şantaj

"şantaj" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 10 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	şantaj	blackmailing i.
The President-in-Office said that a solution had been found to the blackmailing of Romania. Dönem Başkanı Romanya'ya yapılan şantaja bir çözüm bulunduğunu söyledi. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	şantaj	blackmail i.
The press correctly interpreted the German minister's threat as ill-judged budgetary blackmail. Basın, Alman bakanın tehdidini doğru bir şekilde kötü niyetli bir bütçe şantajı olarak yorumladı. More Sentences
Trade/Economic
3	Ticaret/Ekonomi	şantaj	racketeering i.
Nine FIFA officials have been arrested and charged with racketeering and bribery. Dokuz FIFA yetkilisi tutuklandı ve şantaj ve rüşvet ile suçlandı. More Sentences
Law
4	Hukuk	şantaj	extortion i.
This is extortion. Bu bir şantaj. More Sentences
5	Hukuk	şantaj	blackmail i.
This too is desperately needed, but please let us not resort to blackmail. Buna da şiddetle ihtiyaç var ama lütfen şantaja başvurmayalım. More Sentences
General
6	Genel	şantaj	racket i.
7	Genel	şantaj	shakedown i.
8	Genel	şantaj	duress i.
Colloquial
9	Konuşma Dili	şantaj	shakedown i.
Law
10	Hukuk	şantaj	chantage i.

"şantaj" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 30 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	şantaj yapmak	blackmail f.
We must warn against attempts by the big powers to blackmail the United Nations. Büyük güçlerin Birleşmiş Milletlere şantaj yapma girişimlerine karşı uyarıda bulunmalıyız. More Sentences
General
2	Genel	şantaj yapılmak	be blackmailed f.
Tom is being blackmailed. Tom'a şantaj yapılıyor. More Sentences
Phrasals
3	Öbek Fiiller	(birine bir şey) için şantaj yapmak	blackmail (someone) into (something) f.
As to the form, the new Member States are being blackmailed into accepting this treaty. Şekle bakılırsa, yeni Üye Devletlere bu anlaşmayı kabul etmeleri için şantaj yapılıyor. More Sentences
Law
4	Hukuk	şantaj yapmak	blackmail f.
It will give Turkey another way of continuously blackmailing the European Union. Bu, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne sürekli şantaj yapmanın başka bir yolunu verecektir. More Sentences
General
5	Genel	tuzak kurarak birini yüz kızartıcı duruma düşürüp, olayı ifşa etme tehdidiyle şantaj yapma	badger game i.
6	Genel	italya'da şantaj ve şiddet uygulayan gizli bir suç örgütü	black hand i.
7	Genel	şantaj mektubu	hate mail i.
8	Genel	şantaj yolu ile elde edilen çeyrek miktar	chout i.
9	Genel	şantaj ile para alma	strike i.
10	Genel	şantaj yapmak	racketeer f.
11	Genel	birisine şantaj yapmak	blackmail someone into doing something f.
12	Genel	şantaj ile elde edilen	shotgun s.
Phrasals
13	Öbek Fiiller	yapması için şantaj yapmak	blackmail into doing f.
Law
14	Hukuk	çıplak fotoğraflarla şantaj	blackmail over nude pictures i.
15	Hukuk	müstehcen fotoğraflarla şantaj	blackmail over nude pictures i.
16	Hukuk	şantaj yapan	blackmailer i.
17	Hukuk	şantaj yapan kimse	blackmailer i.
18	Hukuk	tehdit veya şantaj yolu ile menfaat temin etme	racketeering i.
19	Hukuk	tehdit veya şantaj yoluyla para elde etme	racketeering i.
20	Hukuk	uygunsuz görüntü ve fotoğraflarla şantaj	blackmail over nude pictures i.
Politics
21	Siyasal	baskıyla şantaj ve rüşvet örgütleri yasası	racketeer influenced and corrupt organizations act (rico act) i.
22	Siyasal	bir zamanlar kgb'nin iş adamlarına veya siyasetçilere şantaj yapmak için kullandığı bir casusluk yöntemi	honey trapping i.
23	Siyasal	bir zamanlar kgb'nin iş adamlarına veya siyasetçilere şantaj yapmak için kullandığı bir casusluk yöntemi	honey trap i.
24	Siyasal	bir başkasına yönelik şantaj, itibarsızlaştırma ya da manipülasyon hedefiyle elde edilmiş yüz kızartıcı/uygunsuz/suçlayıcı bilgi	kompromat (compromising material) i.
25	Siyasal	politik şantaj	political blackmail i.
26	Siyasal	siyasi şantaj	political blackmail i.
27	Siyasal	yasalar kullanılarak yapılan şantaj	legislative blackmail i.
Slang
28	Argo	şantaj yapmak	put the screws to f.
29	Argo	şantaj yapmak	put the screws on f.
30	Argo	şantaj amaçlı yaklaşmak	get f.