very - Türkisch Englisch Wörterbuch

very

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "very" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 28 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
very adj. gayet
The meeting was very clear and what you spoke about, your analysis is concrete.
Toplantı gayet açıktı ve sizin konuştuklarınız, analizleriniz somut.

More Sentences
very adj. tam
Very much the opposite in fact.
Aslında tam tersi.

More Sentences
very adj. sırf
For that reason alone, I am very pleased with this report and the reaction to it.
Sırf bu nedenle bile bu rapordan ve ona gösterilen tepkiden büyük memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
very adj. bile
The very title of this report is misleading in itself.
Bu raporun başlığı bile başlı başına yanıltıcıdır.

More Sentences
very adv. pek
The progress made since Tampere is not very encouraging.
Tampere'den bu yana kaydedilen ilerleme pek de cesaret verici değil.

More Sentences
very adv. en
One very major priority has been and still is category IV.
En önemli önceliklerden biri IV. kategori olmuştur ve olmaya devam etmektedir.

More Sentences
very adv. gerçekten
They will not, therefore, be working alone, but rather in solidarity, which is a very different matter indeed.
Dolayısıyla tek başlarına değil, dayanışma içinde çalışacaklardır ki bu da gerçekten bambaşka bir konudur.

More Sentences
very adv. ta kendisi
This is very much the line also just presented by Minister Amado.
Bu, Bakan Amado tarafından da az önce sunulan çizginin ta kendisidir.

More Sentences
Colloquial
very expr. tam da
We have seen some examples of this first approach right here this very morning.
Bu ilk yaklaşımın bazı örneklerini tam da bu sabah burada gördük.

More Sentences
Common Usage
very adv. çok
General
very adj. mutlak
very adj. aynı
very adj. salt
very adj. belirli
very adj. gerçek
very adj. feci
very adj. korkunç
very adj. hatta
very adj. çok
very adj. tıpkısı
very adv. zilzurna
very adv. tümüyle
very adv. bilfiil
very adv. tıpkısı
very adv. aynı
very adv. gerçek
very adv. hakiki
Technical
very adv. çok

Bedeutungen, die der Begriff "very" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
very funny adj. çok komik
Tom thought Mary wasn't very funny.
Tom, Mary'nin çok komik olmadığını düşündü.

More Sentences
very easy adj. çok kolay
Finding the right channels to do that is not very easy.
Bunu yapmak için doğru kanalları bulmak çok kolay değil.

More Sentences
General
very few people n. çok az insan
As you will see, there are very few people here.
Göreceğiniz üzere burada çok az insan var.

More Sentences
very clean n. çok temiz
You're very clean.
Sen çok temizsin.

More Sentences
work very hard v. çok çalışmak
He has done a good job and clearly worked very hard on this.
İyi bir iş çıkardı ve belli ki bu konuda çok çalıştı.

More Sentences
be very beautiful v. çok güzel olmak
He has a daughter who is very beautiful.
Onun çok güzel olan bir kızı var.

More Sentences
be very pretty v. çok güzel olmak
Mary must've been very pretty when she was young.
Mary gençken çok güzel olmalı.

More Sentences
be very lucky v. çok şanslı olmak
The doctors say Tom was very lucky.
Doktorlar Tom'un çok şanslı olduğunu söylüyor.

More Sentences
become very angry v. çok sinirlenmek
Nixon became very angry.
Nixon çok sinirlendi.

More Sentences
be very old v. çok yaşlı olmak
Although he is very old, he is strong.
Çok yaşlı olmasına rağmen güçlüdür.

More Sentences
be very old v. çok eski olmak
Although my car is very old, it still runs very well.
Arabam çok eski olmasına rağmen hala çok iyi çalışıyor.

More Sentences
be very strong v. çok güçlü olmak
Tom said that Mary was very strong.
Tom, Mary'nin çok güçlü olduğunu söyledi.

More Sentences
be very generous v. çok cömert olmak
I think you've been very generous.
Çok cömert olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
be very effective v. çok etkili olmak
They won't be very effective.
Çok etkili olmayacaklar.

More Sentences
wonder very much v. çok merak etmek
Andreas wondered very much why I was in such a hurry.
Andreas neden acele ettiğimi o kadar çok merak etti ki.

More Sentences
be very happy v. çok mutlu olmak
I think you guys would be very happy here.
Bence burada çok mutlu olursunuz.

More Sentences
very image of adj. tıpkısı
He is the very image of his father.
O, tıpkı babasına benziyor.

More Sentences
very late adj. çok geç
It really is very late now.
Şimdi gerçekten çok geç oldu.

More Sentences
very green adj. yemyeşil
You know what I love about these very green croquettes?
Bu yemyeşil kroketlerin nesini seviyorum biliyor musun?

More Sentences
very image of adj. aynı
Everyone says that he is the very image of his father.
Herkes onun babasının tıpatıp aynısı olduğunu söylüyor.

More Sentences
very urgent adj. çok acil
This matter is very urgent.
Bu mesele çok acil.

More Sentences
very tired adj. halsiz
He told a friend that he felt very tired and weak.
Bir arkadaşına kendini çok yorgun ve halsiz hissettiğini söylemiş.

More Sentences
very firm adj. çok sağlam
First of all there is a very firm commitment to ensuring transition in the East.
Her şeyden önce Doğu'da geçiş sürecinin sağlanması konusunda çok sağlam bir kararlılık söz konusudur.

More Sentences
very much adj. çok fazla
The EU does not need to do very much.
AB'nin çok fazla bir şey yapmasına gerek yok.

More Sentences
very few adj. çok az
There are very few film libraries in Europe which are worthy of that name and genuinely properly equipped and efficient.
Avrupa'da bu isme layık, gerçekten donanımlı ve verimli çok az film kütüphanesi vardır.

More Sentences
very beautiful adj. çok güzel
But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
Ama güzel bir yüzü ve çok güzel kara gözleri var.

More Sentences
very difficult adj. çok zor
Combating trafficking in human beings is a very difficult task in itself.
İnsan ticaretiyle mücadele etmek başlı başına çok zor bir iştir.

More Sentences
very sharp adj. çok keskin
The blade of my knife is very sharp.
Bıçağımın ağzı çok keskin.

More Sentences
very dark adj. çok koyu
Your pencil is very dark.
Kalemin çok koyu.

More Sentences
very slow adj. çok yavaş
A directive on maritime safety has been in preparation for many years, but it is making very slow progress.
Deniz güvenliği ile ilgili bir direktif uzun yıllardır hazırlanıyor, ancak çok yavaş ilerleme kaydediyor.

More Sentences
very similar adj. çok benzer
The considerations and concerns that you have voiced during these meetings are very similar to those of the Commission.
Bu toplantılar sırasında dile getirdiğiniz hususlar ve endişeler Komisyon'unkilere çok benzemektedir.

More Sentences
very tight adj. çok sıkı
In compromise Amendment No 31 this has been done, although I still find the requirements very tight.
Her ne kadar gereklilikleri hala çok sıkı bulsam da, 31 No'lu uzlaşma Değişikliğinde bu yapılmıştır.

More Sentences
very sick adj. çok hasta
I think Tom is very sick.
Sanırım Tom çok hasta.

More Sentences
very liberal adj. çok liberal
It was a very liberal declaration, but the fire has gone out of it.
Çok liberal bir deklarasyondu ancak ateşi söndü.

More Sentences
very original adj. çok orijinal
Tom's design is very original.
Tom'un dizaynı çok orijinaldir.

More Sentences
very lucky adj. çok şanslı
We were not all that good, but we were very lucky.
O kadar da iyi değildik ama çok şanslıydık.

More Sentences
very useful adj. çok yararlı
A black box is very useful in the investigation after two ships have collided, as happened, for example, in the Baltic.
Bir kara kutu, örneğin Baltık'ta olduğu gibi, iki gemi çarpıştıktan sonra yapılan soruşturmada çok yararlıdır.

More Sentences
very useful adj. çok faydalı
Specifically, the least developed countries will not find them very useful.
Özellikle de en az gelişmiş ülkeler bu verileri çok faydalı bulmayacaktır.

More Sentences
very narrow adj. çok dar
Like many other speakers, I think that the Commission communication is very narrow.
Diğer pek çok konuşmacı gibi ben de Komisyon bildirisinin çok dar kapsamlı olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
very crowded adj. çok kalabalık
The boat was very crowded.
Tekne çok kalabalıktı.

More Sentences
very harmful adj. çok zararlı
Granting such a patent would be very harmful as far as research and improvements in treatment are concerned.
Böyle bir patentin verilmesi, araştırma ve tedavideki gelişmeler açısından çok zararlı olacaktır.

More Sentences
very comfortable adj. çok rahat
This chair is very comfortable.
Bu sandalye çok rahattır.

More Sentences
very loud adj. çok gürültülü
The fan in my computer is very loud.
Bilgisayarımın fanı çok gürültülüdür.

More Sentences
very risky adj. çok riskli
This is very risky.
Bu çok riskli.

More Sentences
very nice adj. çok hoş
They will say, we are going to recover, and that sounds very nice.
İyileştirme yapacağız diyecekler ve bu kulağa çok hoş geliyor.

More Sentences
very exciting adj. çok heyecanlı
To sum up, this venture that we are embarking upon together is of enormous scope, but it is also very exciting.
Özetle, birlikte giriştiğimiz bu girişimin kapsamı çok büyük, ancak aynı zamanda çok heyecan verici.

More Sentences
very advanced adj. çok gelişmiş
The military power of this country is very advanced.
Bu ülkenin askeri gücü çok gelişmiş.

More Sentences
very quickly adv. çarçabuk
Mary became famous very quickly.
Mary çarçabuk ünlü oldu.

More Sentences
very likely adv. büyük bir olasılıkla
Tom is very likely to be late.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.

More Sentences
(at) very small scale adv. çok küçük ölçüde
There are Member States where processing is on a very small scale.
İşlemenin çok küçük ölçekli olduğu Üye Devletler bulunmaktadır.

More Sentences
very next day adv. hemen ertesi gün
By that I mean the very next day, and not only after the Council has come up with a unanimous resolution on the subject.
Bununla hemen ertesi günü kastediyorum, sadece Konsey bu konuda oybirliğiyle bir karar aldıktan sonra değil.

More Sentences
very much adv. pek
There is not very much to thank the Commission for.
Komisyon'a teşekkür edecek pek bir şey yok.

More Sentences
very often adv. çok sık
We very often fall into the trap of excessively attributing the causes of the conflict to individuals.
Çatışmanın nedenlerini aşırı derecede bireylere atfetme tuzağına çok sık düşüyoruz.

More Sentences
very likely adv. büyük ihtimalle
It's very likely he'll come.
Büyük ihtimalle gelecek.

More Sentences
very easily adv. çok kolayca
Therefore you cannot compare them very easily.
Dolayısıyla bunları çok kolay karşılaştıramazsınız.

More Sentences
very seldom adv. çok nadiren
Of the very many remarkable achievements, one is very seldom acknowledged.
Çok sayıda kayda değer başarı arasında bir tanesi çok nadiren kabul görmektedir.

More Sentences
very well interj. pekala
Very well, but which budgets are going to pay for them?
Pekala, ama bunları hangi bütçeler ödeyecek?

More Sentences
very well interj. oldu
So far he has done very well at school.
Şimdiye kadar okulda çok başarılı oldu.

More Sentences
Common Usage
very thin adj. incecik
very clean adj. tertemiz
very much adv. pek çok
General
very important person n. çok önemli kişi
very muddy place n. çamur deryası
very large scale integration n. çok büyük boyutta integrasyon
very small quantity n. damla
very sparse beard n. köse sakal
someone who believes that he is very intellectual n. entel
very short distance n. arpa boyu
the very last n. en son
very cunning fellow n. hinoğluhin
very pistol n. gerçek silah
very skimpy bikini n. tanga
a very bright shade of pink n. çingene pembesi
the very first n. tam ilki
the very best n. en iyisi
a very distant relative n. dış kapının mandalı
very light sleep n. tavşan uykusu
very high speed integrated circuits n. yüksek hızlı entegre devreler
very image of n. hık demiş burnundan düşmüş
the very first n. ilk
very beautiful girl n. çok güzel kız
very high frequency n. çok yüksek sıklık
very sick n. ağır hasta
the very nature of the crime n. suçun asıl mahiyeti
very important guest n. ağır misafir
very low-fat diet n. çok az yağlı diet
a very difficult decision n. çok zor bir karar
very ugly face n. tipi kayık
a very important improvement/development n. çok önemli bir gelişme
a very small town n. küçücük kasaba
a very small town n. çok küçük kasaba
a very open-ended phrase n. çok açık uçlu bir ifade
be very interested in v. üstüne düşmek
be very touchy v. buluttan nem kapmak
be very cold v. eli ayağı buz kesilmek
be very upset v. sinirleri altüst olmak
be very angry v. ateş püskürmek
be very close with v. samimi olmak
get very excited v. esrimek
very amazed to v. çok şaşırmak
very sleepy v. uyku gözünden akmak
be very sleepy v. uyku gözünden akmak
be very excited v. kabına sığmamak
be very hungry v. açlıktan imanı gevremek
be very hungry v. yüreği bayılmak
be very tactless v. kafa göz yarmak
feel very cold v. çivi kesmek
feel very dejected v. kan ağlamak
find the very man v. tam adamına düşmek
go very often v. aşındırmak
be very pleased v. göbek atmak
be very cold v. içi titremek
be very wrinkled v. buruş buruş olmak
be very fond of v. bitmek
be very good at v. adamı olmak
feel very thirsty v. damağı kurumak
get very angry v. illet olmak
be very thirsty v. bağrı yanmak
feel very sleepy v. gözünden uyku akmak
become very hot v. halvete dönmek
go very fast v. uçmak
become a very hot issue v. gündeme bomba gibi düşmek
become very steep v. sarplaşmak
feel very thirsty v. hararet basmak
be very sorry v. bin pişman olmak
get very tired v. canı çıkmak
feel very cold v. buz kesmek
get very thin v. çöpe dönmek
admire very highly v. hayranlık beslemek
be very cold v. kıkırdamak
cost very much v. pahalıya oturmak
be very jealous v. sağ gözünü sol gözünden sakınmak
get very thin v. tazıya dönmek
be very interested in something v. yakından ilgilenmek
feel very sorry v. dizini dövmek
get very thirsty v. boğazı kurumak
be very pleased to v. çok memnun olmak
become very rigid v. kazık kesilmek
be very competent on v. konuya vakıf olmak
be very thirsty v. dili damağına yapışmak
be very dirty v. pislik götürmek
be very busy and crowded v. arı kovanı gibi işlemek
be very skittish and wary of everything v. herşeyden nem kapmak
be very crowded v. adam almamak
very happy v. düğün bayram etmek
find very easily v. eliyle koymuş gibi bulmak
be very hungry v. acından ölmek
be very happy v. düğün bayram etmek
be sold at a very cheap price v. bedavaya gitmek
be very observant of v. harfiyen uymak
make very tired v. canını çıkarmak
make very happy v. canına değmek
listen very carefully v. can kulağı ile dinlemek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya vermek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya çevirmek
turn a place in a very noisy disordered state v. curcunaya döndürmek
have a very enjoyable night v. felekten bir gece çalmak
examine very closely v. elekten geçirmek
have a very enjoyable day v. felekten bir gün çalmak
be very moved (by a pathetic sight) v. yüreği sızlamak
be very happy v. zevkten dört köşe olmak
turn a place in a very noisy disordered state v. ortalığı ellialtıya vermek
like some very much v. çok hoşlanmak
be very lazy v. çok tembel olmak
miss someone very much v. çok özlemek
be very much upset by someone v. çok üzülmek
be very much distressed by someone v. çok üzülmek
make life very miserable for (someone) v. sürüm sürüm süründürmek
be very miserable v. dünya başına yıkılmak
be very happy v. dünyalar (birisinin) olmak
become very stooped v. iki kat olmak
be very fond of v. bayılmak
be very fond of v. çok sevmek
go to (some place) very often v. yol etmek
have a very beneficial effect v. çok yararlı bir etkisi olmak
esteem very highly v. çok saygı duymak
esteem very highly v. çok değer vermek
be very well received v. çok olumlu bulunmak
be very well received v. çok hoş karşılanmak
work until very late v. gece geç saatlere kadar çalışmak
suit very well v. çok yakışmak
learn something very well v. çok iyi öğrenmek
be sold at a very cheap price v. ucuza gitmek
find it very/extremely important v. son derece önemli bulmak
know very little about something v. bir şeyi çok az bilmek
know very little about something v. bir şey hakkında çok az bilgisi olmak
shake to its very foundations v. temeline kadar sarsmak
know someone very well v. birini çok iyi tanımak
get to the top of one's field in a very short time v. çok kısa zamanda alanında en üste/tepeye çıkmak/ulaşmak
find someone very attractive v. birini çok çekici bulmak
be very interested in something v. bir şeye aşırı/çok ilgi duymak
want something very much v. bir şeyi çok istemek
know very little about someone v. biri hakkında çok az şey bilmek
live on a very small amount of money v. çok az bir parayla geçinmek
know very little about something v. bir konu hakkında çok az bilgisi olmak
taste very good v. çok lezzetli olmak
be very helpful v. çok yardımı dokunmak
be very powerful v. çok güçlü olmak
be (very) hard to do v. yapması (çok) zor olmak
come from a very good family v. çok iyi bir aileden gelmek
give a very clear message v. gayet açık bir mesaj vermek
be very thoughtful v. çok düşünceli olmak
dance very well v. çok iyi dans etmek
know something very well v. bir şeyi çok iyi bilmek
move very fast v. çok hızlı hareket etmek
think very calmly v. çok sakin bir şekilde düşünmek
serve a very important purpose v. çok önemli bir amaca hizmet etmek
give a very good performance v. çok iyi performans sergilemek
give a very good performance v. çok iyi performans göstermek
play a musical instrument very well v. bir müzik aletini konuşturmak/çok iyi çalmak
very thin adj. iskelet gibi
very close adj. canciğer
very fine adj. incecik
very hot adj. kaynar
very noble adj. eşref
very long adj. upuzun
very distant adj. uzaktan uzağa
very beautiful adj. şiir gibi
very straight adj. dümdüz
very hard adj. abanoz gibi
very small adj. bit kadar
very tall adj. minare gibi
very rough adj. azgın
very dear adj. canciğer kuzu sarması
very conceited adj. burnu havada
very fat adj. manda gibi
very crowded adj. mahşer gibi
very sharp adj. jilet gibi
very big adj. koskoca
very clean adj. çiçek gibi
very young adj. gepgenç
very good adj. çok güzel
very bitter adj. ağı gibi
very long adj. destan gibi
very clean adj. ak pak
very clean adj. arı sili
very dear adj. can ciğer
very tall adj. zürafa gibi
very crowded adj. tıklım tıklım
very creased adj. bumburuşuk
very round adj. yusyuvarlak
very cold adj. çivi gibi
very old adj. çok yaşlı
very easy adj. baklava börek
very clear adj. besbelli
very robust adj. dipdiri
very hurried adj. pürtelaş
very soft and puffed out adj. pufla gibi
very quiet adj. ağzı var dili yok
very agile adj. pire gibi
very bright adj. apaydın
very hot adj. hamam gibi
very steep adj. dimdik
very heavy adj. balyoz gibi
very hard adj. katır kutur
very cheap adj. kelepir
very knowledgeable adj. derya gibi
very special adj. çok özel
very hot adj. fırın gibi
very red adj. kıpkırmızı
very beautiful adj. ayın on dördü gibi
the very adj. en
very tight adj. dapdaracık
very yellow adj. sapsarı
very loose adj. kağşak
very cold adj. buz gibi
the very reverend adj. muhterem (katedral dekanının isminden önce kullanılan unvan)
very nice adj. şiir gibi
very cheap adj. sudan ucuz
very little adj. küçümen
very wrinkled adj. muşmula gibi
very good adj. fıstık gibi
very expensive adj. ateş pahası
very fast adj. mantar gibi
very young adj. çiçeği burnunda
very soft adj. pamuk gibi
very strong adj. beton gibi
very hurtful adj. zehir zıkkım
very dirty adj. muşamba gibi
very beautiful adj. huri gibi
very clear adj. apaçık
very showy adj. alayişli
very dark adj. zifir gibi
very cunning adj. anasının gözü
very light adj. çok hafif
very small adj. avuç içi kadar
very malarious adj. sıtmalık
very tasteless adj. tatsız tuzsuz
very strong adj. dokuz canlı
this very moment adj. tam bu anda
very big adj. çok büyük
very crowded adj. iğne atsan yere düşmez
very good adj. canavar gibi
very old adj. kadim
very clean adj. pirüpak
very bad adj. haşat
very much adj. kıyamet gibi
very heavy adj. kurşun gibi
very heavy adj. gülle gibi
very hard adj. kaskatı
very cheap adj. bedava
very pleasing adj. ballı
very strong adj. kale gibi
very hot adj. halvet gibi
very slender adj. incecik
very fat adj. küp gibi
the very adj. tam
very small adj. azıcık
very flat adj. yamyassı
very soft adj. yumuşacık
very big adj. koskocaman
very small adj. ufacık
very pale adj. sapsarı
very sharp adj. sipsivri
very thin adj. ipince
very bitter adj. zehir gibi
very wrinkled adj. buruş buruş
very white adj. kireç gibi
very sweet adj. lokum gibi
very active adj. çakı gibi
very intelligent adj. keskin zekalı
very small adj. küçücük
very young adj. gencecik
very fast adj. yıldırım gibi
very clean adj. pırıl pırıl
very short adj. bacak kadar
very windy adj. tozkoparan
very nice adj. ballı
very deep adj. kuyu gibi
very short adj. kısacık
very smooth adj. sinekkaydı
very cheap adj. para ile değil
very old adj. nuh nebi`den kalma
very hard adj. kerpiç gibi
very honourable adj. eşref
very small adj. el kadar
very rich adj. alyon
very smooth adj. dümdüz
very joyful adj. pürneşe
very tight adj. sımsıkı
very image of adj. benzeri
very round adj. top top
very beautiful adj. fıstık gibi
very delicious adj. ballı
taking a very short time adj. saniyelik
very narrow adj. dapdaracık
very strong adj. evladiyelik
very beautiful adj. lokum gibi
very low adj. alçacık
very low adj. çok alçak
very good adj. çok iyi
very fast adj. çok hızlı
very loose adj. çok seyrek
very mischievous adj. ele avuca sığmaz
very fast adj. dolu dizgin
very messy adj. karman çorman
very hot (spicy) adj. zehir gibi (acı)
very hurtful (words) adj. zehir zemberek
very inaccurate adj. yalan yanlış
very different adj. taban tabana zıt
very clever adj. zehir gibi
very ill adj. çok hasta
very cloudy adj. çok parçalı bulutlu
very drunk adj. aşırı alkollü
very stooped adj. iki büklüm
very stooped adj. iki kat
very pertinacious adj. sülük gibi
very beautiful adj. ömre bedel
very valuable adj. ömre bedel
very-high adj. çok yüksek
very-low adj. çok alçak
very near adj. ha oldu ha olacak
very high adj. çok yüksek
very cost effective adj. çok uygun maliyetli
very large adj. çok geniş
very small adj. çok küçük
very pregnant adj. karnı burnunda
very tight adj. daracık
very tight adj. dapdar
very flat adj. çok düz
very young and tender adj. körpecik
very seriously ill adj. oldukça ağır hasta olan
very seriously ill or injured adj. oldukça ağır hasta veya yaralı olan
very dark adj. kopkoyu
this very moment adv. derhal
in very deed adv. gerçekten
at the very least adv. en az
very next day adv. ertesi gün
very hastily adv. yangından mal kaçırır gibi
very quickly adv. çabuk çabuk
very close adv. burun buruna
at the very time adv. bir anda
at the very outside adv. olsa olsa
at the (very) outside adv. en fazla
very well adv. gül gibi
on the very spot adv. hemen
this very day adv. bugünden tezi yok
very much adv. yerden göğe kadar
very nearly adv. fazlaca yakın
at the very time adv. tam da
very well adv. çok iyi
the very day adv. aynı gün
to the very second adv. saniyesi saniyesine
very evidently adv. apaçık
this very day adv. bugün bile
to the very minute adv. dakikası dakikasına
very clearly adv. tabak gibi
at the very least adv. en aşağı
very much adv. gayet
very slowly adv. fıstıki makam
in very deed adv. sahih olarak
the very day adv. işte o gün
very evidently adv. apaşikar
very quickly adv. çalışan
at the very most adv. en fazla
very seldom adv. bayramdan bayrama
at the very outside adv. taş çatlasa
very little adv. açlıktan ölmeyecek kadar
under one's very eyes adv. gözünün önünde
very tightly adv. sımsıkı
very suddenly adv. şırpadak
very early adv. turfanda
very rarely adv. binde bir
very smoothly adv. sinekkaydı
from the very beginning adv. en baştan
at the very most adv. en çok
in very deed adv. aslında
very lonely adv. ıpıssız
very definitely adv. çok kesin olarak
very soon adv. akşama sabaha
very tightly adv. kıskıvrak
very easily adv. tereyağından kıl çeker gibi
this very moment adv. bu anda
in very deed adv. en doğrusu
at the very moment adv. tam o anda
this very moment adv. hemen
very slowly adv. ığıl ığıl
very definitely adv. kati olarak
very ugly adv. gudubet
very noisily adv. güldür güldür
very slowly adv. ağır aksak
in a very short time adv. kaşla göz arasında
this very moment adv. daha demin
very recently adv. çok kısa bir süredir
at the very most adv. çok çok
very frequently adv. ikide bir
very frequently adv. ikide birde
very clearly adv. kesin surette
very definitely adv. kesin surette
very nearly adv. parmak kaldı
at that very moment adv. tam şu anda
very close adv. ha oldu ha olacak
for a very long time adv. çok uzun bir süredir
very unlikely adv. uzak ihtimal
on that very date adv. tam o tarihte
very well adv. iyi derecede
very early adv. çok erken
very rarely adv. ayda yılda bir
very seldom adv. ayda yılda bir
at a very successful level adv. son derece başarılı bir seviyede
until the very end adv. en sonuna kadar
at the very most adv. olsa olsa
to the very end adv. en sonuna kadar
in a very unprofessional way adv. çok amatörce
very well adv. iyi düzeyde
since the very beginning adv. en başından beri
on very friendly terms with adv. çok samimi
to a very surprising extent adv. şaşılacak biçimde
in the (very) next breath adv. bir önceki yorumdan hemen sonra
very much like adv. benzer bir şekilde
his very self pron. ta kendisi
very good! interj. hah şöyle
the very same interj. ta kendisi
very well then interj. tamam
very good! interj. tamam!
very well then interj. iyi o halde
very good, sir! interj. tamam, efendim
the snow is very heavy expr. kar çok şiddetli
I very parched expr. çok susadım
vgc (very good condition) abrev. oldukça iyi durumda olma
Phrases
at the very least adv. en az
all very fine expr. iyi güzel ama
all very fine expr. gayet iyi/güzel
as its very name signifies expr. adından da anlaşılacağı üzere
as its very name signifies expr. adından da anlaşılacağı gibi
until very recently expr. çok yakın zamana kadar
on the very spot expr. derhal
very truly yours expr. en derin saygılarımla
to the very day expr. günü gününe
very truly yours expr. en derin saygılarımızla
at the very least expr. en azından
thank you very much for your prompt response expr. hızlı cevabınız için çok teşekkür ederim
at the very end expr. en sonunda
at the very least expr. hiç olmazsa
at the very least expr. hiç olmadı
all very well but expr. iyi ama
all very well but expr. iyi ancak
very truly yours, expr. iş mektubunun sonunda imzadan hemen önce yazılır
on the very spot expr. oracıkta
on the very spot expr. olduğu yerde