
|
118 |
General |
come across v.
|
rastlaşmak |
|
119 |
General |
come across v.
|
yolları kesişmek |
|
120 |
General |
prevent weapons from being illegally smuggled across the border v.
|
silahların sınırdan yasa dışı yollarla kaçırılmasını engellemek |
|
121 |
General |
guide someone across v.
|
birini karşıdan karşıya geçirmek |
|
122 |
General |
run across an old friend v.
|
eski bir dosta rastlamak |
|
123 |
General |
go across the street v.
|
sokağın karşısına geçmek |
|
124 |
General |
live across the street from each other v.
|
aynı sokakta karşılıklı evlerde oturmak |
|
125 |
General |
vary across age groups v.
|
yaş grupları arasında farklılık göstermek |
|
126 |
General |
walk across the bridge v.
|
köprüden geçmek |
|
127 |
General |
drive across the bridge v.
|
köprüden geçmek |
|
128 |
General |
go across the bridge v.
|
köprüden geçmek |
|
129 |
General |
come across v.
|
yolukmak |
|
130 |
General |
across the nation adv.
|
tüm ulus çapında |
|
131 |
General |
all across adv.
|
çapında |
|
132 |
General |
all across adv.
|
genelinde |
|
133 |
General |
all across adv.
|
dört bir tarafında/yanında |
|
134 |
General |
across the region adv.
|
bölge çapında |
|
135 |
General |
right across adv.
|
tam karşısı |
|
136 |
General |
across the nation adv.
|
tüm ülke çapında |
|
137 |
General |
across the country adv.
|
yurt çapında |
|
138 |
General |
across the nation adv.
|
ülke genelinde |
|
139 |
General |
across the country adv.
|
yurt genelinde |
|
140 |
General |
across the nation adv.
|
ülke çapında |
|
141 |
General |
across the nation adv.
|
ülkenin genelinde |
|
142 |
General |
across the nation adv.
|
yurt çapında |
|
143 |
General |
across the nation adv.
|
yurt genelinde |
|
144 |
General |
across the tracks adv.
|
derme çatma bir bölgede |
|
145 |
General |
across the tracks adv.
|
gecekondu mahallesinde |
|
Phrasals |
|
146 |
Phrasals |
cut across v.
|
çevresini dolanmadan boydan boya geçmek |
|
147 |
Phrasals |
come across v.
|
tedarik etmek |
|
148 |
Phrasals |
cut across v.
|
etki alanına sokmak |
|
149 |
Phrasals |
cut across v.
|
ilgilendirmek |
|
150 |
Phrasals |
come across v.
|
para ödemesi yapmak |
|
151 |
Phrasals |
come across v.
|
katkıda bulunmak |
|
152 |
Phrasals |
come across v.
|
etki bırakmak |
|
153 |
Phrasals |
come across v.
|
beklenen tesiri yaratmak |
|
154 |
Phrasals |
come across v.
|
iletişim kurmak |
|
155 |
Phrasals |
come across v.
|
bağlantı hissi vermek |
|
156 |
Phrasals |
come across like (someone or something) v.
|
gibi görünmek |
|
157 |
Phrasals |
come across like (someone or something) v.
|
gibi gelmek |
|
158 |
Phrasals |
come across like (someone or something) v.
|
gibi bir izlenim bırakmak |
|
159 |
Phrasals |
come across like someone or something (to someone) v.
|
gibi görünmek |
|
160 |
Phrasals |
come across like someone or something (to someone) v.
|
gibi gelmek |
|
161 |
Phrasals |
come across like someone or something (to someone) v.
|
gibi bir izlenim bırakmak |
|
162 |
Phrasals |
come across as someone or something (to someone) v.
|
gibi görünmek |
|
163 |
Phrasals |
come across as someone or something (to someone) v.
|
gibi gelmek |
|
164 |
Phrasals |
come across as someone or something (to someone) v.
|
gibi bir izlenim bırakmak |
|
165 |
Phrasals |
extend across v.
|
boyunca uzanmak |
|
166 |
Phrasals |
take someone across something v.
|
birini bir şeyin karşısına geçirmek |
|
167 |
Phrasals |
send someone across something v.
|
birini bir şeyin karşısına göndermek/yollamak |
|
168 |
Phrasals |
travel across v.
|
boydan boya/bir uçtan bir uca seyahat etmek |
|
169 |
Phrasals |
push someone across something v.
|
birini bir şeyin karşısına itmek |
|
170 |
Phrasals |
stretch across (something) v.
|
boyunca uzanmak |
|
171 |
Phrasals |
streak across something v.
|
bir uçtan diğerine hızla geçmek |
|
172 |
Phrasals |
come across as v.
|
gibi görünmek |
|
173 |
Phrasals |
pop across v.
|
geçerken uğramak |
|
174 |
Phrasals |
move across v.
|
ilerlemek (bir alan vb. boyunca) |
|
175 |
Phrasals |
jump across v.
|
karşısına atlamak |
|
176 |
Phrasals |
walk across something v.
|
karşısına geçmek/yürümek |
|
177 |
Phrasals |
see someone across something v.
|
karşısına kadar refakat etmek |
|
178 |
Phrasals |
come across with v.
|
karşılaşmak |
|
179 |
Phrasals |
extend across v.
|
ötesine geçmek |
|
180 |
Phrasals |
scuttle across v.
|
kaçmak |
|
181 |
Phrasals |
see someone across something v.
|
öte tarafa/karşıya geçirmek |
|
182 |
Phrasals |
come across v.
|
rast gelmek |
|
183 |
Phrasals |
crawl across v.
|
sürünerek ilerlemek |
|
184 |
Phrasals |
pop across v.
|
şöyle bir uğramak |
|
185 |
Phrasals |
come across with v.
|
rastlamak |
|
186 |
Phrasals |
steam across (a room) v.
|
(bir yeri/yerden) hızla/çabucak/hışımla geçmek |
|
187 |
Phrasals |
throw across v.
|
(nehrin vb) karşısına atmak |
|
188 |
Phrasals |
smuggle something/someone across something v.
|
(sınırdan vb) (mal/insan) kaçırmak |
|
189 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) bir uçtan diğer uca geçmek |
|
190 |
Phrasals |
drive across v.
|
(arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek |
|
191 |
Phrasals |
skid across something v.
|
(yolda karşı yöne vb) kaymak |
|
192 |
Phrasals |
steam across something v.
|
(tekne/gemi gibi deniz taşıtı) bir nehir/deniz veya okyanusu geçmek |
|
193 |
Phrasals |
creep across something v.
|
sürünerek ilerlemek |
|
194 |
Phrasals |
creep across something v.
|
sessizce hareket etmek |
|
195 |
Phrasals |
creep across something v.
|
yavaşça sokulmak |
|
196 |
Phrasals |
creep across something v.
|
gizli gizli hareket etmek |
|
197 |
Phrasals |
creep across something v.
|
dikkat çekmeden ilerlemek |
|
198 |
Phrasals |
creep across something v.
|
çaktırmadan ilerlemek |
|
199 |
Phrasals |
creep across something v.
|
(ışık, sis) yavaşça yayılmak |
|
200 |
Phrasals |
creep across something v.
|
(ışık, sis) yavaşça kaplamak |
|
201 |
Phrasals |
creep across something v.
|
(ışık, sis) bürümek |
|
202 |
Phrasals |
dart across v.
|
bir yerden hızla geçmek |
|
203 |
Phrasals |
dart across v.
|
bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek |
|
204 |
Phrasals |
dart across v.
|
koşturmak |
|
205 |
Phrasals |
dart across v.
|
uçarcasına geçmek |
|
206 |
Phrasals |
fall across v.
|
şans eseri bir bir araya gelmek |
|
207 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
sürünerek ilerlemek |
|
208 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
sessizce hareket etmek |
|
209 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
yavaşça sokulmak |
|
210 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
gizli gizli hareket etme |
|
211 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
dikkat çekmeden ilerleme |
|
212 |
Phrasals |
creep across (something) v.
|
çaktırmadan ilerleme |
|
213 |
Phrasals |
creep across something v.
|
sürünerek ilerlemek |
|
214 |
Phrasals |
creep across something v.
|
sessizce hareket etmek |
|
215 |
Phrasals |
creep across something v.
|
yavaşça sokulmak |
|
216 |
Phrasals |
creep across something v.
|
gizli gizli hareket etme |
|
217 |
Phrasals |
creep across something v.
|
dikkat çekmeden ilerleme |
|
218 |
Phrasals |
creep across something v.
|
çaktırmadan ilerleme |
|
219 |
Phrasals |
creep across something v.
|
(ışık, sis) yavaşça yayılmak |
|
220 |
Phrasals |
creep across something v.
|
(ışık, sis) yavaşça kaplamak |
|
221 |
Phrasals |
creep across something v.
|
bürümek |
|
222 |
Phrasals |
dart across v.
|
bir yerden hızla geçmek |
|
223 |
Phrasals |
dart across v.
|
bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek |
|
224 |
Phrasals |
dart across v.
|
koşturmak |
|
225 |
Phrasals |
dart across v.
|
uçarcasına geçmek |
|
226 |
Phrasals |
dart across something v.
|
bir yerden hızla geçmek |
|
227 |
Phrasals |
dart across something v.
|
bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek |
|
228 |
Phrasals |
dart across something v.
|
koşturmak |
|
229 |
Phrasals |
dart across something v.
|
uçarcasına geçmek |
|
230 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
düşüp yayılmak |
|
231 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
düşüp dağılmak |
|
232 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
düşüp kaplamak |
|
233 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
boylu boyunca düşmek |
|
234 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
üstüne yerleştirmek |
|
235 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
üstünü kaplayacak şekilde bırakmak |
|
236 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
yıkılıp (bir şeyi) tıkamak |
|
237 |
Phrasals |
drop across (someone or something) v.
|
boylu boyunca yerleştirmek |
|
238 |
Phrasals |
drop something across something v.
|
boylu boyunca sermek |
|
239 |
Phrasals |
drop something across something v.
|
üstüne yerleştirmek |
|
240 |
Phrasals |
drop something across something v.
|
üstünü kaplayacak şekilde bırakmak |
|
241 |
Phrasals |
drop something across something v.
|
boylu boyunca yerleştirmek |
|
242 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
düşüp kaplamak |
|
243 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
boylu boyunca düşmek |
|
244 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
üstüne yerleştirmek |
|
245 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
üstünü kaplayacak şekilde bırakmak |
|
246 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
yıkılıp (bir şeyi) tıkamak |
|
247 |
Phrasals |
drop across someone or something v.
|
boylu boyunca yerleştirmek |
|
248 |
Phrasals |
ferry across v.
|
nehirde, denizde taşımak |
|
249 |
Phrasals |
ferry across v.
|
feribotla taşınmak |
|
250 |
Phrasals |
ferry across v.
|
feribotla taşımak |
|
251 |
Phrasals |
ferry across v.
|
feribotla karşıya geçmek |
|
252 |
Phrasals |
ferry someone or something across something v.
|
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
|
253 |
Phrasals |
ferry someone or something across something v.
|
feribotla taşınmak |
|
254 |
Phrasals |
ferry someone or something across something v.
|
feribotla taşımak |
|
255 |
Phrasals |
ferry someone or something across something v.
|
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek |
|
256 |
Phrasals |
ferry someone or something across v.
|
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
|
257 |
Phrasals |
ferry someone or something across v.
|
feribotla taşınmak |
|
258 |
Phrasals |
ferry someone or something across v.
|
feribotla taşımak |
|
259 |
Phrasals |
ferry someone or something across v.
|
birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek |
|
260 |
Phrasals |
flash across (something) v.
|
hızla geçmek |
|
261 |
Phrasals |
flash across (something) v.
|
aniden belirmek |
|
262 |
Phrasals |
flash across (something) v.
|
hızla hareket etmek |
|
263 |
Phrasals |
flash across (something) v.
|
aniden aklında belirmek |
|
264 |
Phrasals |
flash across (something) v.
|
birden aklına gelmek |
|
265 |
Phrasals |
flash across something v.
|
hızla geçmek |
|
266 |
Phrasals |
flash across something v.
|
aniden belirmek |
|
267 |
Phrasals |
flash across something v.
|
hızla hareket etmek |
|
268 |
Phrasals |
flash across something v.
|
aniden aklında belirmek |
|
269 |
Phrasals |
flash across something v.
|
birden aklına gelmek |
|
270 |
Phrasals |
flow across (something) v.
|
akıp gitmek |
|
271 |
Phrasals |
flow across (something) v.
|
boylu boyunca akmak |
|
272 |
Phrasals |
flow across (something) v.
|
süzülüp gitmek |
|
273 |
Phrasals |
flow across something v.
|
akıp gitmek |
|
274 |
Phrasals |
flow across something v.
|
boylu boyunca akmak |
|
275 |
Phrasals |
flow across something v.
|
süzülüp gitmek |
|
276 |
Phrasals |
fly across (something) v.
|
bir yerden ya da bir bölgeden uçakla geçmek |
|
277 |
Phrasals |
fly across (something) v.
|
uçakla geçmek |
|
278 |
Phrasals |
fly across (something) v.
|
(kuş, sinek, uçak) uçmak |
|
279 |
Phrasals |
fly across (something) v.
|
(kuş, sinek, uçak) uçup geçmek |
|
280 |
Phrasals |
fly across something v.
|
bir yerden ya da bir bölgeden uçakla geçmek |
|
281 |
Phrasals |
fly across something v.
|
uçakla geçmek |
|
282 |
Phrasals |
fly across something v.
|
(kuş, sinek, uçak) uçmak |
|
283 |
Phrasals |
fly across something v.
|
(kuş, sinek, uçak) uçup geçmek |
|
284 |
Phrasals |
glide across (something) v.
|
akıp gitmek |
|
285 |
Phrasals |
glide across something v.
|
(bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek |
|
286 |
Phrasals |
glide across something v.
|
akıp gitmek |
|
287 |
Phrasals |
glide across something v.
|
kaymak |
|
288 |
Phrasals |
jump across something v.
|
bir şeyin üstünden zıplamak |
|
289 |
Phrasals |
jump across something v.
|
bir şeyin üstünden atlamak |
|
290 |
Phrasals |
lean across (someone or something) v.
|
öne doğru eğilmek |
|
291 |
Phrasals |
lean across (someone or something) v.
|
(bir şeyin) üstüne eğilmek |
|
292 |
Phrasals |
lean across (someone or something) v.
|
eğilerek uzanmak |
|
293 |
Phrasals |
lean across someone or something v.
|
öne doğru eğilmek |
|
294 |
Phrasals |
lean across someone or something v.
|
bir şeyin üstüne eğilmek |
|
295 |
Phrasals |
lean across someone or something v.
|
eğilerek uzanmak |
|
296 |
Phrasals |
see (one) across (something or some place) v.
|
(birine bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek |
|
297 |
Phrasals |
see someone across something v.
|
birine tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek |
|
298 |
Phrasals |
sled across (something) v.
|
(bir şey üzerinden) kızakla geçmek |
|
299 |
Phrasals |
sled across (something) v.
|
(bir yerden) kızakla geçmek |
|
300 |
Phrasals |
sled across (something) v.
|
(bir yerden) kızakla kaymak |
|
301 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bir şeyi bir şeye ya da bir yere) yaymak |
|
302 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bir şeyi bir şeye ya da bir yere) boylu boyunca serpmek |
|
303 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bir yere) tümüyle yayılmak |
|
304 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bir yerin) tamamına dağılmak |
|
305 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bilgi, haber bir yere) tümüyle yayılmak |
|
306 |
Phrasals |
spread across (something or some place) v.
|
(bilgi, haber bir yerin) tamamına yaymak |
|
307 |
Phrasals |
tear across (something or some place) v.
|
(bir şeyden ya da bir yerden) son sürat geçmek |
|
308 |
Phrasals |
tear across (something or some place) v.
|
(bir şeyden ya da bir yerden) dörtnala geçmek |
|
309 |
Phrasals |
tear across something v.
|
bir şeyden ya da bir yerden son sürat geçmek |
|
310 |
Phrasals |
tear across something v.
|
bir şeyden ya da bir yerden dörtnala geçmek |
|
311 |
Phrasals |
thunder across something v.
|
bir şeyden büyük bir gürültü kopararak geçmek |
|
312 |
Phrasals |
thunder across something v.
|
bir yerden kıyametler kopararak geçmek |
|
313 |
Phrasals |
tramp across something v.
|
bir şeyden ezerek geçmek |
|
314 |
Phrasals |
tramp across something v.
|
(bahçe, çim) ezip geçmek |
|
315 |
Phrasals |
trek across something v.
|
bir şeyden yürüyerek geçmek |
|
316 |
Phrasals |
trek across something v.
|
bir yeri boylu boyunca yürümek |
|
317 |
Phrasals |
troop across someone or something v.
|
bir şeyin ya da bir yerin üzerinden topluca geçmek |
|
318 |
Phrasals |
troop across someone or something v.
|
bir yerden sürü halinde geçmek |
|
319 |
Phrasals |
tumble across (something) v.
|
tek ayak üstünde (bir şeyden) geçmek |
|
320 |
Phrasals |
tumble across (something) v.
|
kazara ya da şans eseri (bir şey) bulmak |
|
321 |
Phrasals |
tumble across (something) v.
|
(bir şeye) denk gelmek |
|
322 |
Phrasals |
tumble across (something) v.
|
şans eseri (bir şeyi) keşfetmek |
|
323 |
Phrasals |
wade across something v.
|
(sığ su, çamur) yürüyerek geçmek |
|
324 |
Phrasals |
zoom across (something) v.
|
(bir şeyden) hızla geçmek |
|
325 |
Phrasals |
zoom across (something) v.
|
(bir şeyden) son sürat geçmek |
|
326 |
Phrasals |
zoom across (something) v.
|
(bir şeyden) vın diye geçmek |
|
327 |
Phrasals |
come across v.
|
(bir yolu, köprüyü) geçmek |
|
328 |
Phrasals |
come across v.
|
teslim olmak |
|
329 |
Phrasals |
come across v.
|
yelkenleri suya indirmek |
|
330 |
Phrasals |
come across v.
|
uzlaşmak |
|
331 |
Phrasals |
come across someone or something v.
|
birini/bir şeyi bulmak |
|
332 |
Phrasals |
come across someone or something v.
|
birine/bir şeye rastlamak |
|
333 |
Phrasals |
come across someone or something v.
|
birine/bir şeye rast gelmek |
|
334 |
Phrasals |
come across someone or something v.
|
biriyle/bir şeyle karşılaşmak |
|
335 |
Phrasals |
run across someone or something v.
|
birini/bir şeyi bulmak |
|
336 |
Phrasals |
run across someone or something v.
|
birine/bir şeye rastlamak |
|
337 |
Phrasals |
run across someone or something v.
|
birine/bir şeye rast gelmek |
|
338 |
Phrasals |
run across someone or something v.
|
biriyle/bir şeyle karşılaşmak |
|
339 |
Phrasals |
come across as (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) gibi görünmek |
|
340 |
Phrasals |
come across as (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) gibi bir izlenim bırakmak |
|
341 |
Phrasals |
come across as (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) gibi bir etki bırakmak |
|
342 |
Phrasals |
come across as (someone or something) v.
|
(biri/bir şey) gibi gelmek |
|
343 |
Phrasals |
come across as (something) to (one) v.
|
(birine bir şey) gibi görünmek |
|
344 |
Phrasals |
come across as (something) to (one) v.
|
(birinde bir şey) gibi bir izlenim bırakmak |
|
345 |
Phrasals |
come across as (something) to (one) v.
|
(birinde bir şey) gibi bir etki bırakmak |
|
346 |
Phrasals |
come across as (something) to (one) v.
|
(birine bir şey) gibi gelmek |
|
347 |
Phrasals |
come across like v.
|
gibi görünmek |
|
348 |
Phrasals |
come across like v.
|
gibi gelmek |
|
349 |
Phrasals |
come across like v.
|
gibi bir izlenim/etki bırakmak |
|
350 |
Phrasals |
come across with (something) v.
|
(bir şeyi) karşılamak |
|
351 |
Phrasals |
come across with (something) v.
|
(bir şeyi) yerine getirmek |
|
352 |
Phrasals |
come across with (something) v.
|
(bir şeyi) gerçekleştirmek |
|
353 |
Phrasals |
come across with (something) v.
|
(bir şeyi) yapmak |
|
354 |
Phrasals |
come across (with something) v.
|
(bir şeyi) vermek |
|
355 |
Phrasals |
come across (with something) v.
|
(bir şeyi) söylemek |
|
356 |
Phrasals |
come across (with something) v.
|
(bir bilgiyi) vermek |
|
357 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şeyin) bir tarafından bir tarafına emekleyerek ilerlemek |
|
358 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şeyin) bir tarafından bir tarafına emeklemek |
|
359 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şeyin) bir tarafından bir tarafına sürünerek/yürüyerek ilerlemek |
|
360 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şeyin) bir ucundan bir ucuna sürünmek/yürümek |
|
361 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şey) boyunca sürünerek ilerlemek/yürümek |
|
362 |
Phrasals |
crawl across (something) v.
|
(bir şey) üzerinde sürünerek ilerlemek/yürümek |
|
363 |
Phrasals |
creep across v.
|
yavaşça kaplamak |
|
364 |
Phrasals |
creep across v.
|
bürümek |
|
365 |
Phrasals |
creep across v.
|
sessizce hareket etmek |
|
366 |
Phrasals |
creep across v.
|
çaktırmadan ilerlemek |
|
367 |
Phrasals |
creep across v.
|
yavaşça yayılmak |
|
368 |
Phrasals |
creep across v.
|
yavaşça sokulmak |
|
369 |
Phrasals |
creep across v.
|
gizli gizli hareket etmek |
|
370 |
Phrasals |
creep across v.
|
dikkat çekmeden ilerlemek |
|
371 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeyi/yeri) kestirme olarak kullanmak |
|
372 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şey) sınırlarını aşmak |
|
373 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeye) karşı gelmek |
|
374 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeyin) ötesine geçmek |
|
375 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeyi/yeri) kesmek |
|
376 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeyin/yerin) ortasından geçmek |
|
377 |
Phrasals |
cut across (something) v.
|
(bir şeyi/yeri) boylu boyunca kesmek |
|
378 |
Phrasals |
dash across v.
|
sağa sola koşmak |
|
379 |
Phrasals |
dash across v.
|
hızla oradan oraya koşmak |
|
380 |
Phrasals |
dash across v.
|
oradan oraya sıçramak |
|
381 |
Phrasals |
dash across v.
|
oradan oraya atlamak |
|
382 |
Phrasals |
dash across v.
|
bir yandan bir yana zıplamak |
|
383 |
Phrasals |
dash across v.
|
bir oraya bir buraya zıplamak |
|
384 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde sağa sola koşmak |
|
385 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde hızla oradan oraya koşmak |
|
386 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde oradan oraya sıçramak |
|
387 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde oradan oraya atlamak |
|
388 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde bir yandan bir yana zıplamak |
|
389 |
Phrasals |
dash across something v.
|
bir yerde bir oraya bir buraya gidip gelmek |
|
390 |
Phrasals |
extend across (something) v.
|
(bir şey) boyunca uzanmak |
|
391 |
Phrasals |
extend across (something) v.
|
(bir şeye) yayılmak |
|
392 |
Phrasals |
extend across (something) v.
|
(bir şeyi) kaplamak |
|
393 |
Phrasals |
flow across v.
|
akıp gitmek |
|
394 |
Phrasals |
flow across v.
|
boylu boyunca akmak |
|
395 |
Phrasals |
flow across v.
|
süzülüp gitmek |
|
396 |
Phrasals |
fly across v.
|
uçakla geçmek |
|
397 |
Phrasals |
fly across v.
|
uçup geçmek |
|
398 |
Phrasals |
get (oneself) across v.
|
meramını anlatmak |
|
399 |
Phrasals |
get (oneself) across v.
|
(kendini) ifade etmek |
|
400 |
Phrasals |
get (oneself) across v.
|
düşüncelerini aktarmak |
|
401 |
Phrasals |
get someone or something across something v.
|
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek |
|
402 |
Phrasals |
get someone or something across something v.
|
birini/bir şeyi bir şeyin karşı tarafına nakletmek |
|
403 |
Phrasals |
get someone or something across something v.
|
birini/bir şeyi bir şeyden geçirmek |
|
404 |
Phrasals |
get someone or something across v.
|
birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek |
|
405 |
Phrasals |
get someone or something across v.
|
birini/bir şeyi bir şeyin karşı tarafına nakletmek |
|
406 |
Phrasals |
get someone or something across v.
|
birini/bir şeyi bir şeyden geçirmek |
|
407 |
Phrasals |
get something across v.
|
bir şeyi anlatmak |
|
408 |
Phrasals |
get something across v.
|
bir şeyi ifade etmek |
|
409 |
Phrasals |
get something across v.
|
bir şeyi aktarmak |
|
410 |
Phrasals |
put something across (to someone) v.
|
bir şeyi anlatmak |
|
411 |
Phrasals |
put something across (to someone) v.
|
bir şeyi ifade etmek |
|
412 |
Phrasals |
put something across (to someone) v.
|
bir şeyi aktarmak |
|
413 |
Phrasals |
get across (something) v.
|
(bir şeyi) geçmek |
|
414 |
Phrasals |
get across (something) v.
|
(bir şeyden) geçmek |
|
415 |
Phrasals |
get across (something) v.
|
(bir şeyden) karşıya geçmek |
|
416 |
Phrasals |
get (something) across to (one) v.
|
(bir şeyi birine) ifade etmek |
|
417 |
Phrasals |
get (something) across to (one) v.
|
(bir şeyi birine) aktarmak |
|
418 |
Phrasals |
get (something) across to (one) v.
|
(bir şeyi birine) anlatmak/açıklamak |
|
419 |
Phrasals |
glide across v.
|
-de süzülmek |
|
420 |
Phrasals |
glide across v.
|
akıp gitmek |
|
421 |
Phrasals |
glide across v.
|
kaymak |
|
422 |
Phrasals |
go across (something) v.
|
(bir şeyi) boydan boya geçmek |
|
423 |
Phrasals |
go across (something) v.
|
(bir şeyden) karşıya geçmek |
|
424 |
Phrasals |
go across (something) v.
|
(bir şeyi) baştan başa gitmek |
|
425 |
Phrasals |
go across (something) to (someone or something) v.
|
(bir şeyi) geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
426 |
Phrasals |
go across (something) to (someone or something) v.
|
(bir şeyi) boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
427 |
Phrasals |
go across (something) to (someone or something) v.
|
(bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
428 |
Phrasals |
go across (something) to (someone or something) v.
|
(bir şeyin) karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
429 |
Phrasals |
go across (something) to (someone or something) v.
|
(bir şeyi) baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
430 |
Phrasals |
go across to v.
|
geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
431 |
Phrasals |
go across to v.
|
boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
432 |
Phrasals |
go across to v.
|
(karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
433 |
Phrasals |
go across to v.
|
karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
434 |
Phrasals |
go across to v.
|
baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak |
|
435 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca eşlik etmek |
|
436 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca yol göstermek |
|
437 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca rehberlik etmek |
|
438 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şeyden) geçene kadar eşlik etmek/yol göstermek |
|
439 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birini/bir şeyi (bir şeyden) karşıya geçirmek |
|
440 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek |
|
441 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birine/bir şeye (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek |
|
442 |
Phrasals |
guide someone or something across (something) v.
|
birinin/bir şeyin (bir şeyi) geçmesine yardım etmek |
|
443 |
Phrasals |
guide (someone or something) across v.
|
(birine/bir şeye) (bir şeyden) geçene kadar eşlik etmek/yol göstermek |
|
444 |
Phrasals |
guide (someone or something) across v.
|
(birini/bir şeyi) (bir şeyden) karşıya geçirmek |
|
445 |
Phrasals |
guide (someone or something) across v.
|
(birine/bir şeye) (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek |
|
446 |
Phrasals |
guide (someone or something) across v.
|
(birine/bir şeye) (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek |
|
447 |
Phrasals |
guide (someone or something) across v.
|
(birinin/bir şeyin) karşıya geçmesine yardım etmek |
|
448 |
Phrasals |
guide across v.
|
karşıdan karşıya geçirmek |
|
449 |
Phrasals |
happen across (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) tesadüf etmek |
|
450 |
Phrasals |
happen across (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) rastlamak |
|
451 |
Phrasals |
happen across (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) rast gelmek |
|
452 |
Phrasals |
happen across (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) karşılaşmak |
|
453 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(bir şeyden) haberdar olmak |
|
454 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(bir şeyi) yakından takip etmek |
|
455 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(son gelişmeler hakkında) bilgi sahibi olmak |
|
456 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(son gelişmelerden) haberdar olmak |
|
457 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(gelişmeleri) takip etmek |
|
458 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(gelişmeleri) izlemek |
|
459 |
Phrasals |
keep across (something) v.
|
(bir şey hakkında) güncel kalmak |
|
460 |
Phrasals |
lean across v.
|
öne doğru eğilmek |
|
461 |
Phrasals |
lean across v.
|
üstüne eğilmek |
|
462 |
Phrasals |
lean across v.
|
eğilerek uzanmak |
|
463 |
Phrasals |
pan across to v.
|
kamerayı (birine) çevirmek/döndürmek |
|
464 |
Phrasals |
pan across to (someone or something) v.
|
kamerayı (birine/bir şeye) çevirmek/döndürmek |
|
465 |
Phrasals |
push (someone or something) across (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeyin) karşısına itmek |
|
466 |
Phrasals |
push across v.
|
karşısına itmek |
|
467 |
Phrasals |
scuttle across (something) v.
|
aceleyle (bir şeyin) karşısına kaçmak |
|
468 |
Phrasals |
scuttle across (something) v.
|
hızla (bir şeyin) karşısına kaçmak |
|
469 |
Phrasals |
scuttle across (something) v.
|
hızla (bir şeyin) karşısına yürümek |
|
470 |
Phrasals |
scuttle across (something) v.
|
hızla (bir şeyin) karşısına ilerlemek |
|
471 |
Phrasals |
scuttle across (something) v.
|
koştur koştur (bir şeyin) karşısına geçmek |
|
472 |
Phrasals |
see across v.
|
karşısına kadar refakat etmek |
|
473 |
Phrasals |
see across v.
|
öte tarafa/karşıya geçirmek |
|
474 |
Phrasals |
see across v.
|
tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek |
|
475 |
Phrasals |
see across v.
|
bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek |
|
476 |
Phrasals |
send across v.
|
karşıya göndermek |
|
477 |
Phrasals |
send across v.
|
karşıya geçirmek/geçmesini sağlamak |
|
478 |
Phrasals |
skid across (something) v.
|
(bir şey) boyunca kaymak |
|
479 |
Phrasals |
skid across (something) v.
|
(bir şeyin) yüzeyi boyunca kaymak |
|
480 |
Phrasals |
skid across (something) v.
|
(bir şey) boyunca kaydırmak |
|
481 |
Phrasals |
skid across (something) v.
|
(bir şeyin) yüzeyi boyunca kaydırmak |
|
482 |
Phrasals |
slip across v.
|
çaktırmadan geçmek/sıvışmak |
|
483 |
Phrasals |
slip across v.
|
gizlice geçmek |
|
484 |
Phrasals |
slip across v.
|
çaktırmadan/gizlice geçirmek |
|
485 |
Phrasals |
slip across v.
|
el altından geçirmek |
|
486 |
Phrasals |
smuggle (someone or something) across v.
|
(sınırdan) (mal/insan) kaçırmak |
|
487 |
Phrasals |
smuggle (someone or something) across v.
|
(bir yerden/sınırdan) kaçak (insan/mal) geçirmek |
|
488 |
Phrasals |
smuggle (someone or something) across v.
|
(birini/bir şeyi) kaçak olarak geçirmek |
|
489 |
Phrasals |
smuggle across v.
|
(sınırdan) (mal/insan) kaçırmak |
|
490 |
Phrasals |
smuggle across v.
|
(bir yerden/sınırdan) kaçak (insan/mal) geçirmek |
|
491 |
Phrasals |
smuggle across v.
|
kaçak olarak geçirmek |
|
492 |
Phrasals |
steam across (something or some place) v.
|
(bir şeyi/bir yeri) buharlı motorla geçmek |
|
493 |
Phrasals |
steam across (something or some place) v.
|
(bir şeyden/bir yerden) öfkeyle/bir hışımla geçmek |
|
494 |
Phrasals |
steam across (something or some place) v.
|
(bir şeyde/bir yerde) öfkeyle/bir hışımla oradan oraya yürümek |
|
495 |
Phrasals |
streak across v.
|
hızla geçmek |
|
496 |
Phrasals |
streak across v.
|
ışık hızıyla geçmek |
|
497 |
Phrasals |
streak across v.
|
arkasında kalıntı/iz bırakarak kayıp gitmek |
|
498 |
Phrasals |
streak across v.
|
etrafta çıplak koşmak |
|
499 |
Phrasals |
stumble across (someone) v.
|
(biriyle) karşılaşmak |
|
500 |
Phrasals |
stumble across (someone) v.
|
(birine) rastlamak |
|