|
- We must warn against attempts by the big powers to blackmail the United Nations.
- Büyük güçlerin Birleşmiş Milletlere şantaj yapma girişimlerine karşı uyarıda bulunmalıyız.
- It will give Turkey another way of continuously blackmailing the European Union.
- Bu, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne sürekli şantaj yapmanın başka bir yolunu verecektir.
- Somebody is blackmailing me.
- Biri bana şantaj yapıyor.
- Tom is blackmailing Mary.
- Tom Mary'e şantaj yapıyor.
- Sami blackmailed Layla.
- Sami, Layla'ya şantaj yaptı.
- Tom is emotionally blackmailing Mary.
- Tom duygusal olarak Mary'ye şantaj yapıyor.
- Tom has been blackmailing Mary.
- Tom, Mary'ye şantaj yapıyor.
- Tom said Mary was blackmailing him.
- Tom, Mary'nin ona şantaj yaptığını söyledi.
- Layla was charged of blackmailing Sami.
- Layla, Sami'ye şantaj yapmakla suçlandı.
- She is blackmailing him.
- Ona şantaj yapıyor.
- Layla was charged of blackmailing Sami.
- Leyla, Sami'ye şantaj yapmakla suçlandı.
- Tom is blackmailing Mary.
- Tom Mary'ye şantaj yapıyor.
- Tom is blackmailing me.
- Tom bana şantaj yapıyor.
- He blackmailed me.
- O bana şantaj yaptı.
- Tom blackmailed Mary.
- Tom Mary'e şantaj yaptı.
- Tom is emotionally blackmailing Mary.
- Tom, Mary'e duygusal şantaj yapıyor.
- Somebody is blackmailing me.
- Birisi bana şantaj yapıyor.
- Do not blackmail me.
- Bana şantaj yapma.
- Tom blackmailed Mary.
- Tom Mary'ye şantaj yaptı.
- Tom said Mary was blackmailing him, but he didn't elaborate.
- Tom, Mary'nin ona şantaj yaptığını söyledi ama detay vermedi.
- Tom has been blackmailing Mary.
- Tom Mary'ye şantaj yapıyordu.
- Tom said Mary was blackmailing him, but he didn't elaborate.
- Tom Mary'nin ona şantaj yaptığını söylemesine karşın ayrıntı vermedi.
- Are you trying to blackmail me?
- Bana şantaj yapmaya mı çalışıyorsun?
- Do not blackmail me.
- Bana şantaj yapmayın.
- Mary is blackmailing Tom.
- Mary Tom'a şantaj yapıyor.
- She blackmailed him.
- Ona şantaj yaptı.
- He blackmailed me.
- Bana şantaj yaptı.
Show More (24)
|
|
- The press correctly interpreted the German minister's threat as ill-judged budgetary blackmail.
- Basın, Alman bakanın tehdidini doğru bir şekilde kötü niyetli bir bütçe şantajı olarak yorumladı.
- This too is desperately needed, but please let us not resort to blackmail.
- Buna da şiddetle ihtiyaç var ama lütfen şantaja başvurmayalım.
- The most significant torture is actually that perpetrated by ETA terrorists as they murder, blackmail and kidnap.
- En büyük işkence aslında ETA teröristlerinin cinayet, şantaj ve adam kaçırma sırasında yaptıklarıdır.
- I genuinely believe that this is an acceptance of blackmail and I find this situation surprising.
- Ben gerçekten bunun bir şantajın kabulü olduğuna inanıyorum ve bu durumu şaşırtıcı buluyorum.
- To use such blackmail on vulnerable people is shameful.
- Savunmasız insanlara böyle bir şantaj uygulamak utanç vericidir.
- It is financial blackmail, and it offends every aspect of international law.
- Bu mali bir şantajdır ve uluslararası hukukun her yönüne aykırıdır.
- It is financial blackmail and it offends every aspect of international law.
- Bu finansal bir şantajdır ve uluslararası hukukun her yönüne aykırıdır.
- I truly hope that the Council does not get blackmailed, but shows respect for human life in its earliest form.
- Konsey'in şantaja maruz kalmamasını ve insan yaşamına en erken haliyle saygı göstermesini gerçekten umuyorum.
- The way to do that is not to give in to blackmail and threats.
- Bunu yapmanın yolu şantaj ve tehditlere boyun eğmemektir.
- That's blackmail.
- O bir şantaj.
- Does that sound like blackmail to you, Tom?
- Bu sana şantaj gibi mi geliyor, Tom?
- Does that sound like blackmail to you, Tom?
- Bu sana şantaj gibi geliyor mu, Tom?
- This is blackmail.
- Bu şantaj.
- Is this blackmail?
- Bu bir şantaj mı?
- Are you trying to blackmail me?
- Bana şantaj mı yapmaya çalışıyorsun?
- Blackmail won't work on me.
- Şantaj bana işlemeyecek.
- Is this blackmail?
- Bu, şantaj mı?
- Blackmail won't work on me.
- Şantaj benim üzerimde işe yaramaz.
- Is the lady trying to blackmail me?
- Bu kadın bana şantaj mı yapıyor?
- That's blackmail.
- Bu şantaj.
Show More (17)
|