Geçmiş

haberdar

"haberdar" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 29 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	haberdar	knowing s.
2	Yaygın Kullanım	haberdar	informed s.
3	Yaygın Kullanım	haberdar	aware s.
General
4	Genel	haberdar	abreast i.
5	Genel	haberdar	hip s.
6	Genel	haberdar	alive s.
7	Genel	haberdar	acquainted s.
8	Genel	haberdar	cognizant s.
9	Genel	haberdar	fly s.
10	Genel	haberdar	aware of s.
11	Genel	haberdar	cognisant s.
12	Genel	haberdar	au fait s.
13	Genel	haberdar	acknowne s.
14	Genel	haberdar	up s.
15	Genel	haberdar	up on s.
16	Genel	haberdar	wise s.
17	Genel	haberdar	hipped s.
18	Genel	haberdar	scient s.
19	Genel	haberdar	scious s.
20	Genel	haberdar	on to ed.
21	Genel	haberdar	on top of ed.
Idioms
22	Deyim	haberdar	in the know i.
23	Deyim	haberdar	tuned in s.
24	Deyim	haberdar	up to speed expr.
25	Deyim	haberdar	in the picture expr.
26	Deyim	haberdar	in touch expr.
Trade/Economic
27	Ticaret/Ekonomi	haberdar	acquainted s.
Slang
28	Argo	haberdar	fresh s.
British Slang
29	İngiliz Argosu	haberdar	sussed s.

"haberdar" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 258 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	haberdar olmak	be informed f.
2	Yaygın Kullanım	haberdar edilmemiş	uninformed s.
General
3	Genel	önceden haberdar olma	precognition i.
4	Genel	haberdar olma	awareness i.
5	Genel	haberdar etme	notifying i.
6	Genel	haberdar olma	track i.
7	Genel	haberdar olma	knowledge i.
8	Genel	önceden haberdar etme	preacquaintance i.
9	Genel	önden haberdar etme	prenotification i.
10	Genel	önden haberdar etmek	prenunciation [obsolete] i.
11	Genel	haberdar olmak	be informed about f.
12	Genel	haberdar etmek	acquaint f.
13	Genel	en son gelişmelerden haberdar etmek	update f.
14	Genel	haberdar etmek	inform of f.
15	Genel	(son gelişmelerden) haberdar olmak	keep abreast of f.
16	Genel	haberdar olmak	hear about f.
17	Genel	haberdar olmak	become aware of f.
18	Genel	haberdar olmak	know f.
19	Genel	haberdar etmek	keep someone advised of f.
20	Genel	haberdar etmek	inform somebody of something f.
21	Genel	haberdar etmek	inform f.
22	Genel	haberdar etmek	make somebody aware of f.
23	Genel	tehlikeden haberdar etmek	alarm f.
24	Genel	haberdar olmak	be cognizant of f.
25	Genel	haberdar olmak	be aware of f.
26	Genel	haberdar etmek	inform that f.
27	Genel	en son gelişmelerden haberdar olmak	be up to date f.
28	Genel	gözünü sürekli üstünde tutarak herşeyden haberdar olmak	keep tabs on f.
29	Genel	haberdar etmek	keep posted f.
30	Genel	haberdar etmek	keep abreast of f.
31	Genel	birini doğru dürüst haberdar etmemek	keep someone guessing f.
32	Genel	haberdar etmek	inform about f.
33	Genel	en son olaylardan haberdar etmek	update f.
34	Genel	haberdar etmek	apprise f.
35	Genel	haberdar olmak	get wind of f.
36	Genel	birini haberdar etmek	open someone's eyes f.
37	Genel	bir şeyden haberdar edilmemek	be left in the dark f.
38	Genel	haberdar etmek	notify f.
39	Genel	haberdar olmak	keep informed f.
40	Genel	son gelişmelerden haberdar olmak	keep abreast f.
41	Genel	haberdar edilmek	be informed f.
42	Genel	haberdar edilmek	be notified f.
43	Genel	dikkatlice gözlemek böylece gelişmelerden haberdar olmak	keep tabs on f.
44	Genel	gelişmelerden haberdar etmek	keep posted f.
45	Genel	olaylardan haberdar etmek	keep posted f.
46	Genel	haberdar olmak	be up on f.
47	Genel	birini bir şeyden haberdar etmek	inform somebody of something f.
48	Genel	haberdar etmek	advise f.
49	Genel	haberdar olmak	acquaint oneself with f.
50	Genel	haberdar etmek	acquaint one with f.
51	Genel	haberdar etmek	announce f.
52	Genel	olup bitenden haberdar olmak	know what's going on f.
53	Genel	haberdar olmak	stay informed f.
54	Genel	bir şeyden haberdar olmamak	have no awareness of something f.
55	Genel	haberdar edilmek	be informed of f.
56	Genel	haberdar edilmek	be advised of f.
57	Genel	haberdar etmek	apprize f.
58	Genel	haberdar etmek	serve upon f.
59	Genel	haberdar olmak	agnise f.
60	Genel	haberdar olmak	agnize f.
61	Genel	yeniden haberdar etmek	reinform f.
62	Genel	(bir kişiyi) haberdar etmemek	unacquaint f.
63	Genel	haberdar etmek	unsecret f.
64	Genel	haberdar etmek	wise f.
65	Genel	birini belirli bir fikirden haberdar etmek	map f.
66	Genel	(bir şeyden) haberdar olmak	be aware of (something) f.
67	Genel	tekrar haberdar etmek	renotify f.
68	Genel	haberdar olmayı bırakmak	lose f.
69	Genel	haberdar olmamak	lose track f.
70	Genel	haberdar etmek	denote f.
71	Genel	doğru dürüst haberdar etmemek	keep (a person) guessing f.
72	Genel	haberdar etmek	familiarise f.
73	Genel	(birini) haberdar etmek	post (up) f.
74	Genel	her aşamasından haberdar olmak	follow f.
75	Genel	(birini) önceden haberdar etmek	preacquaint f.
76	Genel	önden haberdar etmek	prenotify f.
77	Genel	haberdar olmak	seize f.
78	Genel	haberdar etmek	loop f.
79	Genel	-den haberdar	cognizant of s.
80	Genel	haberdar olma	acquainted s.
81	Genel	dedikodulardan haberdar	newsy s.
82	Genel	haberdar olmayan	unacquaint [scottish] s.
83	Genel	haberdar olmayan	unalive s.
84	Genel	önceden haberdar olunamayan	unforeknowable s.
85	Genel	haberdar edilmemiş	disingenuous s.
86	Genel	gelişmelerden haberdar	abreast of s.
87	Genel	haberdar eden	posted s.
88	Genel	haberdar bir şekilde	cognisantly zf.
89	Genel	haberdar bir şekilde	cognizantly zf.
90	Genel	haberdar vaziyette	on zf.
91	Genel	haberdar bir havayla	conversantly zf.
92	Genel	-den haberdar	in touch with ed.
Phrasals
93	Öbek Fiiller	haberdar olmak	be up in f.
94	Öbek Fiiller	haberdar etmek	put up to f.
95	Öbek Fiiller	haberdar etmek	notify (one) about (something) f.
96	Öbek Fiiller	haberdar etmek/haber vermek	notify someone about someone or something f.
97	Öbek Fiiller	birini bir konudan haberdar etmek	notify someone about someone or something f.
98	Öbek Fiiller	birini bir konudan haberdar etmek	notify someone of something f.
99	Öbek Fiiller	bir şeyden (gelişmeler vb) haberdar olmak	keep on top of something f.
100	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) önceden haberdar etmek	forewarn (someone) of (something) f.
101	Öbek Fiiller	(birini) bir konuda haberdar etmek	raise with (someone) f.
102	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) haberdar etmek	turn (one) on to (something) f.
103	Öbek Fiiller	(bir şeyden) haberdar olmak	stay up on (something f.
104	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) haberdar etmek	run (something) by (one) f.
105	Öbek Fiiller	birini bir şeyden haberdar etmek	apprise someone of something f.
106	Öbek Fiiller	(birini) haberdar etmek	apprise (one) of f.
107	Öbek Fiiller	birinin bir şeyden haberdar olmasını engellemek	blind someone to something f.
108	Öbek Fiiller	birini/bir grubu bir şeyden haberdar etmek	bring something before someone or something f.
109	Öbek Fiiller	(yasa dışı veya gizli bir şeyden) haberdar olmak	get onto f.
110	Öbek Fiiller	birinden/bir şeyden haberi olmak/haberdar olmak	hear about someone or something f.
111	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) haberdar etmek	inform (one) about (something) f.
112	Öbek Fiiller	(birini bir şeyden) haberdar etmek	inform (one) of (something) f.
113	Öbek Fiiller	(bir şeyden) haberdar olmak	keep across (something) f.
114	Öbek Fiiller	(son gelişmelerden) haberdar olmak	keep across (something) f.
115	Öbek Fiiller	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	keep up with (someone or something) f.
116	Öbek Fiiller	(bir şeyden) haberdar etmek	key into (something) f.
117	Öbek Fiiller	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	know about (someone or something) f.
118	Öbek Fiiller	'-den haberdar olmak	learn of f.
119	Öbek Fiiller	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	learn of (someone or something) f.
120	Öbek Fiiller	haberdar etmek	loop in f.
121	Öbek Fiiller	(birini bir konudan) haberdar etmek	notify (one) of (something) f.
122	Öbek Fiiller	'-den haberdar etmek	notify about f.
123	Öbek Fiiller	'-den haberdar etmek	notify of f.
124	Öbek Fiiller	-i bir konuda haberdar etmek	raise with f.
Phrases
125	İfadeler	(bir şeyden) haberdar	in touch with (something) expr.
Colloquial
126	Konuşma Dili	haberdar etmek	key in f.
127	Konuşma Dili	'-den tamamen haberdar olmak	be well aware that... f.
128	Konuşma Dili	(bir şeyden) haberi/haberdar olmak	be in on (something) f.
129	Konuşma Dili	(birinden) haberdar olmak	be on to (someone) f.
130	Konuşma Dili	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	get wise (to someone or something) f.
131	Konuşma Dili	haberdar olmayan	out of touch s.
132	Konuşma Dili	mevcut trendlerden/tarzlardan/yaklaşımlardan haberdar olmayan	out of touch s.
133	Konuşma Dili	olup bitenden haberdar	down with the haps expr.
134	Konuşma Dili	(birinin) haberdar olmadığı bir şey	(it's) news to (one) expr.
135	Konuşma Dili	(bir şeyden) haberdar	up with (something) expr.
Idioms
136	Deyim	haberdar olma	(one's) finger on the pulse i.
137	Deyim	etrafında olup biten her şeyden haberdar olma	eyes in the back of (one's) head i.
138	Deyim	etrafında olup biten her şeyden haberdar olma	eyes in the back of your head i.
139	Deyim	haberdar olmak	be up on (something) f.
140	Deyim	haberdar olmak	be up on f.
141	Deyim	(bir şeyden) tamamen haberi/haberdar/bilgisi olmak	be well aware of (something) f.
142	Deyim	haberdar olmak	come to (one's) knowledge f.
143	Deyim	haberdar olmak	come to somebody’s knowledge f.
144	Deyim	haberdar olmak	come to (one's) knowledge f.
145	Deyim	haberdar olmak	come to somebody’s knowledge f.
146	Deyim	gelişmelerden haberdar olmak	stay abreast of (someone or something) f.
147	Deyim	birini durumdan haberdar etmek	put someone in the picture f.
148	Deyim	bir şeyden haberdar olmak	get wise to something f.
149	Deyim	birini durumdan haberdar etmek	keep someone in the picture f.
150	Deyim	birini durumdan haberdar etmek	keep someone posted f.
151	Deyim	birisini haberdar etmemek	leave somebody in the dark f.
152	Deyim	birisini haberdar etmemek	keep somebody in the dark f.
153	Deyim	her şeyden haberdar olmak	have one's finger on the pulse f.
154	Deyim	haberdar olmak	get word f.
155	Deyim	her şeyden haberdar olmak	keep one's finger on the pulse f.
156	Deyim	haberdar/bilgisi olmak	be up to speed f.
157	Deyim	gelişmelerden haberdar olmak	finger on the pulse f.
158	Deyim	haberdar olmak	be on to f.
159	Deyim	son gelişmelerden haberdar olmak	be up to speed f.
160	Deyim	yapılan işle ilgili gelişmelerden söz konusu kişi ya da kişileri de haberdar etmek	keep someone in the loop f.
161	Deyim	varlığından haberdar olmak	hear of someone or something f.
162	Deyim	(son gelişmelerden) haberdar olmak	keep abreast of f.
163	Deyim	haberdar olmak	get the memo f.
164	Deyim	gerçekte neler olduğundan haberdar olmak	know where it’s at f.
165	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmak/kalmak	keep astride of (something) f.
166	Deyim	(bir şeyden) sürekli haberdar olmak	keep astride of (something) f.
167	Deyim	haberdar olmak	be a wake-up [australia] f.
168	Deyim	haberdar olmak	be a wake-up (or awake up) [[australia/new zealand] f.
169	Deyim	haberdar edilmek	be in the picture f.
170	Deyim	haberdar olmak	be in the picture f.
171	Deyim	haberdar olmak	be in the picture f.
172	Deyim	(bir şeyden) tamamen haberdar olmak	be on top of (something) f.
173	Deyim	haberdar olmak	have one's ear to the ground f.
174	Deyim	haberdar olmak	have (or keep) an ear to the ground f.
175	Deyim	haberdar olmak	keep your ear (close) to the ground f.
176	Deyim	haberdar olmak	have your ear (close) to the ground f.
177	Deyim	haberdar olmak	keep an ear (close) to the ground f.
178	Deyim	haberdar olmak	have an ear (close) to the ground f.
179	Deyim	(herkesin bildiği bir şeyden) haberdar olmamak	be in the dark f.
180	Deyim	(her şeyden/olup bitenden) haberdar olmak	be in the swim (of things) f.
181	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmak	be in touch (with something) f.
182	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmamak	be out of touch (with something) f.
183	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmak	be in touch with (something) f.
184	Deyim	haberdar edilmek	be kept in the loop f.
185	Deyim	(bir konudan/bir şeyden) haberdar edilmemek	be left in the dark (about something) f.
186	Deyim	'-in haberdar olmadığı bir şey olmak	be news to f.
187	Deyim	birinin haberdar olmadığı bir şey olmak	be news to someone f.
188	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmak	be in touch (with something) f.
189	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmamak	be out of touch (with something) f.
190	Deyim	(birinden) haberdar olmamak	be out of touch with (someone) f.
191	Deyim	bir şeyden tamamen haberdar olmak	be well aware of something f.
192	Deyim	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	be wise to (someone or something) f.
193	Deyim	haberdar olmak	be in touch f.
194	Deyim	haberdar olmamak	be out of touch f.
195	Deyim	(birinden) haberdar olmamak	be out of touch (with somebody) f.
196	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmak	be in touch (with something) f.
197	Deyim	(bir şeyden) haberdar olmamak	be out of touch (with something) f.
198	Deyim	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	be/get wise to somebody/something f.
199	Deyim	(birinden/bir şeyden) haberdar olmak	become hip to (someone or something) f.
200	Deyim	birini (bir şeyden) haberdar etmek	bring (something) to (one's) attention f.
201	Deyim	birini bir şeyden/birinden haberdar etmek	bring someone or something to someone's attention f.
202	Deyim	birini bir şeyden haberdar etmek	bring something to someone's attention f.
203	Deyim	her şeyden haberdar olmak	have your finger on the pulse f.
204	Deyim	her şeyden haberdar olmak	have/keep your finger on the pulse f.
205	Deyim	(birini) doğru dürüst haberdar etmemek	keep (one) guessing f.
206	Deyim	(birini) doğru dürüst haberdar etmemek	keep (one) hanging (in midair) f.
207	Deyim	(birini) durumdan/gidişattan haberdar etmek	keep (one) posted f.
208	Deyim	haberdar olmak	keep (someone or something) up to date f.
209	Deyim	haberdar etmek	keep (someone or something) up to date f.
210	Deyim	(birini) haberdar etmek	keep (someone) up to date f.
211	Deyim	(birini) son gelişmelerden haberdar etmek	keep (someone) up to date f.
212	Deyim	bir şeyden haberdar olmak	keep abreast of something f.
213	Deyim	son gelişmelerden haberdar olmak	keep abreast of something f.
214	Deyim	haberdar etmemek	keep in the dark f.
215	Deyim	(gelişmelerden) haberdar olmak	keep on top f.
216	Deyim	birini (bir şeyden/bir şey hakkında) haberdar etmek	keep somebody posted (on/of/about something) f.
217	Deyim	birini haberdar etmemek	keep someone in the dark f.
218	Deyim	birini haberdar etmemek	leave someone in the dark f.
219	Deyim	(birini bir konudan) haberdar etmemek	leave (someone) in the dark (about something) f.
220	Deyim	(birini) varlığından haberdar etmek	make (oneself) known (to someone) f.
221	Deyim	haberdar etmek	put wise f.
222	Deyim	(bir şeyin) gidişatından haberdar olmak	stay on top of (someone or something) f.
223	Deyim	bir şeyden haberdar olmak	stay abreast of something f.
224	Deyim	birinden/bir şeyden haberdar	abreast of someone or something s.
225	Deyim	-den haberdar	alive to s.
226	Deyim	(bir şeyden) haberdar	alive to (something) s.
227	Deyim	-den haberdar	alive to s.
228	Deyim	(bir şeyden) haberdar	alive to (something) s.
229	Deyim	(bir şeyle) ilgili son gelişmelerden haberdar	caught up with (something) s.
230	Deyim	(birinden/bir şeyden) haberdar	wise to (someone or something) s.
231	Deyim	haberdar olmaksızın	out of a clear (blue) sky zf.
232	Deyim	haberdar olmaksızın	out of the clear (blue) sky zf.
233	Deyim	son gelişmelerden haberdar	up to speed expr.
234	Deyim	(bir şeyden) haberdar	up to speed (on something) expr.
235	Deyim	(bir şeyle ilgili) son gelişmelerden haberdar	up to speed (on something) expr.
236	Deyim	güncel trendlerden haberdar olan	with it expr.
237	Deyim	(bir konudan/bir şeyden) haberdar edilmemiş	in the dark about (something) expr.
238	Deyim	olup bitenden haberdar	in the picture expr.
239	Deyim	(birinden/bir şeyden) sürekli haberdar	on top of (someone or something) expr.
240	Deyim	(biriyle/bir şeyle) ilgili tüm gelişmelerden haberdar	on top of (someone or something) expr.
241	Deyim	(bir şeyden) tamamen haberdar	on top of (something) expr.
Speaking
242	Konuşma	bu işten (ilk kez) nasıl haberdar oldunuz?	how did you find out about the job? expr.
243	Konuşma	bu işten nasıl haberdar oldun?	how did you hear about this job? expr.
244	Konuşma	beni haberdar et	keep me posted expr.
245	Konuşma	beni haberdar et	let me know expr.
246	Konuşma	haberdar olduğunuz üzere	as you are well aware expr.
247	Konuşma	lütfen bizi haberdar edin	please let us know expr.
248	Konuşma	lütfen bizi haberdar e	please let us know expr.
249	Konuşma	seni haberdar ederim	I keep you posted expr.
250	Konuşma	sadece beni haberdar et	just let me know expr.
Trade/Economic
251	Ticaret/Ekonomi	haberdar etmek	acquaint f.
252	Ticaret/Ekonomi	haberdar etmek	advise f.
253	Ticaret/Ekonomi	haberdar etmek	notify f.
Politics
254	Siyasal	komisyonu durumdan derhal haberdar ederler	they shall forthwith inform the commission thereof i.
Automotive
255	Otomotiv	haberdar etmek	notify f.
Slang
256	Argo	zorluklarına rağmen gerçeklerden haberdar olma tercihi	red pill i.
257	Argo	güncel trendlerden ve modadan haberdar olan	with-it s.
258	Argo	güncel trendlerden haberdar olan	hep s.