|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
order mark (school, brit) i.
|
(okulda verilen) ufak ceza |
|
2 |
Genel |
blash (brit) i.
|
sıçrayan su veya çamur |
|
3 |
Genel |
cotton buds (brit) i.
|
kulak temizleme pamuğu |
|
4 |
Genel |
careful [brit] i.
|
pinti |
|
5 |
Genel |
careful [brit] i.
|
cimri |
|
6 |
Genel |
careful [brit] i.
|
aşırı tutumlu |
|
7 |
Genel |
raver [brit] i.
|
çılgın kimse |
|
8 |
Genel |
raver [brit] i.
|
serbest hayat yaşayan kimse |
|
9 |
Genel |
carry-on [brit] i.
|
uygunsuz davranış |
|
10 |
Genel |
carry-on [brit] i.
|
aptalca davranış |
|
11 |
Genel |
carry-on [brit] i.
|
sıradışı davranış |
|
|
12 |
Genel |
carry-on [brit] i.
|
ahlaksız davranış |
|
13 |
Genel |
recommend [brit] i.
|
tavsiye |
|
14 |
Genel |
recommend [brit] i.
|
öneri |
|
15 |
Genel |
backword [brit] i.
|
vaadini tutamama |
|
16 |
Genel |
backword [brit] i.
|
sözünde duramama |
|
17 |
Genel |
chartered librarian [brit] i.
|
diplomaya ek olarak ingiliz kütüphaneciler derneğinden lisans da almış olan kütüphaneci |
|
18 |
Genel |
chartered surveyor [brit] i.
|
yeminli eksper |
|
19 |
Genel |
chartered surveyor [brit] i.
|
mesleki gereksinimlerini karşılayacak niteliklere, eğitime ve deneyime sahip lisanslı bilirkişi |
|
20 |
Genel |
natter [brit] i.
|
boş muhabbet |
|
21 |
Genel |
natter [brit] i.
|
gevezelik |
|
22 |
Genel |
needler [brit] i.
|
ambalaj diken kimse |
|
23 |
Genel |
tenter [brit] i.
|
bir şeyden sorumlu olan kimse |
|
24 |
Genel |
tenter [brit] i.
|
diğer işçilere el emeği ile yardım eden nispeten vasıfsız işçi |
|
25 |
Genel |
term of reference [brit] i.
|
tanımlanmış görev |
|
26 |
Genel |
term of reference [brit] i.
|
atanmış görev |
|
27 |
Genel |
term of reference [brit] i.
|
tanımlanmış faaliyet alanı |
|
28 |
Genel |
term-trotter [brit] i.
|
üniversiteye veya mahkemeye düzensiz olarak, bir süreliğine katılan kimse |
|
29 |
Genel |
the birch [brit] i.
|
falaka sopasıyla dövme cezası |
|
30 |
Genel |
the palace [brit] i.
|
sarayda yaşayanlar |
|
31 |
Genel |
the warm [brit] i.
|
sıcak yer |
|
|
32 |
Genel |
the whole time [brit] i.
|
her zaman |
|
33 |
Genel |
the working classes [brit] i.
|
işçi sınıfı |
|
34 |
Genel |
thieftaker [brit] i.
|
hırsızları tutuklayan kimse |
|
35 |
Genel |
thieftaker [brit] i.
|
eşkıyaları tutuklayan kimse |
|
36 |
Genel |
thieves' kitchen [brit] i.
|
çocukların kolayca suça sürüklendiği, hırsızların barındığı gecekondu mahallesi |
|
37 |
Genel |
remit [brit] i.
|
kapsam |
|
38 |
Genel |
third story [brit] i.
|
zemin kattan sonraki üçüncü kat |
|
39 |
Genel |
thomasing [brit] i.
|
21 aralık'ta st. thomas gününde evden eve dolaşıp dilenmek |
|
40 |
Genel |
ticket [brit] i.
|
kartvizit |
|
41 |
Genel |
ticket [brit] i.
|
kütüphane ödünç alma kartı |
|
42 |
Genel |
tied cottage [brit] i.
|
lojman |
|
43 |
Genel |
tied cottage [brit] i.
|
işverene ait, çalışanın kullanımına sunulmuş ev veya yazlık |
|
44 |
Genel |
time [brit] i.
|
(bar) kapanma zamanı |
|
45 |
Genel |
tinker [brit] i.
|
gezgin |
|
46 |
Genel |
tiny [brit] i.
|
ufacık çocuk |
|
47 |
Genel |
tiny [brit] i.
|
bebek |
|
48 |
Genel |
tier ranger [brit] i.
|
yalı hırsızı |
|
49 |
Genel |
tiger [brit] i.
|
damatlık giyen damat |
|
50 |
Genel |
time bill [brit] i.
|
tarife |
|
51 |
Genel |
time bill [brit] i.
|
program |
|
52 |
Genel |
time bill [brit] i.
|
ders programı |
|
53 |
Genel |
tippet [brit] i.
|
celladın kullandığı ip |
|
54 |
Genel |
tipp-ex® [brit] i.
|
daksil |
|
55 |
Genel |
tipp-ex® [brit] i.
|
daktilo silgisi |
|
56 |
Genel |
tiswas [brit] i.
|
anksiyete hali |
|
57 |
Genel |
tiswas [brit] i.
|
heyecan hali |
|
58 |
Genel |
toby [brit] i.
|
sokak |
|
59 |
Genel |
toby [brit] i.
|
yol |
|
60 |
Genel |
toby [brit] i.
|
otoban |
|
61 |
Genel |
toby [brit] i.
|
otoban soygunu |
|
62 |
Genel |
tod [brit] i.
|
gür yığın |
|
63 |
Genel |
tod [brit] i.
|
dolaşık ve kaba kütle |
|
64 |
Genel |
toke [brit] i.
|
yiyecek |
|
65 |
Genel |
toke [brit] i.
|
bir parça ekmek |
|
66 |
Genel |
tombola [brit] i.
|
biletlerin döner bir tamburdan çekildiği bir piyango türü |
|
67 |
Genel |
ton [brit] i.
|
saatte yüz mil hız yapma |
|
68 |
Genel |
tops [brit] i.
|
kaymak tabaka |
|
69 |
Genel |
tops [brit] i.
|
aristokrat sınıfı |
|
70 |
Genel |
totting [brit] i.
|
çöpten kullanılabilir veya satılabilir eşya arama |
|
71 |
Genel |
trade card [brit] i.
|
kartvizit |
|
|
72 |
Genel |
train-spotting [brit] i.
|
tren istasyonuna gidip tren sayılarını kaydetme faaliyeti |
|
73 |
Genel |
general [brit] i.
|
genel işleri gören hizmetçi |
|
74 |
Genel |
translator [brit] i.
|
giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi |
|
75 |
Genel |
transport café [brit] i.
|
kamyoncu lokantası |
|
76 |
Genel |
trap [brit] i.
|
polis memuru |
|
77 |
Genel |
trap [brit] i.
|
dedektif |
|
78 |
Genel |
translater [brit] i.
|
giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi |
|
79 |
Genel |
trilby hat [brit] i.
|
fötr şapka |
|
80 |
Genel |
trotter [brit] i.
|
getir götür işleri yapan eleman |
|
81 |
Genel |
trotter [brit] i.
|
kurye |
|
82 |
Genel |
trotter [brit] i.
|
telaşlı kimse |
|
83 |
Genel |
trotter [brit] i.
|
hızlı hareket eden kimse |
|
84 |
Genel |
trug [brit] i.
|
uzun ve sığ bir sepet türü |
|
85 |
Genel |
trug [brit] i.
|
eski bir buğday ölçüm birimi |
|
86 |
Genel |
truss [brit] i.
|
çeşitli saman ölçü birimlerine verilen ad |
|
87 |
Genel |
tub [brit] i.
|
eski dönemlerde alkol kaçakçılığında kullanılan büyük fıçı |
|
88 |
Genel |
tuck [brit] i.
|
ziyafet |
|
89 |
Genel |
tuck–in [brit] i.
|
çok miktarda yemek |
|
90 |
Genel |
tuck–in [brit] i.
|
ziyafet |
|
91 |
Genel |
tug [brit] i.
|
kaba saba kimse |
|
92 |
Genel |
tug [brit] i.
|
ahlaksız kimse |
|
93 |
Genel |
tuck-out [brit] i.
|
büyük öğün |
|
94 |
Genel |
tuck-out [brit] i.
|
ziyafet sofrası |
|
95 |
Genel |
turnip ghost [brit] i.
|
şalgamdan yapılmış cadılar bayramı feneri |
|
96 |
Genel |
turnip ghost [brit] i.
|
öcü |
|
97 |
Genel |
turnip ghost [brit] i.
|
umacı |
|
98 |
Genel |
twicer [brit] i.
|
iki kere kaybeden kimse |
|
99 |
Genel |
twig [brit] i.
|
moda |
|
100 |
Genel |
twist [brit] i.
|
kuvvetli iştah |
|
101 |
Genel |
twist [brit] i.
|
külah biçimi verilmiş saklama kağıdı |
|
102 |
Genel |
almous [brit] i.
|
sadaka |
|
103 |
Genel |
ambulancewoman [brit] i.
|
(kadın) ambulans çalışanı |
|
104 |
Genel |
ambulancewoman [brit] i.
|
(kadın) ambulans görevlisi |
|
105 |
Genel |
sub [brit] i.
|
üyelik ücreti |
|
106 |
Genel |
analysation [brit] i.
|
analiz etme |
|
107 |
Genel |
ancillary [brit] i.
|
birine hizmet eden kimse |
|
108 |
Genel |
ealderman [brit] i.
|
ihtiyar heyeti üyesi |
|
109 |
Genel |
ealderman [brit] i.
|
şehir ayanı |
|
110 |
Genel |
ealderman [brit] i.
|
belediye meclis üyesi |
|
111 |
Genel |
saint austin's summer [brit] i.
|
eylül ayında görülen pastırma yazı |
|
112 |
Genel |
eho [brit] i.
|
çevre sağlığı memuru |
|
113 |
Genel |
eho [brit] i.
|
halk sağlığı müfettişi |
|
114 |
Genel |
accoutre (brit.) f.
|
askeri giyecek vermek |
|
115 |
Genel |
accoutre (brit.) f.
|
askeri teçhizat sağlamak |
|
116 |
Genel |
exocitise [brit] f.
|
egzotikleştirmek |
|
117 |
Genel |
tip [brit] f.
|
çöp atmak |
|
118 |
Genel |
tip [brit] f.
|
(içkiyi) bir dikişte içmek |
|
119 |
Genel |
tip [brit] f.
|
parmak uçlarında yürümek |
|
120 |
Genel |
tip [brit] f.
|
ufak adımlarla gitmek |
|
121 |
Genel |
tip [brit] f.
|
yuvarlamak |
|
122 |
Genel |
tip [brit] f.
|
yuvarlanmak |
|
123 |
Genel |
translate [brit] f.
|
(ayakkabı, giysi) onararak, yenileyerek veya eski malzemelerden üreterek dönüştürmek |
|
124 |
Genel |
turn up [brit] f.
|
bir kitapta (kelime, bilgi, cümle) aramak |
|
125 |
Genel |
turn up [brit] f.
|
(bir kitaba) bakmak |
|
126 |
Genel |
turn up [brit] f.
|
(bir kitaba) danışmak |
|
127 |
Genel |
turn up [brit] f.
|
kartı çevirip açmak |
|
128 |
Genel |
twizzle [brit] f.
|
dönmek |
|
129 |
Genel |
earlierise [brit] f.
|
daha erken bir tarihte yapmak |
|
130 |
Genel |
earlierise [brit] f.
|
erkene almak |
|
131 |
Genel |
come [brit] f.
|
yapmak |
|
132 |
Genel |
sceptical [brit] s.
|
şüpheci |
|
133 |
Genel |
accoutered (brit.) s.
|
askeri olarak teçhizalandırılmış |
|
134 |
Genel |
estival (brit.) s.
|
yaz |
|
135 |
Genel |
estival (brit.) s.
|
yaz ile ilgili |
|
136 |
Genel |
thrustful [brit] s.
|
saldırgan |
|
137 |
Genel |
thrustful [brit] s.
|
agresif |
|
138 |
Genel |
tictocking [brit] s.
|
saatin çıkardığı tik tak sesi |
|
139 |
Genel |
tophole [brit] s.
|
müthiş |
|
140 |
Genel |
tophole [brit] s.
|
türünün en iyisi |
|
141 |
Genel |
tophole [brit] s.
|
çok güzel |
|
142 |
Genel |
transportable [brit] s.
|
sürgün cezası verilebilir |
|
143 |
Genel |
transportable [brit] s.
|
sürgün içeren |
|
144 |
Genel |
transportable [brit] s.
|
sürgün edilebilir |
|
145 |
Genel |
twee [brit] s.
|
fazla zarif |
|
146 |
Genel |
twee [brit] s.
|
fazla şık |
|
147 |
Genel |
twee [brit] s.
|
çıtkırıldım |
|
148 |
Genel |
on attachment [brit] s.
|
bir yerde sınırlı süreyle çalışmakta olan |
|
149 |
Genel |
unadopted [brit] s.
|
(yerel otorite tarafından) iyi halde tutulmayan |
|
150 |
Genel |
unadopted [brit] s.
|
(yerel otorite tarafından) bakımı sağlanmayan |
|
151 |
Genel |
out of one's way [brit] s.
|
bir kimsenin faaliyet veya ilgi alanı dışında |
|
152 |
Genel |
tinker's curse [brit] zf.
|
zerre kadar |
|
153 |
Genel |
tinker's curse [brit] zf.
|
şu kadarcık bile |
|
154 |
Genel |
algates [brit] zf.
|
tamamen |
|
155 |
Genel |
algates [brit] zf.
|
tam olarak |
|
156 |
Genel |
algates [brit] zf.
|
bütünüyle |
|
157 |
Genel |
once in a way [brit] zf.
|
arada sırada |
|
158 |
Genel |
once in a way [brit] zf.
|
tek bir kez |
|
159 |
Genel |
once and a way [brit] zf.
|
arada sırada |
|
160 |
Genel |
once and a way [brit] zf.
|
tek bir kez |
|
161 |
Genel |
in one's way [brit] zf.
|
mevcut |
|
162 |
Genel |
in one's way [brit] zf.
|
hazır |
|
163 |
Genel |
in one's way [brit] zf.
|
yakında |
|
164 |
Genel |
in one's way [brit] zf.
|
hali hazırda |
|
165 |
Genel |
in one's way [brit] zf.
|
eli altında |
|
166 |
Genel |
out of the way [brit] zf.
|
faaliyet veya ilgi alanı dışında |
|
167 |
Genel |
gr. brit. (great britain) kısalt.
|
büyük britanya |
|
168 |
Genel |
gt. brit. (great britain) kısalt.
|
birleşik krallık |
|
169 |
Genel |
gt. brit. (great britain) kısalt.
|
büyük britanya |
|
170 |
Genel |
gt. brit. (great britain) kısalt.
|
ingiltere |
|
Phrasals |
|
171 |
Öbek Fiiller |
catch up [brit] f.
|
yetişip geçmek |
|
172 |
Öbek Fiiller |
tidy away [brit] f.
|
etrafı toparlamak üzere (bir şeyi) yerine koymak |
|
173 |
Öbek Fiiller |
turf off [brit] f.
|
dışarı atmak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
turf off [brit] f.
|
kovmak |
|
175 |
Öbek Fiiller |
turf off [brit] f.
|
kapı dışarı etmek |
|
176 |
Öbek Fiiller |
turn off [brit] f.
|
evlilik bağı kurmak |
|
177 |
Öbek Fiiller |
turn off [brit] f.
|
ekşimek |
|
178 |
Öbek Fiiller |
turn off [brit] f.
|
bozulup ziyan olmak |
|
179 |
Öbek Fiiller |
turn off [brit] f.
|
bozulmak |
|
180 |
Öbek Fiiller |
turn over to [brit] f.
|
kanal değiştirmek |
|
181 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(biriyle) beraber gelmek |
|
182 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(biriyle) birlikte gelmek |
|
183 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(bitki) topraktan çıkmak |
|
184 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(bitki) bitmek |
|
185 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(bitki) büyümek |
|
186 |
Öbek Fiiller |
come away [brit] f.
|
(bitki) gelişmek |
|
Phrases |
|
187 |
İfadeler |
turn of speed [brit] i.
|
hızı artırma |
|
188 |
İfadeler |
turn of speed [brit] i.
|
süreci hızlandırma |
|
189 |
İfadeler |
all round [brit] zf.
|
her birine |
|
190 |
İfadeler |
all round [brit] zf.
|
ayrı ayrı herkese |
|
191 |
İfadeler |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
eden bulur |
|
192 |
İfadeler |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
ettiğini bulma |
|
193 |
İfadeler |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
eden bulur inleyen ölür |
|
194 |
İfadeler |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
kimsenin ahı kimsede kalmaz |
|
195 |
İfadeler |
the biter gets bit [old-fashioned] [brit] expr.
|
kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz |
|
196 |
İfadeler |
nark it! [brit] expr.
|
dur! |
|
197 |
İfadeler |
nark it! [brit] expr.
|
durdur şunu! |
|
Proverb |
|
198 |
Atasözü |
cut your cloth [brit]
|
ayağını yorganına göre uzat |
|
199 |
Atasözü |
cut your cloth [brit]
|
hesabını bil |
|
Colloquial |
|
200 |
Konuşma Dili |
carney [brit] i.
|
tatlı sözle kandırmak |
|
201 |
Konuşma Dili |
carney [brit] i.
|
tavlamak |
|
202 |
Konuşma Dili |
carney [brit] i.
|
kandırarak ikna etmek |
|
203 |
Konuşma Dili |
backwoodsman [brit] i.
|
(ingiltere'de) lordlar kamarasına nadir gelen üye |
|
204 |
Konuşma Dili |
telly [brit] i.
|
televizyon alıcısı |
|
205 |
Konuşma Dili |
the hump [brit] i.
|
kızgınlık |
|
206 |
Konuşma Dili |
the hump [brit] i.
|
üzüntü |
|
207 |
Konuşma Dili |
the more fool one [brit] i.
|
salaklığın daniskası |
|
208 |
Konuşma Dili |
the necessary [brit] i.
|
gereken |
|
209 |
Konuşma Dili |
the social [brit] i.
|
sosyal güvenlik desteği |
|
210 |
Konuşma Dili |
the whole time [brit] i.
|
sıklıkla |
|
211 |
Konuşma Dili |
the whole time [brit] i.
|
devamlı |
|
212 |
Konuşma Dili |
the whole time [brit] i.
|
habire |
|
213 |
Konuşma Dili |
themself [brit] i.
|
(cinsiyetsiz kullanımda) kendi |
|
214 |
Konuşma Dili |
themself [brit] i.
|
(cinsiyetsiz kullanımda) kendisi |
|
215 |
Konuşma Dili |
the thing [brit] i.
|
morali ve sağlığı yerinde olan kimse |
|
216 |
Konuşma Dili |
this, that, and the other [brit] i.
|
birçok şey |
|
217 |
Konuşma Dili |
ticket [brit] i.
|
silahlı kuvvetlerden atılma belgesi |
|
218 |
Konuşma Dili |
tidemark [brit] i.
|
derideki kir izi |
|
219 |
Konuşma Dili |
tinker [brit] i.
|
yaramaz çocuk |
|
220 |
Konuşma Dili |
tinkerman [brit] i.
|
maç başı kadroda değişiklik yaparak yeni şeyler deneyen teknik direktör |
|
221 |
Konuşma Dili |
tinkle [brit] i.
|
çağrı |
|
222 |
Konuşma Dili |
tinkle [brit] i.
|
arama |
|
223 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
eşsiz |
|
224 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
eşi benzeri olmayan |
|
225 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
kimseye benzemeyen |
|
226 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
kendine has |
|
227 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
türünün tek örneği |
|
228 |
Konuşma Dili |
a one-off [brit] i.
|
eşi benzeri olmayan |
|
229 |
Konuşma Dili |
toffishness [brit] i.
|
züppelik |
|
230 |
Konuşma Dili |
toggery [brit] i.
|
giyim mağazası |
|
231 |
Konuşma Dili |
trustafarian [brit] i.
|
zengin çevresi ve ailesi üzerinden geçinen genç |
|
232 |
Konuşma Dili |
turps [brit] i.
|
terebentin |
|
233 |
Konuşma Dili |
turps [brit] i.
|
belirli çam ağaçlarının buhar ile damıtılması ile elde edilen uçucu yağ |
|
234 |
Konuşma Dili |
assistance [brit] i.
|
kamusal sosyal yardım |
|
235 |
Konuşma Dili |
earhole [brit] i.
|
kulak deliği |
|
236 |
Konuşma Dili |
electric [brit] i.
|
elektriksel güç |
|
237 |
Konuşma Dili |
electric [brit] i.
|
elektrik kuvveti |
|
238 |
Konuşma Dili |
yah [brit] i.
|
üst sınıfa mensup kimse |
|
239 |
Konuşma Dili |
yard [brit] i.
|
londra polis teşkilatı merkezi |
|
240 |
Konuşma Dili |
brit lit i.
|
çağdaş ingiliz edebiyatı |
|
241 |
Konuşma Dili |
carny [brit] f.
|
tatlı sözle kandırmak |
|
242 |
Konuşma Dili |
carny [brit] f.
|
tavlamak |
|
243 |
Konuşma Dili |
carny [brit] f.
|
kandırarak ikna etmek |
|
244 |
Konuşma Dili |
tip (someone) the wink [brit] f.
|
tüyo vermek |
|
245 |
Konuşma Dili |
tip (someone) the wink [brit] f.
|
birine gizli bilgi vermek |
|
246 |
Konuşma Dili |
trog [brit] f.
|
amaçsızca yürümek |
|
247 |
Konuşma Dili |
twist [brit] f.
|
dolandırmak |
|
248 |
Konuşma Dili |
bash away [brit] f.
|
bir şey için çok sıkı çalışmak |
|
249 |
Konuşma Dili |
bash away [brit] f.
|
bir hedef için çok sıkı çalışmak |
|
250 |
Konuşma Dili |
bash on [brit] f.
|
üzerinde çalışmaya devam etmek |
|
251 |
Konuşma Dili |
bash on [brit] f.
|
sürdürmek |
|
252 |
Konuşma Dili |
bash on [brit] f.
|
devam etmek |
|
253 |
Konuşma Dili |
bash out [brit] f.
|
yapıvermek |
|
254 |
Konuşma Dili |
bash out [brit] f.
|
hızlıca yapmak |
|
255 |
Konuşma Dili |
yawl [brit] f.
|
feryat etmek |
|
256 |
Konuşma Dili |
yawl [brit] f.
|
haykırmak |
|
257 |
Konuşma Dili |
yawl [brit] f.
|
acı acı ulumak |
|
258 |
Konuşma Dili |
tickety-boo [brit] s.
|
tıkır tıkır |
|
259 |
Konuşma Dili |
tickety-boo [brit] s.
|
sorunsuz |
|
260 |
Konuşma Dili |
toffish [brit] s.
|
züppe |
|
261 |
Konuşma Dili |
ullo [brit] ünl.
|
selam |
|
262 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
arzu nesnesi |
|
263 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
taş gibi |
|
264 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
ilik gibi |
|
265 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
kütür kütür |
|
266 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
erik gibi |
|
267 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
sütun gibi |
|
268 |
Konuşma Dili |
a bit of crackling [brit] expr.
|
at gibi |
|
269 |
Konuşma Dili |
right you are! [brit] expr.
|
(genelde verilen siparişe cevaben) tabii, olur, hemen geliyor |
|
270 |
Konuşma Dili |
everything is hunky-dory [brit] expr.
|
her şey tıkırında |
|
271 |
Konuşma Dili |
turn round and do something [brit] expr.
|
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak) |
|
272 |
Konuşma Dili |
al desko [brit] expr.
|
(kendi) masasında |
|
273 |
Konuşma Dili |
ullo [brit] expr.
|
merhaba |
|
Idioms |
|
274 |
Deyim |
the dim and distant past [brit] i.
|
çok eski zaman |
|
275 |
Deyim |
the dim and distant past [brit] i.
|
fi tarihi |
|
276 |
Deyim |
the dim and distant past [brit] i.
|
nuh zamanı |
|
277 |
Deyim |
line of country [brit] i.
|
uzmanlık alanı |
|
278 |
Deyim |
a bit of crackling [brit] i.
|
(kadın) arzu nesnesi |
|
279 |
Deyim |
cushy number [brit] i.
|
basit iş |
|
280 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
infial yaratan |
|
281 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
ses getiren |
|
282 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
selam çakma |
|
283 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
ağzında sakız varmış gibi konuşma |
|
284 |
Deyim |
a crock of gold [brit] i.
|
hayalleri süsleyen para/servet |
|
285 |
Deyim |
short back and sides [brit] i.
|
arkaların ve yanların kısa olduğu saç modeli |
|
286 |
Deyim |
a short back and sides [brit] i.
|
arkaların ve yanların kısa olduğu saç modeli |
|
287 |
Deyim |
short, sharp shock [brit] i.
|
kısa ve öz |
|
288 |
Deyim |
a short, sharp shock [brit] i.
|
kısa ve özlü/etkili ceza |
|
289 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
söylenmek/eleştirmek için bahane |
|
290 |
Deyim |
line of country [brit] i.
|
ilgi alanı |
|
291 |
Deyim |
a bit of crackling [brit] i.
|
seks objesi olarak görülen kadın |
|
292 |
Deyim |
cushy number [brit] i.
|
kolay iş |
|
293 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
ses getiren |
|
294 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
bomba etkisi yaratan |
|
295 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
kaş göz etme |
|
296 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
üst perdeden konuşma |
|
297 |
Deyim |
short, sharp shock [brit] i.
|
az ve öz |
|
298 |
Deyim |
a short, sharp shock [brit] i.
|
kısa ama sert ceza |
|
299 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
üstüne gitmek/cezalandırmak için bulunan açık |
|
300 |
Deyim |
a bit of crackling [brit] i.
|
cinsel obje olarak görülen kadın |
|
301 |
Deyim |
cushy number [brit] i.
|
temiz iş |
|
302 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
bomba etkisi yaratan |
|
303 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
infilak yaratan |
|
304 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
göz etme |
|
305 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
kibirli kibirli konuşma |
|
306 |
Deyim |
short, sharp shock [brit] i.
|
kısa ve yerinde |
|
307 |
Deyim |
a stick with which to beat someone [brit] i.
|
karşıdakine karşı silah olarak kullanılan olay |
|
308 |
Deyim |
cushy number [brit] i.
|
sıkıntısız iş |
|
309 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
yıkıcı |
|
310 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
yıkıcı |
|
311 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
göz ardı etme |
|
312 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
böbürlenerek konuşma |
|
313 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
kritik hamle |
|
314 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
son noktayı koyan hamle |
|
315 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
görmemiş gibi davranma |
|
316 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
üstünlük taslayarak konuşma |
|
317 |
Deyim |
demolition job [brit] i.
|
önemli hamle |
|
318 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
kritik hamle |
|
319 |
Deyim |
a nod and a wink [brit] i.
|
çıtlatma |
|
320 |
Deyim |
a plum in (one's) mouth [brit] i.
|
üstten üstten konuşma |
|
321 |
Deyim |
a demolition job [brit] i.
|
işi bitiren hamle |
|
322 |
Deyim |
lie of the land (brit) i.
|
arazinin/toprağın özellikleri |
|
323 |
Deyim |
king of the castle (brit) i.
|
ağır top |
|
324 |
Deyim |
a lager lout (brit) i.
|
alkol içip etrafını rahatsız eden tip |
|
325 |
Deyim |
lie of the land (brit) i.
|
bir şeyin durumu/hali |
|
326 |
Deyim |
king of the castle (brit) i.
|
bir gruptaki en güçlü ya da en başarılı kişi |
|
327 |
Deyim |
the dreaded lurgy (brit) i.
|
ciddi olmayan ama kolay bulaşan hastalık |
|
328 |
Deyim |
a nice little earner (brit) i.
|
çok para kazandıran iş |
|
329 |
Deyim |
the matter in hand (brit) i.
|
ele alınan/tartışılan/söz konusu konu |
|
330 |
Deyim |
the pink pound (brit) i.
|
eşcinsellerin alım gücü |
|
331 |
Deyim |
sleeping partner (brit) i.
|
gizli ortak |
|
332 |
Deyim |
the matter in hand (brit) i.
|
gündemdeki konu |
|
333 |
Deyim |
a lager lout (brit) i.
|
içip içip sapıtan kimse |
|
334 |
Deyim |
schoolboy humour (brit) i.
|
ilkokul şakası |
|
335 |
Deyim |
a nice little earner (brit) i.
|
karlı iş |
|
336 |
Deyim |
the pink pound (brit) i.
|
pembe para |
|
337 |
Deyim |
the writing is on the wall (brit) i.
|
tehlike belirtisi/işareti |
|
338 |
Deyim |
the sharp end (brit) i.
|
(bir işin) en zor kısmı |
|
339 |
Deyim |
take something as read [brit] f.
|
gerçek olarak kabul etmek |
|
340 |
Deyim |
take something as read [brit] f.
|
doğru olduğunu varsaymak |
|
341 |
Deyim |
tug one's forelock [brit] f.
|
yalakalık etmek |
|
342 |
Deyim |
tug one's forelock [brit] f.
|
bir tarafını yalamak |
|
343 |
Deyim |
touch one's forelock [brit] f.
|
yalakalık etmek |
|
344 |
Deyim |
touch one's forelock [brit] f.
|
bir tarafını yalamak |
|
345 |
Deyim |
have a face like a wet weekend (brit) f.
|
aşırı mutsuz görünmek |
|
346 |
Deyim |
be out on the piss (brit) f.
|
bar bar dolaşıp içki içmek |
|
347 |
Deyim |
hang on like grim death (brit) f.
|
bir şeyi sıkıca tutmak |
|
348 |
Deyim |
have the brass neck to do something (brit) f.
|
bir şeyi yapmaya cesareti olmak |
|
349 |
Deyim |
give somebody a fair crack of the whip (brit) f.
|
birine bir şans vermek |
|
350 |
Deyim |
hold on like grim death (brit) f.
|
bir şeyi sımsıkı tutmak |
|
351 |
Deyim |
rub somebody up the wrong way (brit) f.
|
birini rahatsız etmek |
|
352 |
Deyim |
hang on like grim death (brit) f.
|
bir şeye sımsıkı tutunmak |
|
353 |
Deyim |
hang on like grim death (brit) f.
|
bir şeyi sımsıkı tutmak |
|
354 |
Deyim |
be out on the piss (brit) f.
|
bar bar dolaşmak |
|
355 |
Deyim |
hold on like grim death (brit) f.
|
bir şeyi sıkıca tutmak |
|
356 |
Deyim |
hold on like grim death (brit) f.
|
bir şeye sımsıkı tutunmak |
|
357 |
Deyim |
be as thin as a rake (brit/aus) f.
|
bir deri bir kemik olmak |
|
358 |
Deyim |
knock somebody sideways (brit) f.
|
derinden etkilemek/sarsmak |
|
359 |
Deyim |
be as happy a sandboy (brit) f.
|
çok mutlu olmak |
|
360 |
Deyim |
be as happy as larry (brit) f.
|
çok mutlu olmak |
|
361 |
Deyim |
have a verbal diarrhoea (brit) f.
|
carcar konuşmak |
|
362 |
Deyim |
be bone idle (brit) f.
|
çok tembel olmak |
|
363 |
Deyim |
have a verbal diarrhoea (brit) f.
|
çenesi düşmek |
|
364 |
Deyim |
have a verbal diarrhoea (brit) f.
|
çenesi düşük olmak |
|
365 |
Deyim |
have a verbal diarrhoea (brit) f.
|
çok konuşmak |
|
366 |
Deyim |
be hard pushed (brit) f.
|
eli darda olmak |
|
367 |
Deyim |
march to a different tune (brit) f.
|
farklı telden çalmak |
|
368 |
Deyim |
run out of steam (brit) f.
|
enerjisi tükenmek |
|
369 |
Deyim |
die a death (brit) f.
|
eceli ile ölmek |
|
370 |
Deyim |
be out on the piss (brit) f.
|
içki içmeye çıkmak |
|
371 |
Deyim |
put a spanner in the works (brit) f.
|
işlere köstek olmak |
|
372 |
Deyim |
throw a spanner in the works (brit) f.
|
işlere köstek olmak |
|
373 |
Deyim |
be as thin as a rake (brit/aus) f.
|
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak |
|
374 |
Deyim |
be a licence to print money (brit) f.
|
kısa yoldan köşeyi döndürmek |
|
375 |
Deyim |
be in the driving seat (brit) f.
|
kontrolü eline almak |
|
376 |
Deyim |
wash one's dirty laundry/linen in public (brit) f.
|
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek |
|
377 |
Deyim |
vanish off the face of the earth (us/brit) f.
|
kayıplara karışmak |
|
378 |
Deyim |
disappear off the face of the earth (us/brit) f.
|
kayıplara karışmak |
|
379 |
Deyim |
kick up a stink (brit.) f.
|
olay çıkarmak |
|
380 |
Deyim |
disappear off the face of the earth (us/brit) f.
|
sırra kadem basmak |
|
381 |
Deyim |
be a licence to print money (brit) f.
|
paraya para dedirtmemek |
|
382 |
Deyim |
be back on the rails (brit.) f.
|
rayına oturmak |
|
383 |
Deyim |
vanish off the face of the earth (us/brit) f.
|
sırra kadem basmak |
|
384 |
Deyim |
be hard pushed (brit) f.
|
paraya sıkışık olmak |
|
385 |
Deyim |
send somebody on a guilt trip (brit) f.
|
yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek |
|
386 |
Deyim |
queue up (for something) (brit) f.
|
(bir şey için) sıraya girmek |
|
387 |
Deyim |
die a death (brit) f.
|
yitip gitmek |
|
388 |
Deyim |
have a face like a wet weekend (brit) f.
|
yüzünden düşen bin parça olmak |
|
389 |
Deyim |
disappear off the face of the earth (us/brit) f.
|
yok olmak |
|
390 |
Deyim |
vanish off the face of the earth (us/brit) f.
|
yok olup gitmek |
|
391 |
Deyim |
disappear off the face of the earth (us/brit) f.
|
yok olup gitmek |
|
392 |
Deyim |
queue up (for something) (brit) f.
|
(bir şey için) kuyruğa girmek |
|
393 |
Deyim |
be back on the rails (brit.) f.
|
yoluna girmek |
|
394 |
Deyim |
vanish off the face of the earth (us/brit) f.
|
yok olmak |
|
395 |
Deyim |
make the best of one's way [brit] f.
|
elinden geldiğince hızlı gitmek |
|
396 |
Deyim |
be down on your uppers (brit [old-fashioned] [uk] f.
|
darda olmak |
|
397 |
Deyim |
on the tiles [brit] s.
|
gece geç saatlerde alem yapan |
|
398 |
Deyim |
down-at-heel (brit) s.
|
hırpani |
|
399 |
Deyim |
down-at-heel (brit) s.
|
kılıksız |
|
400 |
Deyim |
sabre-rattling (brit) s.
|
tehditkar (davranış) |
|
401 |
Deyim |
through the mill [brit] zf.
|
feleğin çemberinden |
|
402 |
Deyim |
through the mill [brit] zf.
|
çok büyük zorluklardan |
|
403 |
Deyim |
to one's cost [brit] zf.
|
zarar görerek |
|
404 |
Deyim |
to one's cost [brit] zf.
|
kötü bir deneyim geçirerek |
|
405 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
bıçaklar/silahlar çekildi |
|
406 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
herkes ona yükleniyor |
|
407 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
darağacı kuruldu |
|
408 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
bütün silahlar ona yöneltildi |
|
409 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
eleştirilerin hedefi haline geldi |
|
410 |
Deyim |
the knives are out [brit] expr.
|
hedef gösterildi |
|
411 |
Deyim |
tone in with (something) [brit] expr.
|
rengi (uygun) gitmek |
|
412 |
Deyim |
tone in with (something) [brit] expr.
|
rengi uyumlu olmak |
|
413 |
Deyim |
all go [brit] expr.
|
çok meşgul |
|
414 |
Deyim |
all present and correct [brit] expr.
|
hazır ve nazır |
|
415 |
Deyim |
all round the year [brit] expr.
|
tüm yıl boyunca |
|
416 |
Deyim |
round the year [brit] expr.
|
yıl boyunca |
|
417 |
Deyim |
all the hours god sends [brit] expr.
|
saatlerdir |
|
418 |
Deyim |
all the hours god sends [brit] expr.
|
çok uzun süreler |
|
419 |
Deyim |
on the hoof (brit/au) expr.
|
aceleye getirilen (iş) |
|
420 |
Deyim |
on the hoof (brit/au) expr.
|
alelacele/ayaküstü yapılan |
|
421 |
Deyim |
down-at-heel (brit) expr.
|
eski püskü giyinmiş |
|
422 |
Deyim |
since the year dot (brit) expr.
|
en başından beri |
|
423 |
Deyim |
on the hoof (brit/au) expr.
|
hazırlıksız/irticalen |
|
424 |
Deyim |
from the year dot (brit) expr.
|
en başından beri |
|
425 |
Deyim |
the boot is on the other foot (brit) expr.
|
işler tersine döndü |
|
426 |
Deyim |
down-at-heel (brit) expr.
|
sefil |
|
427 |
Deyim |
down-at-heel (brit) expr.
|
yırtık pırtık giymiş |
|
428 |
Deyim |
on the hoof (brit/au) expr.
|
yürürken/ayakta (bir şeyler yemek/yapmak) |
|
429 |
Deyim |
in the year dot [brit] expr.
|
başından beri |
|
Trade/Economic |
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
chandler [brit] i.
|
bakkal |
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
chandler [brit] i.
|
perakendeci |
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
attendant term [brit] i.
|
yürürlükte tutulan ipotek veya uzun süreli kiralama |
|
433 |
Ticaret/Ekonomi |
thrum [brit] i.
|
üç peni değerindeki madeni para |
|
434 |
Ticaret/Ekonomi |
tie [brit] i.
|
bira satış noktasının mallarını belirli bir firmadan satın alma yükümlülüğü |
|
435 |
Ticaret/Ekonomi |
trade guild [brit] i.
|
işçi sendikası |
|
436 |
Ticaret/Ekonomi |
triage [brit] i.
|
pazarlanabilir ürünlerin derecelendirilmesi |
|
437 |
Ticaret/Ekonomi |
turn [brit] i.
|
hisse senedinin alış ve satış fiyatlarının tam ortasındaki değer |
|
438 |
Ticaret/Ekonomi |
turn [brit] i.
|
fiyat değişikliği |
|
439 |
Ticaret/Ekonomi |
allowance [brit] i.
|
gelirin vergi muafiyetine tabi olan kısmı |
|
440 |
Ticaret/Ekonomi |
shop window (brit) i.
|
dükkan vitrini |
|
441 |
Ticaret/Ekonomi |
shop window (brit) i.
|
mağaza vitrini |
|
442 |
Ticaret/Ekonomi |
company stamp (brit) i.
|
şirket kaşesi |
|
443 |
Ticaret/Ekonomi |
shop window (brit) i.
|
vitrin (mağaza vb) |
|
444 |
Ticaret/Ekonomi |
earnings related supplement [brit] i.
|
gelire bağlı zam |
|
445 |
Ticaret/Ekonomi |
earnings-related [brit] s.
|
gelire bağlı olarak hesaplanan |
|
Law |
|
446 |
Hukuk |
cause list [brit] i.
|
duruşma bekleyen davaların listesi |
|
447 |
Hukuk |
chargesheet [brit] i.
|
karakol kayıt defteri |
|
448 |
Hukuk |
chargesheet [brit] i.
|
günlük olay kaydı |
|
449 |
Hukuk |
chargesheet [brit] i.
|
iddianame |
|
450 |
Hukuk |
chargesheet [brit] i.
|
günlük vukuat kaydı |
|
451 |
Hukuk |
relator [brit] i.
|
başsavcının aleyhine dava açtığı kişi hakkında bilgi veren kimse |
|
452 |
Hukuk |
remand centre [brit] i.
|
suçluların mahkeme öncesi gözaltında tutulduğu kurum |
|
453 |
Hukuk |
remand centre [brit] i.
|
ıslahevi |
|
454 |
Hukuk |
remand centre [brit] i.
|
gözaltı merkezi |
|
455 |
Hukuk |
tenants' charter [brit] i.
|
yerel yönetimlerin, yeni beldelerin ve konut dernek yöneticilerinin hakkı olan bir yasal hak paketi |
|
456 |
Hukuk |
terrar [brit] i.
|
(eski ingiliz hukukunda) tapu kaydı |
|
457 |
Hukuk |
terrar [brit] i.
|
(eski ingiliz hukukunda) arazi etüdü |
|
458 |
Hukuk |
tolsey [brit] i.
|
belediye binası |
|
459 |
Hukuk |
tolsey [brit] i.
|
ilçe hukuk mahkemesi |
|
460 |
Hukuk |
tolzey [brit] i.
|
belediye binası |
|
461 |
Hukuk |
tolzey [brit] i.
|
ilçe hukuk mahkemesi |
|
462 |
Hukuk |
defence (brit) i.
|
müdafaa |
|
463 |
Hukuk |
assured tenancy [brit] i.
|
konut derneği gibi devlet onaylı bir makam ile kiracı arasında yapılan anlaşma |
|
464 |
Hukuk |
economic rent [brit] i.
|
ekonomik rant |
|
Politics |
|
465 |
Siyasal |
card vote [brit] i.
|
sendika seçimlerinde delegelerin verdikleri oy |
|
466 |
Siyasal |
reception centre [brit] i.
|
kabul merkezi |
|
467 |
Siyasal |
reception centre [brit] i.
|
çocuk sığınma evi |
|
468 |
Siyasal |
lady mayoress [brit] i.
|
belediye başkanının karısı |
|
469 |
Siyasal |
remembrancer [brit] i.
|
kraliyete ait olan borçları toplamaktan sorumlu memur |
|
470 |
Siyasal |
remembrancer [brit] i.
|
seremonilerde londra'yı temsil eden yetkili |
|
471 |
Siyasal |
tenpounder [brit] i.
|
yıllık geliri 10 pound olan bir mülkte ikamet eden seçmen |
|
472 |
Siyasal |
third reading [brit] i.
|
yasa tasarısı üzerine hazırlanan komite raporunun görüşülmesi süreci |
|
473 |
Siyasal |
twin town [brit] i.
|
kardeş şehir |
|
474 |
Siyasal |
antimarketeer [brit] i.
|
ingiltere'nin avrupa birliği'ne katılmasına karşı olan kimse |
|
475 |
Siyasal |
assentor [brit] i.
|
seçimlerde bir kimsenin aday gösterilebilmesi için onayı gereken sekiz seçmenden her biri |
|
476 |
Siyasal |
attaché [brit] i.
|
düşük rütbeli elçilik personeli |
|
477 |
Siyasal |
earl marshal of england [brit] i.
|
ingiltere mareşal kontu |
|
478 |
Siyasal |
una (united nations association) [brit] i.
|
birleşmiş milletler derneği |
|
479 |
Siyasal |
name [brit] f.
|
(milletvekilini) ahlaka aykırı davranıştan ötürü avam kamarası'ndan men etmek |
|
480 |
Siyasal |
cash-for-questions [brit] s.
|
ingiltere'de bazı milletvekillerinin parlamentoda rüşvet istemekle suçlandığı skandal ile ilgili |
|
Tourism |
|
481 |
Turizm |
apple-pie bed [brit] i.
|
çarşafları kişinin yatağa girmesini engelleyecek şekilde karyola kenarlarına sıkıştırma |
|
Media |
|
482 |
Medya |
turnover [brit] i.
|
baş sayfanın son sütunundan başlayıp ikinci sayfada devam eden güncel konulu hafif gazete yazısı |
|
Technical |
|
483 |
Teknik |
chemical closet [brit] i.
|
kimyasal tuvalet |
|
484 |
Teknik |
chemical closet [brit] i.
|
su ve gider bağlantısı olmayan, içerisinde yalnızca atık maddeyi kimyasal olarak etkisizleştirmek üzere sıvı dezenfektan bulunan klozet |
|
485 |
Teknik |
elsin [brit] i.
|
kaçaburuk |
|
486 |
Teknik |
elsin [brit] i.
|
(kundura) biz |
|
487 |
Teknik |
undersealing [brit] i.
|
altını mühürleme |
|
488 |
Teknik |
undersealing [brit] i.
|
altını ziftleme |
|
489 |
Teknik |
undersealing [brit] i.
|
(motorlu taşıtın) altını paslanmaz malzemeyle kaplama |
|
490 |
Teknik |
test [brit] f.
|
(mücevherin) ayarını belirlemek |
|
491 |
Teknik |
test [brit] f.
|
(madeni) potada eritmek |
|
Telecom |
|
492 |
Telekom |
trimphone [brit] i.
|
1960'larda kullanılan bir tür telefon |
|
493 |
Telekom |
network [brit] f.
|
yayınlamak |
|
Mechanic |
|
494 |
Mekanik |
turntable ladder [brit] i.
|
itfaiye merdiveni |
|
Textile |
|
495 |
Tekstil |
real nappies [brit] i.
|
tekrar kullanılabilen kumaş çocuk bezi |
|
496 |
Tekstil |
tenter [brit] i.
|
fabrikada germe makinesine bakan kimse |
|
497 |
Tekstil |
throstle [brit] i.
|
kamgarn iplik eğirme çerçevesi |
|
498 |
Tekstil |
ticken [brit] i.
|
yastık kılıfı kumaşı |
|
499 |
Tekstil |
training shoe [brit] i.
|
keten ayakkabı |
|
500 |
Tekstil |
turn-tree [brit] i.
|
çıkrığın kasnağı |
|