istikrarlı - Türkçe İngilizce Sözlük

istikrarlı

"istikrarlı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 20 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
istikrarlı steady s.
The need for steady, long-term progress must not distract us from the huge and immediate humanitarian challenge.
İstikrarlı ve uzun vadeli ilerleme ihtiyacı, dikkatimizi büyük ve acil insani sorunlardan uzaklaştırmamalıdır.

More Sentences
istikrarlı consistent s.
She is my most consistent student; she always gets an A in tests.
O benim en istikrarlı öğrencimdir; sınavlardan her zaman A alır.

More Sentences
istikrarlı stable s.
The euro requires clear and stable rules.
Avro için net ve istikrarlı kurallar gerekiyor.

More Sentences
General
istikrarlı stabilized s.
She's stabilized for the time being.
O şimdilik istikrarlı.

More Sentences
Trade/Economic
istikrarlı steady s.
We know it is a slow, but steady process.
Bunun yavaş ama istikrarlı bir süreç olduğunu biliyoruz.

More Sentences
istikrarlı stable s.
Hopefully, very soon, we will be able to return to a more stable market.
Umarım çok yakında daha istikrarlı bir piyasaya dönebileceğiz.

More Sentences
Technical
istikrarlı stable s.
Europe is one of the world's most prosperous, democratic and stable continents.
Avrupa dünyanın en müreffeh, demokratik ve istikrarlı kıtalarından biridir.

More Sentences
Sport
istikrarlı stable s.
These stocks are in fact stable; we do not have a problem there.
Bu rezervler aslında istikrarlı; orada bir sorunumuz yok.

More Sentences
General
istikrarlı strong s.
istikrarlı self consistent s.
istikrarlı stabilised s.
istikrarlı unfluctuating s.
istikrarlı unremittent s.
istikrarlı competible [obsolete] s.
istikrarlı self-consistent s.
istikrarlı self-pitying s.
istikrarlı self-poised s.
Colloquial
istikrarlı put together s.
Idioms
istikrarlı (as) steady as a rock s.
istikrarlı with both oars in the water expr.

"istikrarlı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 83 sonuç

Türkçe İngilizce
General
istikrarlı bir şekilde steadily zf.
The number of transnational corporate mergers has risen steadily in recent years.
Ulusötesi şirket birleşmelerinin sayısı son yıllarda istikrarlı bir şekilde artmıştır.

More Sentences
Trade/Economic
istikrarlı hale getirmek stabilise f.
The sheepmeat sector today needs to be stabilised and supported, otherwise it will disappear from many regions.
Koyun eti sektörü bugün istikrarlı hale getirilmeli ve desteklenmelidir aksi takdirde birçok bölgeden yok olacaktır.

More Sentences
Politics
istikrarlı demokrasi stable democracy i.
In this case, we are not talking about technical problems, which may occur, even in the most stable democracies.
Bu durumda en istikrarlı demokrasilerde bile ortaya çıkabilecek teknik sorunlardan bahsetmiyoruz.

More Sentences
General
istikrarlı unsur through line i.
istikrarlı unsur throughline i.
istikrarlı unsur through-line i.
bir süre istikrarlı sürme ama kalıcı olmama semipermanence i.
istikrarlı veya çok çalışan kimse wheel horse [us/canada] i.
istikrarlı düşmanca tutum dead set i.
genellikle hayal gücünden yoksun olan, istikrarlı ve çalışkan işçi plugger i.
istikrarlı artış secular growth i.
istikrarlı sonuç sağlamak provide consistent result f.
istikrarlı kalmak remain steady f.
istikrarlı olmak adhere [obsolete] f.
istikrarlı ve ritmik ilerlemesini sağlamak march f.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek whig [scotland] f.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek bore f.
istikrarlı ve ağır adımlarla yürümek mog f.
istikrarlı bir şekilde ağır ağır ilerlemek mog f.
kendini istikrarlı bir şekilde bir işe vermek hit f.
yavaş ancak istikrarlı bir şekilde ilerlemek ooze f.
istikrarlı olmak consist f.
istikrarlı ve ilerleyen bir oranda artış yaratmak pyramid f.
istikrarlı olmayan unsteady s.
istikrarlı (piyasa) strong s.
yavaş ve istikrarlı measured s.
istikrarlı bir şekilde stably zf.
istikrarlı bir şekilde consistently zf.
istikrarlı bir şekilde unremittently zf.
yavaşça ama istikrarlı bir şekilde slowly but surely zf.
istikrarlı şekilde of a piece zf.
Phrasals
istikrarlı/sabit romantik bir ilişki içerisinde olmak go out f.
istikrarlı hale getirmek snub up f.
istikrarlı ilerlemek/gitmek potter along f.
istikrarlı ilerlemek/gitmek putter along f.
istikrarlı bir şekilde ilerlemek chug along f.
Phrases
istikrarlı ve dikkatli steady as she goes expr.
Proverb
yavaş ama istikrarlı olan yarışı kazanır slow and steady wins the race
yavaş ve istikrarlı olan daima kazanır slow and steady always wins the race
Colloquial
istikrarlı bir şekilde devam etmek/ilerlemek be cracking on f.
hızlı ve istikrarlı devam etmek/ilerlemek be cracking on f.
Idioms
görüşlerinde/inançlarında/ilkelerinde kararlı/istikrarlı olmak stick by (one's) guns f.
hayatta daha istikrarlı olmak have one's act together f.
istikrarlı olmak be (as) solid as a rock f.
istikrarlı hale getirmek steady the ship f.
Trade/Economic
gelirin i̇stikrarlı hale getirilmesi income smoothing i.
istikrarlı fakat ayarlanabilir döviz kuru stable but adjustable exchange rate i.
istikrarlı pazar stable market i.
istikrarlı hükümet government stability i.
istikrarlı kalan fiyatlar steady prices i.
istikrarlı para stable money i.
istikrarlı fiyatlar steady prices i.
istikrarlı büyüme steady growth i.
istikrarlı döviz piyasası stable foreign exchange market i.
istikrarlı piyasa stable market i.
istikrarlı kurlar steady exchange rates i.
istikrarlı fonlama oranı stable funding rate i.
istikrarlı denge stable equilibrium i.
karın i̇stikrarlı hale getirilmesi income smoothing i.
istikrarlı veya çok çalışan kimse wheelhorse [us/canada] i.
hızlı büyümeden daha istikrarlı ekonomik faaliyet düzeyine kademeli geçiş süreci soft landing i.
istikrarlı gitmek steady f.
istikrarlı hale getirmek stabilize f.
minimum riskle orta düzeyde istikrarlı büyüme sağlayan (hisse, menkul kıymet) protective s.
Politics
istikrarlı barış stable peace i.
istikrarlı kriz stable crisis i.
yükselen piyasalarda istikrarlı sermaye akımları ve adil borç yeniden yapılanma prensipleri principles for stable capital flows and fair debt restructuring in emerging markets i.
Technical
yarı istikrarlı quasi-steady s.
Medical
tıbbi olarak istikrarlı medically stable s.
Psychology
çift istikrarlı algısal olaylar bi-stable perceptual events i.
evrimsel açıdan istikrarlı stratejiler evolutionary stable strategies i.
istikrarlı yüklem stable attribution i.
çeşitli etkenlere göre gruplar arasında nispeten istikrarlı bir düzen kurma eğilimi homeostasis i.
tıbben istikrarlı medically stable s.
Agriculture
(rençper ve ekibin) istikrarlı çalışma dönemi yoke [dialect] [uk] i.
(rençper ve ekibin) istikrarlı çalışma dönemi yoking [dialect] [uk] i.
Social Sciences
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic treadmill i.
yaşamdaki büyük değişikliklere rağmen insanların nispeten istikrarlı bir mutluluk düzeyine hızla geri dönme eğiliminde olması hedonic adaptation i.
Environment
(insanlar veya ehli hayvanlarca rahatsız edilmesi nedeniyle) belirli bir alandaki normal klimaksın yerini alan istikrarlı topluluk disclimax i.
Military
istikrarlı cephe stabilized front i.
istikrarlı alaşım stab alloy i.
Sport
istikrarlı performans sergileyen sporcu horse i.
Slang
hayatını istikrarlı hale getirmek get (one's) shit together f.