şey! - Türkisch Englisch Wörterbuch

şey!

Bedeutungen von dem Begriff "şey!" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
şey! well interj.

Bedeutungen, die der Begriff "şey!" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
hiçbir şey nothing n.
The draft has nothing to say about this.
Taslağın bu konuda söyleyecek hiçbir şeyi yok.

More Sentences
şey stuff n.
That is all very good stuff and to be welcomed, continued and improved upon.
Bunların hepsi çok iyi şeyler ve memnuniyetle karşılanmalı, devam ettirilmeli ve geliştirilmelidir.

More Sentences
şey thing n.
I believe that it is a good thing for Member States to get prisons completely free from drugs.
Cezaevlerinin uyuşturucudan tamamen arındırılmasının Üye Devletler için iyi bir şey olduğuna inanıyorum.

More Sentences
şey article n.
There are a variety of articles in her purse.
Çantasında çeşitli şeyler var.

More Sentences
(elinde) (bir şey) tutmak hold v.
Can you hold my phone for me?
Telefonumu tutabilir misin?

More Sentences
(birine bir şey) ısmarlamak buy v.
The penniless kid bought me an expensive dish.
Çulsuz velet, bana pahalı bir yemek ısmarladı.

More Sentences
hiçbir şey anything pron.
That is why Europe had hardly anything to offer to the G77 countries.
Bu nedenle Avrupa'nın G77 ülkelerine sunabileceği neredeyse hiçbir şey yoktur.

More Sentences
her şey anything pron.
The EU can do anything if it puts its mind to it.
AB aklına koyduğu her şeyi yapabilir.

More Sentences
her şey everything pron.
Small farmers cannot take responsibility for everything.
Küçük çiftçiler her şeyin sorumluluğunu üstlenemez.

More Sentences
General
iğrenç bir şey abomination n.
This is an abomination.
Bu iğrenç bir şeydir.

More Sentences
önemsiz (şey) nothing n.
This one has no power anywhere, therefore means nothing.
Bunun hiçbir yerde etkisi yok, o yüzden önemsiz.

More Sentences
sergilenen şey exhibit n.
Do not touch the exhibits.
Sergilenen şeylere dokunmayın.

More Sentences
daha az şey less n.
During the last three years or so, we have talked a lot but realistically we have achieved much less.
Son üç yıl boyunca çok konuştuk ama gerçekçi olmak gerekirse çok daha az şey başardık.

More Sentences
sıradan bir şey commonplace n.
Boredom is commonplace.
Can sıkıntısı sıradan bir şey.

More Sentences
her şey all n.
If I have read the situation correctly, it is all tied up with an enormous number of technical issues.
Eğer durumu doğru okuduysam, her şey muazzam sayıda teknik sorunla bağlantılı.

More Sentences
fazla şey more n.
There is not much more to say.
Söylenecek pek fazla şey yok.

More Sentences
tatlı şey sweet n.
He doesn't care for sweet things.
O, tatlı şeyleri sevmiyor.

More Sentences
şey thing n.
This sort of thing has to be tackled.
Bu tür şeylerin üstesinden gelinmelidir.

More Sentences
şey matter n.
Humor is no laughing matter.
Mizah gülünecek bir şey değildir.

More Sentences
şey concern n.
Our immediate concern is the successful launch of the euro on 1 January.
İvedilikle gerçekleşmesini istediğimiz şey, avronun 1 Ocak'ta başarı ile piyasaya sürülmesidir.

More Sentences
çok şey much n.
Other research fields, too, promise much for health and need to be supported.
Diğer araştırma alanları da sağlık için çok şey vaat ediyor ve desteklenmeleri gerekiyor.

More Sentences
Common Usage
görülecek şey spectacle n.
kötü bir şey olacağını sezme foreboding n.
yumuşak bir maddeden yapılmış koruyucu şey pad n.
iki şey twosome n.
koruyucu şey safeguard n.
General
büyümüş şey growth n.
pis ve değersiz şey garbage n.
gereksiz şey superfluity n.
büyük acı veren şey heartbreaker n.
kopya edilecek şey master n.
esas olan şey essentiality n.
sıçrayan şey spatter n.
çok ucuz şey snip n.
karşıt şey counter n.
emilen şey suck n.
geciktiren şey retardation n.
bileşik şey complex n.
olağan şey ordinary n.
tutuşturucu şey lighter n.
hafızayı canlandıran şey refresher n.
bereketli şey bumper n.
tercih edilen şey preference n.
ispat eden şey demonstrator n.
kuşaktan kuşağa geçen değerli şey heirloom n.
içini kemiren şey worm n.
abes şey vanity n.
fırlatılan şey dingbat n.
bir sözcüğün çağrıştırdığı şey connotation n.
elastik şey elastic n.
benzersiz şey nonesuch n.
aşağı derecede olan şey inferior n.
şey doings n.
eski olan her şey ephemera n.
bütçeye yük olan şey a drain on the resources n.
tapınılan şey divinity n.
şey backbone n.
küçücük şey atomy n.
belli belirsiz bir şey wisp n.
tazeleyen şey refresher n.
satılan şey seller n.
küçük ve önemsiz şey pinhead n.
hiç olan şey cipher n.
harika şey pippin n.
tahrip eden şey veya kişi eradicator n.
çarpıcı şey thumper n.
yuvarlak şey round n.
sabit şey constant n.
şey res n.
bir kimseyle gönderilen şey safety deposit n.
şey lark n.
örten şey mantle n.
tek kullanımlık şey disposable n.
sivrilen şey taper n.
hayatın bağlı olduğu şey lifeline n.
değersiz şey trumpery n.
kıymetli şey asset n.
karmakarışık şey hodgepodge n.
çok kısa süren şey snatch n.
karşı şey counter n.
iddia edilebilir şey predicable n.
ayakta kalan şey survivor n.
bağlayan şey bind n.
kaya gibi kuvvetli şey rock n.
çok istenilen şey prize n.
küçük düşürücü şey detractor n.
şey picayune n.
banal şey banality n.
zorlayan şey (bir kimsenin takatını/sabrını vb'ni) tax n.
teşvik edici şey stimulus n.
olağanüstü şey prodigy n.
karmakarışık şey tangle n.
ortaya çıkarılan şey disclosure n.
zıt olan şey reverse n.
pis kokan şey stinkpot n.
öyle bir şey something of the kind n.
olmuş bitmiş bir şey an accomplished fact n.
çabuk yapılan şey quickie n.
tahmininde bulunma (gelecekte bir şey olacağı) prognostication n.
arzu edilen gerekli şey want n.
kavisli şey curve n.
çapraz şey transverse n.
hiçbir şey naught n.
taşınılan şey haul n.
ürkütücü şey specter n.
gerçeği açığa çıkaran şey telltale n.
taklit şey dummy n.
sahip olunan şey possession n.
eskiden beri kullanılıp popüler olan şey old standby n.
çekici ancak tehlikeli şey enticement n.
değerli şey asset n.
sıçrayan şey hopper n.
insan eliyle yapılmış şey artifact n.
edinilen şey acquirement n.
çapraz duran şey traverse n.
mükemmel şey groove n.
hikayenin anlatmak istediği şey the point of the story n.
sıkıntı veren şey cloud n.
en değerli şey prize possession n.
karşı koruyucu (şey) safeguard against n.
iki parçadan oluşan şey pair n.
beş paralık şey picayune n.
karışık şey complex n.
işe yaramaz şey trash n.
ters şey inverse n.
yelpaze biçimindeki herhangi bir şey fan n.
tuhaf şey exotica n.
sahte şey counterfeit n.
getiren şey veya kimse bringer n.
araya bir şey sokma interpolation n.
içine bir şey geçirilen delik socket n.
vuran şey ve kimse kicker n.
sahte şey bogus n.
son şey last n.
saman alevi gibi bir şey flash in the pan n.
kırık dökük şey pile n.
olağanüstü şey/kimse humdinger n.
güzide şey pick n.
zorunlu şey imperative n.
dik duran şey upright n.
damlayan şey drip n.
çok rağbet gören şey rage n.
insan eliyle yapılan şey artifact n.
karmakarışık şey farrago n.
gitgide büyüyen şey snowball n.
karışık şey hash n.
miras kalan şey remainder n.
alıp satılan şey commodity n.
sarınılan şey wrap n.
geçici şey interim n.
satın alınan şey purchase n.
birini kandırmak için verilen şey inducement n.
moral bozan şey ya da kişi demoraliser n.
önemsiz şey mickey mouse n.
garip şey caution n.
sevinç veren şey delight n.
doğrulayan şey vindication n.
ürkütücü şey dread n.
ilginç şey curio n.
ışık saçan şey luminary n.
şey doing n.
lapa gibi şey mush n.
nefret edilen şey horror n.
küçültülmüş şey reduction n.
fren görevi yapan şey check n.
aşırı derecede yapılan bir şey spree n.
rağbette olan şey rage n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savoury n.
zorla giren şey intruder n.
geciktiren şey ya da kişi delayer n.
özgü şey speciality n.
karmakarışık şey hash n.
önemsiz şey knickknack n.
eski olan her şey ephemerae n.
kaygılanacak bir şey a matter of concern n.
sarkık şey lappet n.
derme çatma şey house of cards n.
rüya gibi şey dream n.
sürüklenen şey drag n.
sinirlendirici şey vexation n.
reddedilmiş şey castaway n.
eklenen şey insertion n.
caydırıcı şey deterrent n.
dikkati dağıtan şey distraction n.
belirleyici şey determinative n.
anlık şey snap n.
önemsiz şey makeweight n.
ufak tefek şey sundries n.
bahsolunan şey stake n.
dikkat çeken şey cynosure n.
kilitli şey lock n.
sarınacak şey muffle n.
bir araba dolusu şey cartload n.
karmakarışık şey jumble n.
ilgi dağıtıcı şey distraction n.
yerini alan şey substitution n.
karışık şey mélange n.
yapılmış bir şey act n.
tecrübe için yapılan şey test case n.
nakledilen şey transplant n.
gelecekte olacak şey future n.
hiçbir şey nothing of any description n.
dikilecek şey sewing n.
sergilenen şey demonstrator n.
sahte bir şey fake n.
asıl gerekli şey essential n.
hayatı hakkında az şey bilinen kimse shadowy figure n.
çıkan şey emanation n.
insanı motive eden şey motive n.
önceden gerekli şey prerequisite n.
önleyici şey preventive n.
başka bir yere yerleştirilen kimse/şey transplant n.
iğrenç şey stinker n.
çok istenen şey prize n.
belli belirsiz bir şey suggestion n.
artık şey fag end n.
ufak şey little n.
gölge yapan şey (ağaç) umbrage n.
gösterişli ama değersiz şey gaud n.
çiğnenen şey masticatory n.
cezbeden şey bait n.
bir başka şeyden gelişerek büyüyen şey outgrowth n.
düz şey flat n.
acınacak şey pity n.
t biçimindeki şey tee n.
tuhaf şey curiosity n.
en mükemmel şey the last word n.
her zaman birinin üzerinde taşınan faydalı bir şey vade mecum n.
işlenmemiş şey rough n.
artakalan şey survival n.
yalnız akıl ile idrak edilen şey noumenon n.
cüzi şey trifle n.
dışarı sızan şey exudation n.
şaşılacak şey wonder n.
şey dingus n.
kocaman şey jumbo n.
uymayan şey misfit n.
altına koyulan şey underlay n.
alınan şey acquisition n.
bütün şey integral n.
yüzen şey float n.
şey aught n.
uğursuz şey hoodoo n.
dikkati çeken şey exotica n.
önemsiz şey molehill n.
usandırıcı şey bore n.
ek ücrete tabi şey extra n.
eşsiz şey unique n.
içinde bir şey saklanabilen kap holder n.
birini geçindiren şey subsistence n.
incecik şey gossamer n.
söyleyebileceğimiz tek şey the only thing we can say n.
sıkıntı veren şey inconvenience n.
iyileştirici şey healer n.
leziz şey dainty n.
yemeğe tat veren şey flavoring n.
birinci sınıf şey topper n.
yemeğe çeşni veren şey condiment n.
iğneli uçan şey stingy thingy n.
toplanmış şey lump n.
büken şey twister n.
asılı şey pendant n.
yemeğe tat veren şey condiment n.
hazırlıksız yapılmış şey impromptu n.
olağanüstü şey marvel n.
nöbetleşe çalışan şey relay n.
pek kıymetli şey kohinoor n.
çalkalanmış şey shake n.
sahte şey dummy n.
küçük şey trifle n.
alay edilecek şey mockery n.
kazıda çıkarılan şey diggings n.
artan şey residual n.
en ufak hiçbir şey not one tittle n.
şey thingumabob n.
bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey means n.
birinin doğru yoldan sapmasına sebep olabilen şey temptation n.
harika şey miracle n.
olağanüstü şey corker n.
olumsuz bir şey ima eden söz innuendo n.
hayali kimse/şey myth n.
rahatlatıcı şey comforter n.
neşelendiren şey cheer n.
kati şey positive n.
şaşırtıcı şey twister n.
sevimli şey chuck n.
tuhaf şey drollery n.
ilgi çekici şey draw n.
göz zevkini bozan şey eyesore n.
can atılan şey plum n.
algılanabilen şey phenomenon n.
önemsiz şey unessential n.
değişen şey proteus n.
tutan şey holder n.
umut verici şey promise n.
işe yarar şey utility n.
alışılmış şey rut n.
katılan şey addition n.
tanrı'ya sunulan şey oblation n.
üç parçalı şey tern n.
çok sevilen (kimse/şey) idol n.
kötü şey cancer n.
insan eliyle yapılmış şey artefact n.
yakalayan şey catcher n.
hayatı kolaylaştıran şey amenity n.
lanetli şey anathema n.
bodur şey dwarf n.
sızan şey ooze n.
devasa ve çok çirkin şey monstrosity n.
tat veren şey flavour n.
dayanıksız şey cobweb n.
hayal kırıklığına neden olan şey disappointment n.
olağanüstü şey lulu n.
bir şey yapmayı çok isteme the urge to n.
riske atılan şey venture n.
yorucu şey grueling n.
çarpıcı şey dynamite n.
benzersiz şey nonpareil n.
heyecan verici şey sensation n.
genişleyen/büyüyen şey dilater n.
teşvik edici şey inducement n.
sonsuz olan şey infinite n.
dikkati başka yöne çeken şey diversion n.
benzer şey analogue n.
değersiz şey gold brick n.
kare şeklinde şey square n.
ufak şey minim n.
birinin aklına esen şey whim n.
önemsiz şey iota n.
tek bir şey düşünme single mindedness n.
garip şey oddity n.
hızlı giden şey clipper n.
değersiz şey rag n.
hatırlatıcı şey prod n.
görülmeye değer şey vision n.
hak ettiği şey due n.
basit şey jam n.
seçilen şey choice n.
mükemmel şey dainty n.
hayal ürünü şey fiction n.
belli belirsiz şey suspicion n.
korkudan tapınılan şey mumbo jumbo n.
üste giyilen şey top n.
çentik yapan kimse veya şey jagger n.
ilgi çekici şey goody n.
yemek sonunda yenen tuzlu şey savory n.
emeklilik sigortası gibi işçiye ücreti dışında sağlanan herhangi bir şey fringe benefit n.
gerekli şey necessity n.
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali white out n.
karmakarışık bir sürü (şey) welter n.
zorla alınan şey exaction n.
biriktirilmiş şey hoard n.
atılan şey missile n.
özgü şey specialty n.
kendini bir şey zanneden kimse smart aleck n.
önemsiz şey bauble n.
sahte şey fake n.
geçmiş şey bygone n.
birini hoşnut edecek şey sop n.
zaruri şey sine qua non n.
ürkütücü şey spectre n.
anlatmak istenilen şey point n.
çürümeye neden olan şey decayer n.
oval şey oval n.
ezilmiş meyveye benzeyen bir şey pulp n.
olağanüstü büyüklükte şey whapper n.
tat veren şey flavouring n.
karışık şey commixture n.
değişen şey variable n.
insanın başına bela olan şey pest n.
delil olarak ibraz edilen şey exhibit n.
şaşırtıcı şey puzzlement n.
utanç verici şey reproach n.
ilave edilecek şey addendum n.
çalıya benzer şey bush n.
ikincil şey secondary n.
önemsiz şey no big deal n.
incelenen şey dissection n.
tat veren şey flavoring n.
azıcık şey dosage n.
önemli şey much n.
filan adam veya şey so and so n.
una benzer şey meal n.
arzu edilen şey desideratum n.
oyalayıcı şey distraction n.
çok komik şey panic n.
değersiz şey gubbins n.
yanan şey blaze n.
ferahlatıcı şey comfort n.
her şey dahil sistemi all inclusive system n.
birine birdenbire moral veren bir şey a shot in the arm n.
atılmış şey discard n.
değişken şey variable n.
özendirici şey incentive n.
taşmış şey spillover n.
ışık veren şey light n.
kıvranan şey wriggler n.
ufak şey dingbat n.
kendini bir şey sanan smart al·eck n.
derme çatma şey patchwork n.
yakıcı şey scorcher n.
şey affair n.
belirsiz şey whatnot n.
hazırlayıcı şey preparative n.
sıkıntı veren şey annoyance n.
düzeltici şey corrective n.
değersiz şey nonentity n.
koruyucu şey shield n.
vaktiyle işe yarayan fakat şimdi dert olan bir şey white elephant n.
birini kıt kanaat geçindiren şey subsistence n.
ihtiyat olarak saklanan şey reserve n.
çok kolay şey doddle n.
silinen şey erasure n.
kaliteli şey super n.
zarar veren kimse veya şey annihilator n.
utanç verici şey stigma n.
birinci sınıf şey crack n.
değersiz şey stiver n.
ifade eden şey exponent n.
vesika arkasına bir şey yazma endorsing n.
önceden farzedilen şey presupposition n.
sırtı çukur olan herhangi bir şey saddleback n.
gösterişli ama değersiz şey brummagem n.
konik şey conoid n.
vazgeçiren şey deterrent n.
bağıntılı şey correlative n.
kıran şey veya kimse breaker n.
5 kuruş bir şey a matter of 5 cents n.
olağan şey the usual thing n.
sahte şey phoney n.
harekete geçiren şey motor drive n.
gereken şey necessary n.
iğrenç şey sickener n.
çok kalitesiz şey stinker n.
önemsiz şey rush n.
denilen şey say n.
hayali şey bubble n.
gelişmemiş şey veya kimse bud n.
gereksiz şey inessential n.
karmakarışık şey medley n.
nefret edilen şey abomination n.
yok pahasına satılan şey bargain n.
anlaşılmaz şey puzzlement n.
uçuşan şey wing n.
beklenen şey expectancy n.
parlayan şey shiner n.
sunulan şey submission n.
lezzetli şey delicacy n.
insanların bir şey beklemek üzere oluşturduğu sıra queue n.
değersiz şey falderal n.
veresiye verilen şey için koyulan işaret chalk n.
boğan şey choker n.
mahrum eden şey ya da kişi depriver n.
ikinci derecede olan şey adjunct n.
asılı şey pendent n.
damla damla akan şey trickle n.
dolu şey full n.
ikinci dereceli şey secondary n.
buluntu şey pickup n.
oylanan şey vote n.
sinirlendiren şey annoyer n.
toptan şey lump n.
değersiz şey lemon n.
aileden kalma değerli şey heirloom n.
zevk veren şey gratification n.
değerli (kimse/şey) jewel n.
kesin şey positive n.
zahmetli şey drag n.
şey doohickey n.
gelen şey arrival n.
ufacık şey mite n.
demek istenilen şey drift n.
sivri şey broach n.
sınırlar çizen kişi ya da şey demarcator n.
okunacak şey reading matter n.
iz bırakan şey tracer n.
ilgi çeken şey interest n.
iptal olunan şey cancellation n.
cazip şey allurement n.
saflığı bozan şey impurity n.
zıplayan kimse veya şey bouncer n.
insan eliyle yapılan şey artefact n.
en gözde şey prize possession n.
besleyen şey nurture n.
önemsiz şey fry n.
güzel şey beauty n.
yeniden sunulan eski şey hash n.
boş şey vanity n.
şey thingummy n.
birinin bir şey hakkındaki düşünceleri feedback n.
uğursuz şey jinx n.
matrak şey gas n.
çok komik şey scream n.
ikinci dereceden şey adjunct n.
benzer olan şey pendant n.
geçici olan bir şey sandburg n.
elektrolizle kaplanmış şey electroplate n.
yapılması gereken ilk şey the first thing to be done n.
dar ve uzunca şey sliver n.
sürekli değişen şey pendulum n.