across - Türkisch Englisch Wörterbuch

across

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "across" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 33 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
across adv. karşıya
Tom walked across the crosswalk.
Tom yaya geçidinden karşıya geçti.

More Sentences
across adv. karşı tarafta
Then I looked across the room and there by another heater stood Tom Moto is his shorts.
Sonra odanın karşı tarafına baktım ve orada başka bir ısıtıcının yanında Tom Moto'nun şortu duruyordu.

More Sentences
across adv. karşıda
The ferry started to move and we were across in half an hour.
Feribot hareket etmeye başladı ve yarım saat içinde karşıdaydık.

More Sentences
across prep. genişliğinde
The hole is about five feet across.
Delik, yaklaşık beş fit genişliğinde.

More Sentences
across prep. karşısında
Tom took a seat across from Mary.
Tom Mary'nin karşısında bir koltuk aldı.

More Sentences
across prep. boyunca
Every year, thousands of people drive across the continent on holiday.
Her yıl binlerce insan tatil için kıta boyunca araba kullanıyor.

More Sentences
across prep. üzerinde
This is lowering life expectancy and damaging economies across the planet.
Bu durum ortalama yaşam süresini düşürüyor ve dünya üzerindeki ekonomilere zarar veriyor.

More Sentences
across prep. içinden
I'll take a shortcut across the garden.
Ben bahçenin içinden kestirmeden gideceğim.

More Sentences
across prep. çaprazında
There's a convenience store diagonally across the street.
Caddenin çaprazında bir bakkal var.

More Sentences
across prep. öbür tarafında
Tom looked out across the water.
Tom suyun öbür tarafına baktı.

More Sentences
across adv. (deniz/okyanus) aşırı
across adv. karşı karşıya
across adv. karşısına
across prep. bir yandan bir yana
across prep. öbür yanında
across prep. bir tarafından öbür tarafına
across prep. üstünden
across prep. ortasından
across prep. üstünde
across prep. karşıdan karşıya
across prep. yakasında
across prep. çaprazlama
across prep. çapraz
across prep. bir yanından öteki yanına
across prep. bir ucundan bir ucuna
Trade/Economic
across n. karşıdan karşıya
across adj. çapraz
across adj. çaprazlama
across adv. karşıda
Technical
across adv. bir yanından öteki yanına
across adv. bir kenardan diğerine
Computer
across adv. çapraz
across adv. yatay

Bedeutungen, die der Begriff "across" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
run across v. rastlamak
I ran across an old friend when I went to the movies yesterday.
Dün sinemaya gittiğimde eski bir arkadaşıma rastladım.

More Sentences
come across v. karşılaşmak
That cannot excuse everything that we came across.
Bu, karşılaştığımız her şeyin mazereti olamaz.

More Sentences
General
run across v. karşılaşmak
I ran across her in Mongolia, of all places.
Onunla Moğolistan'da karşılaştım, o kadar yer varken.

More Sentences
cut across v. ötesine geçmek
In my own country, the United Kingdom, that cuts across national provisions.
Kendi ülkem olan Birleşik Krallık'ta bu durum ulusal hükümlerin ötesine geçmektedir.

More Sentences
come across v. karşılaşmak
Mr Hume, personally, I very much appreciate your remarks because I come across the same problems myself.
Sayın Hume, kişisel olarak sözlerinizi çok takdir ediyorum çünkü ben de aynı sorunlarla karşılaşıyorum.

More Sentences
come across v. rastlamak
Unfortunately, I come across these far too often in most countries.
Ne yazık ki çoğu ülkede bunlara çok sık rastlıyorum.

More Sentences
run across v. koşarak geçmek
I ran across the field.
Sahayı koşarak geçtim.

More Sentences
run across v. rastlamak
I ran across an ex-boyfriend of mine in town the other day.
Geçen gün şehirde eski bir erkek arkadaşıma rastladım.

More Sentences
put across v. anlatmak
Surely this has nothing to do with the ideas we are trying to put across.
Elbette bunun anlatmaya çalıştığımız fikirlerle hiçbir ilgisi yok.

More Sentences
come across v. ile karşılaşmak
I came across one.
Ben biri ile karşılaştım.

More Sentences
cut across v. geçmek
It'll save time if we cut across the field.
Tarlayı boydan boya geçersek zaman kazanırız.

More Sentences
get across v. anlaşılmak
The reality that smoking kills is not getting across at the moment.
Sigaranın öldürdüğü gerçeği şu anda anlaşılmıyor.

More Sentences
across the street adv. yolun karşısında
He called to her across the street.
Yolun karşısından ona seslendi.

More Sentences
across the street adv. karşıdan karşıya
I helped an old woman across the street.
Yaşlı bir kadına karşıdan karşıya geçmesi için yardım ettim.

More Sentences
right across adv. tam karşısında
Because it is large and important, friendship and trade relations are sought right across the political divide.
Büyük ve önemli olduğu için, siyasi bölünmenin tam karşısında dostluk ve ticari ilişkiler aranmaktadır.

More Sentences
across the world adv. dünya çapında
Millions of people across the world are mourning the death of Nelson Mandela.
Dünya çapında milyonlarca insan Nelson Mandela'nın ölümünün yasını tutuyor.

More Sentences
across the world adv. dünya genelinde
Across the world, the financial markets have moved closer together.
Dünya genelinde finans piyasaları birbirine daha da yaklaştı.

More Sentences
across the world adv. tüm dünyada
Hours later, the disturbing story was heard across the world.
Saatler sonra, rahatsız edici hikaye tüm dünyada duyuldu.

More Sentences
Phrasals
come across as v. gibi gelmek
The first time Mary met Tom, he came across as a guy who wouldn't stick his neck out for anyone.
Mary Tom'la ilk tanıştığında, ona kimse için kendini tehlikeye atmayan bir adam gibi gelmişti.

More Sentences
come across v. karşılaşmak
I been appalled to come across examples where the Commission has blatantly rejected the Ombudsman's findings.
Komisyon'un Ombudsman'ın bulgularını açıkça reddettiği örneklerle karşılaşmak beni dehşete düşürdü.

More Sentences
look across v. karşıya bakmak
And, when you looked across to see nothing but darkness, you were told that there was another side.
Ve karşıya baktığında karanlıktan başka bir şey görmediğinde, sana başka bir tarafın daha olduğu söylendi.

More Sentences
jump across v. karşıya atlamak
Jump across.
Karşıya atla.

More Sentences
come across v. rastlamak
I do not think I have ever come across such a fine exercise in tautology in a public document.
Hiçbir resmi belgede bu kadar güzel bir totoloji egzersizine rastladığımı sanmıyorum.

More Sentences
drive across v. (arabayla) boydan boya geçmek
I'd like to drive across the USA in a convertible.
Üstü açık bir arabayla Amerika'yı boydan boya geçmek istiyorum.

More Sentences
glide across (something) v. (bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek
Tom watched the skaters glide across the ice.
Tom patencilerin buzda süzülüşünü izledi.

More Sentences
glide across (something) v. kaymak
Tom watched the skaters glide across the ice.
Tom patencilerin buzun üzerinde kaydığını izledi.

More Sentences
fly across v. uçmak
Why is the helicopter flying across the city?
Helikopter neden şehrin üzerinde uçuyor?

More Sentences
get across (something) v. (bir şeyin) karşısına geçmek
Tom is getting across the river.
Tom nehrin karşısına geçiyor.

More Sentences
go across (something) v. (bir şeyin) karşısına geçmek
Tom went across the street.
Tom caddenin karşısına geçti.

More Sentences
Common Usage
get across v. karşıya geçmek
get across v. karşıdan karşıya geçmek
get across v. karşıya geçirmek
General
neighbor across n. karşı komşu
neighbor across n. karşıdaki komşu
the school across the road n. yolun karşısındaki okul
the road across the mountain n. dağın karşısındaki yol
read-across n. iki farklı şeyin bağlantısı veya ilişkisi
come across v. denk gelmek
whip across v. çabucak gitmek
get across v. açıklamak
stumble across v. tesadüfen bulmak
get across v. kızdırmak
run across v. rast gelmek
get across v. anlatmak
get the message across to somebody v. mesaj vermek
spring across v. bir sıçrayışta (bir şeyin) üstünden geçmek
look across v. belirli bir yöne bakmak
stumble across v. rastgele bulmak
slash across v. kuvvetle vurmak (yağmur)
put oneself across v. meramını anlatmak
come across v. tesadüf etmek
happen across v. rastlamak
come across v. rast gelmek
skim across v. üstünde seke seke gitmek (taş suyun)
whip across v. bir koşu gitmek
put across v. yutturmak
spring across v. sıçrayarak aşmak (bir engeli)
put across v. kabul ettirmek
come across v. karşı karşıya gelmek
put across v. taşımak
put across v. kandırmak
happen across v. tesadüf etmek
run across v. tesadüf etmek
come across with v. ödemek
look across to sea v. denizi görmek (ev vb)
cut across all boundaries v. sınır tanımamak
put across v. götürmek
run across v. tesadüfen karşılaşmak
stumble across v. rastlamak
go across v. boydan boya geçmek
drop across v. karşılaşmak
whip across v. şiddetle esmek (rüzgar)
put something across v. anlatmak
put across v. anlaşılmasını sağlamak
put across v. iletmek
put across v. açıklamak
put across v. etkili bir şekilde anlatmak
put across v. kabul ettirmek (fikrini)
put across v. başarı ile tamamlamak
come across v. etkileyici olmak
come across v. izlenim bırakmak
come across v. istenileni yapmak
come across v. iyi etki yapmak
cut across v. sınırlarını aşmak
cut across v. karşı gelmek
cut across v. kestirmeden gitmek
cut across v. geniş kapsamlı olmak
cut across v. üstün olmak
cut across v. ötesine gitmek
come across with v. vermek
get across v. beğenilmek
get across v. anlaşılmasına neden olmak
put across v. fikrin anlaşılmasını sağlamak
drive across the border v. (araçla) sınırı geçmek
drive across the border v. araçla sınır dışına çıkmak/sınırı geçmek
go across v. karşıya geçmek
walk across the street v. karşıya geçmek
slip across the border v. yurt dışına çıkış yapmak
get across v. kabul edilmek
get across v. benimsenmek
get across v. anlaşılmasını sağlamak
come across v. -e rast gelmek
come across v. -e rastlamak
run across v. -in bir kenarından öbür kenarına koşmak
get across v. aktarmak
get across v. zorlukla sıyrılmak
get across v. birbirinin karşıtı olmak
get across v. zıtlaşmak
get across v. açıklık kazandırmak
get across v. kılpayı geçmek
get across v. (bilgi vb) yaymak
run across v. ile karşılaşmak
run across v. -e rastlamak
come across v. izlenim yaratmak
come across v. tesadüfen rastlamak
run across v. rastlaşmak
come across v. tesadüfen bulmak
come across v. rastlaşmak
come across v. yolları kesişmek
prevent weapons from being illegally smuggled across the border v. silahların sınırdan yasa dışı yollarla kaçırılmasını engellemek
guide someone across v. birini karşıdan karşıya geçirmek
run across an old friend v. eski bir dosta rastlamak
go across the street v. sokağın karşısına geçmek
live across the street from each other v. aynı sokakta karşılıklı evlerde oturmak
vary across age groups v. yaş grupları arasında farklılık göstermek
walk across the bridge v. köprüden geçmek
drive across the bridge v. köprüden geçmek
go across the bridge v. köprüden geçmek
come across v. yolukmak
across the nation adv. tüm ulus çapında
all across adv. çapında
all across adv. genelinde
all across adv. dört bir tarafında/yanında
across the region adv. bölge çapında
right across adv. tam karşısı
across the nation adv. tüm ülke çapında
across the country adv. yurt çapında
across the nation adv. ülke genelinde
across the country adv. yurt genelinde
across the nation adv. ülke çapında
across the nation adv. ülkenin genelinde
across the nation adv. yurt çapında
across the nation adv. yurt genelinde
across the tracks adv. derme çatma bir bölgede
across the tracks adv. gecekondu mahallesinde
Phrasals
cut across v. çevresini dolanmadan boydan boya geçmek
come across v. tedarik etmek
cut across v. etki alanına sokmak
cut across v. ilgilendirmek
come across v. para ödemesi yapmak
come across v. katkıda bulunmak
come across v. etki bırakmak
come across v. beklenen tesiri yaratmak
come across v. iletişim kurmak
come across v. bağlantı hissi vermek
come across like (someone or something) v. gibi görünmek
come across like (someone or something) v. gibi gelmek
come across like (someone or something) v. gibi bir izlenim bırakmak
come across like someone or something (to someone) v. gibi görünmek
come across like someone or something (to someone) v. gibi gelmek
come across like someone or something (to someone) v. gibi bir izlenim bırakmak
come across as someone or something (to someone) v. gibi görünmek
come across as someone or something (to someone) v. gibi gelmek
come across as someone or something (to someone) v. gibi bir izlenim bırakmak
extend across v. boyunca uzanmak
take someone across something v. birini bir şeyin karşısına geçirmek
send someone across something v. birini bir şeyin karşısına göndermek/yollamak
travel across v. boydan boya/bir uçtan bir uca seyahat etmek
push someone across something v. birini bir şeyin karşısına itmek
stretch across (something) v. boyunca uzanmak
streak across something v. bir uçtan diğerine hızla geçmek
come across as v. gibi görünmek
pop across v. geçerken uğramak
move across v. ilerlemek (bir alan vb. boyunca)
jump across v. karşısına atlamak
walk across something v. karşısına geçmek/yürümek
see someone across something v. karşısına kadar refakat etmek
come across with v. karşılaşmak
extend across v. ötesine geçmek
scuttle across v. kaçmak
see someone across something v. öte tarafa/karşıya geçirmek
come across v. rast gelmek
crawl across v. sürünerek ilerlemek
pop across v. şöyle bir uğramak
come across with v. rastlamak
steam across (a room) v. (bir yeri/yerden) hızla/çabucak/hışımla geçmek
throw across v. (nehrin vb) karşısına atmak
smuggle something/someone across something v. (sınırdan vb) (mal/insan) kaçırmak
drive across v. (arabayla) bir uçtan diğer uca geçmek
drive across v. (arabayla) (köprüden vb) karşıya geçmek
skid across something v. (yolda karşı yöne vb) kaymak
steam across something v. (tekne/gemi gibi deniz taşıtı) bir nehir/deniz veya okyanusu geçmek
creep across something v. sürünerek ilerlemek
creep across something v. sessizce hareket etmek
creep across something v. yavaşça sokulmak
creep across something v. gizli gizli hareket etmek
creep across something v. dikkat çekmeden ilerlemek
creep across something v. çaktırmadan ilerlemek
creep across something v. (ışık, sis) yavaşça yayılmak
creep across something v. (ışık, sis) yavaşça kaplamak
creep across something v. (ışık, sis) bürümek
dart across v. bir yerden hızla geçmek
dart across v. bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek
dart across v. koşturmak
dart across v. uçarcasına geçmek
fall across v. şans eseri bir bir araya gelmek
creep across (something) v. sürünerek ilerlemek
creep across (something) v. sessizce hareket etmek
creep across (something) v. yavaşça sokulmak
creep across (something) v. gizli gizli hareket etme
creep across (something) v. dikkat çekmeden ilerleme
creep across (something) v. çaktırmadan ilerleme
creep across something v. sürünerek ilerlemek
creep across something v. sessizce hareket etmek
creep across something v. yavaşça sokulmak
creep across something v. gizli gizli hareket etme
creep across something v. dikkat çekmeden ilerleme
creep across something v. çaktırmadan ilerleme
creep across something v. (ışık, sis) yavaşça yayılmak
creep across something v. (ışık, sis) yavaşça kaplamak
creep across something v. bürümek
dart across v. bir yerden hızla geçmek
dart across v. bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek
dart across v. koşturmak
dart across v. uçarcasına geçmek
dart across something v. bir yerden hızla geçmek
dart across something v. bir uçtan bir uca çabucak hareket etmek
dart across something v. koşturmak
dart across something v. uçarcasına geçmek
drop across (someone or something) v. düşüp yayılmak
drop across (someone or something) v. düşüp dağılmak
drop across (someone or something) v. düşüp kaplamak
drop across (someone or something) v. boylu boyunca düşmek
drop across (someone or something) v. üstüne yerleştirmek
drop across (someone or something) v. üstünü kaplayacak şekilde bırakmak
drop across (someone or something) v. yıkılıp (bir şeyi) tıkamak
drop across (someone or something) v. boylu boyunca yerleştirmek
drop something across something v. boylu boyunca sermek
drop something across something v. üstüne yerleştirmek
drop something across something v. üstünü kaplayacak şekilde bırakmak
drop something across something v. boylu boyunca yerleştirmek
drop across someone or something v. düşüp kaplamak
drop across someone or something v. boylu boyunca düşmek
drop across someone or something v. üstüne yerleştirmek
drop across someone or something v. üstünü kaplayacak şekilde bırakmak
drop across someone or something v. yıkılıp (bir şeyi) tıkamak
drop across someone or something v. boylu boyunca yerleştirmek
ferry across v. nehirde, denizde taşımak
ferry across v. feribotla taşınmak
ferry across v. feribotla taşımak
ferry across v. feribotla karşıya geçmek
ferry someone or something across something v. birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak
ferry someone or something across something v. feribotla taşınmak
ferry someone or something across something v. feribotla taşımak
ferry someone or something across something v. birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek
ferry someone or something across v. birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak
ferry someone or something across v. feribotla taşınmak
ferry someone or something across v. feribotla taşımak
ferry someone or something across v. birini ya da bir şeyi feribotla karşıya geçirmek
flash across (something) v. hızla geçmek
flash across (something) v. aniden belirmek
flash across (something) v. hızla hareket etmek
flash across (something) v. aniden aklında belirmek
flash across (something) v. birden aklına gelmek
flash across something v. hızla geçmek
flash across something v. aniden belirmek
flash across something v. hızla hareket etmek
flash across something v. aniden aklında belirmek
flash across something v. birden aklına gelmek
flow across (something) v. akıp gitmek
flow across (something) v. boylu boyunca akmak
flow across (something) v. süzülüp gitmek
flow across something v. akıp gitmek
flow across something v. boylu boyunca akmak
flow across something v. süzülüp gitmek
fly across (something) v. bir yerden ya da bir bölgeden uçakla geçmek
fly across (something) v. uçakla geçmek
fly across (something) v. (kuş, sinek, uçak) uçmak
fly across (something) v. (kuş, sinek, uçak) uçup geçmek
fly across something v. bir yerden ya da bir bölgeden uçakla geçmek
fly across something v. uçakla geçmek
fly across something v. (kuş, sinek, uçak) uçmak
fly across something v. (kuş, sinek, uçak) uçup geçmek
glide across (something) v. akıp gitmek
glide across something v. (bir yüzeyde ya da bir yerde) süzülmek
glide across something v. akıp gitmek
glide across something v. kaymak
jump across something v. bir şeyin üstünden zıplamak
jump across something v. bir şeyin üstünden atlamak
lean across (someone or something) v. öne doğru eğilmek
lean across (someone or something) v. (bir şeyin) üstüne eğilmek
lean across (someone or something) v. eğilerek uzanmak
lean across someone or something v. öne doğru eğilmek
lean across someone or something v. bir şeyin üstüne eğilmek
lean across someone or something v. eğilerek uzanmak
see (one) across (something or some place) v. (birine bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek
see someone across something v. birine tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek
sled across (something) v. (bir şey üzerinden) kızakla geçmek
sled across (something) v. (bir yerden) kızakla geçmek
sled across (something) v. (bir yerden) kızakla kaymak
spread across (something or some place) v. (bir şeyi bir şeye ya da bir yere) yaymak
spread across (something or some place) v. (bir şeyi bir şeye ya da bir yere) boylu boyunca serpmek
spread across (something or some place) v. (bir yere) tümüyle yayılmak
spread across (something or some place) v. (bir yerin) tamamına dağılmak
spread across (something or some place) v. (bilgi, haber bir yere) tümüyle yayılmak
spread across (something or some place) v. (bilgi, haber bir yerin) tamamına yaymak
tear across (something or some place) v. (bir şeyden ya da bir yerden) son sürat geçmek
tear across (something or some place) v. (bir şeyden ya da bir yerden) dörtnala geçmek
tear across something v. bir şeyden ya da bir yerden son sürat geçmek
tear across something v. bir şeyden ya da bir yerden dörtnala geçmek
thunder across something v. bir şeyden büyük bir gürültü kopararak geçmek
thunder across something v. bir yerden kıyametler kopararak geçmek
tramp across something v. bir şeyden ezerek geçmek
tramp across something v. (bahçe, çim) ezip geçmek
trek across something v. bir şeyden yürüyerek geçmek
trek across something v. bir yeri boylu boyunca yürümek
troop across someone or something v. bir şeyin ya da bir yerin üzerinden topluca geçmek
troop across someone or something v. bir yerden sürü halinde geçmek
tumble across (something) v. tek ayak üstünde (bir şeyden) geçmek
tumble across (something) v. kazara ya da şans eseri (bir şey) bulmak
tumble across (something) v. (bir şeye) denk gelmek
tumble across (something) v. şans eseri (bir şeyi) keşfetmek
wade across something v. (sığ su, çamur) yürüyerek geçmek
zoom across (something) v. (bir şeyden) hızla geçmek
zoom across (something) v. (bir şeyden) son sürat geçmek
zoom across (something) v. (bir şeyden) vın diye geçmek
come across v. (bir yolu, köprüyü) geçmek
come across v. teslim olmak
come across v. yelkenleri suya indirmek
come across v. uzlaşmak
come across someone or something v. birini/bir şeyi bulmak
come across someone or something v. birine/bir şeye rastlamak
come across someone or something v. birine/bir şeye rast gelmek
come across someone or something v. biriyle/bir şeyle karşılaşmak
run across someone or something v. birini/bir şeyi bulmak
run across someone or something v. birine/bir şeye rastlamak
run across someone or something v. birine/bir şeye rast gelmek
run across someone or something v. biriyle/bir şeyle karşılaşmak
come across as (someone or something) v. (biri/bir şey) gibi görünmek
come across as (someone or something) v. (biri/bir şey) gibi bir izlenim bırakmak
come across as (someone or something) v. (biri/bir şey) gibi bir etki bırakmak
come across as (someone or something) v. (biri/bir şey) gibi gelmek
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi görünmek
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir izlenim bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir etki bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi gelmek
come across like v. gibi görünmek
come across like v. gibi gelmek
come across like v. gibi bir izlenim/etki bırakmak
come across with (something) v. (bir şeyi) karşılamak
come across with (something) v. (bir şeyi) yerine getirmek
come across with (something) v. (bir şeyi) gerçekleştirmek
come across with (something) v. (bir şeyi) yapmak
come across (with something) v. (bir şeyi) vermek
come across (with something) v. (bir şeyi) söylemek
come across (with something) v. (bir bilgiyi) vermek
crawl across (something) v. (bir şeyin) bir tarafından bir tarafına emekleyerek ilerlemek
crawl across (something) v. (bir şeyin) bir tarafından bir tarafına emeklemek
crawl across (something) v. (bir şeyin) bir tarafından bir tarafına sürünerek/yürüyerek ilerlemek
crawl across (something) v. (bir şeyin) bir ucundan bir ucuna sürünmek/yürümek
crawl across (something) v. (bir şey) boyunca sürünerek ilerlemek/yürümek
crawl across (something) v. (bir şey) üzerinde sürünerek ilerlemek/yürümek
creep across v. yavaşça kaplamak
creep across v. bürümek
creep across v. sessizce hareket etmek
creep across v. çaktırmadan ilerlemek
creep across v. yavaşça yayılmak
creep across v. yavaşça sokulmak
creep across v. gizli gizli hareket etmek
creep across v. dikkat çekmeden ilerlemek
cut across (something) v. (bir şeyi/yeri) kestirme olarak kullanmak
cut across (something) v. (bir şey) sınırlarını aşmak
cut across (something) v. (bir şeye) karşı gelmek
cut across (something) v. (bir şeyin) ötesine geçmek
cut across (something) v. (bir şeyi/yeri) kesmek
cut across (something) v. (bir şeyin/yerin) ortasından geçmek
cut across (something) v. (bir şeyi/yeri) boylu boyunca kesmek
dash across v. sağa sola koşmak
dash across v. hızla oradan oraya koşmak
dash across v. oradan oraya sıçramak
dash across v. oradan oraya atlamak
dash across v. bir yandan bir yana zıplamak
dash across v. bir oraya bir buraya zıplamak
dash across something v. bir yerde sağa sola koşmak
dash across something v. bir yerde hızla oradan oraya koşmak
dash across something v. bir yerde oradan oraya sıçramak
dash across something v. bir yerde oradan oraya atlamak
dash across something v. bir yerde bir yandan bir yana zıplamak
dash across something v. bir yerde bir oraya bir buraya gidip gelmek
extend across (something) v. (bir şey) boyunca uzanmak
extend across (something) v. (bir şeye) yayılmak
extend across (something) v. (bir şeyi) kaplamak
flow across v. akıp gitmek
flow across v. boylu boyunca akmak
flow across v. süzülüp gitmek
fly across v. uçakla geçmek
fly across v. uçup geçmek
get (oneself) across v. meramını anlatmak
get (oneself) across v. (kendini) ifade etmek
get (oneself) across v. düşüncelerini aktarmak
get someone or something across something v. birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek
get someone or something across something v. birini/bir şeyi bir şeyin karşı tarafına nakletmek
get someone or something across something v. birini/bir şeyi bir şeyden geçirmek
get someone or something across v. birini/bir şeyi bir şeyden karşıya geçirmek
get someone or something across v. birini/bir şeyi bir şeyin karşı tarafına nakletmek
get someone or something across v. birini/bir şeyi bir şeyden geçirmek
get something across v. bir şeyi anlatmak
get something across v. bir şeyi ifade etmek
get something across v. bir şeyi aktarmak
put something across (to someone) v. bir şeyi anlatmak
put something across (to someone) v. bir şeyi ifade etmek
put something across (to someone) v. bir şeyi aktarmak
get across (something) v. (bir şeyi) geçmek
get across (something) v. (bir şeyden) geçmek
get across (something) v. (bir şeyden) karşıya geçmek
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) ifade etmek
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) aktarmak
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) anlatmak/açıklamak
glide across v. -de süzülmek
glide across v. akıp gitmek
glide across v. kaymak
go across (something) v. (bir şeyi) boydan boya geçmek
go across (something) v. (bir şeyden) karşıya geçmek
go across (something) v. (bir şeyi) baştan başa gitmek
go across (something) to (someone or something) v. (bir şeyi) geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across (something) to (someone or something) v. (bir şeyi) boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across (something) to (someone or something) v. (bir şeyden) karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across (something) to (someone or something) v. (bir şeyin) karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across (something) to (someone or something) v. (bir şeyi) baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across to v. geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across to v. boydan boya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across to v. (karşıya geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across to v. karşısına geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
go across to v. baştan başa geçip (birine/bir şeye) ulaşmak/varmak
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca eşlik etmek
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca yol göstermek
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şey/yer) boyunca rehberlik etmek
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şeyden) geçene kadar eşlik etmek/yol göstermek
guide someone or something across (something) v. birini/bir şeyi (bir şeyden) karşıya geçirmek
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek
guide someone or something across (something) v. birine/bir şeye (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek
guide someone or something across (something) v. birinin/bir şeyin (bir şeyi) geçmesine yardım etmek
guide (someone or something) across v. (birine/bir şeye) (bir şeyden) geçene kadar eşlik etmek/yol göstermek
guide (someone or something) across v. (birini/bir şeyi) (bir şeyden) karşıya geçirmek
guide (someone or something) across v. (birine/bir şeye) (bir şeyden) karşıya kadar eşlik etmek
guide (someone or something) across v. (birine/bir şeye) (bir şeyin) karşısına kadar eşlik etmek
guide (someone or something) across v. (birinin/bir şeyin) karşıya geçmesine yardım etmek
guide across v. karşıdan karşıya geçirmek
happen across (someone or something) v. (birine/bir şeye) tesadüf etmek
happen across (someone or something) v. (birine/bir şeye) rastlamak
happen across (someone or something) v. (birine/bir şeye) rast gelmek
happen across (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) karşılaşmak
keep across (something) v. (bir şeyden) haberdar olmak
keep across (something) v. (bir şeyi) yakından takip etmek
keep across (something) v. (son gelişmeler hakkında) bilgi sahibi olmak
keep across (something) v. (son gelişmelerden) haberdar olmak
keep across (something) v. (gelişmeleri) takip etmek
keep across (something) v. (gelişmeleri) izlemek
keep across (something) v. (bir şey hakkında) güncel kalmak
lean across v. öne doğru eğilmek
lean across v. üstüne eğilmek
lean across v. eğilerek uzanmak
pan across to v. kamerayı (birine) çevirmek/döndürmek
pan across to (someone or something) v. kamerayı (birine/bir şeye) çevirmek/döndürmek
push (someone or something) across (something) v. (birini/bir şeyi bir şeyin) karşısına itmek
push across v. karşısına itmek
scuttle across (something) v. aceleyle (bir şeyin) karşısına kaçmak
scuttle across (something) v. hızla (bir şeyin) karşısına kaçmak
scuttle across (something) v. hızla (bir şeyin) karşısına yürümek
scuttle across (something) v. hızla (bir şeyin) karşısına ilerlemek
scuttle across (something) v. koştur koştur (bir şeyin) karşısına geçmek
see across v. karşısına kadar refakat etmek
see across v. öte tarafa/karşıya geçirmek
see across v. tehlikeli bir yerden geçerken eşlik etmek
see across v. bir yerden bir yere) geçerken eşlik etmek
send across v. karşıya göndermek
send across v. karşıya geçirmek/geçmesini sağlamak
skid across (something) v. (bir şey) boyunca kaymak
skid across (something) v. (bir şeyin) yüzeyi boyunca kaymak
skid across (something) v. (bir şey) boyunca kaydırmak
skid across (something) v. (bir şeyin) yüzeyi boyunca kaydırmak
slip across v. çaktırmadan geçmek/sıvışmak
slip across v. gizlice geçmek
slip across v. çaktırmadan/gizlice geçirmek
slip across v. el altından geçirmek
smuggle (someone or something) across v. (sınırdan) (mal/insan) kaçırmak
smuggle (someone or something) across v. (bir yerden/sınırdan) kaçak (insan/mal) geçirmek
smuggle (someone or something) across v. (birini/bir şeyi) kaçak olarak geçirmek
smuggle across v. (sınırdan) (mal/insan) kaçırmak
smuggle across v. (bir yerden/sınırdan) kaçak (insan/mal) geçirmek
smuggle across v. kaçak olarak geçirmek
steam across (something or some place) v. (bir şeyi/bir yeri) buharlı motorla geçmek
steam across (something or some place) v. (bir şeyden/bir yerden) öfkeyle/bir hışımla geçmek
steam across (something or some place) v. (bir şeyde/bir yerde) öfkeyle/bir hışımla oradan oraya yürümek
streak across v. hızla geçmek
streak across v. ışık hızıyla geçmek
streak across v. arkasında kalıntı/iz bırakarak kayıp gitmek
streak across v. etrafta çıplak koşmak
stumble across (someone) v. (biriyle) karşılaşmak
stumble across (someone) v. (birine) rastlamak