|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
dışarıda çevirim |
location shooting i.
|
|
2 |
Genel |
dışarıda kullanım |
outdoor use i.
|
|
3 |
Genel |
doğumda mesanenin dışarıda olması |
exstrophy vesica i.
|
|
4 |
Genel |
dışarıda öğrenim |
foreign study i.
|
|
5 |
Genel |
dışarıda geçirilen süre |
green time i.
|
|
6 |
Genel |
(balıkçılık/avcılık gibi) dışarıda vakit geçiren kimse |
outdoorsman i.
|
|
7 |
Genel |
evde pişirilen kek/kurabiyenin para toplamak amacıyla dışarıda satılması |
bake sale i.
|
|
8 |
Genel |
dışarıda çamaşır kurutma |
airing i.
|
|
9 |
Genel |
dışarıda bırakılma |
exclusion i.
|
|
10 |
Genel |
içerde iki yolcu, dışarıda sürücü ve uşak olmak üzere toplamda dört kişi taşıyan, üstü açılabilir dört tekerlekli hafif bir at arabası |
gladstone i.
|
|
11 |
Genel |
akşam yemeğini dışarıda yiyen kimse |
diner-out i.
|
|
12 |
Genel |
dışarıda yemek yiyen kimse |
diner-out i.
|
|
13 |
Genel |
dışarıda uyuyan kimse |
outlier i.
|
|
14 |
Genel |
geceyi dışarıda geçiren kimse |
outlier i.
|
|
15 |
Genel |
dışarıda olan şey |
outterm [obsolete] i.
|
|
16 |
Genel |
dışarıda bulunan tuvalet |
petty [dialect] [uk] i.
|
|
17 |
Genel |
dışarıda yemek yemek |
dine out f.
|
|
18 |
Genel |
dışarıda gezip tozmak |
stay out f.
|
|
|
19 |
Genel |
kapatmak ya da dışarıda bırakmak |
bar f.
|
|
20 |
Genel |
dışarıda olmak |
be abroad f.
|
|
21 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
keep out f.
|
|
22 |
Genel |
dışarıda yemek |
eat out f.
|
|
23 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
preclude f.
|
|
24 |
Genel |
kapıyı kilitleyerek birini dışarıda bırakmak |
lock someone out f.
|
|
25 |
Genel |
kötü havada dışarıda bulunmak |
brave the elements f.
|
|
26 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
shut out f.
|
|
27 |
Genel |
dışarıda tutmak |
keep out f.
|
|
28 |
Genel |
dışarıda kalmak |
stay out f.
|
|
29 |
Genel |
dışarıda olmak |
be out f.
|
|
30 |
Genel |
dışarıda oturmak |
sit out f.
|
|
31 |
Genel |
dışarıda çalışmak |
work in the field f.
|
|
32 |
Genel |
akşam yemeğini dışarıda yemek |
dine out f.
|
|
33 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
lock out f.
|
|
34 |
Genel |
dışarıda yemek |
dine out f.
|
|
35 |
Genel |
dışarıda vakit geçirmek |
spend time outside f.
|
|
36 |
Genel |
saatlerce soğukta dışarıda kalmak |
be out in the cold for hours f.
|
|
37 |
Genel |
birini soğukta dışarıda bekletmek/tutmak/bırakmak |
keep/leave/put someone out in the cold f.
|
|
38 |
Genel |
gece geç saate kadar dışarıda kalmak |
stay out late f.
|
|
39 |
Genel |
yağmuru dışarıda tutmak |
keep the rain out f.
|
|
40 |
Genel |
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak |
stay out until the early hours f.
|
|
41 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
exclude f.
|
|
42 |
Genel |
dışarıda oynamak |
play outside f.
|
|
43 |
Genel |
dışarıda greve çağırmak |
pull f.
|
|
44 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
bate f.
|
|
45 |
Genel |
nedenini dışarıda aramak |
externalize f.
|
|
46 |
Genel |
nedenini dışarıda aramak |
externalise f.
|
|
47 |
Genel |
dışarıda bırakmak |
blanket (out) f.
|
|
48 |
Genel |
(kapıyı kapatarak) dışarıda bırakmak |
bolt f.
|
|
49 |
Genel |
dışarıda olmak |
outlie [rare] f.
|
|
50 |
Genel |
dışarıda bulunmak |
outlie [rare] f.
|
|
51 |
Genel |
dışarıda tutmak |
outward [obsolete] f.
|
|
52 |
Genel |
dışarıda yapılan |
outdoor s.
|
|
53 |
Genel |
gözü dışarıda |
dissatisfied with what one has s.
|
|
54 |
Genel |
dışarıda şekillenmiş |
exomorphic s.
|
|
55 |
Genel |
gözü dışarıda |
likely to cheat one's spouse s.
|
|
56 |
Genel |
tuvaletini dışarıda yapmaya alıştırılmış hayvan |
house-broken s.
|
|
57 |
Genel |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untucked s.
|
|
58 |
Genel |
çarşaf vb) sokulmamış/açıkta/ dışarıda/dışarı çıkkmış |
untuck s.
|
|
|
59 |
Genel |
dışarıda bırakılmamış |
unexcluded s.
|
|
60 |
Genel |
dışarıda çalışan |
outside s.
|
|
61 |
Genel |
kah dışarıda |
in and out zf.
|
|
62 |
Genel |
dışarıda kalan |
bating ed.
|
|
Phrasals |
|
63 |
Öbek Fiiller |
baraj aracılığıyla dışarıda tutmak |
dam out f.
|
|
64 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
hem out f.
|
|
65 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
set aside f.
|
|
66 |
Öbek Fiiller |
dışarıda tutmak |
close out f.
|
|
67 |
Öbek Fiiller |
dışlamak, dışarıda bırakmak |
close out f.
|
|
68 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yemek |
eat out f.
|
|
69 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yemek |
eat a meal out f.
|
|
70 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yemek |
dine out f.
|
|
71 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
leave out f.
|
|
72 |
Öbek Fiiller |
dışarıda/açık havada pişirmek (barbekü vb) |
cook out f.
|
|
73 |
Öbek Fiiller |
dışarıda uyumak |
sleep out f.
|
|
74 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yemek |
eat something out f.
|
|
75 |
Öbek Fiiller |
(öğle yemeğini) dışarıda yemek |
lunch out f.
|
|
76 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
factor out f.
|
|
77 |
Öbek Fiiller |
bir durumu/sorunu tekrar gözden geçirerek bir şeyi dışarıda bırakmak |
factor out f.
|
|
78 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi filtreleyerek dışarıda bırakmak |
filter out f.
|
|
79 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
filter out f.
|
|
80 |
Öbek Fiiller |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find (someone or something) out f.
|
|
81 |
Öbek Fiiller |
birinin dışarıda olduğunu öğrenmek |
find someone out f.
|
|
82 |
Öbek Fiiller |
az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out (from something) f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
saklandığı yerden az/ küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin altından az/küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakmak |
subtract from (something) f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
evden dışarıda, restoran, kafe gibi bir yerde yemek yemek |
eat out f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir bitkiyi dışarıda yaşamaya dayanıklı hale getirmek |
harden off f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
istenmeyen, güvenilmez kişileri/şeyleri dışarıda bırakarak grubu daraltmak |
winnow away f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out of something f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yatmak |
bed out f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
dışarıda uyumak |
bed out f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
(özellikle dışarıda veya gayri resmi ortamlarda) çay yapmak |
brew up f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyi) dışarıda/açık havada pişirmek |
cook (something) out f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
dışarıda olduğunu öğrenmek |
find out f.
|
|
95 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi) dışarıda tutmak |
keep out (of something) f.
|
|
96 |
Öbek Fiiller |
dışarıda yatmak |
lie out f.
|
|
97 |
Öbek Fiiller |
dışarıda bırakılmak |
lie out f.
|
|
98 |
Öbek Fiiller |
kapıyı kilitleyip dışarıda bırakmak |
lock out of f.
|
|
99 |
Öbek Fiiller |
küçük bir kısmı dışarıda kalmak |
peek out of f.
|
|
Phrases |
|
100 |
İfadeler |
dışarıda (bir yerde) |
out at (some place) s.
|
|
Proverb |
|
101 |
Atasözü |
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
a prophet is not without honor save in his own country
|
|
102 |
Atasözü |
düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur |
prophet is not without honor save in his own country
|
|
Colloquial |
|
103 |
Konuşma Dili |
ilk eş (özellikle zengin olmadan önce birlikte fedakarlıklara katlanan ve koca zengin olup gözü dışarıda olmaya başlayınca baştan savılan eş) |
starter wife i.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
yemeği dışarıda yeme |
dinner outing i.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
dışarıda modern görünen/modernlik taslayan kimse |
mod poser i.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
(bir şey) için dışarıda olmak |
be out for (something) f.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
dışarıda korkunç şeyler oluyor |
terrible things are happening outside expr.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
hava buz gibi dışarıda |
baby, it's cold outside expr.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) |
(you) wanna step outside? expr.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) |
(you) wanna step outside? expr.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
çıkışta/dışarıda buluşalım (kavga için) |
(you) want to step outside? expr.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
dışarıda bekle/bekliyorum (kavga için) |
(you) want to step outside? expr.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
için dışarıda |
out to expr.
|
|
Idioms |
|
114 |
Deyim |
dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava |
queen's weather i.
|
|
115 |
Deyim |
gözü dışarıda olma |
a roving eye i.
|
|
116 |
Deyim |
bir şeyi dışarıda bırakmak |
leave something in the open f.
|
|
117 |
Deyim |
gözü dışarıda olmak |
have a roving eye f.
|
|
118 |
Deyim |
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak |
take (out) on the street f.
|
|
119 |
Deyim |
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek |
take (out) on the street f.
|
|
120 |
Deyim |
bir şeyi dışarıda/sokakta yapmak |
take (out) on the streets f.
|
|
121 |
Deyim |
bir şeye dışarıda/sokakta devam etmek |
take (out) on the streets f.
|
|
122 |
Deyim |
(birini) oylamayla dışarıda/etkisiz bırakmak |
blackball (one) f.
|
|
123 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak |
keep (someone or something) at a distance f.
|
|
124 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) dışında/dışarıda tutmak |
keep (someone or something) at arm's length f.
|
|
125 |
Deyim |
birini/bir şeyi dışarıda bırakmak |
leave someone/something out in the cold f.
|
|
126 |
Deyim |
dışarıda bırakılmış/kalmış |
left out in the cold s.
|
|
127 |
Deyim |
dışarıda ayaz var |
baby, it's cold outside expr.
|
|
128 |
Deyim |
dışarıda/soğukta/sokakta bırakılmış |
out in the cold expr.
|
|
129 |
Deyim |
dışarıda bırakılmış |
on the outside, looking in expr.
|
|
130 |
Deyim |
dışarıda hava çok soğuk |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
131 |
Deyim |
dışarıda dondurucu bir soğuk var |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
132 |
Deyim |
dışarıda götünü donduran bir soğuk var |
it's brass monkeys outside [uk] expr.
|
|
Speaking |
|
133 |
Konuşma |
akşam dışarıda yemek yemeye ne dersin? |
how about eating out tonight? expr.
|
|
134 |
Konuşma |
akşam dışarıda yemek yiyelim mi? |
how about eating out tonight? expr.
|
|
135 |
Konuşma |
ayakkabılarını dışarıda çıkarmalısın |
you should take off your shoes outside expr.
|
|
136 |
Konuşma |
bizim için dışarıda bunun gibi başka bir yer yok |
there's no place like this out there for us expr.
|
|
137 |
Konuşma |
dışarıda kar yağıyor |
it's snowing outside expr.
|
|
138 |
Konuşma |
dışarıda yağmur yağıyor |
it's raining out expr.
|
|
139 |
Konuşma |
dışarıda bekle |
wait outside expr.
|
|
140 |
Konuşma |
dışarıda dikkatli ol |
be careful out there expr.
|
|
141 |
Konuşma |
dışarıda mıydın? |
have you been outside? expr.
|
|
142 |
Konuşma |
dışarıda görüşürüz |
I'll see you outside expr.
|
|
143 |
Konuşma |
ne kadar sıklıkla dışarıda yersin? |
how often do you eat out? expr.
|
|
144 |
Konuşma |
sen dışarıda mıydın? |
were you outside? expr.
|
|
145 |
Konuşma |
sen dışarıda mıydın? |
were you just outside? expr.
|
|
146 |
Konuşma |
(arayana/sorana/gelene) dışarıda olduğumu söyle |
tell them that i'm out expr.
|
|
Trade/Economic |
|
147 |
Ticaret/Ekonomi |
dışarıda eğitim |
outside training i.
|
|
148 |
Ticaret/Ekonomi |
dışarıda yerleşik kişi |
non-resident i.
|
|
149 |
Ticaret/Ekonomi |
dışarıda kurgu |
foreign assembly i.
|
|
150 |
Ticaret/Ekonomi |
dışarıda yerleşik kişi |
nonresident i.
|
|
151 |
Ticaret/Ekonomi |
içeride ve dışarıda teslim |
free in and out i.
|
|
152 |
Ticaret/Ekonomi |
dışarıda kalmayı tercih etmek |
opt-out f.
|
|
Law |
|
153 |
Hukuk |
hücrede kalan bir suçlunun topluma dönüş için hazırlık olarak dışarıda geçirmesine izin verilen süre |
mobility i.
|
|
Insurance |
|
154 |
Sigortacılık |
hasarların dışarıda ödenmesi |
claims payable abroad i.
|
|
Technical |
|
155 |
Teknik |
dışarıda tanımlanan dosya |
externally described file i.
|
|
156 |
Teknik |
dışarıda yayın arabası |
outside broadcast vehicle i.
|
|
157 |
Teknik |
dışarıda betimlenen veri |
externally described data i.
|
|
158 |
Teknik |
dışarıda betimlenen dosya |
externally described file i.
|
|
159 |
Teknik |
dışarıda yayın |
field pickup i.
|
|
160 |
Teknik |
dışarıda yayın |
outside broadcast i.
|
|
161 |
Teknik |
ucu dışarıda bırakılmış kiriş |
hammer beam i.
|
|
162 |
Teknik |
ucu dışarıda bırakılmış kiriş |
hammerbeam i.
|
|
Computer |
|
163 |
Bilgisayar |
dışarıda tanımlanan kütük |
externally described file i.
|
|
164 |
Bilgisayar |
dışarıda tanımlanan veri |
externally described data i.
|
|
165 |
Bilgisayar |
dışarıda bırakılacak ıp adreslerini ekle |
add exclusion expr.
|
|
166 |
Bilgisayar |
dışarıda göster |
view outside expr.
|
|
167 |
Bilgisayar |
dışarıda kalanlar ekle |
add exclusions expr.
|
|
168 |
Bilgisayar |
yolu dışarıda bırak |
exclude path expr.
|
|
Television |
|
169 |
Televizyon |
dışarıda yayın |
field pickup i.
|
|
170 |
Televizyon |
dışarıda yayın arabası |
outside broadcast vehicle i.
|
|
171 |
Televizyon |
dışarıda yayın |
outside broadcast i.
|
|
Construction |
|
172 |
İnşaat |
(yağmur suyunu dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek |
weatherboard f.
|
|
173 |
İnşaat |
(yağmur suyunu, karı dışarıda tutup akıtmak için) tahtaları üst üste binecek şekilde çivilemek |
weather-board f.
|
|
Automotive |
|
174 |
Otomotiv |
dışarıda kalan teker |
outer wheel i.
|
|
175 |
Otomotiv |
dışarıda yayın arabası |
ob van (outside broadcast van) kısalt.
|
|
Anatomy |
|
176 |
Anatomi |
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) |
corticipetal s.
|
|
177 |
Anatomi |
dışarıda oluşup beyin zarına doğru geçen (sinir lifi, uyarı) |
corticoafferent s.
|
|
Psychology |
|
178 |
Psikoloji |
dışarıda tutma |
externalisation i.
|
|
179 |
Psikoloji |
dışarıda tutma |
externalization i.
|
|
Gastronomy |
|
180 |
Mutfak |
balık kafalarının dışarıda bırakıldığı bir balık turtası tarifi |
stargazey pie i.
|
|
Botanic |
|
181 |
Botanik |
dışarıda yetişen |
half-hardy s.
|
|
Breeding |
|
182 |
Hayvancılık |
baş bölgesinin dışarıda kaldığı bir tür sığır kafesi |
squeeze i.
|
|
Education |
|
183 |
Eğitim |
okul dışarıda günü |
outdoor classroom day i.
|
|
184 |
Eğitim |
dışarıda değerlendirilen |
external s.
|
|
Religious |
|
185 |
Dini |
aşai rabbani ayinine katılmayı hak edenlere ciddiyetle hitap ederek katılamayanları dışarıda bırakmak |
fence the tables f.
|
|
Sport |
|
186 |
Spor |
(beyzbol) dışarıda |
away s.
|
|
Volleyball |
|
187 |
Voleybol |
arka orta dışarıda |
6-man back defense i.
|
|
Cinema |
|
188 |
Sinema |
dışarıda filme alma |
location shooting i.
|
|
189 |
Sinema |
dışarıda çevirim |
outdoor shooting i.
|
|
190 |
Sinema |
dışarıda çevirim |
exterior shooting i.
|
|
191 |
Sinema |
dışarıda çevirim |
location shooting i.
|
|
Engineering |
|
192 |
Engineering |
taşkın suyunu tahliye ederken deniz suyunu dışarıda tutan bentli bir su yolu |
aboideau i.
|
|
Slang |
|
193 |
Argo |
(evsizler için) dışarıda yatmak |
sleep rough f.
|
|
194 |
Argo |
dışarıda içmek |
be on the piss [uk] f.
|
|
195 |
Argo |
dışarıda bırakılmış |
exed out s.
|
|
196 |
Argo |
dışarıda görüşelim |
knuck if you buck expr.
|
|
British Slang |
|
197 |
İngiliz Argosu |
dışarıda yatmak |
doss f.
|
|
198 |
İngiliz Argosu |
dışarıda yatmak |
dossdown f.
|
|
Modern Slang |
|
199 |
Modern Argo |
gözü dışarıda kimse |
a dog i.
|
|
200 |
Modern Argo |
birçok kelimenin kısaltılmasından oluşan bir kısaltma ile ifade edilen lgbtq+ topluluğunu kimseyi dışarıda bırakmadan belirtebilmek için kullanılan bir ifade |
alphabet spectrum i.
|
|